Hakan Yigitbasioglu | Ankara University (original) (raw)
Papers by Hakan Yigitbasioglu
Quaternary Science Reviews, 1999
The Late Quaternary environmental history of the Konya plain, in south central Turkey, is used to... more The Late Quaternary environmental history of the Konya plain, in south central Turkey, is used to examine sediment facies changes in a shallow non-outlet basin which has experienced major climatically driven changes in lake extent. Two principal types of sedimentary archive are used to reconstruct a palaeoenvironmental record, namely alluvial sequences on the hars ' amba alluvial fan and sediments from residual lakes. The latter have been used to investigate broader climatic and vegetational histories via palaeolimnological techniques including pollen, diatom and stable isotope analysis. These changes are dated here by radiometric techniques including radiocarbon (AMS and conventional), OSL, and U-Th. Chronological agreement is generally good between the different dating techniques, although typically there is greatly reduced precision beyond ca. 25 ka. Lake sediment cores investigated have basal ages beyond the range of C dating, but contain hiatuses as a result of subsequent alternation between phases of lacustrine sedimentation and aeolian deflation. In contrast to most deepwater non-outlet lake systems, the Konya basin may have been occupied by a single extensive lake for as little as 10% of Late Quaternary time, mainly around the time of the LGM. This lake highstand was followed by an important arid interval. In the absence of unbroken chronostratigraphic sequences, palaeohydrological investigation of shallow non-outlet lakes may require analysis of basin-wide changes in sedimentation rather than reliance on single core records. Stratigraphic continuity in such sedimentary environments cannot be assumed, and requires independent chronological control through radiometric dating.
Harita Dergisi, 2012
... Sarı Deniz, 50: Doğu Çin Denizi, 56: Filipin Denizi, 49: Güney Çin Denizi, 48: Doğu Hint Takı... more ... Sarı Deniz, 50: Doğu Çin Denizi, 56: Filipin Denizi, 49: Güney Çin Denizi, 48: Doğu Hint Takımadaları, 64: Mercan Denizi, 63 ... Erinç, 1986]) ve sınırlarının belirlenmesi gibi politik, tarihi, coğrafi, yerbilimsel ve kartografik konular birçok disiplinin ortak katkısını ve bunun profesyonel ...
Journal of Hydrology, 2015
Palaeo-hydrological interpretations of lake sediment proxies can benefit from a robust understand... more Palaeo-hydrological interpretations of lake sediment proxies can benefit from a robust understanding of the modern lake environment. In this study, we use Nar Gölü, a non-outlet, monomictic maar lake in central Turkey, as a field site for a natural experiment using observations and measurements over a 17-year monitoring period (1997-2014). We compare lake water and sediment trap data to isotopic, chemical and biotic proxies preserved in its varved sediments. Nar Gölü underwent a 3 m lake-level fall between 2000 and 2010. δ 18 O lakewater is correlated with this lake-level fall, responding to the change in water balance. Endogenic carbonate is shown to precipitate in isotopic equilibrium with lake water and there is a strong relationship between δ 18 O lakewater and δ 18 O carbonate , which suggests the water balance signal is accurately recorded in the sediment isotope record. Over the same period, sedimentary diatom assemblages also responded, and conductivity inferred from diatoms showed a rise. Shifts in carbonate mineralogy and elemental chemistry in the sediment record through this decade were also recorded. Intra-annual changes in δ 18 O lakewater and lake water chemistry are used to demonstrate the seasonal variability of the system and the influence this may have on the interpretation of δ 18 O carbonate. We use these relationships to help interpret the sedimentary record of changing lake hydrology over the last 1,725 years. Nar Gölü has provided an opportunity to test critically the chain of connection from present to past, and its sedimentary record offers an archive of decadal-to centennial-scale hydro-climatic change.
