Dilşad Çiğdem Sever | Ankara University (original) (raw)
Uploads
Books by Dilşad Çiğdem Sever
Papers by Dilşad Çiğdem Sever
Özgürlük Araştırmaları Derneği Yayını, 2024
İnsan haklarının gerçekleştirilmesinde yaptırım odaklı bir yaklaşımın yeterli olmaması karşısında... more İnsan haklarının gerçekleştirilmesinde yaptırım odaklı bir yaklaşımın yeterli olmaması karşısında insan haklarının korunmasına özgü ulusal teşkilatlar geliştirilmesi uluslararası insan hakları örgütlerinin de odaklandığı bir konu haline gelmiştir. 1993 tarihli BM Ulusal Kurumların Statüsüne ilişkin İlkelerden 1 bu yana çeşitli uluslararası belgelerde bu tür kurumların işlevleri nedeniyle bağımsızlık, çeşitlilik, uzmanlaşma, elverişli yetkileri olma, kendine özgü çalışma yöntemlerine sahip olma ve sivil toplumla ilişkilenme gibi özellikleri taşıması gerektiği belirtilmiştir. Bu süreçte bu ve benzeri niteliklerle tanımlanan (a) ulusal insan hakları kurumları, (b) eşitlik kurumları ve (c) işkence 2 ya da insan ticareti gibi özgül konularda ulusal mekanizmalar insan hakları hukukunda önemli konular haline gelmiştir. 1990'lardan itibaren Türkiye'de de çok çeşitli isimler altında insan haklarına özgülenen farklı yapılar denenmiştir. 3 Son süreçte ise Haziran 2012'de 4 6332 sayılı Kanun'la Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) kurulmuş; 2016 yılında 6701 sayılı Kanun ile TİHK'in insan hakları kurumu ve ulusal önleme mekanizması işlevlerine bir de ayrımcılıkla mücadele eklenmiş ve bugünkü haliyle Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kurulmuştur. 6701 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Kuruma bir de İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Raportörlük görevi de verilmiştir. 5
The occurrence of natural disasters, especially earthquakes, is not unexpected in Turkey� It is t... more The occurrence of natural disasters, especially earthquakes, is not unexpected in Turkey� It is the failure to take necessary actions to reduce risks and to build resilience that makes natural disasters difficult to cope with and causes such great destruction� The legislation on disasters in Turkey, which has been the subject of regulation since the first years of the republic, has a disorganized appearance and is not suitable for developing holistic policies or practices� In order to reduce disaster risks, a safe urbanization and building production process should be secured and an appropriate structure must be established� On the other hand, disaster management authorities, which have been established as special organizations since 1950s in Turkey, have not been effective, and the gathering of different functions under this authority by establishing AFAD in 2009 has not been sufficient� On the contrary, many zoning reconciliations have protected non-licensed buildings, and urban reconstruction processes have not been carried out in accordance with the purpose� In 2018, the high number of building registration certificates issued because of the zoning reconciliations and the creation of an uncontrolled area increased the difficulties in resilience� The provision in the zoning reconciliations regulations that earthquake resilience is the responsibility of the owner does not eliminate the responsibility of the administration, on the contrary, it has become more possible to foresee the risk in these registered unlicensed buildings� The building inspection processes accompanying the zoning reconciliations, which thus constitute an obstacle to resilient urbanization, have made the issue even bigger� Legislative regulations enacted without considering the public nature of this function, which has been transferred to building inspection companies, have not ensured that this inspection is sufficiently effective� All these structural problems have made disaster risk reduction increasingly difficult�
Fazıl Sağlam'a Armağan, (Ed. Ece Göztepe, Ozan Ergül, Selda Çağlar), Seçkin Yayınları, 2022
Atıfların kitaptaki sayfalara yapılması gerekir.
Kasım 2022'de yapılan Kamu Hukukçuları toplantısında sunulan metnin gözden geçirilmiş halidir. At... more Kasım 2022'de yapılan Kamu Hukukçuları toplantısında sunulan metnin gözden geçirilmiş halidir. Atıflar basılı kitaba yapılmalıdır.
Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurultayı 2022 bildiri metnidir.
