Erdal Taşbaş | Akdeniz University (original) (raw)
Papers by Erdal Taşbaş
Folklor/Edebiyat, 2023
boyutu ve/veya korumaya dönük zafiyetler ile kültürel yanları çerçevesinde ele alınmıştır. Bununl... more boyutu ve/veya korumaya dönük zafiyetler ile kültürel yanları çerçevesinde ele alınmıştır. Bununla birlikte Antalya'da definecilik faaliyetlerini tarihten gelen örneklerle kültürel ve folklorik bağlamıyla konu edinen bir çalışma ile mevcut literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktayız. Burada çoğu ilk kez literatüre tanıtılacak bir dizi belge aracılığıyla Antalya'da definecilik folklorunda kullanılan bazı motifler ve onların sürekliliği üzerinde durduk. Seyahatnamelerde kaydedilen memoratlar ve Osmanlı Arşiv belgelerinde nakledilen adli olaylar üzerinde yapılan incelemelerle temin ettiğimiz bilgilerin, herhangi bir definecilik faaliyetini yerel inanış ve uygulamaları tarif edecek şekilde aktardığını gördük. Bu özellikleri nedeniyle çalışma bir yandan farklı kaynaklar tarafından nakledilen definecilik anlatılarını okuma fırsatı sunarken öte yandan da söz konusu faaliyetlerin kültürel ve tarihî arka planlarını gözden geçirme şansı vermektedir.
The Ottoman State captured North African lands such as Algeria, Libya and Tunisia in the 16 th ce... more The Ottoman State captured North African lands such as Algeria, Libya and Tunisia in the 16 th century. Tunisia, which was conquered in 1574 lost Ottoman rule in 1881 when it was occupied by France. Due to the great territorial losses suffered by the Ottoman State in the 19 th century, millions of Muslims living in Europe, Africa, Crimea and the Caucasus had to leave their lands and take refuge within the shrinking borders of Ottoman territory. After Tunisia came under the rule of France, some of the Muslims migrated from Tunisia in order to settle in the lands that remained under Ottoman rule. The Ottoman government, which sent some of the Tunisian immigrants to settle in Syria at the eastern end of the Mediterranean, made great efforts to supply their nutrition and to provide for their shelter and settlement. Tunisian immigrants have taken their place in the ethnic formation history of Syria, which already has a high demographic diversity.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Aug 1, 2017
BOSNA MUHACİRLERİNİN ANADOLU'DA İSKÂNLARI (1860-1908)1 Yrd. Doç. Dr. Erdal TAŞBAŞ2 ÖZET XV. yüzy... more BOSNA MUHACİRLERİNİN ANADOLU'DA İSKÂNLARI (1860-1908)1 Yrd. Doç. Dr. Erdal TAŞBAŞ2 ÖZET XV. yüzyılın ikinci yarısında fethedilen ve nüfusunun önemli bir kısmını Müslümanların oluşturduğu Bosna-Hersek, asırlarca Osmanlı idaresinde kalmıştır. 1856 Paris Anlaşması'ndan sonra Bosna-Hersek'teki Hıristiyanlar bağımsızlık amacıyla ayaklanmalar çıkarmışlardı. Bu ayaklanmalar bölgede yaşayan Müslümanların Osmanlı Devleti'ne kitlesel göçlerinin de başlangıcını oluşturacaktır. Arkasından Sırpların faaliyetleri ve Rus politikaları nedeniyle bu göçler aralıksız devam edecektir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonraki koşullardan yaralanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Bosna-Hersek'i işgal etmesiyle yüz binlerce Müslüman yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştı. Bosna-Hersek'ten yapılan göçler Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bölgeyi tamamen ilhak ettiği 1908 yılına kadar aralıklarla devam etmiştir. Müslüman nüfusun varlığı ile elde tutulmaya çalışılan bir bölge olan Bosna-Hersek göçleri Osmanlı Devleti tarafından her zaman hoş karşılanmayan bir durum olmuştu. Osmanlı Devleti göçleri engelleyemediği durumlarda politikaları gereği Bosnalı Müslümanları önceleri Balkanlar'da iskân etmeye çalışmıştır. Ancak toprak kayıpları devam ettikçe ve Balkanlarda iskânlar konusunda Sırplar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya ile anlaşmazlıklar yüzünden Bosna muhacirlerini Trakya ve Anadolu'da iskân etmek zorunda kalmıştır. Topraklarına gelen muhacirleri sistemli politikalar çerçevesinde iskâna tabi tutan Osmanlı yönetimi, Bosnalı muhacirler ile yakından ilgilenmiştir. Onları İstanbul'dan İç Anadolu'ya, Ege Bölgesi'nden Anadolu'nun güney bölgelerine kadar geniş bir alana yerleştirmiştir. Osmanlı arşiv vesikalarının kullanılmasıyla hazırlanacak bu çalışmada Bosna muhacirlerinin 1908 yılına kadar Anadolu coğrafyasında iskân edildiği yerler tespit edilip bu konudaki bilimsel veriler ortaya konulacaktır.
Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017
Journal of Turkish Research Institute, 2017
Mediterranean Journal of Humanities, 2011
Journal of International Social Research, 2018
Mediterranean Journal of Humanities, 2012
İktidar tarafından bir topluluk ya da bireyin bulunduğu yerden uzaklaştırılması, başka yere zorla... more İktidar tarafından bir topluluk ya da bireyin bulunduğu yerden uzaklaştırılması, başka yere zorla göç ettirilmesi anlamına gelen sürgün, değişik amaçlar için kullanılmıştır. Bireyi sürgüne gönderme uygulamasının nedeni, kişiyi cezalandırmak, sürgüne sebep olan olayın geçtiği mahalden uzaklaştırmaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama ve gerileme dönemlerinde ortaya çıkan sosyo-ekonomik bunalımlara bağlı olarak sürgün cezalarında artış gözlenmiştir. Bu dönemde devlet kurumları arasındaki uyum ve düzenli işleyiş bozulmuş, bu durum devlet görevlilerinin faaliyetlerine de yansımıştır. Devlet görevlilerine dönük şikâyetler üzerine devletin, görevlileri cezalandırma yoluna gittiği, arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır ve bu belgelere göre devlet görevlilerine verilen cezalardan birisi de sürgün olmuştur. Bireysel sürgünler için özellikle coğrafi şartları pek elverişli olmayan bölgeler ve adaların seçildiği görülmektedir. Kıbrıs Adası da sürgün cezalarının uygulandığı önemli yerlerden birisi olmuştur. Kıbrıs'a sürgün geleneği adanın Osmanlı topraklarına katıldığı tarihten beri süregelmiştir. 19. yüzyılda da bu gelenek devam etmiş, Kıbrıs sürgünle cezalandırılan devlet görevlilerinin gönderildiği yerlerden birisi olmuştur.
Belgi Dergisi, 2021
Kuzey ucu Anadolu kıyılarına yaklaşık 18 km uzaklıkta bulunan Rodos Adası, Oniki adalar grubunun ... more Kuzey ucu Anadolu kıyılarına yaklaşık 18 km uzaklıkta bulunan Rodos Adası, Oniki adalar grubunun en büyük adasıdır. Hem Akdeniz'in bütün eski deniz yollarının kesiştiği noktada yer alması hem de Anadolu'ya yakınlığı nedeniyle önemli bir konuma sahiptir. Doğu Akdeniz havzası, Mısır, Ege ve Boğazlar bölgesini birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan ada ticari açıdan çok büyük önem taşıyordu. Bu konumu nedeniyle Neolitik çağdan beri birçok uygarlığa da ev sahipliği yapan Rodos Adası, Minoslular, Dorlar, Persler, Atinalılar, Büyük İskender, Roma, Bizans ve St. Jean Şövalyelerinin hâkimiyetlerinde uzun bir tarihi süreç geçirdikten sonra 1522 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir. Bundan sonra da Akdeniz'de eskiden beri gelen ticari önemini koruyan Rodos Adası önemli bir üs olarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu fetihle hem Mısır ile İstanbul arasındaki engel ortadan kalkmış hem de Doğu Akdeniz ticaret yolunda tam bir Osmanlı kontrolü sağlanmıştı. 