fikriye sena çelik | Cumhuriyet University (original) (raw)
Uploads
Papers by fikriye sena çelik
Post-truth'un Gücü Adına: "Güç Bende Artık" Kendimizi "gerçek"leştirdiğimizi düşündüğümüz; canımı... more Post-truth'un Gücü Adına: "Güç Bende Artık" Kendimizi "gerçek"leştirdiğimizi düşündüğümüz; canımız sıkıldığında gerginliğimizi ona buna saldırarak azaltabildiğimiz; yaşadığımız hayatta görmediğimiz değerin acısını çıkarırcasına sanal dünyada yalnız birer sayı görünümündeki kişiliklerin üstünden egolarımızı tatmin ettiğimiz; fikrimizi alkışlayanla sanal dost, başka düşünenle alabildiğine düşman olma özgürlüğünü iliklerimize kadar tadabildiğimiz; unfollow yaptığımızda "sen kimsin?" diyebiliyor olmanın gücüyle, bloklama esnasında karşımızdakini bir çırpıda hayatımızdan çıkardığımız hissiyle dağ gibi biriken yükü sırtımızdan atabildiğimiz bir ortama âdeta yılana sarılır gibi sarıldık.
This study aims to reveal the dimensions of exploitation that has lost its visibility in the flex... more This study aims to reveal the dimensions of exploitation that has lost its visibility in the flexible working arrangement created by new capitalism, and the relentless race initiated by man with “time”. In this context, the research focusing on the fact that technoparks are one of the places where digital labor is most intensely confessed, focuses on the Erciyes Technopark sample. Semistructured interviews have been conducted with ten technopark employees who were asked eight questions. Interviews have been conducted in January 2019, and the recorded interviews have been analyzed using qualitative content analysis method. The findings show that people who find themselves under flexible working have difficulties in catching up with “time”; to compromise oneself, life, family, environment and labor in order to be faster, more efficient and more productive, and consent to all this without their consent.
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2021
Hakikati yansıtmayan"ın "hakikat"in altını oyduğu bir çağ olma ününe kavuşan Post-truth dönemde o... more Hakikati yansıtmayan"ın "hakikat"in altını oyduğu bir çağ olma ününe kavuşan Post-truth dönemde olgular tarafından kanıtlanan değil, duygular tarafından desteklenen doğrular yükselişe geçmiş; "nesnel gerçekler" yerini "ikna eden düşünceler"e bırakmıştır. Çalışmada teknolojinin ulaştığı aşamayı gözler önüne sermek bakımından önem addeden bir hadise olarak 2016 yılında kanser hastası kızını kaybeden Güney Koreli annenin dört yıl sonra kızıyla sibernetik mekanda buluşması vaka analizine tabi tutulmuştur. Bu örnek olayda buluşmayı gerçekleştiren taraflardan biri "yapay", "sanal", "insan üretimi" olmakla beraber diğer taraf tamamen "gerçek"tir. Sibernetik ortamı resmeden ve medyada "kavuşma" başlığıyla haberleştirilen olay; "hakikat sonrası" çağda "sahte olan"ın da samimi duygular ürettiği, yalana tutunmanın gerçeği kabullenmekten kolay olduğu varsayımını kanıtlamaktadır. Nitekim bahse konu buluşma gerçek dışı bir hadise görünümü sergilemekle birlikte annenin sanal karşısındaki hissiyatı gerçektir; teknoloji marifetiyle "üretilen" kızını gördüğü anda yaşadığı, dışarıdan da gözlemlenebildiği gibi huzurdan çok kaybetmeyi bir kez tatmaktan kaynaklı acıdır. Çalışmada teknolojinin inşa ettiği sanal ortamı; "gerçekliği" aşındırıp "hakikatimsi"liği yücelten yapısıyla faydacı olmaktan çok, acının "yeniden üretildiği" bir mecra olarak okunmanın mümkün olup olmadığı irdelenmiştir.
