Eşref Temel | Artvin Coruh University (original) (raw)

Papers by Eşref Temel

Research paper thumbnail of Şavşat Vakıfları (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Kadim Tarihinden Yakın Tarihe Artvin'de Dini ve Kültürel Hayat, 2024

In our study, we explore the foundations in Şavşat from the late 17th to the mid-19th century, fo... more In our study, we explore the foundations in Şavşat from the late 17th to the mid-19th century, focusing on their locations, roles, and activities using archival records. We aim to fill a gap in the existing literature by providing a detailed analysis of these institutions, their historical geography, and their significance in meeting the religious needs of the local community. We invite you to check out our findings and share your thoughts!​

Research paper thumbnail of Koçhisar Vakıfları (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023

Research paper thumbnail of Artvin

Türklerde Çevre ve Şehircilik - Medeniyetimizi Yaşatan İller, 2023

Bu çalışma Türklerin yerleşme tarihi sürecini, alanında uzman ve yetkin bilim insanlarının tespit... more Bu çalışma Türklerin yerleşme tarihi sürecini, alanında uzman ve yetkin bilim insanlarının tespit ve değerlendirmeleriyle ele alınmıştır. Bu eserin Türk yerleşme kültürü ve şehir tarihinin anlaşılması/öğrenilmesinin ötesinde geleceğe aktarılan miras olarak Türk şehir kimliğinin oluşması yönündeki çalışmalara akademik katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu yönüyle eserin ilk cildi, Türkistan’dan Anadolu’ya uzanan Türklerde şehircilik anlayışının tabir yerinde ise düşünce sistemi/kuramı gibi anlaşılabilecek, değişik yönlerden şehirciliği ele alan araştırmalardan oluşmaktadır. İkinci cilt ise, yalnız Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan il konumundaki şehirlerimizin, ilk ciltteki şehircilik anlayışı doğrultusunda
il il örneklemi durumundadır. Böylece ikinci ciltte şu andaki illerimizin şehircilik tarihiyle bütünleşen mevcut durumları verilmeye çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Ereğli

Konya İli ve İlçelerinin Tarihî Süreç Çerçevesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Konya İlçeleri, 2023

Research paper thumbnail of Emirgazi

Konya İli ve İlçelerinin Tarihî Süreç Çerçevesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Konya İlçeleri, 2023

Research paper thumbnail of Eyyübili’ndeki Vakıflar ve Bektaşi Tarikatı’nın İzleri (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel Alanında Akademik Çalışmalar - I, Artikel Akademi Yayınları, 2023

Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın son... more Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar kurulan vakıflar incelenmiştir. İlk olarak bölgedeki vakıfların varlığı ile onların üstlendikleri görevler ve yürüttükleri faaliyetler ortaya çıkartılmak amaçlanmıştır. İkincisi de kaza sınırları içinde Bektaşi zaviyesi olup olmadığı sorgulanmıştır. Bu bağlamda Eyyübili’ne bağlı Susadı karyesindeki Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi’nin XVIII. yüzyılda faaliyetlerini sürdürüp sürdürmediğine bakılmıştır. Bunun için de arşiv belgeleri özelde de hurufat defterleri ve mevcut araştırmalardan faydalanılmıştır. Aksaray ile ilgili birçok araştırma eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dolaylı olarak Eyyübili’nden de bahsedilmiştir. Ancak zikredilen dönemdeki Eyyübili vakıflarına dair derli toplu bir çalışma yoktur. Bu araştırmada ortaya çıkarılan vakıf kurumları üzerinden o dönemin Eyyübili kazası idari, mali, sosyal açıdan değerlendirilmiştir.
Osmanlı’da kırsalda XVII. yüzyılın sonuna kadar özellikle Konya, Aksaray gibi merkez kazaları dışında kalan Eskiil, Eyyübili gibi kırsal yerleşmelerde, tarımı önceleyen dağınık karye ve mezraa yerleşim biçimi görülmüştür. Fakat bu yapılanma şekli yukarıda zikredilen nedenlerden dolayı o bölgedeki kıt imkanlara sahip halkın dağılmasına sebep olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki devlet, XVII. yüzyılın sonundan itibaren bu olumsuz durumu ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler almıştır. Bu çerçevede merkez, dağılan reayayı daha önce de bölge halkının yaşadığı, bildiği yerlere toplamaya başlamıştır. Muhtemelen bu toparlanma devlet zoruyla değil de halkın önceden hakkında bilgi sahibi olduğu yerlere doğru olmalıdır. Daha derli toplu bir yerleşim alanına sahip, suyu ve tarım arazisi olduğu anlaşılan Orta, Sarıkaraman, Dadasın, Sivase ve Göstesin gibi karyeler, devletin de desteğiyle halkın toplandığı yerler olmuştur. XVIII. yüzyılın başlarında, bölgede önceden var olan sınırlı sayıdaki zaviyelere ek olarak, çok sayıda mescit ve cami inşa edilmeye başlanmıştır. Böylece bazı sosyal imkanların sunulduğu kalıcı yerleşim yerleri oluşturulmaya çalışılmıştır. Özetle büyük kazalarda olan sosyal yapıların Eyyübili gibi kazalarda da oluşturulmak istendiği iddia edilebilir. O halde bu şehirleşme girişimi Eyyübili bağlamında ne derece başarılı olmuştur? sorusunu da beraberinde getirmiştir.
Eyyübili kazasına bağlı XVIII. ve XIX. yüzyılda 22 karye ve 38 vakıf kurumu tespit edilmiştir. Kaza merkezi olmamakla birlikte karyeler arasında Orta karyesi, beş kurumla öne çıkmıştır. Eyyübili’ne bağlı bir nahiye de yoktur. Buradaki karyelerin de konar göçerlerin yerleşmesiyle oluştuğu söylenebilir. Bilindiği vakıflar, bir bölgenin idari, ekonomik ve sosyal yapısını yansıtan kurumlar olmuştur. Eyyübili’ndeki vakıflaşma, diğer kazalarda olduğu gibi sayısal anlamda, XVIII. yüzyıl eğilimini yansıtmıştır. Eyyübili kazası yerleşim ve nüfus açısından oldukça dinamik bir yapı sergilemiştir. Zira bu hareketlilik bölgenin tamamen terk edilmesini ve atıl kalmasını önlemiştir. Bölgede halkın vakit, cuma, bayram ve cenaze namazı gibi temel dini ibadet ihtiyaçlarını karşılayan mabetler inşa edilmiştir. Böylece dağılan reaya özellikle bu tür yerlerde toparlanmaya başlamıştır. Ancak bölge ekonomik olarak yeterli düzeyde gelişemediği için Eyyübili de Osmanlı’da şehir kavramını karşılayan kazalar gibi bir kaza seviyesine ulaşamamıştır. Nitekim mektep, medrese gibi eğitim kurumlarının olmaması, kadınların sosyal yaşama katılamaması, ilaveten mahkemesinin ve esnaf teşkilatının bulunmaması gibi hususlar bu fikri desteklemektedir. Ancak burada şu nokta da gözden kaçırılmamalıdır ki günümüzde Ortaköy olarak bilinen ilçe merkezinin XVIII. yüzyılda ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir.
Eyyübili’nde Şeyh Turasan Dede Zaviyesi dışında kalan Eyyüb Sultan, Şeyh Şeyullah ve Tabdık Sultan zaviyelerinin Bektaşi Tarikatı’yla net bir şekilde bağlantısına rastlanmamıştır. Ancak Eyyüb Sultan Zaviyesi’nin çok düşük bir ihtimal de olsa Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi olabileceği göz ardı edilmemelidir.

Research paper thumbnail of Saidili Nahiyesi / Kazası Vakıfları (1694–1835) / Saidili District / Township Foundations (1694–1835)

Sosyal Bilimlerinde Güncel Tartışmalar 11, Bilgin Kültür Sanat Yayınları, 2022

Hurufât defterleri, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, Osmanlı vakıf, esnaf ... more Hurufât defterleri, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, Osmanlı vakıf, esnaf ve mahkeme teşkilatı ile burada çalışan görevliler hakkında verilen beratların özeti niteliğindeki belgeleri içermektedir. Bu defterlerde kazalar, harf ve tarih sırasına göre dizilmiştir. Bu çalışmada Saidili’nin hurufât defterleri incelenmiştir. Saidili, 18. yüzyılda idari olarak bazen Konya Kazası’na bağlı bir nahiye, bazen de müstakil bir kaza durumunda olmuştur. Saidili’ne ait kayıtlar da Konya’ya bağlı bir nahiye iken “kaf- ق”, müstakil kaza iken de “sad- ص” harfi altında tutulmuştur.
Saidili’ne ait hurufât kayıtlarının ayrı ayrı defter dizilerinde bulunması, buradaki vakıfların tam sayısını ve kayıtları arasındaki sürekliliği izlemeyi güçleştirmiştir. Bu çalışma ile Saidili vakıflarının, hem nahiye hem de kaza döneminin, bir bütün şeklinde ele alınması amaçlanmıştır. Bu inceleme, anılan yönüyle literatürde ilk olma özelliği taşımaktadır. Bu araştırmada Saidili’nin her iki dönemine ait transliterasyonu yapılmış kayıtlar, bir araya getirilerek her bir vakıf ayrı başlık altında tasnif edilmiştir. Böylece hurufât defterleri temelinde nahiye-kaza ikileminden kurtarılan Saidili vakıflarının tamamının ortaya çıkarıldığı söylenebilir. Bununla birlikte bir vakfın her iki dönemine ait kayıtların birleştirilmesiyle de o kurumun bir bütün şeklinde ele alınmasının sağlandığı iddia edilebilir.

