Zübeyr Yıldırım | Antalya Bilim University (original) (raw)
Books by Zübeyr Yıldırım
Danıştay Kanun Yararına Temyiz Kararları (1984-2014), 2014
Olağanüstü kanun yolları arasında kabul edilen kanun yararına temyiz, 2577 sayılı İdari Yargılama... more Olağanüstü kanun yolları arasında kabul edilen kanun yararına temyiz, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun -Kanun Yararına Temyiz- kenar başlıklı 51. maddesinde düzenlenmiştir.
Madde hükmü şu şekildedir:
Kanun yararına temyiz :
Madde 51 1. İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
3. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete'de yayımlanır.
Bu kanun yolunun kabul ediliş amacı; yürürlükteki hukukun ülke düzeyinde birlik içinde uygulanmasını sağlamaktır . Diğer bir ifadeyle kanun yararına temyiz ile usul ve esasa ilişkin hukuk kurallarının içtihat birliğine uygun olarak uygulanması ve daha sonraki benzer davalarda mahkemelerin aynı hukuki yanlışlığı yapmalarının önlenmesi amaçlanmaktadır .
İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararların kanun yararına temyizinin istenebilmesi için, bu kararların niteliği bakımından -yürürlükteki hukuka aykırı- bir sonucu ifade etmesi, diğer bir deyimle nihai hükmün tartışmasının yapılmasını gerektirecek nitelikte bir hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir .
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde kanun yararına temyiz sebepleri, temyiz sebepleri kadar geniş bir şekilde düzenlenmediği gibi kanun yararına temyiz edilebilecek kararlar da sınırlı olarak sayılmıştır. Temyiz sebepleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde üç bent halinde sayılmış ve -görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması-, -hukuka aykırı bir karar verilmesi- ve -usul hükümlerine uyulmamış olunması- bozma sebebi olarak kabul edilmiştir. Kanun yararına temyiz sebepleri ise, kanunda temyiz sebepleri kadar geniş bir şekilde düzenlenmemiştir. Temyiz sebepleri arasında yer alan -hukuka aykırılık- kanun yararına temyizde tek sebep kabul edilmiş olup, usul ve esas hükümlerine uyulmamış olmasının kanun yararına temyiz nedeni oluşturabilmesi için yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucun karar haline gelmiş olması gereklidir . Yargılamada usul hükümlerine riayet edilmemiş olması, ancak hukuka aykırı bir sonucun karar haline gelmesi durumunda, kanun yararına temyiz sebebi olabilir. Yoksa mücerret usul hükümlerine uyulmamış olması tek başına kanun yararına temyiz sebebi olarak yeterli değildir .
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde, Danıştay’ın inceleme yetkisi, sadece ileri sürülen temyiz sebepleri ile sınırlandırılmamıştır. Kanun yararına temyiz isteminin; yanlış bir yargısal içtihadın yerleşmesini önleme amacı gözönüne alındığında, ileri sürülmeyen başka bir temyiz sebebinin bulunması halinde kararın hukuka uygunluğu, bu sebep yönünden de incelenebilecektir .
Aynı maddede, -kesin olarak verilen- kararların da kanun yararına temyiz olunacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kanun yararına temyiz müessesesinin hukuka aykırı yargı kararıyla bozulan hukuk düzeninin onarılması ve ülkede hukuk ve uygulama birliğinin sağlanması amacı göz önünde bulundurulduğunda, bu amacın doğal sonucu olarak, verildiği anda kesin olan kararlar ile temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş olan kararlar, yürürlükteki hukuka aykırı sonuç ifade etmesi nedeniyle, çözümlenmiş olan uyuşmazlığa etkili olmamak üzere kanun yararına bozulabilmektedir .
Elinizdeki çalışmada, kanun yararına temyiz kararları, 1980'den 2014 ortasına kadar taranmış ve bu süreçte toplam 30 yıllık karar birikimi bir araya toplanarak okuyucunun istifadesine sunulmuştur. Her karar için özet çıkarılmış, karara ilişkin künye bilgileri-anahtar kelimeler hazırlanmış ve kararların tam metinleri -yayınlandıkları tarih esas alınarak- sıralanmıştır. Karar metinlerinde geçen kamu kuruluşlarının isimleri olduğu gibi bırakılmışsa da diğer gerçek ve tüzel kişi isimleri, (. . . ) şeklinde gizlenmiştir. Karar metinleri, Resmi Gazete'de basıldığı haliyle aynen bu çalışmaya alınmıştır. Dolayısıyla kararlarda rastlanacak yazım yanlışlarına da dokunulmadığı önemle belirtilmelidir. Aynı tarihte verilen birden fazla aynı içerikte karar varsa çalışmada bunların sadece bir tanesine yer verilmiş, diğerlerinin künyesi, dipnotta yazılmakla yetinilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise tüm kararlara ilişkin -alfabetik sırasıyla- kavramların, -kararlarda bahsi geçen- kanunların indeksleriyle birlikte yıl yıl ne kadar karar verildiğine ilişkin bir tablo eklenmesi uygun görülmüştür.