Journal of Current Researches on Social Sciences, 2019
Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka ... more Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka formlar altında gösterdiğini görmek güç değildir. Çalışmada tüketimin bütün dünyayı kuşatarak toplumları niteleyen bir sıfatı elde edecek güce sahip olması sonucunda zaten yoğun bir sömürüye maruz kalan çalışanların insanlara tüketebilecekleri yeni metaları hızla yetiştirmek adına içinde bulundukları şartlar; insanın "zaman" karşısında acze düşerek "değer"lerini, "inanç"larını, "ruh"unu ve en nihayetinde "kendi"ni acımasızca ve bir o kadar da keyifle, birazdan tükenecek bir hazla tükettiği gerçeği; modernite ve küreselleşmenin insanı nasıl birer "etten makine" haline getirdiği; hızla akıp giden hayatta "insan"ın dünyayı kuşatan yığınlar arasında nasıl küçücük kalmayı başardığı; yönetmenliğini Ron Fricke'in üstlendiği, yapımcılığını Mark Magidson'ın yaptığı 2011 yapımı belgesel film "Samsara" örneğinde incelenmiştir. Belgeselin en güçlü kırk üç karesi tespit edilerek göstergebilimsel çözümleme yöntemi ile betimlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre; modernite kıskacında insan kaybettiği kutsal ruhu sebebiyle daha fazla tüketmeye yönelmekte ve büyük bir sömürüye uğrayarak günden güne insanlığını yitirmektedir.
Social Sciences Studies Journal, 2021
Özet İnsanlık tarihi boyunca yaşanan her dönem kendi sınıflı yapısını inşa etmiş; toplumsal ilişk... more Özet İnsanlık tarihi boyunca yaşanan her dönem kendi sınıflı yapısını inşa etmiş; toplumsal ilişkiler bu yapı çerçevesinde gelişim göstermiştir. Bugün içinde bulunduğumuz dijital çağ da ayrımın teknolojiyle ilişki üzerinden yapıldığı yeni bir sınıfsal yapı ortaya çıkarmış; yeni medya araçlarını kullanan ve kullan(a)mayan, dijital ortama doğuştan hakim olan ve ol(a)mayan, teknolojik gelişmelere ayak uyduran ve uydur(a)mayan olmak üzere “dijital yerliler” ve “dijital göçmenler”in oluşturduğu iki sınıf kurmuştur. Teknoloji çağına doğan, yeni dijital ortamlarda bulunmada zorluk yaşamayan ya da yeni bir teknolojik buluşu kullanmada herhangi bir öğrenim sürecine ihtiyaç duymayan sınıfı temsil eden “dijital yerliler”in yeni iletişim ortamlarına yatkınlık ve kullanım becerisini hayatın merkezine alacak kadar genişletmesi insanı internet bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleriyle tanıştırmıştır. Bu çağda temel insani ihtiyaç kabul edilen sosyal medyanın “her zaman” ve “her yerde”liğine; hızlı, değişken, etkileşim merkezli özellikleriyle ayak uyduran “dijital yerli” “FOMO” adı verilip kısaca “olan biteni kaçırma kaygısı” olarak tanım kazanan ve internet bağımlılığının tanı kriterlerinden biri olabilecek bir semptomla mücadele içinde yaşamaktadır. Literatür tarama tekniğiyle gerçekleşen bu nitel araştırmada “FOMO”yu disiplinlerarası yaklaşımla ele alıp çevrimiçi davranış biçiminde yaşanan bağımlılık eksenli dönüşümü somutlaştırmada yeni bir kapı açarak kavramı alanyazına kazandırmak amaçlanmaktadır. Ayrıca araştırmanın internet ve sosyal medya bağımlılığıyla ilgili yapılacak bundan sonraki çalışmalar için öncü niteliğinde olacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Anksiyete, FOMO, İnternet Bağımlılığı, Psikiyatri, Sanal Uyuşturucu, Sosyal Medya.
