Halil Akman | Canakkale Onsekiz Mart University (original) (raw)

Papers by Halil Akman

Research paper thumbnail of Şanghay İşbirliği Örgütü'nün Oluşumunda Rusya-Çin İlişkileri ve İlişkilerin Problemleri (Russia-China Relations in the Establishment Process of Shanghai Cooperation Organization and Problematical Areas)

Social Science Research Network, Apr 1, 2015

Turkish Abstract: Oz:Calismada, Rus-Cin ilikileri tarihi acidan incelenerek, ozellikle Şanghay... more Turkish Abstract: Oz:Calismada, Rus-Cin ilikileri tarihi acidan incelenerek, ozellikle Şanghay isbirligi Orgutu’nun kurulus ve gelismesindeki karsilikli iliskilere deginilmistir. Şanghay Isbirligi Orgutu’nun kurulus asamasinda, tek kutuplu dunyaya kari birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak goren, ortak bakis acisina sahip olan bu iki devletin ilikileri, bu kurulula birlikte daha da yakinlasarak muttefiklik boyutuna ulasmistir. Iliskilerin muttefiklik derecesinde iyi gidisi, karsilikli sorunlarin ihmal edilmesini ve bu alana pek deginilmemeyi getirmistir. Oysa ki, calismamizda gorulecegiuzere, iki ulke arasinda cok ciddi problemler, farkliliklar ve anlasmazliklar da mevcuttur. Calismamizda ozellikle bu problemler ve nitelikleri uzerinde durulacaktir.Anahtar Kelimeler: Rusya, Cin, Rus-Cin Iliskileri, Şanghay Isbirligi Orgutu.English Abstract: In this study, Russia-China relations, especially in the process of establishment and development of Shanghai Cooperation Organization (SCO) are examined from historical perspective. The relations of these states that have common point of view during the establishment process of SCO in terms of standing against uni-polar world turned into alliance under this organization. Good relations that have developed through this alliance led to negligence of some problems between Russia and China. However, as it can be seen in our study, there are serious problems, differences and disagreements between these states. These problems and their main characteristics will be particularly stressed in this study.

Research paper thumbnail of Küresel Teröre Karşi Savaş Doktrinin Oluşumu Ve Ortadoğuya Yansimalari (The Emergence of the Global War on Terror and Its Reflection on Middle East)

Turkish Abstract: 11 Eylul 2001 tarihinde, gerceklesen teror saldirilari dunyayi soka ve dehset s... more Turkish Abstract: 11 Eylul 2001 tarihinde, gerceklesen teror saldirilari dunyayi soka ve dehset sarmalina soktu. Bu dehsetengiz saldirilar, Kuresel Terorizme Karsi Savas (KTKS) isimli doktrininin uygulanabilmesi icin ABD’ye firsat sagladi. Baslangicta, KTKS doktrini kapsaminda tamamiyla terore karsi mucadele odakli stratejiler uygulandi. Fakat daha sonra KTKS doktrini; onleyici savas, kitle imha silahi, tek taraflilik ve ser ekseni gibi tartismali kavramlar ile zenginlestirildi. Irak’a baris ve demokrasi getirmek icin askeri mudahalenin sart oldugu siklikla dile getirildi. Akabinde 2003 yilinda, ABD, BM Guvenlik Konseyi onayi olmadan Irak’i Ozgurlestirme Operasyonu’nu baslatti. O tarihten beri Irak, teror icin guvenli bir merkez haline geldi. Bolgede geleneksel gucler dengesinin bozulmasi ile teror duzeni, kismi olarak ortaya cikti. Bu calisma KTKS doktrinini derinlemesine incelemeyi ve bu doktrinin Ortadogu’da ortaya cikmis olan teror ortamina yaptigi katkiyi aciklamaya hedeflemekt...

Research paper thumbnail of The Base of Crimean-Sebastopol and the Share Issue Black Sea Russian Fleet

Black Sea region, which has a strategic location, next to the security of economic opportunities,... more Black Sea region, which has a strategic location, next to the security of economic opportunities, is of great importance in terms of being energy and transport corridor. Black Sea as the location today, EU, USA, Turkey and Russia into the area of the intersection of major Eurasian powers and is the transition area between Central Asia and Europe. At the same time, an important transit route for Caspian energy imports carries position. the Crimea which is in the central location on this route, has a special significance. This region is given to Ukraine by Khrushchev in 1958, then was accepted as an error by Russian nationalists, has been criticized. After the collapse of the Soviet Union in the Crimea, Ukraine has remained in the territory. It emerged after the collapse of the Soviet Union, one of the major issues, has been the Black Sea fleet in Crimea. Current fleet in the Black Sea between Russia and Ukraine apportionment process, has created serious tensions between the two count...

Research paper thumbnail of Şanghay İşbirliği Örgütü nün Oluşumunda Rusya-Çin İlişkileri ve İlişkilerin Problemleri

Journal of International Social Research, 2015

Çalı mada, Rus-Çin ili kileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle anghay birli i Örgütü'nün kuru... more Çalı mada, Rus-Çin ili kileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle anghay birli i Örgütü'nün kurulu ve geli mesindeki kar ılıklı ili kilere de inilmi tir. anghay birli i Örgütü'nün kurulu a amasında, tek kutuplu dünyaya kar ı birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak gören, ortak bakı açısına sahip olan bu iki devletin ili kileri, bu kurulu la birlikte daha da yakınla arak müttefiklik boyutuna ula mı tır. li kilerin müttefiklik derecesinde iyi gidi i, kar ılıklı sorunların ihmal edilmesini ve bu alana pek de inilmemeyi getirmi tir. Oysa ki, çalı mamızda görülece i üzere, iki ülke arasında çok ciddi problemler, farklılıklar ve anla mazlıklar da mevcuttur. Çalı mamızda özellikle bu problemler ve nitelikleri üzerinde durulacaktır.

Research paper thumbnail of Kırım-Sivastopol Üssü Ve Karadeniz Rus Filosunun Paylaşım Sorunu

Journal of Turkish Studies, 2014

Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ... more Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ve ulaşım koridoru olması açısından da büyük önem arz etmektedir. Bulunduğu konum itibariyle Karadeniz, günümüzde AB, ABD, Türkiye ve Rusya'yı içine alan önemli Avrasya güçlerinin kesişme alanı ve Orta Asya ile Avrupa arasında geçiş alanıdır. Aynı zamanda Hazar enerji ithalatı için önemli bir geçiş güzergâhı konumunu da taşımaktadır. Bu güzergâhta merkezi konumda olan Kırım, ayrı bir öneme sahiptir. Böyle öneme sahip bir bölgenin 1958 yılında Khruschev tarafından Ukrayna'ya verilmesi, daha sonra Rus milliyetçiler tarafından hata olarak kabul edilip, eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra da Kırım'ın Ukrayna topraklarında kalması ve çatışmaya meyilli bir bölge haline gelmesiyle, daha da belirginleşmiştir. * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

