Emre Vural | Amasya University (original) (raw)

Papers by Emre Vural

Research paper thumbnail of MEVLÂNÂ’NIN SIRLARINI MESNEVÎ’NİN ALTINCI BEYTİ ÜZERİNDEN OKUMAK

MEVLÂNÂ’NIN SIRLARINI MESNEVÎ’NİN ALTINCI BEYTİ ÜZERİNDEN OKUMAK, 2024

Mevlânâ Celâleddîn- Rûmî’nn tasavvufî öğretlern mstk br yolculuk çersnde çeştl smgelerle okuyucus... more Mevlânâ Celâleddîn- Rûmî’nn tasavvufî öğretlern mstk br yolculuk çersnde çeştl smgelerle okuyucusuna sunduğu Mesnevî-y Ma’nevî, tasavvuf edebyatının en seçkn örneklernden brsdr. Altı cltten oluşan bu hacml eser, dern manevî anlamlar çeren ahlakî hkâyelern yoğun şeklde şlendğ br klasktr. Hem Mevlânâ’nın şöhretnden dolayı hem de Mevlevîlern teşklatçı yapıya sahp olmaları hasebyle Mesnevî, farklı mekânlarda çağlar boyunca okutulan, üzernde düşünülen, yorumlamalar yapılan br eser olarak karşımıza çıkar. Sahp olduğu dern anlamlar ve alegork yapısı sebebyle de Mesnevî her dönemde yen bakış açılarıyla sûfîler ve araştırmacılar tarafından şerh edlmş, dernlklerde kalan yen anlam katmanları aydınlatılmaya çalışılmıştır. Şârhler, Mesnevî’y şerh ederken özellkle lk on sekz beytne ayrı br önem vermştr. Varlığa ve brlğe ulaşma hedefnde olanlara br yol hartası çıkarma amacında olan Mesnevî’nn cevher olarak görebleceğmz bu lk on sekz beyt, br anlamda Mesnevî’nn asıl özüdür. Smgelerle ve sırlarla dolu olan bu beytlerde her okumada farklı keşfler ve farklı anlamlandırmalar okuyucunun karşısına çıkar. Bu beytlerden altıncı beytte se Mevlânâ, varlığın sırlarından dem vurarak herkesn kendsn olması gerektğ kadar anlayamadığından bahseder. Çalışmamızda söz konusu olan bu sırlardan Mevlânâ’nın ne demek stedğn, Mesnevî’nn altıncı beyt eksennde bugüne kadar yapılmış şerhlerden yola çıkarak yen okumalar yapmak asıl amacımız olacaktır.

Research paper thumbnail of ŞAİRİN GÖZÜNDEN AV SAHNELERİ: KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA AV

ŞAİRİN GÖZÜNDEN AV SAHNELERİ: KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA AV, 2024

Tabiat içinde yaşamını idame ettirmek zorunda olan insan, yeryüzüne geldiği andan itibaren yiyece... more Tabiat içinde yaşamını idame ettirmek zorunda olan insan, yeryüzüne geldiği andan
itibaren yiyeceğini ve giyeceğini karşılamak için avcılık ile uğraşmıştır. Doğal yaşam
alanında avlayabileceği hayvanları çeşitli aletler kullanarak avlayan insan, zamanın
sürekliliğinde av tekniğini de geliştirmiştir. İlk başlarda basit ve ilkel aletlerle yapılan av;
zamanla ok, yay ve ağ gibi aletlerin kullanıldığı bir av kültürüne dönüştürülmüştür. Süreç
içinde avcılık insanlar tarafından farklı faaliyetler ve etkinlikler için de bir araç olara k
kullanılmıştır. İlk başlarda sadece temel gereksinimleri karşılamak için yapılan av
etkinliği, sonraları spor ve eğlence amacıyla da yapılmıştır. İnsanların bir araya gelerek
yaptıkları av etkinlikleri böylelikle sosyal yaşamın bir halkasına dönüşmüştür.
Geçmişteki sosyal hayatın edebî metinlere tezahür etmiş hali olan klasik Türk
edebiyatında da av kültürüne ait birçok içerik bulunmaktadır. Hangi hayvanların nasıl
avlandığını, av sırasında hangi âletlerin kullanıldığını ve nasıl tuzaklar hazırlandığı gibi
pek çok içeriğin tarihî izlerini klasik metinlerden sürebiliriz. Şairlerin çeşitli hayallerle
süsledikleri av tasvirlerine bakıldığında gerçek hayatla örtüşecek şekilde çeşitli meca zî
anlamları da şiirlerinde kullandıklarını görebiliriz. Çalışmamızda ki asıl amaç klasik Türk
edebiyatında av anlamına gelen sayd, şikâr; avcı anlamına gelen sayyâd kelimele rin i
araştırmak ve şairlerin bu kelimeleri klasik edebiyatının hayal dünyasında av tasvirleriyle
birlikte nasıl kullandıklarını tespit etmek olacaktır.