16. yüzyılda Akdeniz ticaretinde söz sahibi olan Osmanlı Devleti bölgede uzun dönemler devam eden köle ticaretini de etkin olarak devam ettirmiştir. Akdeniz ticaret ağında önemli bir durak olan Rodos Adası, bu deniz üzerinden yapılan köle ticaretinde önemli bir liman olarak işlevini Osmanlı hâkimiyetinde de sürdürmüştür. Akdeniz'in güney kıyılarından yola çıkarılan köle yüklü gemilerin aktarma limanı olarak kullanılan adalardan olan Rodos, Anadolu'nun güney kıyılarına çıkarılacak kölelerin denizdeki son duraklarından biri olarak kullanılıyordu. Yine Akdeniz'in önemli köle pazarları arasında adı geçen Rodos Adası kölelerin alınıp satıldığı yerlerden de birisidir. Antik çağlardan beri Rodos'ta kölelik devam etmiş ancak 19. yüzyılda köleliğin kaldırılması için yapılan çalışmalar neticesinde adada köle ticaretine engel olunmaya çalışılmıştır. Bu çalışma Rodos'un eskiden beri önemli bir köle ticaret merkezi olduğu ve 19. yüzyılda da bu faaliyetlerin nadiren de olsa devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti 18. ve 19. yüzyıllardaki savaşlarla giderek küçülmü... more Geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti 18. ve 19. yüzyıllardaki savaşlarla giderek küçülmüş ve kaybettiği topraklarda yaşayan Müslümanlar da muhacir olarak başta Anadolu olmak üzere, Osmanlı'nın elinde kalan topraklara sığınmışlardı. Osmanlı topraklarına göçlerin yaşandığı bölgelerden olan Kafkasya'da yaşayan halkların bir kısmı, 19. yüzyılda Rusya'nın yayılmacı faaliyetleri nedeniyle Osmanlı Devleti topraklarına göç etmişlerdir. Osmanlı Devleti gelen Kafkasyalı muhacirleri ülkenin çeşitli bölgelerinde iskân etmişti. Göçlerle Osmanlı topraklarına gelen ve iskânı yapılan Kafkas halklarından biri de Çeçenlerdi. Kendisine sığınan Çeçenleri ülkenin çeşitli bölgelerine yerleştiren Osmanlı Devleti, onların bir kısmını da Diyarbakır Vilayeti'ne göndermişti. Buraya yerleşen Çeçenlere araziler verilmiş, evleri yapılmış ve kendi yaşamlarını devam ettirebilecek hale gelmişlerdi. Osmanlı arşivi belgelerine yansıyan muhacir kayıtlarında görüldüğü üzere Diyarbakır Vilayeti dahilinde yerleşmiş bulunan Çeçen muhacirlerin yerli halkla çeşitli çatışmalar içine girdikleri, yasaları ihlal ve düzeni bozucu bir takım olaylara karıştıkları görülmektedir. Diyarbakır Vilayeti'nde yaşayan Çeçen muhacirlerin karıştıkları asayiş olayları arasında silah kaçakçılığı, asayişi ihlal eden davranışlar, yerli halkın mallarına karşı tecavüz hareketleri ve çeşitli eşkıyalık faaliyetleri bulunmaktadır.
Latince ve İngilizce dillerinde "karalar arasındaki (Mediterranée)" deniz anlamına gelen Akdeniz,... more Latince ve İngilizce dillerinde "karalar arasındaki (Mediterranée)" deniz anlamına gelen Akdeniz, insanların onun kıyılarına ulaştığı zamandan milyonlarca yıl önce oluşmuştu. 435.000 yıl önce onu çevreleyen topraklara insanların yerleşmeye başlamasının ardından besin ve diğer kaynakların arayışına düşen insanlar denizin yüzeyini aşmaya başlamışlardır. Bu durum karşı sahilleri birbirine bağlamış ve denizi karalar arasındaki deniz haline getirmiştir. 1
