Emre Kartal | Ankara Hacı Bayram Veli University (original) (raw)
Papers by Emre Kartal
21. YÜZYILDA BÜTÜN BOYUTLARIYLA ÇİN HALK CUMHURİYETİ -CİLT 1 , 2022
Bu çalışmada, Çin’de ister etnik azınlıklar veya hâkim grup mensubu dini ve başka eğilimi olan az... more Bu çalışmada, Çin’de ister etnik azınlıklar veya hâkim grup mensubu dini ve başka eğilimi olan azınlıklar “Neden sorun yaşamaktadır? ÇKP kuruluşundan beri nasıl bir azınlık politikası gütmüş ve gütmektedir?” sorularına cevap aranacaktır. Bu bağlamda, Çin’de baskın olan Çinlilik zihniyetindeki “Ötekiler”e bakışı, bu eksende gelişen Çinli olmayanların yönetimindeki ana uygulamaları, özellikle ÇKP yönetiminin soğuk savaş öncesi ve sonrası uygulamış olduğu politikalarının ana hatları açıklanmaya çalışılacaktır.
Türk Yurdu Dergisi, 2020
Milliyetçilik; kültür, sanat, bilim, dil gibi alanlarda kendini farklı şekillerde göstermiş bir i... more Milliyetçilik; kültür, sanat, bilim, dil gibi alanlarda kendini farklı şekillerde göstermiş bir ideolojidir. Ancak milliyetçiliğin siyasi alanda tezahürü değerlendirildiğinde, herhalde her türlü tartışmadan önce herkes şu fikirde ittifak edecektir: “Milliyetçiliğin ilk siyasi hedefi, egemenliğin tamamen millete dayandığı bir sistemi kurmak ve yaşatmaktır.” Modern dönemde, başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada gördüğümüz üzere milliyetçiler her daim demokrasi ve millete dayalı sistemlerin kurulması mücadelesini vermişlerdir. Bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM); milliyetçilik fikrinin bir meyvesi, milliyetçi kadroların temelini attığı bir parlamento olmuş, Türk milletinin milli bağımsızlığının sağlanması için verilen Milli Mücadele’nin de karargahı konumunda yer almıştır. Milliyetçilik ve demokrasinin ikiz kardeş olduğu fikrinin verdiği ilhamla hazırladığımız bu yazı dizisinin üçüncü ve sonuncu bölümünde ise TBMM’nin kuruluşundan başlayarak, tek parti dönemi ve devamındaki CHP iktidarı dönemini inceledik. Bu sürecin Türk Ocakları açısından hem yapısal hem de tarihi önemi vardır. Tarihi önemi, Türk Ocaklarının kapatılması ve yeniden açılması hadiselerinin bu dönem içerisinde gerçekleşmesinden kaynaklıdır. Yapısal önemi ise Türk Ocaklarının bu dönemde bir sivil toplum kuruluşundan öte adeta bir devlet kurumu ya da tek parti rejimlerinde görülen parti bağlantılı kuruluş yapısına evrilmesinden kaynaklıdır. Türk Ocakları, Osmanlı döneminde İttihat ve Terakki ile koyabildiği mesafeyi; Cumhuriyet döneminde Halk Fırkası ile pek koyamamıştır. Ancak “Halk Fırkası ile mesafeli olması mı doğruydu, olmaması mı doğrudur” sorusu burada sorulması ve üzerine düşünülmesi gereken bir sorudur.
İncelediğimiz dönem, işte bu tartışmalara yönelik aydınlatıcı ve fikir verici bazı ayrıntılara sahiptir. Bu yazıda TBMM’nin 23 Nisan 1920’deki açılışından 8. yasama döneminin sona erdiği 24 Mart 1950 tarihine kadar olan süreçteki TBMM Genel Kurulu tutanakları incelenmiştir.
Türk Yurdu Dergisi, 2016
Türkiye’de Türk milliyetçileri için uzun yıllar “Kaf Dağı’nın ardındaki ülke” olan Türk dünyası, ... more Türkiye’de Türk milliyetçileri için uzun yıllar “Kaf Dağı’nın ardındaki ülke” olan Türk dünyası, 90’lı yıllarla birlikte “temas edilebilinen” bir gerçeklik olarak karşımıza çıktı. Türk milliyetçileri kâğıt üzerinde soydaşlarını tanımaya çalışırken, fırsat buldukça onlara temas etmeyi ihmal etmemelidir. 1-5 Haziran 2016 tarihleri arasında T.C. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TİKA ve Türk Tarih Kurumu’nun desteğiyle Hristiyan Türklerin yurdu olan Gagauz Yeri’nde bir bilgi şöleni gerçekleştirdi Türk Ocakları. Oradaydık.
Türk Yurdu Dergisi, 2015
Yazımızda 7 Haziran seçimlerinde TBMM’ye girmeye hak kazanmış dört siyasi partinin, Adalet ve Kal... more Yazımızda 7 Haziran seçimlerinde TBMM’ye girmeye hak kazanmış dört siyasi partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin seçim beyannamelerini ve programlarını inceledik. Bunlar üzerinden değerlendirmeler yaptık. Aslında seçime giren diğer siyasi partiler arasında da detaylı ve ilginç çalışmalar yapmış vaatler sunmuş partiler var. Ancak biz güncel olarak siyaseti etkileyecek partileri değerlendirmeyi daha uygun bulduk.
