İlhan Kayan - Ege University (original) (raw)
Papers by İlhan Kayan
Arkeoloji-Paleocoğrafya-Jeoarkeoloji Araştırmaları 2 (Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann Anısına), 2023
In Hatay-Samandağ, there are bio-erosional notch and bio-constructed rim bands formed by biologic... more In Hatay-Samandağ, there are bio-erosional notch and bio-constructed rim bands formed by biological processes on the rocky shores to the north and south of the Asi delta beach coasts. The 14C dates of marine shell samples taken from the bioconstucted rims, which can be traced as stripes up to a few meters above today's sea level, show that there were rapid or sudden rises repeated several times on these coasts in the late Holocene.
These biogenetic bands at levels close to each other are generally collected into two groups. The higher level shapes 200-300 cm above today's sea level reflect regular and distorted rises both in the north (SW coasts of Nur "Amanos" mountains) and in the south (NW coasts of Kılıç Dağı "Keldağ"). 14C dates show that they were formed between 5200 and 2600 years ago. The lower level bands are observed at 70-80 cm. According to 14C dates, these were formed between 2400 and 1500 years ago. Fossil oyster shells found in living positions on the quay of the ancient harbor “Seleuceia Pieria” were found dating back to 1350 years ago. As a result, it is understood that there were two significant sudden rises in the form of a jump on the land on these coasts, 2600 and 1500 years ago (in rounded figures).
The second of these, coincides with the regional earthquake disaster that occurred in M.S. 526 and caused great destruction and loss of life, according to historical records. It is known that this event, defined as the "Early Byzantine Tectonic Paroxysm", caused changes in the coastline in many places around the Eastern Mediterranean (Antikera, Crete, Alanya, Lebanon, Northern Cyprus).
The effects of the Early Byzantine tectonic movements in the Hatay region are related to the movements in the Eastern Anatolian Fault Zone. This is consistent with the occurrence of devastating earthquakes today and means that the event is repeated.
Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann Anısına Arkeoloji-Paleocoğrafya-Jeoarkeoloji Araştırmaları, 2023
Troya sırtını çevreleyen yamaçların eteklerinde ve geniş alüvyal vadi tabanı düzlüklerinde yapıla... more Troya sırtını çevreleyen yamaçların eteklerinde ve geniş alüvyal vadi tabanı düzlüklerinde yapılan karotlu delgi sondajlardan sağlanan sedimantolojik ve stratigrafik veriler, Holosen’deki coğrafi çevre değişmelerinin aydınlatılması için önemli bir kaynak oluşturmuştur. Holosen sedimanlarının stratigrafik istifi üç farklı paleocoğrafya dönemini temsil eden üç ana birimden oluşmaktadır. Bunlar: 1) Aşağı Karamenderes vadisini kaplayan Erken-Orta Holosen (Genel olarak Neolitik ve Kalkolitik çağlar) denizel ortam; 2) küçük bir deniz seviyesi alçalması nedeniyle hızlanan Orta Holosen (Tunç Çağı) delta ilerlemesi ve 3) Geç Holosen’de daha yavaş delta ilerlemesi, ovanın taşkın sedimanları ile kaplanarak yükselmesi ve böylece bugünkü taşkın ovasının şekillenmesi. Bu değerlendirmenin daha ayrıntılı sedimantolojik ve paleontolojik analizlerle geliştirilmesi mümkündür. Bununla birlikte, sayıları 330’u bulan sondajlarımızdan sağlanan veriler ile bölgesel paleocoğrafya bilgileri birbirleri ile uyumludur ve bunlar bugünkü jeoarkeolojik yorumlar için yeterlidir.
Ege Coğrafya Dergisi, 2023
Türkiye üniversitelerinde 100 yıllık Cumhuriyet dönemindeki coğrafya eğitimi üzerinde yapılan yay... more Türkiye üniversitelerinde 100 yıllık Cumhuriyet dönemindeki coğrafya eğitimi üzerinde yapılan yayınlarda, ağırlıklı olarak yapısal
düzenlemelere bağlı dönemlerin ayrıldığı, sık sık değişen yasa ve yönetmeliklerin yarattığı karışıklıkların tartışıldığı dikkati çekmektedir.
