kudret aras | Bingol University (original) (raw)

Papers by kudret aras

Research paper thumbnail of Yaşami Olumlama Olarak Güç İstenci̇

EKEV Akademi Dergisi

Bu çalışmada Nietzsche’nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche’nin genel felsefe... more Bu çalışmada Nietzsche’nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche’nin genel felsefesi açsısından merkezi bir öneme sahiptir. Nietzsche felsefesi, “bir birey nasıl yaşamalıdır?” sorusu üzerine yoğunlaştığı için, Güç istenci doğrudan değerler ve değer yaratımı ile alakalıdır. Bu nedenle makalede öncelikle, Nietzsche’nin devraldığı değerleri nasıl eleştiriye tabi tuttuğu ele alınacaktır. Nietzsche, Hristiyanlığın, Avrupa kültürünün ve modern dünyanın büyük bir değer kaybı yaşadığını ve değerler açısından çöküş (décadence) içinde olduğunu ileri sürmektedir. Bu değerler, insanları pasifleştiren ve gittikçe hastalıklı hale getiren değerlerdir. Bunun karşısında Nietzsche’nin ortaya koyduğu Güç istenci, bir sağaltım ya da iyileştirme girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Makalede daha çok Güç istenci kavramının, yaşamı olumlama özelliğine vurguda bulunulmuştur. Yaşama karşı “öte dünyalar”ın öne sürülmesi, yaşamın yadsınması ya da yaşama kötümser bir şekilde bakılması, Nietzsche’ni...

Research paper thumbnail of POSSEIBLE: FELSEFE DERGİSİ

MICHEL FOUCAUL'DA SÖZCE KAVRAMININ DELEUZECÜ ANALİZİ, 2023

This article presents the concept of "statement" introduced by Michel Foucault together with the ... more This article presents the concept of "statement" introduced by Michel Foucault together with the comments of Gilles Deleuze. In his early works, Foucault attempted to reveal "statements", which are the basic building blocks of "the orders of discourse" that precedes knowledge and science. This concept is important as it paves the way for the emergence of the concept of "power", which would be revealed later. The Archeology of Knowledge, which reveals the conceptual content of his early works, appears as a theory of statements. Statements are not actually hidden, they have already been said in discourses. However, as they are propositions, sentences, and speech acts that first appear in discourses and they tend to reveal a general truth immediately, it becomes impossible to see statements. Therefore, it is a difficult task to reveal statements. Foucault's originality is that he could accomplish this difficult task from his earliest works. Foucault attempted to reveal statements considering them as the discourses, which emerged as the truth in a period, within the frame of their production, arrangement, distribution, circulation and operation. The concept of statement is also important in Deleuze's own philosophical studies. Because when the content is given (major literature), an appropriate statement is found, whereas when the content is not given (minor literature), it starts with stating and then the content is reconstructed. Therefore, it is very important for both philosophers to examine the statements that precede the content.

Research paper thumbnail of Spi̇noza’Nin Kötülük Sorununa Yaklaşimi

DergiPark (Istanbul University), Jul 14, 2023

Bu makalede Spinoza'nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza'nın en önemli... more Bu makalede Spinoza'nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza'nın en önemli kitabı Etika'dır. Bu kitap, Varlığı saf ontoloji açısından ele aldığı gibi, varolanları da etik açıdan ele almaktadır. Bu nedenle Spinoza, temelde ahlak düşünceleri diyebileceğimiz düşüncelere karşı bir etik düşünce geliştirmiştir. Makalede öncelikle, ahlak düşüncelerinin, kötülük sorununa yaklaşımlardaki yanılgı noktaları üzerinde durulacaktır. Spinoza kötülük sorunu ötesinde, saf bir olumlama düşüncesi geliştirerek, varolanların kipsel ilişkileri ve bakış açıları çerçevesinde ortaya çıkan, bir "kötü" ve "iyi" değerlendirmesi yapmıştır. Ruh ve beden paralelizmine dayanan bu düşüncede, bedenin zorunlu ve doğal işleyişi göz önünde bulundurularak, kötü olma hali, insan gücünü azaltan (keder) duygular çerçevesinde incelenmiştir. Öyleyse kötü olma hali, bir his ya da tutku olarak, insan doğasında temellenen ve insanın gücünü elinden alarak onu edilgin kılan bir duygu durumudur. Edilgin ya da köle olmaktan kurtulup özgür olabilmek için, duyguların doğalarının iyi anlaşılması gerekir. Bu durumda sorun bilmek değil deneyimlemek olarak; akıl da sahip olunan değil seçim yapabilen bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Research paper thumbnail of VARLIĞIN İŞİTİLMESİ BAĞLAMINDA LOGOS KAVRAMI

jshsr, 2023

Bu makalede, Heidegger'in, Logos kavramını, Herakleitos'un 50. Fragmanından itibaren nasıl açıkla... more Bu makalede, Heidegger'in, Logos kavramını, Herakleitos'un 50. Fragmanından itibaren nasıl açıkladığı ele alınmıştır. Fragman Heidegger'in çevirisiyle şu şekildedir: "Beni değil Logos'u işiterek, Her şeyin bir olduğunu kabul etmek bilgeliktir". Heidegger, Logos kavramını açıklamak üzere ele aldığı bu fragmanı, bir konferans olarak sunmuştur ve bu surum daha sonra Denemeler ve Konferanslar başlıklı kitapta, 1954 senesinde yayınlanmıştır. Makalede, Heidegger'in Logos hakkındaki düşüncesini daha iyi anlamak için 1927 senesinde yayınlanan Varlık ve Zaman ve 1953 senesinde yayınlanan Metafiziğe Giriş adlı kitaplarına da değinilmiştir. Heidegger, Platon ve Aristoteles'ten sonraki dönemlerde, felsefi düşünmenin Mantık (Logic) ile önünün kesilmesine karşı, Logos'un kökensel ve etimolojik incelemesinin yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu incelemesinde Heidegger, Legein fiili ile bağlantısı sonucunda Logos'un "bir araya toplayan koyma" tanımına ve Phusis ile ilişkisi sonucunda da "doğasını gizleyen ve açığa çıkaran" tanımına ulaşmıştır. Heidegger Logos'un phusis (doğa), aletheia (açığa çıkma) ve polemos (mücadele) ile kökensel birliğini vurgulayarak, Logos'un özsel olarak "Herşey Birdir"in anlamını ifşa ettiğini ortaya koymaktadır. İnsanların Logos'un ifşa ettiği bu gerçeği duymalarının yolu, düşünsel ve mantıksal çıkarımlar yapmak değil, gerçek bir dinleme eylemiyle, herşeyi bir araya toplayan Logos'a aidiyet içinde teslim olmaktır. Bugünkü anladığımız anlamda "doğa" olarak çevrilen "phusis" gerçek anlamda anlaşılırsa Logos da gerçek anlamda anlaşılacaktır. Böylece, Varlık ve Düşüncenin birleştiği bu noktada, Logos'ta açığa çıkan "Herşey Birdir" ilkesi, hem söylenen hem de işitilen düzeyde bir araya gelerek, Bilgeliğin geçtiği düşünce patikasının önünü açacaktır. Bu durumda Bilge, Logosa aidiyeti içinde, söyleneni olduğu gibi dinleyen, çelişki gibi görünen görünüşleri kendi çabasında verdiği mücadele ile Aynıya getirerek uyuma tanıklık eden kişidir. Ancak "Herşey Birdir" bir yaşam ilkesi olmanın ötesinde, gerçek bir düşünme çabasıdır.

