Zeynep Bahadır | Ankara Hacı Bayram Veli University (original) (raw)

Papers by Zeynep Bahadır

Research paper thumbnail of Vertretung des Kindes in Scheidungs- und Trennungsverfahren

Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024

Research paper thumbnail of İflâsta İkinci Alacaklılar Toplantısı Bakımından Alacaklı Özerkliği ve Sınırları

Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024

Research paper thumbnail of BM Çocuk Haklarina Dai̇r Sözleşme Çerçevesi̇nde Medenî Usûl Hukuku Bakimindan Çocuğun Katilim Hakki

Adalet Dergisi

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12’nci maddesin... more Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12’nci maddesinde çocuğun katılım hakkı düzenlenmiştir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf devletler, çocukların katılım hakkını gereği gibi kullanabilmesi için ulusal mevzuatlarında bu hakkı teminat altına almak ve gerekli hukukî düzenlemeleri yapmak zorundadır. Bu bağlamda çocuğun katılım hakkı, çocuğun üstün yararı gereği medenî usûl hukukunda da dikkate alınması gereken bir haktır. Çocuk katılım hakkına sadece yargılamanın tarafı olduğu hâllerde değil, yargılamanın tarafı olmamakla birlikte verilecek karardan etkilendiği her durumda sahiptir. Çocuk dostu bir adalet sisteminin gerçekleşebilmesi için, sadece çocuğun bir suç işlediği veya suçun mağduru olduğu hâllerle sınırlı olarak üstün yararının gözetilmesi ve katılım hakkının sağlanması yeterli olmaz. Medenî yargıda da çocuğun katılım hakkının gereğinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu kapsamda çalışmamızda, çocuğun katılım hakkı, medenî usûl...

Research paper thumbnail of BM ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME ÇERÇEVESİNDE MEDENÎ USÛL HUKUKU BAKIMINDAN ÇOCUĞUN KATILIM HAKKI

Research paper thumbnail of Medenî Yargıda Hükmün Tamamlanmasının Hükmün Kesinleşmesi ve Cebrî İcrası Bakımından Etkisi

İstanbul Hukuk Mecmuası / Istanbul Law Review

Öz 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ... more Öz 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na 305/A maddesi eklenmiş ve devlet yargısı bakımından hukukumuza "hükmün tamamlanması" müessesesi girmiştir. Bu maddeye göre "taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir". Hükmün tamamlanmasına ilişkin bu düzenleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 437'nci maddesinin dördüncü fıkrasında tahkim yargısı için mevcut olan hakem kararlarının tamamlanması müessesesinin devlet yargısı bakımından kabul edilmiş hâlidir. Hükmün tamamlanması müessesesi ile örneğin yargılama giderlerine veya vekâlet ücretine ilişkin hükümde eksiklik mevcutsa, mahkemeden unutulan bu hususla ilgili ek karar verilmesi istenebilir. Keza dava yığılmasında taleplerden biri hakkında karar verilmesinin unutulması ihtimalinde, mahkemeden hükmün tamamlanması talep edilebilir. Bu düzenleme sayesinde usûl ekonomisi sağlanmakta ve etkin bir hukukî korunma gerçekleşmektedir. Ancak hükmün tamamlanmasına ilişkin düzenlemenin devlet yargısı bakımından yeni olması ve düzenlemede müesseseye ilişkin birtakım muğlaklıklar bulunması sebebiyle meydana gelebilecek ve cevaplanması gereken bazı sorunlar mevcuttur. Bu sorunlardan ilki, verilen ilk karar ile hükmün tamamlanması sonucu verilen ek karara karşı kanun yoluna başvuru sürelerinin ayrı işlemesi ve bu kararların ayrı kesinleşmesi sebebiyle çelişkili kararların ortaya çıkma ihtimalidir. Bir diğeri ise bu kararların birbirlerinden ayrı icra edilip edilemeyeceği ve kararlar ayrı icra edilirse bu icra takiplerinin birleştirilip birleştirilemeyeceği şeklinde özetlenebilir. Bu çalışmada da ilk karar ile ek kararın kesinleşmesi ile cebrî icrası bakımından ifade edilen problemler çerçevesinde sorunun tespiti yapılmış ve çözüm önerilerimiz sunulmaya çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Partıal Decısıon In Law Of Cıvıl Procedure

