Sait Güngördü | Ankara University (original) (raw)
Papers by Sait Güngördü
Yeni yoksulluk ya da kentsel yoksulluk kavramı, başta ekonomik olmak üzere, gündelik yaşama dair ... more Yeni yoksulluk ya da kentsel yoksulluk kavramı, başta ekonomik olmak üzere, gündelik yaşama dair çeşitli sosyomekânsal paylaşımlardan yararlanamayan insanların dezavantajlılık durumlarını içermektedir. Kentsel yaşam pratiğinde; refah, adalet ve temsiliyetten mahrum kalmış bu dezavantajlı insanların önemli paydaşlarından biri de atık toplayıcılarıdır. Bu bağlamda, ilgili çalışmada, atık emekçilerinin gündelik yaşamda karşılaştıkları zorlukların neler olduğu, kente dair deneyim ve aidiyetlerine ilişkin ne tür yansımalar ve psikososyal etkilerin geliştiği ile ilgili sorulara cevaplar aranmıştır. Araştırmanın evreni Ankara'nın üç (3) metropol ilçesi (Altındağ, Çankaya ve Keçiören); örneklem grubu ise, bu ilçelerde atık toplayarak yaşama tutunan yetmiş (70) atık emekçisinden oluşmaktadır. Nitel araştırma tekniklerinden yüzyüze görüşme şeklinde gerçekleştirilen çalışmada elde edilen veriler, betimsel ve içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, atık emekçilerinin kentsel yoksulluğu, gündelik yaşama dair sosyomekânsal ilişkilerinde de deneyimledikleri tespit edilmiştir. Yeni yoksulluk kavramının ürettiği marjinallik, kentsel mekânla ilişki kuramama, dışlanma ve damgalanma gibi birtakım mekânsal ve psikososyal örselenmelerin geliştiği belirlenmiştir. Çalışmada, atık emekçilerinin karşılaştığı çoklu dezavantajlılık durumuna çözüm üretmek adına, geri dönüşüm sektörüne nasıl dâhil olabileceklerine ilişkin çeşitli önerilere yer verilmiştir.
Otoriterliğin İdeolojisi Olarak Faşizm ve Coğrafya
Eleştirel Jeopolitik: Yer Politikalarını Yeniden Okumak
ANARŞİST COĞRAFYA PARADİGMASI ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME// A brief evaluation on the paradigm of anarchist geography, 2018
Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl so... more Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl sonra Strabo (MÖ.64- MS.21), on yedi ciltlik “Geographika” adlı eseriyle, yer kürenin tasviri ve tarihsel özelliklerini tanıtan, toplumların fiziki dünya ile olan ilişkilerini açıkladığı çalışmalar üretti. Strabon’dan günümüze coğrafya, farklı bilim insanları tarafından farklı biçimlerde yorumlandı ve coğrafya bilgisi; toplumların yeni kıtalara göçlerinden, sömürgeciliğe, endüstri devriminden siyasi ve teknik bilimlerden, teknolojik devrimlere kadar birçok alanda önemli roller üstlendi. Bilim, teknik ve siyasi devrimlerde bir aygıt işlevi kazanan coğrafya ise bu süreçler içerisinde evirilerek (nicel devrimden eleştirel ve hermeneutik evrimsel paradigmalara değin) kendi devrimlerini oluşturdu. Tüm sosyal bilim alanlarında olduğu gibi, coğrafyada da, “mekân” kavramının farklı açımlamalarıyla ortaya çıkan değişimler, disipline içkin yaklaşımların gelişmesine ve özellikle 1970’li yıllardan itibaren çok paradigmalı bir coğrafya yazınının oluşmasına alan hazırladı. Siyaset biliminden ekonomiye, felsefeden fen bilimlerine, tarihten sosyoloji ve sanat tarihine kadar birçok alanda yaşanan siyasal, teknik ve bilimsel gelişmeler, coğrafya disiplinine de sirayet ederek, yeni yönelimleri beraberinde getirdi. 18. yy ortalarından 20. yy başlarına kadar geçen süreçte, coğrafyanın bilimsel kimliğine içkin önem fark edilmiş ve coğrafya tüm siyasal iktidarlar için önemli bir aygıt olmuştur. Siyasal iktidarlar için, tüm fiziki ve beşeri varyantlardan sosyal mekanizmaların mekânsal üretimlerine kadar coğrafya, çok boyutlu siyasal ve sosyokültürel mekânların üretimine hizmet eden bir aygıt olarak, sosyal bilimler alanındaki yerini almıştır. Tüm bu dönüşümleri eleştirel bilim anlayışıyla sorgulayan yaklaşımlardan biri de Anarşist coğrafya yaklaşımıdır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Peter Kropotkin, Élisée Reclus ve 21. yüzyılda Simon Springer gibi coğrafyacılar tarafından geliştirilen Anarşist coğrafya geleneği, radikal coğrafya pratiği içinde gelişerek dikkat çekmiş ve çok paradigmalı coğrafya anlayışı içinde yer almıştır. Bu çalışmada, Anarşist paradigmanıncoğrafyadaki devrimlerle ilişkisi sorgulanmış, Anarşist coğrafyanın ortaya çıkışı ve gelişimi analiz edilmiştir.
