Zehra Tatlı | Adnan Menderes University (original) (raw)
Papers by Zehra Tatlı
Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir pr... more Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir problem olarak ele alırlar. Her iki filozof, kendi teorilerini ortaya koyarken, Kant ve onun ebedi barış idesini kendisine temel referans olarak almakta uzlaşmalarına rağmen, Habermas 'iletişimsel eylem'den hareketle bir uluslararası hukuk teorisi geliştirirken, Rawls 'adalet' idesini merkeze alan bir teori geliştirir. İşte bu çalışmada, Kant'ın Habermas ve Rawls üzerine etkisi incelenir ve buradan hareketle Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri karşılaştırılır. Bu bağlamda tez üç bölüm olarak ele alınır. İlk bölümde uluslararası hukukun tarihsel ve uluslararası hukuk idesinin ise, felsefi kökenleri araştırılır ve bu bağlamda Kant'ın "ebedi barış" idesi ayrıntılı olarak incelenir. İkinci bölümde Habermas'ın uluslararası hukuk teorisi, onun iletişimsel eylem teorisiyle ilişkisi bağlamında ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Rawls'un ulusl...
Adnan Menderes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014
Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir pr... more Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir problem olarak ele alırlar. Her iki filozof, kendi teorilerini ortaya koyarken, Kant ve onun ebedi barış idesini kendisine temel referans olarak almakta uzlaşmalarına rağmen, Habermas 'iletişimsel eylem'den hareketle bir uluslararası hukuk teorisi geliştirirken, Rawls 'adalet' idesini merkeze alan bir teori geliştirir. İşte bu çalışmada, Kant'ın Habermas ve Rawls üzerine etkisi incelenir ve buradan hareketle Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri karşılaştırılır. Bu bağlamda tez üç bölüm olarak ele alınır. İlk bölümde uluslararası hukukun tarihsel ve uluslararası hukuk idesinin ise, felsefi kökenleri araştırılır ve bu bağlamda Kant'ın "ebedi barış" idesi ayrıntılı olarak incelenir. İkinci bölümde Habermas'ın uluslararası hukuk teorisi, onun iletişimsel eylem teorisiyle ilişkisi bağlamında ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Rawls'un uluslararası hukuk teorisi, adalet teorisi ve politika anlayışıyla ilişkisi bağlamında incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri Kant'ın ebedi barış idesi bağlamında karşılaştırılır.
Habermas and Rawls discuss the function of international law as a philosophical problem in establishing world peace. While both philosophers shape their theories and despite they agreed to take Kant and his perpetual peace idea as their basic reference, Habermas develops an international law theory, starting from communicative action, and Rawls developed a theory taking the idea of justice into centre of this theory. Hence in this study the effects of Kant on Habermas and Rawls are examined and starting from this point their international law theories are compared. In this context the thesis is composed of three chapters. So in the first chapter the historical background and the philosophical roots of the international law are examined. In this respect the idea of perpetual peace in Kant's philosophy is studied in detail. In the second chapter Habermas's theory of international law is discussed in the context of its relationship with the theory of communicative action. In the third chapter Rawls theory of international law is examined in the context of the relationship with the theory of justice and political conception. In the finally chapter, the theories of international law of Habermas and Rawls is compared with the idea of perpetual peace of Kant.
ÖZET Pozitif hukuk sisteminde sanata ve edebiyata yönelik yargılama, sansür uygulama ve yasaklama... more ÖZET
Pozitif hukuk sisteminde sanata ve edebiyata yönelik yargılama, sansür uygulama ve yasaklama hakkının kaynağının neye dayandığı ve yargının tüm bunları yaparken kendisini nasıl meşru bir zemine oturtarak yaptırım uyguladığı tartışılması gereken bir sorundur. Çünkü yargı organının sanata ve edebiyata bu şekilde müdahalesi, sanatın ve edebiyatın otonomisini zedelemektedir. Dolayısıyla bu yazıda yargının yargılama hakkının kaynağı ve meşruiyeti sorununun felsefi zeminde incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda 17. yy filozoflarından Thomas Hobbes’un toplum sözleşmesi teorisi ve ideal devlet modeli, sanatın ve edebiyatın üzerinde tek bir erkin nasıl tahakküm kurabildiğini açıklar niteliktedir. Hobbes’a göre politik bir örgütlenme olan devletin tek tek bireyler tarafından kurulmasından önce, insanlar doğa durumunda, yani güvensizliğin ve savaşın hakim olduğu durumda yaşamaktadırlar. İnsanlar bu doğa durumundan kurtulmak ve bireysel güvenliklerini sağlamak adına, öz-yargılama ve cezalandırma haklarını bir üst kuruma devretmeye rıza gösterip devleti kurarlar. Hobbes’un ideal devlet tasarımında yasama, yürütme ve yargılama erkleri mutlak iktidarın elindedir. Dolayısıyla iktidarın politik hayatımızın tümünde olduğu gibi, sanat ve edebiyatta da yargılama hakkının; meşruiyetinin toplum sözleşmesine ve kaynağının ise tek tek bireylerin verdiği rızaya dayandığı sonucu ortaya çıkar. Başka bir şekilde ifade edecek olursak; sanata ve edebiyata sansür uygulayan, yasaklayan ve tahakküm kuran iktidar; gücünü bizzat tek tek bireylerden alırken, bireylerin aleyhine karar vererek hem bireylerin hem de sanatın ve edebiyatın otonomisine zarar vermektedir. Çağdaş dünyayı düşündüğümüzde, Hobbes’un demokratik hukuk düzeninden yoksun mutlak monarşi modeli; bireylerin, buna bağlı olarak da sanatın ve edebiyatın otonomisinin neden kaybolduğunu açıklar niteliktedir.