Research paper thumbnail of Yaşamı olumlama Güç İstenci

EKEV AKADEMİ DERGİSİ, 2023

Bu çalışmada Nietzsche'nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche'nin genel felsefe... more Bu çalışmada Nietzsche'nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche'nin genel felsefesi açsısından merkezi bir öneme sahiptir. Nietzsche felsefesi, "bir birey nasıl yaşamalıdır?" sorusu üzerine yoğunlaştığı için, Güç istenci doğrudan değerler ve değer yaratımı ile alakalıdır. Bu nedenle makalede öncelikle, Nietzsche'nin devraldığı değerleri nasıl eleştiriye tabi tuttuğu ele alınacaktır. Nietzsche, Hristiyanlığın, Avrupa kültürünün ve modern dünyanın büyük bir değer kaybı yaşadığını ve değerler açısından çöküş (décadence) içinde olduğunu ileri sürmektedir. Bu değerler, insanları pasifleştiren ve gittikçe hastalıklı hale getiren değerlerdir. Bunun karşısında Nietzsche'nin ortaya koyduğu Güç istenci, bir sağaltım ya da iyileştirme girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Makalede daha çok Güç istenci kavramının, yaşamı olumlama özelliğine vurguda bulunulmuştur. Yaşama karşı "öte dünyalar"ın öne sürülmesi, yaşamın yadsınması ya da yaşama kötümser bir şekilde bakılması, Nietzsche'nin asla kabul etmediği düşünme tarzlarıdır. Güç istenci, klasik yaklaşımlardan farklı olarak, insan bedenini olumlayan bir yaklaşımla, tutkuların vazgeçilmezliğini ileri sürer. Bu nedenle, makalede, haz ve acı tutkularının karşılıklı ilişkisel varoluşunun, bireyin kendisi olması açısından önemine vurguda bulunulmuştur. Çünkü yaşam direnişlerle ilerleyen bir mücadele alanıdır. Bireyin yapması gereken, her durum içinde yeni perspektifler geliştirmek ve yorum yapabilmektir. Böylece Güç istencinden itibaren ortaya çıkan etik sonuçlara göre yaşam, özünde Güç istencidir ve her şey olumludur. Kişinin kendisi olması, tutkularını (temelde haz ve acı) karşılıklı bir mücadele içine sokarak, gücünü büyütmesine bağlıdır.

Research paper thumbnail of SPİNOZA'NIN KÖTÜLÜK SORUNUNA YAKLAŞIMI

Akademik Matbuat Dergisi, 2023

Bu makalede Spinoza’nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza’nın en önemli... more Bu makalede Spinoza’nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza’nın en önemli kitabı Etika’dır. Bu kitap, Varlığı saf ontoloji açısından ele aldığı gibi, varolanları da etik açıdan ele almaktadır. Bu nedenle Spinoza, temelde ahlak düşünceleri diyebileceğimiz düşüncelere karşı bir etik düşünce geliştirmiştir. Makalede öncelikle, ahlak düşüncelerinin, kötülük sorununa yaklaşımlardaki yanılgı noktaları üzerinde durulacaktır. Spinoza kötülük sorunu ötesinde, saf bir olumlama düşüncesi geliştirerek, varolanların kipsel ilişkileri ve bakış açıları çerçevesinde ortaya çıkan, bir “kötü” ve “iyi” değerlendirmesi yapmıştır. Ruh ve beden paralelizmine dayanan bu düşüncede, bedenin zorunlu ve doğal işleyişi göz önünde bulundurularak, kötü olma hali, insan gücünü azaltan (keder) duygular çerçevesinde incelenmiştir. Öyleyse kötü olma hali, bir his ya da tutku olarak, insan doğasında temellenen ve insanın gücünü elinden alarak onu edilgin kılan bir duygu durumudur. Edilgin ya da köle olmaktan kurtulup özgür olabilmek için, duyguların doğalarının iyi anlaşılması gerekir. Bu durumda sorun bilmek değil deneyimlemek olarak; akıl da sahip olunan değil seçim yapabilen bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Research paper thumbnail of Descartes'ta Tutkular ve Ahlak İlişkisi

Research paper thumbnail of Le Concept De "Problème/Problémati̇que" Chez Gilles Deleuze

Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Sep 3, 2012

Bu çalışmada, diğer temel kavramlarıyla ilişkisi çerçevesinde "sorun" kavramının Gilles Deleuze d... more Bu çalışmada, diğer temel kavramlarıyla ilişkisi çerçevesinde "sorun" kavramının Gilles Deleuze düşüncesindeki yeri ve anlamı sorgulanacaktır. Hem yaşamsal hem de düşünsel açıdan önemli yansımaları olan bu kavram, Deleuze'ün "aşkın ampirizm" düşüncesini daha iyi anlamamız açısından önemli bir anahtar kavramdır. Bu sayede Deleuze'ün bir Olayın bütününü düşünebilmek için başvurduğu içkinlik düzleminde bulunan iki boyutun (ampirik/ideal; edimsel/virtüel; kronos/aion) paradoksal birlikteliklerinin neden kaçınılmaz olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Deleuze felsefesi bu açıdan sorunların çözüm yollarını aramanın ötesinde, sorunun kendisi üzerine düşünmek için bir çağrı niteliği taşır.

