Alper Bilgili | Canakkale Onsekiz Mart University (original) (raw)
Papers by Alper Bilgili
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Bu çalışma Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin herkesin serbestçe girip yararlanabildiği ve kulla... more Bu çalışma Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin herkesin serbestçe girip yararlanabildiği ve
kullanıcılar tarafından tüketiminin engellenemediği ortak alanların korunmasına yönelik aldığı-almaya
çalıştığı önlemlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden
vaka/durum araştırması (case study) kullanılmıştır. Çalışmanın örneklem grubunu Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi’nde karar vermeye yetkili üst düzey yöneticiler oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’ndeki üst düzey yöneticilerle görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerden
elde edilen veriler MAXQDA nitel veri analizi programında analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin ortak alanları korunma noktasında çok büyük ölçüde belediye
personellerinden yararlandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bir taraftan Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin
ortak alanların korunması için caydırıcı net önlemleri almadığı vurgusu yapılırken, diğer taraftan da
adabı muaşeret kurallarının eskiye oranla günümüzde önemini yitirmesi ortak alanların tahrip edilme
nedeni olarak görülmektedir.
İdealkent, 2022
Yapılan araştırmalarda 2050 yılına kadar kentte yaşayanların oranlarının %68 olacağı tahmin edilm... more Yapılan araştırmalarda 2050 yılına kadar kentte yaşayanların oranlarının %68 olacağı tahmin edilmektedir. Bu oranın %15'inin ise engelli vatandaşların oluşturacağı düşünülmektedir. Engelsiz kent ile amaç kentin hiçbir yerinde kısıtlama olmadan her bölgeye erişilebilirliği sağlamaktır. 2019 yılı sonunda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını kentlerin bir kez daha toplumu bütünleştirici oluşturulmuş engelsiz kentlerin oluşturulmasının önemini göstermiştir. Ayrıca diğer insanların aksine sosyalleşmeye daha fazla ihtiyaç duyan engelliler için bu süreç daha da karmaşık yaşanmaktadır. Bu doğrultuda araştırmanın problemi, Covid-19 salgını süresince engellilere yönelik yapılan faaliyetlerin neler olduğunun ortaya konması şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı, Covid-19 salgını süresince engellilerin kentli haklarını kullanıp kullanamadığının belirlenmesi ve bu süreçten nasıl etkilendiklerini değerlendirmektir. Araştırmanın kapsamına Türkiye'deki tüm kentler ve engelliler girmekle birlikte yaşanan salgın nedeniyle araştırma araştırmacının yaşamış olduğu Ankara ili ile sınırlandırılmıştır. Bu doğrultuda farklı engel gruplarına sahip 20 kişi ile kartopu örneklem tekniği kullanılarak görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma nitel araştırma desenlerinden fenomonolojik araştırma şeklinde tasarlanmıştır. Veriler görüşme yöntemiyle toplanmış ve içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analizlerde, MAXQDA Analytics Pro 20 kullanılmıştır.
Kent Akademisi , 2022
Bireyin kente yerleşmesi ile doğrudan kentli olması ya da kentlilik bilincine sahip olduğu anlamı... more Bireyin kente yerleşmesi ile doğrudan kentli olması ya da kentlilik bilincine sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Öncelikle kentlilik bilincinin içinde barındırdığı aidiyet duygusu, ortak sorunlara getirdiği bakış açısı, kenti oluşturan bireylerin farklılıklarını karşılıklı olarak anlama, fark etme ve bunu çeşitlilik olarak algılaması hususunda önemli bir durum teşkil etmektedir. Bu bağlamda, kentte yaşayanların ortak bir dil geliştirmesi noktasında özel bir anlam ifade etmektedir. 2050'li yıllara gelindiğinde kente yaşayanların oranın %68 olacağı tahmin edilmekte ve kente yaşayan insanlarda kentlilik bilincinin oluşması daha da elzem hale gelmektedir. Kentlilik bilincinin oluşturulması için en önemli araç ise eğitimdir. Bu bağlamda araştırmanın problemi "kentlilik bilincinin oluşturulmasında ilkokul ders kitaplarının rolün nedir?" şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı, kentlilik bilincinin ilkokul kitaplarında hangi boyutlarla yer aldığının belirlenmesi ve ilkokul kitaplarının, çocukların kentlilik bilincine yönelik algılarına ne ölçüde etki ettiğini değerlendirmektir. Çalışmanın kapsamına Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmış ilkokul düzeyindeki Türkçe, Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler dersleri kitapları girmektedir. Ayrıca bulguları desteklemek amacıyla ilkokul düzeyinde olan 20 kişi ile görüşme sağlanmıştır. Araştırma nitel araştırma desenlerinden örnek olay araştırması şeklinde tasarlanmıştır. Veriler belge incelemesi ve görüşme yöntemleriyle toplanmıştır. 7 tema/kategori ve 16 kod/kavram altında organize edilen veriler içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analizlerde, MAXQDA Analytics Pro 20 (20.2.2 demo sürümü) kullanılmıştır. Sonuç olarak ders kitaplarında çevre bilinci, ortak yaşama bilincinin oluşması ve kültürel ve tarihsel değerlerin farkındalığı konularına daha çok ağrılık verildiği görülmüştür. Katılımcılar ise kamusal alan, çevre bilinci, kültürel ve tarihsel değerlerin farkındalığı konularına daha çok ağırlık verdiği tespit edilmiştir. Ders kitaplarında kamusal alana ilişkin konular fazla yer kaplamazken, katılımcıların kamusal alana ilişkin farkındalıklarının daha fazla olduğu görülmektedir
Doğal Afetler ve Çevre Dergisi, 2022
Kamu yönetimi anlayışında yaşanan paradigma değişimi, afet yönetiminde de birtakım değişiklikleri... more Kamu yönetimi anlayışında yaşanan paradigma değişimi, afet yönetiminde de birtakım değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bürokratik uzmanlık gerektiren komuta kontrol esaslı merkeziyetçi ve bürokratik afet yönetimi anlayışı yerine yetki ve sorumlulukların yukarıdan aşağıya kurgulanmadığı çok aktörlü ve dayanışmacı afet yönetimi anlayışı ağırlık kazanmıştır. Bu kapsamda, "Afet yönetimi politikalarında merkeziyetçi/bürokratik afet yönetimi ile çok aktörlü/dayanışmacı afet yönetimi modellerinden hangisinin ağırlıklı olarak uygulandığının belirlenmesi" araştırmanın problemi olarak belirlenmiş olup bu kapsamda, "afet yönetimine ilişkin karar verme yetkisi ve uygulama sorumluğu merkezi hükümet, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl paylaştırılmaktadır?"