Uluslararası göçün pek çok nedeni vardır. Bunlardan birisi muhacirliktir. Muhaceret zorunlu neden... more Uluslararası göçün pek çok nedeni vardır. Bunlardan birisi muhacirliktir. Muhaceret zorunlu nedenlerle bir kişinin veya ailenin veya insan topluluğunun, bir ülkeden başka bir ülkeye göçüdür. Bir nevi sığınmadır. Muhacir olarak sığınılan ülkeyle aynı soydan gelme boyutunda veya dinsel boyutta bir şekilde bir bağ olması gerekir. Göç, sığınılacak ülkeye varıncaya kadar yolculukta karşılaşılacak olayların bilinmezliğinden ötürü sıkıntılı bir süreçtir. Ayrıca, sığınılan ülkede de nereye iskân olunacağı, iskân olunan yerdeki iklim koşulları veya yaşam koşulları hakkındaki belirsizlik de büyük bir problemdir. Muhacir olarak kabul olunan ülkede hemen vatandaşlığa alınma işlemleri yapılmaz. Belirli geçiş aşamaları vardır. Bunlardan birisi de vatandaşlığa alınasıya kadar nüfus kayıtlarının tutulduğu muhacir ve mülteci defterleridir. Bu defterlerin bir örneği İzmir Tire nüfus müdürlüğü arşivinde bulunmaktadır. Defterde 1940 yılına kadar Tire ilçesine gelen muhacir ve mültecilerin kayıtları tutulmuştur. Kişi ve aile fertlerinin genel bilgilerinden sonra tabiiyeti olduğu ülke ve ırkı belirtilmektedir. Gelenler genelde şu an dağılmış olan Yugoslavya tabiiyetinden olup ırk olarak da Türk yazılmıştır. Önce geçici bir mahalleye kayıtları yapılmış düşünceler bölümünde ise asıl iskân edildikleri idari birim ve hanesi yazılmıştır. Bazı kişilerin bilgilerinin bulunduğu alana fotoğrafları yapıştırılmış ve ikamet adresleri yazılmıştır. 1935 yılında ilçe hakimi tarafından defter tasdik olunmuştur. Toplam doksan sayfadır. 50x70 boyutundadır. Nüfus arşivinde veya diğer nüfus müdürlükleri arşivinde aynı türde başka deftere rastlanılmamıştır. Anahtar kelimeler: Tire; muhacir; göç; iskân; muhacir mülteci defteri.
Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of hi... more Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of history, has developed in parallel with the civilization progress of mankind. The altering conditions, particularly the developments in production relations that are based on economic activities, have also shaped slavery. In the Early Ages, slaves were used only in agricultural production, but later on, they were begun to be used in various areas. The developments experienced
Folklor/Edebiyat, 2023
boyutu ve/veya korumaya dönük zafiyetler ile kültürel yanları çerçevesinde ele alınmıştır. Bununl... more boyutu ve/veya korumaya dönük zafiyetler ile kültürel yanları çerçevesinde ele alınmıştır. Bununla birlikte Antalya'da definecilik faaliyetlerini tarihten gelen örneklerle kültürel ve folklorik bağlamıyla konu edinen bir çalışma ile mevcut literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktayız. Burada çoğu ilk kez literatüre tanıtılacak bir dizi belge aracılığıyla Antalya'da definecilik folklorunda kullanılan bazı motifler ve onların sürekliliği üzerinde durduk. Seyahatnamelerde kaydedilen memoratlar ve Osmanlı Arşiv belgelerinde nakledilen adli olaylar üzerinde yapılan incelemelerle temin ettiğimiz bilgilerin, herhangi bir definecilik faaliyetini yerel inanış ve uygulamaları tarif edecek şekilde aktardığını gördük. Bu özellikleri nedeniyle çalışma bir yandan farklı kaynaklar tarafından nakledilen definecilik anlatılarını okuma fırsatı sunarken öte yandan da söz konusu faaliyetlerin kültürel ve tarihî arka planlarını gözden geçirme şansı vermektedir.