Buna karşılık, çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere göre değişen ve çeşitlenen araştırma yöntem ve uygulamalarının tanıtılması,
sağlanan yeni bilimsel sonuçların uygulama alanlarına aktarılarak değerlendirilmesi gibi konulara beklenen ölçüde yer verilmediği
görülmektedir. Bunun nedeni, ne yazık ki, coğrafya eğitiminin (başka birçok alanlar gibi) güncel bilgi ve verilere dayanan, ihtiyaçlara
uygun, bilinçli bir planlama ile yapılmıyor olmasıdır. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren hızlı artan nüfus ve üniversite eğitimine duyulan
ilgi, önceleri var olan kısıtlı üniversite ve bölüm kapasitesini çok zorlamıştır. 1980’li yıllardan itibaren bu talebi karşılamak için, biraz da
politik ve popülist yaklaşımlarla üniversite sayısı, bölüm ve kapasite çok artırılmış, ancak öğretim kadroları buna yetişemediği için çok
büyük ölçüde nitelik kaybı olmuştur. Bunun sonucunda, her yıl 5000 kadar öğrenci giriş-çıkışının gerçekleştiği coğrafya programlarında,
öğretim üyeleri yoğun öğretim yükü altında beklenen bilimsel ağırlıkta araştırma ve yayınlar yapamaz olmuşlardır. Yapılabilen araştırma
ve yayınların ise daha çok akademik aşamaları geçmek ve bunun için gereken puanları toplamak amaçlı olduğu dikkati çekmektedir.
Böylece coğrafya bölümleri üniversite değil, okul niteliğinde birimlere dönüşmüştür. Böyle bir eğitim düzeni içinde mezun olan gençler,
gelişen yeni alanlarda istihdam imkânı bulamadıkları gibi, geleneksel olarak alışılan orta öğretim öğretmenliği beklentilerini de
gerçekleştiremez olmuşlardır. Bu çıkmazdan kurtulmak için planlı bir yeni yapılanma gerekmektedir.
Paleocoğrafya ve Jeoarkeoloji Araştırmaları I, 2022
Bu çalışmada, Anadolu’nun Ege kıyılarında, Küçük Menderes ırmağı (antik çağlarda Cayster) delta-t... more Bu çalışmada, Anadolu’nun Ege kıyılarında, Küçük Menderes ırmağı (antik çağlarda Cayster) delta-taşkın ovasının, Efes kenti ve Artemision çevresindeki kesiminin sedimantolojik ve jeomorfolojik analizi yapılmıştır. Yazarlar arkeolojik kronoloji ile coğrafi çevrenin gelişimi arasındaki karşılıklı ilişkiyi vurgulamakta ve eski çağların coğrafi özelliklerinin disiplinler arası analizi üzerine yorumlar yapmaktadırlar. Bazı konularda tarihi kaynaklar gerçekleri yansıtır. Bazen de tarih öncesi çağlardan gelen efsaneler eski çağlara ait arkeolojik ve tarihi yorumlar için coğrafi özelliklerin rekonstrüksiyonunda önemli ipuçları sağlayabilir. Efes ve onunla yakından ilişkili Artemision (Efeslilerin Diana tapınağı), son üç bin yılda coğrafi çevrenin karmaşık gelişimi (paleocoğrafya içinde jeomorfolojik) ile jeoloji, fiziki coğrafya, arkeoloji, tarih ve epigrafi disiplinleri arasındaki ilişkileri değerlendirmek için iyi bir örnek oluşturur. Holosendeki deniz seviyesi yükselmesi ve denizel transgresyon nedeniyle, Efes limanı ve Artemision antik çağlarda kıyı konumunda bulunmuşlardır. Ancak son üç bin yılda, Küçük Menderes delta-taşkın ovasının devamlı ilerleyişi ile liman ve kent yerinin değiştirilmesi gerekmiştir. Bu araştırma, Efes ve Artemision çevresinin eski çağlardaki coğrafi özelliklerinin anlaşılmasında disiplinlerarası araştırmaların ne kadar büyük katkı sağladığını ortaya koymaktadır.