Anayasa Hukuku Dergisi, 2020
http://www.kamuhukukculari.org/upload/dosyalar/Dilsad\_Cigdem\_Sever.pdf
Metin Günday'a Armağan: https://www.atilim.edu.tr/uploads/pages/iletisim-1517410938/1601883076-Prof.Dr.Metin\_Gunday\_Armagani\_cilt\_2.pdf
Giriş 16 Nisan 2017'de yapılan referandum ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 seçimini takiben ta... more Giriş 16 Nisan 2017'de yapılan referandum ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 seçimini takiben tamamı yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri hukuk sisteminde önemli bir dönüşüme yol açtı. Parlamenter sistemin terk edilmesi ve tek başlı yürütmeyi temsil eden ve aynı zamanda siyasi parti üyesi olabilen cumhurbaşkanının tüm yürütmeye hakim olduğu bu sistemde yasamanın rolü azalmış ve yürütme ile yasama arasındaki ilişkilerde çok önemli değişiklikler olmuştur. 2017 Anayasa değişiklikleri, hükümet sistemindeki bu dönüşümün yanı sıra hukuk sisteminde başka köklü değişikliklere de yol açmış ve idare hukukunun pek çok kurum ve ilkesinde de bir dönüşüm başlamıştır. İdari teşkilatın yeni sistem üzerinden yeniden yapılandırılması ve cumhurbaşkanlığı kararnamesi başta olmak üzere normlar hiyerarşisindeki değişiklikler idarenin yasallığı üzerinde bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Diğer yandan, üst düzey kamu görevlilerine ilişkin düzenlemeler kamu personel rejiminde değişikliğe yol açarken Devlet Denetleme Kurulu başta olmak üzere idari denetim yapısında bir dönüşüm gündeme gelmiştir. İdare hukukunda yaşanan ve bir süre daha devam edecek gibi görünen değişikliklerin tamamının ayrıntılı olarak ele alınması bu çalışmanın sınırlarını aşmakla birlikte, değişikliklerin idare hukukunda yarattığı dönüşümün genel anlamda ele alınması önemli bir ihtiyaç gibi görünmektedir. Bu ihtiyaç, yapılan değişikliklerin çok köklü olmasının yanında, değişiklik sürecinin kamuoyunda yeterince tartışılmadan gerçekleşmesi ve normların yazımının özensiz denebilecek unsurları içererek pek çok belirsizliğe ve farklı görüşe yol açmasından da kaynaklanmıştır. Diğer yandan, çok hızlı yapılan bu değişikliklerin tamamlanmadığı, uygulamada yaşanan bazı olumsuzluklar ya da ihtiyaçlar karşısında değişmeye devam edeceği öngörülebilecektir. Örneğin 10 Temmuz 2018 tarihli 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 207 maddesi bir yıl içerisinde kendisinden sonra çıkarılan 12 kararname ile değişikliğe uğramıştır. Benzer bir durumu diğer kararnameler için de gözlemek mümkündür. Çalışmada Anayasa Değişikliğinin etkisiyle idare hukukunda yaşanan dönüşüm genel hatlarıyla ele alınacaktır. Bu kapsamda, (I) Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa karşısındaki konumu, sınırlıkları ve idarenin yasallığı üzerindeki etkisi, (II) İdari teşkilat bakımından yapılan değişikliklerin önemli bazı sonuçları ile anayasaya aykırı yönleri, (III) İdari denetim rejimindeki ve (IV) Üst düzey kamu yöneticilerine ilişkin değişiklikler ile (V) Cumhurbaşkanlığının kararname dışındaki idari işlemleri ve yargısal denetimi incelenmiştir. Prof. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi.
