Sezai Bekdemir | Bozok University (original) (raw)

Papers by Sezai Bekdemir

Research paper thumbnail of Evlenecek Adayların Birbirine Bakmalarının Şer'î Sınırları

Bozok üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi/Bozok Üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, Mar 6, 2024

Research paper thumbnail of Sharʽī Purposes of Marriage

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Din, “İnsanları dünya ve ahirette hayra sevk eden ilahi bir kanundur” şeklinde tanımlanmaktadır. ... more Din, “İnsanları dünya ve ahirette hayra sevk eden ilahi bir kanundur” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu ilahi kanunların/şerîatların vazedilmesinin asıl gayesi, insanların dünyevî ve uhrevî maslahatlarını sağlamaktır. Dinin vazettiği şer`î hükümler, bu maslahatların korunmasına ve ilahi gayenin gerçekleşmesine yöneliktir. Bu maslahatlar, kulların din ve dünya işlerini yoluna koyan ve mutlu olmalarını sağlayan; kulları dünya ve ahirette hüsrandan kurtaran maksatlardır. Salt bir akitten ibaret olmayan evliliğin de makâsıdü’ş-şerîa açısından birçok maslahatı vardır. Bu maslahatların biyolojik, psikolojik, sosyolojik, dünyevî ve uhrevî olmak üzere birçok yönü mevcuttur. Bu maslahatlardan bazıları; eşlerin sükûnetini temin etmesi, noksan yaratılan insanın tamamlanması, iffetin korunması, fiziksel ihtiyacın karşılanması/cinsel birlikteliğin temin edilmesi ve onun ile neslin devamının sağlamasıdır. Bunların içinde belki de en önemlisi, eşlerin sükûnetinin/huzurunun temin edilmesidir. Bu çalışm...

Research paper thumbnail of Fikih Usulünde ‘Nazar’ Nazari̇yesi̇

TURAN-SAM, 2019

ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müct... more ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidlerin, şer'î hükümlerde musîb olmaları, ictihadlarında bu kaidelere riayet etmelerine bağlıdır. İşte bu kaidelerden birisi de müçtehidin şer'î delillere sahih nazar ile yaklaşmasıdır. Bu bakımdan kelam ve felsefe gibi birçok ilmin konusu olan nazar, fıkıh usulünün de bir konusu olmaktadır. Nazarın, müctehidler tarafından muhtelif tanımları yapılmıştır. Bununla beraber sahih olmak şartıyla nazarın; "medlulü/şer'î hükmü bilmeye ya da medlul/şer'i hüküm hakkında zanna götüren şey" şeklindeki tanımı, fıkıh usulünde genel kabul görmüştür. Nazar, fıkıh usulünde çoğunlukla kıyas ve ictihad yerine kullanılır. Nazar ile aynı anlama kullanılan istidlal, fikir, teemmül ve intizar gibi müşterek kavramlar da vardır. Nazar, sahih-fâsid şeklinde iki kısma ayrılmıştır. Müctehidler, Allah'ı bilmenin ve ona taat ve kullukta bulunmanın hükmünün vacip olduğunda fikir birliği etmişlerdir. Bununla beraber 'bilme'nin mi "kulluk" etmenin mi daha önemli bir vacip olduğunda ihtilafa düşmüşlerdir. Fukahâ'nın çoğunluğu nazarın, taatin/kulluğun ilk aşaması olduğu görüşündedir. Gazzâlî gibi bazı âlimlere göre ise şer'î hükümlerde ve delillerde, bunların kısımlarında, delillerden hüküm çıkarmanın keyfiyetinde ve hüküm çıkaranın/müctehidin sıfatlarında nazar vaciptir. Nazarın şer'î konularda vacip oluşuna ittifak eden müctehidler, onun zan mı ilim mi ifade ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. ABSTRACT The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence is a science which comprises making provision principles through sharî evidences. The mujtahids' giving right decisions in the making provisions depends on their conformity with these principles in their ijtihad's. One of these principles is the fact that the mujtahid is approaching the evidences with valid nazar. In this respect, nazar which is the subject of many sciences like Kalam and Philosophy is also a subject of The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Different definitions have been made by the mujtahids. However, the definition of valid nazar which is described as "the thing which leads to cognition of meaning (medlûl)/sharî provision" has been generally accepted in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Nazar is a concept that is often used for the same meaning of comparison in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. There are also concepts which are used in the same meaning such as "istidlâl", idea (fikir), contemplate (teemmül) and expectation (intizar). Nazar is classified as valid (sahih) and invalid (fasid). The mujtahids allied that knowing Allah and obedience and servitude to him is wajib. However, they have fallen into conflict whether "knowing" him or "servitude" to him is more important. The majority of Jurists/Fukahâ think that nazar is the first stage of obedience/servitude. According to some scholars like al-Ghazali, in sharî provisions and evidences, in parts of them, in circumstances of making provisions and in the quality of the one making provisions/mujtahid, nazar is wajib. The mujtahids who allied that nazar is wajib in sharî issues, disagreed on whether it refers to science or presumption.

Research paper thumbnail of Sadrüşşerîa’nın Nesih Konusuna Yaklaşımı

Sadrusseria es-Sâni (o.747/1346), neshi hukmun muddetinin beyani olarak tarif etmistir. Sadrusser... more Sadrusseria es-Sâni (o.747/1346), neshi hukmun muddetinin beyani olarak tarif etmistir. Sadrusseria, fikih usulunun diger konularinda oldugu gibi nesih konusunu da izah ederken nakli delillerin yaninda akli delillere de sik sik muracaat etmistir. O, nesih konusuna iki ayri acidan nazar etmistir. Ona gore nesih Şâri’ (Allah) acisindan hukmun beyani, mukellef (kullar) acisindan ise hukmun tebdili hadisesidir. O, nass uzerine ziyâde, gayri mukarin mustakil bir delille yapilan tahsis ve ser’u men kablenâ gibi konulari nesih konusuyla iliskilendirerek aciklamistir. Bu yonuyle Sadrusseria, tutarli kurallar butunu diyebilecegimiz Islam Hukuku ilmi alaninda tutarli ve ilkeli bir durus sergilemistir. Sadrusseria’ya gore sonraki seriatlar, oncekilerin hukum acisindan surelerinin bittigini ifade eder. Kur’an-i Kerim ise onceki kitaplarin hukmunu ortadan kaldirmistir/neshetmistir. Bu bakimdan Sadrusseria, tahrif edilmis Tevrat'in hukmunu ortadan kaldiran nesih olayini Yahudilerin inkâr etme...

Research paper thumbnail of İslâm Hukukunda Fâsığın Haber ve Şâhitliğinin Geçerliliği Meselesi

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Fâsık kavramı, dinî literatürde kâfir için kullanılmakla beraber daha çok açıktan günah işleyen M... more Fâsık kavramı, dinî literatürde kâfir için kullanılmakla beraber daha çok açıktan günah işleyen Müslüman için kullanılmaktadır. İslam hukuku açısından fâsık, tasarruflarında yalan söyleme ihtimali olan ve töhmet altındaki kimsedir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’de fâsığın haberinin araştırılması emredilmiştir. Şâhitten başka delilin olmadığı bir yargılamada hâkimin doğru karar vermesi, şâhidin doğru haber vermesine bağlıdır. Bir davada hakikatin ortaya çıkması esas gayedir. Bu sebepledir ki İslam dini yalancı şâhitliği haram kılmıştır. Açıktan günah işlerken Allah’tan utanmayan ve insanlardan çekinmeyen bir fâsığın şâhitlik yapma esnasında yalan söylemesi kuvvetle muhtemeldir. İlgili nassların yanında bu ihtimali de göz önünde bulunduran İslam hukukçuları, diyânî konularda fâsık bir kimsenin verdiği haberi makbul saymadıkları gibi genel olarak davalarda, tevbe etmeyen ve halini düzeltmeyen bir fâsığın şehâdetini de kabul etmemişlerdir. Buna karşın onlar, bünyesinde harac olduğundan dolay...