Galatasaray Üniversitesi İleti-ş-im Dergisi, 2019
… kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez su karadan daha güvenli olmadıkça kimse avuçlarını yakmaz t... more … kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez su karadan daha güvenli olmadıkça kimse avuçlarını yakmaz trenlerin altında vagonların diplerinde kimse kamyonların kasasında günler geceler geçirmez gazete parçalarını yemez gidilen onca yolun bir anlamı olmadıkça kimse dikenli tellerin altında sürünmez kimse dövülmek istemez acınmak istemez. …" Warsan Shire 2
Enformasyonun her a(la)nı kuşattığı bu çağda ağlar toplumların adeta sinir sistemi görevini üstle... more Enformasyonun her a(la)nı kuşattığı bu çağda ağlar toplumların adeta sinir sistemi görevini üstlenmektedir. Bedeni ve ruhu ayakta tutan; çöktüğü anda hayati fonksiyonları sekteye uğratan, yoksun ve yoksul hissettiren bu sistem hem her daim beslenebileceği kaynaklara ihtiyaç duyup sağlamlığını korumanın yollarını aramakta hem de sisteme muhtaç toplumları kendine bağ(ım)lı kılmaktadır. Her geçen gün yeni bir ilginç hadisenin vuku bulduğu "hakikat sonrası" çağda ölümün ve yaşamın anlamı da anlamsızlaşmaktadır. "Gerçek" ile "yalan" arasındaki çizginin görünürlüğünü yitirmesi ve "nesnel gerçekliğin" "gerçek dışılığa" mağlup olmasıyla karakterize edilen "Post-truth" dönemde gerçekliği tartışmalı hale getirilen ölüm sonrası da artık sanal alemde kendine yer bulmaktadır. Nitekim olanca heybetiyle ziyaretçilerin karşısında duran "sanal kabristan"lar yaşananların en net göstergelerinden biridir. Ağ toplumu olarak nitelenen bugünün dünyasına ait insanların yalnız maddi değil manevi ihtiyaçlarının tatmininde de sınır tanımayan bir portre çizdiğini ve "hakikat" ile "hakiki olmayan" arasındaki farkın giderek bulanıklaştığı bir ortamda toplumların gerçek olmayandan yana bir tercih geliştirdiğini, simüle edilmiş dini bir motif olarak "sanal kabristan" üzerinden kanıtlamak; vaka analizi ile gerçekleştirilen çalışmanın amacını teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimler: Modernizm, Ötekileştirme, Panoptikon, Postmodernizm, Sibernetik, Süperpanoptiko... more Anahtar Kelimler: Modernizm, Ötekileştirme, Panoptikon, Postmodernizm, Sibernetik, Süperpanoptikon, Veri Tabanı. fact, choosing to remain local means being out of the system and not being accepted into cyberspace, and means not living in today's world. The aim of this study is to clarify with the literature review technique that technology established with global networks does not provide unity, on the contrary, it builds a new hierarchical structure by deepening the distinction between 'us and them'.