Bir davada hâkim, genel olarak, yargılamayı sona erdiren tek bir hüküm verir. Bu kararlar tam kar... more Bir davada hâkim, genel olarak, yargılamayı sona erdiren tek bir hüküm verir. Bu kararlar tam karar olarak nitelendirilir. Ancak dava konusu talep bölünebilir nitelikteyse ve talebin bir kısmı karar verme olgunluğuna erişirse, hâkim bu kısım hakkında yargılamayı nihai olarak sona erdiren bir karar verip, kalan dava konusuyla ilgili yargılamaya devam edebilir. Dava konusunun karar verme olgunluğuna erişen kısmı hakkında verilen bu karar, kısmi karar olarak nitelendirilir. Kısmi karar verilebilmesi için dava konusunun bölünebilir nitelikte olması yeterli değildir. Aynı zamanda kalan dava konusu hakkında verilecek olan son kararın, kısmi karardan bağımsız olması gerekir. Bu bağımsızlık sayesinde, kısmi karar ile son karar arasında çelişki bulunmamalıdır. Kısmi karar ile son karar birbirinden bağımsız olduklarından, kısmi kararın kesinleşmesi, icrası ve kısmi karara karşı kanun yollarına başvurulması da son karardan bağımsızdır. Kısmi karar kural olarak her türlü davada verilebilen niha...

Research paper thumbnail of Aile Arabuluculuğunu Bekleyen Usuli Sorunlar

22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile ... more 22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile hukuk sistemimize alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk müessesesi getirilmiştir. Kanun’un uygulama alanı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Bu sebeple aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan sadece üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek olan hususlarda, örneğin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan taleplerde, arabuluculuğa gidilebilirken; kamu düzenini ilgilendiren ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar, örneğin boşanma davaları, bu Kanun’un kapsamına girmemektedir. İş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ve ticari uyuşmazlıklarda getirilen zorunlu arabuluculuk ile birlikte, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan 6325 sayılı Kanun kapsamına girmeyen örneğin boşanma uyuşmazlıkları için de aile arabuluculuğunun getirilmesi son zamanlarda gündeme gelmiş ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aile arabuluculuğu, özellikle ayrılmakta veya boşanmakta olan karı kocaya, çocuklar ve mali konular ile edinilen mallara ilişkin hususlar dahil olmak üzere, ayrılma veya boşanmadan kaynaklanabilecek konularda mutabakata varmalarına yardımcı olmada kullanılmak üzere hukuk sistemimize dahil edilmek istenmektedir. Aile hukukunda hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesi hâlihazırda hukuk sistemimizde uygulanmaktayken, aile arabuluculuğuna duyulan ihtiyaç, özellikle aile arabuluculuğunun zorunlu mu yoksa ihtiyari mi olması gerektiği üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar bakımından getirilecek arabuluculuğun, uyuşmazlığın çözümünde özellikle kadın bakımından lehe ve aleyhe oluşturacağı birtakım sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bağlamda, bu bildiride öncelikle hukuk sistemimizde kadının ve keza çocuğun menfaatlerinin korunması bakımından aile arabuluculuğuna ihtiyaç duyulup duyulmadığı, aile arabuluculuğunun mevcut uygulamamızda yer alan hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesinden veya anlaşmalı boşanmadan farkları da göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir. Bunun ardından, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar için getirilecek arabuluculuğun hukuk sistemimize usûlî bakımdan nasıl getirilmesi gerektiği, kadın lehine ve aleyhine meydana getireceği sonuçlarla birlikte incelenecektir.

Research paper thumbnail of Medenî Yargıda Hükmün Tamamlanmasının Hükmün Kesinleşmesi ve Cebrî İcrası Bakımından Etkisi

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2022

Research paper thumbnail of MİLLETLERARARASI MAL SATIMINA İLİŞKİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ'NİN (VİYANA SATIM SÖZLEŞMESİ) UYGULAMA ALANI