Kanun yararına temyiz kararlarını bir araya toplayan bu kapsamlı eserin faydalı olması temennisiyle.
Yayınevi adresi:
https://www.adaletyayinevi.com.tr/9786051464947
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤... more Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r. ‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
"Türk vergi sisteminin daha çağdaş bir hale getirilmesi ve ihtiyaçlara cevap verebilmesi adına ya... more "Türk vergi sisteminin daha çağdaş bir hale getirilmesi ve ihtiyaçlara cevap verebilmesi adına yapılan 1949 reformlarından biri de Vergi Usul Kanunu’nun kabul edilmesidir. Pişmanlık ve ıslah kurumu da bu kanunun bir parçası olarak çağını aşan bir müsamaha anlayışıyla yürürlüğe konulmuştur. Yürürlüğe girmesini izleyen tarihten bugüne kadar geçen sürede bu hukukî müessese hakkında hem teoriye hem de uygulamaya yönelik olarak bir çok tartışma yapılmış, üzerinde çalışma yapılması gerekmiştir. Konu hakkında (2010 yılı itibarıyla YÖK kayıtlarına göre) daha önceden yazılmış sadece iki yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Bunların dışında az sayıda özgün makalenin yanında çok sayıda ve bir çok noktada birbirini tekrar eden makale yazılmıştır. Pişmanlık ve ıslaha, vergi hukuku üzerine basılan kitaplarda yer verilmekle birlikte konuyu ele alan yalnızca bir iki monografik eser mevcuttur. Sunumunu yapmış olduğumuz bu tez çalışması hem bir doktora çalışması olması bakımından hem de geniş kapsamı bakımından Türk vergi hukuku yazınında ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Eserin iki bölümden oluşması uygun görülmüştür. Birinci bölümde, vergi sisteminin pişmanlık ve ıslahın oluşumuna zemin hazırlayan şartlarından bahsedilmiş, bunun ardından kurumla ilgili üzerinde çok fazla tartışma yapılan hukukî nitelik konusu irdelenmiştir. Konunun ceza hukuku teorisindeki temellerine inilerek buradan tutarlı bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Pişmanlık ve ıslahın amaçlarından sonra bu kurumun vergi uyuşmazlıklarının idarî bir çözüm yolu olup olmadığı yönündeki görüşler sorgulanmıştır. Pişmanlık ve ıslah kurumunun hukukî niteliğiyle ilgili saptamalarda temel olarak kıyaslandığı ya da aynı kefede tutulduğu başka hukukî kurumlarla karşılaştırması yapıldıktan sonra mükellef hakları ve kayıtdışı ekonomi gibi farklı konularda tespitler yapılmıştır. İlk bölüm, pişmanlık ve ıslah hakkındaki olumlu ve olumsuz görüşler ve karşılaştırmalı hukuk bilgileri verilerek sonlandırılmıştır.
İkinci bölüm, pişmanlık ve ıslahın uygulamasına ayrılmıştır. Tarihsel gelişim seyri hakkında yapılan detaylı bilgilendirmeden sonra VUK 371. madde hükmünün hangi vergiler ve hangi vergi cezaları üzerinde etkili olduğu konusu işlenmiştir. Pişmanlık ve ıslaha ilişkin 2008-2009 yıllarına ait çeşitli sayısal veriler de ilgili başlıklar altına tablolar halinde eklenmiştir. Bundan sonraki kısımlarda ise pişmanlık talebinin geçerli sayılabilmesi için gereken kanunî şartlar ve başvurudan sonra usulün nasıl işlediği yargı ve doktrin içtihatlarıyla birlikte detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Çalışmanın sonuç bölümünde ise pişmanlık ve ıslah kurumu hakkında ulaşılan sonuçlar tek tek sıralanmıştır."
Papers by Zübeyr Yıldırım
Sosyoekonomi Journal, Jun 1, 2008
Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Rep... more Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics, countries governed by central planned economy preferred market economy. This preference led to a transition process for economies of countries. The countries in this process are called "transition economies". The countries in the transition process faced various macroeconomical problems due to such structural factors as social, political and economical disagreements. This study focuses on the problem of budget deficit and on its causes in transition economies. Among the East European countries, Poland and, among the Central Asia countries, Kyrgyzstan was chosen for the study as they represent transition economies. The criterion for this choice was that both countries play a leading role in their regions as they have carried out the necessary financial reforms. Among the most important causes of this problem in transitional economies are financial structural differences found in two different economical systems. Such factors as the lack of sources in transition economies, the lack of experiences in market economy, economical and financial structural problems, and as the increasing and leading role of the country in the new process cause various economical and financial problems, especially deficit in the budget.