Research paper thumbnail of Fikih Usûlünde Hüküm Teori̇si̇ Ve Hükmün Kadîm-Hâdi̇s Oluşu Meselesi̇

Journal of International Social Research

Öz Fıkıh Usûlü, hüküm teorisi üzerine bina edilmiş bir ilimdir. Bu ilmin konusunu hüküm, hâkim (h... more Öz Fıkıh Usûlü, hüküm teorisi üzerine bina edilmiş bir ilimdir. Bu ilmin konusunu hüküm, hâkim (hüküm koyucu/şâri'), mahkûm fih (hüküm ifade eden fiiller/mükellefin fiilleri) ve mahkûm aleyh (hükmün muhâtabı/mükellef) oluşturmaktadır. Hüküm kelâmcı usûlcüler tarafından, "Hâkim'in/Şâri'in hitâbı", fukahâ tarafından ise "Hâkim'in/Şâri'in hitâbının eseri/sonucu" şeklinde tarif edilmiştir. Özellikle hükmün tarifine yönelik bu yaklaşım farklılığı hükümle ilişkili tüm konularda farklı sonuçların çıkmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bu farklılıklardan birisi hitâbullah olan hükmün kadîm-hâdis olması konusudur. Hükmü "Allah'ın hitâbıdır" şeklinde kabul edenler hitâbın sahibi Allah'ın kadîm olmasını esas alarak hükmün de kadîm olduğunu savunmuşlardır. Hükmü "hitâbullâhın eseridir" şeklinde değerlendirenler ise hâdis olan mükellefin fiilini esas alarak hükmün hâdis olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Hitap kavramı, kullanıldığı bab itibariyle hatîp ve muhâtap manalarını içine alan kavramdır. Hükmün hatîbe bakan tarafının kadîm, muhâtaba bakan tarafının ise hâdis olduğu noktasında farklı yaklaşımlar söz konusudur.

Research paper thumbnail of SADRÜŞŞERÎA'NIN NESİH KONUSUNA YAKLAŞIMI

Research paper thumbnail of FIKIH USULÜNDE 'NAZAR' NAZARİYESİ

TURANSAM, 2019

ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidleri... more ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidlerin, şer'î hükümlerde musîb olmaları, ictihadlarında bu kaidelere riayet etmelerine bağlıdır. İşte bu kaidelerden birisi de müçtehidin şer'î delillere sahih nazar ile yaklaşmasıdır. Bu bakımdan kelam ve felsefe gibi birçok ilmin konusu olan nazar, fıkıh usulünün de bir konusu olmaktadır. Nazarın, müctehidler tarafından muhtelif tanımları yapılmıştır. Bununla beraber sahih olmak şartıyla nazarın; "medlulü/şer'î hükmü bilmeye ya da medlul/şer'i hüküm hakkında zanna götüren şey" şeklindeki tanımı, fıkıh usulünde genel kabul görmüştür. Nazar, fıkıh usulünde çoğunlukla kıyas ve ictihad yerine kullanılır. Nazar ile aynı anlama kullanılan istidlal, fikir, teemmül ve intizar gibi müşterek kavramlar da vardır. Nazar, sahih-fâsid şeklinde iki kısma ayrılmıştır. Müctehidler, Allah'ı bilmenin ve ona taat ve kullukta bulunmanın hükmünün vacip olduğunda fikir birliği etmişlerdir. Bununla beraber 'bilme'nin mi "kulluk" etmenin mi daha önemli bir vacip olduğunda ihtilafa düşmüşlerdir. Fukahâ'nın çoğunluğu nazarın, taatin/kulluğun ilk aşaması olduğu görüşündedir. Gazzâlî gibi bazı âlimlere göre ise şer'î hükümlerde ve delillerde, bunların kısımlarında, delillerden hüküm çıkarmanın keyfiyetinde ve hüküm çıkaranın/müctehidin sıfatlarında nazar vaciptir. Nazarın şer'î konularda vacip oluşuna ittifak eden müctehidler, onun zan mı ilim mi ifade ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. ABSTRACT The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence is a science which comprises making provision principles through sharî evidences. The mujtahids' giving right decisions in the making provisions depends on their conformity with these principles in their ijtihad's. One of these principles is the fact that the mujtahid is approaching the evidences with valid nazar. In this respect, nazar which is the subject of many sciences like Kalam and Philosophy is also a subject of The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Different definitions have been made by the mujtahids. However, the definition of valid nazar which is described as "the thing which leads to cognition of meaning (medlûl)/sharî provision" has been generally accepted in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Nazar is a concept that is often used for the same meaning of comparison in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. There are also concepts which are used in the same meaning such as "istidlâl", idea (fikir), contemplate (teemmül) and expectation (intizar). Nazar is classified as valid (sahih) and invalid (fasid). The mujtahids allied that knowing Allah and obedience and servitude to him is wajib. However, they have fallen into conflict whether "knowing" him or "servitude" to him is more important. The majority of Jurists/Fukahâ think that nazar is the first stage of obedience/servitude. According to some scholars like al-Ghazali, in sharî provisions and evidences, in parts of them, in circumstances of making provisions and in the quality of the one making provisions/mujtahid, nazar is wajib. The mujtahids who allied that nazar is wajib in sharî issues, disagreed on whether it refers to science or presumption.

Research paper thumbnail of TEÂRUZ VE TERCİH KONUSUNDA SADRÜŞŞERÎA İLE RÂZÎ- İBNÜ'L-HÂCİB KARŞILAŞTIRMASI

Choıce and Conflict Sezai BEKDEMİR  Özet İki denk hüccetin tekâbül etmesi ve iki zıt hükümde bir... more Choıce and Conflict Sezai BEKDEMİR  Özet İki denk hüccetin tekâbül etmesi ve iki zıt hükümde birinin diğerine üstünlüğü olmaması şeklinde tanımlanan teâruz ve amel açısından bu delillerden birinin tercihi konusu fıkıh usûlü kitaplarında genişçe tartışılmıştır. Sadrüşşerîa es-Sânî'ye (747/1346) göre şer'î deliller arasında tenakuzun varlığı Şâri' için muhal olduğundan şer'î delillerde zatta ve hakikatte teâruz söz konusu değildir. Teâruz ancak zahiren tasavvur olunur. Nassların hangisinin önce hangisinin sonra münezzel olduğunu bilmeyen nasslar arasında tenakuz ve teâruz olduğu vehmine kapılır. Önce vârid olan mensuh, sonra vârid olan nâsihtir. Şer'î deliller üzerinde düşünülmesi, nasih-mensuhun bilinmesi, nassın indiriliş yerinin anlaşılması, meydana gelen vak'aların bilinmesi buradaki sorunu çözer. Sadrüşşerîa'ya göre teâruz anında kuvvetli delille amel edip zayıf olanı terk etmek vaciptir. Kuvvette eşit iki delilde, eşitlik sayıdaysa tercih şart değildir. Teâruz iki kıyâs veya kıyâs ile idrak edilebilen sahâbî kavli ile kıyâs arasında vaki olduğunda müctehid dilediğini tercih eder. Abstract Teâruz (conflict) which is described as correspondence of two proofs and not being superior of two opposite hukms and the selection of one of the proofs with regards to good deeds has always been argued in the books of Uṣūl al-fiqh