Research paper thumbnail of Tari̇hi̇ Süreç İçeri̇si̇ndeameri̇kan İmparatorluğu

Journal Of History School, 2014

ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve a... more ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve adalet gibi değerleri benimseyen ve bu değerleri küresel egemenliği için araçlar olarak kullanan yeni bir tür imparatorluktur. Bir kıta ülkesi olarak 19. yüzyıldan itibaren attığı her adım, küresel egemenliği yakalamak içindir. 1776 yılından, 1898 yılına kadar Amerikan kıtası içinde yayılmacı bir politika izleyen ABD, ortaya koyduğu Manifest Destiny ve Monroe Doktrini ile teritoryal büyümesine gerekçe üretmiştir. 19. yüzyıl boyunca izlenen yayılmacı politikasını güçlü ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmeler ile destekleyen ABD için 1898 yılındaki İspanyol-Amerikan Savaşı, bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Zira bu tarihten sonra uygulanan küresel yayılmacı politikalar imparatorluk hayalini gerçekleştirmek için uygulanmıştır. 20. yüzyıl boyunca bir imparatorluk olarak yürüyüşünü sürdüren ABD için iki dünya savaşında savaşmak ve muzaffer çıkmak, büyük küresel egemenlik stratejisini gerçeğe dönüştürme yolunda önemli bir başarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan hükümetlerinin ortaya koyduğu küresel egemenlik stratejisi, yapılandırılan sistem ile hayata geçirilmiştir. Soğuk Savaş dönemi boyunca SSCB ile yürütülen mücadele, ABD’nin küresel egemenliğini sürdürmede önemli araçlar olan barış, demokrasi ve özgürlük gibi idealler ile desteklenmiştir. Soğuk Savaş’ın bitimiyle, dünyanın tek süper gücü olma sıfatını kazanan ABD için, Pax Americana sistemini kurmak önemli bir hedef olmuştur. ABD, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni dönemi, hangi dış politika öncelikleri ile ele alacağını belirlemek ile geçirmiştir. Sonucunda, 1990-2001 yılları arasında, dünyanın önemli noktalarında Amerikan etkisini ve askeri mevcudiyetini korumak ve içeride ekonomik gelişme öncelikli politikaları izlemek, ana politikalar olarak belirlenmiştir. 11 Eylül 2001 tarihi, ABD için büyük öneme sahiptir. Bu trajik terör saldırısı, ABD’nin kimliğini dramatik bir şekilde etkilemiştir. Fakat terör saldırısı korku ve karmaşayı getirse de, Teröre Karşı Doktrinin G.W. Bush döneminde kullanılması için büyük bir fırsat vermiştir. Bu doktrin, Amerikan Yüzyılı Projesini ortaya koyan Yeni Muhafazakârlar tarafından, ABD’nin emperyal egemenliğini sürdürmek ve geliştirmek için bir araç olmuştur. Bu çalışma kendini “özgürlük imparatorluğu” olarak konumlandıran ABD’nin, tarihsel süreç içerisinde imparatorluk gibi hareket ettiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bundan öte, ABD’nin bir imparatorluk olup olmadığı veya imparatorluk ise nasıl bir imparatorluk olduğu tartışmalarına, tarihsel süreç içerisinde verilen kendi içinden ve prestij kazanan kaynaklar ile katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Amerikan İmparatorluğu, Pax Americana, Yeni Muhafazakâr, Hegemonya, Barış, Demokrasi, Savaş The Unites States was set up as an empire from the beginning. Since its creation the United States has followed expansionist policies for creating dominance wherever possible as a new type of empire. Promoting ideals like peace, equality, democracy and justice have always been tools for spreading tool for spreading her hegemony. As a continental power, US shaped her internal and external policies in order to acquire continental supremacy. From 1776 to 1898, expansionist policies of US were endorsed by doctrines like Manifest Destiny and Monroe Doctrine to justify her expansion pace. US also supported her expansionist policy by progressive economic, political and social growth. The Spanish-American War in 1898 was an important milestone for US because after that expansionist foreign policies have been implemented in order to secure global empire dream. During 20th century, US maintained her progress even two world wars have served US grand strategy to become an empire for the global dominance. After World War II, US has created a new world system and this system enabled her to sustain the grand dominance strategy. Cold War period has also served US to expand her global hegemony while US were struggling with USSR in order to shape her identity as a peace, democracy and freedom heaven. With the end of Cold War, US has turned into a sole super power of the world. Being the sole super power of the world enabled US to set up Pax Americana ideal based world system. In 1990’s US had tried to find exact foreign policy approach to handle new era. Yet in the period between 1990 and 2001, safeguarding American influence and military presence in key regions of the world with economic development priorities for internal affairs were main policies 11 September 2001 has been a crucial date for Americans. The tragic terror assault dented US identity dramatically. However the terror assault created the reason for the application of the War on Terror Doctrine during the presidency of G.W. Bush. This so called doctrine bring forward an opportunity for Neo Conservatives to carry into effect The Project New American Century project for the US imperial hegemony. This study aims…

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Avrasya İncelemeleri Dergisi, 2013

Ocak 1953'te Eisenhower'ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlenm... more Ocak 1953'te Eisenhower'ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlenme olmuş, Sovyetler Birliği'ne karşı uygulanan çevreleme politikasında bölgenin önemi artmıştır. Oluşturulan yeni politikanın uygulanabilirliğini yerinde görmek ve ilgili bölge ülkelerinin nabzını tutarak, yeni politikalar doğrultusunda hareket etmesini sağlamak üzere, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles bölgeye gönderilmiştir. Çalışmamızda, yapılan bu kapsamlı gezinin aşamaları incelenmiş ve tepkiler değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of Soğuk Savaş Sonrası Rusya-Çin İlişkileri (The Relations between Russia and China After the Cold War)

Turkish Abstract: OZETCalismada, Rus-Cin iliskilerine tarihi acidan bakilarak, soguk savas sonras... more Turkish Abstract: OZETCalismada, Rus-Cin iliskilerine tarihi acidan bakilarak, soguk savas sonrasi iliskilerin seyriincelenmistir. Iki ulke arasinda sinir sorunlarinin cozulmesi ile iliskilerin gelismesihizlanmistir. Şanghay Isbirligi Orgutune giden surecte, mevcut siyasi sartlarin da etkisiyletaraflar cok buyuk yol almislardir. Ikili iliskiler gelistirilerek Şanghay Isbirligi Orgutu ilekurumsallastirilmis ve boylelikle uluslararasi alana da tasinarak muttefiklik boyutunaulasmistir. Bu surecte ozellikle askeri, ekonomik ve enerji alanindaki isbirligi ve musterekcalisma dikkat cekicidir. Calismamizda; isbirligini sekillendiren alanlar olan, askeri, ekonomikve enerji isbirligi ele alinmistir.English Abstract: This study, examines the relation between Russians and Chinese in terms of the historical background that allows to see the nature of progress in time. After solving the border issue, the relations between two parties has improved faster. The improvement, shaped by the existing p...

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Ozet Ocak 1953’te Eisenhower’in ABD Baskani secilmesiyle birlikte Ortadogu politikalarinda hareke... more Ozet Ocak 1953’te Eisenhower’in ABD Baskani secilmesiyle birlikte Ortadogu politikalarinda hareketlenme olmus, Sovyetler Birligi’ne karsi uygulanan cevreleme politikasinda bolgenin onemi artmistir. Olusturulan yeni politikanin uygulanabilirligini yerinde gormek ve ilgili bolge ulkelerinin nabzini tutarak, yeni politikalar dogrultusunda hareket etmesini saglamak uzere, Disisleri Bakani John Foster Dulles bolgeye gonderilmistir. Calismamizda, yapilan bu kapsamli gezinin asamalari incelenmis ve tepkiler degerlendirilmistir. Abstract Visit of John Foster Dulles to the Middle East, Contacts and Responses (11-28 May 1953) There were movements in Middle-East policies and importance of the region increased in surrounding policy practised against Soviet Union because of the fact that Eisenhower was selected as President in January 1953. Secretary of State John Foster Duller was sent to the region with the aim of examining practicability of policies newly formed on site and making related cou...

Research paper thumbnail of KIBRIS CUMHURİYETİ İLANINDAN JOHNSON MEKTUBUNA, KlBRIS SORUNU (1960-1964)

Kibris, stratejik acidan, Akdeniz'in onemli bir noktasinda konumlu oldugundan, adada probleml... more Kibris, stratejik acidan, Akdeniz'in onemli bir noktasinda konumlu oldugundan, adada problemlere dahil olan garantor devletler olan, Turkiye, Yunanistan ve Ingiltere'ye, cift kutuplu dunyanin kutuplari olan, ABD ve SSCB de eklenince, cozum kolay olmamistir. Yunan tarafinin Enosis, Turk tarafinin ayri devletler gorusulerine, Ingilizlerin de hakimiyetlerini kaybetmeme cabasi sonucunda cozum arayislari cikmaza girmistir. Bu durumda ortak cozum, adada Turk ve Rumlarin birlikte kuracaklari bagimsiz Kibris devleti olarak gorulmustur. Fakat devletin ilani problemleri zayiflatmamis, aksine siddetlendirmistir. Şiddetlenen olaylar sonrasi, Turkiye'nin mudahale hamlelerine karsi direnen ABD yonetimi, iki NATO ulkesinin savasin esiginde olmasini kabul etmiyor ve cozumun aralarinda halledilmesini istiyordu. Adada Turklerin zulum gormesine daha fazla katlanamayan Turkiye'nin mudahale karari sonrasinda, ABD'nin cok sert dille yazilan Johnson Mektubunu gondermesi, iyi giden Turk...