Vergi, kökleri eski çağlara uzanan bir kavramdır. Bununla birlikte, devlet harcamalarının düz... more Vergi, kökleri eski çağlara uzanan bir kavramdır. Bununla birlikte, devlet harcamalarının düzenli vergilerle nanse edilmesi anlamında modern bir kavram olarak vergi devletinin ortaya çıkışı uzun bir tarihsel süreç sonunda gerçek- leşmiştir. Schumpeter, Avrupa’da vergi devletinin ortaya çıkışında Türk akınlarının önemli bir etkisi olduğunu öne sürmüştür. Vergi bir uygarlık kurumu olarak nansal bir araç olmanın ötesinde tarihi, sosyolojik ve kültürel boyutlara da sahiptir. Bu yönüyle İslam uygarlığı açısından da vergilendirme olgusunun incelenmesine ihtiyaç vardır.
Bireysel emeklilik sistemi hakkında düzenlemeler getiren ve 29.06.2012 tarihinde yayımlanan kanun... more Bireysel emeklilik sistemi hakkında düzenlemeler getiren ve 29.06.2012 tarihinde yayımlanan kanunla birlikte vergi idaresinin, kanunilik ilkesine aykırı bir uygulaması ortadan kaldırılmıştır. Bu uygulamaya dayanarak daha önce haksız şekilde fazladan tahsil edilen vergiler de mükelleflere iade edilmeye başlanmıştır.
Konu hakkında idare aleyhinde verilen çok sayıda mahkeme kararına rağmen vergi idaresinin uygulamaya aynı şekilde devam etmesi ciddi eleştiriler almıştır. Bunun yanında menkul sermaye iratlarının nasıl vergilendirileceği açıkça düzenlenmişken vergi idaresinin fazladan vergi tahsil etmeyi sürdürmesi, mükellefin idareye olan güvenini zedelemiştir. Açılan çok sayıda dava nedeniyle mahkemelerin işyükü gereksiz şekilde artmıştır. Kanun değişikliği sonrasında ise vergi idaresine yapılan aşırı düzeydeki iade başvurusu, konuyla görevli vergi dairelerini belirli bir süre yoğun çalışmaya zorlamıştır. Elinizdeki çalışmada, değişiklik sürecinin detayları anlatılmakta, ayrıca konu, temel vergileme ilkeleri açısından da irdelenerek bir daha benzer sıkıntıların yaşanmaması için çözüm önerileri getirilmektedir.
***
With the law which was proclaimed on 29.06.2012 and which brought about new regulations regarding the private pension system, an unlawful application by the tax administration was abolished. Depending on this application, the taxes unduly surcharged previously were paid back to the taxpayers.
Despite a number of related court judgments against the tax administration, the application maintained by the tax administration was seriously criticized. In addition, while it was clearly determined how to tax the returns on stocks and bonds, the fact that the tax administration kept collecting additional taxes damaged the taxpayers’ confidence in the tax administration. Due to a number of court cases opened, the workload of courts increased unnecessarily. Following the law amendment, the extreme number of applications to the tax administration for tax returns forced the tax offices in charge to work hard for a certain period of time. The present study mentions the details of the amendment process. In the study, focusing on the subject from the perspective of the basic taxation principles, suggested solutions were put forward in order to avoid similar future problems.
In modern tax systems, the principle of declaration is of great significance for the calculation ... more In modern tax systems, the principle of declaration is of great significance for the calculation of the tax to be paid by taxpayers. In order to achieve the effectiveness of the principle of declaration based on the fact that it is the taxpayer who best knows the issues necessary for tax calculation, there should be certain points in terms of both the tax administration and the taxpayer. That is, the taxpayer is supposed to be credible and honest in his or her tax declaration, and the tax administration is expected to do its best inspecting the responsibilities of the taxpayers and to pay attention to the justice of taxation and the tax equity. In this article, the basic features that both tax debtors and creditors will be examined for the sake of the tax-declaration system.
Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Rep... more Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics, countries governed by central planned economy preferred market economy. This preference led to a transition process for economies of countries. The countries in this process are called “transition economies”. The countries in the transition process faced various macro-economical problems due to such structural factors as social, political and economical disagreements.
This study focuses on the problem of budget deficit and on its causes in transition economies. Among the East European countries, Poland and, among the Central Asia countries, Kyrgyzstan were chosen for the study as they represent transition economies. The criterion for this choice was that both countries play a leading role in their regions as they have carried out the necessary financial reforms. Among the most important causes of this problem in transitional economies are financial structural differences found in two different economical systems. Such factors as the lack of sources in transition economies, the lack of experiences in market economy, economical and financial structural problems, and as the increasing and leading role of the country in the new process cause various economical and financial problems, especially deficit in the budget.