Co, 2004
Evaporasyon yoluyla oluşan Bor mineralleri Sodyum, Kalsiyum veya Magnezyum içermektedirler. Doğad... more Evaporasyon yoluyla oluşan Bor mineralleri Sodyum, Kalsiyum veya Magnezyum içermektedirler. Doğada 150 den fazla Bor minerali olmakla beraber ekonomik öneme sahip olanlarının başlıcaları Tinkal, Kolemanit ve Üleksit'tir. Tarih boyunca kullanılmasına rağmen gelişen teknoloji ile Bor'un önemi daha da artmıştır. Deterjandan silah ve uzay sanayine kadar hemen hemen her alanda kullanılan Bor madeni bakımından Türkiye büyük bir öneme sahiptir. Türkiye dünyadaki en büyük Bor rezervlerine sahip bulunmaktadır. Gerek çıkarılan Bor minerallerinin kalitesi gerekse çıkarma koşullarının uygunluğu nedeniyle Bor, Türkiye için büyük bir ekonomik kaynak özelliği taşımaktadır. Bu makalenin başlıca amacı, Bor'un tanıtılması ve Türkiye için öneminin irdelenmesidir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1990
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2000
Finike is located on south of the Beydağları in west Mediterranean region. As in the past and sti... more Finike is located on south of the Beydağları in west Mediterranean region. As in the past and stili today depending on the natural characteristics and mainly on climatical conditions, site of settlements, economical and cultural developments have taken place on this region. Limyra and Arykanda are mainly ancient cities in surroundings of the Finike.
... aracılığıyla programlanan süreler içerisinde istenilen sıklıkta otomatik ölçüm yapabilmektedi... more ... aracılığıyla programlanan süreler içerisinde istenilen sıklıkta otomatik ölçüm yapabilmektedir.Karaca Mağarasında sıcaklık ölçümleri için 11 adet TinyTag Data Logger kullanılmıştır. ... bulunan mağara duvarının sıcaklığı, lamba aktif hale getirildikten birkaç saniye sonra 15 ...
Co, 2003
Tefra tabakaları volkanik püskürmelerin yaşı, volkan külünün yayılış alanı ve insan ile doğal çev... more Tefra tabakaları volkanik püskürmelerin yaşı, volkan külünün yayılış alanı ve insan ile doğal çevre üzerindeki etkilerinin saptanması bakımından büyük bir öneme sahiptir. Bu tip tefra tabakalarına güzel bir örnek olarak, Doğu Akdeniz tabaınıdan alınan derin deniz sondajlarında çok ratlanan, İÖ 17. yüzyılda çok güçlü bir püskürme oluşturan Ege adalarından biri olan Santorini verilebilir. Volkanik kül tabakalarına Ege adalarındaki karasal tortullarda ve batı Anadolu'daki göllerin tortullarında da rastlanmıştır. Göl tortullarındaki volkanik külün jeokimyasal analizi ve radyokarbon yaşlandırmaları bunun Santorini'nin Minoan püskürmesine ait olduğunu göstermektedir. Batı Anadolu göllerinde bulunan tefra tabakası içeren sediment tabakaları aynı bölgede ki diğer göllerde de bu tabakaların bulunabileceğini işaret etmektedir.
Bu makalenin amaci 27 Mart gunu vefat eden Prof. Dr. Ozdogan Sur’un hayatini ve jeomorfolojiye ka... more Bu makalenin amaci 27 Mart gunu vefat eden Prof. Dr. Ozdogan Sur’un hayatini ve jeomorfolojiye katkilari ile arastirma anilarini aciklamaktir.
Jeomorfoloji Derneği Bülteni, 2022
Kuzey Afrika açıklarında, Atlas Okyanusu'nda yer alan ve ve İspanya'ya bağlı Kanarya Adaları'ndan... more Kuzey Afrika açıklarında, Atlas Okyanusu'nda yer alan ve ve İspanya'ya bağlı Kanarya Adaları'ndan biri olan La Palma adası da diğerleri gibi volkanik püskürmelerle oluşmuştur (Bkz. Şekil 1). 47 km uzunluğunda ve en yüksek yeri 2426 m olan adayı iki büyük volkanik kompleks oluşturmuştur (Bkz. Şekil2). 2021 yılı püskürmesinin olduğu güneydeki Cumbre Vieja diğerinden daha gençtir ve Kanarya Adaları'ndaki en aktif volkanlardan biridir. Kuzey-güney yönlü uzanan volkanın oluşumu 125 000 yıl önce başlamıştır, son 7000 yıldaki püskürmelerle Cumbre Vieja ekseni boyunca çok sayıda piroklastik koni ve krater oluşmuştur. Püskürmelerle çıkan lavlar dik yamaçlar boyunca akarak kıyıya doğru ilerlemiştir.Adadaki püskürmeler 15. yüzyıldan beri kaydedilmektedir. Adanın güney kesimi 1677-1678 püskürmesi esnasında geniş lav akıntıları ile kaplanmıştır. 1585, 1646, 1712,1949 ve 1971 yılındaki püskürmelerle oluşan lav akıntıları denize kadar ulaşmışlardır. La Palma adası aynı zamanda UNESCO Biyosfer Rezerv alanıdır (https://volcano.si.edu/volcano.cfm?vn=383010).
