MUSTAFA KUŞCA | Akdeniz University (original) (raw)
Papers by MUSTAFA KUŞCA
Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en raha... more Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en rahat olanı kullanmalı, en lüks yerlerde yemek yemeli, en şık kıyafetleri giyinmelidir. Toplum içinde göze çarpmalıdır; Bulunduğu sosyal ortamlara ayak uydurmalı ve kesinlikle standartların altında bir yaşam tarzı olmamalıdır. Hayallerinde yalnızca paranın satın alabileceği şeyler vardır. (havuzlu bir valla, lüks bir araba, rahat bir yaşam vb..) Cebinde otobüs parası dahi olmayan bir birey bile evinde televizyonun karşısına geçtiğinde; Bütün hazlarını karşılayabilen, her şeyi satın alabilen, eğlencenin ve ihtişamın hüküm sürdüğü renkli hayatlar izleyecek ve belki o an a kadar hiç aklına bile gelmeyen şeylere ihtiyaç duyacaktır. İhtiyaç kavramı küresel gücün etkisinde ki modern insanımız için hayatın anlamı haline gelmiştir artık… Materyalist düşünce yapısı; küresel güçlerin etkisinde dünyayı etkisi altına almakta ve artık milletlerin kültürel değerleri dahi, muktedir olanın maddi çıkarları için kullanılacaktır. Yaşamak için değerlere ihtiyaç yoktur artık. Ya zenginsindir ya da aç… İkisinin arasında uçurumlar vardır. Ya, bilinç altına bilinçsizce yerleşmesine izin verdiğin; hazların ülkesinde ki mutlu görünen adam olursun ya da gelecek ve geçim kaygısıyla mücadele etmekten düşünmeye bile fırsat bulamayan sıradan biri.. Onurlu bir yaşam; sadece eski bir film de nostalji olsun diye izlenen bir eğlencedir artık. Topluma ön ayak olması beklenen günümüzün pek çok aydın ve sanatçısı dahi, çağdaşlık ve modernizm adı altında burjuvazi dönemlerine geri dönmekte, hazlar ve egolar için sanat yapılırken iktidarlar için kitaplar yazılmaya başlanmıştır; Aslen sanat ve fikirle alakası olmayan kopyalara entellüktüel bir etiket vererek eğitimsiz halka sunulmuş, dolayısıyla toplum, bilinçli olarak bir düşünce saldırısına uğratılmıştır. Artık zayıflatılarak düşünmeye bile gücü kalmayan günümüz insanı da iktidar olanın materyalist düşüncesiyle yoğrulmakta ve giderek daha da fazla bireyselleşmeye doğru itilmektedir. Maalesef 'Birey olmak' bireyselleşmeye dönüşmüştür ve ne gariptir ki bireysel kelimesini medyada giderek daha fazla duymaya başlayacağızdır. Bir millet kültürü, şehir kültürü, mahalle kültürü ve hatta bir aile kültürümüz dahi kalmayacaktır. Kendisine dayatılan ihitiyaçların hükümranlığı altında yalnızca kişisel çıkarlarına hizmet eden insanlar üretilmekte ve artık büyük şirketler en önemli yatırım aracı olarak İNSAN BEDENİ ne yatırım yapmaktadır. Genellikle Zombi filmlerinde gördüğümüz bir ayrıntı, eminim çoğumuzun dikkatini çekmiştir; ne kadar yara alsa dahi ölene kadar hiç durmak bilmeden yemeye ve saldırmaya çalışan insandan dönüşme yaratıklar vardır. Bu yaratıkların sizinle aynı mahalle de aramızda yaşadıklarını bi düşünün.. hiç korkmaz mıydınız? Peki ya toplum olarak giderek daha fazla dönüştüğümüz; tükenene kadar tüketmekten hiç vaz geçmeyen insan modelinin zombi lerden ne farkı vardır, bi düşünmek gerekir. Milyonlarca zombi nin aramızda özgürce yaşamasına katlanamayız ama nedense milyonlarca bilincini kaybetmiş hasta bir toplum içerisinde bireysel özgürlüklerini hayvani iç güdüleri ve hiç bitmeyen hazları için kullanan, dönüştüğümüz şeyle yaşamaya