Research paper thumbnail of SADRÜŞŞERİA'NIN USULCÜLÜĞÜ/HUKUKÇULUĞU SADR AL-SHARIAHES-SÂNI, HIS BEING THE JURIST Sezayi BEKDEMİR

Research paper thumbnail of SAHABE VE FUKAHANIN METIN TENKIDI USULLERI II

ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a râci' ve onun beyanıdır. Sünn... more ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a râci' ve onun beyanıdır. Sünnet; Kur'an'ın mücmelini tafsil, mutlakını takyid ettiği gibi bazen Kur'an'da bulunmayan müstakil hüküm de koymuştur. Sünnetle amel etmek için rivayetlerin sıhhatinin bilinmesi gerekir. Hadislerin sahihliğini tespit için Muhaddisler, genelde rical tenkidine yönelirken Fukahâ metin tenkidine daha fazla özen göstermişlerdir. Muhaddisler, hadisleri sahih-hasen-zayıf gibi ayrımlara tabi tutmak suretiyle metin kısmında da değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Fukahâ hadisleri mütevatir-meşhur-âhad gibi sınıflara ayırmak suretiyle amel yönünden bağlayıcılık ilkesine vurgu yapmışlardır. Hanefi âlimler, ahad hadislerle amel için ziyâde kriterler getirmek suretiyle metin tenkidinin zirvesine çıkmışlardır. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Oryantalistlerin başlattığı ve bazı Müslüman müelliflerin kabul ettiği: "İslam âlimleri-özellikle Fukahâ-hadisleri metin yönünden tenkid etmemiş, senedine bakarak hüküm çıkarmışlar" söyleminin, doğru olmadığı görülecektir. Hz. Peygamber ile başlayan, Sahabe ve müçtehidlerin ictihad ve gayretleriyle gelişerek günümüze kadar gelen gelenek ve birikim bu tesbitin ilmi değerinin olmadığını bize göstermektedir. Anahtar Kelimler: Sahabe, Fukahâ, Sünnet, Tenkid, Usul. ABSTRACT "The real Sunna" which is one of the two majör resource of Islam is explanation of Qoran and refers to it. Sunna both expains the general laws, borders the definite rules and sometimes gives a specific rule which Qoran doesn't contain. To behave according to Sunna, the reality of hadith must be known. In order to find out the reality of hadith, Mohaddis generally use criticism of narrator, while fukahâ cared text criticism. Mohaddis classified the hadith as real-good-weak and so, they evaluated the text of them. Fukahâ classified them as narrated-famous-one way and so, they emphasised the narratives' definity in points of behaviour. Hanafi scholars reached to peak of text criticism by bringing new criteria in order to act within one way hadith. In the light of this knowledge it will be seen that the arguement of "Muslim scholars-especially Fukahâ-didn't criticised the hadith from the point of text, they reached laws only by looking their narrator chain" which is started by Orientalists and is accepted by some muslims, is not true. The tradition and knowledge backlog, which began with The Prophet and came today with evaluation and effort of the companions, shows us that this arguement doesn't have any scientific value. In this artcle we will study "The Companions' And Fukahâ Methods Of Hadith Text Criticism" as a response to some accusations to Fukahâ.

Research paper thumbnail of SAHABE VE FUKAHANIN METIN TENKIDI USULLERI I

ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a raci' ve onun beyanıdır. Sünn... more ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a raci' ve onun beyanıdır. Sünnet; Kur'an'ın mücmelini tafsil, mutlakını takyid ettiği gibi bazen Kur'an'da bulunmayan müstakil hüküm de koymuştur. Sünnetle amel etmek için rivayetlerin sıhhatinin bilinmesi gerekir. Hadislerin sahihliğini tespit için Muhaddisler, genelde rical tenkidine yönelirken Fukahâ metin tenkidine daha fazla özen göstermişlerdir. Muhaddisler, hadisleri sahih-hasen-zayıf gibi ayrımlara tabi tutmak suretiyle metin kısmında da değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Fukahâ hadisleri mütevatir-meşhur-âhad gibi sınıflara ayırmak suretiyle amel yönünden bağlayıcılık ilkesine vurgu yapmışlardır. Hanefi âlimler, ahad hadislerle amel için ziyâde kriterler getirmek suretiyle metin tenkidinin zirvesine çıkmışlardır. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Oryantalistlerin başlattığı ve bazı Müslüman müelliflerin kabul ettiği: "İslam âlimleri-özellikle Fukahâ-hadisleri metin yönünden tenkid etmemiş, senedine bakarak hüküm çıkarmışlar" söyleminin, doğru olmadığı görülecektir. Hz. Peygamber ile başlayan, Sahabe ve müçtehidlerin ictihad ve gayretleriyle gelişerek günümüze kadar gelen gelenek ve birikim bu tesbitin ilmi değerinin olmadığını bize göstermektedir. Biz makalemizde konuyla ilgili Fukahâya yöneltilen bazı ithamlara bir cevap olarak "Sahabe ve Fukahâ'nın Hadis Metni Tenkidi Usulleri"ni işleyeceğiz. ABSTRACT "The real Sunna" which is one of the two majör resource of Islam is explanation of Qoran and refers to it. Sunna both expains the general laws, borders the definite rules and sometimes gives a specific rule which Qoran doesn't contain. To behave according to Sunna, the reality of hadith must be known. In order to find out the reality of hadith, Mohaddis generally use criticism of narrator, while fukahâ cared text criticism. Mohaddis classified the hadith as real-good-weak and so, they evaluated the text of them. Fukahâ classified them as narrated-famous-one way and so, they emphasised the narratives' definity in points of behaviour. Hanafi scholars reached to peak of text criticism by bringing new criteria in order to act within one way hadith. In the light of this knowledge it will be seen that the arguement of "Muslim scholars-especially Fukahâ-didn't criticised the hadith from the point of text, they reached laws only by looking their narrator chain" which is started by Orientalists and is accepted by some muslims, is not true. The tradition and knowledge backlog, which began with The Prophet and came today with evaluation and effort of the companions, shows us that this arguement doesn't have any scientific value. In this artcle we will study "The Companions' And Fukahâ Methods Of Hadith Text Criticism" as a response to some accusations to Fukahâ.

Research paper thumbnail of İSLAM HUKUKUNDA İHTİLAFLI DELİLLER.pdf

Özet: İslam hukuku ilminde "şer'î-amelî hükme ulaştıran vasıta" şeklinde tarif edilen delil; kayn... more Özet: İslam hukuku ilminde "şer'î-amelî hükme ulaştıran vasıta" şeklinde tarif edilen delil; kaynaklarda aklî-naklî, kat'î-zannî ve aslî-fer'î gibi çeşitli yönlerden tasnife tabi tutulmuştur. Bunlardan aslî-fer'î şeklindeki tasnif, diğerlerine nazaran fıkıh edebiyatında yaygınlaşmış ve genel kabul görmüştür. Buna göre Kitap, Sünnet, icmâ ve kıyas gibi şer'î deliller, aslî deliller grubunda yer alırken; istihsân, istislâh, istishâb, sedd-i zerâyi' gibi deliller de fer'î deliller grubunda yer almıştır. Delillerin bu şekilde sınıflandırılması, onların üzerinde ittifak değil; ihtilâf olduğunu göstermektedir. Aslî delillerin, "sahih deliller" olduğu hususunda ittifak vardır. Fakat fer'î delillerden bazısı, fıkhî ekollerden birine göre sahih kabul edilirken diğerine göre fâsid kabul edilmiştir. Son dönemlerde dini ilimler alanında usûl/yöntem tartışmalarının yoğunlaştığı bir vakıadır. Fıkıh usûlü ilminin de bu tartışmalardan nasibini aldığı gerçeği, şer'î delillerin iyi anlaşılmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü İslam hukukunun ana konusu olan hükümler, bu şer'î delillerden elde edilmektedir. Bu durumda bir hükmün hangi şer'î delil ile elde edildiği önem arz etmektedir. Burada hangi delillerin "fâsid olduğu" iddialarını ve bu iddiaların gerekçelerini ortaya koymaya çalışacağız.