Research paper thumbnail of BİR SAVAŞÇININ GÖKLERDEKİ TASAVVURU: DİVAN EDEBİYATINDA MİRRÎH

Gezegenler ve yıldızlar kadim zamanlardan itibaren oluşumları ve hareketleriyle insanoğlunun ilgi... more Gezegenler ve yıldızlar kadim zamanlardan itibaren oluşumları ve hareketleriyle insanoğlunun ilgisini çekmiştir. İnsanlar; farklı zaman dilimlerinde karşılaştıkları gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini, efsanevi ve mitolojik bilgilerin yanı sıra bilim vasıtasıyla da anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanların tabiatı gözlemleyerek edindikleri bilgilerin toplamında ise efsane ile gerçeğin iç içe geçmiş olduğu bazen de olağandışılığın harmanlandığı bir bilgi yığını ile karşılaşılır. Medeniyetlerin bilgi alışverişinde bulunmaları ve gökyüzüne dair yeni bilgiler elde etmeleri neticesinde ise hem Batı hem de Doğu medeniyetlerinde ortak inanışlara rastlanır. Her iki medeniyetin de çeşitli anlamlar yüklediği, hareketlerinden yola çıkarak çeşitli yorumlamalar yaptığı gezegenlerden birisi de Mars’tır. Güneş sistemi içinde bulunan bu gezegen, tarih boyunca gökyüzü hakkında araştırmalar yapan kavimlerin ortak katkılarıyla çok yönlü ve çok anlamlı bir hâle bürünmüştür. Özellikle Batı medeniyetinde savaş tanrısı olarak algılanan ve savaşçı özellikleriyle ön plana çıkan Mars, divan edebiyatı şairleri tarafından da benzer vasıflarla şiirlere konu olmuştur. Güçlü, cesaretli, yenilmez ve kan dökücü gibi sıfatlarla nitelendirilen Mars, klasik Türk edebiyatında çoğunlukla sevgiliyle eş değer olarak görülmüştür. Çalışmamızdaki asıl amaç çok yönlü ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan ve klasik Türk edebiyatında daha çok Mirrîh olarak adlandırılan Mars gezegeni hakkında şairlerin nasıl bir hayal tasavvuru oluşturduklarını ve ona ne gibi anlamlar yüklediklerini ortaya çıkarmaktır.

Research paper thumbnail of "Piyonun Satranç Tahtasından Sevgiliye Uzanan Yolculuğu"