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Sayı1-2, 2013

Milletlerarası satım hukukunun yeknesaklaştırılması amacıyla yapılmış sözleşmelerin en öneml... more Milletlerarası satım hukukunun yeknesaklaştırılması amacıyla yapılmış sözleşmelerin en önemlisi 11 Nisan 1980 tarihli Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’dir. Sözleşme, 1 Ağustos 2011’den itibaren Türkiye’de de uygulanmaya başlamıştır.
Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, bir başka ifadeyle Viyana Satım Sözleşmesi, milletlerarası taşınır malların satımına ilişkin sözleşmelerin kuruluşu, ifası ve sona ermesi ile ilgili hükümler içermektedir. Hem milletlerarası satımlarda meydana gelen artış hem Türkiye’nin Sözleşme’ye taraf olması hem de Sözleşme’nin içerdiği hükümlerin mahiyeti düşünüldüğünde, Viyana Satım Sözleşmesi’nin uygulama alanını tespit etmek son derece önemlidir.
Viyana Satım Sözleşmesi’nin uygulama alanı Sözleşme’de, yer, konu ve zaman bakımından uygulama alanı olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada da Sözleşme’nin uygulama alanı bu ayırıma göre incelenmiştir.

Research paper thumbnail of Aile Arabuluculuğunu Bekleyen Usuli Sorunlar

II. Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu Cilt 2, 2019

22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile ... more 22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile hukuk sistemimize alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk müessesesi getirilmiştir. Kanun’un uygulama alanı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Bu sebeple aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan sadece üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek olan hususlarda, örneğin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan taleplerde, arabuluculuğa gidilebilirken; kamu düzenini ilgilendiren ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar, örneğin boşanma davaları, bu Kanun’un kapsamına girmemektedir. İş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ve ticari uyuşmazlıklarda getirilen zorunlu arabuluculuk ile birlikte, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan 6325 sayılı Kanun kapsamına girmeyen örneğin boşanma uyuşmazlıkları için de aile arabuluculuğunun getirilmesi son zamanlarda gündeme gelmiş ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aile arabuluculuğu, özellikle ayrılmakta veya boşanmakta olan karı kocaya, çocuklar ve mali konular ile edinilen mallara ilişkin hususlar dahil olmak üzere, ayrılma veya boşanmadan kaynaklanabilecek konularda mutabakata varmalarına yardımcı olmada kullanılmak üzere hukuk sistemimize dahil edilmek istenmektedir.
Aile hukukunda hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesi hâlihazırda hukuk sistemimizde uygulanmaktayken, aile arabuluculuğuna duyulan ihtiyaç, özellikle aile arabuluculuğunun zorunlu mu yoksa ihtiyari mi olması gerektiği üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar bakımından getirilecek arabuluculuğun, uyuşmazlığın çözümünde özellikle kadın bakımından lehe ve aleyhe oluşturacağı birtakım sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bağlamda, bu bildiride öncelikle hukuk sistemimizde kadının ve keza çocuğun menfaatlerinin korunması bakımından aile arabuluculuğuna ihtiyaç duyulup duyulmadığı, aile arabuluculuğunun mevcut uygulamamızda yer alan hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesinden veya anlaşmalı boşanmadan farkları da göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir. Bunun ardından, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar için getirilecek arabuluculuğun hukuk sistemimize usûlî bakımdan nasıl getirilmesi gerektiği, kadın lehine ve aleyhine meydana getireceği sonuçlarla birlikte incelenecektir.

Research paper thumbnail of Uzman Arabuluculuk Uygulamasının Yaratacağı Usuli Sorunlar

7. Uluslararası Asos Congress Hukuk Sempozyumu, 2021

İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3'üncü maddesi, Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi ve Tüketicinin Koru... more İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3'üncü maddesi, Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73/A maddesi hükümleri kapsamında hukuk sistemimize bazı uyuşmazlıklar bakımından dava şartı olarak arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca Adalet Bakanlığı tarafından, dava şartı olarak arabulucuya başvuru zorunluluğu olan bu uyuşmazlıklarda, uyuşmazlıklarının daha hızlı çözülmesine katkı sağlayacağı düşüncesiyle uzman arabuluculuk uygulamasına başlanmıştır. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 6'ncı maddesi çerçevesinde Arabuluculuk Dairesi Başkanlığı'nca uyuşmazlık türlerine göre iş hukuku, ticaret hukuku ve tüketici hukuku, arabuluculukta genel uzmanlık alanları olarak belirlenmiş; banka ve finans hukuku, sigorta hukuku, inşaat hukuku, sağlık hukuku, fikrî ve sınaî haklar hukuku, enerji hukuku ve spor hukukuna yönelik ise özel uzmanlık alanları oluşturulmuştur.