Doğu Asya Araştırmaları Dergisi, 2019
Özet Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ilişkileri diplomatik olarak 1971 yılında kurulmuştur. ... more Özet
Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ilişkileri diplomatik olarak 1971 yılında kurulmuştur. Ancak tarihi geçmiş değerlendirildiğinde, Türk-Çin ilişkileri Doğu Asya'ya dayanan binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Genel olarak iki ülke arası ilişkiler düşük yoğunluklu bir seyir izlemiştir. Bu seyrin son yirmi yılı, Türkiye'nin yasama ve denetim faaliyetlerinin yürütüldüğü ve gündemin hem iktidar hem de muhalefet milletvekilleri tarafından değerlendirildiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri üzerinden analiz edilmiştir. Türkiye-Çin ilişkilerinin TBMM faaliyetlerinde iki temel hatta ilerlediği görülmüştür: Doğu Türkistan ve dış ticaret özelinde ekonomi. Bu bağlamda, 1999-2019 tarihleri arasında yer alan 21., 22., 23., 24., 26. ve 27. TBMM dönemleri değerlendirilmiş, yasama ve denetim faaliyetlerinde Çin ile ilgili meselelerin görüşüldüğü tutanaklar incelenerek önemli konuşma ve denetim çalışmaları örneklendirilmiştir. Ayrıca, sebepleri de analiz edilerek, genel olarak Türk parlamenterlerin Çin'e yönelik olumsuz bir söylem geliştirdiğini gösteren bir söylem analizi yapılmıştır.
Abstract
The diplomatic relations between the Republic of Turkey and the People's Republic of China (PRC) were established in 1971. However, when the historical background is examined, the Turkish-Chinese relations have thousands of years' history which dates back to East Asia. The bilateral relations between two countries has followed a low-density course in general. The last twenty years of this course has been analyzed in terms of the Grand National Assembly of Turkey (GNAT) where Turkey's legislative and auditing activities are executed and the agenda is assessed by the deputies of both ruling and opposition parties. It has been found out that the Turkish-Chinese relations have reflected on two main issues among the GNAT activities: East Turkestan and the economy specified on foreign trade. In this context, the 21st, 22nd, 23rd, 24th, 26th and 27th GNAT terms from 1999 to 2019 has been analyzed; some prominent speeches and supervisory activities have been exemplified by examining the parliamentary minutes of legislative and supervisory activities which discussed the issues related to China. Moreover, a discourse analysis has been made which demonstrated that the Turkish parliamentarians have adopted a negative discourse towards China, together with studying its reasons.
Çin coğrafyasından başlayarak Avrupa'ya kadar giden ve tarih boyunca ticari, siyasi, ve kültürel ... more Çin coğrafyasından başlayarak Avrupa'ya kadar giden ve tarih boyunca ticari, siyasi, ve kültürel alışverişin bir güzergahı olan İpek Yolu ve etki alanındaki coğrafya, özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin (SSCB) yıkılışı, Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarını kazanmasıyla yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Bu coğrafya potansiyelleri ve stratejik konumu sebebiyle bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. Büyük bir kısmı Müslüman milletlerin yaşadığı ülkelerden oluşan İpek Yolu coğrafyasında ve etki alanında İslam dinini meşruiyet unsuru olarak kullanan pek çok radikal yapılanma da zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Özellikle El Kaide ile Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütlerinin dünya gündemine gelmesiyle tartışılmaya başlanan Radikal Selefilik de bu bölgeyi etkisi altına almaktadır. SSCB'ye karşı ABD'nin desteklediği İslamcı militanlar, Afganistan'ı bir organizasyon merkezi olarak kullanmıştır. SSCB'nin çöküşü ardından dini bir canlanış yaşayan Türkistan coğrafyası için ise hem Afganistan etkisi hem de dini arayış, milli kimlik oluşumundaki İslam unsuru sebebiyle Selefilik her geçen gün çeşitli etki alanları oluşturmaktadır. İpek Yolu'nun önemli duraklarından olan Anadolu coğrafyası ve Ortadoğu ise IŞİD tehdidi sebebiyle büyük sorunlar yaşamaktadır. Yükselen İpek Yolu coğrafyasında hem terör üretmesi hem de ideolojik ve dini olarak bir kültür değişmesi yaratma ihtimali sebebiyle Radikal Selefilik ve bağlantılı terör ciddi bir tehdit unsuru haline gelmiştir. Bu çalışmada Selefilik'in tarihi, ideolojik ve dini kökenleri değerlendirilecek, İpek Yolu coğrafyasında yarattığı ve yaratabileceği tehditler incelenecektir. Anahtar Kelimeler: İpek Yolu, Türk Dünyası, Ortadoğu, Radikal Selefilik, Terör A. GİRİŞ Uluslararası siyasette ve krizlerde pek çok faktör rol oynamaktadır. Bu faktörlerden biri de din ve mezhep faktörüdür. İnsanlık tarihine bakıldığında din faktörünün pek çok savaşa, krize, barışa, anlaşmaya ve çatışmaya konu olduğunu görmekteyiz. Avrupa'daki mezhep savaşları, Haçlı Seferleri, Osmanlı ve Selçuklu Türklerinin " İlay-ı Kelimetullah " yani İslamiyet'i yaymak amacıyla sürekli Batı'ya doğru cihat etmesi, ABD'nin " Yeşil Kuşak " projesi, İsrail devletinin kuruluşu, pek çok iç savaş ve özellikle 2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarıyla adından daha çok söz ettirmeye başlayan terör bariz bir biçimde din kavramının uluslararası siyaset içinde yer aldığını göstermektedir. 