Rumelide, 2024

Gerçek hayattaki savaşın çeşitli kurallar ile oyuna dönüştürüldüğü satranç, Doğu ve Batı medeniye... more Gerçek hayattaki savaşın çeşitli kurallar ile oyuna dönüştürüldüğü satranç, Doğu ve Batı
medeniyetleri tarafından tarihî süreç içinde oldukça beğenilmiştir. Toplumun her kesimi tarafından
benimsenen bu oyun, sosyal hayatın bir parçası olmayı başarmıştır. Bunun bir neticesi olarak da sözlü
ve yazılı kaynaklarda satranç oyununa dair pek çok unsur milletlerin kültürel hafızasında
barınmaktadır. Osmanlı dönemindeki sosyal hayat hakkında tarihî bilgileri okuyucularına sunan
klasik Türk edebiyatında da bu bağlamda satrançla ilgili metinlere rastlanmaktadır. Divan şairleri,
bazen çeşitli şiirlerinde satrançla ilgili kaideleri anlatmış bazen de satranç oyunundaki taşlardan ve
kaidelerden yola çıkarak hayalî tasvirler oluşturmuşlardır. Satranç oyunundaki taşlardan biri olan
piyon da şairlerin çeşitli anlamlar yüklediği unsurlardan birisidir. Klasik Türk edebiyatındaki âşık
tipinin temsilcisi durumunda olan ve kendilerini piyon taşıyla özdeşleştiren şairler, duygu ve
düşüncelerini satranç oyununun kuralları üzerinden okuyucuya aktarmıştır. Divan şairinin hayal
dünyasının satranç tahtasına aktarıldığı metinlerde şairler, sevgiliye ulaşmak için verdikleri
mücadeleyi çeşitli benzetmelerden yararlanarak piyon vasıtasıyla dile getirirler. Çalışmamızdaki asıl
amaç, divan şairlerinin satranç oyununda bir taş olan piyon üzerinden nasıl tasvirler
oluşturduklarını, hangi duyguları ve düşünceleri kurguladıklarını tespit etmektir.

Research paper thumbnail of KERBELA'NIN BED SURETLERİ

KERBELA'NIN BED SURETLERİ, 2023

Dünyadaki en büyük gerçekliklerden birisi hiç kuşku yok ki ölümdür. Ölüm, ölen kişi için farklı b... more Dünyadaki en büyük gerçekliklerden birisi hiç kuşku yok ki ölümdür. Ölüm, ölen kişi için farklı bir dünyaya yolculuk olsa da onu sevenler için üzüntünün ve kederin vücut bulmuş hâlidir. Ölen kişinin ardından yakılan ağıtlar, söylenilen sözler yazılı ve sözlü edebiyatımızda yerini almıştır. Bu edebiyat ürünleri içerisinde mersiyeler de önemli bir yer tutar. Ölen kişiye duyulan sevgi, ona gösterilen saygı mersiyeler aracılığı ile dile getirilse de mersiyelerde sevilen kişinin ölümüne neden olan kişiler için de alçaltıcı ve hakaret edici ifadelere yer verilmektedir. Ölen kişi toplum tarafından ne kadar sevilip sayılıyorsa şairler de ölen kişiye mersiye yazmaya o kadar önem vermiştir. Bu tür mersiyelerden birisi de Kerbela mersiyeleridir. Hz. Hüseyin’in ve ailesinin şehit edilmesi sonucunun gerçekleştiği Kerbela olayı neticesinde klasik Türk edebiyatında bir taraftan bu olayın vermiş olduğu derin üzüntü anlatılırken bir taraftan da bu elem verici olayda eylemlerde bulunan kişilerin isimleri ve yapmış olduğu faaliyetler hakkında şairler bilgi vermiştir. Çalışmamızdaki asıl amaç Kerbela mersiyelerinde ismi bir şekilde siyasi veya askerî olarak Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi olayına karışmış olan kişilerin hangi faaliyetlerde bulunduğunu ve şiirlerde hangi ifadelerle anıldıklarını ortaya koymak olacaktır.

Research paper thumbnail of Klasik Türk Edebiyatında Mizah Aşı

Klasik Türk Edebiyatında Mizah Aşı, 2022

Klasik Türk Edebiyatı. Mizah. Yemek Kültürü.

Research paper thumbnail of DİVAN ŞAİRİNİN KADİM DOSTU MEMİ (AVRASYA ULUSLARARASI ARAŞTIRMALAR DERGİSİ)