Research paper thumbnail of Modern Sinemanin Olanaği Olarak Yeni Bir Dunya Imgesi

Felsefe Dünyası, Dec 15, 2017

Research paper thumbnail of Kafka Edebi̇yatinda Ortaya Çikan Ki̇şi̇si̇z Ve Vi̇rtüel Güçleri̇n Deleuzecü Anali̇zi̇

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018

Research paper thumbnail of Gilles Deleuze felsefesinde özne-oluş’un ontolojik tasarımı

Research paper thumbnail of Aşkın bir felsefe karşısında içkin felsefe

Research paper thumbnail of KAFKA EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKAN KİŞİSİZ VE VİRTÜEL GÜÇLERİN DELEUZECÜ ANALİZİ DELEUZIAN ANALYSIS OF THE IMPERSONAL AND VIRTUAL POWERS VISIBLE IN THE LITERATURE OF KAFKA

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018

Öz Gilles Deleuze, Kafka'yı bilinen yorumların ötesinde, farklı bir okumaya tabi tutmuştur. Guatt... more Öz Gilles Deleuze, Kafka'yı bilinen yorumların ötesinde, farklı bir okumaya tabi tutmuştur. Guattari ile birlikte yazdıkları "Kafka, Minör Bir Edebiyat İçin" adlı kitapta, Kafka edebiyatının verdiği imkânlardan itibaren, kendi dil, etik ve politik düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Deleuze Kafka'yı büyük edebiyatçılardan biri olarak görmektedir ve "Yargının İşini Bitirmek" konusunda Kafka'nın yazılarının önemine değinir. Bu makalede ilk olarak Kafka'nın kişisel sorunlarından çok toplumsal sorun-lara yoğunlaştığı belirtilerek, toplumsal sorunları nasıl teşhis ettiği ortaya ko-nulacaktır. İkinci olarak da Kafka'nın özellikle Dava romanında dile getirilen yargı-adalet ilişkisine değinilerek Deleuze düşüncesinde ortaya çıkan adalet-arzu ilişkisinin önemi ortaya konulacaktır. Abstract Gilles Deleuze has a unique interpretation of Kafka beyond the common comments. In "Kafka, Toward a Minor Literature" written by Deleuze together with

Research paper thumbnail of Modern Sinemanın Olanağı Olarak "Yeni Bir Dünya İmgesi"

Conference Presentations by kudret aras

Research paper thumbnail of DESCARTES FELSEFİNDE TUTKULARIN RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

6. Uluslararası Erciyes ilimsel Araştırmalar Kongresi, 2021

Bu çalışmada Descartes’ın Ruhun Tutkuları adlı kitabından hareketle, tutkuların kaynağı üzerine b... more Bu çalışmada Descartes’ın Ruhun Tutkuları adlı kitabından hareketle, tutkuların kaynağı üzerine bir inceleme yapılacaktır. Descartes, felsefi düşüncesinin temelini, ruh ve bedenin ayrılığı üzerine temellendirmiştir. Buna göre ruh ve beden iki ayrı sonlu tözlerdir. Ruh, metafizik düşüncenin temelini oluşturan düşünme özelliğine sahiptir ve hakikatin tüm bilgileri ruhta a priori olarak mevcuttur. İnsan tüm açık ve seçik bilgilere düşünme yöntemi ile ulaşabilir. Bu bilgiler ancak aklın a priori bilgisi ile elde edilebilir. Beden ise diğer tüm cisimler gibi mekanik bir işleyişe sahiptir ve onun özelliği de uzam ve harekettir. İnsan ruh ve bedenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur ve bu bir araya gelme sadece Tanrı’nın inayetiyle nihai açıklamasını bulur. Descartes, ruh ve bedenin birliğinin, aslında ayrılığının bilgisinden daha anlaşılır olduğunu ancak hakikatin bilgisini elde etmek için bu ayrılığın iyi anlaşılması gerektiğini ve bu nedenle kendisinin felsefi düşüncenin temeline ruh ve bedenin ayrılığını koyduğunu ileri sürer. Ruh ve bedenin birliği meselesi ise en çok tutkular konusunda gündeme gelmiştir. Descartes’ın Kraliçe Elisabeth’le yaptığı mektuplaşmalarda, Elisabeth daha ziyade tutkular konusunu anlamadaki güçlüklerle ilgili sorular sormuştur. Büyük filozof, bu yazışmalarda, tutkuların ancak ve sadece ruh ve bedenin birbirleriyle karşılıklı ilişkilerinde anlaşılabileceğini ileri sürmüştür. Daha sonra Descartes bu konunun önemine binaen Ruhun Tutkuları çalışmasını ortaya koymuştur. Tutkular incelemesini yaparken Descartes, kitabın birinci bölümünde öncelikle bedenin işleyişini daha sonra da ruhun işleyişini ele almıştır. Daha sonra da ruhun temel eylem gücü olan “irade” ile tutkular ilişkisini ele alarak, ruhun, tutkuları neye göre ve nasıl düzenlediğini belirtmiş ve hakikatin bilgisinin tutkulara galip olmadaki önemli rolü ile ilk bölümü noktalamıştır. Bu bölümde tutkular konusunun anlaşılmasında algı, bilgi, bellek ve alışkanlığın önemi üzerinde durulmuştur. Kitabın ikinci bölümünde tutkular incelemesi yaparak, altı temel tutkuyu incelemiştir ve üçüncü bölümde de özel tutkuları ele alarak “yücegönüllülük” erdeminin bilgisi üzerinde durmuştur. Biz bu çalışmada özellikle birinci bölümdeki ruh ve beden birliği nosyonu üzerinde durarak, tutkuların kökenini ve iradenin tutkulara nasıl galip gelebileceği üzerinde duracağız.