Kent Akademisi, 2022
Küresel bir kriz olan iklim değişikliği ile mücadelede çevresel sürdürülebilirliğin ölçülebilir k... more Küresel bir kriz olan iklim değişikliği ile mücadelede çevresel sürdürülebilirliğin ölçülebilir kılınması önemlidir. Bu hususta başta tüm dünyada olmak üzere bölgesel, ulusal, yerel, kurum ve birey ölçeğinde niceliksel göstergeler sunan ekolojik ayak izi hesaplamalarına ciddi görevler düşmektedir. Bu doğrultuda araştırmanın problemi, "çevre teknolojileriyle ilgili alınan patentler ve yenilenebilir enerji alanında yaşanan ilerlemelerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranının (büyüklüğünün) azaltılmasına katkı sunmakta mıdır?" şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı ise, dünya nüfusunun %60'ını, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın %80'ini ve küresel ihracatın %75'ini oluşturan G-20 üyesi ülkelerin 1994-2017 yılları aralığında kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığının sınamasının yanı sıra çevre teknolojisi patentleri ve yenilenebilir enerji yüzdelerinin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranı üzerindeki etkisinin istatistiksel değerlendirmesini sunabilmektir. Araştırmada belirlenen amaçlara ulaşılabilmesi için veri setleri, sosyal bilimler alanında sıklıkla tercih edilen IBM SPSS Statistics (Versiyon 24) paket programı ile istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Normal dağılıma sahip olmayan veri setine nonparametric testlerden Kruskal-Wallis Tek Yönlü Varyans Analizi, Friedman Testi ve Spearman Testleri uygulanmıştır. Uygulanan testler sonucunda ilk olarak, kişi başına düşen ekolojik ayak izi miktarının ortalama değerinin 1994 ve 2017 yılları aralığında birbirine yakın değerler aldığı görülmüştür. İkinci olarak, G-20 üyesi ülkelerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranlarının birbirinden farklı olduğu anlaşılmakla birlikte en fazla kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranına sahip ülkelerin ABD, Kanada, Avustralya, Birleşik Krallık ve Güney Kore olduğu görülmüştür. Üçüncü olarak, çevre teknolojileriyle ilgili alınan patentlerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranları üzerinde nötr bir etkiye sahip olduğu sonucuna varılırken yenilenebilir enerji alanında yaşanan minimum düzeydeki bir artışın dahi ekolojik ayak izi miktarının azalmasında olumlu düzeyde katkı sağladığı neticesine varılmaktadır.
Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kaliteler... more Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kalitelerini doğrudan etkilemektedir. Günümüzde küresel ekonominin merkezi haline gelen kentler hızla büyümektedirler. Sürecin doğal sonucu olarak, sağlıksız ve plansız gelişim sürecinin vücut bulduğu mekanlar durumuna gelmektedirler. Bu süreçte ortaya çıkan sorunların tespit edilmesinde "yaşam memnuniyeti" ve "kentsel alan kalitesi" ölçüt olarak ele alınabilir. Bu çalışmada, Bursa'da kentlilerin kentsel yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyetleri ile ilgili bilgi, düşünce ve davranışlarını ölçülmesi, kentin yaşam alanlarına ilişkin nitelikler ile yaşam memnuniyeti ve kentsel alan memnuniyeti arasındaki ilişkileri belirlemek amaçlanmaktadır. Ayrıca bu çalışmada Bursa'da kentsel yaşam kalitesi düzeyinin yükseltilmesi için gerekli ölçütleri belirlemek ve alınabilecek önlemleri saptamaya çalışmak hedeflenmektedir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümde kentsel geliş...
Gece Kitaplığı, 2020
1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşım... more 1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşımıza çıktığını görmekteyiz. Kavram en somut haliyle 1987 yılında yayınlanan Brundtland Raporu’nda yer almıştır. Sürdürülebilir kalkınma ile sürdürülebilir kentlere atıfta bulunulmuştur. 1992 yılında gerçekleştirilen BM “Çevre ve Kalkınma Konferansı” gerçekleştirilmiştir. Bu zirvede, Gündem 21 Eylem Planı oluşturulmuştur. Gündem 21’in oluşmasıyla birlikte Yerel Gündem 21 dikkatleri çekmiştir. 1994 yılında, Aalborg kentinde gerçekleştirilen ‘Avrupa Sürdürülebilir Kent ve Kasabalar Konferansı’nda da sürdürülebilir kent olgusu ön plana çıkmıştır. Konferansın sonunda da Aalborg şartı oluşturulmuştur. Bu şartın içeriğine baktığımızda stratejik kararlar alınmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Kentlerin sürdürülebilir bir sistem içinde yönetilmeleri oldukça zor gözükmektedir. Ancak sürdürülebilir olabilmeleri için gereken bazı önemli konular mevcuttur.
IVPE Yayınları, 2020
Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için... more Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar ortaya çıkaran, insanların yaşamsal faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen ve topluluğun sahip oldukları imkânlar ile üstesinden gelemeyeceği doğal veya insan kaynaklı olaylar olarak tanımlandığı görülmektedir. Afetlerin oluşum şekillerine baktığımızda doğal, insan kaynaklı ve teknolojik olmak üzere üç farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Afetler etkileri bakımından toplumlar için vahim sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu etkileri arttıran faktörlerden birisi olarak hızlı nüfus artışına bağlı olarak plansız kentleşme ön plana çıkmaktadır. Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından yayınlanan afet sözlüğüne göre afet yönetimi; afet öncesi süreci önlenme ve zararlarının azaltılması, afet sonrası olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale edilmesi ve afetten etkilenen kimseler için daha güvenli ve yaşanabilir yeni bir yaşam alanı sağlanabilmesi için toplumun tüm unsurları tarafından yapılması gereken mücadele süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.
igdir.edu.tr
Derleme / Review ÖZET: Çevre politikası, bir ülkenin çevre konusundaki tercih ve hedeflerinin bel... more Derleme / Review ÖZET: Çevre politikası, bir ülkenin çevre konusundaki tercih ve hedeflerinin belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Birliği (AB) çevre konusunda politika üretmeye 1972 yılında eylem planlarıyla başladı. Bu dönem içerisinde atıkların geri dönüşümü, su ve hava kirliliği ile ilgili minimum standartların ve yasal zeminin oturtulması gerçekleştirildi. Çevre ve doğal kaynakların korunması ile ilgili AB politikalarının önemi 1980'lerden bu yana artmıştır. Çevre korumanın Birlik politikalarının içine entegre edilmesi ilkesi çevre korunmasının gereklerinin sürdürülebilir gelişmenin teşvik edilebilmesi için diğer Birlik politika ve aktivitelerine entegre edilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Türkiye'de gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde bugüne kadar birçok çalışma yapılmıştır. Türkiye'de çevre bilinci hızlı bir şekilde artmakta, mevzuat altyapısı hızla değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyelinin yüksek olması avantajdır. Çevre mevzuatının geniş kapsamlı ve çok ayrıntılı olması, toplumun sadece bugününü değil gelecek nesilleri de ilgilendirmesi, Türkiye'nin uyum çalışmalarını etkileyen unsurlar arasındadır. Bu nedenle, Türkiye'de sadece çevre alanı ile ilgili kesimlerin değil, tek tek tüm bireylerin AB'de bu alana yönelik uygulamaları ve politikaları yakından takip etmesi gerekmektedir.
Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many n... more Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many natural and cultural elements coexist together. Resolving urban problems in terms of urban sustainability and livability is of great importance in terms of healthy urban development process. The quality of life is "the level of existence of the city infrastructure, transportation facilities, housing structure, etc. in places that are defined by the city in terms of spatial, sociological and economic values is above the predetermined criteria". Apart from the creation of a sustainable city and a sustainable environment in the city, it seems that the quality of life contributes to the creation of the rights of the city's residents. In cities where the quality of life is low, people tend to migrate, which is accompanied by regional imbalances and socioeconomic social problems. The aim of this study is to measure the knowledge, thoughts and behaviors related to the quality of life and life satisfaction of urban people in Bursa and to determine the relationship between the qualities related to urban living spaces and life satisfaction and urban area satisfaction. At the beginning of the study, after theoretically revealing the concept of quality of life, in the last part is the field research and the analysis of the data reached in the result. In field research, 680 questionnaires were applied to people living in 10 districts including the central districts in Bursa with face-to-face interview technique. Life satisfaction was measured in Bursa city, group differences about living areas were examined and statistics were made.
Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many n... more Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many natural and cultural elements coexist together. Resolving urban problems in terms of urban sustainability and livability is of great importance in terms of healthy urban development process. The quality of life is "the level of existence of the city infrastructure, transportation facilities, housing structure, etc. in places that are defined by the city in terms of spatial, sociological and economic values is above the predetermined criteria". Apart from the creation of a sustainable city and a sustainable environment in the city, it seems that the quality of life contributes to the creation of the rights of the city's residents. In cities where the quality of life is low, people tend to migrate, which is accompanied by regional imbalances and socioeconomic social problems. The aim of this study is to measure the knowledge, thoughts and behaviors related to the quality of life and life satisfaction of urban people in Bursa and to determine the relationship between the qualities related to urban living spaces and life satisfaction and urban area satisfaction. At the beginning of the study, after theoretically revealing the concept of quality of life, in the last part is the field research and the analysis of the data reached in the result. In field research, 680 questionnaires were applied to people living in 10 districts including the central districts in Bursa with face-to-face interview technique. Life satisfaction was measured in Bursa city, group differences about living areas were examined and statistics were made.
Sosyal ve Beşeri Bilimler Metodoloji, Araştırma ve Uygulama, 2022
Capitalising on position: policies for competitive capital and non-capital cities. Sako Musterd &... more Capitalising on position: policies for competitive capital and non-capital cities. Sako Musterd & Zoltán Kovács (Ed.), Place-making Policies Competitive Cities, Oxford: John Wiley & Sons; 59-74. Buchholz, K. (2022). When capitals move. https://www.statista.com/ chart/ 25119/moves-of-capital-cities/. Campbell, S. (2003). The enduring importance of national capital cities in the global era, University of Michigan, Urban and Regional Research Collaborative, Working Paper Series 03-08. Castells, D. (1977). The urban question-a matrix approach. A. Sheridan(Çev). London: Edward Amold. China Daily (2019).Thai pm floats idea of moving capital to prevent overcrowding, https://global.chinadaily.com.cn/a/201909/18/WS5 d823287a310cf3e3556c3bd.html. (25.01.2022).
Teori ve Uygulamada Kamu Yönetimi ve Siyaset Alanında Yaşanan Bilimsel Gelişmeler, 2021
Türk İdare Dergisi, 2021
Çevre, günümüzde sadece devletler tarafından değil aynı zamanda özel sektör ve sivil toplumun da... more Çevre, günümüzde sadece devletler tarafından değil aynı zamanda
özel sektör ve sivil toplumun da katılımıyla bütüncül bir biçimde ve ortak akıl
çerçevesinde ele alınması gereken bir konu haline gelmiştir. Yönetişim, yönetim
süreçlerine devletlerin yanında sivil toplum ve özel sektör gibi hükümet dışı
aktörlerin de katılımını gerektiren yapı veya düzen olarak adlandırılmaktadır.
Çevresel yönetişim ise çevresel konulara ilişkin alınacak karar ve oluşturulacak
politika süreçlerinde tüm aktörlerin etkin bir biçimde katılımını gerektiren bir
unsur olarak ön plana çıkmaktadır. Türk Kamu Yönetimi’nde 2000’li yıllarda
“Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı” ile gündeme gelen reform çalışmaları
başta yerel yönetimler olmak üzere birçok alanda değişiklik meydana getirmiştir.