Journal of Current Researches on Social Sciences, 2019
Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka ... more Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka formlar altında gösterdiğini görmek güç değildir. Çalışmada tüketimin bütün dünyayı kuşatarak toplumları niteleyen bir sıfatı elde edecek güce sahip olması sonucunda zaten yoğun bir sömürüye maruz kalan çalışanların insanlara tüketebilecekleri yeni metaları hızla yetiştirmek adına içinde bulundukları şartlar; insanın "zaman" karşısında acze düşerek "değer"lerini, "inanç"larını, "ruh"unu ve en nihayetinde "kendi"ni acımasızca ve bir o kadar da keyifle, birazdan tükenecek bir hazla tükettiği gerçeği; modernite ve küreselleşmenin insanı nasıl birer "etten makine" haline getirdiği; hızla akıp giden hayatta "insan"ın dünyayı kuşatan yığınlar arasında nasıl küçücük kalmayı başardığı; yönetmenliğini Ron Fricke'in üstlendiği, yapımcılığını Mark Magidson'ın yaptığı 2011 yapımı belgesel film "Samsara" örneğinde incelenmiştir. Belgeselin en güçlü kırk üç karesi tespit edilerek göstergebilimsel çözümleme yöntemi ile betimlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre; modernite kıskacında insan kaybettiği kutsal ruhu sebebiyle daha fazla tüketmeye yönelmekte ve büyük bir sömürüye uğrayarak günden güne insanlığını yitirmektedir.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi, 2019
Bir kara parçasından dört bir tarafa savrulan hayatlar… Benimse(n)me duygusunu belki bir gün tada... more Bir kara parçasından dört bir tarafa savrulan hayatlar… Benimse(n)me duygusunu belki bir gün tadabilme umuduna tutuna(maya)nlar… Coğrafyanın insanın kaderi olduğu gerçeğini yüzünde taşıyıp çektiği “dünya ağrısı” ile topraksızlığına yanan kalabalıklar…
Ruhunu karmaşanın yarattığı tedirginliğe kurban veren, doğarken beraberinde getirdiği “yaşama hakkı”nı tanımayan düzene boyun eğerek ilticâ ettiği “toprağın sahibi(!)”nden merhamet dilenen ve ille de tahammül edilenler, onlar. “Kendi” olmanın keyfini lüks saymaya alıştırılmış; “kendinin ötekisi” olmaya zorlanarak geçmişi unutturulmuş, geleceği karartılmışlar… Soluduğu havanın yabancısı; tattığının, tadamadığının uzağı; duyduğunun, gördüğünün mecburi tanığı; onlar.
Rüyadan aniden uyanmanın, modern dünyanın maskesinin düşüşünün, koca bir gerçeğin çırılçıplak kalışının adeta resmi; onlar.
Post-truth'un Gücü Adına: "Güç Bende Artık" Kendimizi "gerçek"leştirdiğimizi düşündüğümüz; canımı... more Post-truth'un Gücü Adına: "Güç Bende Artık" Kendimizi "gerçek"leştirdiğimizi düşündüğümüz; canımız sıkıldığında gerginliğimizi ona buna saldırarak azaltabildiğimiz; yaşadığımız hayatta görmediğimiz değerin acısını çıkarırcasına sanal dünyada yalnız birer sayı görünümündeki kişiliklerin üstünden egolarımızı tatmin ettiğimiz; fikrimizi alkışlayanla sanal dost, başka düşünenle alabildiğine düşman olma özgürlüğünü iliklerimize kadar tadabildiğimiz; unfollow yaptığımızda "sen kimsin?" diyebiliyor olmanın gücüyle, bloklama esnasında karşımızdakini bir çırpıda hayatımızdan çıkardığımız hissiyle dağ gibi biriken yükü sırtımızdan atabildiğimiz bir ortama âdeta yılana sarılır gibi sarıldık.
This study aims to reveal the dimensions of exploitation that has lost its visibility in the flex... more This study aims to reveal the dimensions of exploitation that has lost its visibility in the flexible working arrangement created by new capitalism, and the relentless race initiated by man with “time”. In this context, the research focusing on the fact that technoparks are one of the places where digital labor is most intensely confessed, focuses on the Erciyes Technopark sample. Semistructured interviews have been conducted with ten technopark employees who were asked eight questions. Interviews have been conducted in January 2019, and the recorded interviews have been analyzed using qualitative content analysis method. The findings show that people who find themselves under flexible working have difficulties in catching up with “time”; to compromise oneself, life, family, environment and labor in order to be faster, more efficient and more productive, and consent to all this without their consent.