DİVAN ŞAİRİNİN KADİM DOSTU MEMİ, 2022

Klasik Türk edebiyatında gazel; aşk duygusu merkezde olmak kaydıyla şairlerin duygu ve düşünceler... more Klasik Türk edebiyatında gazel; aşk duygusu merkezde olmak kaydıyla şairlerin duygu ve düşüncelerini ilettikleri, estetik kaygıları göz önünde alarak ideal güzeli aradıkları, şairlerin hünerlerini ortaya koydukları ve aşklarını ifade ettikleri bir nazım şeklidir. Gazelin muhtevasında çoğunlukla aşk, sevgi ve muhabbet bulunsa da şairler her zaman için farklı konuları da gazelin içerisinde işlemeye çalışmışlardır. Gazelde beyitler arasında konu bütünlüğünü sağlayan ve şairin estetik görüşlerini iletmekte bir ahenk unsuru olarak şaire yardımcı olan en önemli unsur ise rediftir. Yüzyıllar içerisinde binlerce farklı kelime şairler tarafından redif olarak kullanılmıştır. Bunlar içerisinde en dikkat çekici olanlarından bazıları ise erkek isimli rediflerdir. XV. yüzyıldan itibaren klasik edebiyat içerisinde kullanılan erkek isimli rediflerin içerisinde ise özellikle Memi ismi dikkat çeker. Çeşitli şairler tarafından gazelin merkezinde tutulan, özellikleri ve vasıfları anlatılan Memi, sonraki yüzyıllarda da birçok şair tarafından gazellerde redif olarak kullanılmıştır. Bir dost gibi şairin yanında yer alan ve okuyucuya göz kırpan Memi, bazen şairlerin dert yoldaşı bazen de şairin hasret duyduğu bir sevgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzyıllar içerisinde gazeller arasında okuyucunun karşısına ara ara çıkan Memi, belli ki şairler tarafından beğenilmiş ve zaman içerisinde ideal sevgilinin yerini almıştır. Bu bağlamda çalışmamızdaki asıl amaç, Memi isminin redif olarak kullanıldığı gazellerin tespitini yaparak bu gazellerdeki Memi’nin edebî ve tarihî arka planını ortaya çıkarmak olacaktır.

Research paper thumbnail of Patronaj Eğlencesinde Maskara Bir Müteşair Tipi:Allame

İKSAD GLOBAL YAYINCILIK, 2021

Research paper thumbnail of Sühan meydanında iki kemânkeş: Nefî ve Nevîzâde Atâyî

Öz XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin iktisadî, siyasî ve sosyal açıdan büyük buhranlar yaşadığı bi... more Öz XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin iktisadî, siyasî ve sosyal açıdan büyük buhranlar yaşadığı bir yüzyıldır. Bu dönemde devlet içerisinde görülen kaosun ve düzensizliğin toplum üzerinde yaratmış olduğu etkilerin hiciv dili ile dışa vurumu haline gelen Nefî, hicivleriyle dönemin devlet adamlarına ve şairlerine karşı acımasız ve sert bir dil kullanmıştır. Nefî'nin karşısında ise bu yüzyılda kullanmış olduğu dile karşı aynı sertlikle cevap veren Nevîzâde Atâyî bulunmaktadır. Bu iki şairin birbirlerine karşı yazmış oldukları şiirlere bakıldığında, iki şair arasında çok ciddi bir düşmanlığın olduğu açığa çıkar. Bu şairler birbirlerini sadece kaleme aldıkları eserler vasıtası ile eleştirmemiş, yeri geldiğinde birbirlerinin kişiliklerine de ağır ithamlarda ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Bu hakaretlerden ortaya çıkan en önemli sonuç ise apaçık bir şekilde gözler önüne serilen nefret ve kindir. Çalışmamızda Nefî'nin ve Nevîzâde Atâyî'nin birbirlerine karşı kaleme aldıkları hakaret ve sövgü içerikli şiirler incelenmiş ve bu iki şair arasında oluşan husûmetin ayrıntıları aktarılmaya çalışılmıştır. Abstract XVII th century in which the Ottoman Empire suffered great economic, political and social crisis. Nefî, who became the expression of the effects of chaos and disorder in the state with the satirical language on society, used a brutal and harsh language against the statesmen and poets of the period with his satires. Against Nefî, there is Nevîzâde Atâyî who responds with the same hardness to the language he used in this century. Looking at the poems of these two poets against each other, it turns out that there is a very serious hostility between the two poets. These poets did not criticize each other not only through the works they wrote, but also when they filed, they made heavy accusations and insults against each other's personalities. The most important result of these insults is the hatred and hatred that is manifestly revealed. In our study, the poems with insults and abusions that Nefî and Nevîzâde Atâyî wrote against each other were examined and details of the hostility formed between these two poets were tried to be conveyed.