Anayasa Hukuku Dergisi, 2019
Ankara Barosu Dergisi, 2018
Hukuk ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Seçkin Yayınları, 2018 içinde
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2017
Özet: Danıştay kararlarında terörle bağlantılı zararlardan dola-yı idarenin sorumluluğu, kusursuz... more Özet: Danıştay kararlarında terörle bağlantılı zararlardan dola-yı idarenin sorumluluğu, kusursuz sorumluluğun bir türü olan sos-yal risk ilkesi uyarınca tanınmıştır. Sosyal risk ilkesi, terörden doğan zararların idarece karşılanarak toplumsallaştırılması fikrine dayanır. Terörden doğan zararların tazmini için 2004 yılında 5233 sayılı Kanun kabul edilerek terörden doğan maddi zararlar için yargı-öncesi uyuş-mazlık çözme yöntemi kabul edilmiştir. Çalışmada sosyal risk ilkesi-nin uygulanması ve Danıştay kararlarında Kanunun nasıl anlaşıldığı ve uygulandığı incelenmiştir. Kanunun varlığı yargı-öncesi bir idari usul olması bakımından önemli olmakla birlikte Danıştay'ın konula ilgili bazı yaklaşımları belli sorunlara yol açmaktadır. Abstract: In the decisions of the Council of State, the liability of the administration due to terrorism-related damages was recognized in accordance with the social risk principle, which is a type of strict liability. The principle of social risque depends on the idea of socialization of the damage arising from terrorism. In 2004, Law No. 5233 was adopted for the compensation of material damages arising from terrorism, which includes prejudicial dispute resolution method. In this Article, the application of the social risk principle and how the law was understood and applied in the decisions of the Council of State were examined. Although the law is important as a pre-judicial administrative procedure, some aspects of the Council of State's approach related to the issue lead to certain problems.
Ankara Barosu Dergisi, 2016/1
Legal Hukuk Dergisi, Mart 2016, s. 1175-1216
Özet Kamu tüzel kişiliğine sahip olan ve yükseköğretim kamu hizmeti yürüten vakıf üniversiteleri ... more Özet Kamu tüzel kişiliğine sahip olan ve yükseköğretim kamu hizmeti yürüten vakıf üniversiteleri idari teşkilat içerisinde özgün bir niteliğe sahiptir. Mali yönetimdeki farklılaşma bu üniversitelerin idari örgütlenmesini ve karar mekanizmalarını da farklılaştırır. Vakıf üniversitelerine ilişkin akademik özgürlükler bakımından da tartışmalı olan konulardan biri ise bu üniversitelerde çalışan akademik personelin hukuki statüsüdür. Bu personelin göreve alınması ardışık biçimde gerçekleşen atama ve özel hukuk sözleşmesi şeklinde iki aşamalı bir işlem dizisiyle olmaktadır. Bununla birlikte, nitelikleri, atanma koşulları, görev ve yetkileri yasayla belirlenen ve kamu hizmeti yürüten bu kişiler esas olarak kamu hukuku kurallarına tâbidir. Kamu hukuku ilişkisiyle istihdam edilen bu kişiler Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrası kapsamında bir görev yürütmektedirler ve diğer kamu görevlileri kapsamındadırlar. Bu nedenle de bu kişilerin görevlerine son verilmesi işlemlerine karşı idari yargıda dava açılması kamu hukuku kuralları bakımından yargısal denetimin daha etkili olması ve akademik özgürlükler açısından da daha elverişli bir araçtır. [s. 1175]
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2016
Özet: Bir kamu hizmeti sunan hapishane idarelerinin kullandığı yetkiler ile hapsedilenlerin idare... more Özet: Bir kamu hizmeti sunan hapishane idarelerinin kullandığı yetkiler ile hapsedilenlerin idare ile ilişkileri diğer idari örgütlere göre özgün niteliklere sahiptir. İnsan haklarına duyarlı olan bu alanda son yıllarda Anayasa Mahkemesi hem anayasaya aykırılık, hem bireysel başvurularda çeşitli kararlar vermeye başlamıştır. Çalışmada genel bir sorun olarak başta yaptırım uygulama yetkileri olmak üzere hapishane idarelerinin yetkileri ile hapsedilen haklarının sınırı sorunu AİHM'in ve Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili kararları çerçevesinde incelenmiştir.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015
Regulatory agencies became widespread in 1970's carrying a new function and therefore having a ne... more Regulatory agencies became widespread in 1970's carrying a new function and therefore having a new structure in many countries including Turkey. However, the function and structure of these institutions has been varied depending on the administrative and political culture, economic system and structural features of the administrative organisation of the country. Described by the characteristics of institutional autonomy, the independency of decision-making body and regulation of economic public order, these institutions have played an important role in the application of neo-liberal policies. Meanwhile the role and structure of these institutions has been understood after the elapsed time since the establishment of these regulatory agencies while they have been affected by the transformation of Turkish administrative organisation. After the establishment of these institutions, it was made many fundamental amendments in the relevant Laws rendering these institutions more dependent to the central administration which is a reflection of the general tendency of centralisation.