Books by kudret aras

Research paper thumbnail of Gilles Deleuze Felsefesinde Özne-Oluş'un Ontolojik Tasarımı

Gilles Deleuze Felsefesinde Özne-Oluş'un Ontolojik Tasarımı, 2023

Bu tez çalışmasında Gilles Deleuze’ün sağduyu ve ortak duyuya dayalı olarak ortaya konulan “kuruc... more Bu tez çalışmasında Gilles Deleuze’ün sağduyu ve ortak duyuya dayalı olarak ortaya konulan “kurucu” ve “genel” özne düşüncelerini hangi açılardan eleştiriye tabi tuttuğu incelenerek kendi olay felsefesi içinde ortaya çıkan özne-oluş düşüncesi ortaya konulmuştur. Bu amaçla öncelikle Deleuze’ün Descartes, Kant ve Husserl’de bulunan cogito düşüncelerini eleştirisi ve kendisinin bu düşünceler karşısında ortaya koyduğu olay düşüncesi içinde yer alan özne anlayışının genel özellikleri ortaya konulmuştur. Deleuze’ün“özne-oluş” düşüncesinin gelişim seyrini incelemek açısından onun Hume ve Bergson felsefeleri üzerine yaptığı çalışmalara geniş yer verilerek, “özne”nin Deleuze’ün “aşkınsal ampirizm” düşünce yapısı içindeki yeni yeri irdelenmiştir. Bundan sonra Delueze’ün Fark ve Tekrar ve Anlam’ın Mantığı eserlerinde geliştirdiği fark, tekrar, çokluk, olay, oluş, sorun ve paradoks kavramları etrafında geliştirdiği bireyleşme düşüncesi incelenmiştir. Deleuze, Oluş’un problematik ve paradoksal durumuna dair bir düşünce geliştirerek, özne-oluşu ya da bireyleşmeyi de bu durumun çözümsel sürecindeki oluşum olarak değerlendirir. Özne, bu süreçten arta kalan tortu olarak sürekli oluşum içindedir. Deleuze tüm bu düşünceleri, zamana bağlı sentez düşünceleri üzerine yaptığı eleştirel ve yenileyici bir bakış açısıyla daha somut bir hale getirir. Böylece o, “Ben”in parçalanması sürecini daha ileri noktalara taşımış ve bengi dönüş düşüncesi ile birlikte de öznenin yaratıcı yönüne de vurguda bulunmuştur.

Research paper thumbnail of Dogmatik Düşünce İmgesine Karşı Yaşamın İçkinliğine Batmış Düşünce İmgesi: Deleuze İle Birlikte Bir-Bütün'ün İçkinlik Sınırlarında Gezinme

GÜNÜMÜZÜ FELSEFE İLE DÜŞÜNMEK, 2014

Bu yazıda Deleuze'ün felsefe tarihinden izini sürdüğü Hume ve Bergson düşüncelerinden itibaren, d... more Bu yazıda Deleuze'ün felsefe tarihinden izini sürdüğü Hume ve Bergson düşüncelerinden itibaren, dogmatik düşünce imgesine karşı geliştirdiği içkin düşüncenin özellikleri ele alınmıştır.

Research paper thumbnail of Levinas Aydinlanma

AYDINLANMA DİN DEMOKRASİ, 2012

Bu yazıda Levinas'ın aydınlanma düşüncesini eleştirisi ele alınmıştır. Levinas felsefesi belki de... more Bu yazıda Levinas'ın aydınlanma düşüncesini eleştirisi ele alınmıştır. Levinas felsefesi belki de, Aydınlanma felsefesinin yol açtığı felaketlere karşı geliştirilmiş bir düşüncedir. Çünkü o, Batı düşüncesinin temelini oluşturan "özne" düşüncesinin, "Başka" olanı ortadan kaldırma noktasına kadar geldiğini ileri sürerek, "Başka/Öteki" üzerine temellenen bir düşünce geliştirmiştir.

Research paper thumbnail of Levinas Felsefesi

FELSEFE TARİHİ III / XX. YÜZYIL FİLOZOFLARI, 2016

Bu kitap bölümünde, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alan Levinas (1906-1995) felsefe... more Bu kitap bölümünde, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alan Levinas (1906-1995) felsefesinin genel felsefesi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu yazı, Sentez yayınlarından çıkan "XX. Yüzyıl Filozofları" başlıklı kitap için bir bölüm olarak hazırlanmıştır.

Research paper thumbnail of BİR BEDEN NE YAPABİLİR

BEDEN FELSEFESİ, 2022

Spinoza ve Deleuze felsefelerinden itibaren, “beden” üzerine yapılan bu incelemede, bedenin kendi... more Spinoza ve Deleuze felsefelerinden itibaren, “beden” üzerine yapılan bu incelemede, bedenin kendi doğamızı anlamadaki rolünün vazgeçilmezliği ortaya çıkmaktadır. Çünkü beden, tıpkı zihnimiz gibi, birer varolma tarzları olan bizlerin, her birimizdeki en temel güç alanımızdır. İnsan doğasını, daha çok zihinsel gücüne indirgeme eğilimleri, kendi doğamızı ve hatta varlığın doğasını, gerçek anlamda anlamamız önündeki en büyük engel olmuştur. Eylem alanımızın, bedensel güçlerden yani duygulardan itibaren başlaması nedeniyle, hareket ve dinginlik/etkileme ve etkilenme boyutumuzun, arzularımız ölçeğinde etkin olabilmesi, yaşamsal dalgalar karşısında pasif bir şekilde geri çekilmeden, edilgin olmadan, sürekli ileri atılabilmesi için, her tıkanıklığı açabilecek bir güç dayanıklılığı vazgeçilmezdir.

Research paper thumbnail of Yaşami Olumlama Olarak Güç İstenci̇

EKEV Akademi Dergisi

Bu çalışmada Nietzsche’nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche’nin genel felsefe... more Bu çalışmada Nietzsche’nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche’nin genel felsefesi açsısından merkezi bir öneme sahiptir. Nietzsche felsefesi, “bir birey nasıl yaşamalıdır?” sorusu üzerine yoğunlaştığı için, Güç istenci doğrudan değerler ve değer yaratımı ile alakalıdır. Bu nedenle makalede öncelikle, Nietzsche’nin devraldığı değerleri nasıl eleştiriye tabi tuttuğu ele alınacaktır. Nietzsche, Hristiyanlığın, Avrupa kültürünün ve modern dünyanın büyük bir değer kaybı yaşadığını ve değerler açısından çöküş (décadence) içinde olduğunu ileri sürmektedir. Bu değerler, insanları pasifleştiren ve gittikçe hastalıklı hale getiren değerlerdir. Bunun karşısında Nietzsche’nin ortaya koyduğu Güç istenci, bir sağaltım ya da iyileştirme girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Makalede daha çok Güç istenci kavramının, yaşamı olumlama özelliğine vurguda bulunulmuştur. Yaşama karşı “öte dünyalar”ın öne sürülmesi, yaşamın yadsınması ya da yaşama kötümser bir şekilde bakılması, Nietzsche’ni...