alışmışızdır… Tüketmek için yaşayan ve yaşamak için üreten bir dünya da, küreselleşmenin etkisiyle; yalnızca haz almaya odaklı bedenler inşa edilmiş ve artık insan, özünde ki insani değerlerden soyutlanıp kontrol edilebilir bir tüketim makinesine dönüştürlümüştür. Dolayısıyla kendi bedeni üzerinde her hangi bir iradeye sahip olamayan bir toplum kendisine dayatılan karşı konulamaz arzularının esiri olmuştur. Kapitalizm, emperyalizm gibi kavramlar, adeta kendinden geçmekte olan makineleşmiş bu insan için bir anlam ifade etmemektedir. İnsani duyguların dahi tüketim malzemesi olması kaçınılmaz olmuştur. Mecaziyet olmaksızın doğrudan bir düşünelim; organsız bir beden olur mu? Gözler olmadan göremez, kulaklar olmadan duyamayız, ellerimiz olmadan dokunamaz ve varlığı dahi hissedemeyiz.. Beynimiz olmadan akledemez, kalbimiz olmadan yaşayamayız vb. bir sürü madde
Books by MUSTAFA KUŞCA
Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en raha... more Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en rahat olanı kullanmalı, en lüks yerlerde yemek yemeli, en şık kıyafetleri giyinmelidir. Toplum içinde göze çarpmalıdır; Bulunduğu sosyal ortamlara ayak uydurmalı ve kesinlikle standartların altında bir yaşam tarzı olmamalıdır. Hayallerinde yalnızca paranın satın alabileceği şeyler vardır. (havuzlu bir valla, lüks bir araba, rahat bir yaşam vb..) Cebinde otobüs parası dahi olmayan bir birey bile evinde televizyonun karşısına geçtiğinde; Bütün hazlarını karşılayabilen, her şeyi satın alabilen, eğlencenin ve ihtişamın hüküm sürdüğü renkli hayatlar izleyecek ve belki o an a kadar hiç aklına bile gelmeyen şeylere ihtiyaç duyacaktır. İhtiyaç kavramı küresel gücün etkisinde ki modern insanımız için hayatın anlamı haline gelmiştir artık… Materyalist düşünce yapısı; küresel güçlerin etkisinde dünyayı etkisi altına almakta ve artık milletlerin kültürel değerleri dahi, muktedir olanın maddi çıkarları için kullanılacaktır. Yaşamak için değerlere ihtiyaç yoktur artık. Ya zenginsindir ya da aç… İkisinin arasında uçurumlar vardır. Ya, bilinç altına bilinçsizce yerleşmesine izin verdiğin; hazların ülkesinde ki mutlu görünen adam olursun ya da gelecek ve geçim kaygısıyla mücadele etmekten düşünmeye bile fırsat bulamayan sıradan biri.. Onurlu bir yaşam; sadece eski bir film de nostalji olsun diye izlenen bir eğlencedir artık. Topluma ön ayak olması beklenen günümüzün pek çok aydın ve sanatçısı dahi, çağdaşlık ve modernizm adı altında burjuvazi dönemlerine geri dönmekte, hazlar ve egolar için sanat yapılırken iktidarlar için kitaplar yazılmaya başlanmıştır; Aslen sanat ve fikirle alakası olmayan kopyalara entellüktüel bir etiket vererek eğitimsiz halka sunulmuş, dolayısıyla toplum, bilinçli olarak bir düşünce saldırısına uğratılmıştır. Artık zayıflatılarak düşünmeye bile gücü kalmayan günümüz insanı da iktidar olanın materyalist düşüncesiyle yoğrulmakta ve giderek daha da fazla bireyselleşmeye doğru itilmektedir. Maalesef 'Birey olmak' bireyselleşmeye dönüşmüştür ve ne gariptir ki bireysel kelimesini medyada giderek daha fazla duymaya başlayacağızdır. Bir millet kültürü, şehir kültürü, mahalle kültürü ve hatta bir aile kültürümüz dahi kalmayacaktır. Kendisine dayatılan ihitiyaçların hükümranlığı altında yalnızca kişisel çıkarlarına hizmet eden insanlar üretilmekte