Abstract
The term geography was first used by Eratosthenes (BC.276-194). Approximately two centuries later, Strabo (BC.64 - 21AD), with his a seventeen-volume work titled "Geographika", produced works that explained the historical features of the globe and explain the relations of societies with the physical world. Geography has been interpreted in different ways by different scientists and the knowledge of geography took significant roles in various fields from the migration of societies to new continents, from colonialism, from the industrial revolution to political and technical sciences, to technological revolutions. The geography, which gained a function in science, technical and political revolutions, evolved in these processes (from the quantitative revolution to the critical and hermeneutical evolutionary paradigms) to form its own revolutions. As in all social sciences, in the geography, the changes that emerged with the different explanations of the concept of the space paved the way for the development of internal approaches related to the discipline and the formation of a geographical literature with multi-paradigms, especially from the 1970s. Political, technical and scientific developments in many fields ranging from political science to economics, from philosophy to science, from history to sociology and art history have spread to the discipline of geography and brought new orientations. In the period from the mid-18th century until the beginning of the 20th century, the importance of the scientific identity of the geography was noticed and the geography became an important device for all political powers. Geography has taken its place in the social sciences as a device that serves the production of multi-dimensional political and sociocultural spacesfor political powers, from all physical and human variants to the spatial production of social mechanisms. One of the approaches that question all these transformations with the understanding of critical science is the anarchist geographical approach. Anarchist geography tradition developed by geographers such as Peter Kropotkin, Élisée Reclus in the late twentieth and the beginning of the 20th century and by Simon Springer in the 21st century, attracted attention by developing in the practice of radical geography and took part in the understanding of a very paradigmatic geography. In this study, the relationship between the anarchist paradigm and the revolutions of the geography is questioned and the emergence and development of the anarchist geography is analyzed.
Geri Donusum Iscilerinin Yasamsal Pratikleri, 2018
Geri dönüşüm, gündelik yaşamda tüketilen çeşitli fabrikasyon mamullerine ait atıkların yeniden iş... more Geri dönüşüm, gündelik yaşamda tüketilen çeşitli fabrikasyon mamullerine ait atıkların yeniden işlenmesi ve üretime kazandırılmasını ifade eder. Bu mamullerin bir türü de kâğıt ve karton atıklardır. Kâğıt ve karton toplama pratikleriyle yaşamlarını sürdüren “geri dönüşüm işçileri” sadece ekonomik eksenli bir çabanın ürünü olarak elde ettikleri bir maddi kazanımın değil, aynı zamanda psikososyal, siyasal, güvenlik vb. birçok eksenli durum ve eylemleri de deneyimlemektedirler. Bu bağlamda; geri dönüşüm işçilerinin temas halinde oldukları çevreye/topluma ilişkin algı, tutum ve etkilendikleri/belleklerine kazınmış olan davranışlar önemli yaşamsal ayrıntılar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Geri dönüşüm işçilerinin geçinebilmek ve yaşama tutunmak adınasürdürmek durumunda kaldıkları bu faaliyetlere dayalı olarak; toplumsal etkileşim, çevresel gözlem ve inşa ettikleri belleğin -yaşamsal pratikler açısından- önemi nedir? Bu bağlamda; geri dönüşüm işçilerinin, toplumsal/çevresel yaşama yönelik psikososyal algı, tutum ve davranışlarının yaşamsal deneyimlerini çeşitli değişkenlere göre çözümlemek, çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklem alanı
Ankara’nın merkez Altındağ ve Çankaya ilçeleri, örneklem grubu ise, bu ilçelerde cadde, sokak ve çöp konteynerlerinden kâğıt ve karton toplayıcılığı yapan, Türkiye ve Afganistan uyruklu yirmi (20) geri dönüşüm
işçisinden oluşmaktadır. Araştırmanın verileri, katılımcılarla yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde elde edilmiştir. Katılımcıların çalışma alanları ve ikamet lokasyonları için mahalle sakinleri ve esnafların da aracılığıyla saha araştırmaları neticesinde geri dönüşüm işçileriyle irtibat sağlanmış, gerekli iletişim ve tanışma sonrasında, rızaları alınarak görüşmeler yapılmıştır. Araştırma verilerinin analizlerinde, katılımcıların özellikle sosyopolitik nedenlere bağlı olarak ekonomik ve psikososyal eksenli zorluklara ve dışlanmalara maruz
kaldıkları, şüphe, kaygı ve hatta korku duyulan bireyler olarak görüldükleri, aynı ortam ve çevrede bulunmaktan imtina eden kişiler olarak algılandıkları tespit edilmiştir. Dahası; iklimsel ve ekonomik zorlukların da etkisiyle, barınma ve standartlara uygun bir yaşam neredeyse olanaksız görünmektedir. Tüm bu olumsuzlukların bir
yansıması olarak, geri dönüşüm işçilerinin hem çalışma hayatıyla ilgili azim ve çabalarının sönümlendiği hem de aile bireyleri ve toplumsal ilişkilerde “damgalanma” hissine kapılarak, psikososyal açıdan bir çöküş ve ümitsizliğe kapıldıkları tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kâğıt/karton işçiliği, geri dönüşüm işçiliği, ötekileştirme, ayrışma, sosyal adalet, ayrımcılık
Abstract
A Research on the Lıfe Practıces of Recyclıng Workers: The Example of Ankara
Recycling refers to the reprocessing of wastes of various products consumed in daily life. One of these products is paper and cardboard waste. The recycling workers, who live on paper and cardboard collection practices, experience not only a material gain that they obtain as a product of an economic-oriented effort but also many axial situations and actions such as psychosocial, political and security…etc. In this context, the perceptions, attitudes and the effects/ effects of the recycling workers on the environment / society in which they are in contact, are displayed in the form of vital details. Depending on these activities where recycling workers are to survive and to live, what is the importance of social interaction, environmental observation and the memory that they build - in terms of life practices? In this context, the main purpose of the study is to analyze the life experiences of recycling workers according to various variables in terms of their psychosocial perceptions, attitudes and behaviors towards social/ environmental life. The sample area of the research contains such central districts of Ankara as Altındağ and Çankaya Ankara, as for the sample group, it is composed of twenty (20) recycling workers from Afghanistan and Turkey collecting paper and cardboard (waste paper and cardboard ingarbage containers) in these districts. The data of the study was obtained from face to face interviews with the participants. For the workplaces and residence locations of the participants, by means of neighborhood residents
and tradesmen, observations and researches recycling workers were contacted. After the necessary coordination, communication and acquaintances, their consent was received and interviews were made. In the analysis of the
research data, it was determined that the participants were exposed to economic and psychosocial difficulties andexclusion due to socio-political reasons and they were perceived as individuals who were suspected, feared and were considered as avoided people in the same environment. Moreover, due to the climatic and economic difficulties, it makes their lives almost impossible in order to meet the right of housing and standardized living conditions. As a reflection of all these negativities, it has been determined that recycling employees' perseverance and efforts in working life are diminished and they feel stigmatized in social relations, and they suffer from psychosocial collapse and despair.