Research paper thumbnail of Aksaray Turgudoğlu Mescidi (17.-19. Yüzyıllar Arası) / Aksaray Turgudoğlu Masjid (Between 17th-19th Centuries)

V. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (03-04 Kasım 2020), 2020

Aksaray Turgudoğlu Masjid was built in the Bazaar of Aksaray city Center at the end of the 17th c... more Aksaray Turgudoğlu Masjid was built in the Bazaar of Aksaray city Center at the end of the 17th century, near the place known as Tahtelkale. A person known as Turgudoğlu or Turgudoğlu Çavuş can be said to be the founder of the mosque. The functionaries of the Foundation, such as trustees, imams, juzhan and ferras, served here. It is understood that the temple continued its existence throughout the 18th century. At the beginning of the 19th century, however, due to the indifference of the officials, the services provided here began to be interrupted. The institution’s operations were likely to end in the 19th century, as the available sources suggest.
This research covers the era from the late 17th century to the middle of the 19th century. In the analysis, such records were used in the Ottoman Archive of the Presidentship of the Republic State Archives, the Hurufât Registries in the General Directorate of Foundations Archives, and research works. The main objective of the analysis is to contribute to the historical literature of the city of Aksaray. Secondly, it is aimed to discuss some of the claims made due to the name of the masjid. Because some researchers claimed that the Aksaray Turgudoğlu Masjid was built by Turgudoğlu Pir Hüseyin Bey, who lived in the 15th century.
As a result, significant information about the physical structure of Aksaray City, especially in the 18th century, has been revealed in this research. Additionally, attempts have been made to shed light on structures which do not exist today, such as Turgudoğlu Masjid, Aksaray Castle and Aksaray Bazaar. The foundation's endowment could not be reached. Despite this limitation, it is possible to say that the masjid was not built by Turgudoğlu Pir Hüseyin Bey.

Research paper thumbnail of Aksaray Kazası Kırsalındaki Zaviyeler 18-19. Yüzyıl / Zawiyas in The Rural of Aksaray District (18-19th Centuries)

INSAC Contemporary Trends in Humanities and Social Sciences, 2022

In the 18th and 19th centuries, the zawiyas operating in the countryside outside the center of th... more In the 18th and 19th centuries, the zawiyas operating in the countryside outside the center of the Aksaray district were examined. In this study, it is aimed to determine what kind of activity the mentioned institutions are in. In addition, it has been investigated whether the zawiyas have a connection with a cult. The zawiyas in the center of Aksaray and the institutions in the countryside were compared. The differences between these institutions have been tried to be revealed. It has been determined that three of the 10 zawiyas operating in the 18th and 19th centuries in the rural area of Aksaray were founded by women, in four of them food was given to passing passengers, in two of them educational activities were carried out and two of them were connected with the Bektashi order. The zawiyas in the center of Aksaray were generally affiliated with the sects operating in the city environment. In the beginning, a sect connection could not be determined for the rural institutions. However, since the 18th century, some of the zawiyas in the countryside were affiliated with the Bektashi order. This situation even spread to the city. As a result, it was understood that Bektashism increased its influence by taking the state behind it in the 18th and 19th centuries and incorporated some zawiyas in the region.

Research paper thumbnail of Mihrişah Valide Sultan'ın 1798-1805 Yılları Arası Has Gelirleri ve Harcamaları / Has Revenues and Expenditures of Mihrişah Valide Sultan Between 1798-1805

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022

Mihrişah was the headwoman of Sultan Mustafa III (1757-1774) and the mother of Sultan Selim III (... more Mihrişah was the headwoman of Sultan Mustafa III (1757-1774) and the mother of Sultan Selim III (1789-1807) in the Ottoman State, and served as a valide sultan between 1789-1805. Mihrişah Valide Sultan became one of the people with the highest income after the sultan, thanks to the has she ran. He was introduced in the literature as "kind, benevolent and religious", and was generally discussed in the context of the foundation works he had commissioned or the charity he had done. In this study, the has income of the valide sultan and the places of spending them were examined in accordance with the archive documents. The socio-economic status of Mihrişah Valide Sultan has been tried to be revealed through the expenditures she made for herself, her employees, the dynasty, the poor and the state. However, it has been tested whether there is a personality as it is said in the literature. Thus, it was aimed to shed light on the lives of other valide sultans, especially Mihrişah Valide Sultan. The study covers the income expenses of Mihrişah Valide Sultan for about eight years (1213-1220/1798-1805). However, the 21 month expense records during this period could not be reached. As a result, it was understood that the valide sultan was elegant as well as being kind, benevolent and religious. In this context, it can be said that he uses a large part of his income for charity and spends the rest of his income for the place and clothing he lives in. During the period in question, he did not take any debt, although he made a loan. It is possible to say that he made great efforts for the continuation of the Ottoman dynasty and was a supporter of his son in every way. In addition, it can be claimed that he performed religious, customary and harem ceremonies within the framework of the rules of ceremony, similar to the sultan.

Research paper thumbnail of Devlet Adamı Olarak Valide Sultanlar (XVI.-XIX. Yüzyıllar Arası) / Valide Sultans As Statemans (The Period of 16th-19th Century)

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022

There have been important developments in the administrative, financial and military fields in th... more There have been important developments in the administrative, financial and military fields in the Ottoman Empire since the end of the 16th century. In this period, some has (lands of the state) were given to the mother, wives and daughters of the sultan with the status of valide sultan. In this study, it is discussed whether the Ottoman dynasty women, especially the valide sultan, undertook any administrative, financial and military responsibilities in return for these allocated has. In addition, in the context of the relationship between the has and the administration, an answer was sought whether the women, especially the valide sultan, were administrators before the state. The scope of the research consisted of women who became valide sultans from the end of the 16th century to the middle of the 19th century and the has allocated to them in this process. The Ottoman Archives of the Presidency of State Archives, Ottoman chronicles and the literature on the subject were reviewed. In the study, attention was drawn to the fact that women belonging to the dynasty can also be considered as administrators in the eyes of the state, which is not explicitly addressed in the literature.
As a result, it was understood that first of all, the valide sultans had administrative responsibilities, they had partial financial responsibilities at the beginning, but they started to pay taxes annually from the middle of the 17th century. In fact, it has been seen that this financial responsibility has increased even more since the end of the 17th century. On the other hand, it can be said that the valide sultans did not have an obligation to train soldiers, but they undertook duties such as protecting the poor and renovating the country through foundations. Secondly, it is possible to say that valide sultans who fulfill their administrative, financial and social responsibilities in the eyes of the state are seen as high-level administrators such as grand vizier or vizier, who are from the kalemiye class.

Research paper thumbnail of Osmanlı’daki Tahmishanelerin Lokasyonunun Mali ve Ticari Açıdan Doğurguları / Financial and Commercial Implications of the Location of Tahmishanes in the Ottoman State

Tarih İncelemeleri Dergisi, 2021

Kahve, Habeşistan’da yiyecek olarak ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda Yemen’de tanınmış ve burada iç... more Kahve, Habeşistan’da yiyecek olarak ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda Yemen’de tanınmış ve burada içecek halini almıştır. XVI. yüzyılda önce Hicaz ve Mısır’a, daha sonra hac kervanları aracılığıyla Suriye’ye, ardından da İstanbul’a ulaşmıştır. XVII. yüzyılda ise Avrupa’ya yayılmıştır. Kahve, XVI. ve XVII. yüzyılda girdiği her yerde dini ve toplumsal tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Ancak hemen hemen herkes tarafından beğenilerek tüketilmiştir. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıl sonlarında idari, mali, ticari alanda yapılan yenilikler sonucu sayısı arttığı düşünülen tahmishanelerin kurulduğu yerler ve dağılımı konusu ele alınmıştır. Zira şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, kahve ve kahvehane konuları daha çok idari ve sosyolojik açıdan işlenmiş, bu yönü pek ele alınmamıştır. Kahve, Osmanlı topraklarına girdiği yıllardan itibaren lüks tüketim maddesi olarak görülmüştür. Bu yüzden devletin önemli bir gelir kalemini oluşturmuştur. XVIII. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’de kahve tüketiminin arttığı düşünülmektedir. Bunun göstergesi de anılan dönemde yaygınlaşan kahvehaneler ve tahmishaneler olmalıdır. Ancak bu işletmelerin çoğalmasıyla halkın kahve tüketiminin artması arasındaki ilişkiyi test etmek bu makaleyi aşan bir sorundur. Bu çalışmada tahmishaneler, XVII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın ortalarına kadar Anadolu ve Rumeli’deki faaliyetleri kapsamında ele alınmıştır. İncelemede; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Osmanlı kronikleri ve konuya dair literatür gözden geçirilmiştir. Araştırmada öncelikle şu türden sorulara yanıt aranmıştır: "Devlet; idari, mali, ticari tedbirleri neden almıştır ve bu tedbirler nelerdi?" ve "Kahve, mali olarak devlet için ne anlam ifade ediyordu?" Asıl konu bağlamında; Tahmishane nedir? Nerelerde kurulmuştur? Tahmishaneler nasıl bir dağılım göstermiştir? Bu dağılımda etkili olan nedenler nelerdir? Tahmishanelerin nerelere kurulacağına dair takip edilen herhangi bir kural veya sistem var mıdır? Tahmishaneler ne şekilde işletilmiştir? Tahmishanelerin sayılarında yıllara göre artış olmuş mudur? Artış olmuşsa bunun sebepleri nelerdir? gibi sorular yanıtlanmaya çalışılmıştır. Araştırmada tahmishanelerin; Anadolu’dan daha çok Rumeli’de kurulduğu, genelde de Osmanlı yol sisteminde yer alan menzil güzergâhlarında bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. İkinci olarak XVII. yüzyıl sonlarından itibaren tahmishanelerin devamlı şekilde arttığı görülmüştür. Buradan da devletin idari mali, askeri ve ticari alanda aldığı tedbirlerin işe yaradığı sonucuna varılabilir.
Bununla birlikte tahmishanelerin yaygınlaşmasında kahvehane sayılarındaki artışın önemli bir payının olduğu söylenebilir. Ayrıca tahmishanelerin ne şekilde işletileceği konusunda devletin ihtiyaçlarının belirleyiciliğinden bahsedilebilir.