Research paper thumbnail of Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti

İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019

Research paper thumbnail of Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usûlü

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019

7155 sayili Abonelik Sozlesmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarina Iliskin Takibin Baslatilmasi Us... more 7155 sayili Abonelik Sozlesmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarina Iliskin Takibin Baslatilmasi Usulu Hakkinda Kanun, 19.12.2018 tarihli, 30630 sayili Resmi Gazete’de yayimlanmistir. Bu Kanun’un kabulu ile 01.06.2019 tarihinden itibaren, abonelik sozlesmelerinden ve bu sozlesmelerin ifasi amaciyla tuketiciye sunulup bedeli faturaya yansitilan mal veya hizmetten kaynaklanan para alacaklarina iliskin yeni bir haciz yoluyla ilâmsiz takip usulu yururluge girecektir. Bu kapsamda abonelik sozlesmesinden kaynaklanan para alacaklarina iliskin ilâmsiz icra takiplerinin, bir avukat vasitasiyla takip edilmesi durumunda, UYAP bunyesinde olusturulan sistem uzerinden baslatilmasi ve haciz asamasina kadar yurutulmesi zorunludur. O hâlde, 7155 sayili Kanun’un uygulama alani buldugu durumlarda, takibin Icra ve Iflâs Kanunu’na gore baslatilmasi artik mumkun degildir. Bu Kanun’un amaci, icra dairelerinin is yukunun azaltilmasi, takip islerinin daha az emek ve mesai ile daha ucuz ve hizli bir sekilde yerine getirilmesidir. Bu Kanun’da hukum bulunmayan hâllerde ise, Icra ve Iflâs Kanunu hukumleri uygulanacaktir. Bu calismada, 7155 sayili Kanun’un uygulama alani ortaya koyulmus ve uygulamada problem teskil edebilecek hususlar uzerinde durulmustur.

Books by Zeynep Bahadır

Research paper thumbnail of Medeni Usul Hukukunda Kısmi Karar

Research paper thumbnail of Vertretung des Kindes in Scheidungs- und Trennungsverfahren

Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024

Research paper thumbnail of İflâsta İkinci Alacaklılar Toplantısı Bakımından Alacaklı Özerkliği ve Sınırları

Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024

Research paper thumbnail of BM Çocuk Haklarina Dai̇r Sözleşme Çerçevesi̇nde Medenî Usûl Hukuku Bakimindan Çocuğun Katilim Hakki

Adalet Dergisi

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12’nci maddesin... more Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12’nci maddesinde çocuğun katılım hakkı düzenlenmiştir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf devletler, çocukların katılım hakkını gereği gibi kullanabilmesi için ulusal mevzuatlarında bu hakkı teminat altına almak ve gerekli hukukî düzenlemeleri yapmak zorundadır. Bu bağlamda çocuğun katılım hakkı, çocuğun üstün yararı gereği medenî usûl hukukunda da dikkate alınması gereken bir haktır. Çocuk katılım hakkına sadece yargılamanın tarafı olduğu hâllerde değil, yargılamanın tarafı olmamakla birlikte verilecek karardan etkilendiği her durumda sahiptir. Çocuk dostu bir adalet sisteminin gerçekleşebilmesi için, sadece çocuğun bir suç işlediği veya suçun mağduru olduğu hâllerle sınırlı olarak üstün yararının gözetilmesi ve katılım hakkının sağlanması yeterli olmaz. Medenî yargıda da çocuğun katılım hakkının gereğinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu kapsamda çalışmamızda, çocuğun katılım hakkı, medenî usûl...