Quaternary Science Reviews, 2018
Journal of Quaternary Science, 2016
Öz: Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), şu anda yaklaşık 22... more Öz: Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), şu anda yaklaşık 220 aktif izleme istasyonundan oluşan 1961’li yıllardan beri devam eden Yağışın İsotop İçeriği Küresel Şebekesi (GNIP) programını yürütmektedir. GNIP, Dünya genelinde, yağışın oksijen (18O/16O) ve hidrojen (2H/1H, 3H/1H) içeriklerinin zamansal ve uzamsal kayıtlarını sağlamaktadır. İzotop içerikleri çoğunlukla aylık yağış örneklerinden ölçülmektedir. Su her yerde aynı görünüyor olsa da, kökeni ve yaşını belirlemek için kullanılan izotop “parmak izi” taşır. İzotoplar, aynı elementin farklı ağırlıklardaki atomlarıdır. Dünya genelinde, yağıştaki su moleküllerinin izotoplarının oranları, buharlaşma ve yoğunlaşmanın doğal aşamaları sonucunda, sıcaklık ve yükseklik etkileri nedeni ile değişir. Sonuç olarak, her yerel yağış kendi izotop “imzası” veya “parmak izi”ne sahiptir. Bu izotopik “parmak izi” yeraltı suyu içine taşınmaktadır ve yeraltı sularının akış hızlarını, dolma-boşalma oranlarını ve y...
Quaternary Science Reviews, 2013
Transactions, Japanese Geomorphological Union, 2011
Quaternary Science Reviews, 1999
The Late Quaternary environmental history of the Konya plain, in south central Turkey, is used to... more The Late Quaternary environmental history of the Konya plain, in south central Turkey, is used to examine sediment facies changes in a shallow non-outlet basin which has experienced major climatically driven changes in lake extent. Two principal types of sedimentary archive are used to reconstruct a palaeoenvironmental record, namely alluvial sequences on the hars ' amba alluvial fan and sediments from residual lakes. The latter have been used to investigate broader climatic and vegetational histories via palaeolimnological techniques including pollen, diatom and stable isotope analysis. These changes are dated here by radiometric techniques including radiocarbon (AMS and conventional), OSL, and U-Th. Chronological agreement is generally good between the different dating techniques, although typically there is greatly reduced precision beyond ca. 25 ka. Lake sediment cores investigated have basal ages beyond the range of C dating, but contain hiatuses as a result of subsequent alternation between phases of lacustrine sedimentation and aeolian deflation. In contrast to most deepwater non-outlet lake systems, the Konya basin may have been occupied by a single extensive lake for as little as 10% of Late Quaternary time, mainly around the time of the LGM. This lake highstand was followed by an important arid interval. In the absence of unbroken chronostratigraphic sequences, palaeohydrological investigation of shallow non-outlet lakes may require analysis of basin-wide changes in sedimentation rather than reliance on single core records. Stratigraphic continuity in such sedimentary environments cannot be assumed, and requires independent chronological control through radiometric dating.
Harita Dergisi, 2012
... Sarı Deniz, 50: Doğu Çin Denizi, 56: Filipin Denizi, 49: Güney Çin Denizi, 48: Doğu Hint Takı... more ... Sarı Deniz, 50: Doğu Çin Denizi, 56: Filipin Denizi, 49: Güney Çin Denizi, 48: Doğu Hint Takımadaları, 64: Mercan Denizi, 63 ... Erinç, 1986]) ve sınırlarının belirlenmesi gibi politik, tarihi, coğrafi, yerbilimsel ve kartografik konular birçok disiplinin ortak katkısını ve bunun profesyonel ...