Research paper thumbnail of Aksaray Kenti Klasik Eğitim Kurumları (XVIII-XIX. Yüzyıllar Arası) / Aksaray City Classical Educational Institutions (18th-19th Centuries)

Aksaray Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültür Yayınları, 2020

Bilgi insanlığın varoluşundan beri kıymetli olmuş, bilgiyi üreten, geliştiren ve bunu faydaya dön... more Bilgi insanlığın varoluşundan beri kıymetli olmuş, bilgiyi üreten, geliştiren ve bunu faydaya dönüştüren toplumlar her zaman bulundukları çağın ilerisine geçmişlerdir. Bu bağlamda eğitim kurumları geçmişte ve günümüzde en önemli bilgi üretim merkezleri olarak kabul edilmekte, bilginin değiştirici ve dönüştürücü gücünü etkin kullanan toplumların kalkınmasında birinci dereceden rol oynamaktadırlar. Tarihi kayıtlarda ilim yurdu olarak anılan Aksaray şehri de nitelikli eğitim kurumlarıyla, Anadolu'da kültür ve medeniyet sahasında öne çıkan illerimizden biri olmuştur. Valiliğimizce yayımlanan "Aksaray Kenti Klasik Eğitim Kurumları (XVIII-XIX Yüzyıllar Arası)" kitabı ise Aksaray'ımızın bu yönüne dikkat çeken kıymetli bir çalışmadır. Ülkemizin ilim ve medeniyet merkezlerinden biri olan Aksaray, derin tarihî geçmişiyle ilk çağlardan itibaren önemli bir yerleşim alanı olmuş, bu coğrafyada yaşayan insanlar kültür ve medeniyet sahasında kıymetli ürünler ortaya koymuşlardır. Özellikle Selçuklularla başlayan ve daha sonra Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleriyle devam eden süreçte Aksaray hatırı sayılır derecede âlim, zahit, şair, yazar, sanatkâr ve devlet adamı yetiştirmiş, tarihi kayıtlarda Darü'l-İlm, Şehr-i Süleha olarak anılmıştır. Anadolu Selçuklu döneminde eğitim, ilim ve sanat alanında parlak bir dönem yaşayan Aksaray medreselerinde dönemin bilginleri; tıp, astronomi, hukuk, ilâhiyat gibi pek çok alanda dersler vermişler, değerli eserler kaleme almışlardır. O dönemde Aksaray'da yapılmış olan ve günümüzün üniversiteleri niteliğindeki medreselerde zirveye çıkan ilim geleneği uzun yıllar şehrin kültürel durumunu etkilemiş, Aksaray bu yönüyle her zaman önde bir şehir olmuştur. İlimizde yetişen bilginlerden başka, doğudan özellikle İran'dan ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelenler için de Aksaray önemli bir cazibe merkezi olmuş, çok sayıda âlim ve sanatkâr şehrimizde bulunarak Aksaray'ın ilmi birikimine katkı sağlamışlardır. Başta

Research paper thumbnail of Koçhisar Zaviyeleri (18.-19. Yüzyıllar) / Koçhisar Zawiyas (18th-19th Centuries)

VI. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (27-28 Ekim 2021), 2021

Koçhisar, or Şereflikoçhisar as it is known today, has a history of approximately 5,000 years. Du... more Koçhisar, or Şereflikoçhisar as it is known today, has a history of approximately 5,000 years. During the Ottoman period, Koçhisar's name was always mentioned together with Aksaray. Koçhisar has generally been in the status of a district of Aksaray Sanjak. In Koçhisar District, there were Çoban Şeyh / Şeyh Çoban, also known as Ali Çelebi Zaviye and Sürmelü Zaviye. In this study, the situation of the aforementioned zawiyas from the 18th to the middle of the 19th century is discussed. The main source of the examination was Aksaray District Hurûfât Registries in the Archives of the General Directorate of Foundations. In addition, the Ottoman Archives of the Presidency of State Archives and research works were also used. The primary purpose of the research is to reveal the literature on the spiritual values of Aksaray in the aforementioned period. In addition, it was investigated whether these zaviyes, which were known to be active in the 15th-16th centuries, were also active in the 18th and 19th centuries. Thus, due to the structure of Hurûfât Registries, some information that may be missing about the aforementioned zaviyes has been tried to be completed with this study. In addition, in terms of foundation and education, Ottoman history in general and Aksaray and Koçhisar history in particular were contributed. As a result, important information about the activities of the zawiyas mentioned in this study has been revealed, although their foundation charters could not be reached. Çoban Şeyh and Sürmelü zaviyes; It has been determined that it existed in the 15th and 16th centuries, the Sürmelü continued its activities in the 18th century and the Çoban Şeyh continued its activities until the middle of the 19th century, but these institutions could not reach the present day. In addition, it was concluded that it could not be a coincidence that these buildings, which were ruined and idle in the 17th century, were made active in the 18th century. In this regard, it can be claimed that the Ottoman State took a political decision and tried to revive such educational institutions.

Research paper thumbnail of Osmanlı Aksarayı’nda Tekke ve Zaviyeler (XVIII-XIX. Yüzyıllar) / Tekkes and Zawiyas in the Ottoman Aksaray (18th-19th Centuries)

Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021

In the city of Aksaray, which is one of the oldest Turkish-Islamic cultural centers of Central An... more In the city of Aksaray, which is one of the oldest Turkish-Islamic cultural centers of Central Anatolia, many lodges and zawiyas were built during the rule of the Danishmends, Karamanids and Ottomans. Fifteen of these survived until the 18th and 19th centuries, the period of study.
In this study, it was questioned which religious orders were followed in the lodges and zaviyas in Aksaray, which are centers of training, practice and dissemination of the religion of Islam and sufism.
In the research, especially the Hurufât Registries in the Archives of the Directorate General of Foundations, documents related to the subject in the Ottoman Archives of the Presidency of the State Archives and research works published on Aksaray were used. As a result, it was determined that many tekkes were still in operation in the 18th and 19th centuries.

Research paper thumbnail of İstanbul Tahmishanesi (1590-1836) / Tahmishane of Istanbul (1590-1836)

Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021

Ottoman society first met coffee as a beverage in the early sixteenth century, and coffee culture... more Ottoman society first met coffee as a beverage in the early sixteenth century, and coffee culture flourished with the establishment of coffeehouses in the Ottoman capital in the middle of the century. As a result of the increasing demand for coffee, tahmishane, which was established to roast and grind raw coffee, has emerged. Tahmishane, which was established to roast and ground raw coffee, arose as a result of the increased demand for coffee. The first tahmishane in Istanbul was established in Tahtakale, in the region called Tahmis Street today, in the 1590s. In the 18th and 19th centuries, the tahmishane, whose number expanded to two throughout time and was offered to the residents of the Ottoman city, brewed approximately 550-650 tons of coffee annually. Coffee beans coming from Yemen was the main raw material in the tahmishane until the end of the 18th century, later the Frankish coffee entered the industry. The purpose of this article is to investigate topics such as administrative and financial management, physical structure, employee condition, working conditions, income and expenses from the establishment of the tahmishane in the sixteenth century until the middle of the nineteenth century. Unlike recent scholarship which considers coffee and coffeehouses in social, political, and cultural terms, this essay explores the process of coffee becoming a sector in Ottoman economic life through the collaboration of customs, judges, merchants, traders, consumers, coffeehouses, and, in particular, tahmishane.

Osmanlı toplumu bir içecek olarak kahveyle 16. yy. başlarında tanışmış, yüzyılın ortalarında Osmanlı başkentinde kahvehanelerin açılması ile kahve kültürü yayılmıştır. Kahveye rağbetin artmasının bir sonucu olarak, çiğ kahvenin kavrulup çekilmesi için ihdas edilmiş olan tahmishane ortaya çıkmıştır. İstanbul’da ilk tahmishane, Tahtakale’de, bugün de Tahmis Sokağı olarak adlandırılan bölgede, 1590’lı yıllarda kurulmuştur. Zamanla sayısı ikiye çıkan tahmishanede, 18. ve 19. yüzyıllarda yıllık yaklaşık 550-650 ton kahve çekilmiş ve Osmanlı başkentinin sakinlerinin tüketimine sunulmuştur. 18. yüzyılın sonuna dek Yemen kahvesi, sonrasında ise Frenk kahvesi tahmishanenin ana ham maddesini oluşturmuştur. Bu makale İstanbul Tahmishanesinin ilk olarak kurulduğu 16. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, idari ve mali yönetimi, nizamları, çalışanlarının durumu, çalışma şartları, gelir ve giderleri gibi konuları incelemeyi amaçlamaktadır. Kahve ve kahvehaneyi sosyal, siyasi ve kültürel açıdan ele alan mevcut literatürden farklı olarak bu makale kahvenin Osmanlı iktisadi hayatında gümrük, tüccar, esnaf, tüketim, kahvehane ve özelde
de tahmishane iş birliğiyle bir sektör hâlini alma sürecini ele almaktadır.