Book Reviews by Zübeyr Yıldırım
1951'de hesap uzman yardımcısı olarak İstanbul'da işe başlayan Arslan Başer Kafaoğlu, Varlık Verg... more 1951'de hesap uzman yardımcısı olarak İstanbul'da işe başlayan Arslan Başer Kafaoğlu, Varlık Vergisi'ni uygulayan kadroda yer almasa da bu kadro ile teşrik-i mesaisi olmuş bir maliyeci. Varlık Vergisi Gerçeği isimli kitabının ilk baskısı, 2002 başında yapılmış. Satır aralarından anladığımız üzere 1999'da gösterime giren ve aynı adlı romandan sinemaya uyarlanan Salkım Hanımın Taneleri'nin, vergi ve azınlıklar üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdiği bir ortamda, yazar da konuyu, maliyeci gözüyle, resmin tamamını görmeye yarayacak bir anlayışla, özellikle Toprak Mahsulleri Vergisi üzerine yoğunlaşarak yazma ihtiyacı hissetmiş. Eserde vermeye çalıştığı mesaj ise çok net: Savaş döneminin yükünü, sadece Varlık Vergisi mükellefleri taşımadı! "
Varlık Vergisi Faciası, 2019
Varlık Vergisi'ni uygulayan yönetici kadrodan önemli bir isim, İstanbul Defterdârı Mehmet Faik Ök... more Varlık Vergisi'ni uygulayan yönetici kadrodan önemli bir isim, İstanbul Defterdârı Mehmet Faik Ökte. O günlerin detaylarını kaleme alıyor. Kitabın yazımı, 1947 başında bitiyor, ancak nedense eseri, 1951'de bastırıyor. Dönem üzerinde tartışmalar bugün de devam ediyor. Eserin, kimilerince hiçbir kıymet-i harbiyesi yok, kimilerine göreyse önemli bir "belgesel" hatıra niteliğinde. On altı ay yürürlükte kalan bu vergi hakkında araştırma yapanların, bakmadan ve atıf yapmadan geçemediği bir referans kaynağı olduğu ise muhakkak.
Boğaziçi’ne Sığınan Bir Hukukçu: Ernst Eduard Hirsch, 2020
Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemizde, nitelikli insan kaynaklarının çoğu, cephelerde kaybedilmiş vaz... more Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemizde, nitelikli insan kaynaklarının çoğu, cephelerde kaybedilmiş vaziyetteydi. Her alanda işinde uzman kadroların yetişmesi için yoğun gayret gösterilen bu dönemde Avrupa coğrafyasında da sular durulmamıştı. Savaş mağlubiyetini ve kendilerine çıkarılan faturayı bir türlü kabullenemeyen Alman toplumu huzursuzdu. Naziler, 1933'te iktidara gelmiş ve kısa bir süre sonra başlayan ârileştirme faaliyetleriyle ülkede tansiyon iyice yükselmişti. Mevcut vahim şartlarda ülkesinde kalmasının çok da doğru bir tercih olmadığını öngören hukukçu bir akademisyen, Ernst Eduard Hirsch, kendisiyle aynı kaderi paylaşan pek çok bilim insanı gibi güvenli bir liman arayışına girmişti.
VERGİ CENNETLERİ Ulusların Gizli Zenginliği
KİTAP İNCELEMESİ Eserin künyesi: Yazar : Gabriel ZUCMAN Yayınevi : YORDAM KİTAP Çeviren : Yasem... more KİTAP İNCELEMESİ
Eserin künyesi:
Yazar : Gabriel ZUCMAN
Yayınevi : YORDAM KİTAP
Çeviren : Yasemin ÖZDEN CHARLES
Basım Yeri : İstanbul
Basım Tarihi : Temmuz 2015
ISBN : 978-605-172-089-0
Tanımı üzerinde mutlak bir görüş birliğine varılamasa da “vergi cenneti” kavramı, cennet ifadesinin zihinlerde çağrıştırdığı gibi vergiyi doğuran olay üzerinde, vergi oranının çok düşük uygulandığı ya da hiç vergi uygulanmadığı, dolayısıyla mükellefler açısından cazip fırsatlar sunan ülkeleri ifade etmekte kullanılır1. Sadece bu yeterli mi? Hayır. Bu tür cennetlerin en tipik özelliklerinden biri, vergi konularına dair bilgi paylaşımına kapalı olmalarıdır. Bu konularda şeffaf olmayı pek sevmezler. Buralarda fiilen faaliyette bulunmasanız, “kâğıt üzerinde” bulunmuş olsanız dahi bir problem teşkil etmez. Vergi idareleri açısından oldukça sevimsiz özellikleriyle bu off-shore mekânlar, bir şekilde üzerlerindeki “kötü” nazarlardan kurtulamazlar. Bu yılın nisan ayı başlarında vergi cennetleri, geçmiş yıllarda olduğu gibi yeniden dünya gündeminin üst sıralarındaki yerini almayı başarmıştır. Adını Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu’nu birleştiren meşhur su kanalı nedeniyle duymaya alışık olduğumuz Panama, bu sefer dünya medyasına servis edilen ve hacminin büyüklüğü nedeniyle çok ses getiren belgelerle gündeme geldi. İlk olarak Alman “Süddeutsche” gazetesinde yayımlanmasının ardından Panama belgeleri, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’yla (ICIJ) ve 78 ülkeden 107 ayrı medya kuruluşuyla paylaşıldı. Dosyaların kapsamının oldukça geniş olması (yaklaşık 11,5 milyon belge) ve içeriğin tamamına dair bilgilere henüz ulaşılamaması nedeniyle siyasetten ekonomiye birçok alandaki etkileri, uzunca bir süre devam edecek gibi görünmektedir (...)