ve artık büyük şirketler en önemli yatırım aracı olarak İNSAN BEDENİ ne yatırım yapmaktadır. Genellikle Zombi filmlerinde gördüğümüz bir ayrıntı, eminim çoğumuzun dikkatini çekmiştir; ne kadar yara alsa dahi ölene kadar hiç durmak bilmeden yemeye ve saldırmaya çalışan insandan dönüşme yaratıklar vardır. Bu yaratıkların sizinle aynı mahalle de aramızda yaşadıklarını bi düşünün.. hiç korkmaz mıydınız? Peki ya toplum olarak giderek daha fazla dönüştüğümüz; tükenene kadar tüketmekten hiç vaz geçmeyen insan modelinin zombi lerden ne farkı vardır, bi düşünmek gerekir. Milyonlarca zombi nin aramızda özgürce yaşamasına katlanamayız ama nedense milyonlarca bilincini kaybetmiş hasta bir toplum içerisinde bireysel özgürlüklerini hayvani iç güdüleri ve hiç bitmeyen hazları için kullanan, dönüştüğümüz şeyle yaşamaya alışmışızdır… Tüketmek için yaşayan ve yaşamak için üreten bir dünya da, küreselleşmenin etkisiyle; yalnızca haz almaya odaklı bedenler inşa edilmiş ve artık insan, özünde ki insani değerlerden soyutlanıp kontrol edilebilir bir tüketim makinesine dönüştürlümüştür. Dolayısıyla kendi bedeni üzerinde her hangi bir iradeye sahip olamayan bir toplum kendisine dayatılan karşı konulamaz arzularının esiri olmuştur. Kapitalizm, emperyalizm gibi kavramlar, adeta kendinden geçmekte olan makineleşmiş bu insan için bir anlam ifade etmemektedir. İnsani duyguların dahi tüketim malzemesi olması kaçınılmaz olmuştur. Mecaziyet olmaksızın doğrudan bir düşünelim; organsız bir beden olur mu? Gözler olmadan göremez, kulaklar olmadan duyamayız, ellerimiz olmadan dokunamaz ve varlığı dahi hissedemeyiz.. Beynimiz olmadan akledemez, kalbimiz olmadan yaşayamayız vb. bir sürü madde
Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en raha... more Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en rahat olanı kullanmalı, en lüks yerlerde yemek yemeli, en şık kıyafetleri giyinmelidir. Toplum içinde göze çarpmalıdır; Bulunduğu sosyal ortamlara ayak uydurmalı ve kesinlikle standartların altında bir yaşam tarzı olmamalıdır. Hayallerinde yalnızca paranın satın alabileceği şeyler vardır. (havuzlu bir valla, lüks bir araba, rahat bir yaşam vb..) Cebinde otobüs parası dahi olmayan bir birey bile evinde televizyonun karşısına geçtiğinde; Bütün hazlarını karşılayabilen, her şeyi satın alabilen, eğlencenin ve ihtişamın hüküm sürdüğü renkli hayatlar izleyecek ve belki o an a kadar hiç aklına bile gelmeyen şeylere ihtiyaç duyacaktır. İhtiyaç kavramı küresel gücün etkisinde ki modern insanımız için hayatın anlamı haline gelmiştir artık… Materyalist düşünce yapısı; küresel güçlerin etkisinde dünyayı etkisi altına almakta ve artık milletlerin kültürel değerleri dahi, muktedir olanın maddi çıkarları için kullanılacaktır. Yaşamak için değerlere ihtiyaç yoktur artık. Ya zenginsindir ya da aç… İkisinin arasında uçurumlar vardır. Ya, bilinç altına bilinçsizce yerleşmesine izin verdiğin; hazların ülkesinde ki mutlu görünen adam olursun ya da gelecek ve geçim kaygısıyla mücadele etmekten düşünmeye bile fırsat bulamayan sıradan biri.. Onurlu bir yaşam; sadece eski bir film de nostalji olsun diye izlenen bir eğlencedir artık. Topluma ön ayak olması beklenen günümüzün pek çok aydın ve sanatçısı dahi, çağdaşlık ve modernizm adı altında burjuvazi dönemlerine geri dönmekte, hazlar ve egolar