Research paper thumbnail of MEVLÂNÂ’NIN SIRLARINI MESNEVÎ’NİN ALTINCI BEYTİ ÜZERİNDEN OKUMAK

MEVLÂNÂ’NIN SIRLARINI MESNEVÎ’NİN ALTINCI BEYTİ ÜZERİNDEN OKUMAK, 2024

Mevlânâ Celâleddîn- Rûmî’nn tasavvufî öğretlern mstk br yolculuk çersnde çeştl smgelerle okuyucus... more Mevlânâ Celâleddîn- Rûmî’nn tasavvufî öğretlern mstk br yolculuk çersnde çeştl smgelerle okuyucusuna sunduğu Mesnevî-y Ma’nevî, tasavvuf edebyatının en seçkn örneklernden brsdr. Altı cltten oluşan bu hacml eser, dern manevî anlamlar çeren ahlakî hkâyelern yoğun şeklde şlendğ br klasktr. Hem Mevlânâ’nın şöhretnden dolayı hem de Mevlevîlern teşklatçı yapıya sahp olmaları hasebyle Mesnevî, farklı mekânlarda çağlar boyunca okutulan, üzernde düşünülen, yorumlamalar yapılan br eser olarak karşımıza çıkar. Sahp olduğu dern anlamlar ve alegork yapısı sebebyle de Mesnevî her dönemde yen bakış açılarıyla sûfîler ve araştırmacılar tarafından şerh edlmş, dernlklerde kalan yen anlam katmanları aydınlatılmaya çalışılmıştır. Şârhler, Mesnevî’y şerh ederken özellkle lk on sekz beytne ayrı br önem vermştr. Varlığa ve brlğe ulaşma hedefnde olanlara br yol hartası çıkarma amacında olan Mesnevî’nn cevher olarak görebleceğmz bu lk on sekz beyt, br anlamda Mesnevî’nn asıl özüdür. Smgelerle ve sırlarla dolu olan bu beytlerde her okumada farklı keşfler ve farklı anlamlandırmalar okuyucunun karşısına çıkar. Bu beytlerden altıncı beytte se Mevlânâ, varlığın sırlarından dem vurarak herkesn kendsn olması gerektğ kadar anlayamadığından bahseder. Çalışmamızda söz konusu olan bu sırlardan Mevlânâ’nın ne demek stedğn, Mesnevî’nn altıncı beyt eksennde bugüne kadar yapılmış şerhlerden yola çıkarak yen okumalar yapmak asıl amacımız olacaktır.

Research paper thumbnail of ŞAİRİN GÖZÜNDEN AV SAHNELERİ: KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA AV

ŞAİRİN GÖZÜNDEN AV SAHNELERİ: KLASİK TÜRK EDEBİYATINDA AV, 2024

Tabiat içinde yaşamını idame ettirmek zorunda olan insan, yeryüzüne geldiği andan itibaren yiyece... more Tabiat içinde yaşamını idame ettirmek zorunda olan insan, yeryüzüne geldiği andan
itibaren yiyeceğini ve giyeceğini karşılamak için avcılık ile uğraşmıştır. Doğal yaşam
alanında avlayabileceği hayvanları çeşitli aletler kullanarak avlayan insan, zamanın
sürekliliğinde av tekniğini de geliştirmiştir. İlk başlarda basit ve ilkel aletlerle yapılan av;
zamanla ok, yay ve ağ gibi aletlerin kullanıldığı bir av kültürüne dönüştürülmüştür. Süreç
içinde avcılık insanlar tarafından farklı faaliyetler ve etkinlikler için de bir araç olara k
kullanılmıştır. İlk başlarda sadece temel gereksinimleri karşılamak için yapılan av
etkinliği, sonraları spor ve eğlence amacıyla da yapılmıştır. İnsanların bir araya gelerek
yaptıkları av etkinlikleri böylelikle sosyal yaşamın bir halkasına dönüşmüştür.
Geçmişteki sosyal hayatın edebî metinlere tezahür etmiş hali olan klasik Türk
edebiyatında da av kültürüne ait birçok içerik bulunmaktadır. Hangi hayvanların nasıl
avlandığını, av sırasında hangi âletlerin kullanıldığını ve nasıl tuzaklar hazırlandığı gibi
pek çok içeriğin tarihî izlerini klasik metinlerden sürebiliriz. Şairlerin çeşitli hayallerle
süsledikleri av tasvirlerine bakıldığında gerçek hayatla örtüşecek şekilde çeşitli meca zî
anlamları da şiirlerinde kullandıklarını görebiliriz. Çalışmamızda ki asıl amaç klasik Türk
edebiyatında av anlamına gelen sayd, şikâr; avcı anlamına gelen sayyâd kelimele rin i
araştırmak ve şairlerin bu kelimeleri klasik edebiyatının hayal dünyasında av tasvirleriyle
birlikte nasıl kullandıklarını tespit etmek olacaktır.