Danıştay Kanun Yararına Temyiz Kararları (1984-2014), 2014
Olağanüstü kanun yolları arasında kabul edilen kanun yararına temyiz, 2577 sayılı İdari Yargılama... more Olağanüstü kanun yolları arasında kabul edilen kanun yararına temyiz, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun -Kanun Yararına Temyiz- kenar başlıklı 51. maddesinde düzenlenmiştir.
Madde hükmü şu şekildedir:
Kanun yararına temyiz :
Madde 51 1. İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir.
2. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bu bozma kararı, daha önce kesinleşmiş olan merci kararının hukuki sonuçlarını kaldırmaz.
3. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmi Gazete'de yayımlanır.
Bu kanun yolunun kabul ediliş amacı; yürürlükteki hukukun ülke düzeyinde birlik içinde uygulanmasını sağlamaktır . Diğer bir ifadeyle kanun yararına temyiz ile usul ve esasa ilişkin hukuk kurallarının içtihat birliğine uygun olarak uygulanması ve daha sonraki benzer davalarda mahkemelerin aynı hukuki yanlışlığı yapmalarının önlenmesi amaçlanmaktadır .
İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararların kanun yararına temyizinin istenebilmesi için, bu kararların niteliği bakımından -yürürlükteki hukuka aykırı- bir sonucu ifade etmesi, diğer bir deyimle nihai hükmün tartışmasının yapılmasını gerektirecek nitelikte bir hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir .
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde kanun yararına temyiz sebepleri, temyiz sebepleri kadar geniş bir şekilde düzenlenmediği gibi kanun yararına temyiz edilebilecek kararlar da sınırlı olarak sayılmıştır. Temyiz sebepleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde üç bent halinde sayılmış ve -görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması-, -hukuka aykırı bir karar verilmesi- ve -usul hükümlerine uyulmamış olunması- bozma sebebi olarak kabul edilmiştir. Kanun yararına temyiz sebepleri ise, kanunda temyiz sebepleri kadar geniş bir şekilde düzenlenmemiştir. Temyiz sebepleri arasında yer alan -hukuka aykırılık- kanun yararına temyizde tek sebep kabul edilmiş olup, usul ve esas hükümlerine uyulmamış olmasının kanun yararına temyiz nedeni oluşturabilmesi için yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucun karar haline gelmiş olması gereklidir . Yargılamada usul hükümlerine riayet edilmemiş olması, ancak hukuka aykırı bir sonucun karar haline gelmesi durumunda, kanun yararına temyiz sebebi olabilir. Yoksa mücerret usul hükümlerine uyulmamış olması tek başına kanun yararına temyiz sebebi olarak yeterli değildir .
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesinde, Danıştay’ın inceleme yetkisi, sadece ileri sürülen temyiz sebepleri ile sınırlandırılmamıştır. Kanun yararına temyiz isteminin; yanlış bir yargısal içtihadın yerleşmesini önleme amacı gözönüne alındığında, ileri sürülmeyen başka bir temyiz sebebinin bulunması halinde kararın hukuka uygunluğu, bu sebep yönünden de incelenebilecektir .
Aynı maddede, -kesin olarak verilen- kararların da kanun yararına temyiz olunacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kanun yararına temyiz müessesesinin hukuka aykırı yargı kararıyla bozulan hukuk düzeninin onarılması ve ülkede hukuk ve uygulama birliğinin sağlanması amacı göz önünde bulundurulduğunda, bu amacın doğal sonucu olarak, verildiği anda kesin olan kararlar ile temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş olan kararlar, yürürlükteki hukuka aykırı sonuç ifade etmesi nedeniyle, çözümlenmiş olan uyuşmazlığa etkili olmamak üzere kanun yararına bozulabilmektedir .
Elinizdeki çalışmada, kanun yararına temyiz kararları, 1980'den 2014 ortasına kadar taranmış ve bu süreçte toplam 30 yıllık karar birikimi bir araya toplanarak okuyucunun istifadesine sunulmuştur. Her karar için özet çıkarılmış, karara ilişkin künye bilgileri-anahtar kelimeler hazırlanmış ve kararların tam metinleri -yayınlandıkları tarih esas alınarak- sıralanmıştır. Karar metinlerinde geçen kamu kuruluşlarının isimleri olduğu gibi bırakılmışsa da diğer gerçek ve tüzel kişi isimleri, (. . . ) şeklinde gizlenmiştir. Karar metinleri, Resmi Gazete'de basıldığı haliyle aynen bu çalışmaya alınmıştır. Dolayısıyla kararlarda rastlanacak yazım yanlışlarına da dokunulmadığı önemle belirtilmelidir. Aynı tarihte verilen birden fazla aynı içerikte karar varsa çalışmada bunların sadece bir tanesine yer verilmiş, diğerlerinin künyesi, dipnotta yazılmakla yetinilmiştir. Çalışmanın en sonuna ise tüm kararlara ilişkin -alfabetik sırasıyla- kavramların, -kararlarda bahsi geçen- kanunların indeksleriyle birlikte yıl yıl ne kadar karar verildiğine ilişkin bir tablo eklenmesi uygun görülmüştür.