için sanat yapılırken iktidarlar için kitaplar yazılmaya başlanmıştır; Aslen sanat ve fikirle alakası olmayan kopyalara entellüktüel bir etiket vererek eğitimsiz halka sunulmuş, dolayısıyla toplum, bilinçli olarak bir düşünce saldırısına uğratılmıştır. Artık zayıflatılarak düşünmeye bile gücü kalmayan günümüz insanı da iktidar olanın materyalist düşüncesiyle yoğrulmakta ve giderek daha da fazla bireyselleşmeye doğru itilmektedir. Maalesef 'Birey olmak' bireyselleşmeye dönüşmüştür ve ne gariptir ki bireysel kelimesini medyada giderek daha fazla duymaya başlayacağızdır. Bir millet kültürü, şehir kültürü, mahalle kültürü ve hatta bir aile kültürümüz dahi kalmayacaktır. Kendisine dayatılan ihitiyaçların hükümranlığı altında yalnızca kişisel çıkarlarına hizmet eden insanlar üretilmekte ve artık büyük şirketler en önemli yatırım aracı olarak İNSAN BEDENİ ne yatırım yapmaktadır. Genellikle Zombi filmlerinde gördüğümüz bir ayrıntı, eminim çoğumuzun dikkatini çekmiştir; ne kadar yara alsa dahi ölene kadar hiç durmak bilmeden yemeye ve saldırmaya çalışan insandan dönüşme yaratıklar vardır. Bu yaratıkların sizinle aynı mahalle de aramızda yaşadıklarını bi düşünün.. hiç korkmaz mıydınız? Peki ya toplum olarak giderek daha fazla dönüştüğümüz; tükenene kadar tüketmekten hiç vaz geçmeyen insan modelinin zombi lerden ne farkı vardır, bi düşünmek gerekir. Milyonlarca zombi nin aramızda özgürce yaşamasına katlanamayız ama nedense milyonlarca bilincini kaybetmiş hasta bir toplum içerisinde bireysel özgürlüklerini hayvani iç güdüleri ve hiç bitmeyen hazları için kullanan, dönüştüğümüz şeyle yaşamaya alışmışızdır… Tüketmek için yaşayan ve yaşamak için üreten bir dünya da, küreselleşmenin etkisiyle; yalnızca haz almaya odaklı bedenler inşa edilmiş ve artık insan, özünde ki insani değerlerden soyutlanıp kontrol edilebilir bir tüketim makinesine dönüştürlümüştür. Dolayısıyla kendi bedeni üzerinde her hangi bir iradeye sahip olamayan bir toplum kendisine dayatılan karşı konulamaz arzularının esiri olmuştur. Kapitalizm, emperyalizm gibi kavramlar, adeta kendinden geçmekte olan makineleşmiş bu insan için bir anlam ifade etmemektedir. İnsani duyguların dahi tüketim malzemesi olması kaçınılmaz olmuştur. Mecaziyet olmaksızın doğrudan bir düşünelim; organsız bir beden olur mu? Gözler olmadan göremez, kulaklar olmadan duyamayız, ellerimiz olmadan dokunamaz ve varlığı dahi hissedemeyiz.. Beynimiz olmadan akledemez, kalbimiz olmadan yaşayamayız vb. bir sürü madde
Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en raha... more Küreselleşen dünyanın modern insanı; en gösterişli olanı tercih etmelidir, en kaliteli ve en rahat olanı kullanmalı, en lüks yerlerde yemek yemeli, en şık kıyafetleri giyinmelidir. Toplum içinde göze çarpmalıdır; Bulunduğu sosyal ortamlara ayak uydurmalı ve kesinlikle standartların altında bir yaşam tarzı olmamalıdır. Hayallerinde yalnızca paranın satın alabileceği şeyler vardır. (havuzlu bir valla, lüks bir araba, rahat bir yaşam vb..) Cebinde otobüs parası dahi olmayan bir birey bile evinde televizyonun karşısına geçtiğinde; Bütün hazlarını karşılayabilen, her şeyi satın alabilen, eğlencenin ve ihtişamın hüküm sürdüğü renkli hayatlar izleyecek ve belki o an a kadar hiç aklına bile gelmeyen şeylere ihtiyaç duyacaktır. İhtiyaç kavramı küresel gücün