Research paper thumbnail of HZ ÖMER'İN BİD'ATLERE KARŞI TUTUMU 1

HZ. ÖMER'S ATTİTUDE TOWARDS BİD'ATS Özet Hükmü naslarda açıkça ifade edilmiş meselelerde ictihada... more HZ. ÖMER'S ATTİTUDE TOWARDS BİD'ATS Özet Hükmü naslarda açıkça ifade edilmiş meselelerde ictihada yer olmadığı hususunda islam âlimleri ittifak etmişler ve nasın hükmünü beyan ettiği bir konuda hiçbir şekilde yeni/alternatif bir hüküm belirleme söz konusu olamayacağı için bu alanda reformdan bahsedilemeyeceğini vurgulamışlardır. Bunun yanında âlimler, hükmü nasla belirlenmiş meselelerin hükmünün, hangi şartlarda uygulanacağı naslarda belirtilmemiş ise, söz konusu hükmün en güzel bir şekilde uygulanabilmesi konusunda ictihada başvurulabileceği görüşünü savunmuşlardır. Raşit Halifeler-özellikle Hz. Ömer-dönemindeki uygulamalar (müellefe-i kulûba zekât verilmemesi, gayri müslim kadınlarla evliliğin yasaklanması, teravih namazının cemaatle kılınması ve bid'i talakın geçerli sayılması vs.), bu konuyu net bir şekilde açıklar mahiyettedir. Esasen zikri geçen uygulamalar, Hz. Peygamber'in getirdiği mesajın, sahabe tarafından doğru ve de gerektiği gibi anlaşıldığının en bariz göstergelerindendir. Zira Hz. Ömer'in de tıpkı selefi Hz. Ebu Bekir gibi hutbesinde ictihadlarının Kitap ve Sünnet'e uygunluk açısından denetlenmesini ilan ve taahhüt etmesi, sahabenin bu konudaki hassasiyetinin bir tezahürüdür. Özellikle aldığı kararlar ve yaptığı ictihadlar noktasında mezheplerin teşekkülünde merkez olmuş Hz. Ömer'in uygulamalarında gayeci yaklaşımı, bid'at/sünnet ve makasıd/vesail gibi hususlarda şer'i konulara bakış açısı kazandıracağı, ayrıca harama helal, helale haram demenin nasıl bir dînî sorumluluk olduğunu en iyi bilen sahabilerden olan Hz. Ömer'in bid'at/sünnet ve haram/helal hükmü konusundaki yaklaşımları ve bid'atlere karşı tutumu ile ilgili bilgilerin, ictihadın alanını belirlemesi bakımından günümüz fıkıh problemlerine ışık tutacağı kanaatindeyiz.

Research paper thumbnail of FUKAHÂ İLE MÜTEKELLİMÎNİN FIKIH TANIMLARINA KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ Sezayi BEKDEMİR

ÖZET Fıkıh ilim dalı genel olarak iki ekolden teĢekkül etmiĢtir. Fukahâ ve mütekellimîn olarak ni... more ÖZET Fıkıh ilim dalı genel olarak iki ekolden teĢekkül etmiĢtir. Fukahâ ve mütekellimîn olarak nitelendirilen bu ekoller, hükümlere ulaĢmada farklı usûl ve yöntemler kullandıklarından dolayı bu Ģekilde tasnife tabi tutulmuĢlardır. Usûllerindeki farklılıkla beraber bazen ilmin dili olan kavramlara da farklı anlamlar yükledikleri olmuĢtur. Bu kavramlardan birisi de usûlü fıkhın terkiplerinden olan "fıkıh" kavramıdır. Fukahâ ve mütekellimîn âlimleri, fıkhı değiĢik Ģekillerde tarif etmiĢlerdir. Mütekellim usûlcüleri fıkhı genel olarak "Tafsili delillerden elde edilen fer"i Ģer"î hükümleri bilmektir" Ģeklinde tarif ederken Fukahâ; "KiĢinin amel bakımından lehine ve aleyhine olan Ģeyi bilmesidir" Ģeklinde tarif etmiĢlerdir. Fukahâ'nın fıkıh tarifinde "irfan" kelimesi kullanılırken mütekellimînin tanımlarında ise "ilim" kelimesini kullanılmıĢtır. Türkçe'de "bilmek" olarak ifade edilen bu iki kavramın Arapça'da telaffuzları farklı olduğu gibi manaları da-yakın olsa da-tam olarak aynı değildir. Fıkhın tarifinde kullanılan bu farklı kelimelerin rastgele seçildiği söylenemez. Tarif demek, maksadın sınırlarını belirlemek demektir. Bu sebeple âlimler, bir ilmin/meselenin ayrıntılarına girmeden onun, efradını câmi'/kastedileni içeren, ağyârını mâni'/kastedilmeyeni dıĢarıda bırakan bir tarifini yapmıĢlardır. Fukahâ ile mütekellimînin fıkıh ilmi tanımlarının ve kullandıkları kelimelerin farklılık arz etmesi, onların meselelere bakıĢ açılarının ve bu ilimden maksatlarının farklı olduğunu göstermektedir. Müctehidlerin fıkıh ilmini farklı tanımlamaları, onların Kur"an ve Sünnet"ten-Ģer"î delillerden-ictihad yoluyla tahsil ettikleri görüĢ ve hükümlerin ince bir farkının olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı Ģekilde fıkhın farklı kelimelerle tarif edilmesinin doğal bir sonucu olarak, mezheplerin aynı konuda elde ettiği hükümlerinde farklı olması olağan bir durumdur. Usûldeki bu tartıĢmaların, sistematik olarak furu"a da yansıması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu yansımalardan belki de en önemlisi; mezheplerin "iman amelden bir cüz müdür" tartıĢmasıdır. Bu tartıĢmanın neticesinde mütekaddimûn âlimlerinin iman tarifleri müteahhirûn âlimleri tarafından güncellenmek suretiyle yeni bir boyuta taĢınmıĢtır. Müctehidlerin, bir meselenin çözümünde izledikleri usûlün ve kavramlara yükledikleri anlamların farklı olması mezheplerin/fıkıh ekollerinin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Binaenaleyh mezheplerin/fıkıh ekollerinin oluĢum sürecini anlamaya bir nebze katkı sağlayacağı kanaatiyle, bu çalıĢmada karĢılaĢtırmalı olarak fıkhın tanımlarını ele aldık. Anahtar Kelimeler: Fıkıh, Mezhep, Fukahâ ve Mütekellimin.

article by Sezai Bekdemir

Research paper thumbnail of Evlenecek Adayların Birbirine Bakmalarının Şer'î Sınırları