Bu kapsamda yerel düzeyde yönetişimin güçlendirilmesi amacıyla katılımcılığı,
şeffaflığı ve etkinliği sağlamak adına değişikler yapılmıştır. 1997 yılında başlatılan
Yerel Gündem 21 Programı ve 2005 yılında 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nda
yer alan Kent Konseyleri yerel düzeyde yönetişim çalışmaları olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dolayısıyla bu araştırmanın problemini; “Yönetişim süreciyle beraber
katılımcı yönetim anlayışına uyum sağlamaya çalışan belediyeler bu anlayışı çevre
yönetimi süreçlerine yansıtabilmiş midir?” sorusu oluşturmuştur. Çalışma nitel
araştırma yöntemine göre tasarlanmış ve yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği
kullanılarak elde edilen veriler MAXQDA Analytics Pro 2020 programı kullanılarak
içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu kapsamda yapılan analiz sonucunda
“Katılımcıların yönetişim kavramına dair bilgi düzeyinin düşük olduğu tespit
edilmiş, ancak Çanakkale Belediyesi çevre yönetimi süreçlerine katılımcı yönetim
anlayışını yansıtabilmiştir.” sonucuna ulaşılmıştır.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler-III, 2021
Çevresel sorunlar 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen BM Çevre Konferansı’nda ilk kez tartışmaya... more Çevresel sorunlar 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen BM Çevre Konferansı’nda ilk kez tartışmaya açılmıştır. Aynı yıl Goldsmith’ in Hayatta Kalmanın Ayrıntılı Planı (1972), BM’nin Tek Bir Dünya Raporu (1972) ve Roma Kulübü’nün Büyümenin Sınırları (1972) adlı raporları sonucunda 21. yüzyılda ekonomik bir çöküş yaşanabileceği vurgulanmıştır. Bu noktadaki temel endişe büyük bir felaketin yaşanacağı değil çevrenin “meta” olarak kabul edilmesine dayanarak hareket eden, kar ve büyüme amacı güden modern ekonomik anlayış çerçevesinde bazı temel mineral ve madenlerin tükenebilme sorununa karşı ekonomik büyüme probleminin ortaya çıkabileceği yönünde olmuştur. Ancak göz ardı edilen nokta mineral ve madenlerin tükenmesinden öte, dünyanın karmaşık bir küresel ekonomik sorun içerisine girmesine neden olan iklim değişikliği sorunudur. Bu yüzden 2000’li yıllarda başlayan, bu konuya ilişkin, özellikle de devletler düzeyinde olmak üzere birçok iklim toplantısı gerçekleştirilmiştir. Ancak bütün bunlara karşın çözüm yolunda önemli adımlar atılamadığı, küresel ısınmanın, şu anki oranda artmaya devam etmesi durumunda 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5°C'ye ulaşması beklenmektedir
Yeni Eko-Tek Dünya Teknolojinin Son Sürümü, 2020
21. yüzyılın doğal ve fiziksel çevrenin insan faaliyetleri doğrultusunda değişime ve dönüşüme yoğ... more 21. yüzyılın doğal ve fiziksel çevrenin insan faaliyetleri doğrultusunda
değişime ve dönüşüme yoğun olarak maruz kaldığı bir
yüzyıl olma yolunda ilerlediği görülmektedir. Kaçınılmaz olarak bu
değişim ve dönüşüm somut bir biçimde kentsel mekânda meydana
gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın son yarısının insanlık açısından bu
sürecin başladığını fark etmek ve neler yapılabileceğini planlamakla
geçtiğini söylenebilir. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma
kavramları uluslararası toplumda bu süreci yönetebilmek için ön
plana çıkan temel kavramlardır. Bu bağlamda, kentsel alanların
bütüncül bir bakış açısıyla ve sürdürülebilir bir şekilde gelişimi ekonomik
ve insani sürdürülebilirlik açısından temel noktayı oluşturmaktadır.
Sürdürülebilir kentsel gelişme ile fiziksel, sosyal, ekonomik
ve ekolojik risklerin azaltılması amaçlanmaktadır. 20. yüzyılda
hızla yaşanan sanayileşme ve buna bağlı olarak kentleşme oranının
artması kentleri en riskli alanlar haline dönüştürmüştür. Bugün ve
gelecekte de kent sayısı ve kentlerde yaşayan nüfusun artacağı öngörülmektedir.
Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal, 2020
In this research, many years in the European Union and Turkey, which have economic and political ... more In this research, many years in the European Union and Turkey, which have economic and political relations, progress in the years 1998-2018 on environmental developments occurring in the process of adaptation to the Union was to be examined. To this end, the European Union Commission, the information provided by Turkey, the European Parliament, and reports by some international financial institutions generate progress reports on an annual basis in line with the recommendations, were analyzed by in MAXqda. With this analysis, Turkey is in the process of adaptation to environmental improvements which topics are the more stressed how much progress and that the scope of its relationship with environmental law principles in this issue how the principles of Turkey's environmental law adopted by is to be measured.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Teori ve Araştırmalar Cilt II, 2020
1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşım... more 1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik
kavramının karşımıza çıktığını görmekteyiz. Kavram en somut
haliyle 1987 yılında yayınlanan Brundtland Raporu’nda yer almıştır.
Sürdürülebilir kalkınma ile sürdürülebilir kentlere atıfta bulunulmuştur.
1992 yılında gerçekleştirilen BM “Çevre ve Kalkınma Konferansı” gerçekleştirilmiştir.
Bu zirvede, Gündem 21 Eylem Planı oluşturulmuştur.
Gündem 21’in oluşmasıyla birlikte Yerel Gündem 21 dikkatleri çekmiştir.
1994 yılında, Aalborg kentinde gerçekleştirilen ‘Avrupa Sürdürülebilir
Kent ve Kasabalar Konferansı’nda da sürdürülebilir kent olgusu ön
plana çıkmıştır. Konferansın sonunda da Aalborg şartı oluşturulmuştur.
Bu şartın içeriğine baktığımızda stratejik kararlar alınmasının öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
Kentlerin sürdürülebilir bir sistem içinde yönetilmeleri oldukça zor
gözükmektedir. Ancak sürdürülebilir olabilmeleri için gereken bazı önemli
konular mevcuttur.
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER Teori, Güncel Araştırmalar ve Yeni Eğilimler, 2020
Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için... more Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi
ve kültürel kaynaklar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar
ortaya çıkaran, insanların yaşamsal faaliyetlerini durdurarak veya
kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen ve topluluğun sahip oldukları
imkânlar ile üstesinden gelemeyeceği doğal veya insan kaynaklı olaylar
olarak tanımlandığı görülmektedir. Afetlerin oluşum şekillerine
baktığımızda doğal, insan kaynaklı ve teknolojik olmak üzere üç farklı
şekilde sınıflandırılmaktadır. Afetler etkileri bakımından toplumlar için
vahim sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu etkileri arttıran faktörlerden
birisi olarak hızlı nüfus artışına bağlı olarak plansız kentleşme ön plana
çıkmaktadır.
Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından yayınlanan afet
sözlüğüne göre afet yönetimi; afet öncesi süreci önlenme ve zararlarının
azaltılması, afet sonrası olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak
müdahale edilmesi ve afetten etkilenen kimseler için daha güvenli ve
yaşanabilir yeni bir yaşam alanı sağlanabilmesi için toplumun tüm
unsurları tarafından yapılması gereken mücadele süreci olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Bu çalışma Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin herkesin serbestçe girip yararlanabildiği ve kulla... more Bu çalışma Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin herkesin serbestçe girip yararlanabildiği ve
kullanıcılar tarafından tüketiminin engellenemediği ortak alanların korunmasına yönelik aldığı-almaya
çalıştığı önlemlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden
vaka/durum araştırması (case study) kullanılmıştır. Çalışmanın örneklem grubunu Şanlıurfa Büyükşehir
Belediyesi’nde karar vermeye yetkili üst düzey yöneticiler oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’ndeki üst düzey yöneticilerle görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerden
elde edilen veriler MAXQDA nitel veri analizi programında analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin ortak alanları korunma noktasında çok büyük ölçüde belediye
personellerinden yararlandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bir taraftan Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi’nin
ortak alanların korunması için caydırıcı net önlemleri almadığı vurgusu yapılırken, diğer taraftan da
adabı muaşeret kurallarının eskiye oranla günümüzde önemini yitirmesi ortak alanların tahrip edilme
nedeni olarak görülmektedir.