The Ottoman State captured North African lands such as Algeria, Libya and Tunisia in the 16 th ce... more The Ottoman State captured North African lands such as Algeria, Libya and Tunisia in the 16 th century. Tunisia, which was conquered in 1574 lost Ottoman rule in 1881 when it was occupied by France. Due to the great territorial losses suffered by the Ottoman State in the 19 th century, millions of Muslims living in Europe, Africa, Crimea and the Caucasus had to leave their lands and take refuge within the shrinking borders of Ottoman territory. After Tunisia came under the rule of France, some of the Muslims migrated from Tunisia in order to settle in the lands that remained under Ottoman rule. The Ottoman government, which sent some of the Tunisian immigrants to settle in Syria at the eastern end of the Mediterranean, made great efforts to supply their nutrition and to provide for their shelter and settlement. Tunisian immigrants have taken their place in the ethnic formation history of Syria, which already has a high demographic diversity.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Aug 1, 2017
BOSNA MUHACİRLERİNİN ANADOLU'DA İSKÂNLARI (1860-1908)1 Yrd. Doç. Dr. Erdal TAŞBAŞ2 ÖZET XV. yüzy... more BOSNA MUHACİRLERİNİN ANADOLU'DA İSKÂNLARI (1860-1908)1 Yrd. Doç. Dr. Erdal TAŞBAŞ2 ÖZET XV. yüzyılın ikinci yarısında fethedilen ve nüfusunun önemli bir kısmını Müslümanların oluşturduğu Bosna-Hersek, asırlarca Osmanlı idaresinde kalmıştır. 1856 Paris Anlaşması'ndan sonra Bosna-Hersek'teki Hıristiyanlar bağımsızlık amacıyla ayaklanmalar çıkarmışlardı. Bu ayaklanmalar bölgede yaşayan Müslümanların Osmanlı Devleti'ne kitlesel göçlerinin de başlangıcını oluşturacaktır. Arkasından Sırpların faaliyetleri ve Rus politikaları nedeniyle bu göçler aralıksız devam edecektir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonraki koşullardan yaralanan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Bosna-Hersek'i işgal etmesiyle yüz binlerce Müslüman yurtlarını terk etmek zorunda kalmıştı. Bosna-Hersek'ten yapılan göçler Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bölgeyi tamamen ilhak ettiği 1908 yılına kadar aralıklarla devam etmiştir. Müslüman nüfusun varlığı ile elde tutulmaya çalışılan bir bölge olan Bosna-Hersek göçleri Osmanlı Devleti tarafından her zaman hoş karşılanmayan bir durum olmuştu. Osmanlı Devleti göçleri engelleyemediği durumlarda politikaları gereği Bosnalı Müslümanları önceleri Balkanlar'da iskân etmeye çalışmıştır. Ancak toprak kayıpları devam ettikçe ve Balkanlarda iskânlar konusunda Sırplar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya ile anlaşmazlıklar yüzünden Bosna muhacirlerini Trakya ve Anadolu'da iskân etmek zorunda kalmıştır. Topraklarına gelen muhacirleri sistemli politikalar çerçevesinde iskâna tabi tutan Osmanlı yönetimi, Bosnalı muhacirler ile yakından ilgilenmiştir. Onları İstanbul'dan İç Anadolu'ya, Ege Bölgesi'nden Anadolu'nun güney bölgelerine kadar geniş bir alana yerleştirmiştir. Osmanlı arşiv vesikalarının kullanılmasıyla hazırlanacak bu çalışmada Bosna muhacirlerinin 1908 yılına kadar Anadolu coğrafyasında iskân edildiği yerler tespit edilip bu konudaki bilimsel veriler ortaya konulacaktır.
Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017
Journal of Turkish Research Institute, 2017
Mediterranean Journal of Humanities, 2011
Journal of International Social Research, 2018
Mediterranean Journal of Humanities, 2012
İktidar tarafından bir topluluk ya da bireyin bulunduğu yerden uzaklaştırılması, başka yere zorla... more İktidar tarafından bir topluluk ya da bireyin bulunduğu yerden uzaklaştırılması, başka yere zorla göç ettirilmesi anlamına gelen sürgün, değişik amaçlar için kullanılmıştır. Bireyi sürgüne gönderme uygulamasının nedeni, kişiyi cezalandırmak, sürgüne sebep olan olayın geçtiği mahalden uzaklaştırmaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama ve gerileme dönemlerinde ortaya çıkan sosyo-ekonomik bunalımlara bağlı olarak sürgün cezalarında artış gözlenmiştir. Bu dönemde devlet kurumları arasındaki uyum ve düzenli işleyiş bozulmuş, bu durum devlet görevlilerinin faaliyetlerine de yansımıştır. Devlet görevlilerine dönük şikâyetler üzerine devletin, görevlileri cezalandırma yoluna gittiği, arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır ve bu belgelere göre devlet görevlilerine verilen cezalardan birisi de sürgün olmuştur. Bireysel sürgünler için özellikle coğrafi şartları pek elverişli olmayan bölgeler ve adaların seçildiği görülmektedir. Kıbrıs Adası da sürgün cezalarının uygulandığı önemli yerlerden birisi olmuştur. Kıbrıs'a sürgün geleneği adanın Osmanlı topraklarına katıldığı tarihten beri süregelmiştir. 19. yüzyılda da bu gelenek devam etmiş, Kıbrıs sürgünle cezalandırılan devlet görevlilerinin gönderildiği yerlerden birisi olmuştur.
