Ferhat Bayık | Akdeniz University (original) (raw)
Uploads
Papers by Ferhat Bayık
KAYGI, 2019
Aristoteles ve Descartes Bağlamında Akıl ve Zekâ Kavramlarının Farkları Öz Akıl Nedir? Zekâ N... more Aristoteles ve Descartes Bağlamında Akıl ve Zekâ Kavramlarının Farkları
Öz
Akıl Nedir? Zekâ Nedir? Bu kavramlar arasındaki ayrım ve ilişki ne olabilir? İnsanın neliğini belirleyen akıl ve zekâ hakkındaki bu evrensel sorular, zihnin tarihsel evrimi bağlamında önemlidir. Bu eksende çalışmanın amacı; akıl ve zekâ kavramlarının mahiyetini özellikle Aristoteles ve Descartes temelinde ele alarak arasındaki farklılıkları, benzerlikleri, kullanım alanları ve bu kullanıma bağlı olarak her iki kavramın da insan etiği açısından doğuracağı muhtemel felsefi sonuçları ortaya koymaktır. İlkçağ felsefesinde önemli bir kavram olan akıl (logos) sözcüğü özellikle Aristoteles tarafından zihin-beden birliği bağlamında bütün boyutlarıyla temellendirilmiştir. Ancak, modern felsefenin ilkelerini ortaya koyan Descartes’in zihin ve bedeni kökten ayırmasıyla, yepyeni bir zekâ anlayışı ortaya çıkmıştır. Kartezyen bilincin, akıl kavramını zekâya indirgenmesi bu anlayışın en önemli doğurgusudur. Aristoteles’ten Descartes’e değin tarihsel ve felsefi gelişmeler düşünüldüğünde, akıl ve zekâ bir üçgenin kenarlarına benzetilebilir. Akıl üçgenin geniş tabanını oluştururken, daralarak sivrilen kısım ise zekâdır. Üçgenin geniş tabanı aklın barındırdığı engin anlamı temsil ederken, sivrilerek yukarı çıkan zekâ ise hem aklın anlamını daraltır hem de onun görevini üstlenircesine yükselir. Yükselmesine bağlı olarak daha keskin, daha sivri ve daha dar bir açı oluşturur. Bu yönüyle düşünüldüğünde insani nitelikleri etraflıca ortaya koyabilmenin ön koşulu Kartezyen zekâ değil, Aristotelesçi akıl kavramıdır.
Anahtar Kelimeler: Aristoteles, Descartes, Akıl, Zekâ, Logos, Nous.
--------------------------------------E N G L I S H--------------------------------------------------------------------
The Differences Between Mind and Intelligence in Aristotle and Descartes Abstract
What is Mind? What is intelligence? What are the distinction and relationship between these concepts? These universal questions about the mind and intelligence that determine human wholeness are important in the context of the historical evolution of the mind. Concerning these questions, the aim of this study is to reveal the differences, similarities, domains of use and the possible philosophical consequences of both concepts regarding human ethics especially through perspectives of Aristotle and Descartes. The word mind (logos), which is an important concept in ancient philosophy, had been grounded with all dimensions by Aristotle's mind-body unity. However, a new understanding of intelligence which reveals the principles of modern philosophy has emerged with Descartes. Degrading "mind" into "intelligence" is the most important outcome of Cartesian understanding. From Aristotle to Descartes, when historical and philosophical improvements are considered, mind and intelligence can be compared to the edges of a triangle. Mind constitutes the broad base of the triangle, while the narrowing top part refers to intelligence. While the wide base of the triangle represents the vast meaning of mind, the spiring intelligence both narrows the meaning of mind and rises up to take over the role of mind. Due to its elevation, it creates a sharper, more pointed and narrower angle. Considering this aspect, the prerequisite of revealing human qualities is not the Cartesian intelligence, but the Aristotelian mind.
Keywords: Aristotle, Descartes, Mind, Intelligence, Logos, Nous.