Bozok üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi/Bozok Üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, Mar 6, 2024

Research paper thumbnail of Sharʽī Purposes of Marriage

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Din, “İnsanları dünya ve ahirette hayra sevk eden ilahi bir kanundur” şeklinde tanımlanmaktadır. ... more Din, “İnsanları dünya ve ahirette hayra sevk eden ilahi bir kanundur” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu ilahi kanunların/şerîatların vazedilmesinin asıl gayesi, insanların dünyevî ve uhrevî maslahatlarını sağlamaktır. Dinin vazettiği şer`î hükümler, bu maslahatların korunmasına ve ilahi gayenin gerçekleşmesine yöneliktir. Bu maslahatlar, kulların din ve dünya işlerini yoluna koyan ve mutlu olmalarını sağlayan; kulları dünya ve ahirette hüsrandan kurtaran maksatlardır. Salt bir akitten ibaret olmayan evliliğin de makâsıdü’ş-şerîa açısından birçok maslahatı vardır. Bu maslahatların biyolojik, psikolojik, sosyolojik, dünyevî ve uhrevî olmak üzere birçok yönü mevcuttur. Bu maslahatlardan bazıları; eşlerin sükûnetini temin etmesi, noksan yaratılan insanın tamamlanması, iffetin korunması, fiziksel ihtiyacın karşılanması/cinsel birlikteliğin temin edilmesi ve onun ile neslin devamının sağlamasıdır. Bunların içinde belki de en önemlisi, eşlerin sükûnetinin/huzurunun temin edilmesidir. Bu çalışm...

Research paper thumbnail of Fikih Usulünde ‘Nazar’ Nazari̇yesi̇

TURAN-SAM, 2019

ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müct... more ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidlerin, şer'î hükümlerde musîb olmaları, ictihadlarında bu kaidelere riayet etmelerine bağlıdır. İşte bu kaidelerden birisi de müçtehidin şer'î delillere sahih nazar ile yaklaşmasıdır. Bu bakımdan kelam ve felsefe gibi birçok ilmin konusu olan nazar, fıkıh usulünün de bir konusu olmaktadır. Nazarın, müctehidler tarafından muhtelif tanımları yapılmıştır. Bununla beraber sahih olmak şartıyla nazarın; "medlulü/şer'î hükmü bilmeye ya da medlul/şer'i hüküm hakkında zanna götüren şey" şeklindeki tanımı, fıkıh usulünde genel kabul görmüştür. Nazar, fıkıh usulünde çoğunlukla kıyas ve ictihad yerine kullanılır. Nazar ile aynı anlama kullanılan istidlal, fikir, teemmül ve intizar gibi müşterek kavramlar da vardır. Nazar, sahih-fâsid şeklinde iki kısma ayrılmıştır. Müctehidler, Allah'ı bilmenin ve ona taat ve kullukta bulunmanın hükmünün vacip olduğunda fikir birliği etmişlerdir. Bununla beraber 'bilme'nin mi "kulluk" etmenin mi daha önemli bir vacip olduğunda ihtilafa düşmüşlerdir. Fukahâ'nın çoğunluğu nazarın, taatin/kulluğun ilk aşaması olduğu görüşündedir. Gazzâlî gibi bazı âlimlere göre ise şer'î hükümlerde ve delillerde, bunların kısımlarında, delillerden hüküm çıkarmanın keyfiyetinde ve hüküm çıkaranın/müctehidin sıfatlarında nazar vaciptir. Nazarın şer'î konularda vacip oluşuna ittifak eden müctehidler, onun zan mı ilim mi ifade ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. ABSTRACT The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence is a science which comprises making provision principles through sharî evidences. The mujtahids' giving right decisions in the making provisions depends on their conformity with these principles in their ijtihad's. One of these principles is the fact that the mujtahid is approaching the evidences with valid nazar. In this respect, nazar which is the subject of many sciences like Kalam and Philosophy is also a subject of The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Different definitions have been made by the mujtahids. However, the definition of valid nazar which is described as "the thing which leads to cognition of meaning (medlûl)/sharî provision" has been generally accepted in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Nazar is a concept that is often used for the same meaning of comparison in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. There are also concepts which are used in the same meaning such as "istidlâl", idea (fikir), contemplate (teemmül) and expectation (intizar). Nazar is classified as valid (sahih) and invalid (fasid). The mujtahids allied that knowing Allah and obedience and servitude to him is wajib. However, they have fallen into conflict whether "knowing" him or "servitude" to him is more important. The majority of Jurists/Fukahâ think that nazar is the first stage of obedience/servitude. According to some scholars like al-Ghazali, in sharî provisions and evidences, in parts of them, in circumstances of making provisions and in the quality of the one making provisions/mujtahid, nazar is wajib. The mujtahids who allied that nazar is wajib in sharî issues, disagreed on whether it refers to science or presumption.

Research paper thumbnail of Sadrüşşerîa’nın Nesih Konusuna Yaklaşımı

Sadrusseria es-Sâni (o.747/1346), neshi hukmun muddetinin beyani olarak tarif etmistir. Sadrusser... more Sadrusseria es-Sâni (o.747/1346), neshi hukmun muddetinin beyani olarak tarif etmistir. Sadrusseria, fikih usulunun diger konularinda oldugu gibi nesih konusunu da izah ederken nakli delillerin yaninda akli delillere de sik sik muracaat etmistir. O, nesih konusuna iki ayri acidan nazar etmistir. Ona gore nesih Şâri’ (Allah) acisindan hukmun beyani, mukellef (kullar) acisindan ise hukmun tebdili hadisesidir. O, nass uzerine ziyâde, gayri mukarin mustakil bir delille yapilan tahsis ve ser’u men kablenâ gibi konulari nesih konusuyla iliskilendirerek aciklamistir. Bu yonuyle Sadrusseria, tutarli kurallar butunu diyebilecegimiz Islam Hukuku ilmi alaninda tutarli ve ilkeli bir durus sergilemistir. Sadrusseria’ya gore sonraki seriatlar, oncekilerin hukum acisindan surelerinin bittigini ifade eder. Kur’an-i Kerim ise onceki kitaplarin hukmunu ortadan kaldirmistir/neshetmistir. Bu bakimdan Sadrusseria, tahrif edilmis Tevrat'in hukmunu ortadan kaldiran nesih olayini Yahudilerin inkâr etme...

Research paper thumbnail of İslâm Hukukunda Fâsığın Haber ve Şâhitliğinin Geçerliliği Meselesi

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Fâsık kavramı, dinî literatürde kâfir için kullanılmakla beraber daha çok açıktan günah işleyen M... more Fâsık kavramı, dinî literatürde kâfir için kullanılmakla beraber daha çok açıktan günah işleyen Müslüman için kullanılmaktadır. İslam hukuku açısından fâsık, tasarruflarında yalan söyleme ihtimali olan ve töhmet altındaki kimsedir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’de fâsığın haberinin araştırılması emredilmiştir. Şâhitten başka delilin olmadığı bir yargılamada hâkimin doğru karar vermesi, şâhidin doğru haber vermesine bağlıdır. Bir davada hakikatin ortaya çıkması esas gayedir. Bu sebepledir ki İslam dini yalancı şâhitliği haram kılmıştır. Açıktan günah işlerken Allah’tan utanmayan ve insanlardan çekinmeyen bir fâsığın şâhitlik yapma esnasında yalan söylemesi kuvvetle muhtemeldir. İlgili nassların yanında bu ihtimali de göz önünde bulunduran İslam hukukçuları, diyânî konularda fâsık bir kimsenin verdiği haberi makbul saymadıkları gibi genel olarak davalarda, tevbe etmeyen ve halini düzeltmeyen bir fâsığın şehâdetini de kabul etmemişlerdir. Buna karşın onlar, bünyesinde harac olduğundan dolay...