Research paper thumbnail of YUGOSLAVYA'NIN DAĞILMA SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN İÇ SİYASİ DURUMU ve DAĞILMAYA YAKLAŞIMI

the Journal of Academic Social Sciences, 2015

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ... more Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ve değişimlerden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Nasıl ki II. Dünya savaşı sonucunda iki kutuplu bir dünya oluşunca, komünist blokla çevrili olan Türkiye, oluşumdan oldukça etkilenmiş, yerini belirlemek için çaba sarf etmiş, Sovyetler Birliği’nin tehditkâr tutumuyla kendisini Batı Bloğunda NATO şemsiyesi altına sokmak için gayret göstermişse, İki kutuplu dünyanın yıkılmasından da oldukça etkilenmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının akabinde Yugoslavya’daki problemlerin patlak vermesi ve Bosna Savaşı’nın başlaması, Türkiye’nin, iç siyasi baskıların da etkisiyle, dini, kültürel ve tarihi bağları olan bölgeyle ilgilenmesini zorunlu kılmıştır. Çalışmamızda Türkiye’nin 1990’ların başlarındaki durumu, Yugoslavya’nın parçalanmasına karşı tutumu, Bosna savaşına yaklaşımı incelenmiştir.

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Avrasya Incelemeleri Dergisi, 2013

Research paper thumbnail of YUGOSLAVYA’NIN DAĞILMA SÜRECİNDE TÜRKİYE’NİN İÇ SİYASİ DURUMU ve DAĞILMAYA YAKLAŞIMI

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ... more Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ve değişimlerden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Nasıl ki II. Dünya savaşı sonucunda iki kutuplu bir dünya oluşunca, komünist blokla çevrili olan Türkiye, oluşumdan oldukça etkilenmiş, yerini belirlemek için çaba sarf etmiş, Sovyetler Birliği’nin tehditkâr tutumuyla kendisini Batı Bloğunda NATO şemsiyesi altına sokmak için gayret göstermişse, İki kutuplu dünyanın yıkılmasından da oldukça etkilenmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının akabinde Yugoslavya’daki problemlerin patlak vermesi ve Bosna Savaşı’nın başlaması, Türkiye’nin, iç siyasi baskıların da etkisiyle, dini, kültürel ve tarihi bağları olan bölgeyle ilgilenmesini zorunlu kılmıştır. Çalışmamızda Türkiye’nin 1990’ların başlarındaki durumu, Yugoslavya’nın parçalanmasına karşı tutumu, Bosna savaşına yaklaşımı incelenmiştir.

Research paper thumbnail of ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NÜN OLUŞUMUNDA RUSYA-ÇİN İLİŞKİLERİ VE İLİŞKİLERİN PROBLEMLERİ

Çalışmada, Rus-Çin ilişkileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü’n... more Çalışmada, Rus-Çin ilişkileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kurulşu ve
gelişmesindeki karşılıklı ilişkilere değinilmiştir. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kuruluş aşamasında, tek kutuplu
dünyaya karşı birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak gören, ortak bakış açısına sahip olan bu iki devletin ilişkileri,
bu kuruluşla birlikte daha da yakınlaşarak müttefiklik boyutuna ulaşmıştır. İlişkilerin müttefiklik derecesinde iyi gidişi,
karşılıklı sorunların ihmal edilmesini ve bu alana pek değinilmemeyi getirmiştir. Oysa ki, çalışmamızda görüleceği
üzere, iki ülke arasında çok ciddi problemler, farklılıklar ve anlaşmazlıklar da mevcuttur. Çalışmamızda özellikle bu
problemler ve nitelikleri üzerinde durulacaktır.

Research paper thumbnail of TARİHİ SÜREÇ İÇERİSİNDE AMERİKAN İMPARATORLUĞU

ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve a... more ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve adalet gibi değerleri benimseyen ve bu değerleri küresel egemenliği için araçlar olarak kullanan yeni bir tür imparatorluktur. Bir kıta ülkesi olarak 19. yüzyıldan itibaren attığı her adım, küresel egemenliği yakalamak içindir.
1776 yılından, 1898 yılına kadar Amerikan kıtası içinde yayılmacı bir politika izleyen ABD, ortaya koyduğu Manifest Destiny ve Monroe Doktrini ile teritoryal büyümesine gerekçe üretmiştir. 19. yüzyıl boyunca izlenen yayılmacı politikasını güçlü ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmeler ile destekleyen ABD için 1898 yılındaki İspanyol-Amerikan Savaşı, bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Zira bu tarihten sonra uygulanan küresel yayılmacı politikalar imparatorluk hayalini gerçekleştirmek için uygulanmıştır.
20. yüzyıl boyunca bir imparatorluk olarak yürüyüşünü sürdüren ABD için iki dünya savaşında savaşmak ve muzaffer çıkmak, büyük küresel egemenlik stratejisini gerçeğe dönüştürme yolunda önemli bir başarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan hükümetlerinin ortaya koyduğu küresel egemenlik stratejisi, yapılandırılan sistem ile hayata geçirilmiştir.
Soğuk Savaş dönemi boyunca SSCB ile yürütülen mücadele, ABD’nin küresel egemenliğini sürdürmede önemli araçlar olan barış, demokrasi ve özgürlük gibi idealler ile desteklenmiştir. Soğuk Savaş’ın bitimiyle, dünyanın tek süper gücü olma sıfatını kazanan ABD için, Pax Americana sistemini kurmak önemli bir hedef olmuştur. ABD, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni dönemi, hangi dış politika öncelikleri ile ele alacağını belirlemek ile geçirmiştir. Sonucunda, 1990-2001 yılları arasında, dünyanın önemli noktalarında Amerikan etkisini ve askeri mevcudiyetini korumak ve içeride ekonomik gelişme öncelikli politikaları izlemek, ana politikalar olarak belirlenmiştir.
11 Eylül 2001 tarihi, ABD için büyük öneme sahiptir. Bu trajik terör saldırısı, ABD’nin kimliğini dramatik bir şekilde etkilemiştir. Fakat terör saldırısı korku ve karmaşayı getirse de, Teröre Karşı Doktrinin G.W. Bush döneminde kullanılması için büyük bir fırsat vermiştir. Bu doktrin, Amerikan Yüzyılı Projesini ortaya koyan Yeni Muhafazakârlar tarafından, ABD’nin emperyal egemenliğini sürdürmek ve geliştirmek için bir araç olmuştur.
Bu çalışma kendini “özgürlük imparatorluğu” olarak konumlandıran ABD’nin, tarihsel süreç içerisinde imparatorluk gibi hareket ettiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bundan öte, ABD’nin bir imparatorluk olup olmadığı veya imparatorluk ise nasıl bir imparatorluk olduğu tartışmalarına, tarihsel süreç içerisinde verilen kendi içinden ve prestij kazanan kaynaklar ile katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Amerikan İmparatorluğu, Pax Americana, Yeni Muhafazakâr, Hegemonya, Barış, Demokrasi, Savaş