İonialılar. Ege Kıyılarının Bilge Sakinleri (Ionians. The Sages of the Aegean Shore), 2022
TINA Denizcilik Arkeolojisi Dergisi (Maritime Archaeology Periodical), 2019
Arkeolojide Temel Yöntemler (Ed. S. Ünlüsoy, C. Çakırlar, Ç. Çilingiroğlu) Ege Yayınları. İstanbul, 2018
Research on the Alluvial Geomorphology of the Gediz Delta Plain (İzmir) Based on Sedimentological... more Research on the Alluvial Geomorphology of the Gediz Delta Plain (İzmir) Based on Sedimentological and Paleontological Evidence
The Gediz delta plain is one of the widest (about 400 km2) coastal plains of the Western Anatolia. Its geological structure and paleogeographical development are rather complicated. Within the scope of this research, eight core drillings performed between Süzbeyli (village) and Menemen (town), which went down to 15-20 m in depth. First of all, sedimentological units and the Holocene stratigraphy were determined on the core profiles. Then, micropaleontological analyses of the samples taken from each unit allowed us to understand the ecological characteristics and environment of each stratigraphical unit. Thus, following the changes of the environment, paleogeographical development was determined. These were summarized on a cross-section between Süzbeyli and Menemen. Mainly four stratigraphical units were identified as: the pre-Holocene alluvial fan or flood deposits of the Gediz river in the northeast, shallow marine sediments of the Holocene transgression in the southwest, and deltaic (mainly topset) and flood sediments of the Middle-Late Holocene regressive sequence. The cross-section revealed that the rising sea in the Holocene did not cover the Gediz delta plain completely, instead, intruded only up to the north-eastern vicinity of Seyrek village. After the end of rapid sea-level rise (in about last 7-6 thousand years), deltaic aggradation and progradation formed the coastal zone of the present delta plain. In addition to the core drillings along the line between Süzbeyli and Menemen, other drillings performed in the north, near Maltepe (village) and in the south, near Çiğli (western quarter of the City of İzmir). They were also evaluated in the same way. Especially the core drilling to the east of Maltepe showed that the rising sea in the Holocene intruded more towards the east in the north of the delta plain. However, all of these are not enough to illuminate the paleogeographical development of the whole delta, and a comprehensive research project is necessary to collect available document and provide new necessary data.
Teil 1: 536 Seiten mit 42 Farb-und 194 Schwarzweißabbildungen Teil 2: 552 Seiten mit 30 Farb-und ... more Teil 1: 536 Seiten mit 42 Farb-und 194 Schwarzweißabbildungen Teil 2: 552 Seiten mit 30 Farb-und 229 Schwarzweißabbildungen Die Deutsche Nationalbibliothek verzeichnet diese Publikation in der Deutschen Nationalbibliografie; detaillierte bibliografische Daten sind im Internet über <http://dnb.d-nb.de> abrufbar.