Conference Presentations by Sait Güngördü
Eleştirel Jeopolitik: Yer Politikalarını Yeniden Okumak- Critical Geopolitics: Rereading Geo-Politics, 2019
ÖZ Yerküre politikası olarak tanımlanan jeopolitik, 20. yüzyıl küresel siyaset ve güç ilişkilerin... more ÖZ
Yerküre politikası olarak tanımlanan jeopolitik, 20. yüzyıl küresel siyaset ve güç ilişkilerinin şekillenmesinde etkin bir alt disiplin olarak ortaya çıkmıştır.
Kavramın ortaya çıkmasında temel ilke, yapısal güç ve iktidar odaklıdır. Bu bağlam üzerinden yerin politikası inşa edilir ve coğrafya kavramı işe koşulur.
Özellikle fiziki coğrafya unsurları ve güç üzerinden inşa edilen uluslararası ilişkiler ve alansal hâkimiyet yaklaşımları, dönemin siyaset bilimcileri ve
coğrafyacıların da katkısıyla, devletlerin savaş ve yıkım süreçlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Bu yıkıcı etkiler, özellikle ikinci dünya savaşı sonlarında
jeopolitiğin ‘entelektüel zehir’ ya da ‘şüpheli bilim’ olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Jeopolitik biliminin bu olumsuz sicil kaydı, coğrafyanın da ‘sabıkalı
bilim’ ya da ‘kanlı disiplin’ olarak yorumlanmasına ve disiplinin kimliğine dair şüphelerin artmasına neden olmuştur. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve
1991’de Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle çağdaş jeopolitik teoriler de bu etkilere paralel olarak şekillenmiştir. Özellikle 1970 ve 1980’lerde ortaya çıkan ve
mekânsal kalıpların siyaseti nasıl harekete geçirdiği ya da bu minvalde etkin aparatlar oluşturduklarıyla ilişkili yeni bir politik argüman üzerinden inşa edilen
‘eleştirel jeopolitik’ yaklaşım, sosyal bilim literatüründe geniş bir kabul görmüştür. Bu yaklaşımın esin kaynağı olarak başta Frankfurt Okulu olmak üzere;
Foucault, Said, Fanon, Lacoste ve Harvey gibi sosyal bilimcilerin etkinliği, eleştirel bilimin ve dolayısıyla eleştirel jeopolitik yaklaşımın da gelişmesine zemin
oluşturmuştur. Günümüzde Tuathail, Dalby, Dodds gibi coğrafyacıların çalışmalarıyla kuram, post-pozitivist söylemlerle jeopolitiği sorgular ve kendi
yaklaşımı üzerinden yeni bir jeopolitik okuması sunar. Bu çalışmanın amacı, yer politikalarının gelişimine dair güç ilişkilerinin ötesinde, sosyo-mekânsal
süreç ve örüntülerin tanımlanması ve eleştirel jeopolitik yaklaşımın nüvesine ilişkin nirengi bağlamların örnek çalışmalar üzerinden açıklanmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Jeopolitik, Eleştirel Jeopolitik, Eleştirel Teori, Coğrafya, Jeopolitik Dönüşüm.
ABSTRACT
Geopolitics, defined as the policy of the Earth, appeared as an effective sub-discipline in shaping global politics and power relations in the 20th century. The
basic principle in the appearance of the concept is focused on structural power and power. Through this context, the policy of the earth is built and the
concept of geography is applied. In particular, international relations and spatial dominance approaches built on physical geography elements and power
influenced the war and destruction processes of the states with the contribution of political scientists and geographers of the period. These devastating
effects, led to the geopolitics being called “intellectual poison ”or a questionable science, especially at the end of the second world war. This negative record
of geopolitical science has caused geography to be interpreted as “criminal science” or “bloody discipline and increased doubts about the identity of the
discipline. In particular, the geopolitical approach, which emerged in the 1970s and 1980s and was built on new political arguments related to how spatial
patterns mobilize politics or form effective apparatuses, has been widely accepted in the social science literature. Together with the fall of the Berlin Wall in
1989 and the dissolution of the Soviet Union in 1991, contemporary geopolitical theories have been shaped in parallel with these influences. As sources of
Inspiration, beginning with Frankfurt School, The activity of social scientists such as Foucault, Said, Fanon, Lacoste, Chomsky and Harvey has been the basis
for the development of critical science and thus critical geopolitical approach. Today, with the work of geographers such as Tuathail, Dalby and Dodds, the
theory questions classical geopolitics with post-positivist discourses and presents new geopolitical readings with different approaches.