Belgi Dergisi, 2021
Kuzey ucu Anadolu kıyılarına yaklaşık 18 km uzaklıkta bulunan Rodos Adası, Oniki adalar grubunun ... more Kuzey ucu Anadolu kıyılarına yaklaşık 18 km uzaklıkta bulunan Rodos Adası, Oniki adalar grubunun en büyük adasıdır. Hem Akdeniz'in bütün eski deniz yollarının kesiştiği noktada yer alması hem de Anadolu'ya yakınlığı nedeniyle önemli bir konuma sahiptir. Doğu Akdeniz havzası, Mısır, Ege ve Boğazlar bölgesini birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan ada ticari açıdan çok büyük önem taşıyordu. Bu konumu nedeniyle Neolitik çağdan beri birçok uygarlığa da ev sahipliği yapan Rodos Adası, Minoslular, Dorlar, Persler, Atinalılar, Büyük İskender, Roma, Bizans ve St. Jean Şövalyelerinin hâkimiyetlerinde uzun bir tarihi süreç geçirdikten sonra 1522 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir. Bundan sonra da Akdeniz'de eskiden beri gelen ticari önemini koruyan Rodos Adası önemli bir üs olarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu fetihle hem Mısır ile İstanbul arasındaki engel ortadan kalkmış hem de Doğu Akdeniz ticaret yolunda tam bir Osmanlı kontrolü sağlanmıştı. 16. yüzyılda Akdeniz ticaretinde söz sahibi olan Osmanlı Devleti bölgede uzun dönemler devam eden köle ticaretini de etkin olarak devam ettirmiştir. Akdeniz ticaret ağında önemli bir durak olan Rodos Adası, bu deniz üzerinden yapılan köle ticaretinde önemli bir liman olarak işlevini Osmanlı hâkimiyetinde de sürdürmüştür. Akdeniz'in güney kıyılarından yola çıkarılan köle yüklü gemilerin aktarma limanı olarak kullanılan adalardan olan Rodos, Anadolu'nun güney kıyılarına çıkarılacak kölelerin denizdeki son duraklarından biri olarak kullanılıyordu. Yine Akdeniz'in önemli köle pazarları arasında adı geçen Rodos Adası kölelerin alınıp satıldığı yerlerden de birisidir. Antik çağlardan beri Rodos'ta kölelik devam etmiş ancak 19. yüzyılda köleliğin kaldırılması için yapılan çalışmalar neticesinde adada köle ticaretine engel olunmaya çalışılmıştır. Bu çalışma Rodos'un eskiden beri önemli bir köle ticaret merkezi olduğu ve 19. yüzyılda da bu faaliyetlerin nadiren de olsa devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti 18. ve 19. yüzyıllardaki savaşlarla giderek küçülmü... more Geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti 18. ve 19. yüzyıllardaki savaşlarla giderek küçülmüş ve kaybettiği topraklarda yaşayan Müslümanlar da muhacir olarak başta Anadolu olmak üzere, Osmanlı'nın elinde kalan topraklara sığınmışlardı. Osmanlı topraklarına göçlerin yaşandığı bölgelerden olan Kafkasya'da yaşayan halkların bir kısmı, 19. yüzyılda Rusya'nın yayılmacı faaliyetleri nedeniyle Osmanlı Devleti topraklarına göç etmişlerdir. Osmanlı Devleti gelen Kafkasyalı muhacirleri ülkenin çeşitli bölgelerinde iskân etmişti. Göçlerle Osmanlı topraklarına gelen ve iskânı yapılan Kafkas halklarından biri de Çeçenlerdi. Kendisine sığınan Çeçenleri ülkenin çeşitli bölgelerine yerleştiren Osmanlı Devleti, onların bir kısmını da Diyarbakır Vilayeti'ne göndermişti. Buraya yerleşen Çeçenlere araziler verilmiş, evleri yapılmış ve kendi yaşamlarını devam ettirebilecek hale gelmişlerdi. Osmanlı arşivi belgelerine yansıyan muhacir kayıtlarında görüldüğü üzere Diyarbakır Vilayeti dahilinde yerleşmiş bulunan Çeçen muhacirlerin yerli halkla çeşitli çatışmalar içine girdikleri, yasaları ihlal ve düzeni bozucu bir takım olaylara karıştıkları görülmektedir. Diyarbakır Vilayeti'nde yaşayan Çeçen muhacirlerin karıştıkları asayiş olayları arasında silah kaçakçılığı, asayişi ihlal eden davranışlar, yerli halkın mallarına karşı tecavüz hareketleri ve çeşitli eşkıyalık faaliyetleri bulunmaktadır.