Research paper thumbnail of İdari Statü Değişikliği Bağlamında Hurufât Defterleri ile Çalışmak Saidili Örneği / Working With Hurufât Registries In The Context Of Administrative Status Change: The Example Of Saidili

Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021

The Ottoman Empire classified the townships in terms of population, size and level of development... more The Ottoman Empire classified the townships in terms of population, size and level of development at the end of the 17th century. In line with this regulation, the state has created Hurufât Registries, in which the townships are listed in the order of letters. In the 18th century, Saidili was administratively sometimes a sub-district of Konya and sometimes an independent township. The Hurufât records belonging to Saidili were kept under the letter "kaf-ق" when it was a sub-district of Konya and "sad-ص" when it was an independent township.
The fact that the Hurufât records belonging to Saidili were classified separately, made it difficult to follow the continuity of the foundations here. With this study, it was tried to shed light on the next studies by drawing attention to the dichotomy that occurred within the framework of the situation mentioned in Saidili. Within the framework of this examination, all of the Saidili foundation works were revealed according to the Hurufât Registries. The research has also shown that the Hurufât Registries are an important data source that can be used to reveal the administrative status of a place, provided that it is approached with caution.

Research paper thumbnail of Aksaray’da Karamanoğlu Devri Ulu Camii ve Görevlileri / Karamanoglu Period Ulu Mosque And Its Mission İn Aksaray

Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarihi, Kültürü ve Medeniyeti Sempozyumu 2 (Karamanoğulları Beyliği), 2016

The study looks for answering the question “what the impacts of temple, which is currently named ... more The study looks for answering the question “what the impacts of temple,
which is currently named Ulu Mosque and has an important role on Aksaray’s historical construction and tracing of Karamanogullan, are on social, economic and cultural structure of the city. In this context, how was the temple system working? What was the temple’s services? Than, related to services, the study tries to state tençle’s contributions to city. However, dealing with the relations between mosque and Seljulaans, it will be mentioned about contributions of Karamanoglu Mehmet Bey
and Karamanoglu Ibrahim Bey m Karamanoglu Period. And It will be stated the Mosque’s working conditions as a Karamanoglu Period building and staffs in Otoman Period through the contiunity of the foundations.
Foundations had needed to funds continously for delivering the services. To explam this, it will be emphasized on the record which shows the actions of mosque. As such, the study also stresses on mosque's staffs, named as mütevelli, nazır, câbî, katip who maintain the foundation and their works. Than services will be evaluated through Tapu Tahnr. fund and accounting records. In this context, except the mosque’s stags like imam. müezzin, cüzhân. devirhân. çerağdar, sermahfil, kayyim,
ferrâş. Muhammedıyye-hân. mu’anif, bevvâb, aşırhân, education services like vâizlik, hatiplik, hadis şeyhliği, dersıamlık, şeyhûlkurralık. will be examined.

Research paper thumbnail of Hurufât Defterleri’ne Göre XVIII.-XIX. Yüzyılda Doğanhisar Vakıfları

I. Ulusal Doğanhisar ve Çevresi Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu, 2013

In the study, waqfs, presenced in Doğanhisar during XVIII.-XIX. centuries, was investigated based... more In the study, waqfs, presenced in Doğanhisar during XVIII.-XIX. centuries, was investigated based on hurufat texts. Referring these texts, had compassed 150 years, 25 small mosque, 13 mosqııe and 3 small
dervish lodge was posited. Also, there are some texts and informations about avarız and nüzul, dispensary and hammam constructions whcre meeting the needs with the other wagfs. Many mosques or small
mosques had been build in small or bigger villages in Doğanhisar. Many of the small mosques had been transformed to mosque by ıesidents becase of increasing population.

Research paper thumbnail of Hurûfat Defterleri’ne Göre XVIII-XIX. Yüzyılda Hatunsaray Nahiyesi Mabetleri

I. Uluslararası Hatunsaray (lystra) ve Çevresi, Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu, 2012

In the introductory part of the study, limits and sources, then a mosque and mescids Ha... more In the introductory part of the study, limits and sources, then a mosque and mescids Hatunsaray Nahiyesi given. In the Results section, the study also made an overall assessment Bibliography resources are utilized. A sample was put in the appendices of documents related
to the subject.

Research paper thumbnail of Şavşat Vakıfları (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Kadim Tarihinden Yakın Tarihe Artvin'de Dini ve Kültürel Hayat, 2024

In our study, we explore the foundations in Şavşat from the late 17th to the mid-19th century, fo... more In our study, we explore the foundations in Şavşat from the late 17th to the mid-19th century, focusing on their locations, roles, and activities using archival records. We aim to fill a gap in the existing literature by providing a detailed analysis of these institutions, their historical geography, and their significance in meeting the religious needs of the local community. We invite you to check out our findings and share your thoughts!​

Research paper thumbnail of Koçhisar Vakıfları (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023

Research paper thumbnail of Artvin

Türklerde Çevre ve Şehircilik - Medeniyetimizi Yaşatan İller, 2023

Bu çalışma Türklerin yerleşme tarihi sürecini, alanında uzman ve yetkin bilim insanlarının tespit... more Bu çalışma Türklerin yerleşme tarihi sürecini, alanında uzman ve yetkin bilim insanlarının tespit ve değerlendirmeleriyle ele alınmıştır. Bu eserin Türk yerleşme kültürü ve şehir tarihinin anlaşılması/öğrenilmesinin ötesinde geleceğe aktarılan miras olarak Türk şehir kimliğinin oluşması yönündeki çalışmalara akademik katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu yönüyle eserin ilk cildi, Türkistan’dan Anadolu’ya uzanan Türklerde şehircilik anlayışının tabir yerinde ise düşünce sistemi/kuramı gibi anlaşılabilecek, değişik yönlerden şehirciliği ele alan araştırmalardan oluşmaktadır. İkinci cilt ise, yalnız Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan il konumundaki şehirlerimizin, ilk ciltteki şehircilik anlayışı doğrultusunda
il il örneklemi durumundadır. Böylece ikinci ciltte şu andaki illerimizin şehircilik tarihiyle bütünleşen mevcut durumları verilmeye çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Ereğli

Konya İli ve İlçelerinin Tarihî Süreç Çerçevesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Konya İlçeleri, 2023

Research paper thumbnail of Emirgazi

Konya İli ve İlçelerinin Tarihî Süreç Çerçevesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Konya İlçeleri, 2023

Research paper thumbnail of Eyyübili’ndeki Vakıflar ve Bektaşi Tarikatı’nın İzleri (XVIII.-XIX. Yüzyıl)

Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel Alanında Akademik Çalışmalar - I, Artikel Akademi Yayınları, 2023

Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın son... more Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar kurulan vakıflar incelenmiştir. İlk olarak bölgedeki vakıfların varlığı ile onların üstlendikleri görevler ve yürüttükleri faaliyetler ortaya çıkartılmak amaçlanmıştır. İkincisi de kaza sınırları içinde Bektaşi zaviyesi olup olmadığı sorgulanmıştır. Bu bağlamda Eyyübili’ne bağlı Susadı karyesindeki Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi’nin XVIII. yüzyılda faaliyetlerini sürdürüp sürdürmediğine bakılmıştır. Bunun için de arşiv belgeleri özelde de hurufat defterleri ve mevcut araştırmalardan faydalanılmıştır. Aksaray ile ilgili birçok araştırma eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dolaylı olarak Eyyübili’nden de bahsedilmiştir. Ancak zikredilen dönemdeki Eyyübili vakıflarına dair derli toplu bir çalışma yoktur. Bu araştırmada ortaya çıkarılan vakıf kurumları üzerinden o dönemin Eyyübili kazası idari, mali, sosyal açıdan değerlendirilmiştir.
Osmanlı’da kırsalda XVII. yüzyılın sonuna kadar özellikle Konya, Aksaray gibi merkez kazaları dışında kalan Eskiil, Eyyübili gibi kırsal yerleşmelerde, tarımı önceleyen dağınık karye ve mezraa yerleşim biçimi görülmüştür. Fakat bu yapılanma şekli yukarıda zikredilen nedenlerden dolayı o bölgedeki kıt imkanlara sahip halkın dağılmasına sebep olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki devlet, XVII. yüzyılın sonundan itibaren bu olumsuz durumu ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler almıştır. Bu çerçevede merkez, dağılan reayayı daha önce de bölge halkının yaşadığı, bildiği yerlere toplamaya başlamıştır. Muhtemelen bu toparlanma devlet zoruyla değil de halkın önceden hakkında bilgi sahibi olduğu yerlere doğru olmalıdır. Daha derli toplu bir yerleşim alanına sahip, suyu ve tarım arazisi olduğu anlaşılan Orta, Sarıkaraman, Dadasın, Sivase ve Göstesin gibi karyeler, devletin de desteğiyle halkın toplandığı yerler olmuştur. XVIII. yüzyılın başlarında, bölgede önceden var olan sınırlı sayıdaki zaviyelere ek olarak, çok sayıda mescit ve cami inşa edilmeye başlanmıştır. Böylece bazı sosyal imkanların sunulduğu kalıcı yerleşim yerleri oluşturulmaya çalışılmıştır. Özetle büyük kazalarda olan sosyal yapıların Eyyübili gibi kazalarda da oluşturulmak istendiği iddia edilebilir. O halde bu şehirleşme girişimi Eyyübili bağlamında ne derece başarılı olmuştur? sorusunu da beraberinde getirmiştir.
Eyyübili kazasına bağlı XVIII. ve XIX. yüzyılda 22 karye ve 38 vakıf kurumu tespit edilmiştir. Kaza merkezi olmamakla birlikte karyeler arasında Orta karyesi, beş kurumla öne çıkmıştır. Eyyübili’ne bağlı bir nahiye de yoktur. Buradaki karyelerin de konar göçerlerin yerleşmesiyle oluştuğu söylenebilir. Bilindiği vakıflar, bir bölgenin idari, ekonomik ve sosyal yapısını yansıtan kurumlar olmuştur. Eyyübili’ndeki vakıflaşma, diğer kazalarda olduğu gibi sayısal anlamda, XVIII. yüzyıl eğilimini yansıtmıştır. Eyyübili kazası yerleşim ve nüfus açısından oldukça dinamik bir yapı sergilemiştir. Zira bu hareketlilik bölgenin tamamen terk edilmesini ve atıl kalmasını önlemiştir. Bölgede halkın vakit, cuma, bayram ve cenaze namazı gibi temel dini ibadet ihtiyaçlarını karşılayan mabetler inşa edilmiştir. Böylece dağılan reaya özellikle bu tür yerlerde toparlanmaya başlamıştır. Ancak bölge ekonomik olarak yeterli düzeyde gelişemediği için Eyyübili de Osmanlı’da şehir kavramını karşılayan kazalar gibi bir kaza seviyesine ulaşamamıştır. Nitekim mektep, medrese gibi eğitim kurumlarının olmaması, kadınların sosyal yaşama katılamaması, ilaveten mahkemesinin ve esnaf teşkilatının bulunmaması gibi hususlar bu fikri desteklemektedir. Ancak burada şu nokta da gözden kaçırılmamalıdır ki günümüzde Ortaköy olarak bilinen ilçe merkezinin XVIII. yüzyılda ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir.
Eyyübili’nde Şeyh Turasan Dede Zaviyesi dışında kalan Eyyüb Sultan, Şeyh Şeyullah ve Tabdık Sultan zaviyelerinin Bektaşi Tarikatı’yla net bir şekilde bağlantısına rastlanmamıştır. Ancak Eyyüb Sultan Zaviyesi’nin çok düşük bir ihtimal de olsa Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi olabileceği göz ardı edilmemelidir.

Research paper thumbnail of Saidili Nahiyesi / Kazası Vakıfları (1694–1835) / Saidili District / Township Foundations (1694–1835)

Sosyal Bilimlerinde Güncel Tartışmalar 11, Bilgin Kültür Sanat Yayınları, 2022

Hurufât defterleri, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, Osmanlı vakıf, esnaf ... more Hurufât defterleri, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, Osmanlı vakıf, esnaf ve mahkeme teşkilatı ile burada çalışan görevliler hakkında verilen beratların özeti niteliğindeki belgeleri içermektedir. Bu defterlerde kazalar, harf ve tarih sırasına göre dizilmiştir. Bu çalışmada Saidili’nin hurufât defterleri incelenmiştir. Saidili, 18. yüzyılda idari olarak bazen Konya Kazası’na bağlı bir nahiye, bazen de müstakil bir kaza durumunda olmuştur. Saidili’ne ait kayıtlar da Konya’ya bağlı bir nahiye iken “kaf- ق”, müstakil kaza iken de “sad- ص” harfi altında tutulmuştur.
Saidili’ne ait hurufât kayıtlarının ayrı ayrı defter dizilerinde bulunması, buradaki vakıfların tam sayısını ve kayıtları arasındaki sürekliliği izlemeyi güçleştirmiştir. Bu çalışma ile Saidili vakıflarının, hem nahiye hem de kaza döneminin, bir bütün şeklinde ele alınması amaçlanmıştır. Bu inceleme, anılan yönüyle literatürde ilk olma özelliği taşımaktadır. Bu araştırmada Saidili’nin her iki dönemine ait transliterasyonu yapılmış kayıtlar, bir araya getirilerek her bir vakıf ayrı başlık altında tasnif edilmiştir. Böylece hurufât defterleri temelinde nahiye-kaza ikileminden kurtarılan Saidili vakıflarının tamamının ortaya çıkarıldığı söylenebilir. Bununla birlikte bir vakfın her iki dönemine ait kayıtların birleştirilmesiyle de o kurumun bir bütün şeklinde ele alınmasının sağlandığı iddia edilebilir.

Research paper thumbnail of Aksaray Turgudoğlu Mescidi (17.-19. Yüzyıllar Arası) / Aksaray Turgudoğlu Masjid (Between 17th-19th Centuries)

V. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (03-04 Kasım 2020), 2020

Aksaray Turgudoğlu Masjid was built in the Bazaar of Aksaray city Center at the end of the 17th c... more Aksaray Turgudoğlu Masjid was built in the Bazaar of Aksaray city Center at the end of the 17th century, near the place known as Tahtelkale. A person known as Turgudoğlu or Turgudoğlu Çavuş can be said to be the founder of the mosque. The functionaries of the Foundation, such as trustees, imams, juzhan and ferras, served here. It is understood that the temple continued its existence throughout the 18th century. At the beginning of the 19th century, however, due to the indifference of the officials, the services provided here began to be interrupted. The institution’s operations were likely to end in the 19th century, as the available sources suggest.
This research covers the era from the late 17th century to the middle of the 19th century. In the analysis, such records were used in the Ottoman Archive of the Presidentship of the Republic State Archives, the Hurufât Registries in the General Directorate of Foundations Archives, and research works. The main objective of the analysis is to contribute to the historical literature of the city of Aksaray. Secondly, it is aimed to discuss some of the claims made due to the name of the masjid. Because some researchers claimed that the Aksaray Turgudoğlu Masjid was built by Turgudoğlu Pir Hüseyin Bey, who lived in the 15th century.
As a result, significant information about the physical structure of Aksaray City, especially in the 18th century, has been revealed in this research. Additionally, attempts have been made to shed light on structures which do not exist today, such as Turgudoğlu Masjid, Aksaray Castle and Aksaray Bazaar. The foundation's endowment could not be reached. Despite this limitation, it is possible to say that the masjid was not built by Turgudoğlu Pir Hüseyin Bey.

Research paper thumbnail of Aksaray Kazası Kırsalındaki Zaviyeler 18-19. Yüzyıl / Zawiyas in The Rural of Aksaray District (18-19th Centuries)

INSAC Contemporary Trends in Humanities and Social Sciences, 2022

In the 18th and 19th centuries, the zawiyas operating in the countryside outside the center of th... more In the 18th and 19th centuries, the zawiyas operating in the countryside outside the center of the Aksaray district were examined. In this study, it is aimed to determine what kind of activity the mentioned institutions are in. In addition, it has been investigated whether the zawiyas have a connection with a cult. The zawiyas in the center of Aksaray and the institutions in the countryside were compared. The differences between these institutions have been tried to be revealed. It has been determined that three of the 10 zawiyas operating in the 18th and 19th centuries in the rural area of Aksaray were founded by women, in four of them food was given to passing passengers, in two of them educational activities were carried out and two of them were connected with the Bektashi order. The zawiyas in the center of Aksaray were generally affiliated with the sects operating in the city environment. In the beginning, a sect connection could not be determined for the rural institutions. However, since the 18th century, some of the zawiyas in the countryside were affiliated with the Bektashi order. This situation even spread to the city. As a result, it was understood that Bektashism increased its influence by taking the state behind it in the 18th and 19th centuries and incorporated some zawiyas in the region.

Research paper thumbnail of Mihrişah Valide Sultan'ın 1798-1805 Yılları Arası Has Gelirleri ve Harcamaları / Has Revenues and Expenditures of Mihrişah Valide Sultan Between 1798-1805

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022

Mihrişah was the headwoman of Sultan Mustafa III (1757-1774) and the mother of Sultan Selim III (... more Mihrişah was the headwoman of Sultan Mustafa III (1757-1774) and the mother of Sultan Selim III (1789-1807) in the Ottoman State, and served as a valide sultan between 1789-1805. Mihrişah Valide Sultan became one of the people with the highest income after the sultan, thanks to the has she ran. He was introduced in the literature as "kind, benevolent and religious", and was generally discussed in the context of the foundation works he had commissioned or the charity he had done. In this study, the has income of the valide sultan and the places of spending them were examined in accordance with the archive documents. The socio-economic status of Mihrişah Valide Sultan has been tried to be revealed through the expenditures she made for herself, her employees, the dynasty, the poor and the state. However, it has been tested whether there is a personality as it is said in the literature. Thus, it was aimed to shed light on the lives of other valide sultans, especially Mihrişah Valide Sultan. The study covers the income expenses of Mihrişah Valide Sultan for about eight years (1213-1220/1798-1805). However, the 21 month expense records during this period could not be reached. As a result, it was understood that the valide sultan was elegant as well as being kind, benevolent and religious. In this context, it can be said that he uses a large part of his income for charity and spends the rest of his income for the place and clothing he lives in. During the period in question, he did not take any debt, although he made a loan. It is possible to say that he made great efforts for the continuation of the Ottoman dynasty and was a supporter of his son in every way. In addition, it can be claimed that he performed religious, customary and harem ceremonies within the framework of the rules of ceremony, similar to the sultan.