Keywords: Geopolitics, Critical Geopolitics, Critical Theory, Geography, Geopolitics Transform.
A brief evaluation on the paradigm of anarchist geography, 2018
Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl so... more Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl sonra
Strabo (MÖ.64- MS.21), on yedi ciltlik “Geographika” adlı eseriyle, yer kürenin tasviri ve tarihsel özelliklerini
tanıtan, toplumların fiziki dünya ile olan ilişkilerini açıkladığı çalışmalar üretti. Strabon’dan günümüze coğrafya,
farklı bilim insanları tarafından farklı biçimlerde yorumlandı ve coğrafya bilgisi; toplumların yeni kıtalara
göçlerinden, sömürgeciliğe, endüstri devriminden siyasi ve teknik bilimlerden, teknolojik devrimlere kadar
birçok alanda önemli roller üstlendi. Bilim, teknik ve siyasi devrimlerde bir aygıt işlevi kazanan coğrafya ise bu
süreçler içerisinde evirilerek (nicel devrimden eleştirel ve hermeneutik evrimsel paradigmalara değin) kendi
devrimlerini oluşturdu. Tüm sosyal bilim alanlarında olduğu gibi, coğrafyada da, “mekân” kavramının farklı
açımlamalarıyla ortaya çıkan değişimler, disipline içkin yaklaşımların gelişmesine ve özellikle 1970’li yıllardan
itibaren çok paradigmalı bir coğrafya yazınının oluşmasına alan hazırladı. Siyaset biliminden ekonomiye,
felsefeden fen bilimlerine, tarihten sosyoloji ve sanat tarihine kadar birçok alanda yaşanan siyasal, teknik ve
bilimsel gelişmeler, coğrafya disiplinine de sirayet ederek, yeni yönelimleri beraberinde getirdi. 18. yy
ortalarından 20. yy başlarına kadar geçen süreçte, coğrafyanın bilimsel kimliğine içkin önem fark edilmiş ve
coğrafya tüm siyasal iktidarlar için önemli bir aygıt olmuştur. Siyasal iktidarlar için, tüm fiziki ve beşeri
varyantlardan sosyal mekanizmaların mekânsal üretimlerine kadar coğrafya, çok boyutlu siyasal ve
sosyokültürel mekânların üretimine hizmet eden bir aygıt olarak, sosyal bilimler alanındaki yerini almıştır. Tüm
bu dönüşümleri eleştirel bilim anlayışıyla sorgulayan yaklaşımlardan biri de Anarşist coğrafya yaklaşımıdır. 19.
yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Peter Kropotkin, Élisée Reclus ve 21. yüzyılda Simon Springer gibi
coğrafyacılar tarafından geliştirilen Anarşist coğrafya geleneği, radikal coğrafya pratiği içinde gelişerek dikkat
çekmiş ve çok paradigmalı coğrafya anlayışı içinde yer almıştır. Bu çalışmada, Anarşist paradigmanın
coğrafyadaki devrimlerle ilişkisi sorgulanmış, Anarşist coğrafyanın ortaya çıkışı ve gelişimi analiz edilmiştir.
Abstract
The term geography was first used by Eratosthenes (BC.276-194). Approximately two centuries later, Strabo
(BC.64 - 21AD), with his a seventeen-volume work titled "Geographika", produced works that explained the
historical features of the globe and explain the relations of societies with the physical world. Geography has been
interpreted in different ways by different scientists and the knowledge of geography took significant roles in
various fields from the migration of societies to new continents, from colonialism, from the industrial revolution
to political and technical sciences, to technological revolutions. The geography, which gained a function in
science, technical and political revolutions, evolved in these processes (from the quantitative revolution to the
critical and hermeneutical evolutionary paradigms) to form its own revolutions. As in all social sciences, in the
geography, the changes that emerged with the different explanations of the concept of the space paved the way
for the development of internal approaches related to the discipline and the formation of a geographical literature
with multi-paradigms, especially from the 1970s. Political, technical and scientific developments in many fields
ranging from political science to economics, from philosophy to science, from history to sociology and art
history have spread to the discipline of geography and brought new orientations. In the period from the mid-18th
century until the beginning of the 20th century, the importance of the scientific identity of the geography was
noticed and the geography became an important device for all political powers. Geography has taken its place in
the social sciences as a device that serves the production of multi-dimensional political and sociocultural spacesfor political powers, from all physical and human variants to the spatial production of social mechanisms. One of
the approaches that question all these transformations with the understanding of critical science is the anarchist
geographical approach. Anarchist geography tradition developed by geographers such as Peter Kropotkin, Élisée
Reclus in the late twentieth and the beginning of the 20th century and by Simon Springer in the 21st century,
attracted attention by developing in the practice of radical geography and took part in the understanding of a very
paradigmatic geography. In this study, the relationship between the anarchist paradigm and the revolutions of the
geography is questioned and the emergence and development of the anarchist geography is analyzed.