Journal of Hydrology, 2015
Palaeo-hydrological interpretations of lake sediment proxies can benefit from a robust understand... more Palaeo-hydrological interpretations of lake sediment proxies can benefit from a robust understanding of the modern lake environment. In this study, we use Nar Gölü, a non-outlet, monomictic maar lake in central Turkey, as a field site for a natural experiment using observations and measurements over a 17-year monitoring period (1997-2014). We compare lake water and sediment trap data to isotopic, chemical and biotic proxies preserved in its varved sediments. Nar Gölü underwent a 3 m lake-level fall between 2000 and 2010. δ 18 O lakewater is correlated with this lake-level fall, responding to the change in water balance. Endogenic carbonate is shown to precipitate in isotopic equilibrium with lake water and there is a strong relationship between δ 18 O lakewater and δ 18 O carbonate , which suggests the water balance signal is accurately recorded in the sediment isotope record. Over the same period, sedimentary diatom assemblages also responded, and conductivity inferred from diatoms showed a rise. Shifts in carbonate mineralogy and elemental chemistry in the sediment record through this decade were also recorded. Intra-annual changes in δ 18 O lakewater and lake water chemistry are used to demonstrate the seasonal variability of the system and the influence this may have on the interpretation of δ 18 O carbonate. We use these relationships to help interpret the sedimentary record of changing lake hydrology over the last 1,725 years. Nar Gölü has provided an opportunity to test critically the chain of connection from present to past, and its sedimentary record offers an archive of decadal-to centennial-scale hydro-climatic change.
Co, 2004
Evaporasyon yoluyla oluşan Bor mineralleri Sodyum, Kalsiyum veya Magnezyum içermektedirler. Doğad... more Evaporasyon yoluyla oluşan Bor mineralleri Sodyum, Kalsiyum veya Magnezyum içermektedirler. Doğada 150 den fazla Bor minerali olmakla beraber ekonomik öneme sahip olanlarının başlıcaları Tinkal, Kolemanit ve Üleksit'tir. Tarih boyunca kullanılmasına rağmen gelişen teknoloji ile Bor'un önemi daha da artmıştır. Deterjandan silah ve uzay sanayine kadar hemen hemen her alanda kullanılan Bor madeni bakımından Türkiye büyük bir öneme sahiptir. Türkiye dünyadaki en büyük Bor rezervlerine sahip bulunmaktadır. Gerek çıkarılan Bor minerallerinin kalitesi gerekse çıkarma koşullarının uygunluğu nedeniyle Bor, Türkiye için büyük bir ekonomik kaynak özelliği taşımaktadır. Bu makalenin başlıca amacı, Bor'un tanıtılması ve Türkiye için öneminin irdelenmesidir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1990
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2000
Finike is located on south of the Beydağları in west Mediterranean region. As in the past and sti... more Finike is located on south of the Beydağları in west Mediterranean region. As in the past and stili today depending on the natural characteristics and mainly on climatical conditions, site of settlements, economical and cultural developments have taken place on this region. Limyra and Arykanda are mainly ancient cities in surroundings of the Finike.
... aracılığıyla programlanan süreler içerisinde istenilen sıklıkta otomatik ölçüm yapabilmektedi... more ... aracılığıyla programlanan süreler içerisinde istenilen sıklıkta otomatik ölçüm yapabilmektedir.Karaca Mağarasında sıcaklık ölçümleri için 11 adet TinyTag Data Logger kullanılmıştır. ... bulunan mağara duvarının sıcaklığı, lamba aktif hale getirildikten birkaç saniye sonra 15 ...