Bayraklı höyüğü Bornova ovasının KB sında, bugünkü kıyıdan 600 m kadar içeride bulunur. Burada 50... more Bayraklı höyüğü Bornova ovasının KB sında, bugünkü kıyıdan 600 m kadar içeride bulunur. Burada 5000 yıl öncelere inen yerleşmenin andezit anakaya ve bunu çevreleyen karasal dolgular üzerinde başladığı belirlenmiştir. Burada, höyük çevresinde yapılan delgi-sondajlardan sağlanan sedimantolojik ve stratigrafik verilerin bölgesel paleocoğrafya bilgileri ile yorumu yapılmıştır. Buna göre Holosen'de yükselen deniz, transgresyonun sonlarında (Orta Holosen) Bayraklı höyüğü güneyinden doğuya ve küçük bir koy oluşturacak şekilde kuzeye sokulmuştur. Ancak höyük alanının deniz suları ile kaplanmadığı veya bu alanın bir ada durumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bayraklı höyük alanının doğu ve güneyindeki sığ deniz, doğu ve KD dan gelen dağ derelerinin (Bornova ve Laka dereleri) kaba kumlu alüvyonları ile hızla dolmuş ve Bronz çağı sonlarında bugünkü deniz seviyesinden 2-3 m aşağıda düz bir dolgu yüzeyi şekillenmiştir. Bu yüzey üzerindeki volkanik kül katkılı sedimanların Santorini (Thera) volkanının 3300 yıl önceki patlamaları ile ilişkilendirilebileceği düşünülmektedir. Bayraklı yerleşmesinin bu yüzey üzerinde genişlediği anlaşılmaktadır. Bundan sonra günümüze doğru deniz bugünkü seviyesine yavaşça yükselirken yine doğu ve KD dan gelen derelerin kaba kumlu alüvyonları, bu defa Bayraklı höyüğü çevresinde denizin içeriye sokulmasına imkân vermemiş, kıyı zonu bugünkü deniz seviyesine uygun olarak kaba kumlu alüvyonlarla dolmuş ve bugünkü kıyı düzlüğü şekillenmiştir.
Arkeoloji-Paleocoğrafya-Jeoarkeoloji Araştırmaları 2 (Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann Anısına), 2023
In Hatay-Samandağ, there are bio-erosional notch and bio-constructed rim bands formed by biologic... more In Hatay-Samandağ, there are bio-erosional notch and bio-constructed rim bands formed by biological processes on the rocky shores to the north and south of the Asi delta beach coasts. The 14C dates of marine shell samples taken from the bioconstucted rims, which can be traced as stripes up to a few meters above today's sea level, show that there were rapid or sudden rises repeated several times on these coasts in the late Holocene.
These biogenetic bands at levels close to each other are generally collected into two groups. The higher level shapes 200-300 cm above today's sea level reflect regular and distorted rises both in the north (SW coasts of Nur "Amanos" mountains) and in the south (NW coasts of Kılıç Dağı "Keldağ"). 14C dates show that they were formed between 5200 and 2600 years ago. The lower level bands are observed at 70-80 cm. According to 14C dates, these were formed between 2400 and 1500 years ago. Fossil oyster shells found in living positions on the quay of the ancient harbor “Seleuceia Pieria” were found dating back to 1350 years ago. As a result, it is understood that there were two significant sudden rises in the form of a jump on the land on these coasts, 2600 and 1500 years ago (in rounded figures).
The second of these, coincides with the regional earthquake disaster that occurred in M.S. 526 and caused great destruction and loss of life, according to historical records. It is known that this event, defined as the "Early Byzantine Tectonic Paroxysm", caused changes in the coastline in many places around the Eastern Mediterranean (Antikera, Crete, Alanya, Lebanon, Northern Cyprus).
The effects of the Early Byzantine tectonic movements in the Hatay region are related to the movements in the Eastern Anatolian Fault Zone. This is consistent with the occurrence of devastating earthquakes today and means that the event is repeated.
Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann Anısına Arkeoloji-Paleocoğrafya-Jeoarkeoloji Araştırmaları, 2023
Troya sırtını çevreleyen yamaçların eteklerinde ve geniş alüvyal vadi tabanı düzlüklerinde yapıla... more Troya sırtını çevreleyen yamaçların eteklerinde ve geniş alüvyal vadi tabanı düzlüklerinde yapılan karotlu delgi sondajlardan sağlanan sedimantolojik ve stratigrafik veriler, Holosen’deki coğrafi çevre değişmelerinin aydınlatılması için önemli bir kaynak oluşturmuştur. Holosen sedimanlarının stratigrafik istifi üç farklı paleocoğrafya dönemini temsil eden üç ana birimden oluşmaktadır. Bunlar: 1) Aşağı Karamenderes vadisini kaplayan Erken-Orta Holosen (Genel olarak Neolitik ve Kalkolitik çağlar) denizel ortam; 2) küçük bir deniz seviyesi alçalması nedeniyle hızlanan Orta Holosen (Tunç Çağı) delta ilerlemesi ve 3) Geç Holosen’de daha yavaş delta ilerlemesi, ovanın taşkın sedimanları ile kaplanarak yükselmesi ve böylece bugünkü taşkın ovasının şekillenmesi. Bu değerlendirmenin daha ayrıntılı sedimantolojik ve paleontolojik analizlerle geliştirilmesi mümkündür. Bununla birlikte, sayıları 330’u bulan sondajlarımızdan sağlanan veriler ile bölgesel paleocoğrafya bilgileri birbirleri ile uyumludur ve bunlar bugünkü jeoarkeolojik yorumlar için yeterlidir.