In this notification, I am going to discuss the possible outcomes of the " culture " concept rega... more In this notification, I am going to discuss the possible outcomes of the " culture " concept regarding high-anxiety, demotivation and repression in terms of second language learning. Language is one of the most important elements of culture both as a means of communication and as a quantitative representation of human feelings. Especially, when it comes to second language learning, one of the most important obstacles is related to Krashen's " affective filter hypothesis ". However, while learning a second language, we are still trying to answer the question " are language learners unsuccessful because they are bored, angry, and stressed? Or are language learners bored, angry, and stressed because they are unsuccessful? " My claim is to argue that the reason why students' emotional dynamics fluctuate in a negative way results from an inadequate emphasis on culture in second language teaching. The idea of how culture can affect learners' perception is so important that it is essential to design both our teaching environment and learners' cognitive dynamics considering cultural aspects. Isolating a second language from its culture will eventually promote a monotonous atmosphere and, consequently, high-anxiety and demotivation.
Conference Presentations by Ferhat Bayık
TÜRKİYE Doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek, doğru yol izlemek gibi tabirlerin çıkış nokt... more TÜRKİYE Doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek, doğru yol izlemek gibi tabirlerin çıkış noktası doğruluk kavramıdır. Doğruluk kelimesi; kökeni itibariyle matematiksel bir sayı doğrusu, çizgi, hat ya da düzlemden ileri gelir. Dolaylı anlamının bu yönüyle doğruluk, insan yaşamının genelinden özeline kadar birçok yerde belirir. Örneğin, gerçekleştireceğimiz bir eylemi değerlendirirken, "Bu doğru mudur?" sorusunu sorarız. Doğruluk kavramının geometrik bir düzlemi ima eden anlamı, Türkçenin yanı sıra farklı dünya dillerinde de görülmektedir. Örneğin, İspanyolca'da verdad sözcüğü doğruluk kelimesinin karşılığıdır. Verdad, Latincede doğruluk anlamına gelen vēritās sözcüğünden türemiştir. Vēritās kelimesi de vera kökünden türetilmiştir. İngilizcedeki very, Almancadaki wahr, Rusçadaki viera, eski Fransızcadaki verai sözcükleri vera kelimesinin farklı dillerdeki türevleridir. Latince vera sözcüğü; kenar, ırmak kenarı, yol boyu, bir arazinin dönümü veya hektarı, şerit, bordür, yaka anlamlarında kullanılmıştır. Tanımlardan fark edilebileceği gibi; beğenilen, kabul edilen, onaylanan yani doğru olduğu varsayılan olgular zorunlu olarak bir düzlemi ima etmektedir. Öyle ki, doğruluk kavramı bu yönüyle sadece bir kültürü değil, küresel bir alanda etkisini göstermektedir. Doğruluk; gerek kültürel gerekse küresel bağlamda, matematiksel bir doğru line (hat, çizgi, düzlem) göz önünde bulundurularak, fenomenlere düzeleme benzeyen doğrusal bir biçim kazandırmak amacıyla işlevlendirilmiştir. Sonuç olarak; doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek gibi yaşantımıza kılavuzluk eden tabirler temelinde matematiksel bir çizgi, hat ya da düzeleme uygun eylemlerde bulunmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, günümüz sanat anlayışından, kültürel, ekonomik, sosyal ve kişiler arası ilişkilere kadar; pürüzsüz bir çizgiye, doğruya veya düzleme benzeyen olgular doğru olduğu gerekçesiyle yüceltilmiş, düz bir çizgide ilerlemeyen ve geometrik bir düzlemi olmayan biçimsiz, eğri olgular; iyi, güzel, hoş karşılanmadığı gerekçesiyle doğruluk dışı olarak algılanmıştır. Bu sebeple hem küresel hem de kültürel alanda bir kutuplaşma ve çöküş görülmektedir. Sonuç olarak, bu bildiride doğruluk sözcüğünün tarihsel ve felsefi yönlerine ışık tutarak, günümüz dünyasında yaşanan sınırsız bilincin yok oluşuna dikkat çekilecektir.