Yeni yoksulluk ya da kentsel yoksulluk kavramı, başta ekonomik olmak üzere, gündelik yaşama dair ... more Yeni yoksulluk ya da kentsel yoksulluk kavramı, başta ekonomik olmak üzere, gündelik yaşama dair çeşitli sosyomekânsal paylaşımlardan yararlanamayan insanların dezavantajlılık durumlarını içermektedir. Kentsel yaşam pratiğinde; refah, adalet ve temsiliyetten mahrum kalmış bu dezavantajlı insanların önemli paydaşlarından biri de atık toplayıcılarıdır. Bu bağlamda, ilgili çalışmada, atık emekçilerinin gündelik yaşamda karşılaştıkları zorlukların neler olduğu, kente dair deneyim ve aidiyetlerine ilişkin ne tür yansımalar ve psikososyal etkilerin geliştiği ile ilgili sorulara cevaplar aranmıştır. Araştırmanın evreni Ankara'nın üç (3) metropol ilçesi (Altındağ, Çankaya ve Keçiören); örneklem grubu ise, bu ilçelerde atık toplayarak yaşama tutunan yetmiş (70) atık emekçisinden oluşmaktadır. Nitel araştırma tekniklerinden yüzyüze görüşme şeklinde gerçekleştirilen çalışmada elde edilen veriler, betimsel ve içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, atık emekçilerinin kentsel yoksulluğu, gündelik yaşama dair sosyomekânsal ilişkilerinde de deneyimledikleri tespit edilmiştir. Yeni yoksulluk kavramının ürettiği marjinallik, kentsel mekânla ilişki kuramama, dışlanma ve damgalanma gibi birtakım mekânsal ve psikososyal örselenmelerin geliştiği belirlenmiştir. Çalışmada, atık emekçilerinin karşılaştığı çoklu dezavantajlılık durumuna çözüm üretmek adına, geri dönüşüm sektörüne nasıl dâhil olabileceklerine ilişkin çeşitli önerilere yer verilmiştir.
Otoriterliğin İdeolojisi Olarak Faşizm ve Coğrafya
Eleştirel Jeopolitik: Yer Politikalarını Yeniden Okumak
ANARŞİST COĞRAFYA PARADİGMASI ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME// A brief evaluation on the paradigm of anarchist geography, 2018
Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl so... more Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl sonra Strabo (MÖ.64- MS.21), on yedi ciltlik “Geographika” adlı eseriyle, yer kürenin tasviri ve tarihsel özelliklerini tanıtan, toplumların fiziki dünya ile olan ilişkilerini açıkladığı çalışmalar üretti. Strabon’dan günümüze coğrafya, farklı bilim insanları tarafından farklı biçimlerde yorumlandı ve coğrafya bilgisi; toplumların yeni kıtalara göçlerinden, sömürgeciliğe, endüstri devriminden siyasi ve teknik bilimlerden, teknolojik devrimlere kadar birçok alanda önemli roller üstlendi. Bilim, teknik ve siyasi devrimlerde bir aygıt işlevi kazanan coğrafya ise bu süreçler içerisinde evirilerek (nicel devrimden eleştirel ve hermeneutik evrimsel paradigmalara değin) kendi devrimlerini oluşturdu. Tüm sosyal bilim alanlarında olduğu gibi, coğrafyada da, “mekân” kavramının farklı açımlamalarıyla ortaya çıkan değişimler, disipline içkin yaklaşımların gelişmesine ve özellikle 1970’li yıllardan itibaren çok paradigmalı bir coğrafya yazınının oluşmasına alan hazırladı. Siyaset biliminden ekonomiye, felsefeden fen bilimlerine, tarihten sosyoloji ve sanat tarihine kadar birçok alanda yaşanan siyasal, teknik ve bilimsel gelişmeler, coğrafya disiplinine de sirayet ederek, yeni yönelimleri beraberinde getirdi. 18. yy ortalarından 20. yy başlarına kadar geçen süreçte, coğrafyanın bilimsel kimliğine içkin önem fark edilmiş ve coğrafya tüm siyasal iktidarlar için önemli bir aygıt olmuştur. Siyasal iktidarlar için, tüm fiziki ve beşeri varyantlardan sosyal mekanizmaların mekânsal üretimlerine kadar coğrafya, çok boyutlu siyasal ve sosyokültürel mekânların üretimine hizmet eden bir aygıt olarak, sosyal bilimler alanındaki yerini almıştır. Tüm bu dönüşümleri eleştirel bilim anlayışıyla sorgulayan yaklaşımlardan biri de Anarşist coğrafya yaklaşımıdır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Peter Kropotkin, Élisée Reclus ve 21. yüzyılda Simon Springer gibi coğrafyacılar tarafından geliştirilen Anarşist coğrafya geleneği, radikal coğrafya pratiği içinde gelişerek dikkat çekmiş ve çok paradigmalı coğrafya anlayışı içinde yer almıştır. Bu çalışmada, Anarşist paradigmanıncoğrafyadaki devrimlerle ilişkisi sorgulanmış, Anarşist coğrafyanın ortaya çıkışı ve gelişimi analiz edilmiştir.