İdealkent, 2022
Yapılan araştırmalarda 2050 yılına kadar kentte yaşayanların oranlarının %68 olacağı tahmin edilm... more Yapılan araştırmalarda 2050 yılına kadar kentte yaşayanların oranlarının %68 olacağı tahmin edilmektedir. Bu oranın %15'inin ise engelli vatandaşların oluşturacağı düşünülmektedir. Engelsiz kent ile amaç kentin hiçbir yerinde kısıtlama olmadan her bölgeye erişilebilirliği sağlamaktır. 2019 yılı sonunda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını kentlerin bir kez daha toplumu bütünleştirici oluşturulmuş engelsiz kentlerin oluşturulmasının önemini göstermiştir. Ayrıca diğer insanların aksine sosyalleşmeye daha fazla ihtiyaç duyan engelliler için bu süreç daha da karmaşık yaşanmaktadır. Bu doğrultuda araştırmanın problemi, Covid-19 salgını süresince engellilere yönelik yapılan faaliyetlerin neler olduğunun ortaya konması şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı, Covid-19 salgını süresince engellilerin kentli haklarını kullanıp kullanamadığının belirlenmesi ve bu süreçten nasıl etkilendiklerini değerlendirmektir. Araştırmanın kapsamına Türkiye'deki tüm kentler ve engelliler girmekle birlikte yaşanan salgın nedeniyle araştırma araştırmacının yaşamış olduğu Ankara ili ile sınırlandırılmıştır. Bu doğrultuda farklı engel gruplarına sahip 20 kişi ile kartopu örneklem tekniği kullanılarak görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma nitel araştırma desenlerinden fenomonolojik araştırma şeklinde tasarlanmıştır. Veriler görüşme yöntemiyle toplanmış ve içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analizlerde, MAXQDA Analytics Pro 20 kullanılmıştır.
Kent Akademisi , 2022
Bireyin kente yerleşmesi ile doğrudan kentli olması ya da kentlilik bilincine sahip olduğu anlamı... more Bireyin kente yerleşmesi ile doğrudan kentli olması ya da kentlilik bilincine sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Öncelikle kentlilik bilincinin içinde barındırdığı aidiyet duygusu, ortak sorunlara getirdiği bakış açısı, kenti oluşturan bireylerin farklılıklarını karşılıklı olarak anlama, fark etme ve bunu çeşitlilik olarak algılaması hususunda önemli bir durum teşkil etmektedir. Bu bağlamda, kentte yaşayanların ortak bir dil geliştirmesi noktasında özel bir anlam ifade etmektedir. 2050'li yıllara gelindiğinde kente yaşayanların oranın %68 olacağı tahmin edilmekte ve kente yaşayan insanlarda kentlilik bilincinin oluşması daha da elzem hale gelmektedir. Kentlilik bilincinin oluşturulması için en önemli araç ise eğitimdir. Bu bağlamda araştırmanın problemi "kentlilik bilincinin oluşturulmasında ilkokul ders kitaplarının rolün nedir?" şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı, kentlilik bilincinin ilkokul kitaplarında hangi boyutlarla yer aldığının belirlenmesi ve ilkokul kitaplarının, çocukların kentlilik bilincine yönelik algılarına ne ölçüde etki ettiğini değerlendirmektir. Çalışmanın kapsamına Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmış ilkokul düzeyindeki Türkçe, Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler dersleri kitapları girmektedir. Ayrıca bulguları desteklemek amacıyla ilkokul düzeyinde olan 20 kişi ile görüşme sağlanmıştır. Araştırma nitel araştırma desenlerinden örnek olay araştırması şeklinde tasarlanmıştır. Veriler belge incelemesi ve görüşme yöntemleriyle toplanmıştır. 7 tema/kategori ve 16 kod/kavram altında organize edilen veriler içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Analizlerde, MAXQDA Analytics Pro 20 (20.2.2 demo sürümü) kullanılmıştır. Sonuç olarak ders kitaplarında çevre bilinci, ortak yaşama bilincinin oluşması ve kültürel ve tarihsel değerlerin farkındalığı konularına daha çok ağrılık verildiği görülmüştür. Katılımcılar ise kamusal alan, çevre bilinci, kültürel ve tarihsel değerlerin farkındalığı konularına daha çok ağırlık verdiği tespit edilmiştir. Ders kitaplarında kamusal alana ilişkin konular fazla yer kaplamazken, katılımcıların kamusal alana ilişkin farkındalıklarının daha fazla olduğu görülmektedir
Doğal Afetler ve Çevre Dergisi, 2022
Kamu yönetimi anlayışında yaşanan paradigma değişimi, afet yönetiminde de birtakım değişiklikleri... more Kamu yönetimi anlayışında yaşanan paradigma değişimi, afet yönetiminde de birtakım değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Bürokratik uzmanlık gerektiren komuta kontrol esaslı merkeziyetçi ve bürokratik afet yönetimi anlayışı yerine yetki ve sorumlulukların yukarıdan aşağıya kurgulanmadığı çok aktörlü ve dayanışmacı afet yönetimi anlayışı ağırlık kazanmıştır. Bu kapsamda, "Afet yönetimi politikalarında merkeziyetçi/bürokratik afet yönetimi ile çok aktörlü/dayanışmacı afet yönetimi modellerinden hangisinin ağırlıklı olarak uygulandığının belirlenmesi" araştırmanın problemi olarak belirlenmiş olup bu kapsamda, "afet yönetimine ilişkin karar verme yetkisi ve uygulama sorumluğu merkezi hükümet, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl paylaştırılmaktadır?"
