Wael Hallaq | Columbia University (original) (raw)
Uploads
Papers by Wael Hallaq
Al-Fiqh wa-Usuluh, 2023
A TRANSLATION OF TWELVE ARTICLES, PUBLISHED BETWEEN 1984 AND 1993.
Bu çeviri TÜBİTAK Kariyer Geliştirme Programı (3501) kapsamında yürüttüğüm 119K818 numaralı proje... more Bu çeviri TÜBİTAK Kariyer Geliştirme Programı (3501) kapsamında yürüttüğüm 119K818 numaralı proje çalışmalarından üretilmiştir. Destekleri için TÜBİTAK'a teşekkür ederim. ** * This translation was derived from the project studies numbered 119K818 that I carried out within the scope of TÜBİTAK Career Development Program (3501). I would like to thank TÜBİTAK for their support.
Oz Islam ilim dunyasi ile bati ahlâk ve hukuk felsefesindeki modernist faraziyeleri yeniden deger... more Oz Islam ilim dunyasi ile bati ahlâk ve hukuk felsefesindeki modernist faraziyeleri yeniden degerlendirdigimde, Kur’an’in Hz Muhammed’in vahiy almaya basladigi ilk Mekke doneminden itibaren Islâm hukukunun bir kaynagi oldugu sonucuna vardim. Kur’an’in bizzat kendi icinden kapsamli delillerle desteklenen bu sonuc, Islâm hukukunun ortaya cikisi ile ilgili standart soylemde bir tadile gitmeyi zorunlu kilmaktadir. Tarihciler islerini yaparken, kendi faraziyelerinin -tabii eger bu faraziyelerin farkindalarsa- urettikleri tarihi hikayeleri sekillendirmede ne kadar hayati bir rol oynadigini genellikle goremezler. Bazilari, boyle bir farkindaligin buyuk onemini hepten gozden kacirip, sozde calistiklari tarihi konudan ziyade kendi hayal guclerinin bir kurgusunu yansitan tarihler insa etmeye devam ederler. Şeriat olarak bilinen –ki bu daha dogrudur-1 Islam hukukunun ilk tesekkulunde Kur’an’in rolu meselesi, bu “kendinin farkinda olma” halinden yoksunluk probleminin, ser‘i hukukun tesekkul don...
Sakarya Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, Jun 15, 2002
Journal of Arabic and Islamic Studies
In an article published in 1993, I argued that Muḥammad Ibn Idrīs al-Shāfiʿī (d. 204/820) was not... more In an article published in 1993, I argued that Muḥammad Ibn Idrīs al-Shāfiʿī (d. 204/820) was not, as commonly thought, the architect of uṣūl al-fiqh and that this discipline emerged only after the main battles over what became the Sunnite sources of the law were won. I had dated the emergence of writings on uṣūl al-fiqh to the last part of the third/ninth century and the first half of the fourth/tenth, pointing to Ibn Surayj (d. 306/918) and his students as amongst the earliest exponents of this type of literature. The article contributed to the rise of a considerable controversy in the field, in which a number of critics reasserted earlier origins of the discipline. In this writing, I reply to some of these critics, while confirming the main conclusions of that article and expanding and refining its arguments. In light of new evidence, empirical and interpretive, I maintain that uṣūl al-fiqh proper arose slightly later than my initial estimate. I also provide an analytical descrip...
![Research paper thumbnail of [إصلاح الحداثة: الأخلاق والإنسان الجديد في فلسفة طه عبد الرحمن] حوار مع المفكر وائل حلاق](https://a.academia-assets.com/images/blank-paper.jpg)
](
Al-Fiqh wa-Usuluh, 2023
A TRANSLATION OF TWELVE ARTICLES, PUBLISHED BETWEEN 1984 AND 1993.
Bu çeviri TÜBİTAK Kariyer Geliştirme Programı (3501) kapsamında yürüttüğüm 119K818 numaralı proje... more Bu çeviri TÜBİTAK Kariyer Geliştirme Programı (3501) kapsamında yürüttüğüm 119K818 numaralı proje çalışmalarından üretilmiştir. Destekleri için TÜBİTAK'a teşekkür ederim. ** * This translation was derived from the project studies numbered 119K818 that I carried out within the scope of TÜBİTAK Career Development Program (3501). I would like to thank TÜBİTAK for their support.