Co, 2003
Tefra tabakaları volkanik püskürmelerin yaşı, volkan külünün yayılış alanı ve insan ile doğal çev... more Tefra tabakaları volkanik püskürmelerin yaşı, volkan külünün yayılış alanı ve insan ile doğal çevre üzerindeki etkilerinin saptanması bakımından büyük bir öneme sahiptir. Bu tip tefra tabakalarına güzel bir örnek olarak, Doğu Akdeniz tabaınıdan alınan derin deniz sondajlarında çok ratlanan, İÖ 17. yüzyılda çok güçlü bir püskürme oluşturan Ege adalarından biri olan Santorini verilebilir. Volkanik kül tabakalarına Ege adalarındaki karasal tortullarda ve batı Anadolu'daki göllerin tortullarında da rastlanmıştır. Göl tortullarındaki volkanik külün jeokimyasal analizi ve radyokarbon yaşlandırmaları bunun Santorini'nin Minoan püskürmesine ait olduğunu göstermektedir. Batı Anadolu göllerinde bulunan tefra tabakası içeren sediment tabakaları aynı bölgede ki diğer göllerde de bu tabakaların bulunabileceğini işaret etmektedir.
Bu makalenin amaci 27 Mart gunu vefat eden Prof. Dr. Ozdogan Sur’un hayatini ve jeomorfolojiye ka... more Bu makalenin amaci 27 Mart gunu vefat eden Prof. Dr. Ozdogan Sur’un hayatini ve jeomorfolojiye katkilari ile arastirma anilarini aciklamaktir.
Jeomorfoloji Derneği Bülteni, 2022
Kuzey Afrika açıklarında, Atlas Okyanusu'nda yer alan ve ve İspanya'ya bağlı Kanarya Adaları'ndan... more Kuzey Afrika açıklarında, Atlas Okyanusu'nda yer alan ve ve İspanya'ya bağlı Kanarya Adaları'ndan biri olan La Palma adası da diğerleri gibi volkanik püskürmelerle oluşmuştur (Bkz. Şekil 1). 47 km uzunluğunda ve en yüksek yeri 2426 m olan adayı iki büyük volkanik kompleks oluşturmuştur (Bkz. Şekil2). 2021 yılı püskürmesinin olduğu güneydeki Cumbre Vieja diğerinden daha gençtir ve Kanarya Adaları'ndaki en aktif volkanlardan biridir. Kuzey-güney yönlü uzanan volkanın oluşumu 125 000 yıl önce başlamıştır, son 7000 yıldaki püskürmelerle Cumbre Vieja ekseni boyunca çok sayıda piroklastik koni ve krater oluşmuştur. Püskürmelerle çıkan lavlar dik yamaçlar boyunca akarak kıyıya doğru ilerlemiştir.Adadaki püskürmeler 15. yüzyıldan beri kaydedilmektedir. Adanın güney kesimi 1677-1678 püskürmesi esnasında geniş lav akıntıları ile kaplanmıştır. 1585, 1646, 1712,1949 ve 1971 yılındaki püskürmelerle oluşan lav akıntıları denize kadar ulaşmışlardır. La Palma adası aynı zamanda UNESCO Biyosfer Rezerv alanıdır (https://volcano.si.edu/volcano.cfm?vn=383010).
Quaternary Science Reviews, 2018
Journal of Quaternary Science, 2016
Öz: Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), şu anda yaklaşık 22... more Öz: Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), şu anda yaklaşık 220 aktif izleme istasyonundan oluşan 1961’li yıllardan beri devam eden Yağışın İsotop İçeriği Küresel Şebekesi (GNIP) programını yürütmektedir. GNIP, Dünya genelinde, yağışın oksijen (18O/16O) ve hidrojen (2H/1H, 3H/1H) içeriklerinin zamansal ve uzamsal kayıtlarını sağlamaktadır. İzotop içerikleri çoğunlukla aylık yağış örneklerinden ölçülmektedir. Su her yerde aynı görünüyor olsa da, kökeni ve yaşını belirlemek için kullanılan izotop “parmak izi” taşır. İzotoplar, aynı elementin farklı ağırlıklardaki atomlarıdır. Dünya genelinde, yağıştaki su moleküllerinin izotoplarının oranları, buharlaşma ve yoğunlaşmanın doğal aşamaları sonucunda, sıcaklık ve yükseklik etkileri nedeni ile değişir. Sonuç olarak, her yerel yağış kendi izotop “imzası” veya “parmak izi”ne sahiptir. Bu izotopik “parmak izi” yeraltı suyu içine taşınmaktadır ve yeraltı sularının akış hızlarını, dolma-boşalma oranlarını ve y...