Research paper thumbnail of Fikih Usûlünde Hüküm Teori̇si̇ Ve Hükmün Kadîm-Hâdi̇s Oluşu Meselesi̇

Journal of International Social Research

Öz Fıkıh Usûlü, hüküm teorisi üzerine bina edilmiş bir ilimdir. Bu ilmin konusunu hüküm, hâkim (h... more Öz Fıkıh Usûlü, hüküm teorisi üzerine bina edilmiş bir ilimdir. Bu ilmin konusunu hüküm, hâkim (hüküm koyucu/şâri'), mahkûm fih (hüküm ifade eden fiiller/mükellefin fiilleri) ve mahkûm aleyh (hükmün muhâtabı/mükellef) oluşturmaktadır. Hüküm kelâmcı usûlcüler tarafından, "Hâkim'in/Şâri'in hitâbı", fukahâ tarafından ise "Hâkim'in/Şâri'in hitâbının eseri/sonucu" şeklinde tarif edilmiştir. Özellikle hükmün tarifine yönelik bu yaklaşım farklılığı hükümle ilişkili tüm konularda farklı sonuçların çıkmasını kaçınılmaz kılmıştır. Bu farklılıklardan birisi hitâbullah olan hükmün kadîm-hâdis olması konusudur. Hükmü "Allah'ın hitâbıdır" şeklinde kabul edenler hitâbın sahibi Allah'ın kadîm olmasını esas alarak hükmün de kadîm olduğunu savunmuşlardır. Hükmü "hitâbullâhın eseridir" şeklinde değerlendirenler ise hâdis olan mükellefin fiilini esas alarak hükmün hâdis olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Hitap kavramı, kullanıldığı bab itibariyle hatîp ve muhâtap manalarını içine alan kavramdır. Hükmün hatîbe bakan tarafının kadîm, muhâtaba bakan tarafının ise hâdis olduğu noktasında farklı yaklaşımlar söz konusudur.

Research paper thumbnail of SADRÜŞŞERÎA'NIN NESİH KONUSUNA YAKLAŞIMI

Research paper thumbnail of FIKIH USULÜNDE 'NAZAR' NAZARİYESİ

TURANSAM, 2019

ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidleri... more ÖZ Fıkıh Usulü, şer'i delillerden hüküm çıkarma kaidelerini ihtiva eden bir ilimdir. Müctehidlerin, şer'î hükümlerde musîb olmaları, ictihadlarında bu kaidelere riayet etmelerine bağlıdır. İşte bu kaidelerden birisi de müçtehidin şer'î delillere sahih nazar ile yaklaşmasıdır. Bu bakımdan kelam ve felsefe gibi birçok ilmin konusu olan nazar, fıkıh usulünün de bir konusu olmaktadır. Nazarın, müctehidler tarafından muhtelif tanımları yapılmıştır. Bununla beraber sahih olmak şartıyla nazarın; "medlulü/şer'î hükmü bilmeye ya da medlul/şer'i hüküm hakkında zanna götüren şey" şeklindeki tanımı, fıkıh usulünde genel kabul görmüştür. Nazar, fıkıh usulünde çoğunlukla kıyas ve ictihad yerine kullanılır. Nazar ile aynı anlama kullanılan istidlal, fikir, teemmül ve intizar gibi müşterek kavramlar da vardır. Nazar, sahih-fâsid şeklinde iki kısma ayrılmıştır. Müctehidler, Allah'ı bilmenin ve ona taat ve kullukta bulunmanın hükmünün vacip olduğunda fikir birliği etmişlerdir. Bununla beraber 'bilme'nin mi "kulluk" etmenin mi daha önemli bir vacip olduğunda ihtilafa düşmüşlerdir. Fukahâ'nın çoğunluğu nazarın, taatin/kulluğun ilk aşaması olduğu görüşündedir. Gazzâlî gibi bazı âlimlere göre ise şer'î hükümlerde ve delillerde, bunların kısımlarında, delillerden hüküm çıkarmanın keyfiyetinde ve hüküm çıkaranın/müctehidin sıfatlarında nazar vaciptir. Nazarın şer'î konularda vacip oluşuna ittifak eden müctehidler, onun zan mı ilim mi ifade ettiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. ABSTRACT The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence is a science which comprises making provision principles through sharî evidences. The mujtahids' giving right decisions in the making provisions depends on their conformity with these principles in their ijtihad's. One of these principles is the fact that the mujtahid is approaching the evidences with valid nazar. In this respect, nazar which is the subject of many sciences like Kalam and Philosophy is also a subject of The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Different definitions have been made by the mujtahids. However, the definition of valid nazar which is described as "the thing which leads to cognition of meaning (medlûl)/sharî provision" has been generally accepted in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. Nazar is a concept that is often used for the same meaning of comparison in The Prıncıples of Islamıc Jurısprudence. There are also concepts which are used in the same meaning such as "istidlâl", idea (fikir), contemplate (teemmül) and expectation (intizar). Nazar is classified as valid (sahih) and invalid (fasid). The mujtahids allied that knowing Allah and obedience and servitude to him is wajib. However, they have fallen into conflict whether "knowing" him or "servitude" to him is more important. The majority of Jurists/Fukahâ think that nazar is the first stage of obedience/servitude. According to some scholars like al-Ghazali, in sharî provisions and evidences, in parts of them, in circumstances of making provisions and in the quality of the one making provisions/mujtahid, nazar is wajib. The mujtahids who allied that nazar is wajib in sharî issues, disagreed on whether it refers to science or presumption.

Research paper thumbnail of TEÂRUZ VE TERCİH KONUSUNDA SADRÜŞŞERÎA İLE RÂZÎ- İBNÜ'L-HÂCİB KARŞILAŞTIRMASI

Choıce and Conflict Sezai BEKDEMİR  Özet İki denk hüccetin tekâbül etmesi ve iki zıt hükümde bir... more Choıce and Conflict Sezai BEKDEMİR  Özet İki denk hüccetin tekâbül etmesi ve iki zıt hükümde birinin diğerine üstünlüğü olmaması şeklinde tanımlanan teâruz ve amel açısından bu delillerden birinin tercihi konusu fıkıh usûlü kitaplarında genişçe tartışılmıştır. Sadrüşşerîa es-Sânî'ye (747/1346) göre şer'î deliller arasında tenakuzun varlığı Şâri' için muhal olduğundan şer'î delillerde zatta ve hakikatte teâruz söz konusu değildir. Teâruz ancak zahiren tasavvur olunur. Nassların hangisinin önce hangisinin sonra münezzel olduğunu bilmeyen nasslar arasında tenakuz ve teâruz olduğu vehmine kapılır. Önce vârid olan mensuh, sonra vârid olan nâsihtir. Şer'î deliller üzerinde düşünülmesi, nasih-mensuhun bilinmesi, nassın indiriliş yerinin anlaşılması, meydana gelen vak'aların bilinmesi buradaki sorunu çözer. Sadrüşşerîa'ya göre teâruz anında kuvvetli delille amel edip zayıf olanı terk etmek vaciptir. Kuvvette eşit iki delilde, eşitlik sayıdaysa tercih şart değildir. Teâruz iki kıyâs veya kıyâs ile idrak edilebilen sahâbî kavli ile kıyâs arasında vaki olduğunda müctehid dilediğini tercih eder. Abstract Teâruz (conflict) which is described as correspondence of two proofs and not being superior of two opposite hukms and the selection of one of the proofs with regards to good deeds has always been argued in the books of Uṣūl al-fiqh