Abstract
The term geography was first used by Eratosthenes (BC.276-194). Approximately two centuries later, Strabo (BC.64 - 21AD), with his a seventeen-volume work titled "Geographika", produced works that explained the historical features of the globe and explain the relations of societies with the physical world. Geography has been interpreted in different ways by different scientists and the knowledge of geography took significant roles in various fields from the migration of societies to new continents, from colonialism, from the industrial revolution to political and technical sciences, to technological revolutions. The geography, which gained a function in science, technical and political revolutions, evolved in these processes (from the quantitative revolution to the critical and hermeneutical evolutionary paradigms) to form its own revolutions. As in all social sciences, in the geography, the changes that emerged with the different explanations of the concept of the space paved the way for the development of internal approaches related to the discipline and the formation of a geographical literature with multi-paradigms, especially from the 1970s. Political, technical and scientific developments in many fields ranging from political science to economics, from philosophy to science, from history to sociology and art history have spread to the discipline of geography and brought new orientations. In the period from the mid-18th century until the beginning of the 20th century, the importance of the scientific identity of the geography was noticed and the geography became an important device for all political powers. Geography has taken its place in the social sciences as a device that serves the production of multi-dimensional political and sociocultural spacesfor political powers, from all physical and human variants to the spatial production of social mechanisms. One of the approaches that question all these transformations with the understanding of critical science is the anarchist geographical approach. Anarchist geography tradition developed by geographers such as Peter Kropotkin, Élisée Reclus in the late twentieth and the beginning of the 20th century and by Simon Springer in the 21st century, attracted attention by developing in the practice of radical geography and took part in the understanding of a very paradigmatic geography. In this study, the relationship between the anarchist paradigm and the revolutions of the geography is questioned and the emergence and development of the anarchist geography is analyzed.
Geri Donusum Iscilerinin Yasamsal Pratikleri, 2018
Geri dönüşüm, gündelik yaşamda tüketilen çeşitli fabrikasyon mamullerine ait atıkların yeniden iş... more Geri dönüşüm, gündelik yaşamda tüketilen çeşitli fabrikasyon mamullerine ait atıkların yeniden işlenmesi ve üretime kazandırılmasını ifade eder. Bu mamullerin bir türü de kâğıt ve karton atıklardır. Kâğıt ve karton toplama pratikleriyle yaşamlarını sürdüren “geri dönüşüm işçileri” sadece ekonomik eksenli bir çabanın ürünü olarak elde ettikleri bir maddi kazanımın değil, aynı zamanda psikososyal, siyasal, güvenlik vb. birçok eksenli durum ve eylemleri de deneyimlemektedirler. Bu bağlamda; geri dönüşüm işçilerinin temas halinde oldukları çevreye/topluma ilişkin algı, tutum ve etkilendikleri/belleklerine kazınmış olan davranışlar önemli yaşamsal ayrıntılar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Geri dönüşüm işçilerinin geçinebilmek ve yaşama tutunmak adınasürdürmek durumunda kaldıkları bu faaliyetlere dayalı olarak; toplumsal etkileşim, çevresel gözlem ve inşa ettikleri belleğin -yaşamsal pratikler açısından- önemi nedir? Bu bağlamda; geri dönüşüm işçilerinin, toplumsal/çevresel yaşama yönelik psikososyal algı, tutum ve davranışlarının yaşamsal deneyimlerini çeşitli değişkenlere göre çözümlemek, çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklem alanı
Ankara’nın merkez Altındağ ve Çankaya ilçeleri, örneklem grubu ise, bu ilçelerde cadde, sokak ve çöp konteynerlerinden kâğıt ve karton toplayıcılığı yapan, Türkiye ve Afganistan uyruklu yirmi (20) geri dönüşüm
işçisinden oluşmaktadır. Araştırmanın verileri, katılımcılarla yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde elde edilmiştir. Katılımcıların çalışma alanları ve ikamet lokasyonları için mahalle sakinleri ve esnafların da aracılığıyla saha araştırmaları neticesinde geri dönüşüm işçileriyle irtibat sağlanmış, gerekli iletişim ve tanışma sonrasında, rızaları alınarak görüşmeler yapılmıştır. Araştırma verilerinin analizlerinde, katılımcıların özellikle sosyopolitik nedenlere bağlı olarak ekonomik ve psikososyal eksenli zorluklara ve dışlanmalara maruz
kaldıkları, şüphe, kaygı ve hatta korku duyulan bireyler olarak görüldükleri, aynı ortam ve çevrede bulunmaktan imtina eden kişiler olarak algılandıkları tespit edilmiştir. Dahası; iklimsel ve ekonomik zorlukların da etkisiyle, barınma ve standartlara uygun bir yaşam neredeyse olanaksız görünmektedir. Tüm bu olumsuzlukların bir
yansıması olarak, geri dönüşüm işçilerinin hem çalışma hayatıyla ilgili azim ve çabalarının sönümlendiği hem de aile bireyleri ve toplumsal ilişkilerde “damgalanma” hissine kapılarak, psikososyal açıdan bir çöküş ve ümitsizliğe kapıldıkları tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kâğıt/karton işçiliği, geri dönüşüm işçiliği, ötekileştirme, ayrışma, sosyal adalet, ayrımcılık
Abstract
A Research on the Lıfe Practıces of Recyclıng Workers: The Example of Ankara
Recycling refers to the reprocessing of wastes of various products consumed in daily life. One of these products is paper and cardboard waste. The recycling workers, who live on paper and cardboard collection practices, experience not only a material gain that they obtain as a product of an economic-oriented effort but also many axial situations and actions such as psychosocial, political and security…etc. In this context, the perceptions, attitudes and the effects/ effects of the recycling workers on the environment / society in which they are in contact, are displayed in the form of vital details. Depending on these activities where recycling workers are to survive and to live, what is the importance of social interaction, environmental observation and the memory that they build - in terms of life practices? In this context, the main purpose of the study is to analyze the life experiences of recycling workers according to various variables in terms of their psychosocial perceptions, attitudes and behaviors towards social/ environmental life. The sample area of the research contains such central districts of Ankara as Altındağ and Çankaya Ankara, as for the sample group, it is composed of twenty (20) recycling workers from Afghanistan and Turkey collecting paper and cardboard (waste paper and cardboard ingarbage containers) in these districts. The data of the study was obtained from face to face interviews with the participants. For the workplaces and residence locations of the participants, by means of neighborhood residents
and tradesmen, observations and researches recycling workers were contacted. After the necessary coordination, communication and acquaintances, their consent was received and interviews were made. In the analysis of the
research data, it was determined that the participants were exposed to economic and psychosocial difficulties andexclusion due to socio-political reasons and they were perceived as individuals who were suspected, feared and were considered as avoided people in the same environment. Moreover, due to the climatic and economic difficulties, it makes their lives almost impossible in order to meet the right of housing and standardized living conditions. As a reflection of all these negativities, it has been determined that recycling employees' perseverance and efforts in working life are diminished and they feel stigmatized in social relations, and they suffer from psychosocial collapse and despair.