etkisinde ki modern insanımız için hayatın anlamı haline gelmiştir artık… Materyalist düşünce yapısı; küresel güçlerin etkisinde dünyayı etkisi altına almakta ve artık milletlerin kültürel değerleri dahi, muktedir olanın maddi çıkarları için kullanılacaktır. Yaşamak için değerlere ihtiyaç yoktur artık. Ya zenginsindir ya da aç… İkisinin arasında uçurumlar vardır. Ya, bilinç altına bilinçsizce yerleşmesine izin verdiğin; hazların ülkesinde ki mutlu görünen adam olursun ya da gelecek ve geçim kaygısıyla mücadele etmekten düşünmeye bile fırsat bulamayan sıradan biri.. Onurlu bir yaşam; sadece eski bir film de nostalji olsun diye izlenen bir eğlencedir artık. Topluma ön ayak olması beklenen günümüzün pek çok aydın ve sanatçısı dahi, çağdaşlık ve modernizm adı altında burjuvazi dönemlerine geri dönmekte, hazlar ve egolar için sanat yapılırken iktidarlar için kitaplar yazılmaya başlanmıştır; Aslen sanat ve fikirle alakası olmayan kopyalara entellüktüel bir etiket vererek eğitimsiz halka sunulmuş, dolayısıyla toplum, bilinçli olarak bir düşünce saldırısına uğratılmıştır. Artık zayıflatılarak düşünmeye bile gücü kalmayan günümüz insanı da iktidar olanın materyalist düşüncesiyle yoğrulmakta ve giderek daha da fazla bireyselleşmeye doğru itilmektedir. Maalesef 'Birey olmak' bireyselleşmeye dönüşmüştür ve ne gariptir ki bireysel kelimesini medyada giderek daha fazla duymaya başlayacağızdır. Bir millet kültürü, şehir kültürü, mahalle kültürü ve hatta bir aile kültürümüz dahi kalmayacaktır. Kendisine dayatılan ihitiyaçların hükümranlığı altında yalnızca kişisel çıkarlarına hizmet eden insanlar üretilmekte ve artık büyük şirketler en önemli yatırım aracı olarak İNSAN BEDENİ ne yatırım yapmaktadır. Genellikle Zombi filmlerinde gördüğümüz bir ayrıntı, eminim çoğumuzun dikkatini çekmiştir; ne kadar yara alsa dahi ölene kadar hiç durmak bilmeden yemeye ve saldırmaya çalışan insandan dönüşme yaratıklar vardır. Bu yaratıkların sizinle aynı mahalle de aramızda yaşadıklarını bi düşünün.. hiç korkmaz mıydınız? Peki ya toplum olarak giderek daha fazla dönüştüğümüz; tükenene kadar tüketmekten hiç vaz geçmeyen insan modelinin zombi lerden ne farkı vardır, bi düşünmek gerekir. Milyonlarca zombi nin aramızda özgürce yaşamasına katlanamayız ama nedense milyonlarca bilincini kaybetmiş hasta bir toplum içerisinde bireysel özgürlüklerini hayvani iç güdüleri ve hiç bitmeyen hazları için kullanan, dönüştüğümüz şeyle yaşamaya alışmışızdır… Tüketmek için yaşayan ve yaşamak için üreten bir dünya da, küreselleşmenin etkisiyle; yalnızca haz almaya odaklı bedenler inşa edilmiş ve artık insan, özünde ki insani değerlerden soyutlanıp kontrol edilebilir bir tüketim makinesine dönüştürlümüştür. Dolayısıyla kendi bedeni üzerinde her hangi bir iradeye sahip olamayan bir toplum kendisine dayatılan karşı konulamaz arzularının esiri olmuştur. Kapitalizm, emperyalizm gibi kavramlar, adeta kendinden geçmekte olan makineleşmiş bu insan için bir anlam ifade etmemektedir. İnsani duyguların dahi tüketim malzemesi olması kaçınılmaz olmuştur. Mecaziyet olmaksızın doğrudan bir düşünelim; organsız bir beden olur mu? Gözler olmadan göremez, kulaklar olmadan duyamayız, ellerimiz olmadan dokunamaz ve varlığı dahi hissedemeyiz.. Beynimiz olmadan akledemez, kalbimiz olmadan yaşayamayız vb. bir sürü madde