Research paper thumbnail of BM ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME ÇERÇEVESİNDE MEDENÎ USÛL HUKUKU BAKIMINDAN ÇOCUĞUN KATILIM HAKKI

Research paper thumbnail of Medenî Yargıda Hükmün Tamamlanmasının Hükmün Kesinleşmesi ve Cebrî İcrası Bakımından Etkisi

İstanbul Hukuk Mecmuası / Istanbul Law Review

Öz 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ... more Öz 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na 305/A maddesi eklenmiş ve devlet yargısı bakımından hukukumuza "hükmün tamamlanması" müessesesi girmiştir. Bu maddeye göre "taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir". Hükmün tamamlanmasına ilişkin bu düzenleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 437'nci maddesinin dördüncü fıkrasında tahkim yargısı için mevcut olan hakem kararlarının tamamlanması müessesesinin devlet yargısı bakımından kabul edilmiş hâlidir. Hükmün tamamlanması müessesesi ile örneğin yargılama giderlerine veya vekâlet ücretine ilişkin hükümde eksiklik mevcutsa, mahkemeden unutulan bu hususla ilgili ek karar verilmesi istenebilir. Keza dava yığılmasında taleplerden biri hakkında karar verilmesinin unutulması ihtimalinde, mahkemeden hükmün tamamlanması talep edilebilir. Bu düzenleme sayesinde usûl ekonomisi sağlanmakta ve etkin bir hukukî korunma gerçekleşmektedir. Ancak hükmün tamamlanmasına ilişkin düzenlemenin devlet yargısı bakımından yeni olması ve düzenlemede müesseseye ilişkin birtakım muğlaklıklar bulunması sebebiyle meydana gelebilecek ve cevaplanması gereken bazı sorunlar mevcuttur. Bu sorunlardan ilki, verilen ilk karar ile hükmün tamamlanması sonucu verilen ek karara karşı kanun yoluna başvuru sürelerinin ayrı işlemesi ve bu kararların ayrı kesinleşmesi sebebiyle çelişkili kararların ortaya çıkma ihtimalidir. Bir diğeri ise bu kararların birbirlerinden ayrı icra edilip edilemeyeceği ve kararlar ayrı icra edilirse bu icra takiplerinin birleştirilip birleştirilemeyeceği şeklinde özetlenebilir. Bu çalışmada da ilk karar ile ek kararın kesinleşmesi ile cebrî icrası bakımından ifade edilen problemler çerçevesinde sorunun tespiti yapılmış ve çözüm önerilerimiz sunulmaya çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Partıal Decısıon In Law Of Cıvıl Procedure

Bir davada hâkim, genel olarak, yargılamayı sona erdiren tek bir hüküm verir. Bu kararlar tam kar... more Bir davada hâkim, genel olarak, yargılamayı sona erdiren tek bir hüküm verir. Bu kararlar tam karar olarak nitelendirilir. Ancak dava konusu talep bölünebilir nitelikteyse ve talebin bir kısmı karar verme olgunluğuna erişirse, hâkim bu kısım hakkında yargılamayı nihai olarak sona erdiren bir karar verip, kalan dava konusuyla ilgili yargılamaya devam edebilir. Dava konusunun karar verme olgunluğuna erişen kısmı hakkında verilen bu karar, kısmi karar olarak nitelendirilir. Kısmi karar verilebilmesi için dava konusunun bölünebilir nitelikte olması yeterli değildir. Aynı zamanda kalan dava konusu hakkında verilecek olan son kararın, kısmi karardan bağımsız olması gerekir. Bu bağımsızlık sayesinde, kısmi karar ile son karar arasında çelişki bulunmamalıdır. Kısmi karar ile son karar birbirinden bağımsız olduklarından, kısmi kararın kesinleşmesi, icrası ve kısmi karara karşı kanun yollarına başvurulması da son karardan bağımsızdır. Kısmi karar kural olarak her türlü davada verilebilen niha...