Anahtar Sözcükler: Rıza, Meşruiyet, Yargı, Toplum sözleşmesi, Hobbes.
Özet: Barışın sağlanması ve korunması düşüncesinin, her zaman geçerliliğini koruması aslında prat... more Özet: Barışın sağlanması ve korunması düşüncesinin, her zaman geçerliliğini koruması aslında pratik yaşamın yani savaşların bir sonucudur. İnsanlık tarihinin deneyimlemiş olduğu savaşlar çok büyük ekonomik, politik ve en önemlisi insani problemlere neden olarak içerisinde yaşadığımız dünyanın yeniden sorgulanmasına ve barış için yeni yollar aranmasına neden olmuştur. Kant doğrudan dünya barışını konu edinip üzerine yazmış olduğu eseri "Ebedi Barış" ile çağdaş felsefe için çok önemli bir kaynaktır. Çağdaş dönem filozoflarından olan Habermas, Kant'ı referans alarak dünya üzerinde sağlanması istenen barış için kendi teorisini temellendirir. Bu anlamda Kant'a geri dönmemizi sağlayan ve Habermas'ın da iletişimsel eylem kuramının önemini arttıran etken 21. yy'da halen süren savaşlar ve bu savaşlara hala barışçıl çözüm bulunamamasıdır. Dolayısıyla bu bildiriyle amacım barış fikrinin aslında gerçekleşmeyecek bir hayal olmadığına bir nebze olsun ışık tutabilmektir.
Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir pr... more Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir problem olarak ele alırlar. Her iki filozof, kendi teorilerini ortaya koyarken, Kant ve onun ebedi barış idesini kendisine temel referans olarak almakta uzlaşmalarına rağmen, Habermas 'iletişimsel eylem'den hareketle bir uluslararası hukuk teorisi geliştirirken, Rawls 'adalet' idesini merkeze alan bir teori geliştirir. İşte bu çalışmada, Kant'ın Habermas ve Rawls üzerine etkisi incelenir ve buradan hareketle Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri karşılaştırılır. Bu bağlamda tez üç bölüm olarak ele alınır. İlk bölümde uluslararası hukukun tarihsel ve uluslararası hukuk idesinin ise, felsefi kökenleri araştırılır ve bu bağlamda Kant'ın "ebedi barış" idesi ayrıntılı olarak incelenir. İkinci bölümde Habermas'ın uluslararası hukuk teorisi, onun iletişimsel eylem teorisiyle ilişkisi bağlamında ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Rawls'un ulusl...
Adnan Menderes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014
Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir pr... more Habermas ve Rawls, dünya barışının tesis edilmesinde uluslararası hukukun işlevini felsefi bir problem olarak ele alırlar. Her iki filozof, kendi teorilerini ortaya koyarken, Kant ve onun ebedi barış idesini kendisine temel referans olarak almakta uzlaşmalarına rağmen, Habermas 'iletişimsel eylem'den hareketle bir uluslararası hukuk teorisi geliştirirken, Rawls 'adalet' idesini merkeze alan bir teori geliştirir. İşte bu çalışmada, Kant'ın Habermas ve Rawls üzerine etkisi incelenir ve buradan hareketle Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri karşılaştırılır. Bu bağlamda tez üç bölüm olarak ele alınır. İlk bölümde uluslararası hukukun tarihsel ve uluslararası hukuk idesinin ise, felsefi kökenleri araştırılır ve bu bağlamda Kant'ın "ebedi barış" idesi ayrıntılı olarak incelenir. İkinci bölümde Habermas'ın uluslararası hukuk teorisi, onun iletişimsel eylem teorisiyle ilişkisi bağlamında ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Rawls'un uluslararası hukuk teorisi, adalet teorisi ve politika anlayışıyla ilişkisi bağlamında incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, Habermas ve Rawls'un uluslararası hukuk teorileri Kant'ın ebedi barış idesi bağlamında karşılaştırılır.