1 Bu örneklerden de yola çıkarak dini meşruiyet kaynağı yapan siyasi hamlelerin ve uluslararası organizasyonların her geçen gün daha çok gündemimizde yer aldığını görmekteyiz. Özellikle Arap Baharı sonrasında Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar, " Irak ve Şam İslam Devleti " (IŞİD), El-Nusra gibi terör örgütlerinin yarattığı kaos ve öncesinde El-Kaide'nin dünya gündemindeki yeri dinin uluslararası siyasetteki yeri noktasında çok farklı bir boyut ortaya çıkarmıştır. Bu gibi terör örgütleri yaptıkları eylemleri " Tanrı " adına yapılan işler olarak göstermekte ve dini literatürden kendilerine meşruiyet kaynağı üretmektedirler. 2 Özellikle İslam Dünyası'nda dini terörü meşrulaştırma aracı olarak kullanan örgütler incelendiğinde karşımıza itikadi bir akımdan yola çıkarak radikalleşen ve bir şiddet ideolojisine dönüşen " Selefilik " çıkmaktadır. Kendisini Selefi olarak tanımlayan ya da söylem ve eylemleriyle bu şekilde tanımlanan örgütlerin faaliyet alanları incelendiğinde ise tarihi İpek Yolu coğrafyası ve etki alanının bu yapılara ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Bu durum ise ekonomik, sosyal ve siyasi olarak yükselen ve önem kazanan İpek Yolu coğrafyası için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Özet Gagauzya ya da Gagauz Yeri, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyettir. Moldova iç... more Özet Gagauzya ya da Gagauz Yeri, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyettir. Moldova içerisinde yaşayan Türk kökenli bir azınlık olan Gagauzların yaşadığı bu coğrafya, uluslararası literatürde Transdinyester bölgesi ile birlikte Moldova'daki ayrılıkçı bölgeler olarak adlandırılmaktadır. Gagauzlar Türk kökenli bir halk olmalarının yanında daha çok Rusya etkisinde bulunmuş ve Rusça'nın etkin olduğu bir bölge haline gelmiştir. Gagauzya'nın çeşitli dönemlerde talep ettiği bağımsızlık, 90'lı yıllarda yaşadığı özerklik süreci ile son yıllarda bölgede yapılan anket ve gayrı resmi referandumlarda çıkan ayrılıkçı ya da Avrupa karşıtı sonuçlar, bölgenin gelecekte çeşitli krizlere sahne olma potansiyelini göstermektedir. Ayrıca bazı araştırmacıların Rusya'nın Kırım'ı işgalinin ardından benzer senaryoları Transdinyester ve Gagauzya için de uygulayacağı düşüncelerini ortaya koymaları da bu tartışmaları alevlendirdi. Çalışmamızda bu bağlamda Gagauzya'nın Moldova siyasetindeki ve dış politikasındaki yeri değerlendirilecektir. Abstract Gagauzia or " Gagauz Yeri " is an autonomous region of the Republic of Moldova. This territory, where the Gagauzian minority of Turkish origin lives, and the region of Transnistria / Trans-Dniester are referred to as the separatist regions of Moldova in international literature. The Gagauz people, although descending from the Turks, have been under the great influence of Russia and the Russian language. The independence claims of Gagauzia from time to time, the autonomy it gained in 1990s, and the separatist or anti-European results of surveys and unofficial referendums recently conducted in the region demonstrate that Gagauzia has the potential of witnessing several crises in the future. Besides, this debate has been exacerbated after some scholars asserted that Russia could occupy Gagauzia and Trans-Dniester just like Crimea. Within this framework, this study shall evaluate the role of Gagauzia in Moldovan politics and Moldovan foreign policy.
Uluslararası İlişkiler, Milli Kimlik ve Ulus Devlet tarih boyunca din ve din menşeli akımların et... more Uluslararası İlişkiler, Milli Kimlik ve Ulus Devlet tarih boyunca din ve din menşeli akımların etkisinde kalmıştır. Dini kimliğin en yoğun olduğu yerlerin başında Ortadoğu coğrafyası gelmektedir. Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından bölgede Batılı devletlerin sömürge ve manda rejimleriyle sınırlar çizilmiş, bu coğrafyalarda daha çok ülkesel sınırlara dayalı ulus devletler inşa edilmiş, rant ekonomisine dayalı rejimler kurulmuştur. İmparatorluktan ulus-devlete geçen coğrafya Milliyetçiliğini Sosyalist karakterli inşa etmiştir. Ancak siyasi elitin bu tavrı, dini kimliğin güçlü olduğu bölgede başarısız devletlerin ardından karşılığını kaybetmiştir. Bölgede sosyalist seküler milliyetçiliğin alternatifi olarak her dönem dini akımlar ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak da Ortadoğu’da fetret devirlerinde dini yenilenme ve dini uyanış ihtiyacı Selefi metodların güçlenmesine ideolojik olarak meşruiyet kazanmasına sebep olmuştur. 20. Yüzyılda da bu durum böyle gerçekleşmiş, özellikle günümüze gelindiğinde milli kimliğini tamamlayamamış Arap toplumu içinde dini kimliği ve bunun için metodu benimsemeye başlamıştır. Yaşanan başarısızlık ve toplumsal umutsuzluklar aşırıcı akımları desteklemiştir. Aşırıcı Selefi terör örgütleri ve ideolojik kaynakları da ilk hedef olarak her dönem Milliyetçiliği almıştır. Bu bağlamda tarihi ve ideolojik örneklerle Milliyetçilik-Selefi aşırıcılık arasındaki ilişki incelenecektir.