Latince ve İngilizce dillerinde "karalar arasındaki (Mediterranée)" deniz anlamına gelen Akdeniz,... more Latince ve İngilizce dillerinde "karalar arasındaki (Mediterranée)" deniz anlamına gelen Akdeniz, insanların onun kıyılarına ulaştığı zamandan milyonlarca yıl önce oluşmuştu. 435.000 yıl önce onu çevreleyen topraklara insanların yerleşmeye başlamasının ardından besin ve diğer kaynakların arayışına düşen insanlar denizin yüzeyini aşmaya başlamışlardır. Bu durum karşı sahilleri birbirine bağlamış ve denizi karalar arasındaki deniz haline getirmiştir. 1
Uluslararası göçün pek çok nedeni vardır. Bunlardan birisi muhacirliktir. Muhaceret zorunlu neden... more Uluslararası göçün pek çok nedeni vardır. Bunlardan birisi muhacirliktir. Muhaceret zorunlu nedenlerle bir kişinin veya ailenin veya insan topluluğunun, bir ülkeden başka bir ülkeye göçüdür. Bir nevi sığınmadır. Muhacir olarak sığınılan ülkeyle aynı soydan gelme boyutunda veya dinsel boyutta bir şekilde bir bağ olması gerekir. Göç, sığınılacak ülkeye varıncaya kadar yolculukta karşılaşılacak olayların bilinmezliğinden ötürü sıkıntılı bir süreçtir. Ayrıca, sığınılan ülkede de nereye iskân olunacağı, iskân olunan yerdeki iklim koşulları veya yaşam koşulları hakkındaki belirsizlik de büyük bir problemdir. Muhacir olarak kabul olunan ülkede hemen vatandaşlığa alınma işlemleri yapılmaz. Belirli geçiş aşamaları vardır. Bunlardan birisi de vatandaşlığa alınasıya kadar nüfus kayıtlarının tutulduğu muhacir ve mülteci defterleridir. Bu defterlerin bir örneği İzmir Tire nüfus müdürlüğü arşivinde bulunmaktadır. Defterde 1940 yılına kadar Tire ilçesine gelen muhacir ve mültecilerin kayıtları tutulmuştur. Kişi ve aile fertlerinin genel bilgilerinden sonra tabiiyeti olduğu ülke ve ırkı belirtilmektedir. Gelenler genelde şu an dağılmış olan Yugoslavya tabiiyetinden olup ırk olarak da Türk yazılmıştır. Önce geçici bir mahalleye kayıtları yapılmış düşünceler bölümünde ise asıl iskân edildikleri idari birim ve hanesi yazılmıştır. Bazı kişilerin bilgilerinin bulunduğu alana fotoğrafları yapıştırılmış ve ikamet adresleri yazılmıştır. 1935 yılında ilçe hakimi tarafından defter tasdik olunmuştur. Toplam doksan sayfadır. 50x70 boyutundadır. Nüfus arşivinde veya diğer nüfus müdürlükleri arşivinde aynı türde başka deftere rastlanılmamıştır. Anahtar kelimeler: Tire; muhacir; göç; iskân; muhacir mülteci defteri.
Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of hi... more Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of history, has developed in parallel with the civilization progress of mankind. The altering conditions, particularly the developments in production relations that are based on economic activities, have also shaped slavery. In the Early Ages, slaves were used only in agricultural production, but later on, they were begun to be used in various areas. The developments experienced
Gazi Kitabevi, 2022
Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları ... more Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.
Tire Belediyesi Kültür Yayınları, 2017