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2021
Hakikati yansıtmayan"ın "hakikat"in altını oyduğu bir çağ olma ününe kavuşan Post-truth dönemde o... more Hakikati yansıtmayan"ın "hakikat"in altını oyduğu bir çağ olma ününe kavuşan Post-truth dönemde olgular tarafından kanıtlanan değil, duygular tarafından desteklenen doğrular yükselişe geçmiş; "nesnel gerçekler" yerini "ikna eden düşünceler"e bırakmıştır. Çalışmada teknolojinin ulaştığı aşamayı gözler önüne sermek bakımından önem addeden bir hadise olarak 2016 yılında kanser hastası kızını kaybeden Güney Koreli annenin dört yıl sonra kızıyla sibernetik mekanda buluşması vaka analizine tabi tutulmuştur. Bu örnek olayda buluşmayı gerçekleştiren taraflardan biri "yapay", "sanal", "insan üretimi" olmakla beraber diğer taraf tamamen "gerçek"tir. Sibernetik ortamı resmeden ve medyada "kavuşma" başlığıyla haberleştirilen olay; "hakikat sonrası" çağda "sahte olan"ın da samimi duygular ürettiği, yalana tutunmanın gerçeği kabullenmekten kolay olduğu varsayımını kanıtlamaktadır. Nitekim bahse konu buluşma gerçek dışı bir hadise görünümü sergilemekle birlikte annenin sanal karşısındaki hissiyatı gerçektir; teknoloji marifetiyle "üretilen" kızını gördüğü anda yaşadığı, dışarıdan da gözlemlenebildiği gibi huzurdan çok kaybetmeyi bir kez tatmaktan kaynaklı acıdır. Çalışmada teknolojinin inşa ettiği sanal ortamı; "gerçekliği" aşındırıp "hakikatimsi"liği yücelten yapısıyla faydacı olmaktan çok, acının "yeniden üretildiği" bir mecra olarak okunmanın mümkün olup olmadığı irdelenmiştir.
Journal of Current Researches on Social Sciences, 2019
Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka ... more Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka formlar altında gösterdiğini görmek güç değildir. Çalışmada tüketimin bütün dünyayı kuşatarak toplumları niteleyen bir sıfatı elde edecek güce sahip olması sonucunda zaten yoğun bir sömürüye maruz kalan çalışanların insanlara tüketebilecekleri yeni metaları hızla yetiştirmek adına içinde bulundukları şartlar; insanın "zaman" karşısında acze düşerek "değer"lerini, "inanç"larını, "ruh"unu ve en nihayetinde "kendi"ni acımasızca ve bir o kadar da keyifle, birazdan tükenecek bir hazla tükettiği gerçeği; modernite ve küreselleşmenin insanı nasıl birer "etten makine" haline getirdiği; hızla akıp giden hayatta "insan"ın dünyayı kuşatan yığınlar arasında nasıl küçücük kalmayı başardığı; yönetmenliğini Ron Fricke'in üstlendiği, yapımcılığını Mark Magidson'ın yaptığı 2011 yapımı belgesel film "Samsara" örneğinde incelenmiştir. Belgeselin en güçlü kırk üç karesi tespit edilerek göstergebilimsel çözümleme yöntemi ile betimlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre; modernite kıskacında insan kaybettiği kutsal ruhu sebebiyle daha fazla tüketmeye yönelmekte ve büyük bir sömürüye uğrayarak günden güne insanlığını yitirmektedir.