Quaternary Science Reviews, 2013
Transactions, Japanese Geomorphological Union, 2011
“Ayhan SÜR ve Özdoğan SÜR” Anısına PALEOCOĞRAFYA VE JEOARKEOLOJİ ARAŞTIRMALARI I, 2022
The debate in historical geomorphological studies about the causes of erosion in regions such as ... more The debate in historical geomorphological studies about the causes of erosion in regions such as the Mediterranean has been long-standing. The relative roles of climate change and human impacts can be difficult to disentangle in the absence of highly resolved chronologies. Here we reconstruct the erosion history of a small lake catchment in central Anatolia, located on the edge of one of the Mediterranean's most iconic badland landscapes in Cappadocia. Because these lake sediments are annually laminated, precisely dating clastic inwash layers and calculating re- currence intervals and flux rates is possible. Lake cores have been analysed for μXRF elemental geochemistry and via thin sections, along with proxies for hydroclimate (oxygen isotopes) and land cover (pollen). Peaks in titanium, along with other detrital elements, and changes in clastic layers indicate increased sediment influx into Nar Lake between
9300 and 8000 cal BP (ceramic Neolithic, when obsidian mining took place nearby) and again, more importantly, during the last 2500 years (Iron Age to modern), the latter exhibiting three phases of enhanced catchment erosion. Multiproxy comparisons show that these phases were related primarily to periods of increased human impact on vegetation and soils around the lake. Most sediment influx has been in the form of turbidites, linked to the presence of a fan delta at the lake edge, although this store
does not appear to have significantly delayed sediment delivery from eroding hillslopes to the lake bed. The marked increase in detrital influx during the late Holocene implies that badland development in the
lake catchment is recent and largely anthropogenic, rather than ancient and of climatic causation, and probably involving stream capture. The record also shows that sediment influx diminished markedly at
times when human land-use disintensified, which in turn indicates that hillslope degradation is reversible with appropriate land management.
Keywords: Cappadocia, Turbidites, Lake, Badland, Erosion, Holocene, Varves
Küresel İklim Değişikliği ve Etkileri (Engin Ural Anısına), Apr 2016
Buhar gücünün sanayide kullanılmaya başlanması ile fosil yakıtların kullanımı hızlı bir artış gös... more Buhar gücünün sanayide kullanılmaya başlanması ile fosil yakıtların kullanımı hızlı bir artış göstermiştir. Önce kömür ile başlayan fosil yakıt kullanımındaki artış petrol ve türevlerinin devreye girmesi ile hızlı bir yükselme eğilimi göstermiştir. Bu artışın etkileri 20. Yüzyılın ikinci yarısında belirgin olarak kendisini hissettirmeye başlamıştır. Başta CO2 olmak üzere atmosferde giderek oranı artan ve güneşten gelerek yeryüzünden yansıyan kızıl ötesi ışınların uzaya geri dönüşünü engelleyen bu karbon temelli gazlar “Sera etkisi” oluşturarak küresel ölçekte iklim değişimlerine yol açmıştır. İlk olarak 1980 lerin başlarında Stoermer özellikle iklim üzerindeki insan etkisinin ortaya çıktığı ve halen içinde bulunduğumuz devreyi Antroposen olarak adlandırmış ve bu kavram 2000 yılında Crutzen ile beraber yayınladıkları bir bülten yazısında yeni bir jeolojik devir olarak tanımlama önerisi getirmişlerdir . Giderek aratan bir ilgi gören bu kavramın başlangıç yaşı hakkında ortak bir karara varılamamıştır; bazı bilim insanlarına göre bu devir Neolitik’te tarımın ortaya çıkışı ile bazılarına göre ise Sanayi Devrimi ile bazılarına göre ise atom enerjisinin kullanılmaya başlanması ile başlamaktadır. Ancak, bu açıklamalar sadece günümüzdeki iklim değişikliğini içermektedir. Yaklaşık 4,6 milyar yıl önce oluşan dünyada, atmosferin oluşumundan günümüze kadar olan süreçte çok sayıda iklim değişimi yaşanmıştır. Bu makalenin amacı iklimin sabit bir özelliği olmadığını ve yaklaşık 4.5 milyar yıl öncesinden bugüne kadar olan başlıca iklim değişimlerinin açıklanmasıdır.