Research paper thumbnail of Aile Arabuluculuğunu Bekleyen Usuli Sorunlar

22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile ... more 22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile hukuk sistemimize alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk müessesesi getirilmiştir. Kanun’un uygulama alanı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Bu sebeple aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan sadece üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek olan hususlarda, örneğin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan taleplerde, arabuluculuğa gidilebilirken; kamu düzenini ilgilendiren ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar, örneğin boşanma davaları, bu Kanun’un kapsamına girmemektedir. İş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ve ticari uyuşmazlıklarda getirilen zorunlu arabuluculuk ile birlikte, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan 6325 sayılı Kanun kapsamına girmeyen örneğin boşanma uyuşmazlıkları için de aile arabuluculuğunun getirilmesi son zamanlarda gündeme gelmiş ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aile arabuluculuğu, özellikle ayrılmakta veya boşanmakta olan karı kocaya, çocuklar ve mali konular ile edinilen mallara ilişkin hususlar dahil olmak üzere, ayrılma veya boşanmadan kaynaklanabilecek konularda mutabakata varmalarına yardımcı olmada kullanılmak üzere hukuk sistemimize dahil edilmek istenmektedir. Aile hukukunda hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesi hâlihazırda hukuk sistemimizde uygulanmaktayken, aile arabuluculuğuna duyulan ihtiyaç, özellikle aile arabuluculuğunun zorunlu mu yoksa ihtiyari mi olması gerektiği üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar bakımından getirilecek arabuluculuğun, uyuşmazlığın çözümünde özellikle kadın bakımından lehe ve aleyhe oluşturacağı birtakım sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bağlamda, bu bildiride öncelikle hukuk sistemimizde kadının ve keza çocuğun menfaatlerinin korunması bakımından aile arabuluculuğuna ihtiyaç duyulup duyulmadığı, aile arabuluculuğunun mevcut uygulamamızda yer alan hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesinden veya anlaşmalı boşanmadan farkları da göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir. Bunun ardından, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar için getirilecek arabuluculuğun hukuk sistemimize usûlî bakımdan nasıl getirilmesi gerektiği, kadın lehine ve aleyhine meydana getireceği sonuçlarla birlikte incelenecektir.

Research paper thumbnail of Medenî Yargıda Hükmün Tamamlanmasının Hükmün Kesinleşmesi ve Cebrî İcrası Bakımından Etkisi

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2022

Research paper thumbnail of MİLLETLERARARASI MAL SATIMINA İLİŞKİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ'NİN (VİYANA SATIM SÖZLEŞMESİ) UYGULAMA ALANI

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Sayı1-2, 2013

Milletlerarası satım hukukunun yeknesaklaştırılması amacıyla yapılmış sözleşmelerin en öneml... more Milletlerarası satım hukukunun yeknesaklaştırılması amacıyla yapılmış sözleşmelerin en önemlisi 11 Nisan 1980 tarihli Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’dir. Sözleşme, 1 Ağustos 2011’den itibaren Türkiye’de de uygulanmaya başlamıştır.
Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, bir başka ifadeyle Viyana Satım Sözleşmesi, milletlerarası taşınır malların satımına ilişkin sözleşmelerin kuruluşu, ifası ve sona ermesi ile ilgili hükümler içermektedir. Hem milletlerarası satımlarda meydana gelen artış hem Türkiye’nin Sözleşme’ye taraf olması hem de Sözleşme’nin içerdiği hükümlerin mahiyeti düşünüldüğünde, Viyana Satım Sözleşmesi’nin uygulama alanını tespit etmek son derece önemlidir.
Viyana Satım Sözleşmesi’nin uygulama alanı Sözleşme’de, yer, konu ve zaman bakımından uygulama alanı olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada da Sözleşme’nin uygulama alanı bu ayırıma göre incelenmiştir.

Research paper thumbnail of Aile Arabuluculuğunu Bekleyen Usuli Sorunlar

II. Uluslararası Kadın ve Hukuk Sempozyumu Cilt 2, 2019

22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile ... more 22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile hukuk sistemimize alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk müessesesi getirilmiştir. Kanun’un uygulama alanı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarıdır. Bu sebeple aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan sadece üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek olan hususlarda, örneğin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan taleplerde, arabuluculuğa gidilebilirken; kamu düzenini ilgilendiren ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar, örneğin boşanma davaları, bu Kanun’un kapsamına girmemektedir. İş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda ve ticari uyuşmazlıklarda getirilen zorunlu arabuluculuk ile birlikte, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklardan 6325 sayılı Kanun kapsamına girmeyen örneğin boşanma uyuşmazlıkları için de aile arabuluculuğunun getirilmesi son zamanlarda gündeme gelmiş ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aile arabuluculuğu, özellikle ayrılmakta veya boşanmakta olan karı kocaya, çocuklar ve mali konular ile edinilen mallara ilişkin hususlar dahil olmak üzere, ayrılma veya boşanmadan kaynaklanabilecek konularda mutabakata varmalarına yardımcı olmada kullanılmak üzere hukuk sistemimize dahil edilmek istenmektedir.
Aile hukukunda hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesi hâlihazırda hukuk sistemimizde uygulanmaktayken, aile arabuluculuğuna duyulan ihtiyaç, özellikle aile arabuluculuğunun zorunlu mu yoksa ihtiyari mi olması gerektiği üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar bakımından getirilecek arabuluculuğun, uyuşmazlığın çözümünde özellikle kadın bakımından lehe ve aleyhe oluşturacağı birtakım sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu bağlamda, bu bildiride öncelikle hukuk sistemimizde kadının ve keza çocuğun menfaatlerinin korunması bakımından aile arabuluculuğuna ihtiyaç duyulup duyulmadığı, aile arabuluculuğunun mevcut uygulamamızda yer alan hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesinden veya anlaşmalı boşanmadan farkları da göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir. Bunun ardından, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar için getirilecek arabuluculuğun hukuk sistemimize usûlî bakımdan nasıl getirilmesi gerektiği, kadın lehine ve aleyhine meydana getireceği sonuçlarla birlikte incelenecektir.