"Kara Kıta" olarak anılmasına ve genellikle "çöl, açlık ve hastalıklar" gibi olgularla hatırlanma... more "Kara Kıta" olarak anılmasına ve genellikle "çöl, açlık ve hastalıklar" gibi olgularla hatırlanmasına rağmen Afrika kıtası yer altı zenginlikleri, pek çok yerindeki verimli toprakları, kültür çeĢitliliği ve benzeri özellikleriyle özellikle birkaç yüz yıllık süreçte dıĢarıdaki milletlerin ve medeniyetlerin odağında olmuĢtur. Afrika, Nil yatağında geliĢen medeniyeti, Roma döneminde Kartaca"da yapılan savaĢlar, Ġslamiyet"in doğuĢundan sonra Arapların Kuzey ve Kuzeydoğu bölgelerine yaptıkları seferler, Osmanlı Türkleri"nin fetihleri ile tarihte yerini aldıktan sonra 1 belki de tüm bu sayılanlardan daha fazla iz bırakacak bir döneme girmiĢtir. Dönem dönem kıtayı ziyaret eden kölecilik, ticaret, balıkçılık gibi meselelerde kıtayla etkileĢime gelen Avrupa 18.
Kuzey Afrika'da baĢlayan ve rejim değiĢikliklerine sebep olan süreç yahut diğer adıyla "Arap Baha... more Kuzey Afrika'da baĢlayan ve rejim değiĢikliklerine sebep olan süreç yahut diğer adıyla "Arap Baharı" son kademede Suriye'yi de etkilemiĢ, rejim karĢıtı ayaklanmaların baĢlamasına sebep olmuĢtur. Hafız Esed'ın askeri bir darbeyle iktidara gelmesiyle hâkim olan Baas (Sosyalist Arap Milliyetçiliği) rejimi, etnik farklılıklar üzerine kurulmuĢ ve güvenlik temelli Sovyet benzeri bir rejimle ülkeyi bugüne kadar yönetmiĢtir. BeĢĢar Esed'in yüzeysel kalan yumuĢamaları, yeterli olmamıĢ ve çeĢitlik sebeplerle muhalif hareketlerin sokaklara dökülmesine ve adeta bir iç savaĢın baĢlamasına sebep olmuĢtur. Etnik ve dinsel farklılıkların ön plana çıktığı bu süreçte Esed, rejimi kurtarmak için "ya bizdensiniz ya da ölüsünüz" mantığıyla hareket etmiĢ ve bazı katliamlara giriĢmiĢtir. Yazımda Suriye'nin kuruluĢundan bugüne kadar siyasi yapıyı, etnik, dinsel farklılıkları, muhalif hareketleri ve bu süreçte hiçbir siyasi çatı örgütü bulunmaması sebebiyle en çok zararı gören Türkmenleri inceleyerek, Suriye'nin nereye gittiğini yani rotasını kendi öngörülerimle tespit etmeye çalıĢacağım. Ayrıca tarihi bağ ve komĢuluk iliĢkisi sebebiyle Türkiye açısından da gidiĢatın bir tahlilini yapacağım. Bu bağlamda Suriye'nin henüz belirsiz olan rotasının ileride etnik farklılıklara dayalı bir bölünme yahut kantonlaĢmaya nasıl gidebileceğini tartıĢacağım.
Thesis Chapters by Emre Kartal
Ortadoğu’daki siyasi dengelerin kurulmasında din, her daim önemli bir rol oynamıştır. İslam dini ... more Ortadoğu’daki siyasi dengelerin kurulmasında din, her daim önemli bir rol oynamıştır. İslam dini Ortadoğu toplumlarının çoğu tarafından benimsenmiş bir din olarak içerisinde barındırdığı yorum farkları ve zihniyetleriyle de ciddi bir meşruiyet kaynağı olmuştur. Bu bağlamda uzun bir tarihi gelişim sürecine sahip olan Selefilik de tarih boyunca özellikle kriz dönemlerinde, çeşitli ülkeler açısından iç politik hamlelere meşruiyet sağlamıştır. Günümüz Ortadoğu’sunda temellerini Selefilikten alan Vehhabi hareketi ve kurduğu devlet olan Suudi Arabistan, Selefilerin devlet tecrübesidir. Mısır’daki Selefi partiler başta olmak üzere bölgede politika arenasına giren Selefi siyasi aktörler, ayrı bir tecrübe alanıdır. Üzerinde en çok tartışılan El-Kaide ve IŞİD gibi terör örgütleri ise, Selefilerin terör izdüşümüdür. Medrese eğitimlerinden entelektüel hareketlere, siyasal partilerden terör eylemlerine uzanan geniş bir yelpazede varlık gösteren Selefilik, İslam’ın Hz. Muhammed’in vefatından sonraki ilk yıllarına kadar varan bir sürecin ürünüdür. Ortadoğu’da Selefi zihniyetten etkilenen pek çok fikir adamı ve siyasetçi bulunmaktadır. Selefilerin siyasi olaylara bakışı ya da terör eylemcilerinin motivasyon kaynakları, hareketin dini ve tarihi kökenleri bilinmeden doğru anlaşılamayacaktır. Bu tez çalışmasında, öne çıkan örneklerle birlikte Selefiliğin hem dini ve tarihi kökleri hem de günümüz Ortadoğu’sundaki etki alanları incelenmiştir. Selefiler, metotlarına göre kategorize edilmiştir. Tarihte ve günümüzde Selefileri etkileyen din, fikir ve siyaset adamları, düşünceleri ve eserleri üzerinden işlenmiş, terör örgütlerinin ideolojik yaklaşımları da kendi söylem ve yayınlarından alıntılanarak ele alınmıştır. Selefilik, her geçen gün Ortadoğu dengelerinde etkisini artıran bir fikir olarak görülmektedir
21. YÜZYILDA BÜTÜN BOYUTLARIYLA ÇİN HALK CUMHURİYETİ -CİLT 1 , 2022
Bu çalışmada, Çin’de ister etnik azınlıklar veya hâkim grup mensubu dini ve başka eğilimi olan az... more Bu çalışmada, Çin’de ister etnik azınlıklar veya hâkim grup mensubu dini ve başka eğilimi olan azınlıklar “Neden sorun yaşamaktadır? ÇKP kuruluşundan beri nasıl bir azınlık politikası gütmüş ve gütmektedir?” sorularına cevap aranacaktır. Bu bağlamda, Çin’de baskın olan Çinlilik zihniyetindeki “Ötekiler”e bakışı, bu eksende gelişen Çinli olmayanların yönetimindeki ana uygulamaları, özellikle ÇKP yönetiminin soğuk savaş öncesi ve sonrası uygulamış olduğu politikalarının ana hatları açıklanmaya çalışılacaktır.