The Unites States was set up as an empire from the beginning. Since its creation the United States has followed expansionist policies for creating dominance wherever possible as a new type of empire. Promoting ideals like peace, equality, democracy and justice have always been tools for spreading tool for spreading her hegemony. As a continental power, US shaped her internal and external policies in order to acquire continental supremacy.
From 1776 to 1898, expansionist policies of US were endorsed by doctrines like Manifest Destiny and Monroe Doctrine to justify her expansion pace. US also supported her expansionist policy by progressive economic, political and social growth. The Spanish-American War in 1898 was an important milestone for US because after that expansionist foreign policies have been implemented in order to secure global empire dream.
During 20th century, US maintained her progress even two world wars have served US grand strategy to become an empire for the global dominance. After World War II, US has created a new world system and this system enabled her to sustain the grand dominance strategy. Cold War period has also served US to expand her global hegemony while US were struggling with USSR in order to shape her identity as a peace, democracy and freedom heaven.
With the end of Cold War, US has turned into a sole super power of the world. Being the sole super power of the world enabled US to set up Pax Americana ideal based world system. In 1990’s US had tried to find exact foreign policy approach to handle new era. Yet in the period between 1990 and 2001, safeguarding American influence and military presence in key regions of the world with economic development priorities for internal affairs were main policies
11 September 2001 has been a crucial date for Americans. The tragic terror assault dented US identity dramatically. However the terror assault created the reason for the application of the War on Terror Doctrine during the presidency of G.W. Bush. This so called doctrine bring forward an opportunity for Neo Conservatives to carry into effect The Project New American Century project for the US imperial hegemony.
This study aims to demonstrate how US, positioned herself as an “empire of liberty”, acted like an empire during the course history. In addition, it has a capacity to contribute into American empire discussions about whether US is an empire or not and if US is an empire, what kind of an empire, by presenting rich variety of prestigious sources from American scholars.
Key Words: American Empire, Pax Americana, Neo-Conservative, Hegemony, Peace, Democracy, War.

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Ocak 1953’te Eisenhower’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlen... more Ocak 1953’te Eisenhower’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında
hareketlenme olmuş, Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanan çevreleme politikasında bölgenin
önemi artmıştır. Oluşturulan yeni politikanın uygulanabilirliğini yerinde görmek ve ilgili
bölge ülkelerinin nabzını tutarak, yeni politikalar doğrultusunda hareket etmesini sağlamak
üzere, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles bölgeye gönderilmiştir. Çalışmamızda, yapılan
bu kapsamlı gezinin aşamaları incelenmiş ve tepkiler değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of KÜRESEL TERÖRE KARŞI SAVAŞ DOKTRİNİN OLUŞUMU VE ORTADOĞUYA YANSIMALARI

11 Eylül 2001 tarihinde, gerçekleşen terör saldırıları dünyayı şoka ve dehşet sarmalına soktu. Bu... more 11 Eylül 2001 tarihinde, gerçekleşen terör saldırıları dünyayı şoka ve dehşet sarmalına
soktu. Bu dehşetengiz saldırılar, Küresel Terörizme Karşı Savaş (KTKS) isimli doktrininin
uygulanabilmesi için ABD’ye fırsat sağladı.
Başlangıçta, KTKS doktrini kapsamında tamamıyla teröre karşı mücadele odaklı stratejiler
uygulandı. Fakat daha sonra KTKS doktrini; önleyici savaş, kitle imha silahı, tek taraflılık ve şer
ekseni gibi tartışmalı kavramlar ile zenginleştirildi. Irak’a barış ve demokrasi getirmek için askeri
müdahalenin şart olduğu sıklıkla dile getirildi. Akabinde 2003 yılında, ABD, BM Güvenlik Konseyi
onayı olmadan Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’nu başlattı. O tarihten beri Irak, terör için güvenli bir
merkez haline geldi. Bölgede geleneksel güçler dengesinin bozulması ile terör düzeni, kısmi olarak
ortaya çıktı.
Bu çalışma KTKS doktrinini derinlemesine incelemeyi ve bu doktrinin Ortadoğu’da ortaya
çıkmış olan terör ortamına yaptığı katkıyı açıklamaya hedeflemektedir.

Research paper thumbnail of KIRIM-SİVASTOPOL ÜSSÜ VE KARADENİZ RUS FİLOSUNUN PAYLAŞIM SORUNU

Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ... more Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ve ulaşım koridoru olması açısından da büyük önem arz etmektedir. Bulunduğu konum itibariyle Karadeniz, günümüzde AB, ABD, Türkiye ve Rusya’yı içine alan önemli Avrasya güçlerinin kesişme alanı ve Orta Asya ile Avrupa arasında geçiş alanıdır. Aynı zamanda Hazar enerji ithalatı için önemli bir geçiş güzergâhı konumunu da taşımaktadır. Bu güzergâhta merkezi konumda olan Kırım, ayrı bir öneme sahiptir. Böyle öneme sahip bir bölgenin 1958 yılında Khruschev tarafından Ukrayna’ya verilmesi, daha sonra Rus milliyetçiler tarafından hata olarak kabul edilip, eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra da Kırım’ın Ukrayna topraklarında kalması ve çatışmaya meyilli bir bölge haline gelmesiyle, daha da belirginleşmiştir.
Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası ortaya çıkan önemli meselelerden biri, Kırım’daki Karadeniz filosu olmuştur. Karadeniz’de mevcut filonun Rusya ile Ukrayna arasında paylaştırılması süreci, iki ülke arasında ciddi gerilimler oluşturmuştur. Bu gerilimlerden dolayı da paylaşım sorununun çözülmesi, uzun zaman almıştır. 1992-1997 arasında bu anlaşmazlıkların iki ülke arasındaki tansiyonu oldukça yükseltmesi sebebiyle, bu tansiyonun düşürülmesi ve iki tarafın kabul edeceği bir sonuç alınması için yoğun resmi görüşmeler yapılmıştır. Karadeniz filosunun paylaşımı ve Kırım’ın statüsü konusundaki bu görüşmelerde 1997 yılı önemli bir tarih olmuş ve bu tarihte taraflar anlaşmaya varmıştır. Bu anlaşma, mevcut sorunu bütünüyle bitirmediği gibi, Kırım ve Kırımdaki Rus askeri varlığı, konjonktür değiştiğinde iki ülke arasında her an yeni bir krize meydan verebilecek potansiyelini devam ettirmektedir.

Research paper thumbnail of ATATÜRK’ÜN YAŞAMINDA RUMELİ’NİN İZLERİNİ ARAMAK

Atatürk’ün çocukluğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki hakimiyetinin adım adım gerilediği ... more Atatürk’ün çocukluğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki hakimiyetinin adım adım gerilediği günlere denk geliyordu. Girilen her bir savaş kaybedildi ve sınırlar önemli ölçüde geriledi. Eski hakimiyet bölgelerinden doğuya doğru ciddi bir göç vardı ve önemli sosyo-ekonomik sorunlar ortaya çıkmıştı. Bu olumsuz gidişata bir son vermek için Atatürk genç subayların kurduğu komitalarda yer alıyordu; kendisi de Şam’da Anavatan ve Özgürlük Derneği’nin kurmuştu. Selanik’e geldiği günlerde Meşrutiyet’in ilanında önemli bir rol almıştı. Meşrutiyet Istanbul’da tehdit altına girince Hareket Ordusu’nun başına geçti. Bu çabaların sonucunda kötü durumun sorumlusu olarak gorulen II.Abdülhamit tahttan indirildi. Bunun ardından I.Balkan Savaşı ile beraber Osmanlı’nın Balkanlardaki hakimiyeti büyük ölçüde sona erdi. Atatürk bu sonucu kabullenmedi ve olayın sorumlularını sürekli olarak eleştirdi. Atatürk doğduğu toprakların kaybedilişini sorumsuz bir davranış olarak kabul etti ve ilk fırsatta bu toprakları geri alma yollarını araştırdı. Atatürk savaşın bir cinayet olduğunu kabul etse de Sofya’da konsolos iken Almanya tarafında savaşa girmenin büyük bir şans ve fırsat olacağını söylemişti. Lakin sonuç kötüdan daha kötüye gitti ve bu aşamadan sonra Rumeli hakkında konuştuğu zaman kendisi de büyük üzüntü duyar oldu.
Anahtar kelimeler: Atatürk, Rumeli, Balkan, Almanya, Bulgaristan.