Oz Islam ilim dunyasi ile bati ahlâk ve hukuk felsefesindeki modernist faraziyeleri yeniden deger... more Oz Islam ilim dunyasi ile bati ahlâk ve hukuk felsefesindeki modernist faraziyeleri yeniden degerlendirdigimde, Kur’an’in Hz Muhammed’in vahiy almaya basladigi ilk Mekke doneminden itibaren Islâm hukukunun bir kaynagi oldugu sonucuna vardim. Kur’an’in bizzat kendi icinden kapsamli delillerle desteklenen bu sonuc, Islâm hukukunun ortaya cikisi ile ilgili standart soylemde bir tadile gitmeyi zorunlu kilmaktadir. Tarihciler islerini yaparken, kendi faraziyelerinin -tabii eger bu faraziyelerin farkindalarsa- urettikleri tarihi hikayeleri sekillendirmede ne kadar hayati bir rol oynadigini genellikle goremezler. Bazilari, boyle bir farkindaligin buyuk onemini hepten gozden kacirip, sozde calistiklari tarihi konudan ziyade kendi hayal guclerinin bir kurgusunu yansitan tarihler insa etmeye devam ederler. Şeriat olarak bilinen –ki bu daha dogrudur-1 Islam hukukunun ilk tesekkulunde Kur’an’in rolu meselesi, bu “kendinin farkinda olma” halinden yoksunluk probleminin, ser‘i hukukun tesekkul don...
Sakarya Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, Jun 15, 2002
Journal of Arabic and Islamic Studies
In an article published in 1993, I argued that Muḥammad Ibn Idrīs al-Shāfiʿī (d. 204/820) was not... more In an article published in 1993, I argued that Muḥammad Ibn Idrīs al-Shāfiʿī (d. 204/820) was not, as commonly thought, the architect of uṣūl al-fiqh and that this discipline emerged only after the main battles over what became the Sunnite sources of the law were won. I had dated the emergence of writings on uṣūl al-fiqh to the last part of the third/ninth century and the first half of the fourth/tenth, pointing to Ibn Surayj (d. 306/918) and his students as amongst the earliest exponents of this type of literature. The article contributed to the rise of a considerable controversy in the field, in which a number of critics reasserted earlier origins of the discipline. In this writing, I reply to some of these critics, while confirming the main conclusions of that article and expanding and refining its arguments. In light of new evidence, empirical and interpretive, I maintain that uṣūl al-fiqh proper arose slightly later than my initial estimate. I also provide an analytical descrip...
Pınar Yayınları, 2023
Günümüzde fıkha ilişkin derinlikli çıkarımlar ancak İslâm klasiklerinden modern sosyal bilimin ge... more Günümüzde fıkha ilişkin derinlikli çıkarımlar ancak İslâm klasiklerinden modern sosyal bilimin genel ve özel meselelerine yayılan geniş bir bilgi dağarcığı ile inşa edilip desteklendiğinde yapılabiliyor. Meseleleri bu derin bilgi dağarcığı ve hassas bir araştırmayla ele alan Wael b. Hallaq’ın fıkıh çalışmalarındaki müstesna yeri de bununla bağlantılı.
Wael b. Hallaq’ın makalelerinden oluşan Ahlâki Yonetimsellik Şeriat, Anayasa ve Ulus Devlet kitabında şeriatın Kur’anî kökenleri ve mahiyeti, moderniteyle birlikte geçirdiği dönüşüm ve ulus devletle karşılaşması gibi önemli meseleleri inceliyor. Farklı disiplinlerin birikiminden yararlanan yazılar, geniş bir analitik kavram seti sunuyor. Çalışmada ayrıca Şafiî bağlamında fıkıh usûlünün teşekkülü ve mahiyetine ilişkin sorgulamaları içeren neredeyse benzersiz bir arka plan ve bağlama sahip iki makalesine yer veriliyor. Hukuk ve ahlakı ayrılmaz bir biçimde ele alan müellif, fıkhın usûl ve fürû boyutunu teknik bir araştırmanın ötesinde entelektüel bir düzlemde değerlendirerek İslâm düşüncesine ilişkin yeni ufuklar açıyor. İslâm’a dair oryantalist dezenformasyonu tenkit ederek, fıkıhta sosyal pratiğini bulan İslâm’ın dünya tasavvurunu gündeme getiriyor.