Research paper thumbnail of POSSEIBLE: FELSEFE DERGİSİ

MICHEL FOUCAUL'DA SÖZCE KAVRAMININ DELEUZECÜ ANALİZİ, 2023

This article presents the concept of "statement" introduced by Michel Foucault together with the ... more This article presents the concept of "statement" introduced by Michel Foucault together with the comments of Gilles Deleuze. In his early works, Foucault attempted to reveal "statements", which are the basic building blocks of "the orders of discourse" that precedes knowledge and science. This concept is important as it paves the way for the emergence of the concept of "power", which would be revealed later. The Archeology of Knowledge, which reveals the conceptual content of his early works, appears as a theory of statements. Statements are not actually hidden, they have already been said in discourses. However, as they are propositions, sentences, and speech acts that first appear in discourses and they tend to reveal a general truth immediately, it becomes impossible to see statements. Therefore, it is a difficult task to reveal statements. Foucault's originality is that he could accomplish this difficult task from his earliest works. Foucault attempted to reveal statements considering them as the discourses, which emerged as the truth in a period, within the frame of their production, arrangement, distribution, circulation and operation. The concept of statement is also important in Deleuze's own philosophical studies. Because when the content is given (major literature), an appropriate statement is found, whereas when the content is not given (minor literature), it starts with stating and then the content is reconstructed. Therefore, it is very important for both philosophers to examine the statements that precede the content.

Research paper thumbnail of Spi̇noza’Nin Kötülük Sorununa Yaklaşimi

DergiPark (Istanbul University), Jul 14, 2023

Bu makalede Spinoza'nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza'nın en önemli... more Bu makalede Spinoza'nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza'nın en önemli kitabı Etika'dır. Bu kitap, Varlığı saf ontoloji açısından ele aldığı gibi, varolanları da etik açıdan ele almaktadır. Bu nedenle Spinoza, temelde ahlak düşünceleri diyebileceğimiz düşüncelere karşı bir etik düşünce geliştirmiştir. Makalede öncelikle, ahlak düşüncelerinin, kötülük sorununa yaklaşımlardaki yanılgı noktaları üzerinde durulacaktır. Spinoza kötülük sorunu ötesinde, saf bir olumlama düşüncesi geliştirerek, varolanların kipsel ilişkileri ve bakış açıları çerçevesinde ortaya çıkan, bir "kötü" ve "iyi" değerlendirmesi yapmıştır. Ruh ve beden paralelizmine dayanan bu düşüncede, bedenin zorunlu ve doğal işleyişi göz önünde bulundurularak, kötü olma hali, insan gücünü azaltan (keder) duygular çerçevesinde incelenmiştir. Öyleyse kötü olma hali, bir his ya da tutku olarak, insan doğasında temellenen ve insanın gücünü elinden alarak onu edilgin kılan bir duygu durumudur. Edilgin ya da köle olmaktan kurtulup özgür olabilmek için, duyguların doğalarının iyi anlaşılması gerekir. Bu durumda sorun bilmek değil deneyimlemek olarak; akıl da sahip olunan değil seçim yapabilen bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Research paper thumbnail of VARLIĞIN İŞİTİLMESİ BAĞLAMINDA LOGOS KAVRAMI

jshsr, 2023

Bu makalede, Heidegger'in, Logos kavramını, Herakleitos'un 50. Fragmanından itibaren nasıl açıkla... more Bu makalede, Heidegger'in, Logos kavramını, Herakleitos'un 50. Fragmanından itibaren nasıl açıkladığı ele alınmıştır. Fragman Heidegger'in çevirisiyle şu şekildedir: "Beni değil Logos'u işiterek, Her şeyin bir olduğunu kabul etmek bilgeliktir". Heidegger, Logos kavramını açıklamak üzere ele aldığı bu fragmanı, bir konferans olarak sunmuştur ve bu surum daha sonra Denemeler ve Konferanslar başlıklı kitapta, 1954 senesinde yayınlanmıştır. Makalede, Heidegger'in Logos hakkındaki düşüncesini daha iyi anlamak için 1927 senesinde yayınlanan Varlık ve Zaman ve 1953 senesinde yayınlanan Metafiziğe Giriş adlı kitaplarına da değinilmiştir. Heidegger, Platon ve Aristoteles'ten sonraki dönemlerde, felsefi düşünmenin Mantık (Logic) ile önünün kesilmesine karşı, Logos'un kökensel ve etimolojik incelemesinin yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu incelemesinde Heidegger, Legein fiili ile bağlantısı sonucunda Logos'un "bir araya toplayan koyma" tanımına ve Phusis ile ilişkisi sonucunda da "doğasını gizleyen ve açığa çıkaran" tanımına ulaşmıştır. Heidegger Logos'un phusis (doğa), aletheia (açığa çıkma) ve polemos (mücadele) ile kökensel birliğini vurgulayarak, Logos'un özsel olarak "Herşey Birdir"in anlamını ifşa ettiğini ortaya koymaktadır. İnsanların Logos'un ifşa ettiği bu gerçeği duymalarının yolu, düşünsel ve mantıksal çıkarımlar yapmak değil, gerçek bir dinleme eylemiyle, herşeyi bir araya toplayan Logos'a aidiyet içinde teslim olmaktır. Bugünkü anladığımız anlamda "doğa" olarak çevrilen "phusis" gerçek anlamda anlaşılırsa Logos da gerçek anlamda anlaşılacaktır. Böylece, Varlık ve Düşüncenin birleştiği bu noktada, Logos'ta açığa çıkan "Herşey Birdir" ilkesi, hem söylenen hem de işitilen düzeyde bir araya gelerek, Bilgeliğin geçtiği düşünce patikasının önünü açacaktır. Bu durumda Bilge, Logosa aidiyeti içinde, söyleneni olduğu gibi dinleyen, çelişki gibi görünen görünüşleri kendi çabasında verdiği mücadele ile Aynıya getirerek uyuma tanıklık eden kişidir. Ancak "Herşey Birdir" bir yaşam ilkesi olmanın ötesinde, gerçek bir düşünme çabasıdır.