Habermas and Rawls discuss the function of international law as a philosophical problem in establishing world peace. While both philosophers shape their theories and despite they agreed to take Kant and his perpetual peace idea as their basic reference, Habermas develops an international law theory, starting from communicative action, and Rawls developed a theory taking the idea of justice into centre of this theory. Hence in this study the effects of Kant on Habermas and Rawls are examined and starting from this point their international law theories are compared. In this context the thesis is composed of three chapters. So in the first chapter the historical background and the philosophical roots of the international law are examined. In this respect the idea of perpetual peace in Kant's philosophy is studied in detail. In the second chapter Habermas's theory of international law is discussed in the context of its relationship with the theory of communicative action. In the third chapter Rawls theory of international law is examined in the context of the relationship with the theory of justice and political conception. In the finally chapter, the theories of international law of Habermas and Rawls is compared with the idea of perpetual peace of Kant.
ÖZET Pozitif hukuk sisteminde sanata ve edebiyata yönelik yargılama, sansür uygulama ve yasaklama... more ÖZET
Pozitif hukuk sisteminde sanata ve edebiyata yönelik yargılama, sansür uygulama ve yasaklama hakkının kaynağının neye dayandığı ve yargının tüm bunları yaparken kendisini nasıl meşru bir zemine oturtarak yaptırım uyguladığı tartışılması gereken bir sorundur. Çünkü yargı organının sanata ve edebiyata bu şekilde müdahalesi, sanatın ve edebiyatın otonomisini zedelemektedir. Dolayısıyla bu yazıda yargının yargılama hakkının kaynağı ve meşruiyeti sorununun felsefi zeminde incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda 17. yy filozoflarından Thomas Hobbes’un toplum sözleşmesi teorisi ve ideal devlet modeli, sanatın ve edebiyatın üzerinde tek bir erkin nasıl tahakküm kurabildiğini açıklar niteliktedir. Hobbes’a göre politik bir örgütlenme olan devletin tek tek bireyler tarafından kurulmasından önce, insanlar doğa durumunda, yani güvensizliğin ve savaşın hakim olduğu durumda yaşamaktadırlar. İnsanlar bu doğa durumundan kurtulmak ve bireysel güvenliklerini sağlamak adına, öz-yargılama ve cezalandırma haklarını bir üst kuruma devretmeye rıza gösterip devleti kurarlar. Hobbes’un ideal devlet tasarımında yasama, yürütme ve yargılama erkleri mutlak iktidarın elindedir. Dolayısıyla iktidarın politik hayatımızın tümünde olduğu gibi, sanat ve edebiyatta da yargılama hakkının; meşruiyetinin toplum sözleşmesine ve kaynağının ise tek tek bireylerin verdiği rızaya dayandığı sonucu ortaya çıkar. Başka bir şekilde ifade edecek olursak; sanata ve edebiyata sansür uygulayan, yasaklayan ve tahakküm kuran iktidar; gücünü bizzat tek tek bireylerden alırken, bireylerin aleyhine karar vererek hem bireylerin hem de sanatın ve edebiyatın otonomisine zarar vermektedir. Çağdaş dünyayı düşündüğümüzde, Hobbes’un demokratik hukuk düzeninden yoksun mutlak monarşi modeli; bireylerin, buna bağlı olarak da sanatın ve edebiyatın otonomisinin neden kaybolduğunu açıklar niteliktedir.
Anahtar Sözcükler: Rıza, Meşruiyet, Yargı, Toplum sözleşmesi, Hobbes.
Özet: Barışın sağlanması ve korunması düşüncesinin, her zaman geçerliliğini koruması aslında prat... more Özet: Barışın sağlanması ve korunması düşüncesinin, her zaman geçerliliğini koruması aslında pratik yaşamın yani savaşların bir sonucudur. İnsanlık tarihinin deneyimlemiş olduğu savaşlar çok büyük ekonomik, politik ve en önemlisi insani problemlere neden olarak içerisinde yaşadığımız dünyanın yeniden sorgulanmasına ve barış için yeni yollar aranmasına neden olmuştur. Kant doğrudan dünya barışını konu edinip üzerine yazmış olduğu eseri "Ebedi Barış" ile çağdaş felsefe için çok önemli bir kaynaktır. Çağdaş dönem filozoflarından olan Habermas, Kant'ı referans alarak dünya üzerinde sağlanması istenen barış için kendi teorisini temellendirir. Bu anlamda Kant'a geri dönmemizi sağlayan ve Habermas'ın da iletişimsel eylem kuramının önemini arttıran etken 21. yy'da halen süren savaşlar ve bu savaşlara hala barışçıl çözüm bulunamamasıdır. Dolayısıyla bu bildiriyle amacım barış fikrinin aslında gerçekleşmeyecek bir hayal olmadığına bir nebze olsun ışık tutabilmektir.