Social Sciences Studies Journal, 2021
Özet İnsanlık tarihi boyunca yaşanan her dönem kendi sınıflı yapısını inşa etmiş; toplumsal ilişk... more Özet İnsanlık tarihi boyunca yaşanan her dönem kendi sınıflı yapısını inşa etmiş; toplumsal ilişkiler bu yapı çerçevesinde gelişim göstermiştir. Bugün içinde bulunduğumuz dijital çağ da ayrımın teknolojiyle ilişki üzerinden yapıldığı yeni bir sınıfsal yapı ortaya çıkarmış; yeni medya araçlarını kullanan ve kullan(a)mayan, dijital ortama doğuştan hakim olan ve ol(a)mayan, teknolojik gelişmelere ayak uyduran ve uydur(a)mayan olmak üzere “dijital yerliler” ve “dijital göçmenler”in oluşturduğu iki sınıf kurmuştur. Teknoloji çağına doğan, yeni dijital ortamlarda bulunmada zorluk yaşamayan ya da yeni bir teknolojik buluşu kullanmada herhangi bir öğrenim sürecine ihtiyaç duymayan sınıfı temsil eden “dijital yerliler”in yeni iletişim ortamlarına yatkınlık ve kullanım becerisini hayatın merkezine alacak kadar genişletmesi insanı internet bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleriyle tanıştırmıştır. Bu çağda temel insani ihtiyaç kabul edilen sosyal medyanın “her zaman” ve “her yerde”liğine; hızlı, değişken, etkileşim merkezli özellikleriyle ayak uyduran “dijital yerli” “FOMO” adı verilip kısaca “olan biteni kaçırma kaygısı” olarak tanım kazanan ve internet bağımlılığının tanı kriterlerinden biri olabilecek bir semptomla mücadele içinde yaşamaktadır. Literatür tarama tekniğiyle gerçekleşen bu nitel araştırmada “FOMO”yu disiplinlerarası yaklaşımla ele alıp çevrimiçi davranış biçiminde yaşanan bağımlılık eksenli dönüşümü somutlaştırmada yeni bir kapı açarak kavramı alanyazına kazandırmak amaçlanmaktadır. Ayrıca araştırmanın internet ve sosyal medya bağımlılığıyla ilgili yapılacak bundan sonraki çalışmalar için öncü niteliğinde olacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Anksiyete, FOMO, İnternet Bağımlılığı, Psikiyatri, Sanal Uyuşturucu, Sosyal Medya.
Galatasaray Üniversitesi İleti-ş-im Dergisi, 2019
… kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez su karadan daha güvenli olmadıkça kimse avuçlarını yakmaz t... more … kimse çocuğunu bir kayığa bindirmez su karadan daha güvenli olmadıkça kimse avuçlarını yakmaz trenlerin altında vagonların diplerinde kimse kamyonların kasasında günler geceler geçirmez gazete parçalarını yemez gidilen onca yolun bir anlamı olmadıkça kimse dikenli tellerin altında sürünmez kimse dövülmek istemez acınmak istemez. …" Warsan Shire 2
Enformasyonun her a(la)nı kuşattığı bu çağda ağlar toplumların adeta sinir sistemi görevini üstle... more Enformasyonun her a(la)nı kuşattığı bu çağda ağlar toplumların adeta sinir sistemi görevini üstlenmektedir. Bedeni ve ruhu ayakta tutan; çöktüğü anda hayati fonksiyonları sekteye uğratan, yoksun ve yoksul hissettiren bu sistem hem her daim beslenebileceği kaynaklara ihtiyaç duyup sağlamlığını korumanın yollarını aramakta hem de sisteme muhtaç toplumları kendine bağ(ım)lı kılmaktadır. Her geçen gün yeni bir ilginç hadisenin vuku bulduğu "hakikat sonrası" çağda ölümün ve yaşamın anlamı da anlamsızlaşmaktadır. "Gerçek" ile "yalan" arasındaki çizginin görünürlüğünü yitirmesi ve "nesnel gerçekliğin" "gerçek dışılığa" mağlup olmasıyla karakterize edilen "Post-truth" dönemde gerçekliği tartışmalı hale getirilen ölüm sonrası da artık sanal alemde kendine yer bulmaktadır. Nitekim olanca heybetiyle ziyaretçilerin karşısında duran "sanal kabristan"lar yaşananların en net göstergelerinden biridir. Ağ toplumu olarak nitelenen bugünün dünyasına ait insanların yalnız maddi değil manevi ihtiyaçlarının tatmininde de sınır tanımayan bir portre çizdiğini ve "hakikat" ile "hakiki olmayan" arasındaki farkın giderek bulanıklaştığı bir ortamda toplumların gerçek olmayandan yana bir tercih geliştirdiğini, simüle edilmiş dini bir motif olarak "sanal kabristan" üzerinden kanıtlamak; vaka analizi ile gerçekleştirilen çalışmanın amacını teşkil etmektedir.