Research paper thumbnail of Yaşamı olumlama Güç İstenci

EKEV AKADEMİ DERGİSİ, 2023

Bu çalışmada Nietzsche'nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche'nin genel felsefe... more Bu çalışmada Nietzsche'nin Güç istenci kavramı incelenmiştir. Kavram, Nietzsche'nin genel felsefesi açsısından merkezi bir öneme sahiptir. Nietzsche felsefesi, "bir birey nasıl yaşamalıdır?" sorusu üzerine yoğunlaştığı için, Güç istenci doğrudan değerler ve değer yaratımı ile alakalıdır. Bu nedenle makalede öncelikle, Nietzsche'nin devraldığı değerleri nasıl eleştiriye tabi tuttuğu ele alınacaktır. Nietzsche, Hristiyanlığın, Avrupa kültürünün ve modern dünyanın büyük bir değer kaybı yaşadığını ve değerler açısından çöküş (décadence) içinde olduğunu ileri sürmektedir. Bu değerler, insanları pasifleştiren ve gittikçe hastalıklı hale getiren değerlerdir. Bunun karşısında Nietzsche'nin ortaya koyduğu Güç istenci, bir sağaltım ya da iyileştirme girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Makalede daha çok Güç istenci kavramının, yaşamı olumlama özelliğine vurguda bulunulmuştur. Yaşama karşı "öte dünyalar"ın öne sürülmesi, yaşamın yadsınması ya da yaşama kötümser bir şekilde bakılması, Nietzsche'nin asla kabul etmediği düşünme tarzlarıdır. Güç istenci, klasik yaklaşımlardan farklı olarak, insan bedenini olumlayan bir yaklaşımla, tutkuların vazgeçilmezliğini ileri sürer. Bu nedenle, makalede, haz ve acı tutkularının karşılıklı ilişkisel varoluşunun, bireyin kendisi olması açısından önemine vurguda bulunulmuştur. Çünkü yaşam direnişlerle ilerleyen bir mücadele alanıdır. Bireyin yapması gereken, her durum içinde yeni perspektifler geliştirmek ve yorum yapabilmektir. Böylece Güç istencinden itibaren ortaya çıkan etik sonuçlara göre yaşam, özünde Güç istencidir ve her şey olumludur. Kişinin kendisi olması, tutkularını (temelde haz ve acı) karşılıklı bir mücadele içine sokarak, gücünü büyütmesine bağlıdır.

Research paper thumbnail of SPİNOZA'NIN KÖTÜLÜK SORUNUNA YAKLAŞIMI

Akademik Matbuat Dergisi, 2023

Bu makalede Spinoza’nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza’nın en önemli... more Bu makalede Spinoza’nın kötülük sorununa ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır. Spinoza’nın en önemli kitabı Etika’dır. Bu kitap, Varlığı saf ontoloji açısından ele aldığı gibi, varolanları da etik açıdan ele almaktadır. Bu nedenle Spinoza, temelde ahlak düşünceleri diyebileceğimiz düşüncelere karşı bir etik düşünce geliştirmiştir. Makalede öncelikle, ahlak düşüncelerinin, kötülük sorununa yaklaşımlardaki yanılgı noktaları üzerinde durulacaktır. Spinoza kötülük sorunu ötesinde, saf bir olumlama düşüncesi geliştirerek, varolanların kipsel ilişkileri ve bakış açıları çerçevesinde ortaya çıkan, bir “kötü” ve “iyi” değerlendirmesi yapmıştır. Ruh ve beden paralelizmine dayanan bu düşüncede, bedenin zorunlu ve doğal işleyişi göz önünde bulundurularak, kötü olma hali, insan gücünü azaltan (keder) duygular çerçevesinde incelenmiştir. Öyleyse kötü olma hali, bir his ya da tutku olarak, insan doğasında temellenen ve insanın gücünü elinden alarak onu edilgin kılan bir duygu durumudur. Edilgin ya da köle olmaktan kurtulup özgür olabilmek için, duyguların doğalarının iyi anlaşılması gerekir. Bu durumda sorun bilmek değil deneyimlemek olarak; akıl da sahip olunan değil seçim yapabilen bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Research paper thumbnail of Descartes'ta Tutkular ve Ahlak İlişkisi

Research paper thumbnail of Le Concept De "Problème/Problémati̇que" Chez Gilles Deleuze

Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), Sep 3, 2012

Bu çalışmada, diğer temel kavramlarıyla ilişkisi çerçevesinde "sorun" kavramının Gilles Deleuze d... more Bu çalışmada, diğer temel kavramlarıyla ilişkisi çerçevesinde "sorun" kavramının Gilles Deleuze düşüncesindeki yeri ve anlamı sorgulanacaktır. Hem yaşamsal hem de düşünsel açıdan önemli yansımaları olan bu kavram, Deleuze'ün "aşkın ampirizm" düşüncesini daha iyi anlamamız açısından önemli bir anahtar kavramdır. Bu sayede Deleuze'ün bir Olayın bütününü düşünebilmek için başvurduğu içkinlik düzleminde bulunan iki boyutun (ampirik/ideal; edimsel/virtüel; kronos/aion) paradoksal birlikteliklerinin neden kaçınılmaz olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Deleuze felsefesi bu açıdan sorunların çözüm yollarını aramanın ötesinde, sorunun kendisi üzerine düşünmek için bir çağrı niteliği taşır.

Research paper thumbnail of Modern Sinemanin Olanaği Olarak Yeni Bir Dunya Imgesi

Felsefe Dünyası, Dec 15, 2017

Research paper thumbnail of Kafka Edebi̇yatinda Ortaya Çikan Ki̇şi̇si̇z Ve Vi̇rtüel Güçleri̇n Deleuzecü Anali̇zi̇

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018

Research paper thumbnail of Gilles Deleuze felsefesinde özne-oluş’un ontolojik tasarımı

Research paper thumbnail of Aşkın bir felsefe karşısında içkin felsefe

Research paper thumbnail of KAFKA EDEBİYATINDA ORTAYA ÇIKAN KİŞİSİZ VE VİRTÜEL GÜÇLERİN DELEUZECÜ ANALİZİ DELEUZIAN ANALYSIS OF THE IMPERSONAL AND VIRTUAL POWERS VISIBLE IN THE LITERATURE OF KAFKA

Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018

Öz Gilles Deleuze, Kafka'yı bilinen yorumların ötesinde, farklı bir okumaya tabi tutmuştur. Guatt... more Öz Gilles Deleuze, Kafka'yı bilinen yorumların ötesinde, farklı bir okumaya tabi tutmuştur. Guattari ile birlikte yazdıkları "Kafka, Minör Bir Edebiyat İçin" adlı kitapta, Kafka edebiyatının verdiği imkânlardan itibaren, kendi dil, etik ve politik düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Deleuze Kafka'yı büyük edebiyatçılardan biri olarak görmektedir ve "Yargının İşini Bitirmek" konusunda Kafka'nın yazılarının önemine değinir. Bu makalede ilk olarak Kafka'nın kişisel sorunlarından çok toplumsal sorun-lara yoğunlaştığı belirtilerek, toplumsal sorunları nasıl teşhis ettiği ortaya ko-nulacaktır. İkinci olarak da Kafka'nın özellikle Dava romanında dile getirilen yargı-adalet ilişkisine değinilerek Deleuze düşüncesinde ortaya çıkan adalet-arzu ilişkisinin önemi ortaya konulacaktır. Abstract Gilles Deleuze has a unique interpretation of Kafka beyond the common comments. In "Kafka, Toward a Minor Literature" written by Deleuze together with

Research paper thumbnail of Modern Sinemanın Olanağı Olarak "Yeni Bir Dünya İmgesi"

Research paper thumbnail of DESCARTES FELSEFİNDE TUTKULARIN RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ AÇISINDAN İNCELENMESİ

6. Uluslararası Erciyes ilimsel Araştırmalar Kongresi, 2021

Bu çalışmada Descartes’ın Ruhun Tutkuları adlı kitabından hareketle, tutkuların kaynağı üzerine b... more Bu çalışmada Descartes’ın Ruhun Tutkuları adlı kitabından hareketle, tutkuların kaynağı üzerine bir inceleme yapılacaktır. Descartes, felsefi düşüncesinin temelini, ruh ve bedenin ayrılığı üzerine temellendirmiştir. Buna göre ruh ve beden iki ayrı sonlu tözlerdir. Ruh, metafizik düşüncenin temelini oluşturan düşünme özelliğine sahiptir ve hakikatin tüm bilgileri ruhta a priori olarak mevcuttur. İnsan tüm açık ve seçik bilgilere düşünme yöntemi ile ulaşabilir. Bu bilgiler ancak aklın a priori bilgisi ile elde edilebilir. Beden ise diğer tüm cisimler gibi mekanik bir işleyişe sahiptir ve onun özelliği de uzam ve harekettir. İnsan ruh ve bedenin bir araya gelmesiyle oluşmuştur ve bu bir araya gelme sadece Tanrı’nın inayetiyle nihai açıklamasını bulur. Descartes, ruh ve bedenin birliğinin, aslında ayrılığının bilgisinden daha anlaşılır olduğunu ancak hakikatin bilgisini elde etmek için bu ayrılığın iyi anlaşılması gerektiğini ve bu nedenle kendisinin felsefi düşüncenin temeline ruh ve bedenin ayrılığını koyduğunu ileri sürer. Ruh ve bedenin birliği meselesi ise en çok tutkular konusunda gündeme gelmiştir. Descartes’ın Kraliçe Elisabeth’le yaptığı mektuplaşmalarda, Elisabeth daha ziyade tutkular konusunu anlamadaki güçlüklerle ilgili sorular sormuştur. Büyük filozof, bu yazışmalarda, tutkuların ancak ve sadece ruh ve bedenin birbirleriyle karşılıklı ilişkilerinde anlaşılabileceğini ileri sürmüştür. Daha sonra Descartes bu konunun önemine binaen Ruhun Tutkuları çalışmasını ortaya koymuştur. Tutkular incelemesini yaparken Descartes, kitabın birinci bölümünde öncelikle bedenin işleyişini daha sonra da ruhun işleyişini ele almıştır. Daha sonra da ruhun temel eylem gücü olan “irade” ile tutkular ilişkisini ele alarak, ruhun, tutkuları neye göre ve nasıl düzenlediğini belirtmiş ve hakikatin bilgisinin tutkulara galip olmadaki önemli rolü ile ilk bölümü noktalamıştır. Bu bölümde tutkular konusunun anlaşılmasında algı, bilgi, bellek ve alışkanlığın önemi üzerinde durulmuştur. Kitabın ikinci bölümünde tutkular incelemesi yaparak, altı temel tutkuyu incelemiştir ve üçüncü bölümde de özel tutkuları ele alarak “yücegönüllülük” erdeminin bilgisi üzerinde durmuştur. Biz bu çalışmada özellikle birinci bölümdeki ruh ve beden birliği nosyonu üzerinde durarak, tutkuların kökenini ve iradenin tutkulara nasıl galip gelebileceği üzerinde duracağız.

Research paper thumbnail of Gilles Deleuze Felsefesinde Özne-Oluş'un Ontolojik Tasarımı

Gilles Deleuze Felsefesinde Özne-Oluş'un Ontolojik Tasarımı, 2023

Bu tez çalışmasında Gilles Deleuze’ün sağduyu ve ortak duyuya dayalı olarak ortaya konulan “kuruc... more Bu tez çalışmasında Gilles Deleuze’ün sağduyu ve ortak duyuya dayalı olarak ortaya konulan “kurucu” ve “genel” özne düşüncelerini hangi açılardan eleştiriye tabi tuttuğu incelenerek kendi olay felsefesi içinde ortaya çıkan özne-oluş düşüncesi ortaya konulmuştur. Bu amaçla öncelikle Deleuze’ün Descartes, Kant ve Husserl’de bulunan cogito düşüncelerini eleştirisi ve kendisinin bu düşünceler karşısında ortaya koyduğu olay düşüncesi içinde yer alan özne anlayışının genel özellikleri ortaya konulmuştur. Deleuze’ün“özne-oluş” düşüncesinin gelişim seyrini incelemek açısından onun Hume ve Bergson felsefeleri üzerine yaptığı çalışmalara geniş yer verilerek, “özne”nin Deleuze’ün “aşkınsal ampirizm” düşünce yapısı içindeki yeni yeri irdelenmiştir. Bundan sonra Delueze’ün Fark ve Tekrar ve Anlam’ın Mantığı eserlerinde geliştirdiği fark, tekrar, çokluk, olay, oluş, sorun ve paradoks kavramları etrafında geliştirdiği bireyleşme düşüncesi incelenmiştir. Deleuze, Oluş’un problematik ve paradoksal durumuna dair bir düşünce geliştirerek, özne-oluşu ya da bireyleşmeyi de bu durumun çözümsel sürecindeki oluşum olarak değerlendirir. Özne, bu süreçten arta kalan tortu olarak sürekli oluşum içindedir. Deleuze tüm bu düşünceleri, zamana bağlı sentez düşünceleri üzerine yaptığı eleştirel ve yenileyici bir bakış açısıyla daha somut bir hale getirir. Böylece o, “Ben”in parçalanması sürecini daha ileri noktalara taşımış ve bengi dönüş düşüncesi ile birlikte de öznenin yaratıcı yönüne de vurguda bulunmuştur.