Research paper thumbnail of Şanghay İşbirliği Örgütü'nün Oluşumunda Rusya-Çin İlişkileri ve İlişkilerin Problemleri (Russia-China Relations in the Establishment Process of Shanghai Cooperation Organization and Problematical Areas)

Social Science Research Network, Apr 1, 2015

Turkish Abstract: Oz:Calismada, Rus-Cin ilikileri tarihi acidan incelenerek, ozellikle Şanghay... more Turkish Abstract: Oz:Calismada, Rus-Cin ilikileri tarihi acidan incelenerek, ozellikle Şanghay isbirligi Orgutu’nun kurulus ve gelismesindeki karsilikli iliskilere deginilmistir. Şanghay Isbirligi Orgutu’nun kurulus asamasinda, tek kutuplu dunyaya kari birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak goren, ortak bakis acisina sahip olan bu iki devletin ilikileri, bu kurulula birlikte daha da yakinlasarak muttefiklik boyutuna ulasmistir. Iliskilerin muttefiklik derecesinde iyi gidisi, karsilikli sorunlarin ihmal edilmesini ve bu alana pek deginilmemeyi getirmistir. Oysa ki, calismamizda gorulecegiuzere, iki ulke arasinda cok ciddi problemler, farkliliklar ve anlasmazliklar da mevcuttur. Calismamizda ozellikle bu problemler ve nitelikleri uzerinde durulacaktir.Anahtar Kelimeler: Rusya, Cin, Rus-Cin Iliskileri, Şanghay Isbirligi Orgutu.English Abstract: In this study, Russia-China relations, especially in the process of establishment and development of Shanghai Cooperation Organization (SCO) are examined from historical perspective. The relations of these states that have common point of view during the establishment process of SCO in terms of standing against uni-polar world turned into alliance under this organization. Good relations that have developed through this alliance led to negligence of some problems between Russia and China. However, as it can be seen in our study, there are serious problems, differences and disagreements between these states. These problems and their main characteristics will be particularly stressed in this study.

Research paper thumbnail of Küresel Teröre Karşi Savaş Doktrinin Oluşumu Ve Ortadoğuya Yansimalari (The Emergence of the Global War on Terror and Its Reflection on Middle East)

Turkish Abstract: 11 Eylul 2001 tarihinde, gerceklesen teror saldirilari dunyayi soka ve dehset s... more Turkish Abstract: 11 Eylul 2001 tarihinde, gerceklesen teror saldirilari dunyayi soka ve dehset sarmalina soktu. Bu dehsetengiz saldirilar, Kuresel Terorizme Karsi Savas (KTKS) isimli doktrininin uygulanabilmesi icin ABD’ye firsat sagladi. Baslangicta, KTKS doktrini kapsaminda tamamiyla terore karsi mucadele odakli stratejiler uygulandi. Fakat daha sonra KTKS doktrini; onleyici savas, kitle imha silahi, tek taraflilik ve ser ekseni gibi tartismali kavramlar ile zenginlestirildi. Irak’a baris ve demokrasi getirmek icin askeri mudahalenin sart oldugu siklikla dile getirildi. Akabinde 2003 yilinda, ABD, BM Guvenlik Konseyi onayi olmadan Irak’i Ozgurlestirme Operasyonu’nu baslatti. O tarihten beri Irak, teror icin guvenli bir merkez haline geldi. Bolgede geleneksel gucler dengesinin bozulmasi ile teror duzeni, kismi olarak ortaya cikti. Bu calisma KTKS doktrinini derinlemesine incelemeyi ve bu doktrinin Ortadogu’da ortaya cikmis olan teror ortamina yaptigi katkiyi aciklamaya hedeflemekt...

Research paper thumbnail of The Base of Crimean-Sebastopol and the Share Issue Black Sea Russian Fleet

Black Sea region, which has a strategic location, next to the security of economic opportunities,... more Black Sea region, which has a strategic location, next to the security of economic opportunities, is of great importance in terms of being energy and transport corridor. Black Sea as the location today, EU, USA, Turkey and Russia into the area of the intersection of major Eurasian powers and is the transition area between Central Asia and Europe. At the same time, an important transit route for Caspian energy imports carries position. the Crimea which is in the central location on this route, has a special significance. This region is given to Ukraine by Khrushchev in 1958, then was accepted as an error by Russian nationalists, has been criticized. After the collapse of the Soviet Union in the Crimea, Ukraine has remained in the territory. It emerged after the collapse of the Soviet Union, one of the major issues, has been the Black Sea fleet in Crimea. Current fleet in the Black Sea between Russia and Ukraine apportionment process, has created serious tensions between the two count...

Research paper thumbnail of Şanghay İşbirliği Örgütü nün Oluşumunda Rusya-Çin İlişkileri ve İlişkilerin Problemleri

Journal of International Social Research, 2015

Çalı mada, Rus-Çin ili kileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle anghay birli i Örgütü'nün kuru... more Çalı mada, Rus-Çin ili kileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle anghay birli i Örgütü'nün kurulu ve geli mesindeki kar ılıklı ili kilere de inilmi tir. anghay birli i Örgütü'nün kurulu a amasında, tek kutuplu dünyaya kar ı birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak gören, ortak bakı açısına sahip olan bu iki devletin ili kileri, bu kurulu la birlikte daha da yakınla arak müttefiklik boyutuna ula mı tır. li kilerin müttefiklik derecesinde iyi gidi i, kar ılıklı sorunların ihmal edilmesini ve bu alana pek de inilmemeyi getirmi tir. Oysa ki, çalı mamızda görülece i üzere, iki ülke arasında çok ciddi problemler, farklılıklar ve anla mazlıklar da mevcuttur. Çalı mamızda özellikle bu problemler ve nitelikleri üzerinde durulacaktır.

Research paper thumbnail of Kırım-Sivastopol Üssü Ve Karadeniz Rus Filosunun Paylaşım Sorunu

Journal of Turkish Studies, 2014

Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ... more Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ve ulaşım koridoru olması açısından da büyük önem arz etmektedir. Bulunduğu konum itibariyle Karadeniz, günümüzde AB, ABD, Türkiye ve Rusya'yı içine alan önemli Avrasya güçlerinin kesişme alanı ve Orta Asya ile Avrupa arasında geçiş alanıdır. Aynı zamanda Hazar enerji ithalatı için önemli bir geçiş güzergâhı konumunu da taşımaktadır. Bu güzergâhta merkezi konumda olan Kırım, ayrı bir öneme sahiptir. Böyle öneme sahip bir bölgenin 1958 yılında Khruschev tarafından Ukrayna'ya verilmesi, daha sonra Rus milliyetçiler tarafından hata olarak kabul edilip, eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra da Kırım'ın Ukrayna topraklarında kalması ve çatışmaya meyilli bir bölge haline gelmesiyle, daha da belirginleşmiştir. * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.