Özgürlük Araştırmaları Derneği Yayını, 2024
İnsan haklarının gerçekleştirilmesinde yaptırım odaklı bir yaklaşımın yeterli olmaması karşısında... more İnsan haklarının gerçekleştirilmesinde yaptırım odaklı bir yaklaşımın yeterli olmaması karşısında insan haklarının korunmasına özgü ulusal teşkilatlar geliştirilmesi uluslararası insan hakları örgütlerinin de odaklandığı bir konu haline gelmiştir. 1993 tarihli BM Ulusal Kurumların Statüsüne ilişkin İlkelerden 1 bu yana çeşitli uluslararası belgelerde bu tür kurumların işlevleri nedeniyle bağımsızlık, çeşitlilik, uzmanlaşma, elverişli yetkileri olma, kendine özgü çalışma yöntemlerine sahip olma ve sivil toplumla ilişkilenme gibi özellikleri taşıması gerektiği belirtilmiştir. Bu süreçte bu ve benzeri niteliklerle tanımlanan (a) ulusal insan hakları kurumları, (b) eşitlik kurumları ve (c) işkence 2 ya da insan ticareti gibi özgül konularda ulusal mekanizmalar insan hakları hukukunda önemli konular haline gelmiştir. 1990'lardan itibaren Türkiye'de de çok çeşitli isimler altında insan haklarına özgülenen farklı yapılar denenmiştir. 3 Son süreçte ise Haziran 2012'de 4 6332 sayılı Kanun'la Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) kurulmuş; 2016 yılında 6701 sayılı Kanun ile TİHK'in insan hakları kurumu ve ulusal önleme mekanizması işlevlerine bir de ayrımcılıkla mücadele eklenmiş ve bugünkü haliyle Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kurulmuştur. 6701 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Kuruma bir de İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Raportörlük görevi de verilmiştir. 5
The occurrence of natural disasters, especially earthquakes, is not unexpected in Turkey� It is t... more The occurrence of natural disasters, especially earthquakes, is not unexpected in Turkey� It is the failure to take necessary actions to reduce risks and to build resilience that makes natural disasters difficult to cope with and causes such great destruction� The legislation on disasters in Turkey, which has been the subject of regulation since the first years of the republic, has a disorganized appearance and is not suitable for developing holistic policies or practices� In order to reduce disaster risks, a safe urbanization and building production process should be secured and an appropriate structure must be established� On the other hand, disaster management authorities, which have been established as special organizations since 1950s in Turkey, have not been effective, and the gathering of different functions under this authority by establishing AFAD in 2009 has not been sufficient� On the contrary, many zoning reconciliations have protected non-licensed buildings, and urban reconstruction processes have not been carried out in accordance with the purpose� In 2018, the high number of building registration certificates issued because of the zoning reconciliations and the creation of an uncontrolled area increased the difficulties in resilience� The provision in the zoning reconciliations regulations that earthquake resilience is the responsibility of the owner does not eliminate the responsibility of the administration, on the contrary, it has become more possible to foresee the risk in these registered unlicensed buildings� The building inspection processes accompanying the zoning reconciliations, which thus constitute an obstacle to resilient urbanization, have made the issue even bigger� Legislative regulations enacted without considering the public nature of this function, which has been transferred to building inspection companies, have not ensured that this inspection is sufficiently effective� All these structural problems have made disaster risk reduction increasingly difficult�
Fazıl Sağlam'a Armağan, (Ed. Ece Göztepe, Ozan Ergül, Selda Çağlar), Seçkin Yayınları, 2022
Atıfların kitaptaki sayfalara yapılması gerekir.