Kanun yararına temyiz kararlarını bir araya toplayan bu kapsamlı eserin faydalı olması temennisiyle.
Yayınevi adresi:
https://www.adaletyayinevi.com.tr/9786051464947
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤... more Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r. ‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
"Türk vergi sisteminin daha çağdaş bir hale getirilmesi ve ihtiyaçlara cevap verebilmesi adına ya... more "Türk vergi sisteminin daha çağdaş bir hale getirilmesi ve ihtiyaçlara cevap verebilmesi adına yapılan 1949 reformlarından biri de Vergi Usul Kanunu’nun kabul edilmesidir. Pişmanlık ve ıslah kurumu da bu kanunun bir parçası olarak çağını aşan bir müsamaha anlayışıyla yürürlüğe konulmuştur. Yürürlüğe girmesini izleyen tarihten bugüne kadar geçen sürede bu hukukî müessese hakkında hem teoriye hem de uygulamaya yönelik olarak bir çok tartışma yapılmış, üzerinde çalışma yapılması gerekmiştir. Konu hakkında (2010 yılı itibarıyla YÖK kayıtlarına göre) daha önceden yazılmış sadece iki yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Bunların dışında az sayıda özgün makalenin yanında çok sayıda ve bir çok noktada birbirini tekrar eden makale yazılmıştır. Pişmanlık ve ıslaha, vergi hukuku üzerine basılan kitaplarda yer verilmekle birlikte konuyu ele alan yalnızca bir iki monografik eser mevcuttur. Sunumunu yapmış olduğumuz bu tez çalışması hem bir doktora çalışması olması bakımından hem de geniş kapsamı bakımından Türk vergi hukuku yazınında ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Eserin iki bölümden oluşması uygun görülmüştür. Birinci bölümde, vergi sisteminin pişmanlık ve ıslahın oluşumuna zemin hazırlayan şartlarından bahsedilmiş, bunun ardından kurumla ilgili üzerinde çok fazla tartışma yapılan hukukî nitelik konusu irdelenmiştir. Konunun ceza hukuku teorisindeki temellerine inilerek buradan tutarlı bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Pişmanlık ve ıslahın amaçlarından sonra bu kurumun vergi uyuşmazlıklarının idarî bir çözüm yolu olup olmadığı yönündeki görüşler sorgulanmıştır. Pişmanlık ve ıslah kurumunun hukukî niteliğiyle ilgili saptamalarda temel olarak kıyaslandığı ya da aynı kefede tutulduğu başka hukukî kurumlarla karşılaştırması yapıldıktan sonra mükellef hakları ve kayıtdışı ekonomi gibi farklı konularda tespitler yapılmıştır. İlk bölüm, pişmanlık ve ıslah hakkındaki olumlu ve olumsuz görüşler ve karşılaştırmalı hukuk bilgileri verilerek sonlandırılmıştır.
İkinci bölüm, pişmanlık ve ıslahın uygulamasına ayrılmıştır. Tarihsel gelişim seyri hakkında yapılan detaylı bilgilendirmeden sonra VUK 371. madde hükmünün hangi vergiler ve hangi vergi cezaları üzerinde etkili olduğu konusu işlenmiştir. Pişmanlık ve ıslaha ilişkin 2008-2009 yıllarına ait çeşitli sayısal veriler de ilgili başlıklar altına tablolar halinde eklenmiştir. Bundan sonraki kısımlarda ise pişmanlık talebinin geçerli sayılabilmesi için gereken kanunî şartlar ve başvurudan sonra usulün nasıl işlediği yargı ve doktrin içtihatlarıyla birlikte detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Çalışmanın sonuç bölümünde ise pişmanlık ve ıslah kurumu hakkında ulaşılan sonuçlar tek tek sıralanmıştır."
Sosyoekonomi Journal, Jun 1, 2008
Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Rep... more Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics, countries governed by central planned economy preferred market economy. This preference led to a transition process for economies of countries. The countries in this process are called "transition economies". The countries in the transition process faced various macroeconomical problems due to such structural factors as social, political and economical disagreements. This study focuses on the problem of budget deficit and on its causes in transition economies. Among the East European countries, Poland and, among the Central Asia countries, Kyrgyzstan was chosen for the study as they represent transition economies. The criterion for this choice was that both countries play a leading role in their regions as they have carried out the necessary financial reforms. Among the most important causes of this problem in transitional economies are financial structural differences found in two different economical systems. Such factors as the lack of sources in transition economies, the lack of experiences in market economy, economical and financial structural problems, and as the increasing and leading role of the country in the new process cause various economical and financial problems, especially deficit in the budget.