Research paper thumbnail of BİR SAVAŞÇININ GÖKLERDEKİ TASAVVURU: DİVAN EDEBİYATINDA MİRRÎH

Gezegenler ve yıldızlar kadim zamanlardan itibaren oluşumları ve hareketleriyle insanoğlunun ilgi... more Gezegenler ve yıldızlar kadim zamanlardan itibaren oluşumları ve hareketleriyle insanoğlunun ilgisini çekmiştir. İnsanlar; farklı zaman dilimlerinde karşılaştıkları gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini, efsanevi ve mitolojik bilgilerin yanı sıra bilim vasıtasıyla da anlamlandırmaya çalışmıştır. İnsanların tabiatı gözlemleyerek edindikleri bilgilerin toplamında ise efsane ile gerçeğin iç içe geçmiş olduğu bazen de olağandışılığın harmanlandığı bir bilgi yığını ile karşılaşılır. Medeniyetlerin bilgi alışverişinde bulunmaları ve gökyüzüne dair yeni bilgiler elde etmeleri neticesinde ise hem Batı hem de Doğu medeniyetlerinde ortak inanışlara rastlanır. Her iki medeniyetin de çeşitli anlamlar yüklediği, hareketlerinden yola çıkarak çeşitli yorumlamalar yaptığı gezegenlerden birisi de Mars’tır. Güneş sistemi içinde bulunan bu gezegen, tarih boyunca gökyüzü hakkında araştırmalar yapan kavimlerin ortak katkılarıyla çok yönlü ve çok anlamlı bir hâle bürünmüştür. Özellikle Batı medeniyetinde savaş tanrısı olarak algılanan ve savaşçı özellikleriyle ön plana çıkan Mars, divan edebiyatı şairleri tarafından da benzer vasıflarla şiirlere konu olmuştur. Güçlü, cesaretli, yenilmez ve kan dökücü gibi sıfatlarla nitelendirilen Mars, klasik Türk edebiyatında çoğunlukla sevgiliyle eş değer olarak görülmüştür. Çalışmamızdaki asıl amaç çok yönlü ve çok kültürlü bir yapıya sahip olan ve klasik Türk edebiyatında daha çok Mirrîh olarak adlandırılan Mars gezegeni hakkında şairlerin nasıl bir hayal tasavvuru oluşturduklarını ve ona ne gibi anlamlar yüklediklerini ortaya çıkarmaktır.

Research paper thumbnail of "Piyonun Satranç Tahtasından Sevgiliye Uzanan Yolculuğu"