Kent Akademisi, 2022
Küresel bir kriz olan iklim değişikliği ile mücadelede çevresel sürdürülebilirliğin ölçülebilir k... more Küresel bir kriz olan iklim değişikliği ile mücadelede çevresel sürdürülebilirliğin ölçülebilir kılınması önemlidir. Bu hususta başta tüm dünyada olmak üzere bölgesel, ulusal, yerel, kurum ve birey ölçeğinde niceliksel göstergeler sunan ekolojik ayak izi hesaplamalarına ciddi görevler düşmektedir. Bu doğrultuda araştırmanın problemi, "çevre teknolojileriyle ilgili alınan patentler ve yenilenebilir enerji alanında yaşanan ilerlemelerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranının (büyüklüğünün) azaltılmasına katkı sunmakta mıdır?" şeklinde belirlenmiştir. Araştırmanın amacı ise, dünya nüfusunun %60'ını, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın %80'ini ve küresel ihracatın %75'ini oluşturan G-20 üyesi ülkelerin 1994-2017 yılları aralığında kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığının sınamasının yanı sıra çevre teknolojisi patentleri ve yenilenebilir enerji yüzdelerinin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranı üzerindeki etkisinin istatistiksel değerlendirmesini sunabilmektir. Araştırmada belirlenen amaçlara ulaşılabilmesi için veri setleri, sosyal bilimler alanında sıklıkla tercih edilen IBM SPSS Statistics (Versiyon 24) paket programı ile istatistiksel analize tabi tutulmuştur. Normal dağılıma sahip olmayan veri setine nonparametric testlerden Kruskal-Wallis Tek Yönlü Varyans Analizi, Friedman Testi ve Spearman Testleri uygulanmıştır. Uygulanan testler sonucunda ilk olarak, kişi başına düşen ekolojik ayak izi miktarının ortalama değerinin 1994 ve 2017 yılları aralığında birbirine yakın değerler aldığı görülmüştür. İkinci olarak, G-20 üyesi ülkelerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranlarının birbirinden farklı olduğu anlaşılmakla birlikte en fazla kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranına sahip ülkelerin ABD, Kanada, Avustralya, Birleşik Krallık ve Güney Kore olduğu görülmüştür. Üçüncü olarak, çevre teknolojileriyle ilgili alınan patentlerin kişi başına düşen ekolojik ayak izi oranları üzerinde nötr bir etkiye sahip olduğu sonucuna varılırken yenilenebilir enerji alanında yaşanan minimum düzeydeki bir artışın dahi ekolojik ayak izi miktarının azalmasında olumlu düzeyde katkı sağladığı neticesine varılmaktadır.
Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kaliteler... more Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kalitelerini doğrudan etkilemektedir. Günümüzde küresel ekonominin merkezi haline gelen kentler hızla büyümektedirler. Sürecin doğal sonucu olarak, sağlıksız ve plansız gelişim sürecinin vücut bulduğu mekanlar durumuna gelmektedirler. Bu süreçte ortaya çıkan sorunların tespit edilmesinde "yaşam memnuniyeti" ve "kentsel alan kalitesi" ölçüt olarak ele alınabilir. Bu çalışmada, Bursa'da kentlilerin kentsel yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyetleri ile ilgili bilgi, düşünce ve davranışlarını ölçülmesi, kentin yaşam alanlarına ilişkin nitelikler ile yaşam memnuniyeti ve kentsel alan memnuniyeti arasındaki ilişkileri belirlemek amaçlanmaktadır. Ayrıca bu çalışmada Bursa'da kentsel yaşam kalitesi düzeyinin yükseltilmesi için gerekli ölçütleri belirlemek ve alınabilecek önlemleri saptamaya çalışmak hedeflenmektedir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümde kentsel geliş...
Gece Kitaplığı, 2020
1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşım... more 1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşımıza çıktığını görmekteyiz. Kavram en somut haliyle 1987 yılında yayınlanan Brundtland Raporu’nda yer almıştır. Sürdürülebilir kalkınma ile sürdürülebilir kentlere atıfta bulunulmuştur. 1992 yılında gerçekleştirilen BM “Çevre ve Kalkınma Konferansı” gerçekleştirilmiştir. Bu zirvede, Gündem 21 Eylem Planı oluşturulmuştur. Gündem 21’in oluşmasıyla birlikte Yerel Gündem 21 dikkatleri çekmiştir. 1994 yılında, Aalborg kentinde gerçekleştirilen ‘Avrupa Sürdürülebilir Kent ve Kasabalar Konferansı’nda da sürdürülebilir kent olgusu ön plana çıkmıştır. Konferansın sonunda da Aalborg şartı oluşturulmuştur. Bu şartın içeriğine baktığımızda stratejik kararlar alınmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Kentlerin sürdürülebilir bir sistem içinde yönetilmeleri oldukça zor gözükmektedir. Ancak sürdürülebilir olabilmeleri için gereken bazı önemli konular mevcuttur.
IVPE Yayınları, 2020
Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için... more Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar ortaya çıkaran, insanların yaşamsal faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen ve topluluğun sahip oldukları imkânlar ile üstesinden gelemeyeceği doğal veya insan kaynaklı olaylar olarak tanımlandığı görülmektedir. Afetlerin oluşum şekillerine baktığımızda doğal, insan kaynaklı ve teknolojik olmak üzere üç farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Afetler etkileri bakımından toplumlar için vahim sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu etkileri arttıran faktörlerden birisi olarak hızlı nüfus artışına bağlı olarak plansız kentleşme ön plana çıkmaktadır. Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından yayınlanan afet sözlüğüne göre afet yönetimi; afet öncesi süreci önlenme ve zararlarının azaltılması, afet sonrası olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak müdahale edilmesi ve afetten etkilenen kimseler için daha güvenli ve yaşanabilir yeni bir yaşam alanı sağlanabilmesi için toplumun tüm unsurları tarafından yapılması gereken mücadele süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.
igdir.edu.tr
Derleme / Review ÖZET: Çevre politikası, bir ülkenin çevre konusundaki tercih ve hedeflerinin bel... more Derleme / Review ÖZET: Çevre politikası, bir ülkenin çevre konusundaki tercih ve hedeflerinin belirlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Birliği (AB) çevre konusunda politika üretmeye 1972 yılında eylem planlarıyla başladı. Bu dönem içerisinde atıkların geri dönüşümü, su ve hava kirliliği ile ilgili minimum standartların ve yasal zeminin oturtulması gerçekleştirildi. Çevre ve doğal kaynakların korunması ile ilgili AB politikalarının önemi 1980'lerden bu yana artmıştır. Çevre korumanın Birlik politikalarının içine entegre edilmesi ilkesi çevre korunmasının gereklerinin sürdürülebilir gelişmenin teşvik edilebilmesi için diğer Birlik politika ve aktivitelerine entegre edilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Türkiye'de gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde bugüne kadar birçok çalışma yapılmıştır. Türkiye'de çevre bilinci hızlı bir şekilde artmakta, mevzuat altyapısı hızla değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyelinin yüksek olması avantajdır. Çevre mevzuatının geniş kapsamlı ve çok ayrıntılı olması, toplumun sadece bugününü değil gelecek nesilleri de ilgilendirmesi, Türkiye'nin uyum çalışmalarını etkileyen unsurlar arasındadır. Bu nedenle, Türkiye'de sadece çevre alanı ile ilgili kesimlerin değil, tek tek tüm bireylerin AB'de bu alana yönelik uygulamaları ve politikaları yakından takip etmesi gerekmektedir.
Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many n... more Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many natural and cultural elements coexist together. Resolving urban problems in terms of urban sustainability and livability is of great importance in terms of healthy urban development process. The quality of life is "the level of existence of the city infrastructure, transportation facilities, housing structure, etc. in places that are defined by the city in terms of spatial, sociological and economic values is above the predetermined criteria". Apart from the creation of a sustainable city and a sustainable environment in the city, it seems that the quality of life contributes to the creation of the rights of the city's residents. In cities where the quality of life is low, people tend to migrate, which is accompanied by regional imbalances and socioeconomic social problems. The aim of this study is to measure the knowledge, thoughts and behaviors related to the quality of life and life satisfaction of urban people in Bursa and to determine the relationship between the qualities related to urban living spaces and life satisfaction and urban area satisfaction. At the beginning of the study, after theoretically revealing the concept of quality of life, in the last part is the field research and the analysis of the data reached in the result. In field research, 680 questionnaires were applied to people living in 10 districts including the central districts in Bursa with face-to-face interview technique. Life satisfaction was measured in Bursa city, group differences about living areas were examined and statistics were made.
Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many n... more Today, cities, which are the most important living spaces of individuals, are places where many natural and cultural elements coexist together. Resolving urban problems in terms of urban sustainability and livability is of great importance in terms of healthy urban development process. The quality of life is "the level of existence of the city infrastructure, transportation facilities, housing structure, etc. in places that are defined by the city in terms of spatial, sociological and economic values is above the predetermined criteria". Apart from the creation of a sustainable city and a sustainable environment in the city, it seems that the quality of life contributes to the creation of the rights of the city's residents. In cities where the quality of life is low, people tend to migrate, which is accompanied by regional imbalances and socioeconomic social problems. The aim of this study is to measure the knowledge, thoughts and behaviors related to the quality of life and life satisfaction of urban people in Bursa and to determine the relationship between the qualities related to urban living spaces and life satisfaction and urban area satisfaction. At the beginning of the study, after theoretically revealing the concept of quality of life, in the last part is the field research and the analysis of the data reached in the result. In field research, 680 questionnaires were applied to people living in 10 districts including the central districts in Bursa with face-to-face interview technique. Life satisfaction was measured in Bursa city, group differences about living areas were examined and statistics were made.
Sosyal ve Beşeri Bilimler Metodoloji, Araştırma ve Uygulama, 2022
Capitalising on position: policies for competitive capital and non-capital cities. Sako Musterd &... more Capitalising on position: policies for competitive capital and non-capital cities. Sako Musterd & Zoltán Kovács (Ed.), Place-making Policies Competitive Cities, Oxford: John Wiley & Sons; 59-74. Buchholz, K. (2022). When capitals move. https://www.statista.com/ chart/ 25119/moves-of-capital-cities/. Campbell, S. (2003). The enduring importance of national capital cities in the global era, University of Michigan, Urban and Regional Research Collaborative, Working Paper Series 03-08. Castells, D. (1977). The urban question-a matrix approach. A. Sheridan(Çev). London: Edward Amold. China Daily (2019).Thai pm floats idea of moving capital to prevent overcrowding, https://global.chinadaily.com.cn/a/201909/18/WS5 d823287a310cf3e3556c3bd.html. (25.01.2022).
Teori ve Uygulamada Kamu Yönetimi ve Siyaset Alanında Yaşanan Bilimsel Gelişmeler, 2021
Türk İdare Dergisi, 2021
Çevre, günümüzde sadece devletler tarafından değil aynı zamanda özel sektör ve sivil toplumun da... more Çevre, günümüzde sadece devletler tarafından değil aynı zamanda
özel sektör ve sivil toplumun da katılımıyla bütüncül bir biçimde ve ortak akıl
çerçevesinde ele alınması gereken bir konu haline gelmiştir. Yönetişim, yönetim
süreçlerine devletlerin yanında sivil toplum ve özel sektör gibi hükümet dışı
aktörlerin de katılımını gerektiren yapı veya düzen olarak adlandırılmaktadır.
Çevresel yönetişim ise çevresel konulara ilişkin alınacak karar ve oluşturulacak
politika süreçlerinde tüm aktörlerin etkin bir biçimde katılımını gerektiren bir
unsur olarak ön plana çıkmaktadır. Türk Kamu Yönetimi’nde 2000’li yıllarda
“Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı” ile gündeme gelen reform çalışmaları
başta yerel yönetimler olmak üzere birçok alanda değişiklik meydana getirmiştir.
Bu kapsamda yerel düzeyde yönetişimin güçlendirilmesi amacıyla katılımcılığı,
şeffaflığı ve etkinliği sağlamak adına değişikler yapılmıştır. 1997 yılında başlatılan
Yerel Gündem 21 Programı ve 2005 yılında 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nda
yer alan Kent Konseyleri yerel düzeyde yönetişim çalışmaları olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dolayısıyla bu araştırmanın problemini; “Yönetişim süreciyle beraber
katılımcı yönetim anlayışına uyum sağlamaya çalışan belediyeler bu anlayışı çevre
yönetimi süreçlerine yansıtabilmiş midir?” sorusu oluşturmuştur. Çalışma nitel
araştırma yöntemine göre tasarlanmış ve yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği
kullanılarak elde edilen veriler MAXQDA Analytics Pro 2020 programı kullanılarak
içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu kapsamda yapılan analiz sonucunda
“Katılımcıların yönetişim kavramına dair bilgi düzeyinin düşük olduğu tespit
edilmiş, ancak Çanakkale Belediyesi çevre yönetimi süreçlerine katılımcı yönetim
anlayışını yansıtabilmiştir.” sonucuna ulaşılmıştır.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler-III, 2021
Çevresel sorunlar 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen BM Çevre Konferansı’nda ilk kez tartışmaya... more Çevresel sorunlar 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen BM Çevre Konferansı’nda ilk kez tartışmaya açılmıştır. Aynı yıl Goldsmith’ in Hayatta Kalmanın Ayrıntılı Planı (1972), BM’nin Tek Bir Dünya Raporu (1972) ve Roma Kulübü’nün Büyümenin Sınırları (1972) adlı raporları sonucunda 21. yüzyılda ekonomik bir çöküş yaşanabileceği vurgulanmıştır. Bu noktadaki temel endişe büyük bir felaketin yaşanacağı değil çevrenin “meta” olarak kabul edilmesine dayanarak hareket eden, kar ve büyüme amacı güden modern ekonomik anlayış çerçevesinde bazı temel mineral ve madenlerin tükenebilme sorununa karşı ekonomik büyüme probleminin ortaya çıkabileceği yönünde olmuştur. Ancak göz ardı edilen nokta mineral ve madenlerin tükenmesinden öte, dünyanın karmaşık bir küresel ekonomik sorun içerisine girmesine neden olan iklim değişikliği sorunudur. Bu yüzden 2000’li yıllarda başlayan, bu konuya ilişkin, özellikle de devletler düzeyinde olmak üzere birçok iklim toplantısı gerçekleştirilmiştir. Ancak bütün bunlara karşın çözüm yolunda önemli adımlar atılamadığı, küresel ısınmanın, şu anki oranda artmaya devam etmesi durumunda 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5°C'ye ulaşması beklenmektedir
Yeni Eko-Tek Dünya Teknolojinin Son Sürümü, 2020
21. yüzyılın doğal ve fiziksel çevrenin insan faaliyetleri doğrultusunda değişime ve dönüşüme yoğ... more 21. yüzyılın doğal ve fiziksel çevrenin insan faaliyetleri doğrultusunda
değişime ve dönüşüme yoğun olarak maruz kaldığı bir
yüzyıl olma yolunda ilerlediği görülmektedir. Kaçınılmaz olarak bu
değişim ve dönüşüm somut bir biçimde kentsel mekânda meydana
gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın son yarısının insanlık açısından bu
sürecin başladığını fark etmek ve neler yapılabileceğini planlamakla
geçtiğini söylenebilir. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma
kavramları uluslararası toplumda bu süreci yönetebilmek için ön
plana çıkan temel kavramlardır. Bu bağlamda, kentsel alanların
bütüncül bir bakış açısıyla ve sürdürülebilir bir şekilde gelişimi ekonomik
ve insani sürdürülebilirlik açısından temel noktayı oluşturmaktadır.