Kasım 2022'de yapılan Kamu Hukukçuları toplantısında sunulan metnin gözden geçirilmiş halidir. At... more Kasım 2022'de yapılan Kamu Hukukçuları toplantısında sunulan metnin gözden geçirilmiş halidir. Atıflar basılı kitaba yapılmalıdır.
Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurultayı 2022 bildiri metnidir.
Anayasa Hukuku Dergisi, 2020
http://www.kamuhukukculari.org/upload/dosyalar/Dilsad\_Cigdem\_Sever.pdf
Metin Günday'a Armağan: https://www.atilim.edu.tr/uploads/pages/iletisim-1517410938/1601883076-Prof.Dr.Metin\_Gunday\_Armagani\_cilt\_2.pdf
Giriş 16 Nisan 2017'de yapılan referandum ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 seçimini takiben ta... more Giriş 16 Nisan 2017'de yapılan referandum ile kabul edilen ve 24 Haziran 2018 seçimini takiben tamamı yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri hukuk sisteminde önemli bir dönüşüme yol açtı. Parlamenter sistemin terk edilmesi ve tek başlı yürütmeyi temsil eden ve aynı zamanda siyasi parti üyesi olabilen cumhurbaşkanının tüm yürütmeye hakim olduğu bu sistemde yasamanın rolü azalmış ve yürütme ile yasama arasındaki ilişkilerde çok önemli değişiklikler olmuştur. 2017 Anayasa değişiklikleri, hükümet sistemindeki bu dönüşümün yanı sıra hukuk sisteminde başka köklü değişikliklere de yol açmış ve idare hukukunun pek çok kurum ve ilkesinde de bir dönüşüm başlamıştır. İdari teşkilatın yeni sistem üzerinden yeniden yapılandırılması ve cumhurbaşkanlığı kararnamesi başta olmak üzere normlar hiyerarşisindeki değişiklikler idarenin yasallığı üzerinde bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Diğer yandan, üst düzey kamu görevlilerine ilişkin düzenlemeler kamu personel rejiminde değişikliğe yol açarken Devlet Denetleme Kurulu başta olmak üzere idari denetim yapısında bir dönüşüm gündeme gelmiştir. İdare hukukunda yaşanan ve bir süre daha devam edecek gibi görünen değişikliklerin tamamının ayrıntılı olarak ele alınması bu çalışmanın sınırlarını aşmakla birlikte, değişikliklerin idare hukukunda yarattığı dönüşümün genel anlamda ele alınması önemli bir ihtiyaç gibi görünmektedir. Bu ihtiyaç, yapılan değişikliklerin çok köklü olmasının yanında, değişiklik sürecinin kamuoyunda yeterince tartışılmadan gerçekleşmesi ve normların yazımının özensiz denebilecek unsurları içererek pek çok belirsizliğe ve farklı görüşe yol açmasından da kaynaklanmıştır. Diğer yandan, çok hızlı yapılan bu değişikliklerin tamamlanmadığı, uygulamada yaşanan bazı olumsuzluklar ya da ihtiyaçlar karşısında değişmeye devam edeceği öngörülebilecektir. Örneğin 10 Temmuz 2018 tarihli 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 207 maddesi bir yıl içerisinde kendisinden sonra çıkarılan 12 kararname ile değişikliğe uğramıştır. Benzer bir durumu diğer kararnameler için de gözlemek mümkündür. Çalışmada Anayasa Değişikliğinin etkisiyle idare hukukunda yaşanan dönüşüm genel hatlarıyla ele alınacaktır. Bu kapsamda, (I) Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yasa karşısındaki konumu, sınırlıkları ve idarenin yasallığı üzerindeki etkisi, (II) İdari teşkilat bakımından yapılan değişikliklerin önemli bazı sonuçları ile anayasaya aykırı yönleri, (III) İdari denetim rejimindeki ve (IV) Üst düzey kamu yöneticilerine ilişkin değişiklikler ile (V) Cumhurbaşkanlığının kararname dışındaki idari işlemleri ve yargısal denetimi incelenmiştir. Prof. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Dr., Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi.