Ege Coğrafya Dergisi, 2023
Türkiye üniversitelerinde 100 yıllık Cumhuriyet dönemindeki coğrafya eğitimi üzerinde yapılan yay... more Türkiye üniversitelerinde 100 yıllık Cumhuriyet dönemindeki coğrafya eğitimi üzerinde yapılan yayınlarda, ağırlıklı olarak yapısal
düzenlemelere bağlı dönemlerin ayrıldığı, sık sık değişen yasa ve yönetmeliklerin yarattığı karışıklıkların tartışıldığı dikkati çekmektedir.
Buna karşılık, çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere göre değişen ve çeşitlenen araştırma yöntem ve uygulamalarının tanıtılması,
sağlanan yeni bilimsel sonuçların uygulama alanlarına aktarılarak değerlendirilmesi gibi konulara beklenen ölçüde yer verilmediği
görülmektedir. Bunun nedeni, ne yazık ki, coğrafya eğitiminin (başka birçok alanlar gibi) güncel bilgi ve verilere dayanan, ihtiyaçlara
uygun, bilinçli bir planlama ile yapılmıyor olmasıdır. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren hızlı artan nüfus ve üniversite eğitimine duyulan
ilgi, önceleri var olan kısıtlı üniversite ve bölüm kapasitesini çok zorlamıştır. 1980’li yıllardan itibaren bu talebi karşılamak için, biraz da
politik ve popülist yaklaşımlarla üniversite sayısı, bölüm ve kapasite çok artırılmış, ancak öğretim kadroları buna yetişemediği için çok
büyük ölçüde nitelik kaybı olmuştur. Bunun sonucunda, her yıl 5000 kadar öğrenci giriş-çıkışının gerçekleştiği coğrafya programlarında,
öğretim üyeleri yoğun öğretim yükü altında beklenen bilimsel ağırlıkta araştırma ve yayınlar yapamaz olmuşlardır. Yapılabilen araştırma
ve yayınların ise daha çok akademik aşamaları geçmek ve bunun için gereken puanları toplamak amaçlı olduğu dikkati çekmektedir.
Böylece coğrafya bölümleri üniversite değil, okul niteliğinde birimlere dönüşmüştür. Böyle bir eğitim düzeni içinde mezun olan gençler,
gelişen yeni alanlarda istihdam imkânı bulamadıkları gibi, geleneksel olarak alışılan orta öğretim öğretmenliği beklentilerini de
gerçekleştiremez olmuşlardır. Bu çıkmazdan kurtulmak için planlı bir yeni yapılanma gerekmektedir.