Research paper thumbnail of Tari̇hi̇ Süreç İçeri̇si̇ndeameri̇kan İmparatorluğu

Journal Of History School, 2014

ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve a... more ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve adalet gibi değerleri benimseyen ve bu değerleri küresel egemenliği için araçlar olarak kullanan yeni bir tür imparatorluktur. Bir kıta ülkesi olarak 19. yüzyıldan itibaren attığı her adım, küresel egemenliği yakalamak içindir. 1776 yılından, 1898 yılına kadar Amerikan kıtası içinde yayılmacı bir politika izleyen ABD, ortaya koyduğu Manifest Destiny ve Monroe Doktrini ile teritoryal büyümesine gerekçe üretmiştir. 19. yüzyıl boyunca izlenen yayılmacı politikasını güçlü ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmeler ile destekleyen ABD için 1898 yılındaki İspanyol-Amerikan Savaşı, bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Zira bu tarihten sonra uygulanan küresel yayılmacı politikalar imparatorluk hayalini gerçekleştirmek için uygulanmıştır. 20. yüzyıl boyunca bir imparatorluk olarak yürüyüşünü sürdüren ABD için iki dünya savaşında savaşmak ve muzaffer çıkmak, büyük küresel egemenlik stratejisini gerçeğe dönüştürme yolunda önemli bir başarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan hükümetlerinin ortaya koyduğu küresel egemenlik stratejisi, yapılandırılan sistem ile hayata geçirilmiştir. Soğuk Savaş dönemi boyunca SSCB ile yürütülen mücadele, ABD’nin küresel egemenliğini sürdürmede önemli araçlar olan barış, demokrasi ve özgürlük gibi idealler ile desteklenmiştir. Soğuk Savaş’ın bitimiyle, dünyanın tek süper gücü olma sıfatını kazanan ABD için, Pax Americana sistemini kurmak önemli bir hedef olmuştur. ABD, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni dönemi, hangi dış politika öncelikleri ile ele alacağını belirlemek ile geçirmiştir. Sonucunda, 1990-2001 yılları arasında, dünyanın önemli noktalarında Amerikan etkisini ve askeri mevcudiyetini korumak ve içeride ekonomik gelişme öncelikli politikaları izlemek, ana politikalar olarak belirlenmiştir. 11 Eylül 2001 tarihi, ABD için büyük öneme sahiptir. Bu trajik terör saldırısı, ABD’nin kimliğini dramatik bir şekilde etkilemiştir. Fakat terör saldırısı korku ve karmaşayı getirse de, Teröre Karşı Doktrinin G.W. Bush döneminde kullanılması için büyük bir fırsat vermiştir. Bu doktrin, Amerikan Yüzyılı Projesini ortaya koyan Yeni Muhafazakârlar tarafından, ABD’nin emperyal egemenliğini sürdürmek ve geliştirmek için bir araç olmuştur. Bu çalışma kendini “özgürlük imparatorluğu” olarak konumlandıran ABD’nin, tarihsel süreç içerisinde imparatorluk gibi hareket ettiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bundan öte, ABD’nin bir imparatorluk olup olmadığı veya imparatorluk ise nasıl bir imparatorluk olduğu tartışmalarına, tarihsel süreç içerisinde verilen kendi içinden ve prestij kazanan kaynaklar ile katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Anahtar Kelimeler: Amerikan İmparatorluğu, Pax Americana, Yeni Muhafazakâr, Hegemonya, Barış, Demokrasi, Savaş The Unites States was set up as an empire from the beginning. Since its creation the United States has followed expansionist policies for creating dominance wherever possible as a new type of empire. Promoting ideals like peace, equality, democracy and justice have always been tools for spreading tool for spreading her hegemony. As a continental power, US shaped her internal and external policies in order to acquire continental supremacy. From 1776 to 1898, expansionist policies of US were endorsed by doctrines like Manifest Destiny and Monroe Doctrine to justify her expansion pace. US also supported her expansionist policy by progressive economic, political and social growth. The Spanish-American War in 1898 was an important milestone for US because after that expansionist foreign policies have been implemented in order to secure global empire dream. During 20th century, US maintained her progress even two world wars have served US grand strategy to become an empire for the global dominance. After World War II, US has created a new world system and this system enabled her to sustain the grand dominance strategy. Cold War period has also served US to expand her global hegemony while US were struggling with USSR in order to shape her identity as a peace, democracy and freedom heaven. With the end of Cold War, US has turned into a sole super power of the world. Being the sole super power of the world enabled US to set up Pax Americana ideal based world system. In 1990’s US had tried to find exact foreign policy approach to handle new era. Yet in the period between 1990 and 2001, safeguarding American influence and military presence in key regions of the world with economic development priorities for internal affairs were main policies 11 September 2001 has been a crucial date for Americans. The tragic terror assault dented US identity dramatically. However the terror assault created the reason for the application of the War on Terror Doctrine during the presidency of G.W. Bush. This so called doctrine bring forward an opportunity for Neo Conservatives to carry into effect The Project New American Century project for the US imperial hegemony. This study aims…

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Avrasya İncelemeleri Dergisi, 2013

Ocak 1953'te Eisenhower'ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlenm... more Ocak 1953'te Eisenhower'ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlenme olmuş, Sovyetler Birliği'ne karşı uygulanan çevreleme politikasında bölgenin önemi artmıştır. Oluşturulan yeni politikanın uygulanabilirliğini yerinde görmek ve ilgili bölge ülkelerinin nabzını tutarak, yeni politikalar doğrultusunda hareket etmesini sağlamak üzere, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles bölgeye gönderilmiştir. Çalışmamızda, yapılan bu kapsamlı gezinin aşamaları incelenmiş ve tepkiler değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of Soğuk Savaş Sonrası Rusya-Çin İlişkileri (The Relations between Russia and China After the Cold War)

Turkish Abstract: OZETCalismada, Rus-Cin iliskilerine tarihi acidan bakilarak, soguk savas sonras... more Turkish Abstract: OZETCalismada, Rus-Cin iliskilerine tarihi acidan bakilarak, soguk savas sonrasi iliskilerin seyriincelenmistir. Iki ulke arasinda sinir sorunlarinin cozulmesi ile iliskilerin gelismesihizlanmistir. Şanghay Isbirligi Orgutune giden surecte, mevcut siyasi sartlarin da etkisiyletaraflar cok buyuk yol almislardir. Ikili iliskiler gelistirilerek Şanghay Isbirligi Orgutu ilekurumsallastirilmis ve boylelikle uluslararasi alana da tasinarak muttefiklik boyutunaulasmistir. Bu surecte ozellikle askeri, ekonomik ve enerji alanindaki isbirligi ve musterekcalisma dikkat cekicidir. Calismamizda; isbirligini sekillendiren alanlar olan, askeri, ekonomikve enerji isbirligi ele alinmistir.English Abstract: This study, examines the relation between Russians and Chinese in terms of the historical background that allows to see the nature of progress in time. After solving the border issue, the relations between two parties has improved faster. The improvement, shaped by the existing p...

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Ozet Ocak 1953’te Eisenhower’in ABD Baskani secilmesiyle birlikte Ortadogu politikalarinda hareke... more Ozet Ocak 1953’te Eisenhower’in ABD Baskani secilmesiyle birlikte Ortadogu politikalarinda hareketlenme olmus, Sovyetler Birligi’ne karsi uygulanan cevreleme politikasinda bolgenin onemi artmistir. Olusturulan yeni politikanin uygulanabilirligini yerinde gormek ve ilgili bolge ulkelerinin nabzini tutarak, yeni politikalar dogrultusunda hareket etmesini saglamak uzere, Disisleri Bakani John Foster Dulles bolgeye gonderilmistir. Calismamizda, yapilan bu kapsamli gezinin asamalari incelenmis ve tepkiler degerlendirilmistir. Abstract Visit of John Foster Dulles to the Middle East, Contacts and Responses (11-28 May 1953) There were movements in Middle-East policies and importance of the region increased in surrounding policy practised against Soviet Union because of the fact that Eisenhower was selected as President in January 1953. Secretary of State John Foster Duller was sent to the region with the aim of examining practicability of policies newly formed on site and making related cou...

Research paper thumbnail of KIBRIS CUMHURİYETİ İLANINDAN JOHNSON MEKTUBUNA, KlBRIS SORUNU (1960-1964)

Kibris, stratejik acidan, Akdeniz'in onemli bir noktasinda konumlu oldugundan, adada probleml... more Kibris, stratejik acidan, Akdeniz'in onemli bir noktasinda konumlu oldugundan, adada problemlere dahil olan garantor devletler olan, Turkiye, Yunanistan ve Ingiltere'ye, cift kutuplu dunyanin kutuplari olan, ABD ve SSCB de eklenince, cozum kolay olmamistir. Yunan tarafinin Enosis, Turk tarafinin ayri devletler gorusulerine, Ingilizlerin de hakimiyetlerini kaybetmeme cabasi sonucunda cozum arayislari cikmaza girmistir. Bu durumda ortak cozum, adada Turk ve Rumlarin birlikte kuracaklari bagimsiz Kibris devleti olarak gorulmustur. Fakat devletin ilani problemleri zayiflatmamis, aksine siddetlendirmistir. Şiddetlenen olaylar sonrasi, Turkiye'nin mudahale hamlelerine karsi direnen ABD yonetimi, iki NATO ulkesinin savasin esiginde olmasini kabul etmiyor ve cozumun aralarinda halledilmesini istiyordu. Adada Turklerin zulum gormesine daha fazla katlanamayan Turkiye'nin mudahale karari sonrasinda, ABD'nin cok sert dille yazilan Johnson Mektubunu gondermesi, iyi giden Turk...