Anayasa Hukuku Dergisi, 2019
Ankara Barosu Dergisi, 2018
Hukuk ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Seçkin Yayınları, 2018 içinde
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2017
Özet: Danıştay kararlarında terörle bağlantılı zararlardan dola-yı idarenin sorumluluğu, kusursuz... more Özet: Danıştay kararlarında terörle bağlantılı zararlardan dola-yı idarenin sorumluluğu, kusursuz sorumluluğun bir türü olan sos-yal risk ilkesi uyarınca tanınmıştır. Sosyal risk ilkesi, terörden doğan zararların idarece karşılanarak toplumsallaştırılması fikrine dayanır. Terörden doğan zararların tazmini için 2004 yılında 5233 sayılı Kanun kabul edilerek terörden doğan maddi zararlar için yargı-öncesi uyuş-mazlık çözme yöntemi kabul edilmiştir. Çalışmada sosyal risk ilkesi-nin uygulanması ve Danıştay kararlarında Kanunun nasıl anlaşıldığı ve uygulandığı incelenmiştir. Kanunun varlığı yargı-öncesi bir idari usul olması bakımından önemli olmakla birlikte Danıştay'ın konula ilgili bazı yaklaşımları belli sorunlara yol açmaktadır. Abstract: In the decisions of the Council of State, the liability of the administration due to terrorism-related damages was recognized in accordance with the social risk principle, which is a type of strict liability. The principle of social risque depends on the idea of socialization of the damage arising from terrorism. In 2004, Law No. 5233 was adopted for the compensation of material damages arising from terrorism, which includes prejudicial dispute resolution method. In this Article, the application of the social risk principle and how the law was understood and applied in the decisions of the Council of State were examined. Although the law is important as a pre-judicial administrative procedure, some aspects of the Council of State's approach related to the issue lead to certain problems.
Ankara Barosu Dergisi, 2016/1
Legal Hukuk Dergisi, Mart 2016, s. 1175-1216
Özet Kamu tüzel kişiliğine sahip olan ve yükseköğretim kamu hizmeti yürüten vakıf üniversiteleri ... more Özet Kamu tüzel kişiliğine sahip olan ve yükseköğretim kamu hizmeti yürüten vakıf üniversiteleri idari teşkilat içerisinde özgün bir niteliğe sahiptir. Mali yönetimdeki farklılaşma bu üniversitelerin idari örgütlenmesini ve karar mekanizmalarını da farklılaştırır. Vakıf üniversitelerine ilişkin akademik özgürlükler bakımından da tartışmalı olan konulardan biri ise bu üniversitelerde çalışan akademik personelin hukuki statüsüdür. Bu personelin göreve alınması ardışık biçimde gerçekleşen atama ve özel hukuk sözleşmesi şeklinde iki aşamalı bir işlem dizisiyle olmaktadır. Bununla birlikte, nitelikleri, atanma koşulları, görev ve yetkileri yasayla belirlenen ve kamu hizmeti yürüten bu kişiler esas olarak kamu hukuku kurallarına tâbidir. Kamu hukuku ilişkisiyle istihdam edilen bu kişiler Anayasa'nın 128. maddesinin birinci fıkrası kapsamında bir görev yürütmektedirler ve diğer kamu görevlileri kapsamındadırlar. Bu nedenle de bu kişilerin görevlerine son verilmesi işlemlerine karşı idari yargıda dava açılması kamu hukuku kuralları bakımından yargısal denetimin daha etkili olması ve akademik özgürlükler açısından da daha elverişli bir araçtır. [s. 1175]
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2016
Özet: Bir kamu hizmeti sunan hapishane idarelerinin kullandığı yetkiler ile hapsedilenlerin idare... more Özet: Bir kamu hizmeti sunan hapishane idarelerinin kullandığı yetkiler ile hapsedilenlerin idare ile ilişkileri diğer idari örgütlere göre özgün niteliklere sahiptir. İnsan haklarına duyarlı olan bu alanda son yıllarda Anayasa Mahkemesi hem anayasaya aykırılık, hem bireysel başvurularda çeşitli kararlar vermeye başlamıştır. Çalışmada genel bir sorun olarak başta yaptırım uygulama yetkileri olmak üzere hapishane idarelerinin yetkileri ile hapsedilen haklarının sınırı sorunu AİHM'in ve Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili kararları çerçevesinde incelenmiştir.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2015
Regulatory agencies became widespread in 1970's carrying a new function and therefore having a ne... more Regulatory agencies became widespread in 1970's carrying a new function and therefore having a new structure in many countries including Turkey. However, the function and structure of these institutions has been varied depending on the administrative and political culture, economic system and structural features of the administrative organisation of the country. Described by the characteristics of institutional autonomy, the independency of decision-making body and regulation of economic public order, these institutions have played an important role in the application of neo-liberal policies. Meanwhile the role and structure of these institutions has been understood after the elapsed time since the establishment of these regulatory agencies while they have been affected by the transformation of Turkish administrative organisation. After the establishment of these institutions, it was made many fundamental amendments in the relevant Laws rendering these institutions more dependent to the central administration which is a reflection of the general tendency of centralisation.