Vergi, kökleri eski çağlara uzanan bir kavramdır. Bununla birlikte, devlet harcamalarının düz... more Vergi, kökleri eski çağlara uzanan bir kavramdır. Bununla birlikte, devlet harcamalarının düzenli vergilerle nanse edilmesi anlamında modern bir kavram olarak vergi devletinin ortaya çıkışı uzun bir tarihsel süreç sonunda gerçek- leşmiştir. Schumpeter, Avrupa’da vergi devletinin ortaya çıkışında Türk akınlarının önemli bir etkisi olduğunu öne sürmüştür. Vergi bir uygarlık kurumu olarak nansal bir araç olmanın ötesinde tarihi, sosyolojik ve kültürel boyutlara da sahiptir. Bu yönüyle İslam uygarlığı açısından da vergilendirme olgusunun incelenmesine ihtiyaç vardır.
Bireysel emeklilik sistemi hakkında düzenlemeler getiren ve 29.06.2012 tarihinde yayımlanan kanun... more Bireysel emeklilik sistemi hakkında düzenlemeler getiren ve 29.06.2012 tarihinde yayımlanan kanunla birlikte vergi idaresinin, kanunilik ilkesine aykırı bir uygulaması ortadan kaldırılmıştır. Bu uygulamaya dayanarak daha önce haksız şekilde fazladan tahsil edilen vergiler de mükelleflere iade edilmeye başlanmıştır.
Konu hakkında idare aleyhinde verilen çok sayıda mahkeme kararına rağmen vergi idaresinin uygulamaya aynı şekilde devam etmesi ciddi eleştiriler almıştır. Bunun yanında menkul sermaye iratlarının nasıl vergilendirileceği açıkça düzenlenmişken vergi idaresinin fazladan vergi tahsil etmeyi sürdürmesi, mükellefin idareye olan güvenini zedelemiştir. Açılan çok sayıda dava nedeniyle mahkemelerin işyükü gereksiz şekilde artmıştır. Kanun değişikliği sonrasında ise vergi idaresine yapılan aşırı düzeydeki iade başvurusu, konuyla görevli vergi dairelerini belirli bir süre yoğun çalışmaya zorlamıştır. Elinizdeki çalışmada, değişiklik sürecinin detayları anlatılmakta, ayrıca konu, temel vergileme ilkeleri açısından da irdelenerek bir daha benzer sıkıntıların yaşanmaması için çözüm önerileri getirilmektedir.
***
With the law which was proclaimed on 29.06.2012 and which brought about new regulations regarding the private pension system, an unlawful application by the tax administration was abolished. Depending on this application, the taxes unduly surcharged previously were paid back to the taxpayers.
Despite a number of related court judgments against the tax administration, the application maintained by the tax administration was seriously criticized. In addition, while it was clearly determined how to tax the returns on stocks and bonds, the fact that the tax administration kept collecting additional taxes damaged the taxpayers’ confidence in the tax administration. Due to a number of court cases opened, the workload of courts increased unnecessarily. Following the law amendment, the extreme number of applications to the tax administration for tax returns forced the tax offices in charge to work hard for a certain period of time. The present study mentions the details of the amendment process. In the study, focusing on the subject from the perspective of the basic taxation principles, suggested solutions were put forward in order to avoid similar future problems.
In modern tax systems, the principle of declaration is of great significance for the calculation ... more In modern tax systems, the principle of declaration is of great significance for the calculation of the tax to be paid by taxpayers. In order to achieve the effectiveness of the principle of declaration based on the fact that it is the taxpayer who best knows the issues necessary for tax calculation, there should be certain points in terms of both the tax administration and the taxpayer. That is, the taxpayer is supposed to be credible and honest in his or her tax declaration, and the tax administration is expected to do its best inspecting the responsibilities of the taxpayers and to pay attention to the justice of taxation and the tax equity. In this article, the basic features that both tax debtors and creditors will be examined for the sake of the tax-declaration system.
Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Rep... more Following the demolition of the Berlin Wall and the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics, countries governed by central planned economy preferred market economy. This preference led to a transition process for economies of countries. The countries in this process are called “transition economies”. The countries in the transition process faced various macro-economical problems due to such structural factors as social, political and economical disagreements.
This study focuses on the problem of budget deficit and on its causes in transition economies. Among the East European countries, Poland and, among the Central Asia countries, Kyrgyzstan were chosen for the study as they represent transition economies. The criterion for this choice was that both countries play a leading role in their regions as they have carried out the necessary financial reforms. Among the most important causes of this problem in transitional economies are financial structural differences found in two different economical systems. Such factors as the lack of sources in transition economies, the lack of experiences in market economy, economical and financial structural problems, and as the increasing and leading role of the country in the new process cause various economical and financial problems, especially deficit in the budget.