Research paper thumbnail of SADRÜŞŞERİA'NIN USULCÜLÜĞÜ/HUKUKÇULUĞU SADR AL-SHARIAHES-SÂNI, HIS BEING THE JURIST Sezayi BEKDEMİR

Research paper thumbnail of SAHABE VE FUKAHANIN METIN TENKIDI USULLERI II

ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a râci' ve onun beyanıdır. Sünn... more ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a râci' ve onun beyanıdır. Sünnet; Kur'an'ın mücmelini tafsil, mutlakını takyid ettiği gibi bazen Kur'an'da bulunmayan müstakil hüküm de koymuştur. Sünnetle amel etmek için rivayetlerin sıhhatinin bilinmesi gerekir. Hadislerin sahihliğini tespit için Muhaddisler, genelde rical tenkidine yönelirken Fukahâ metin tenkidine daha fazla özen göstermişlerdir. Muhaddisler, hadisleri sahih-hasen-zayıf gibi ayrımlara tabi tutmak suretiyle metin kısmında da değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Fukahâ hadisleri mütevatir-meşhur-âhad gibi sınıflara ayırmak suretiyle amel yönünden bağlayıcılık ilkesine vurgu yapmışlardır. Hanefi âlimler, ahad hadislerle amel için ziyâde kriterler getirmek suretiyle metin tenkidinin zirvesine çıkmışlardır. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Oryantalistlerin başlattığı ve bazı Müslüman müelliflerin kabul ettiği: "İslam âlimleri-özellikle Fukahâ-hadisleri metin yönünden tenkid etmemiş, senedine bakarak hüküm çıkarmışlar" söyleminin, doğru olmadığı görülecektir. Hz. Peygamber ile başlayan, Sahabe ve müçtehidlerin ictihad ve gayretleriyle gelişerek günümüze kadar gelen gelenek ve birikim bu tesbitin ilmi değerinin olmadığını bize göstermektedir. Anahtar Kelimler: Sahabe, Fukahâ, Sünnet, Tenkid, Usul. ABSTRACT "The real Sunna" which is one of the two majör resource of Islam is explanation of Qoran and refers to it. Sunna both expains the general laws, borders the definite rules and sometimes gives a specific rule which Qoran doesn't contain. To behave according to Sunna, the reality of hadith must be known. In order to find out the reality of hadith, Mohaddis generally use criticism of narrator, while fukahâ cared text criticism. Mohaddis classified the hadith as real-good-weak and so, they evaluated the text of them. Fukahâ classified them as narrated-famous-one way and so, they emphasised the narratives' definity in points of behaviour. Hanafi scholars reached to peak of text criticism by bringing new criteria in order to act within one way hadith. In the light of this knowledge it will be seen that the arguement of "Muslim scholars-especially Fukahâ-didn't criticised the hadith from the point of text, they reached laws only by looking their narrator chain" which is started by Orientalists and is accepted by some muslims, is not true. The tradition and knowledge backlog, which began with The Prophet and came today with evaluation and effort of the companions, shows us that this arguement doesn't have any scientific value. In this artcle we will study "The Companions' And Fukahâ Methods Of Hadith Text Criticism" as a response to some accusations to Fukahâ.

Research paper thumbnail of SAHABE VE FUKAHANIN METIN TENKIDI USULLERI I

ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a raci' ve onun beyanıdır. Sünn... more ÖZ İslâm dininin iki aslî kaynağından olan "Sahih Sünnet", Kur'an'a raci' ve onun beyanıdır. Sünnet; Kur'an'ın mücmelini tafsil, mutlakını takyid ettiği gibi bazen Kur'an'da bulunmayan müstakil hüküm de koymuştur. Sünnetle amel etmek için rivayetlerin sıhhatinin bilinmesi gerekir. Hadislerin sahihliğini tespit için Muhaddisler, genelde rical tenkidine yönelirken Fukahâ metin tenkidine daha fazla özen göstermişlerdir. Muhaddisler, hadisleri sahih-hasen-zayıf gibi ayrımlara tabi tutmak suretiyle metin kısmında da değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Fukahâ hadisleri mütevatir-meşhur-âhad gibi sınıflara ayırmak suretiyle amel yönünden bağlayıcılık ilkesine vurgu yapmışlardır. Hanefi âlimler, ahad hadislerle amel için ziyâde kriterler getirmek suretiyle metin tenkidinin zirvesine çıkmışlardır. Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Oryantalistlerin başlattığı ve bazı Müslüman müelliflerin kabul ettiği: "İslam âlimleri-özellikle Fukahâ-hadisleri metin yönünden tenkid etmemiş, senedine bakarak hüküm çıkarmışlar" söyleminin, doğru olmadığı görülecektir. Hz. Peygamber ile başlayan, Sahabe ve müçtehidlerin ictihad ve gayretleriyle gelişerek günümüze kadar gelen gelenek ve birikim bu tesbitin ilmi değerinin olmadığını bize göstermektedir. Biz makalemizde konuyla ilgili Fukahâya yöneltilen bazı ithamlara bir cevap olarak "Sahabe ve Fukahâ'nın Hadis Metni Tenkidi Usulleri"ni işleyeceğiz. ABSTRACT "The real Sunna" which is one of the two majör resource of Islam is explanation of Qoran and refers to it. Sunna both expains the general laws, borders the definite rules and sometimes gives a specific rule which Qoran doesn't contain. To behave according to Sunna, the reality of hadith must be known. In order to find out the reality of hadith, Mohaddis generally use criticism of narrator, while fukahâ cared text criticism. Mohaddis classified the hadith as real-good-weak and so, they evaluated the text of them. Fukahâ classified them as narrated-famous-one way and so, they emphasised the narratives' definity in points of behaviour. Hanafi scholars reached to peak of text criticism by bringing new criteria in order to act within one way hadith. In the light of this knowledge it will be seen that the arguement of "Muslim scholars-especially Fukahâ-didn't criticised the hadith from the point of text, they reached laws only by looking their narrator chain" which is started by Orientalists and is accepted by some muslims, is not true. The tradition and knowledge backlog, which began with The Prophet and came today with evaluation and effort of the companions, shows us that this arguement doesn't have any scientific value. In this artcle we will study "The Companions' And Fukahâ Methods Of Hadith Text Criticism" as a response to some accusations to Fukahâ.