Research paper thumbnail of Devlet Adamı Olarak Valide Sultanlar (XVI.-XIX. Yüzyıllar Arası) / Valide Sultans As Statemans (The Period of 16th-19th Century)

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022

There have been important developments in the administrative, financial and military fields in th... more There have been important developments in the administrative, financial and military fields in the Ottoman Empire since the end of the 16th century. In this period, some has (lands of the state) were given to the mother, wives and daughters of the sultan with the status of valide sultan. In this study, it is discussed whether the Ottoman dynasty women, especially the valide sultan, undertook any administrative, financial and military responsibilities in return for these allocated has. In addition, in the context of the relationship between the has and the administration, an answer was sought whether the women, especially the valide sultan, were administrators before the state. The scope of the research consisted of women who became valide sultans from the end of the 16th century to the middle of the 19th century and the has allocated to them in this process. The Ottoman Archives of the Presidency of State Archives, Ottoman chronicles and the literature on the subject were reviewed. In the study, attention was drawn to the fact that women belonging to the dynasty can also be considered as administrators in the eyes of the state, which is not explicitly addressed in the literature.
As a result, it was understood that first of all, the valide sultans had administrative responsibilities, they had partial financial responsibilities at the beginning, but they started to pay taxes annually from the middle of the 17th century. In fact, it has been seen that this financial responsibility has increased even more since the end of the 17th century. On the other hand, it can be said that the valide sultans did not have an obligation to train soldiers, but they undertook duties such as protecting the poor and renovating the country through foundations. Secondly, it is possible to say that valide sultans who fulfill their administrative, financial and social responsibilities in the eyes of the state are seen as high-level administrators such as grand vizier or vizier, who are from the kalemiye class.

Research paper thumbnail of Osmanlı’daki Tahmishanelerin Lokasyonunun Mali ve Ticari Açıdan Doğurguları / Financial and Commercial Implications of the Location of Tahmishanes in the Ottoman State

Tarih İncelemeleri Dergisi, 2021

Kahve, Habeşistan’da yiyecek olarak ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda Yemen’de tanınmış ve burada iç... more Kahve, Habeşistan’da yiyecek olarak ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda Yemen’de tanınmış ve burada içecek halini almıştır. XVI. yüzyılda önce Hicaz ve Mısır’a, daha sonra hac kervanları aracılığıyla Suriye’ye, ardından da İstanbul’a ulaşmıştır. XVII. yüzyılda ise Avrupa’ya yayılmıştır. Kahve, XVI. ve XVII. yüzyılda girdiği her yerde dini ve toplumsal tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Ancak hemen hemen herkes tarafından beğenilerek tüketilmiştir. Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıl sonlarında idari, mali, ticari alanda yapılan yenilikler sonucu sayısı arttığı düşünülen tahmishanelerin kurulduğu yerler ve dağılımı konusu ele alınmıştır. Zira şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, kahve ve kahvehane konuları daha çok idari ve sosyolojik açıdan işlenmiş, bu yönü pek ele alınmamıştır. Kahve, Osmanlı topraklarına girdiği yıllardan itibaren lüks tüketim maddesi olarak görülmüştür. Bu yüzden devletin önemli bir gelir kalemini oluşturmuştur. XVIII. yüzyılda Anadolu ve Rumeli’de kahve tüketiminin arttığı düşünülmektedir. Bunun göstergesi de anılan dönemde yaygınlaşan kahvehaneler ve tahmishaneler olmalıdır. Ancak bu işletmelerin çoğalmasıyla halkın kahve tüketiminin artması arasındaki ilişkiyi test etmek bu makaleyi aşan bir sorundur. Bu çalışmada tahmishaneler, XVII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın ortalarına kadar Anadolu ve Rumeli’deki faaliyetleri kapsamında ele alınmıştır. İncelemede; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Osmanlı kronikleri ve konuya dair literatür gözden geçirilmiştir. Araştırmada öncelikle şu türden sorulara yanıt aranmıştır: "Devlet; idari, mali, ticari tedbirleri neden almıştır ve bu tedbirler nelerdi?" ve "Kahve, mali olarak devlet için ne anlam ifade ediyordu?" Asıl konu bağlamında; Tahmishane nedir? Nerelerde kurulmuştur? Tahmishaneler nasıl bir dağılım göstermiştir? Bu dağılımda etkili olan nedenler nelerdir? Tahmishanelerin nerelere kurulacağına dair takip edilen herhangi bir kural veya sistem var mıdır? Tahmishaneler ne şekilde işletilmiştir? Tahmishanelerin sayılarında yıllara göre artış olmuş mudur? Artış olmuşsa bunun sebepleri nelerdir? gibi sorular yanıtlanmaya çalışılmıştır. Araştırmada tahmishanelerin; Anadolu’dan daha çok Rumeli’de kurulduğu, genelde de Osmanlı yol sisteminde yer alan menzil güzergâhlarında bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. İkinci olarak XVII. yüzyıl sonlarından itibaren tahmishanelerin devamlı şekilde arttığı görülmüştür. Buradan da devletin idari mali, askeri ve ticari alanda aldığı tedbirlerin işe yaradığı sonucuna varılabilir.
Bununla birlikte tahmishanelerin yaygınlaşmasında kahvehane sayılarındaki artışın önemli bir payının olduğu söylenebilir. Ayrıca tahmishanelerin ne şekilde işletileceği konusunda devletin ihtiyaçlarının belirleyiciliğinden bahsedilebilir.

Research paper thumbnail of Aksaray Kenti Klasik Eğitim Kurumları (XVIII-XIX. Yüzyıllar Arası) / Aksaray City Classical Educational Institutions (18th-19th Centuries)

Aksaray Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültür Yayınları, 2020

Bilgi insanlığın varoluşundan beri kıymetli olmuş, bilgiyi üreten, geliştiren ve bunu faydaya dön... more Bilgi insanlığın varoluşundan beri kıymetli olmuş, bilgiyi üreten, geliştiren ve bunu faydaya dönüştüren toplumlar her zaman bulundukları çağın ilerisine geçmişlerdir. Bu bağlamda eğitim kurumları geçmişte ve günümüzde en önemli bilgi üretim merkezleri olarak kabul edilmekte, bilginin değiştirici ve dönüştürücü gücünü etkin kullanan toplumların kalkınmasında birinci dereceden rol oynamaktadırlar. Tarihi kayıtlarda ilim yurdu olarak anılan Aksaray şehri de nitelikli eğitim kurumlarıyla, Anadolu'da kültür ve medeniyet sahasında öne çıkan illerimizden biri olmuştur. Valiliğimizce yayımlanan "Aksaray Kenti Klasik Eğitim Kurumları (XVIII-XIX Yüzyıllar Arası)" kitabı ise Aksaray'ımızın bu yönüne dikkat çeken kıymetli bir çalışmadır. Ülkemizin ilim ve medeniyet merkezlerinden biri olan Aksaray, derin tarihî geçmişiyle ilk çağlardan itibaren önemli bir yerleşim alanı olmuş, bu coğrafyada yaşayan insanlar kültür ve medeniyet sahasında kıymetli ürünler ortaya koymuşlardır. Özellikle Selçuklularla başlayan ve daha sonra Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleriyle devam eden süreçte Aksaray hatırı sayılır derecede âlim, zahit, şair, yazar, sanatkâr ve devlet adamı yetiştirmiş, tarihi kayıtlarda Darü'l-İlm, Şehr-i Süleha olarak anılmıştır. Anadolu Selçuklu döneminde eğitim, ilim ve sanat alanında parlak bir dönem yaşayan Aksaray medreselerinde dönemin bilginleri; tıp, astronomi, hukuk, ilâhiyat gibi pek çok alanda dersler vermişler, değerli eserler kaleme almışlardır. O dönemde Aksaray'da yapılmış olan ve günümüzün üniversiteleri niteliğindeki medreselerde zirveye çıkan ilim geleneği uzun yıllar şehrin kültürel durumunu etkilemiş, Aksaray bu yönüyle her zaman önde bir şehir olmuştur. İlimizde yetişen bilginlerden başka, doğudan özellikle İran'dan ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelenler için de Aksaray önemli bir cazibe merkezi olmuş, çok sayıda âlim ve sanatkâr şehrimizde bulunarak Aksaray'ın ilmi birikimine katkı sağlamışlardır. Başta

Research paper thumbnail of Koçhisar Zaviyeleri (18.-19. Yüzyıllar) / Koçhisar Zawiyas (18th-19th Centuries)

VI. Uluslararası Aksaray Sempozyumu (27-28 Ekim 2021), 2021

Koçhisar, or Şereflikoçhisar as it is known today, has a history of approximately 5,000 years. Du... more Koçhisar, or Şereflikoçhisar as it is known today, has a history of approximately 5,000 years. During the Ottoman period, Koçhisar's name was always mentioned together with Aksaray. Koçhisar has generally been in the status of a district of Aksaray Sanjak. In Koçhisar District, there were Çoban Şeyh / Şeyh Çoban, also known as Ali Çelebi Zaviye and Sürmelü Zaviye. In this study, the situation of the aforementioned zawiyas from the 18th to the middle of the 19th century is discussed. The main source of the examination was Aksaray District Hurûfât Registries in the Archives of the General Directorate of Foundations. In addition, the Ottoman Archives of the Presidency of State Archives and research works were also used. The primary purpose of the research is to reveal the literature on the spiritual values of Aksaray in the aforementioned period. In addition, it was investigated whether these zaviyes, which were known to be active in the 15th-16th centuries, were also active in the 18th and 19th centuries. Thus, due to the structure of Hurûfât Registries, some information that may be missing about the aforementioned zaviyes has been tried to be completed with this study. In addition, in terms of foundation and education, Ottoman history in general and Aksaray and Koçhisar history in particular were contributed. As a result, important information about the activities of the zawiyas mentioned in this study has been revealed, although their foundation charters could not be reached. Çoban Şeyh and Sürmelü zaviyes; It has been determined that it existed in the 15th and 16th centuries, the Sürmelü continued its activities in the 18th century and the Çoban Şeyh continued its activities until the middle of the 19th century, but these institutions could not reach the present day. In addition, it was concluded that it could not be a coincidence that these buildings, which were ruined and idle in the 17th century, were made active in the 18th century. In this regard, it can be claimed that the Ottoman State took a political decision and tried to revive such educational institutions.