Değerli, anlamlı ve güçlü argümanlarıyla öne çıkan Ahlâki Yonetimsellik Şeriat, Anayasa ve Ulus Devlet fıkhın temel özelliklerine ve bu hukukî ve kültürel sistemi incelemenin ne anlama geldiğine dair küllî bir bakış açısı sunuyor.
مجلة كلية العلوم الإسلامية جامعة السلطان محمد الفاتح, 2023
الملخص يدَّعي كالدر أن الموطأ لم يكن صنعة مالك ولا تأليفه، وإنما صُنِّف في وقت متأخر عن وفاته، يق... more الملخص
يدَّعي كالدر أن الموطأ لم يكن صنعة مالك ولا تأليفه، وإنما صُنِّف في وقت متأخر عن وفاته، يقدِّره كالدر بأنه حوالي عام 270ه/883م، كما أنه يدَّعي بأن تصنيف الموطأ لم يكن في الحجاز ولا في المشرق وإنما كان في مدينة قرطبة الأندلسية المغربية. وقد اعتمد كالدر في دعواه هذه على عددٍ من المنهجيات والحُجَج، يأتي في مقدمتها منهجيته الخاصة في المقارنة بين الموطأ وبين المدونة. كما أنه يعتمد أيضا على تحليل البنية الشكلية لأحد أبوابِ الموطأ.
اعتمد وائل حلاق في نقض ادعاء كالدر هذا على العلوم المتعلقة بتطور التصنيف الفقهي عند المالكية، وكان الاعتراض المركزي الذي وجه إلى تأريخ كالدر، هو وظيفة مالك وصورته في المدونة، حيث إنه يُصوَّر فيها -وإلى حد كبير- على أنه إمام المذهب، وفقيهه المطلق، ومؤسس المدرسة. وهذا يمنع القول بأن الموطأ هو نتاج للربع الأخير من القرن الثالث الهجري، ثم نجد صورة مالك فيه لا تعدو كونه راويا ينقل عن المرجعيات المتقدمة عليه، لأن تصوير مالك في الموطأ بهذه الصورة وفي ذلك التاريخ المزعوم، يتعارض مع وقائع تاريخية مشهورة وثابتة، كما إنه -إن صح- سيكون سببا في اندثار الموطأ وفي ألا يُكتب له أي فرصة للبقاء والاستمرار إلى يومنا هذا. وهذا يعني أن ادعاء كالدر لا يمكن أن يتفق مع الحقائق التاريخية.
الكلمات المفتاحية: تأريخ الموطأ، موطأ مالك، نورمان كالدر، وائل حلاق، تأريخ الحديث
====
Abstract
Calder claims that the Muwatta is not Malik's own work, but that it was written sometime around 270/883, and not in the Hijaz, but rather in the Andalusian city of Cordoba. A substantial component of Calder's argument in Favor of a later composition date for the Muwatta consists of a comparative schema between the latter and the Mudawwana. He also depends in large part on a form analysis of a passage pertaining to the ritual uncleanliness of water used for ablution.
In refuting Calder's claim, Wael Hallaq relied on the sciences related to the development of the Maliki school of jurisprudence. The cardinal piece of evidence against Calder's dating, however, is the function and image of Malik in the Mudawwana, where he is transposed into a master jurist, the school's founder. It would have been impossible for the Muwatta to be a product of the last quarter of the third century Hijra and yet impart an image of Malik as a mere transmitter of others' authority. Such an image would have run against robust historical processes and would have had no chance of survival. This means that Calder's claim cannot be consistent with historical facts.
Keywords: Dating Muwatta, Muwatta Malik, Norman Calder, Wael Hallaq, Dating Hadith