KAYGI, 2019
Aristoteles ve Descartes Bağlamında Akıl ve Zekâ Kavramlarının Farkları Öz Akıl Nedir? Zekâ N... more Aristoteles ve Descartes Bağlamında Akıl ve Zekâ Kavramlarının Farkları
Öz
Akıl Nedir? Zekâ Nedir? Bu kavramlar arasındaki ayrım ve ilişki ne olabilir? İnsanın neliğini belirleyen akıl ve zekâ hakkındaki bu evrensel sorular, zihnin tarihsel evrimi bağlamında önemlidir. Bu eksende çalışmanın amacı; akıl ve zekâ kavramlarının mahiyetini özellikle Aristoteles ve Descartes temelinde ele alarak arasındaki farklılıkları, benzerlikleri, kullanım alanları ve bu kullanıma bağlı olarak her iki kavramın da insan etiği açısından doğuracağı muhtemel felsefi sonuçları ortaya koymaktır. İlkçağ felsefesinde önemli bir kavram olan akıl (logos) sözcüğü özellikle Aristoteles tarafından zihin-beden birliği bağlamında bütün boyutlarıyla temellendirilmiştir. Ancak, modern felsefenin ilkelerini ortaya koyan Descartes’in zihin ve bedeni kökten ayırmasıyla, yepyeni bir zekâ anlayışı ortaya çıkmıştır. Kartezyen bilincin, akıl kavramını zekâya indirgenmesi bu anlayışın en önemli doğurgusudur. Aristoteles’ten Descartes’e değin tarihsel ve felsefi gelişmeler düşünüldüğünde, akıl ve zekâ bir üçgenin kenarlarına benzetilebilir. Akıl üçgenin geniş tabanını oluştururken, daralarak sivrilen kısım ise zekâdır. Üçgenin geniş tabanı aklın barındırdığı engin anlamı temsil ederken, sivrilerek yukarı çıkan zekâ ise hem aklın anlamını daraltır hem de onun görevini üstlenircesine yükselir. Yükselmesine bağlı olarak daha keskin, daha sivri ve daha dar bir açı oluşturur. Bu yönüyle düşünüldüğünde insani nitelikleri etraflıca ortaya koyabilmenin ön koşulu Kartezyen zekâ değil, Aristotelesçi akıl kavramıdır.
Anahtar Kelimeler: Aristoteles, Descartes, Akıl, Zekâ, Logos, Nous.
--------------------------------------E N G L I S H--------------------------------------------------------------------
The Differences Between Mind and Intelligence in Aristotle and Descartes Abstract
What is Mind? What is intelligence? What are the distinction and relationship between these concepts? These universal questions about the mind and intelligence that determine human wholeness are important in the context of the historical evolution of the mind. Concerning these questions, the aim of this study is to reveal the differences, similarities, domains of use and the possible philosophical consequences of both concepts regarding human ethics especially through perspectives of Aristotle and Descartes. The word mind (logos), which is an important concept in ancient philosophy, had been grounded with all dimensions by Aristotle's mind-body unity. However, a new understanding of intelligence which reveals the principles of modern philosophy has emerged with Descartes. Degrading "mind" into "intelligence" is the most important outcome of Cartesian understanding. From Aristotle to Descartes, when historical and philosophical improvements are considered, mind and intelligence can be compared to the edges of a triangle. Mind constitutes the broad base of the triangle, while the narrowing top part refers to intelligence. While the wide base of the triangle represents the vast meaning of mind, the spiring intelligence both narrows the meaning of mind and rises up to take over the role of mind. Due to its elevation, it creates a sharper, more pointed and narrower angle. Considering this aspect, the prerequisite of revealing human qualities is not the Cartesian intelligence, but the Aristotelian mind.
Keywords: Aristotle, Descartes, Mind, Intelligence, Logos, Nous.