Sosyal Adalet için İnsan Hakları: Sosyal Haklar, TODAİE, 2014 içinde
Sağlık hakkının bir parçası olarak sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı ve bu bağlamda devletin... more Sağlık hakkının bir parçası olarak sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı ve bu bağlamda devletin yükümlülüklerinin kapsamı sosyal haklar içerisinde çok tartışılan bir konudur. Bu hakkın kapsamının ve sınırının belirlenmesinde yargıya son derece önemli bir rol düşmektedir. Bu nedenle çalışmada Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay'ın konuyla ilgili bazı kararlarından hareketle bu sınırı çizmek konusunda nasıl bir yaklaşıma sahip oldukları izlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda sağlık hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesi ve devletin yurttaşların sağlık hizmetleri karşılığında yaptığı ödemenin düşmesi, devletin sunduğu sağlık hizmetlerinin özel kişiler eliyle görülmeye başlanması gibi yeni eğilimler karşısında mahkemelerin sağlık hakkının sınırını nasıl değerlendirdiği ele alınmıştır. Özelikle 2000'lerden itibaren Anayasa Mahkemesinin bu konuya özgü olarak pasif bir tutum sergilediği ve sosyal devlete, sosyal haklara ilişkin yasakoyucunun takdir yetkisini geniş yorumladığı gözlenmiş; buna karşılık sağlık hizmetlerinin bedelinin yurttaşlara doğrudan yansımasına ilişkin konularda Danıştay'ın sosyal hakları ve sosyal hakların sınırına ilişkin normları farklı yorumladığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler Sağlık hakkı, sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, sosyal hakların sınırı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay.
Ankara Barosu ve Atılım Üniversitesi tarafından 8 Şubat 2019 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merke... more Ankara Barosu ve Atılım Üniversitesi tarafından 8 Şubat 2019 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merkezi'nde düzenlenen Çalıştay'da saptanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin önerileri içeren Çalıştay raporudur.