Türk Yurdu Dergisi, 2020
Milliyetçilik; kültür, sanat, bilim, dil gibi alanlarda kendini farklı şekillerde göstermiş bir i... more Milliyetçilik; kültür, sanat, bilim, dil gibi alanlarda kendini farklı şekillerde göstermiş bir ideolojidir. Ancak milliyetçiliğin siyasi alanda tezahürü değerlendirildiğinde, herhalde her türlü tartışmadan önce herkes şu fikirde ittifak edecektir: “Milliyetçiliğin ilk siyasi hedefi, egemenliğin tamamen millete dayandığı bir sistemi kurmak ve yaşatmaktır.” Modern dönemde, başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada gördüğümüz üzere milliyetçiler her daim demokrasi ve millete dayalı sistemlerin kurulması mücadelesini vermişlerdir. Bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM); milliyetçilik fikrinin bir meyvesi, milliyetçi kadroların temelini attığı bir parlamento olmuş, Türk milletinin milli bağımsızlığının sağlanması için verilen Milli Mücadele’nin de karargahı konumunda yer almıştır. Milliyetçilik ve demokrasinin ikiz kardeş olduğu fikrinin verdiği ilhamla hazırladığımız bu yazı dizisinin üçüncü ve sonuncu bölümünde ise TBMM’nin kuruluşundan başlayarak, tek parti dönemi ve devamındaki CHP iktidarı dönemini inceledik. Bu sürecin Türk Ocakları açısından hem yapısal hem de tarihi önemi vardır. Tarihi önemi, Türk Ocaklarının kapatılması ve yeniden açılması hadiselerinin bu dönem içerisinde gerçekleşmesinden kaynaklıdır. Yapısal önemi ise Türk Ocaklarının bu dönemde bir sivil toplum kuruluşundan öte adeta bir devlet kurumu ya da tek parti rejimlerinde görülen parti bağlantılı kuruluş yapısına evrilmesinden kaynaklıdır. Türk Ocakları, Osmanlı döneminde İttihat ve Terakki ile koyabildiği mesafeyi; Cumhuriyet döneminde Halk Fırkası ile pek koyamamıştır. Ancak “Halk Fırkası ile mesafeli olması mı doğruydu, olmaması mı doğrudur” sorusu burada sorulması ve üzerine düşünülmesi gereken bir sorudur.
İncelediğimiz dönem, işte bu tartışmalara yönelik aydınlatıcı ve fikir verici bazı ayrıntılara sahiptir. Bu yazıda TBMM’nin 23 Nisan 1920’deki açılışından 8. yasama döneminin sona erdiği 24 Mart 1950 tarihine kadar olan süreçteki TBMM Genel Kurulu tutanakları incelenmiştir.
Türk Yurdu Dergisi, 2016
Türkiye’de Türk milliyetçileri için uzun yıllar “Kaf Dağı’nın ardındaki ülke” olan Türk dünyası, ... more Türkiye’de Türk milliyetçileri için uzun yıllar “Kaf Dağı’nın ardındaki ülke” olan Türk dünyası, 90’lı yıllarla birlikte “temas edilebilinen” bir gerçeklik olarak karşımıza çıktı. Türk milliyetçileri kâğıt üzerinde soydaşlarını tanımaya çalışırken, fırsat buldukça onlara temas etmeyi ihmal etmemelidir. 1-5 Haziran 2016 tarihleri arasında T.C. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TİKA ve Türk Tarih Kurumu’nun desteğiyle Hristiyan Türklerin yurdu olan Gagauz Yeri’nde bir bilgi şöleni gerçekleştirdi Türk Ocakları. Oradaydık.
Türk Yurdu Dergisi, 2015
Yazımızda 7 Haziran seçimlerinde TBMM’ye girmeye hak kazanmış dört siyasi partinin, Adalet ve Kal... more Yazımızda 7 Haziran seçimlerinde TBMM’ye girmeye hak kazanmış dört siyasi partinin, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin seçim beyannamelerini ve programlarını inceledik. Bunlar üzerinden değerlendirmeler yaptık. Aslında seçime giren diğer siyasi partiler arasında da detaylı ve ilginç çalışmalar yapmış vaatler sunmuş partiler var. Ancak biz güncel olarak siyaseti etkileyecek partileri değerlendirmeyi daha uygun bulduk.