1951'de hesap uzman yardımcısı olarak İstanbul'da işe başlayan Arslan Başer Kafaoğlu, Varlık Verg... more 1951'de hesap uzman yardımcısı olarak İstanbul'da işe başlayan Arslan Başer Kafaoğlu, Varlık Vergisi'ni uygulayan kadroda yer almasa da bu kadro ile teşrik-i mesaisi olmuş bir maliyeci. Varlık Vergisi Gerçeği isimli kitabının ilk baskısı, 2002 başında yapılmış. Satır aralarından anladığımız üzere 1999'da gösterime giren ve aynı adlı romandan sinemaya uyarlanan Salkım Hanımın Taneleri'nin, vergi ve azınlıklar üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdiği bir ortamda, yazar da konuyu, maliyeci gözüyle, resmin tamamını görmeye yarayacak bir anlayışla, özellikle Toprak Mahsulleri Vergisi üzerine yoğunlaşarak yazma ihtiyacı hissetmiş. Eserde vermeye çalıştığı mesaj ise çok net: Savaş döneminin yükünü, sadece Varlık Vergisi mükellefleri taşımadı! "
Varlık Vergisi Faciası, 2019
Varlık Vergisi'ni uygulayan yönetici kadrodan önemli bir isim, İstanbul Defterdârı Mehmet Faik Ök... more Varlık Vergisi'ni uygulayan yönetici kadrodan önemli bir isim, İstanbul Defterdârı Mehmet Faik Ökte. O günlerin detaylarını kaleme alıyor. Kitabın yazımı, 1947 başında bitiyor, ancak nedense eseri, 1951'de bastırıyor. Dönem üzerinde tartışmalar bugün de devam ediyor. Eserin, kimilerince hiçbir kıymet-i harbiyesi yok, kimilerine göreyse önemli bir "belgesel" hatıra niteliğinde. On altı ay yürürlükte kalan bu vergi hakkında araştırma yapanların, bakmadan ve atıf yapmadan geçemediği bir referans kaynağı olduğu ise muhakkak.
Boğaziçi’ne Sığınan Bir Hukukçu: Ernst Eduard Hirsch, 2020
Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemizde, nitelikli insan kaynaklarının çoğu, cephelerde kaybedilmiş vaz... more Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemizde, nitelikli insan kaynaklarının çoğu, cephelerde kaybedilmiş vaziyetteydi. Her alanda işinde uzman kadroların yetişmesi için yoğun gayret gösterilen bu dönemde Avrupa coğrafyasında da sular durulmamıştı. Savaş mağlubiyetini ve kendilerine çıkarılan faturayı bir türlü kabullenemeyen Alman toplumu huzursuzdu. Naziler, 1933'te iktidara gelmiş ve kısa bir süre sonra başlayan ârileştirme faaliyetleriyle ülkede tansiyon iyice yükselmişti. Mevcut vahim şartlarda ülkesinde kalmasının çok da doğru bir tercih olmadığını öngören hukukçu bir akademisyen, Ernst Eduard Hirsch, kendisiyle aynı kaderi paylaşan pek çok bilim insanı gibi güvenli bir liman arayışına girmişti.
VERGİ CENNETLERİ Ulusların Gizli Zenginliği
KİTAP İNCELEMESİ Eserin künyesi: Yazar : Gabriel ZUCMAN Yayınevi : YORDAM KİTAP Çeviren : Yasem... more KİTAP İNCELEMESİ
Eserin künyesi:
Yazar : Gabriel ZUCMAN
Yayınevi : YORDAM KİTAP
Çeviren : Yasemin ÖZDEN CHARLES
Basım Yeri : İstanbul
Basım Tarihi : Temmuz 2015
ISBN : 978-605-172-089-0
Tanımı üzerinde mutlak bir görüş birliğine varılamasa da “vergi cenneti” kavramı, cennet ifadesinin zihinlerde çağrıştırdığı gibi vergiyi doğuran olay üzerinde, vergi oranının çok düşük uygulandığı ya da hiç vergi uygulanmadığı, dolayısıyla mükellefler açısından cazip fırsatlar sunan ülkeleri ifade etmekte kullanılır1. Sadece bu yeterli mi? Hayır. Bu tür cennetlerin en tipik özelliklerinden biri, vergi konularına dair bilgi paylaşımına kapalı olmalarıdır. Bu konularda şeffaf olmayı pek sevmezler. Buralarda fiilen faaliyette bulunmasanız, “kâğıt üzerinde” bulunmuş olsanız dahi bir problem teşkil etmez. Vergi idareleri açısından oldukça sevimsiz özellikleriyle bu off-shore mekânlar, bir şekilde üzerlerindeki “kötü” nazarlardan kurtulamazlar. Bu yılın nisan ayı başlarında vergi cennetleri, geçmiş yıllarda olduğu gibi yeniden dünya gündeminin üst sıralarındaki yerini almayı başarmıştır. Adını Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu’nu birleştiren meşhur su kanalı nedeniyle duymaya alışık olduğumuz Panama, bu sefer dünya medyasına servis edilen ve hacminin büyüklüğü nedeniyle çok ses getiren belgelerle gündeme geldi. İlk olarak Alman “Süddeutsche” gazetesinde yayımlanmasının ardından Panama belgeleri, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’yla (ICIJ) ve 78 ülkeden 107 ayrı medya kuruluşuyla paylaşıldı. Dosyaların kapsamının oldukça geniş olması (yaklaşık 11,5 milyon belge) ve içeriğin tamamına dair bilgilere henüz ulaşılamaması nedeniyle siyasetten ekonomiye birçok alandaki etkileri, uzunca bir süre devam edecek gibi görünmektedir (...)