Research paper thumbnail of Osmanlı Aksarayı’nda Tekke ve Zaviyeler (XVIII-XIX. Yüzyıllar) / Tekkes and Zawiyas in the Ottoman Aksaray (18th-19th Centuries)

Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021

In the city of Aksaray, which is one of the oldest Turkish-Islamic cultural centers of Central An... more In the city of Aksaray, which is one of the oldest Turkish-Islamic cultural centers of Central Anatolia, many lodges and zawiyas were built during the rule of the Danishmends, Karamanids and Ottomans. Fifteen of these survived until the 18th and 19th centuries, the period of study.
In this study, it was questioned which religious orders were followed in the lodges and zaviyas in Aksaray, which are centers of training, practice and dissemination of the religion of Islam and sufism.
In the research, especially the Hurufât Registries in the Archives of the Directorate General of Foundations, documents related to the subject in the Ottoman Archives of the Presidency of the State Archives and research works published on Aksaray were used. As a result, it was determined that many tekkes were still in operation in the 18th and 19th centuries.

Research paper thumbnail of İstanbul Tahmishanesi (1590-1836) / Tahmishane of Istanbul (1590-1836)

Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021

Ottoman society first met coffee as a beverage in the early sixteenth century, and coffee culture... more Ottoman society first met coffee as a beverage in the early sixteenth century, and coffee culture flourished with the establishment of coffeehouses in the Ottoman capital in the middle of the century. As a result of the increasing demand for coffee, tahmishane, which was established to roast and grind raw coffee, has emerged. Tahmishane, which was established to roast and ground raw coffee, arose as a result of the increased demand for coffee. The first tahmishane in Istanbul was established in Tahtakale, in the region called Tahmis Street today, in the 1590s. In the 18th and 19th centuries, the tahmishane, whose number expanded to two throughout time and was offered to the residents of the Ottoman city, brewed approximately 550-650 tons of coffee annually. Coffee beans coming from Yemen was the main raw material in the tahmishane until the end of the 18th century, later the Frankish coffee entered the industry. The purpose of this article is to investigate topics such as administrative and financial management, physical structure, employee condition, working conditions, income and expenses from the establishment of the tahmishane in the sixteenth century until the middle of the nineteenth century. Unlike recent scholarship which considers coffee and coffeehouses in social, political, and cultural terms, this essay explores the process of coffee becoming a sector in Ottoman economic life through the collaboration of customs, judges, merchants, traders, consumers, coffeehouses, and, in particular, tahmishane.

Osmanlı toplumu bir içecek olarak kahveyle 16. yy. başlarında tanışmış, yüzyılın ortalarında Osmanlı başkentinde kahvehanelerin açılması ile kahve kültürü yayılmıştır. Kahveye rağbetin artmasının bir sonucu olarak, çiğ kahvenin kavrulup çekilmesi için ihdas edilmiş olan tahmishane ortaya çıkmıştır. İstanbul’da ilk tahmishane, Tahtakale’de, bugün de Tahmis Sokağı olarak adlandırılan bölgede, 1590’lı yıllarda kurulmuştur. Zamanla sayısı ikiye çıkan tahmishanede, 18. ve 19. yüzyıllarda yıllık yaklaşık 550-650 ton kahve çekilmiş ve Osmanlı başkentinin sakinlerinin tüketimine sunulmuştur. 18. yüzyılın sonuna dek Yemen kahvesi, sonrasında ise Frenk kahvesi tahmishanenin ana ham maddesini oluşturmuştur. Bu makale İstanbul Tahmishanesinin ilk olarak kurulduğu 16. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın ortalarına kadar, idari ve mali yönetimi, nizamları, çalışanlarının durumu, çalışma şartları, gelir ve giderleri gibi konuları incelemeyi amaçlamaktadır. Kahve ve kahvehaneyi sosyal, siyasi ve kültürel açıdan ele alan mevcut literatürden farklı olarak bu makale kahvenin Osmanlı iktisadi hayatında gümrük, tüccar, esnaf, tüketim, kahvehane ve özelde
de tahmishane iş birliğiyle bir sektör hâlini alma sürecini ele almaktadır.

Research paper thumbnail of İdari Statü Değişikliği Bağlamında Hurufât Defterleri ile Çalışmak Saidili Örneği / Working With Hurufât Registries In The Context Of Administrative Status Change: The Example Of Saidili

Tarihin Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021

The Ottoman Empire classified the townships in terms of population, size and level of development... more The Ottoman Empire classified the townships in terms of population, size and level of development at the end of the 17th century. In line with this regulation, the state has created Hurufât Registries, in which the townships are listed in the order of letters. In the 18th century, Saidili was administratively sometimes a sub-district of Konya and sometimes an independent township. The Hurufât records belonging to Saidili were kept under the letter "kaf-ق" when it was a sub-district of Konya and "sad-ص" when it was an independent township.
The fact that the Hurufât records belonging to Saidili were classified separately, made it difficult to follow the continuity of the foundations here. With this study, it was tried to shed light on the next studies by drawing attention to the dichotomy that occurred within the framework of the situation mentioned in Saidili. Within the framework of this examination, all of the Saidili foundation works were revealed according to the Hurufât Registries. The research has also shown that the Hurufât Registries are an important data source that can be used to reveal the administrative status of a place, provided that it is approached with caution.

Research paper thumbnail of Aksaray’da Karamanoğlu Devri Ulu Camii ve Görevlileri / Karamanoglu Period Ulu Mosque And Its Mission İn Aksaray

Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarihi, Kültürü ve Medeniyeti Sempozyumu 2 (Karamanoğulları Beyliği), 2016

The study looks for answering the question “what the impacts of temple, which is currently named ... more The study looks for answering the question “what the impacts of temple,
which is currently named Ulu Mosque and has an important role on Aksaray’s historical construction and tracing of Karamanogullan, are on social, economic and cultural structure of the city. In this context, how was the temple system working? What was the temple’s services? Than, related to services, the study tries to state tençle’s contributions to city. However, dealing with the relations between mosque and Seljulaans, it will be mentioned about contributions of Karamanoglu Mehmet Bey
and Karamanoglu Ibrahim Bey m Karamanoglu Period. And It will be stated the Mosque’s working conditions as a Karamanoglu Period building and staffs in Otoman Period through the contiunity of the foundations.
Foundations had needed to funds continously for delivering the services. To explam this, it will be emphasized on the record which shows the actions of mosque. As such, the study also stresses on mosque's staffs, named as mütevelli, nazır, câbî, katip who maintain the foundation and their works. Than services will be evaluated through Tapu Tahnr. fund and accounting records. In this context, except the mosque’s stags like imam. müezzin, cüzhân. devirhân. çerağdar, sermahfil, kayyim,
ferrâş. Muhammedıyye-hân. mu’anif, bevvâb, aşırhân, education services like vâizlik, hatiplik, hadis şeyhliği, dersıamlık, şeyhûlkurralık. will be examined.

Research paper thumbnail of Hurufât Defterleri’ne Göre XVIII.-XIX. Yüzyılda Doğanhisar Vakıfları

I. Ulusal Doğanhisar ve Çevresi Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu, 2013

In the study, waqfs, presenced in Doğanhisar during XVIII.-XIX. centuries, was investigated based... more In the study, waqfs, presenced in Doğanhisar during XVIII.-XIX. centuries, was investigated based on hurufat texts. Referring these texts, had compassed 150 years, 25 small mosque, 13 mosqııe and 3 small
dervish lodge was posited. Also, there are some texts and informations about avarız and nüzul, dispensary and hammam constructions whcre meeting the needs with the other wagfs. Many mosques or small
mosques had been build in small or bigger villages in Doğanhisar. Many of the small mosques had been transformed to mosque by ıesidents becase of increasing population.

Research paper thumbnail of Hurûfat Defterleri’ne Göre XVIII-XIX. Yüzyılda Hatunsaray Nahiyesi Mabetleri

I. Uluslararası Hatunsaray (lystra) ve Çevresi, Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu, 2012

In the introductory part of the study, limits and sources, then a mosque and mescids Ha... more In the introductory part of the study, limits and sources, then a mosque and mescids Hatunsaray Nahiyesi given. In the Results section, the study also made an overall assessment Bibliography resources are utilized. A sample was put in the appendices of documents related
to the subject.