Ekoloji Kolektifi Yayını, 2018
Uluslararası insan hakları normlarında uluslararası örgüt, devlet ve bireyler arasında gerçekleşe... more Uluslararası insan hakları normlarında uluslararası örgüt, devlet ve bireyler arasında gerçekleşen üç katmanlı yapı içerisinde iki norm düzeyi arasında uyumun nasıl sağlanacağı veya çatışmaların nasıl çözüleceği önemli bir tartışmadır. Bu ilişki, uluslararası düzeyde meşruluğa ilişkin bir tartışmayı da beraberinde getirir ve bu anlamda insan haklarının toplumsal yapısından bahsetmek gerekir. 1 Türkiye'de 2004 yılında Anayasanın 90. maddesinde yapılan değişiklikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler ile kanunlar arasında çatışma durumunda sözleşme hükümlerinin esas alınacağı düzenlenmiştir. Maddeye ilişkin on yılı bulan süre içerisinde çok önemli mahkeme kararlarına imza atılmadığı gibi insan hakları bakımından son derece önemli olan bu normun etkin biçimde uygulanmasından bahsetmek de güçtür. Hatta Türkiye özelinde bu çatışmanın nasıl çözüleceği sorunu, mahkeme kararları aracılığıyla daha karmaşık hale gelebilmektedir. Kadının soyadı konusundaki on yılı aşkın yargısal deneyim, Türkiye'de bizzat mahkemeler eliyle bu çatışmanın derinleştirildiğini gösteriyor. Evli kadının soyadı meselesinde mahkemelerin, ataerkil refleksleri ile uluslararası meşruiyet arasında sıkışmasıyla konu bir yap-boz, daha doğrusu bir boz-yap hikayesine döndü. Son olarak Anayasa Mahkemesi, 7 Ocakta yayımlanan bireysel başvuru kararında evli kadının soyadıyla ilgili düzenlemenin AİHS'nde yer alan hakları ihlal ettiği yönünde bir karar verdi. Peki artık kadınlar ve erkekler soyadları konusunda eşit midir? Önce hikayeye kısaca bakalım: 1. Aşama: (BOZ) Anayasa Mahkemesi, 1998 yılında Medeni Kanunun kadının evlenince eşinin soyadını alacağına ilişkin hükmünün Anayasanın 10. maddesine aykırı olmadığına karar verdi. 2 Mahkeme, eşitlik ilkesini yok sayarak hukukun ataerkil kültürel normların pekiştiriciliği rolüne kuvvetli bir vurguyla bu düzenlemenin "kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasa koyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklan(dığına)" dayanmıştı. 2. Aşama (YAP): 2004 yılında Tekeli davasında AİHM "evli erkekler ve evli kadınlar arasındaki toplumsal konumları ve ekonomik bağımsızlıklarına ilişkin olgusal farklar"ın bu tür bir düzenleme için haklı neden olamayacağına ve ilgili düzenlemenin Sözleşmenin özel ve aile hayatının korunmasına ilişkin 8. Madde ve bununla bağlantılı olarak 14. maddede yer alan ayrımcılık yasağını ihlal ettiğine karar verdi. 3 Tekeli kararından sonra bazı mahkemeler soyadı değişikliği davalarında doğrudan sözleşme hükmünü uygulayarak davaları kabul etmeye başladı.
Hukuk Kuramı, 2016
Özet: Hukuk eğitimindeki ana akım anlayış, nesnellik iddiasına karşın kendi ideolojisini taşımakt... more Özet: Hukuk eğitimindeki ana akım anlayış, nesnellik iddiasına karşın kendi ideolojisini taşımakta ve aktarmaktadır. Özgürlükçü, çoğulcu ve katılımcı olmayan, eleştirel düşünceyi teşvik etmeyen hukuk eğitimi, hukuk uygulamasında da etkisini göstermektedir. Feminizmin geliştirdiği eleştiri hem içerik, hem yöntem olarak alternatif bir eğitim ihtiyacını vurgular. Bu bağlamda, eleştirel pedagojinin çizdiği yoldan ilerleyen feminist pedagoji hukuk eğitiminde yeni bir yöntem arayışında yol göstericidir. Çalışmada Türkiye'de hukuk eğitiminde kadınların daha fazla temsil edilmesi gereği, norm odaklı yığmacı eğitim modeli yerine diyaloga dayalı ve alternatif modeller geliştirilmesi, müfredatların doğrudan veya örtük olarak cinsiyetçi ya da cinsiyete duyarsız yapısı, eğitim ve hukuk kültüründe dönüşüm olanakları ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Hukuk eğitimi, feminist hukuk teorisi, eğitim yöntemleri, eleştirel pedagoji, feminist pedagoji. FEMINIST APPROACH TO LEGAL EDUCATION AND SEARCHING FOR NEW METHODS Abstract: The mainstream approach to legal education claiming neutrality of education, carries and conveys its own ideology. Legal education, which originates from hierarchical relations and smothers critical thinking, also influences implementation of law. Feminist critics emphasizes a need of searching for a new educational method based on critical and feminist pedagogy. In this Article, the necessity of much more representation of women in law schools, efforts on developing dialog-based alternative models rather than norm-based filling (banking) educational method, openly or implicitly patriarchal or gender-blind structure of legal curriculum and possibility of transformation of educational and legal culture has been discussed.