Sürdürülebilir kentsel gelişme ile fiziksel, sosyal, ekonomik
ve ekolojik risklerin azaltılması amaçlanmaktadır. 20. yüzyılda
hızla yaşanan sanayileşme ve buna bağlı olarak kentleşme oranının
artması kentleri en riskli alanlar haline dönüştürmüştür. Bugün ve
gelecekte de kent sayısı ve kentlerde yaşayan nüfusun artacağı öngörülmektedir.
Eurasian Academy of Sciences Social Sciences Journal, 2020
In this research, many years in the European Union and Turkey, which have economic and political ... more In this research, many years in the European Union and Turkey, which have economic and political relations, progress in the years 1998-2018 on environmental developments occurring in the process of adaptation to the Union was to be examined. To this end, the European Union Commission, the information provided by Turkey, the European Parliament, and reports by some international financial institutions generate progress reports on an annual basis in line with the recommendations, were analyzed by in MAXqda. With this analysis, Turkey is in the process of adaptation to environmental improvements which topics are the more stressed how much progress and that the scope of its relationship with environmental law principles in this issue how the principles of Turkey's environmental law adopted by is to be measured.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Teori ve Araştırmalar Cilt II, 2020
1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik kavramının karşım... more 1972 yılında yapılan İnsan ve Çevresi Konferansında, ilk defa sürdürülebilirlik
kavramının karşımıza çıktığını görmekteyiz. Kavram en somut
haliyle 1987 yılında yayınlanan Brundtland Raporu’nda yer almıştır.
Sürdürülebilir kalkınma ile sürdürülebilir kentlere atıfta bulunulmuştur.
1992 yılında gerçekleştirilen BM “Çevre ve Kalkınma Konferansı” gerçekleştirilmiştir.
Bu zirvede, Gündem 21 Eylem Planı oluşturulmuştur.
Gündem 21’in oluşmasıyla birlikte Yerel Gündem 21 dikkatleri çekmiştir.
1994 yılında, Aalborg kentinde gerçekleştirilen ‘Avrupa Sürdürülebilir
Kent ve Kasabalar Konferansı’nda da sürdürülebilir kent olgusu ön
plana çıkmıştır. Konferansın sonunda da Aalborg şartı oluşturulmuştur.
Bu şartın içeriğine baktığımızda stratejik kararlar alınmasının öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
Kentlerin sürdürülebilir bir sistem içinde yönetilmeleri oldukça zor
gözükmektedir. Ancak sürdürülebilir olabilmeleri için gereken bazı önemli
konular mevcuttur.
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER Teori, Güncel Araştırmalar ve Yeni Eğilimler, 2020
Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi ve kültürel kaynaklar için... more Uluslararası literatürde afet kavramının tanımları incelendiğinde tabi
ve kültürel kaynaklar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar
ortaya çıkaran, insanların yaşamsal faaliyetlerini durdurarak veya
kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen ve topluluğun sahip oldukları
imkânlar ile üstesinden gelemeyeceği doğal veya insan kaynaklı olaylar
olarak tanımlandığı görülmektedir. Afetlerin oluşum şekillerine
baktığımızda doğal, insan kaynaklı ve teknolojik olmak üzere üç farklı
şekilde sınıflandırılmaktadır. Afetler etkileri bakımından toplumlar için
vahim sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bu etkileri arttıran faktörlerden
birisi olarak hızlı nüfus artışına bağlı olarak plansız kentleşme ön plana
çıkmaktadır.
Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından yayınlanan afet
sözlüğüne göre afet yönetimi; afet öncesi süreci önlenme ve zararlarının
azaltılması, afet sonrası olaylara zamanında, hızlı ve etkili olarak
müdahale edilmesi ve afetten etkilenen kimseler için daha güvenli ve
yaşanabilir yeni bir yaşam alanı sağlanabilmesi için toplumun tüm
unsurları tarafından yapılması gereken mücadele süreci olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Nilüfer Belediyesi Kültür Yayınları, 2020
Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kaliteler... more Kentlerin gelişim süreçleri ve bu süreçlerde oluşan problemler insanların kentsel yaşam kalitelerini doğrudan etkilemektedir. Günümüzde küresel ekonominin merkezi haline gelen kentler hızla büyümektedirler. Sürecin doğal sonucu olarak, sağlıksız ve plansız gelişim sürecinin vücut bulduğu mekanlar durumuna gelmektedirler. Bu süreçte ortaya çıkan sorunların tespit edilmesinde “yaşam memnuniyeti” ve “kentsel alan kalitesi” ölçüt olarak ele alınabilir. Bu çalışmada, Bursa’da kentlilerin kentsel yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyetleri ile ilgili bilgi, düşünce ve davranışlarını ölçülmesi, kentin yaşam alanlarına ilişkin nitelikler ile yaşam memnuniyeti ve kentsel alan memnuniyeti arasındaki ilişkileri belirlemek amaçlanmaktadır. Ayrıca bu çalışmada Bursa’da kentsel yaşam kalitesi düzeyinin yükseltilmesi için gerekli ölçütleri belirlemek ve alınabilecek önlemleri saptamaya çalışmak hedeflenmektedir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk iki bölümde kentsel gelişme, sürdürülebilirlik ve kentsel yaşam kalitesi kavramları açıklanmıştır. Üçüncü bölümde ise, alan araştırmasında toplanan veriler “sıralı logit model” ve “faktör analizi” gibi ekonometrik analiz yöntemleriyle yorumlanmıştır.