Research paper thumbnail of Uzman Arabuluculuk Uygulamasının Yaratacağı Usuli Sorunlar

7. Uluslararası Asos Congress Hukuk Sempozyumu, 2021

İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3'üncü maddesi, Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi ve Tüketicinin Koru... more İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3'üncü maddesi, Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73/A maddesi hükümleri kapsamında hukuk sistemimize bazı uyuşmazlıklar bakımından dava şartı olarak arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca Adalet Bakanlığı tarafından, dava şartı olarak arabulucuya başvuru zorunluluğu olan bu uyuşmazlıklarda, uyuşmazlıklarının daha hızlı çözülmesine katkı sağlayacağı düşüncesiyle uzman arabuluculuk uygulamasına başlanmıştır. Bu kapsamda Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 6'ncı maddesi çerçevesinde Arabuluculuk Dairesi Başkanlığı'nca uyuşmazlık türlerine göre iş hukuku, ticaret hukuku ve tüketici hukuku, arabuluculukta genel uzmanlık alanları olarak belirlenmiş; banka ve finans hukuku, sigorta hukuku, inşaat hukuku, sağlık hukuku, fikrî ve sınaî haklar hukuku, enerji hukuku ve spor hukukuna yönelik ise özel uzmanlık alanları oluşturulmuştur.

Research paper thumbnail of Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti

İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019

Research paper thumbnail of Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usûlü

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019

7155 sayili Abonelik Sozlesmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarina Iliskin Takibin Baslatilmasi Us... more 7155 sayili Abonelik Sozlesmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarina Iliskin Takibin Baslatilmasi Usulu Hakkinda Kanun, 19.12.2018 tarihli, 30630 sayili Resmi Gazete’de yayimlanmistir. Bu Kanun’un kabulu ile 01.06.2019 tarihinden itibaren, abonelik sozlesmelerinden ve bu sozlesmelerin ifasi amaciyla tuketiciye sunulup bedeli faturaya yansitilan mal veya hizmetten kaynaklanan para alacaklarina iliskin yeni bir haciz yoluyla ilâmsiz takip usulu yururluge girecektir. Bu kapsamda abonelik sozlesmesinden kaynaklanan para alacaklarina iliskin ilâmsiz icra takiplerinin, bir avukat vasitasiyla takip edilmesi durumunda, UYAP bunyesinde olusturulan sistem uzerinden baslatilmasi ve haciz asamasina kadar yurutulmesi zorunludur. O hâlde, 7155 sayili Kanun’un uygulama alani buldugu durumlarda, takibin Icra ve Iflâs Kanunu’na gore baslatilmasi artik mumkun degildir. Bu Kanun’un amaci, icra dairelerinin is yukunun azaltilmasi, takip islerinin daha az emek ve mesai ile daha ucuz ve hizli bir sekilde yerine getirilmesidir. Bu Kanun’da hukum bulunmayan hâllerde ise, Icra ve Iflâs Kanunu hukumleri uygulanacaktir. Bu calismada, 7155 sayili Kanun’un uygulama alani ortaya koyulmus ve uygulamada problem teskil edebilecek hususlar uzerinde durulmustur.

Research paper thumbnail of Medeni Usul Hukukunda Kısmi Karar