Research paper thumbnail of YUGOSLAVYA'NIN DAĞILMA SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN İÇ SİYASİ DURUMU ve DAĞILMAYA YAKLAŞIMI

the Journal of Academic Social Sciences, 2015

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ... more Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ve değişimlerden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Nasıl ki II. Dünya savaşı sonucunda iki kutuplu bir dünya oluşunca, komünist blokla çevrili olan Türkiye, oluşumdan oldukça etkilenmiş, yerini belirlemek için çaba sarf etmiş, Sovyetler Birliği’nin tehditkâr tutumuyla kendisini Batı Bloğunda NATO şemsiyesi altına sokmak için gayret göstermişse, İki kutuplu dünyanın yıkılmasından da oldukça etkilenmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının akabinde Yugoslavya’daki problemlerin patlak vermesi ve Bosna Savaşı’nın başlaması, Türkiye’nin, iç siyasi baskıların da etkisiyle, dini, kültürel ve tarihi bağları olan bölgeyle ilgilenmesini zorunlu kılmıştır. Çalışmamızda Türkiye’nin 1990’ların başlarındaki durumu, Yugoslavya’nın parçalanmasına karşı tutumu, Bosna savaşına yaklaşımı incelenmiştir.

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Avrasya Incelemeleri Dergisi, 2013

Research paper thumbnail of YUGOSLAVYA’NIN DAĞILMA SÜRECİNDE TÜRKİYE’NİN İÇ SİYASİ DURUMU ve DAĞILMAYA YAKLAŞIMI

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ... more Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve stratejik özelliklerinden dolayı, dünyada olan gelişmelerden ve değişimlerden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Nasıl ki II. Dünya savaşı sonucunda iki kutuplu bir dünya oluşunca, komünist blokla çevrili olan Türkiye, oluşumdan oldukça etkilenmiş, yerini belirlemek için çaba sarf etmiş, Sovyetler Birliği’nin tehditkâr tutumuyla kendisini Batı Bloğunda NATO şemsiyesi altına sokmak için gayret göstermişse, İki kutuplu dünyanın yıkılmasından da oldukça etkilenmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının akabinde Yugoslavya’daki problemlerin patlak vermesi ve Bosna Savaşı’nın başlaması, Türkiye’nin, iç siyasi baskıların da etkisiyle, dini, kültürel ve tarihi bağları olan bölgeyle ilgilenmesini zorunlu kılmıştır. Çalışmamızda Türkiye’nin 1990’ların başlarındaki durumu, Yugoslavya’nın parçalanmasına karşı tutumu, Bosna savaşına yaklaşımı incelenmiştir.

Research paper thumbnail of ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NÜN OLUŞUMUNDA RUSYA-ÇİN İLİŞKİLERİ VE İLİŞKİLERİN PROBLEMLERİ

Çalışmada, Rus-Çin ilişkileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü’n... more Çalışmada, Rus-Çin ilişkileri tarihi açıdan incelenerek, özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kurulşu ve
gelişmesindeki karşılıklı ilişkilere değinilmiştir. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kuruluş aşamasında, tek kutuplu
dünyaya karşı birlikte hareket etmeyi zorunluluk olarak gören, ortak bakış açısına sahip olan bu iki devletin ilişkileri,
bu kuruluşla birlikte daha da yakınlaşarak müttefiklik boyutuna ulaşmıştır. İlişkilerin müttefiklik derecesinde iyi gidişi,
karşılıklı sorunların ihmal edilmesini ve bu alana pek değinilmemeyi getirmiştir. Oysa ki, çalışmamızda görüleceği
üzere, iki ülke arasında çok ciddi problemler, farklılıklar ve anlaşmazlıklar da mevcuttur. Çalışmamızda özellikle bu
problemler ve nitelikleri üzerinde durulacaktır.

Research paper thumbnail of TARİHİ SÜREÇ İÇERİSİNDE AMERİKAN İMPARATORLUĞU

ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve a... more ABD, kuruluşundan itibaren bir imparatorluk olarak kurgulanmıştır. Barış, eşitlik, demokrasi ve adalet gibi değerleri benimseyen ve bu değerleri küresel egemenliği için araçlar olarak kullanan yeni bir tür imparatorluktur. Bir kıta ülkesi olarak 19. yüzyıldan itibaren attığı her adım, küresel egemenliği yakalamak içindir.
1776 yılından, 1898 yılına kadar Amerikan kıtası içinde yayılmacı bir politika izleyen ABD, ortaya koyduğu Manifest Destiny ve Monroe Doktrini ile teritoryal büyümesine gerekçe üretmiştir. 19. yüzyıl boyunca izlenen yayılmacı politikasını güçlü ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmeler ile destekleyen ABD için 1898 yılındaki İspanyol-Amerikan Savaşı, bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Zira bu tarihten sonra uygulanan küresel yayılmacı politikalar imparatorluk hayalini gerçekleştirmek için uygulanmıştır.
20. yüzyıl boyunca bir imparatorluk olarak yürüyüşünü sürdüren ABD için iki dünya savaşında savaşmak ve muzaffer çıkmak, büyük küresel egemenlik stratejisini gerçeğe dönüştürme yolunda önemli bir başarıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan hükümetlerinin ortaya koyduğu küresel egemenlik stratejisi, yapılandırılan sistem ile hayata geçirilmiştir.
Soğuk Savaş dönemi boyunca SSCB ile yürütülen mücadele, ABD’nin küresel egemenliğini sürdürmede önemli araçlar olan barış, demokrasi ve özgürlük gibi idealler ile desteklenmiştir. Soğuk Savaş’ın bitimiyle, dünyanın tek süper gücü olma sıfatını kazanan ABD için, Pax Americana sistemini kurmak önemli bir hedef olmuştur. ABD, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan yeni dönemi, hangi dış politika öncelikleri ile ele alacağını belirlemek ile geçirmiştir. Sonucunda, 1990-2001 yılları arasında, dünyanın önemli noktalarında Amerikan etkisini ve askeri mevcudiyetini korumak ve içeride ekonomik gelişme öncelikli politikaları izlemek, ana politikalar olarak belirlenmiştir.
11 Eylül 2001 tarihi, ABD için büyük öneme sahiptir. Bu trajik terör saldırısı, ABD’nin kimliğini dramatik bir şekilde etkilemiştir. Fakat terör saldırısı korku ve karmaşayı getirse de, Teröre Karşı Doktrinin G.W. Bush döneminde kullanılması için büyük bir fırsat vermiştir. Bu doktrin, Amerikan Yüzyılı Projesini ortaya koyan Yeni Muhafazakârlar tarafından, ABD’nin emperyal egemenliğini sürdürmek ve geliştirmek için bir araç olmuştur.
Bu çalışma kendini “özgürlük imparatorluğu” olarak konumlandıran ABD’nin, tarihsel süreç içerisinde imparatorluk gibi hareket ettiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bundan öte, ABD’nin bir imparatorluk olup olmadığı veya imparatorluk ise nasıl bir imparatorluk olduğu tartışmalarına, tarihsel süreç içerisinde verilen kendi içinden ve prestij kazanan kaynaklar ile katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Amerikan İmparatorluğu, Pax Americana, Yeni Muhafazakâr, Hegemonya, Barış, Demokrasi, Savaş

The Unites States was set up as an empire from the beginning. Since its creation the United States has followed expansionist policies for creating dominance wherever possible as a new type of empire. Promoting ideals like peace, equality, democracy and justice have always been tools for spreading tool for spreading her hegemony. As a continental power, US shaped her internal and external policies in order to acquire continental supremacy.
From 1776 to 1898, expansionist policies of US were endorsed by doctrines like Manifest Destiny and Monroe Doctrine to justify her expansion pace. US also supported her expansionist policy by progressive economic, political and social growth. The Spanish-American War in 1898 was an important milestone for US because after that expansionist foreign policies have been implemented in order to secure global empire dream.
During 20th century, US maintained her progress even two world wars have served US grand strategy to become an empire for the global dominance. After World War II, US has created a new world system and this system enabled her to sustain the grand dominance strategy. Cold War period has also served US to expand her global hegemony while US were struggling with USSR in order to shape her identity as a peace, democracy and freedom heaven.
With the end of Cold War, US has turned into a sole super power of the world. Being the sole super power of the world enabled US to set up Pax Americana ideal based world system. In 1990’s US had tried to find exact foreign policy approach to handle new era. Yet in the period between 1990 and 2001, safeguarding American influence and military presence in key regions of the world with economic development priorities for internal affairs were main policies
11 September 2001 has been a crucial date for Americans. The tragic terror assault dented US identity dramatically. However the terror assault created the reason for the application of the War on Terror Doctrine during the presidency of G.W. Bush. This so called doctrine bring forward an opportunity for Neo Conservatives to carry into effect The Project New American Century project for the US imperial hegemony.
This study aims to demonstrate how US, positioned herself as an “empire of liberty”, acted like an empire during the course history. In addition, it has a capacity to contribute into American empire discussions about whether US is an empire or not and if US is an empire, what kind of an empire, by presenting rich variety of prestigious sources from American scholars.
Key Words: American Empire, Pax Americana, Neo-Conservative, Hegemony, Peace, Democracy, War.