Research paper thumbnail of Taşra Elitlerinin Yükselişi Konya Örneği XVIII.-XIX. Yüzyıl

978-625-396-442-9, 2024

This study examines how the Ottoman political culture of the 18th century was localized in Konya.... more This study examines how the Ottoman political culture of the 18th century was localized in Konya. With an approach similar to previous studies conducted in Egypt, Mosul and Diyarbakır, the reflections of elite household organization at the provincial level and the effects of changes in the Ottoman administrative-fiscal system on Konya are examined.
The comprehensive research conducted in the light of old documents reveals how the transformation in fiscal structure shaped the dynamics of center-provincial and city-rural relations. The identity of the operators of these mukataas, the popular regions and the effects of taxation-redistribution policies are analyzed in detail through the records of malikâne mukataa.
The findings obtained in the study show that the state did not lose its fiscal control in Konya, but on the contrary, strengthened it by sharing authority with local elements. The dominance of military elites in the management of the malikâne, However, it is also observed that local elites (Çavuşzadeler, Abdülgaffarzadeler, Çelikpaşazadeler etc.) played an important role. The analysis of the governor and mütesellim appointments reveals that localization did not weaken the state's control, on the contrary, people who would meet the needs were appointed with a pragmatic approach.
In addition, it is determined that there was a division of labor between the seyfiye and ilmiye families, and that the ilmiye families played a greater role in the management of the foundations. The analysis conducted using the Hurufat registers shows that the increase in the number of foundations in the 18th century was not for the purpose of protecting the wealth of the administrators, but to meet social needs. This situation proves that the restructuring process was also reflected in the field of education and that the understanding of leaving a permanent legacy became widespread.
The example of Arapağazade Süleyman Ağa shows how the state cooperated with powerful families of provincial origin during times of emergency. It is concluded that this cooperation strengthened the center's control over the provinces.
In conclusion, this study shows that the center-province relations in 18th century Konya had a complex and dynamic structure, and that the state acted in cooperation with local elites while maintaining its control. Emphasizing the flexibility and adaptability of the Ottoman administration, the study offers important contributions to the field of Ottoman historiography and center-province relations.

Research paper thumbnail of TURGUTOĞULLARI ve KONYA’DAKİ ESERLERİ

978-605-9706-68-1, 2016

M. Zeki ORAL tarafından 1948 tarihinde “Turgutoğulları ve Konya’daki Eserleri” adında Arap harfl... more M. Zeki ORAL tarafından 1948 tarihinde “Turgutoğulları ve Konya’daki
Eserleri” adında Arap harfleriyle 105 varaklık el yazması bir eser kaleme
alınmış olup Ankara İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi 73 demirbaş numarada kayıtlıdır. 1956’da “Turgut Oğulları, Eserleri-Vakfiyeleri” başlığı altında makale haline getirilmiş ve Vakıflar Dergisi’nin 3. Sayısında yayımlanmıştır. Makale her ne kadar yeni bir şey iddiasında bulunulmamış olsa da bu eserin daha önce başka bir yerde yayınlanmaması kitabı orijinal kılmaktadır.
Halkın talebi üzerine 2015’te kitap tarafımızca sadeleştirilerek Kadınhanı
Belediyesi’nce “Turgutoğulları, Konya’daki Eserleri ve Kadınhanı” adıyla basılmıştır. Bu sırada sehven yapılan bazı hatalar, özellikle rahmetli M. Zeki ORAL’ın ismi, birinci baskıda kapakta yer almadığı için eser sanki bizler tarafından yazılmış gibi algılanmıştır. Öncelikle böyle bir algıya sebebiyet verdiğimiz için herkesten özür diliyoruz. Tekrar ediyoruz, “Turgutoğulları ve Konya’daki Eserleri” M. Zeki Oral’ın telif eseridir.

Research paper thumbnail of VESÂİK‐İ BEKTAŞİYAN

978-605-9108-42-3, 2015

Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi tarafından 17.10.2008 tarihinde İzmir’deki bir sa... more Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesi tarafından 17.10.2008 tarihinde İzmir’deki bir sahaftan satın alınan ve 8262 envanter numarasına kaydedilen eser, genelde XVIII. yüzyıla ait Bektaşi tekkelerine dair beratları içermekte olup müstensihi bilinmemektedir.
Çalışmaya esas olan nüsha, suyolu filigranlı kâğıda talik hatla Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Sayfaların satırları başka başkadır. Eser toplam 116 varak olup ebadı 205x135-bbxbb mm’dir. Eserin ismi, konusuna göre “Vesâik-i Bektaşiyan” olarak belirlenmiştir.
Ön söz ve girişten sonra “Vesâik-i Bektaşiyan’’ başlığı altında eserdeki metinler latinize edilmiştir. Ana başlıklara satır numarası verilmemiştir. Bazı yerlerde kâtip, satıra “√” işaretine benzer bir remz koyarak açıklama yapmıştır. Bunlar, çeviri metninde parantez içine alınarak aynı satırda gösterilmiştir.
Bazı yerlerde ise kâtip, sayfa düzeninin dışına çıkarak sayfa boşluğunun yanına, sağına, soluna veya üzerine açıklamalar yazmıştır. Bunlara, Arap Alfabesi’nin yazı yönü ve açıklamanın bulunduğu yer gözetilerek satır numarası verilmiştir. Açıklama bir adet ise sayfa sonundaki satır numarasından sonraki numara verilmiştir. Birden fazlaysa, önce üstteki, ardından sağdaki, sonra soldaki ve nihayetinde alttaki satırın çevirisine yer verilmiştir. Eserde berat suretleri dışında şiir ve fevâid kayıtlarına
da rastlanmaktadır. Bazı yerlerde sayfa düzeni satır şeklinde değil de sütuna benzer bir şekilde oluşturulmuştur. Yine burada da Arap Alfabesi’nin yazı yönü ve açıklamanın bulunduğu yer gözetilerek satır numarası verilmiştir. Mürekkebin dağılması sonucu okunamayan yerler “(silik)”; hiç okunamayan yerler “…”; okunuşundan şüphe duyulan kelimeler ise “?” ile belirtilmiştir. Satır devam ederken arada belirli bir boşluk varsa bu durum “(Boş)” olarak ifade edilmiştir. Metnin aslından olmayan fevaid kısımları ise italik olarak yazılmıştır.

Research paper thumbnail of TURGUTOĞULLARI, KONYA'DAKİ ESERLERİ VE KADINHANI

978-605-9108-85-0, 2015

Zeki Oral, Osmanlı Türkçesi olarak kendi el yazısıyla, 1948 tarihinde "Turgudoğulları ve Konya'da... more Zeki Oral, Osmanlı Türkçesi olarak kendi el yazısıyla, 1948 tarihinde "Turgudoğulları ve Konya'daki Eserleri" adında 90 varaklık bir defter yazmıştır. Bu defter, bazı düzeltmelerle birlikte 1956'da Vakıflar Dergisi'nin 3. sayısında "Turgud Oğulları, Eserleri-Vakfiyeleri" başlığı altında yayınlanmıştır. Zeki Oral'ın 1948'de yazdığı bu defter, Ankara İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesinde 73 demirbaş nosuyla kayıtlıdır.

Research paper thumbnail of KONYA KAZASI HURUFÂT DEFTERLERİ (1104-1250//1693–1835)  (TASNİF EDİLMİŞ TRANSKRİPSİYON VE DİZİN)

Çizgi Kitabevi Yayınları, 2019

Hurufâtlar, ücretleri belirtmesi bakımından iktisat tarihi, atamaların neden yapıldığını gösterme... more Hurufâtlar, ücretleri belirtmesi bakımından iktisat tarihi, atamaların neden yapıldığını göstermesi ve yapılardaki görevleri ortaya koyması açısından sosyal tarih, yeni inşa edilen eserlerin zikredilmesi de sanat tarihi ve şehir tarihi açısından incelenmesi gerekir. Yine bu minvalde o kazadaki mahkeme ve esnaf yapılanması hakkındaki en önemli ana kaynak durumundadır. Kısacası bu defterler, tarihçiler için olduğu kadar, farklı disiplinlerdeki akademisyen ve araştırmacılar için de başvurulması gereken arşiv belgeleridir. Bu çerçevede Hurufât Defterleri’nin günümüz harflerine aktarılarak yayımlanması bir ihtiyaç haline gelmiştir. Mevcut çalışma da böyle bir soruna alt yapı oluşturmak adına hazırlanmıştır.

Research paper thumbnail of Konya'da ayanlık (1639-1839) / Ayanship in Konya (1639-1839)

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi, 2018

From the last decades of XVIth Century, there have been some important developments such as budge... more From the last decades of XVIth Century, there have been some important developments such as budget deficit, debasement based on budget deficit, price inflation, long lasting wars and war technology in Ottoman Emprie. Ottomans had to collect more part of tax revenue in cash because of recruit more bigger army in center, contuniusly train and to fund of this army in cash in long lasting wars. They have taken a fiscalist approach to solve this problems. On the one hand they have look for the way to increase their incomes on the other hand to reduce costs. The change that has became apparent by starting of widespread of iltizam and malikane practise has continued almost to the Tanzimat era. And this also brought about administrative, financial, military and social changes. In this study, it has been studied the effect of change and transformation mentioned to the Konya city in the base of Ayan. In this context in financial field, it has been found out the malikane practise has succeed or not in Konya scale, the place of Konya muqâtaas in whole system, the persons whose managed of these muqâtaas in genereal and the identity of managers in local. In the field of administration, it has been examined the place of Karaman administrator in whole system, who was the Konya ayan and the responsiblity of these ayan they have taken. For a better understanding of this matter discussion has been concretized on Arapağazade es-Seyyid Süleyman Ağa as a Ayan of Konya. As a result, it has been said that central government has not lost its control in financial, administrative and military sense in Konya.