In this notification, I am going to discuss the possible outcomes of the " culture " concept rega... more In this notification, I am going to discuss the possible outcomes of the " culture " concept regarding high-anxiety, demotivation and repression in terms of second language learning. Language is one of the most important elements of culture both as a means of communication and as a quantitative representation of human feelings. Especially, when it comes to second language learning, one of the most important obstacles is related to Krashen's " affective filter hypothesis ". However, while learning a second language, we are still trying to answer the question " are language learners unsuccessful because they are bored, angry, and stressed? Or are language learners bored, angry, and stressed because they are unsuccessful? " My claim is to argue that the reason why students' emotional dynamics fluctuate in a negative way results from an inadequate emphasis on culture in second language teaching. The idea of how culture can affect learners' perception is so important that it is essential to design both our teaching environment and learners' cognitive dynamics considering cultural aspects. Isolating a second language from its culture will eventually promote a monotonous atmosphere and, consequently, high-anxiety and demotivation.
TÜRKİYE Doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek, doğru yol izlemek gibi tabirlerin çıkış nokt... more TÜRKİYE Doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek, doğru yol izlemek gibi tabirlerin çıkış noktası doğruluk kavramıdır. Doğruluk kelimesi; kökeni itibariyle matematiksel bir sayı doğrusu, çizgi, hat ya da düzlemden ileri gelir. Dolaylı anlamının bu yönüyle doğruluk, insan yaşamının genelinden özeline kadar birçok yerde belirir. Örneğin, gerçekleştireceğimiz bir eylemi değerlendirirken, "Bu doğru mudur?" sorusunu sorarız. Doğruluk kavramının geometrik bir düzlemi ima eden anlamı, Türkçenin yanı sıra farklı dünya dillerinde de görülmektedir. Örneğin, İspanyolca'da verdad sözcüğü doğruluk kelimesinin karşılığıdır. Verdad, Latincede doğruluk anlamına gelen vēritās sözcüğünden türemiştir. Vēritās kelimesi de vera kökünden türetilmiştir. İngilizcedeki very, Almancadaki wahr, Rusçadaki viera, eski Fransızcadaki verai sözcükleri vera kelimesinin farklı dillerdeki türevleridir. Latince vera sözcüğü; kenar, ırmak kenarı, yol boyu, bir arazinin dönümü veya hektarı, şerit, bordür, yaka anlamlarında kullanılmıştır. Tanımlardan fark edilebileceği gibi; beğenilen, kabul edilen, onaylanan yani doğru olduğu varsayılan olgular zorunlu olarak bir düzlemi ima etmektedir. Öyle ki, doğruluk kavramı bu yönüyle sadece bir kültürü değil, küresel bir alanda etkisini göstermektedir. Doğruluk; gerek kültürel gerekse küresel bağlamda, matematiksel bir doğru line (hat, çizgi, düzlem) göz önünde bulundurularak, fenomenlere düzeleme benzeyen doğrusal bir biçim kazandırmak amacıyla işlevlendirilmiştir. Sonuç olarak; doğru olmak, doğru durmak, doğruyu söylemek gibi yaşantımıza kılavuzluk eden tabirler temelinde matematiksel bir çizgi, hat ya da düzeleme uygun eylemlerde bulunmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, günümüz sanat anlayışından, kültürel, ekonomik, sosyal ve kişiler arası ilişkilere kadar; pürüzsüz bir çizgiye, doğruya veya düzleme benzeyen olgular doğru olduğu gerekçesiyle yüceltilmiş, düz bir çizgide ilerlemeyen ve geometrik bir düzlemi olmayan biçimsiz, eğri olgular; iyi, güzel, hoş karşılanmadığı gerekçesiyle doğruluk dışı olarak algılanmıştır. Bu sebeple hem küresel hem de kültürel alanda bir kutuplaşma ve çöküş görülmektedir. Sonuç olarak, bu bildiride doğruluk sözcüğünün tarihsel ve felsefi yönlerine ışık tutarak, günümüz dünyasında yaşanan sınırsız bilincin yok oluşuna dikkat çekilecektir.