Research paper thumbnail of JOHN FOSTER DULLES’İN ORTADOĞU GEZİSİ, TEMASLAR VE TEPKİLER (11-28 Mayıs 1953)

Ocak 1953’te Eisenhower’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında hareketlen... more Ocak 1953’te Eisenhower’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte Ortadoğu politikalarında
hareketlenme olmuş, Sovyetler Birliği’ne karşı uygulanan çevreleme politikasında bölgenin
önemi artmıştır. Oluşturulan yeni politikanın uygulanabilirliğini yerinde görmek ve ilgili
bölge ülkelerinin nabzını tutarak, yeni politikalar doğrultusunda hareket etmesini sağlamak
üzere, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles bölgeye gönderilmiştir. Çalışmamızda, yapılan
bu kapsamlı gezinin aşamaları incelenmiş ve tepkiler değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of KÜRESEL TERÖRE KARŞI SAVAŞ DOKTRİNİN OLUŞUMU VE ORTADOĞUYA YANSIMALARI

11 Eylül 2001 tarihinde, gerçekleşen terör saldırıları dünyayı şoka ve dehşet sarmalına soktu. Bu... more 11 Eylül 2001 tarihinde, gerçekleşen terör saldırıları dünyayı şoka ve dehşet sarmalına
soktu. Bu dehşetengiz saldırılar, Küresel Terörizme Karşı Savaş (KTKS) isimli doktrininin
uygulanabilmesi için ABD’ye fırsat sağladı.
Başlangıçta, KTKS doktrini kapsamında tamamıyla teröre karşı mücadele odaklı stratejiler
uygulandı. Fakat daha sonra KTKS doktrini; önleyici savaş, kitle imha silahı, tek taraflılık ve şer
ekseni gibi tartışmalı kavramlar ile zenginleştirildi. Irak’a barış ve demokrasi getirmek için askeri
müdahalenin şart olduğu sıklıkla dile getirildi. Akabinde 2003 yılında, ABD, BM Güvenlik Konseyi
onayı olmadan Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’nu başlattı. O tarihten beri Irak, terör için güvenli bir
merkez haline geldi. Bölgede geleneksel güçler dengesinin bozulması ile terör düzeni, kısmi olarak
ortaya çıktı.
Bu çalışma KTKS doktrinini derinlemesine incelemeyi ve bu doktrinin Ortadoğu’da ortaya
çıkmış olan terör ortamına yaptığı katkıyı açıklamaya hedeflemektedir.

Research paper thumbnail of KIRIM-SİVASTOPOL ÜSSÜ VE KARADENİZ RUS FİLOSUNUN PAYLAŞIM SORUNU

Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ... more Karadeniz bölgesi, sahip olduğu stratejik konumu, ekonomik imkânlarının yanında güvenlik, enerji ve ulaşım koridoru olması açısından da büyük önem arz etmektedir. Bulunduğu konum itibariyle Karadeniz, günümüzde AB, ABD, Türkiye ve Rusya’yı içine alan önemli Avrasya güçlerinin kesişme alanı ve Orta Asya ile Avrupa arasında geçiş alanıdır. Aynı zamanda Hazar enerji ithalatı için önemli bir geçiş güzergâhı konumunu da taşımaktadır. Bu güzergâhta merkezi konumda olan Kırım, ayrı bir öneme sahiptir. Böyle öneme sahip bir bölgenin 1958 yılında Khruschev tarafından Ukrayna’ya verilmesi, daha sonra Rus milliyetçiler tarafından hata olarak kabul edilip, eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra da Kırım’ın Ukrayna topraklarında kalması ve çatışmaya meyilli bir bölge haline gelmesiyle, daha da belirginleşmiştir.
Sovyetler Birliği’nin yıkılışı sonrası ortaya çıkan önemli meselelerden biri, Kırım’daki Karadeniz filosu olmuştur. Karadeniz’de mevcut filonun Rusya ile Ukrayna arasında paylaştırılması süreci, iki ülke arasında ciddi gerilimler oluşturmuştur. Bu gerilimlerden dolayı da paylaşım sorununun çözülmesi, uzun zaman almıştır. 1992-1997 arasında bu anlaşmazlıkların iki ülke arasındaki tansiyonu oldukça yükseltmesi sebebiyle, bu tansiyonun düşürülmesi ve iki tarafın kabul edeceği bir sonuç alınması için yoğun resmi görüşmeler yapılmıştır. Karadeniz filosunun paylaşımı ve Kırım’ın statüsü konusundaki bu görüşmelerde 1997 yılı önemli bir tarih olmuş ve bu tarihte taraflar anlaşmaya varmıştır. Bu anlaşma, mevcut sorunu bütünüyle bitirmediği gibi, Kırım ve Kırımdaki Rus askeri varlığı, konjonktür değiştiğinde iki ülke arasında her an yeni bir krize meydan verebilecek potansiyelini devam ettirmektedir.

Research paper thumbnail of ATATÜRK’ÜN YAŞAMINDA RUMELİ’NİN İZLERİNİ ARAMAK

Atatürk’ün çocukluğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki hakimiyetinin adım adım gerilediği ... more Atatürk’ün çocukluğu Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki hakimiyetinin adım adım gerilediği günlere denk geliyordu. Girilen her bir savaş kaybedildi ve sınırlar önemli ölçüde geriledi. Eski hakimiyet bölgelerinden doğuya doğru ciddi bir göç vardı ve önemli sosyo-ekonomik sorunlar ortaya çıkmıştı. Bu olumsuz gidişata bir son vermek için Atatürk genç subayların kurduğu komitalarda yer alıyordu; kendisi de Şam’da Anavatan ve Özgürlük Derneği’nin kurmuştu. Selanik’e geldiği günlerde Meşrutiyet’in ilanında önemli bir rol almıştı. Meşrutiyet Istanbul’da tehdit altına girince Hareket Ordusu’nun başına geçti. Bu çabaların sonucunda kötü durumun sorumlusu olarak gorulen II.Abdülhamit tahttan indirildi. Bunun ardından I.Balkan Savaşı ile beraber Osmanlı’nın Balkanlardaki hakimiyeti büyük ölçüde sona erdi. Atatürk bu sonucu kabullenmedi ve olayın sorumlularını sürekli olarak eleştirdi. Atatürk doğduğu toprakların kaybedilişini sorumsuz bir davranış olarak kabul etti ve ilk fırsatta bu toprakları geri alma yollarını araştırdı. Atatürk savaşın bir cinayet olduğunu kabul etse de Sofya’da konsolos iken Almanya tarafında savaşa girmenin büyük bir şans ve fırsat olacağını söylemişti. Lakin sonuç kötüdan daha kötüye gitti ve bu aşamadan sonra Rumeli hakkında konuştuğu zaman kendisi de büyük üzüntü duyar oldu.
Anahtar kelimeler: Atatürk, Rumeli, Balkan, Almanya, Bulgaristan.