Doğu Asya Araştırmaları Dergisi, 2019
Özet Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ilişkileri diplomatik olarak 1971 yılında kurulmuştur. ... more Özet
Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ilişkileri diplomatik olarak 1971 yılında kurulmuştur. Ancak tarihi geçmiş değerlendirildiğinde, Türk-Çin ilişkileri Doğu Asya'ya dayanan binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Genel olarak iki ülke arası ilişkiler düşük yoğunluklu bir seyir izlemiştir. Bu seyrin son yirmi yılı, Türkiye'nin yasama ve denetim faaliyetlerinin yürütüldüğü ve gündemin hem iktidar hem de muhalefet milletvekilleri tarafından değerlendirildiği, Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri üzerinden analiz edilmiştir. Türkiye-Çin ilişkilerinin TBMM faaliyetlerinde iki temel hatta ilerlediği görülmüştür: Doğu Türkistan ve dış ticaret özelinde ekonomi. Bu bağlamda, 1999-2019 tarihleri arasında yer alan 21., 22., 23., 24., 26. ve 27. TBMM dönemleri değerlendirilmiş, yasama ve denetim faaliyetlerinde Çin ile ilgili meselelerin görüşüldüğü tutanaklar incelenerek önemli konuşma ve denetim çalışmaları örneklendirilmiştir. Ayrıca, sebepleri de analiz edilerek, genel olarak Türk parlamenterlerin Çin'e yönelik olumsuz bir söylem geliştirdiğini gösteren bir söylem analizi yapılmıştır.
Abstract
The diplomatic relations between the Republic of Turkey and the People's Republic of China (PRC) were established in 1971. However, when the historical background is examined, the Turkish-Chinese relations have thousands of years' history which dates back to East Asia. The bilateral relations between two countries has followed a low-density course in general. The last twenty years of this course has been analyzed in terms of the Grand National Assembly of Turkey (GNAT) where Turkey's legislative and auditing activities are executed and the agenda is assessed by the deputies of both ruling and opposition parties. It has been found out that the Turkish-Chinese relations have reflected on two main issues among the GNAT activities: East Turkestan and the economy specified on foreign trade. In this context, the 21st, 22nd, 23rd, 24th, 26th and 27th GNAT terms from 1999 to 2019 has been analyzed; some prominent speeches and supervisory activities have been exemplified by examining the parliamentary minutes of legislative and supervisory activities which discussed the issues related to China. Moreover, a discourse analysis has been made which demonstrated that the Turkish parliamentarians have adopted a negative discourse towards China, together with studying its reasons.
Çin coğrafyasından başlayarak Avrupa'ya kadar giden ve tarih boyunca ticari, siyasi, ve kültürel ... more Çin coğrafyasından başlayarak Avrupa'ya kadar giden ve tarih boyunca ticari, siyasi, ve kültürel alışverişin bir güzergahı olan İpek Yolu ve etki alanındaki coğrafya, özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin (SSCB) yıkılışı, Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlıklarını kazanmasıyla yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Bu coğrafya potansiyelleri ve stratejik konumu sebebiyle bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. Büyük bir kısmı Müslüman milletlerin yaşadığı ülkelerden oluşan İpek Yolu coğrafyasında ve etki alanında İslam dinini meşruiyet unsuru olarak kullanan pek çok radikal yapılanma da zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Özellikle El Kaide ile Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütlerinin dünya gündemine gelmesiyle tartışılmaya başlanan Radikal Selefilik de bu bölgeyi etkisi altına almaktadır. SSCB'ye karşı ABD'nin desteklediği İslamcı militanlar, Afganistan'ı bir organizasyon merkezi olarak kullanmıştır. SSCB'nin çöküşü ardından dini bir canlanış yaşayan Türkistan coğrafyası için ise hem Afganistan etkisi hem de dini arayış, milli kimlik oluşumundaki İslam unsuru sebebiyle Selefilik her geçen gün çeşitli etki alanları oluşturmaktadır. İpek Yolu'nun önemli duraklarından olan Anadolu coğrafyası ve Ortadoğu ise IŞİD tehdidi sebebiyle büyük sorunlar yaşamaktadır. Yükselen İpek Yolu coğrafyasında hem terör üretmesi hem de ideolojik ve dini olarak bir kültür değişmesi yaratma ihtimali sebebiyle Radikal Selefilik ve bağlantılı terör ciddi bir tehdit unsuru haline gelmiştir. Bu çalışmada Selefilik'in tarihi, ideolojik ve dini kökenleri değerlendirilecek, İpek Yolu coğrafyasında yarattığı ve yaratabileceği tehditler incelenecektir. Anahtar Kelimeler: İpek Yolu, Türk Dünyası, Ortadoğu, Radikal Selefilik, Terör A. GİRİŞ Uluslararası siyasette ve krizlerde pek çok faktör rol oynamaktadır. Bu faktörlerden biri de din ve mezhep faktörüdür. İnsanlık tarihine bakıldığında din faktörünün pek çok savaşa, krize, barışa, anlaşmaya ve çatışmaya konu olduğunu görmekteyiz. Avrupa'daki mezhep savaşları, Haçlı Seferleri, Osmanlı ve Selçuklu Türklerinin " İlay-ı Kelimetullah " yani İslamiyet'i yaymak amacıyla sürekli Batı'ya doğru cihat etmesi, ABD'nin " Yeşil Kuşak " projesi, İsrail devletinin kuruluşu, pek çok iç savaş ve özellikle 2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarıyla adından daha çok söz ettirmeye başlayan terör bariz bir biçimde din kavramının uluslararası siyaset içinde yer aldığını göstermektedir. 