Eleştirel Jeopolitik: Yer Politikalarını Yeniden Okumak- Critical Geopolitics: Rereading Geo-Politics, 2019
ÖZ Yerküre politikası olarak tanımlanan jeopolitik, 20. yüzyıl küresel siyaset ve güç ilişkilerin... more ÖZ
Yerküre politikası olarak tanımlanan jeopolitik, 20. yüzyıl küresel siyaset ve güç ilişkilerinin şekillenmesinde etkin bir alt disiplin olarak ortaya çıkmıştır.
Kavramın ortaya çıkmasında temel ilke, yapısal güç ve iktidar odaklıdır. Bu bağlam üzerinden yerin politikası inşa edilir ve coğrafya kavramı işe koşulur.
Özellikle fiziki coğrafya unsurları ve güç üzerinden inşa edilen uluslararası ilişkiler ve alansal hâkimiyet yaklaşımları, dönemin siyaset bilimcileri ve
coğrafyacıların da katkısıyla, devletlerin savaş ve yıkım süreçlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Bu yıkıcı etkiler, özellikle ikinci dünya savaşı sonlarında
jeopolitiğin ‘entelektüel zehir’ ya da ‘şüpheli bilim’ olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Jeopolitik biliminin bu olumsuz sicil kaydı, coğrafyanın da ‘sabıkalı
bilim’ ya da ‘kanlı disiplin’ olarak yorumlanmasına ve disiplinin kimliğine dair şüphelerin artmasına neden olmuştur. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve
1991’de Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle çağdaş jeopolitik teoriler de bu etkilere paralel olarak şekillenmiştir. Özellikle 1970 ve 1980’lerde ortaya çıkan ve
mekânsal kalıpların siyaseti nasıl harekete geçirdiği ya da bu minvalde etkin aparatlar oluşturduklarıyla ilişkili yeni bir politik argüman üzerinden inşa edilen
‘eleştirel jeopolitik’ yaklaşım, sosyal bilim literatüründe geniş bir kabul görmüştür. Bu yaklaşımın esin kaynağı olarak başta Frankfurt Okulu olmak üzere;
Foucault, Said, Fanon, Lacoste ve Harvey gibi sosyal bilimcilerin etkinliği, eleştirel bilimin ve dolayısıyla eleştirel jeopolitik yaklaşımın da gelişmesine zemin
oluşturmuştur. Günümüzde Tuathail, Dalby, Dodds gibi coğrafyacıların çalışmalarıyla kuram, post-pozitivist söylemlerle jeopolitiği sorgular ve kendi
yaklaşımı üzerinden yeni bir jeopolitik okuması sunar. Bu çalışmanın amacı, yer politikalarının gelişimine dair güç ilişkilerinin ötesinde, sosyo-mekânsal
süreç ve örüntülerin tanımlanması ve eleştirel jeopolitik yaklaşımın nüvesine ilişkin nirengi bağlamların örnek çalışmalar üzerinden açıklanmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Jeopolitik, Eleştirel Jeopolitik, Eleştirel Teori, Coğrafya, Jeopolitik Dönüşüm.
ABSTRACT
Geopolitics, defined as the policy of the Earth, appeared as an effective sub-discipline in shaping global politics and power relations in the 20th century. The
basic principle in the appearance of the concept is focused on structural power and power. Through this context, the policy of the earth is built and the
concept of geography is applied. In particular, international relations and spatial dominance approaches built on physical geography elements and power
influenced the war and destruction processes of the states with the contribution of political scientists and geographers of the period. These devastating
effects, led to the geopolitics being called “intellectual poison ”or a questionable science, especially at the end of the second world war. This negative record
of geopolitical science has caused geography to be interpreted as “criminal science” or “bloody discipline and increased doubts about the identity of the
discipline. In particular, the geopolitical approach, which emerged in the 1970s and 1980s and was built on new political arguments related to how spatial
patterns mobilize politics or form effective apparatuses, has been widely accepted in the social science literature. Together with the fall of the Berlin Wall in
1989 and the dissolution of the Soviet Union in 1991, contemporary geopolitical theories have been shaped in parallel with these influences. As sources of
Inspiration, beginning with Frankfurt School, The activity of social scientists such as Foucault, Said, Fanon, Lacoste, Chomsky and Harvey has been the basis
for the development of critical science and thus critical geopolitical approach. Today, with the work of geographers such as Tuathail, Dalby and Dodds, the
theory questions classical geopolitics with post-positivist discourses and presents new geopolitical readings with different approaches.