Rumelide, 2024

Gerçek hayattaki savaşın çeşitli kurallar ile oyuna dönüştürüldüğü satranç, Doğu ve Batı medeniye... more Gerçek hayattaki savaşın çeşitli kurallar ile oyuna dönüştürüldüğü satranç, Doğu ve Batı
medeniyetleri tarafından tarihî süreç içinde oldukça beğenilmiştir. Toplumun her kesimi tarafından
benimsenen bu oyun, sosyal hayatın bir parçası olmayı başarmıştır. Bunun bir neticesi olarak da sözlü
ve yazılı kaynaklarda satranç oyununa dair pek çok unsur milletlerin kültürel hafızasında
barınmaktadır. Osmanlı dönemindeki sosyal hayat hakkında tarihî bilgileri okuyucularına sunan
klasik Türk edebiyatında da bu bağlamda satrançla ilgili metinlere rastlanmaktadır. Divan şairleri,
bazen çeşitli şiirlerinde satrançla ilgili kaideleri anlatmış bazen de satranç oyunundaki taşlardan ve
kaidelerden yola çıkarak hayalî tasvirler oluşturmuşlardır. Satranç oyunundaki taşlardan biri olan
piyon da şairlerin çeşitli anlamlar yüklediği unsurlardan birisidir. Klasik Türk edebiyatındaki âşık
tipinin temsilcisi durumunda olan ve kendilerini piyon taşıyla özdeşleştiren şairler, duygu ve
düşüncelerini satranç oyununun kuralları üzerinden okuyucuya aktarmıştır. Divan şairinin hayal
dünyasının satranç tahtasına aktarıldığı metinlerde şairler, sevgiliye ulaşmak için verdikleri
mücadeleyi çeşitli benzetmelerden yararlanarak piyon vasıtasıyla dile getirirler. Çalışmamızdaki asıl
amaç, divan şairlerinin satranç oyununda bir taş olan piyon üzerinden nasıl tasvirler
oluşturduklarını, hangi duyguları ve düşünceleri kurguladıklarını tespit etmektir.

Research paper thumbnail of KERBELA'NIN BED SURETLERİ

KERBELA'NIN BED SURETLERİ, 2023

Dünyadaki en büyük gerçekliklerden birisi hiç kuşku yok ki ölümdür. Ölüm, ölen kişi için farklı b... more Dünyadaki en büyük gerçekliklerden birisi hiç kuşku yok ki ölümdür. Ölüm, ölen kişi için farklı bir dünyaya yolculuk olsa da onu sevenler için üzüntünün ve kederin vücut bulmuş hâlidir. Ölen kişinin ardından yakılan ağıtlar, söylenilen sözler yazılı ve sözlü edebiyatımızda yerini almıştır. Bu edebiyat ürünleri içerisinde mersiyeler de önemli bir yer tutar. Ölen kişiye duyulan sevgi, ona gösterilen saygı mersiyeler aracılığı ile dile getirilse de mersiyelerde sevilen kişinin ölümüne neden olan kişiler için de alçaltıcı ve hakaret edici ifadelere yer verilmektedir. Ölen kişi toplum tarafından ne kadar sevilip sayılıyorsa şairler de ölen kişiye mersiye yazmaya o kadar önem vermiştir. Bu tür mersiyelerden birisi de Kerbela mersiyeleridir. Hz. Hüseyin’in ve ailesinin şehit edilmesi sonucunun gerçekleştiği Kerbela olayı neticesinde klasik Türk edebiyatında bir taraftan bu olayın vermiş olduğu derin üzüntü anlatılırken bir taraftan da bu elem verici olayda eylemlerde bulunan kişilerin isimleri ve yapmış olduğu faaliyetler hakkında şairler bilgi vermiştir. Çalışmamızdaki asıl amaç Kerbela mersiyelerinde ismi bir şekilde siyasi veya askerî olarak Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi olayına karışmış olan kişilerin hangi faaliyetlerde bulunduğunu ve şiirlerde hangi ifadelerle anıldıklarını ortaya koymak olacaktır.

Research paper thumbnail of Klasik Türk Edebiyatında Mizah Aşı

Klasik Türk Edebiyatında Mizah Aşı, 2022

Klasik Türk Edebiyatı. Mizah. Yemek Kültürü.

Research paper thumbnail of DİVAN ŞAİRİNİN KADİM DOSTU MEMİ (AVRASYA ULUSLARARASI ARAŞTIRMALAR DERGİSİ)