1 Bu örneklerden de yola çıkarak dini meşruiyet kaynağı yapan siyasi hamlelerin ve uluslararası organizasyonların her geçen gün daha çok gündemimizde yer aldığını görmekteyiz. Özellikle Arap Baharı sonrasında Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar, " Irak ve Şam İslam Devleti " (IŞİD), El-Nusra gibi terör örgütlerinin yarattığı kaos ve öncesinde El-Kaide'nin dünya gündemindeki yeri dinin uluslararası siyasetteki yeri noktasında çok farklı bir boyut ortaya çıkarmıştır. Bu gibi terör örgütleri yaptıkları eylemleri " Tanrı " adına yapılan işler olarak göstermekte ve dini literatürden kendilerine meşruiyet kaynağı üretmektedirler. 2 Özellikle İslam Dünyası'nda dini terörü meşrulaştırma aracı olarak kullanan örgütler incelendiğinde karşımıza itikadi bir akımdan yola çıkarak radikalleşen ve bir şiddet ideolojisine dönüşen " Selefilik " çıkmaktadır. Kendisini Selefi olarak tanımlayan ya da söylem ve eylemleriyle bu şekilde tanımlanan örgütlerin faaliyet alanları incelendiğinde ise tarihi İpek Yolu coğrafyası ve etki alanının bu yapılara ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Bu durum ise ekonomik, sosyal ve siyasi olarak yükselen ve önem kazanan İpek Yolu coğrafyası için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Özet Gagauzya ya da Gagauz Yeri, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyettir. Moldova iç... more Özet Gagauzya ya da Gagauz Yeri, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyettir. Moldova içerisinde yaşayan Türk kökenli bir azınlık olan Gagauzların yaşadığı bu coğrafya, uluslararası literatürde Transdinyester bölgesi ile birlikte Moldova'daki ayrılıkçı bölgeler olarak adlandırılmaktadır. Gagauzlar Türk kökenli bir halk olmalarının yanında daha çok Rusya etkisinde bulunmuş ve Rusça'nın etkin olduğu bir bölge haline gelmiştir. Gagauzya'nın çeşitli dönemlerde talep ettiği bağımsızlık, 90'lı yıllarda yaşadığı özerklik süreci ile son yıllarda bölgede yapılan anket ve gayrı resmi referandumlarda çıkan ayrılıkçı ya da Avrupa karşıtı sonuçlar, bölgenin gelecekte çeşitli krizlere sahne olma potansiyelini göstermektedir. Ayrıca bazı araştırmacıların Rusya'nın Kırım'ı işgalinin ardından benzer senaryoları Transdinyester ve Gagauzya için de uygulayacağı düşüncelerini ortaya koymaları da bu tartışmaları alevlendirdi. Çalışmamızda bu bağlamda Gagauzya'nın Moldova siyasetindeki ve dış politikasındaki yeri değerlendirilecektir. Abstract Gagauzia or " Gagauz Yeri " is an autonomous region of the Republic of Moldova. This territory, where the Gagauzian minority of Turkish origin lives, and the region of Transnistria / Trans-Dniester are referred to as the separatist regions of Moldova in international literature. The Gagauz people, although descending from the Turks, have been under the great influence of Russia and the Russian language. The independence claims of Gagauzia from time to time, the autonomy it gained in 1990s, and the separatist or anti-European results of surveys and unofficial referendums recently conducted in the region demonstrate that Gagauzia has the potential of witnessing several crises in the future. Besides, this debate has been exacerbated after some scholars asserted that Russia could occupy Gagauzia and Trans-Dniester just like Crimea. Within this framework, this study shall evaluate the role of Gagauzia in Moldovan politics and Moldovan foreign policy.
Uluslararası İlişkiler, Milli Kimlik ve Ulus Devlet tarih boyunca din ve din menşeli akımların et... more Uluslararası İlişkiler, Milli Kimlik ve Ulus Devlet tarih boyunca din ve din menşeli akımların etkisinde kalmıştır. Dini kimliğin en yoğun olduğu yerlerin başında Ortadoğu coğrafyası gelmektedir. Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından bölgede Batılı devletlerin sömürge ve manda rejimleriyle sınırlar çizilmiş, bu coğrafyalarda daha çok ülkesel sınırlara dayalı ulus devletler inşa edilmiş, rant ekonomisine dayalı rejimler kurulmuştur. İmparatorluktan ulus-devlete geçen coğrafya Milliyetçiliğini Sosyalist karakterli inşa etmiştir. Ancak siyasi elitin bu tavrı, dini kimliğin güçlü olduğu bölgede başarısız devletlerin ardından karşılığını kaybetmiştir. Bölgede sosyalist seküler milliyetçiliğin alternatifi olarak her dönem dini akımlar ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak da Ortadoğu’da fetret devirlerinde dini yenilenme ve dini uyanış ihtiyacı Selefi metodların güçlenmesine ideolojik olarak meşruiyet kazanmasına sebep olmuştur. 20. Yüzyılda da bu durum böyle gerçekleşmiş, özellikle günümüze gelindiğinde milli kimliğini tamamlayamamış Arap toplumu içinde dini kimliği ve bunun için metodu benimsemeye başlamıştır. Yaşanan başarısızlık ve toplumsal umutsuzluklar aşırıcı akımları desteklemiştir. Aşırıcı Selefi terör örgütleri ve ideolojik kaynakları da ilk hedef olarak her dönem Milliyetçiliği almıştır. Bu bağlamda tarihi ve ideolojik örneklerle Milliyetçilik-Selefi aşırıcılık arasındaki ilişki incelenecektir.