Research paper thumbnail of İSLAM HUKUKUNDA İHTİLAFLI DELİLLER.pdf

Özet: İslam hukuku ilminde "şer'î-amelî hükme ulaştıran vasıta" şeklinde tarif edilen delil; kayn... more Özet: İslam hukuku ilminde "şer'î-amelî hükme ulaştıran vasıta" şeklinde tarif edilen delil; kaynaklarda aklî-naklî, kat'î-zannî ve aslî-fer'î gibi çeşitli yönlerden tasnife tabi tutulmuştur. Bunlardan aslî-fer'î şeklindeki tasnif, diğerlerine nazaran fıkıh edebiyatında yaygınlaşmış ve genel kabul görmüştür. Buna göre Kitap, Sünnet, icmâ ve kıyas gibi şer'î deliller, aslî deliller grubunda yer alırken; istihsân, istislâh, istishâb, sedd-i zerâyi' gibi deliller de fer'î deliller grubunda yer almıştır. Delillerin bu şekilde sınıflandırılması, onların üzerinde ittifak değil; ihtilâf olduğunu göstermektedir. Aslî delillerin, "sahih deliller" olduğu hususunda ittifak vardır. Fakat fer'î delillerden bazısı, fıkhî ekollerden birine göre sahih kabul edilirken diğerine göre fâsid kabul edilmiştir. Son dönemlerde dini ilimler alanında usûl/yöntem tartışmalarının yoğunlaştığı bir vakıadır. Fıkıh usûlü ilminin de bu tartışmalardan nasibini aldığı gerçeği, şer'î delillerin iyi anlaşılmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü İslam hukukunun ana konusu olan hükümler, bu şer'î delillerden elde edilmektedir. Bu durumda bir hükmün hangi şer'î delil ile elde edildiği önem arz etmektedir. Burada hangi delillerin "fâsid olduğu" iddialarını ve bu iddiaların gerekçelerini ortaya koymaya çalışacağız.

Research paper thumbnail of HZ ÖMER'İN BİD'ATLERE KARŞI TUTUMU 1

HZ. ÖMER'S ATTİTUDE TOWARDS BİD'ATS Özet Hükmü naslarda açıkça ifade edilmiş meselelerde ictihada... more HZ. ÖMER'S ATTİTUDE TOWARDS BİD'ATS Özet Hükmü naslarda açıkça ifade edilmiş meselelerde ictihada yer olmadığı hususunda islam âlimleri ittifak etmişler ve nasın hükmünü beyan ettiği bir konuda hiçbir şekilde yeni/alternatif bir hüküm belirleme söz konusu olamayacağı için bu alanda reformdan bahsedilemeyeceğini vurgulamışlardır. Bunun yanında âlimler, hükmü nasla belirlenmiş meselelerin hükmünün, hangi şartlarda uygulanacağı naslarda belirtilmemiş ise, söz konusu hükmün en güzel bir şekilde uygulanabilmesi konusunda ictihada başvurulabileceği görüşünü savunmuşlardır. Raşit Halifeler-özellikle Hz. Ömer-dönemindeki uygulamalar (müellefe-i kulûba zekât verilmemesi, gayri müslim kadınlarla evliliğin yasaklanması, teravih namazının cemaatle kılınması ve bid'i talakın geçerli sayılması vs.), bu konuyu net bir şekilde açıklar mahiyettedir. Esasen zikri geçen uygulamalar, Hz. Peygamber'in getirdiği mesajın, sahabe tarafından doğru ve de gerektiği gibi anlaşıldığının en bariz göstergelerindendir. Zira Hz. Ömer'in de tıpkı selefi Hz. Ebu Bekir gibi hutbesinde ictihadlarının Kitap ve Sünnet'e uygunluk açısından denetlenmesini ilan ve taahhüt etmesi, sahabenin bu konudaki hassasiyetinin bir tezahürüdür. Özellikle aldığı kararlar ve yaptığı ictihadlar noktasında mezheplerin teşekkülünde merkez olmuş Hz. Ömer'in uygulamalarında gayeci yaklaşımı, bid'at/sünnet ve makasıd/vesail gibi hususlarda şer'i konulara bakış açısı kazandıracağı, ayrıca harama helal, helale haram demenin nasıl bir dînî sorumluluk olduğunu en iyi bilen sahabilerden olan Hz. Ömer'in bid'at/sünnet ve haram/helal hükmü konusundaki yaklaşımları ve bid'atlere karşı tutumu ile ilgili bilgilerin, ictihadın alanını belirlemesi bakımından günümüz fıkıh problemlerine ışık tutacağı kanaatindeyiz.

Research paper thumbnail of FUKAHÂ İLE MÜTEKELLİMÎNİN FIKIH TANIMLARINA KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ Sezayi BEKDEMİR

ÖZET Fıkıh ilim dalı genel olarak iki ekolden teĢekkül etmiĢtir. Fukahâ ve mütekellimîn olarak ni... more ÖZET Fıkıh ilim dalı genel olarak iki ekolden teĢekkül etmiĢtir. Fukahâ ve mütekellimîn olarak nitelendirilen bu ekoller, hükümlere ulaĢmada farklı usûl ve yöntemler kullandıklarından dolayı bu Ģekilde tasnife tabi tutulmuĢlardır. Usûllerindeki farklılıkla beraber bazen ilmin dili olan kavramlara da farklı anlamlar yükledikleri olmuĢtur. Bu kavramlardan birisi de usûlü fıkhın terkiplerinden olan "fıkıh" kavramıdır. Fukahâ ve mütekellimîn âlimleri, fıkhı değiĢik Ģekillerde tarif etmiĢlerdir. Mütekellim usûlcüleri fıkhı genel olarak "Tafsili delillerden elde edilen fer"i Ģer"î hükümleri bilmektir" Ģeklinde tarif ederken Fukahâ; "KiĢinin amel bakımından lehine ve aleyhine olan Ģeyi bilmesidir" Ģeklinde tarif etmiĢlerdir. Fukahâ'nın fıkıh tarifinde "irfan" kelimesi kullanılırken mütekellimînin tanımlarında ise "ilim" kelimesini kullanılmıĢtır. Türkçe'de "bilmek" olarak ifade edilen bu iki kavramın Arapça'da telaffuzları farklı olduğu gibi manaları da-yakın olsa da-tam olarak aynı değildir. Fıkhın tarifinde kullanılan bu farklı kelimelerin rastgele seçildiği söylenemez. Tarif demek, maksadın sınırlarını belirlemek demektir. Bu sebeple âlimler, bir ilmin/meselenin ayrıntılarına girmeden onun, efradını câmi'/kastedileni içeren, ağyârını mâni'/kastedilmeyeni dıĢarıda bırakan bir tarifini yapmıĢlardır. Fukahâ ile mütekellimînin fıkıh ilmi tanımlarının ve kullandıkları kelimelerin farklılık arz etmesi, onların meselelere bakıĢ açılarının ve bu ilimden maksatlarının farklı olduğunu göstermektedir. Müctehidlerin fıkıh ilmini farklı tanımlamaları, onların Kur"an ve Sünnet"ten-Ģer"î delillerden-ictihad yoluyla tahsil ettikleri görüĢ ve hükümlerin ince bir farkının olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı Ģekilde fıkhın farklı kelimelerle tarif edilmesinin doğal bir sonucu olarak, mezheplerin aynı konuda elde ettiği hükümlerinde farklı olması olağan bir durumdur. Usûldeki bu tartıĢmaların, sistematik olarak furu"a da yansıması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu yansımalardan belki de en önemlisi; mezheplerin "iman amelden bir cüz müdür" tartıĢmasıdır. Bu tartıĢmanın neticesinde mütekaddimûn âlimlerinin iman tarifleri müteahhirûn âlimleri tarafından güncellenmek suretiyle yeni bir boyuta taĢınmıĢtır. Müctehidlerin, bir meselenin çözümünde izledikleri usûlün ve kavramlara yükledikleri anlamların farklı olması mezheplerin/fıkıh ekollerinin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Binaenaleyh mezheplerin/fıkıh ekollerinin oluĢum sürecini anlamaya bir nebze katkı sağlayacağı kanaatiyle, bu çalıĢmada karĢılaĢtırmalı olarak fıkhın tanımlarını ele aldık. Anahtar Kelimeler: Fıkıh, Mezhep, Fukahâ ve Mütekellimin.