DİVAN ŞAİRİNİN KADİM DOSTU MEMİ, 2022

Klasik Türk edebiyatında gazel; aşk duygusu merkezde olmak kaydıyla şairlerin duygu ve düşünceler... more Klasik Türk edebiyatında gazel; aşk duygusu merkezde olmak kaydıyla şairlerin duygu ve düşüncelerini ilettikleri, estetik kaygıları göz önünde alarak ideal güzeli aradıkları, şairlerin hünerlerini ortaya koydukları ve aşklarını ifade ettikleri bir nazım şeklidir. Gazelin muhtevasında çoğunlukla aşk, sevgi ve muhabbet bulunsa da şairler her zaman için farklı konuları da gazelin içerisinde işlemeye çalışmışlardır. Gazelde beyitler arasında konu bütünlüğünü sağlayan ve şairin estetik görüşlerini iletmekte bir ahenk unsuru olarak şaire yardımcı olan en önemli unsur ise rediftir. Yüzyıllar içerisinde binlerce farklı kelime şairler tarafından redif olarak kullanılmıştır. Bunlar içerisinde en dikkat çekici olanlarından bazıları ise erkek isimli rediflerdir. XV. yüzyıldan itibaren klasik edebiyat içerisinde kullanılan erkek isimli rediflerin içerisinde ise özellikle Memi ismi dikkat çeker. Çeşitli şairler tarafından gazelin merkezinde tutulan, özellikleri ve vasıfları anlatılan Memi, sonraki yüzyıllarda da birçok şair tarafından gazellerde redif olarak kullanılmıştır. Bir dost gibi şairin yanında yer alan ve okuyucuya göz kırpan Memi, bazen şairlerin dert yoldaşı bazen de şairin hasret duyduğu bir sevgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzyıllar içerisinde gazeller arasında okuyucunun karşısına ara ara çıkan Memi, belli ki şairler tarafından beğenilmiş ve zaman içerisinde ideal sevgilinin yerini almıştır. Bu bağlamda çalışmamızdaki asıl amaç, Memi isminin redif olarak kullanıldığı gazellerin tespitini yaparak bu gazellerdeki Memi’nin edebî ve tarihî arka planını ortaya çıkarmak olacaktır.

Research paper thumbnail of Patronaj Eğlencesinde Maskara Bir Müteşair Tipi:Allame

İKSAD GLOBAL YAYINCILIK, 2021

Research paper thumbnail of Sühan meydanında iki kemânkeş: Nefî ve Nevîzâde Atâyî

Öz XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin iktisadî, siyasî ve sosyal açıdan büyük buhranlar yaşadığı bi... more Öz XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin iktisadî, siyasî ve sosyal açıdan büyük buhranlar yaşadığı bir yüzyıldır. Bu dönemde devlet içerisinde görülen kaosun ve düzensizliğin toplum üzerinde yaratmış olduğu etkilerin hiciv dili ile dışa vurumu haline gelen Nefî, hicivleriyle dönemin devlet adamlarına ve şairlerine karşı acımasız ve sert bir dil kullanmıştır. Nefî'nin karşısında ise bu yüzyılda kullanmış olduğu dile karşı aynı sertlikle cevap veren Nevîzâde Atâyî bulunmaktadır. Bu iki şairin birbirlerine karşı yazmış oldukları şiirlere bakıldığında, iki şair arasında çok ciddi bir düşmanlığın olduğu açığa çıkar. Bu şairler birbirlerini sadece kaleme aldıkları eserler vasıtası ile eleştirmemiş, yeri geldiğinde birbirlerinin kişiliklerine de ağır ithamlarda ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Bu hakaretlerden ortaya çıkan en önemli sonuç ise apaçık bir şekilde gözler önüne serilen nefret ve kindir. Çalışmamızda Nefî'nin ve Nevîzâde Atâyî'nin birbirlerine karşı kaleme aldıkları hakaret ve sövgü içerikli şiirler incelenmiş ve bu iki şair arasında oluşan husûmetin ayrıntıları aktarılmaya çalışılmıştır. Abstract XVII th century in which the Ottoman Empire suffered great economic, political and social crisis. Nefî, who became the expression of the effects of chaos and disorder in the state with the satirical language on society, used a brutal and harsh language against the statesmen and poets of the period with his satires. Against Nefî, there is Nevîzâde Atâyî who responds with the same hardness to the language he used in this century. Looking at the poems of these two poets against each other, it turns out that there is a very serious hostility between the two poets. These poets did not criticize each other not only through the works they wrote, but also when they filed, they made heavy accusations and insults against each other's personalities. The most important result of these insults is the hatred and hatred that is manifestly revealed. In our study, the poems with insults and abusions that Nefî and Nevîzâde Atâyî wrote against each other were examined and details of the hostility formed between these two poets were tried to be conveyed.