"Kara Kıta" olarak anılmasına ve genellikle "çöl, açlık ve hastalıklar" gibi olgularla hatırlanma... more "Kara Kıta" olarak anılmasına ve genellikle "çöl, açlık ve hastalıklar" gibi olgularla hatırlanmasına rağmen Afrika kıtası yer altı zenginlikleri, pek çok yerindeki verimli toprakları, kültür çeĢitliliği ve benzeri özellikleriyle özellikle birkaç yüz yıllık süreçte dıĢarıdaki milletlerin ve medeniyetlerin odağında olmuĢtur. Afrika, Nil yatağında geliĢen medeniyeti, Roma döneminde Kartaca"da yapılan savaĢlar, Ġslamiyet"in doğuĢundan sonra Arapların Kuzey ve Kuzeydoğu bölgelerine yaptıkları seferler, Osmanlı Türkleri"nin fetihleri ile tarihte yerini aldıktan sonra 1 belki de tüm bu sayılanlardan daha fazla iz bırakacak bir döneme girmiĢtir. Dönem dönem kıtayı ziyaret eden kölecilik, ticaret, balıkçılık gibi meselelerde kıtayla etkileĢime gelen Avrupa 18.
Kuzey Afrika'da baĢlayan ve rejim değiĢikliklerine sebep olan süreç yahut diğer adıyla "Arap Baha... more Kuzey Afrika'da baĢlayan ve rejim değiĢikliklerine sebep olan süreç yahut diğer adıyla "Arap Baharı" son kademede Suriye'yi de etkilemiĢ, rejim karĢıtı ayaklanmaların baĢlamasına sebep olmuĢtur. Hafız Esed'ın askeri bir darbeyle iktidara gelmesiyle hâkim olan Baas (Sosyalist Arap Milliyetçiliği) rejimi, etnik farklılıklar üzerine kurulmuĢ ve güvenlik temelli Sovyet benzeri bir rejimle ülkeyi bugüne kadar yönetmiĢtir. BeĢĢar Esed'in yüzeysel kalan yumuĢamaları, yeterli olmamıĢ ve çeĢitlik sebeplerle muhalif hareketlerin sokaklara dökülmesine ve adeta bir iç savaĢın baĢlamasına sebep olmuĢtur. Etnik ve dinsel farklılıkların ön plana çıktığı bu süreçte Esed, rejimi kurtarmak için "ya bizdensiniz ya da ölüsünüz" mantığıyla hareket etmiĢ ve bazı katliamlara giriĢmiĢtir. Yazımda Suriye'nin kuruluĢundan bugüne kadar siyasi yapıyı, etnik, dinsel farklılıkları, muhalif hareketleri ve bu süreçte hiçbir siyasi çatı örgütü bulunmaması sebebiyle en çok zararı gören Türkmenleri inceleyerek, Suriye'nin nereye gittiğini yani rotasını kendi öngörülerimle tespit etmeye çalıĢacağım. Ayrıca tarihi bağ ve komĢuluk iliĢkisi sebebiyle Türkiye açısından da gidiĢatın bir tahlilini yapacağım. Bu bağlamda Suriye'nin henüz belirsiz olan rotasının ileride etnik farklılıklara dayalı bir bölünme yahut kantonlaĢmaya nasıl gidebileceğini tartıĢacağım.
Ortadoğu’daki siyasi dengelerin kurulmasında din, her daim önemli bir rol oynamıştır. İslam dini ... more Ortadoğu’daki siyasi dengelerin kurulmasında din, her daim önemli bir rol oynamıştır. İslam dini Ortadoğu toplumlarının çoğu tarafından benimsenmiş bir din olarak içerisinde barındırdığı yorum farkları ve zihniyetleriyle de ciddi bir meşruiyet kaynağı olmuştur. Bu bağlamda uzun bir tarihi gelişim sürecine sahip olan Selefilik de tarih boyunca özellikle kriz dönemlerinde, çeşitli ülkeler açısından iç politik hamlelere meşruiyet sağlamıştır. Günümüz Ortadoğu’sunda temellerini Selefilikten alan Vehhabi hareketi ve kurduğu devlet olan Suudi Arabistan, Selefilerin devlet tecrübesidir. Mısır’daki Selefi partiler başta olmak üzere bölgede politika arenasına giren Selefi siyasi aktörler, ayrı bir tecrübe alanıdır. Üzerinde en çok tartışılan El-Kaide ve IŞİD gibi terör örgütleri ise, Selefilerin terör izdüşümüdür. Medrese eğitimlerinden entelektüel hareketlere, siyasal partilerden terör eylemlerine uzanan geniş bir yelpazede varlık gösteren Selefilik, İslam’ın Hz. Muhammed’in vefatından sonraki ilk yıllarına kadar varan bir sürecin ürünüdür. Ortadoğu’da Selefi zihniyetten etkilenen pek çok fikir adamı ve siyasetçi bulunmaktadır. Selefilerin siyasi olaylara bakışı ya da terör eylemcilerinin motivasyon kaynakları, hareketin dini ve tarihi kökenleri bilinmeden doğru anlaşılamayacaktır. Bu tez çalışmasında, öne çıkan örneklerle birlikte Selefiliğin hem dini ve tarihi kökleri hem de günümüz Ortadoğu’sundaki etki alanları incelenmiştir. Selefiler, metotlarına göre kategorize edilmiştir. Tarihte ve günümüzde Selefileri etkileyen din, fikir ve siyaset adamları, düşünceleri ve eserleri üzerinden işlenmiş, terör örgütlerinin ideolojik yaklaşımları da kendi söylem ve yayınlarından alıntılanarak ele alınmıştır. Selefilik, her geçen gün Ortadoğu dengelerinde etkisini artıran bir fikir olarak görülmektedir