Research paper thumbnail of Dogmatik Düşünce İmgesine Karşı Yaşamın İçkinliğine Batmış Düşünce İmgesi: Deleuze İle Birlikte Bir-Bütün'ün İçkinlik Sınırlarında Gezinme

GÜNÜMÜZÜ FELSEFE İLE DÜŞÜNMEK, 2014

Bu yazıda Deleuze'ün felsefe tarihinden izini sürdüğü Hume ve Bergson düşüncelerinden itibaren, d... more Bu yazıda Deleuze'ün felsefe tarihinden izini sürdüğü Hume ve Bergson düşüncelerinden itibaren, dogmatik düşünce imgesine karşı geliştirdiği içkin düşüncenin özellikleri ele alınmıştır.

Research paper thumbnail of Levinas Aydinlanma

AYDINLANMA DİN DEMOKRASİ, 2012

Bu yazıda Levinas'ın aydınlanma düşüncesini eleştirisi ele alınmıştır. Levinas felsefesi belki de... more Bu yazıda Levinas'ın aydınlanma düşüncesini eleştirisi ele alınmıştır. Levinas felsefesi belki de, Aydınlanma felsefesinin yol açtığı felaketlere karşı geliştirilmiş bir düşüncedir. Çünkü o, Batı düşüncesinin temelini oluşturan "özne" düşüncesinin, "Başka" olanı ortadan kaldırma noktasına kadar geldiğini ileri sürerek, "Başka/Öteki" üzerine temellenen bir düşünce geliştirmiştir.

Research paper thumbnail of Levinas Felsefesi

FELSEFE TARİHİ III / XX. YÜZYIL FİLOZOFLARI, 2016

Bu kitap bölümünde, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alan Levinas (1906-1995) felsefe... more Bu kitap bölümünde, çağımızın en önemli düşünürleri arasında yer alan Levinas (1906-1995) felsefesinin genel felsefesi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu yazı, Sentez yayınlarından çıkan "XX. Yüzyıl Filozofları" başlıklı kitap için bir bölüm olarak hazırlanmıştır.

Research paper thumbnail of BİR BEDEN NE YAPABİLİR

BEDEN FELSEFESİ, 2022

Spinoza ve Deleuze felsefelerinden itibaren, “beden” üzerine yapılan bu incelemede, bedenin kendi... more Spinoza ve Deleuze felsefelerinden itibaren, “beden” üzerine yapılan bu incelemede, bedenin kendi doğamızı anlamadaki rolünün vazgeçilmezliği ortaya çıkmaktadır. Çünkü beden, tıpkı zihnimiz gibi, birer varolma tarzları olan bizlerin, her birimizdeki en temel güç alanımızdır. İnsan doğasını, daha çok zihinsel gücüne indirgeme eğilimleri, kendi doğamızı ve hatta varlığın doğasını, gerçek anlamda anlamamız önündeki en büyük engel olmuştur. Eylem alanımızın, bedensel güçlerden yani duygulardan itibaren başlaması nedeniyle, hareket ve dinginlik/etkileme ve etkilenme boyutumuzun, arzularımız ölçeğinde etkin olabilmesi, yaşamsal dalgalar karşısında pasif bir şekilde geri çekilmeden, edilgin olmadan, sürekli ileri atılabilmesi için, her tıkanıklığı açabilecek bir güç dayanıklılığı vazgeçilmezdir.

Research paper thumbnail of Descartes'ta Tutkular ve Ahlak İlişkisi

FELSEFE TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIMALAR, 2022

Descartes tutkuların kullanımından itibaren ahlaki bir çıkarımda bulunmaya çalıştığında , metafiz... more Descartes tutkuların kullanımından itibaren ahlaki bir çıkarımda bulunmaya çalıştığında , metafizik bir bilgiden pratik bir eyleme geçme zorunluluğu duymuştur. Ruhun Tutkuları, “ne yapmalıyım”a indirgenmez. Daha çok “yapabilme gücü” ve “irade” ile alakalıdır. Bu durum, ahlaki bir koşuldan çok bir deneyim sonucudur. Ruhun Tutkular’ında, ahlak, ödevden çok iyilik terimi ile anlatılmıştır. Bu nedenle Descartes “İyi Yönetildiğinde Tutkuları üzerinde mutlak bir iktidar kazanamayacak kadar zayıf bir ruh yoktur” (Madde 50) başlığının altında da, tutkuların üstesinden gelmek için “beynin hareketlerini değiştirme”, “alışkanlıkları dönüştürme”, “onları yönetmek için yeterince uğraşma” yöntemlerini ortaya koymuştur. Öyleyse, Descartes’ta özgürlük, kendine hâkimiyet olarak ortaya çıkmaktadır. Kendilik verili değildir, tutkuları ve sonuçlarını iyi bilip onları iyi yöneterek bir kendilik üretimi gerçekleştirilmelidir. Kendilik üretiminin mottosu da “düşüncenle sana zarar veren alışkanlıklarını değiştir ve dönüştür” olmalıdır.

Research paper thumbnail of Fransızca yüksek lisans tezi, Levins

La Notion d'evenement dans la Philosophie de Levinas, 2005

Emmanuel Levinas est l'un des philosophes les plus importants de notre époque. 20e siècle, époque... more Emmanuel Levinas est l'un des philosophes les plus importants de notre époque. 20e siècle, époque des guerres mondiales et des génocides. Le siècle a nécessité une enquête philosophique sérieuse. Levinas pense qu’il faut reconsidérer la philosophie occidentale, dans laquelle l’idée du sujet domine les événements sous-jacents. Pour cette raison, Levinas a développé une idée d’événement basée sur l’Autre, par opposition aux pensées centrées sur le sujet/ego. Lorsque le visage de quelqu'un d'autre m'éloigne de moi et m'expose à lui-même, une responsabilité absolue surgit et la relation en tête-à-tête provoque un incident éthique. Il arrive comme un événement que le visage de quelqu'un d'autre me détourne de moi, offrant ainsi une pause dans les pensées de jugement. Levinas propose ces reflexions avec un epensée métaphsique fondée sur I’Autre et le visage de I’Autre par opposition aux pensées ontologiques fondee sur I’ego, m’interrompte de moi-même. Ainsi, L’Autre, comme L’evenement, est I’Autre Absolu.