Keywords: Geopolitics, Critical Geopolitics, Critical Theory, Geography, Geopolitics Transform.
A brief evaluation on the paradigm of anarchist geography, 2018
Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl so... more Coğrafya terimi ilk kez Eratosthenes (M.Ö. 276-194) tarafından kullanıldı. Yaklaşık iki yüzyıl sonra
Strabo (MÖ.64- MS.21), on yedi ciltlik “Geographika” adlı eseriyle, yer kürenin tasviri ve tarihsel özelliklerini
tanıtan, toplumların fiziki dünya ile olan ilişkilerini açıkladığı çalışmalar üretti. Strabon’dan günümüze coğrafya,
farklı bilim insanları tarafından farklı biçimlerde yorumlandı ve coğrafya bilgisi; toplumların yeni kıtalara
göçlerinden, sömürgeciliğe, endüstri devriminden siyasi ve teknik bilimlerden, teknolojik devrimlere kadar
birçok alanda önemli roller üstlendi. Bilim, teknik ve siyasi devrimlerde bir aygıt işlevi kazanan coğrafya ise bu
süreçler içerisinde evirilerek (nicel devrimden eleştirel ve hermeneutik evrimsel paradigmalara değin) kendi
devrimlerini oluşturdu. Tüm sosyal bilim alanlarında olduğu gibi, coğrafyada da, “mekân” kavramının farklı
açımlamalarıyla ortaya çıkan değişimler, disipline içkin yaklaşımların gelişmesine ve özellikle 1970’li yıllardan
itibaren çok paradigmalı bir coğrafya yazınının oluşmasına alan hazırladı. Siyaset biliminden ekonomiye,
felsefeden fen bilimlerine, tarihten sosyoloji ve sanat tarihine kadar birçok alanda yaşanan siyasal, teknik ve
bilimsel gelişmeler, coğrafya disiplinine de sirayet ederek, yeni yönelimleri beraberinde getirdi. 18. yy
ortalarından 20. yy başlarına kadar geçen süreçte, coğrafyanın bilimsel kimliğine içkin önem fark edilmiş ve
coğrafya tüm siyasal iktidarlar için önemli bir aygıt olmuştur. Siyasal iktidarlar için, tüm fiziki ve beşeri
varyantlardan sosyal mekanizmaların mekânsal üretimlerine kadar coğrafya, çok boyutlu siyasal ve
sosyokültürel mekânların üretimine hizmet eden bir aygıt olarak, sosyal bilimler alanındaki yerini almıştır. Tüm
bu dönüşümleri eleştirel bilim anlayışıyla sorgulayan yaklaşımlardan biri de Anarşist coğrafya yaklaşımıdır. 19.
yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, Peter Kropotkin, Élisée Reclus ve 21. yüzyılda Simon Springer gibi
coğrafyacılar tarafından geliştirilen Anarşist coğrafya geleneği, radikal coğrafya pratiği içinde gelişerek dikkat
çekmiş ve çok paradigmalı coğrafya anlayışı içinde yer almıştır. Bu çalışmada, Anarşist paradigmanın
coğrafyadaki devrimlerle ilişkisi sorgulanmış, Anarşist coğrafyanın ortaya çıkışı ve gelişimi analiz edilmiştir.
Abstract
The term geography was first used by Eratosthenes (BC.276-194). Approximately two centuries later, Strabo
(BC.64 - 21AD), with his a seventeen-volume work titled "Geographika", produced works that explained the
historical features of the globe and explain the relations of societies with the physical world. Geography has been
interpreted in different ways by different scientists and the knowledge of geography took significant roles in
various fields from the migration of societies to new continents, from colonialism, from the industrial revolution
to political and technical sciences, to technological revolutions. The geography, which gained a function in
science, technical and political revolutions, evolved in these processes (from the quantitative revolution to the
critical and hermeneutical evolutionary paradigms) to form its own revolutions. As in all social sciences, in the
geography, the changes that emerged with the different explanations of the concept of the space paved the way
for the development of internal approaches related to the discipline and the formation of a geographical literature
with multi-paradigms, especially from the 1970s. Political, technical and scientific developments in many fields
ranging from political science to economics, from philosophy to science, from history to sociology and art
history have spread to the discipline of geography and brought new orientations. In the period from the mid-18th
century until the beginning of the 20th century, the importance of the scientific identity of the geography was
noticed and the geography became an important device for all political powers. Geography has taken its place in
the social sciences as a device that serves the production of multi-dimensional political and sociocultural spacesfor political powers, from all physical and human variants to the spatial production of social mechanisms. One of
the approaches that question all these transformations with the understanding of critical science is the anarchist
geographical approach. Anarchist geography tradition developed by geographers such as Peter Kropotkin, Élisée
Reclus in the late twentieth and the beginning of the 20th century and by Simon Springer in the 21st century,
attracted attention by developing in the practice of radical geography and took part in the understanding of a very
paradigmatic geography. In this study, the relationship between the anarchist paradigm and the revolutions of the
geography is questioned and the emergence and development of the anarchist geography is analyzed.