Anahtar Kelimler: Modernizm, Ötekileştirme, Panoptikon, Postmodernizm, Sibernetik, Süperpanoptiko... more Anahtar Kelimler: Modernizm, Ötekileştirme, Panoptikon, Postmodernizm, Sibernetik, Süperpanoptikon, Veri Tabanı. fact, choosing to remain local means being out of the system and not being accepted into cyberspace, and means not living in today's world. The aim of this study is to clarify with the literature review technique that technology established with global networks does not provide unity, on the contrary, it builds a new hierarchical structure by deepening the distinction between 'us and them'.
Journal of Current Researches on Social Sciences, 2019
Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka ... more Kapitalizmin miadını doldurduğu iddialarına mukabil kapitalist üretim şekillerinin kendini başka formlar altında gösterdiğini görmek güç değildir. Çalışmada tüketimin bütün dünyayı kuşatarak toplumları niteleyen bir sıfatı elde edecek güce sahip olması sonucunda zaten yoğun bir sömürüye maruz kalan çalışanların insanlara tüketebilecekleri yeni metaları hızla yetiştirmek adına içinde bulundukları şartlar; insanın "zaman" karşısında acze düşerek "değer"lerini, "inanç"larını, "ruh"unu ve en nihayetinde "kendi"ni acımasızca ve bir o kadar da keyifle, birazdan tükenecek bir hazla tükettiği gerçeği; modernite ve küreselleşmenin insanı nasıl birer "etten makine" haline getirdiği; hızla akıp giden hayatta "insan"ın dünyayı kuşatan yığınlar arasında nasıl küçücük kalmayı başardığı; yönetmenliğini Ron Fricke'in üstlendiği, yapımcılığını Mark Magidson'ın yaptığı 2011 yapımı belgesel film "Samsara" örneğinde incelenmiştir. Belgeselin en güçlü kırk üç karesi tespit edilerek göstergebilimsel çözümleme yöntemi ile betimlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre; modernite kıskacında insan kaybettiği kutsal ruhu sebebiyle daha fazla tüketmeye yönelmekte ve büyük bir sömürüye uğrayarak günden güne insanlığını yitirmektedir.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi, 2019
Bir kara parçasından dört bir tarafa savrulan hayatlar… Benimse(n)me duygusunu belki bir gün tada... more Bir kara parçasından dört bir tarafa savrulan hayatlar… Benimse(n)me duygusunu belki bir gün tadabilme umuduna tutuna(maya)nlar… Coğrafyanın insanın kaderi olduğu gerçeğini yüzünde taşıyıp çektiği “dünya ağrısı” ile topraksızlığına yanan kalabalıklar…
Ruhunu karmaşanın yarattığı tedirginliğe kurban veren, doğarken beraberinde getirdiği “yaşama hakkı”nı tanımayan düzene boyun eğerek ilticâ ettiği “toprağın sahibi(!)”nden merhamet dilenen ve ille de tahammül edilenler, onlar. “Kendi” olmanın keyfini lüks saymaya alıştırılmış; “kendinin ötekisi” olmaya zorlanarak geçmişi unutturulmuş, geleceği karartılmışlar… Soluduğu havanın yabancısı; tattığının, tadamadığının uzağı; duyduğunun, gördüğünün mecburi tanığı; onlar.
Rüyadan aniden uyanmanın, modern dünyanın maskesinin düşüşünün, koca bir gerçeğin çırılçıplak kalışının adeta resmi; onlar.