Paleocoğrafya ve Jeoarkeoloji Araştırmaları I, 2022
Bu çalışmada, Anadolu’nun Ege kıyılarında, Küçük Menderes ırmağı (antik çağlarda Cayster) delta-t... more Bu çalışmada, Anadolu’nun Ege kıyılarında, Küçük Menderes ırmağı (antik çağlarda Cayster) delta-taşkın ovasının, Efes kenti ve Artemision çevresindeki kesiminin sedimantolojik ve jeomorfolojik analizi yapılmıştır. Yazarlar arkeolojik kronoloji ile coğrafi çevrenin gelişimi arasındaki karşılıklı ilişkiyi vurgulamakta ve eski çağların coğrafi özelliklerinin disiplinler arası analizi üzerine yorumlar yapmaktadırlar. Bazı konularda tarihi kaynaklar gerçekleri yansıtır. Bazen de tarih öncesi çağlardan gelen efsaneler eski çağlara ait arkeolojik ve tarihi yorumlar için coğrafi özelliklerin rekonstrüksiyonunda önemli ipuçları sağlayabilir. Efes ve onunla yakından ilişkili Artemision (Efeslilerin Diana tapınağı), son üç bin yılda coğrafi çevrenin karmaşık gelişimi (paleocoğrafya içinde jeomorfolojik) ile jeoloji, fiziki coğrafya, arkeoloji, tarih ve epigrafi disiplinleri arasındaki ilişkileri değerlendirmek için iyi bir örnek oluşturur. Holosendeki deniz seviyesi yükselmesi ve denizel transgresyon nedeniyle, Efes limanı ve Artemision antik çağlarda kıyı konumunda bulunmuşlardır. Ancak son üç bin yılda, Küçük Menderes delta-taşkın ovasının devamlı ilerleyişi ile liman ve kent yerinin değiştirilmesi gerekmiştir. Bu araştırma, Efes ve Artemision çevresinin eski çağlardaki coğrafi özelliklerinin anlaşılmasında disiplinlerarası araştırmaların ne kadar büyük katkı sağladığını ortaya koymaktadır.
İonialılar. Ege Kıyılarının Bilge Sakinleri (Ionians. The Sages of the Aegean Shore), 2022
TINA Denizcilik Arkeolojisi Dergisi (Maritime Archaeology Periodical), 2019
Arkeolojide Temel Yöntemler (Ed. S. Ünlüsoy, C. Çakırlar, Ç. Çilingiroğlu) Ege Yayınları. İstanbul, 2018
Research on the Alluvial Geomorphology of the Gediz Delta Plain (İzmir) Based on Sedimentological... more Research on the Alluvial Geomorphology of the Gediz Delta Plain (İzmir) Based on Sedimentological and Paleontological Evidence
The Gediz delta plain is one of the widest (about 400 km2) coastal plains of the Western Anatolia. Its geological structure and paleogeographical development are rather complicated. Within the scope of this research, eight core drillings performed between Süzbeyli (village) and Menemen (town), which went down to 15-20 m in depth. First of all, sedimentological units and the Holocene stratigraphy were determined on the core profiles. Then, micropaleontological analyses of the samples taken from each unit allowed us to understand the ecological characteristics and environment of each stratigraphical unit. Thus, following the changes of the environment, paleogeographical development was determined. These were summarized on a cross-section between Süzbeyli and Menemen. Mainly four stratigraphical units were identified as: the pre-Holocene alluvial fan or flood deposits of the Gediz river in the northeast, shallow marine sediments of the Holocene transgression in the southwest, and deltaic (mainly topset) and flood sediments of the Middle-Late Holocene regressive sequence. The cross-section revealed that the rising sea in the Holocene did not cover the Gediz delta plain completely, instead, intruded only up to the north-eastern vicinity of Seyrek village. After the end of rapid sea-level rise (in about last 7-6 thousand years), deltaic aggradation and progradation formed the coastal zone of the present delta plain. In addition to the core drillings along the line between Süzbeyli and Menemen, other drillings performed in the north, near Maltepe (village) and in the south, near Çiğli (western quarter of the City of İzmir). They were also evaluated in the same way. Especially the core drilling to the east of Maltepe showed that the rising sea in the Holocene intruded more towards the east in the north of the delta plain. However, all of these are not enough to illuminate the paleogeographical development of the whole delta, and a comprehensive research project is necessary to collect available document and provide new necessary data.
Teil 1: 536 Seiten mit 42 Farb-und 194 Schwarzweißabbildungen Teil 2: 552 Seiten mit 30 Farb-und ... more Teil 1: 536 Seiten mit 42 Farb-und 194 Schwarzweißabbildungen Teil 2: 552 Seiten mit 30 Farb-und 229 Schwarzweißabbildungen Die Deutsche Nationalbibliothek verzeichnet diese Publikation in der Deutschen Nationalbibliografie; detaillierte bibliografische Daten sind im Internet über <http://dnb.d-nb.de> abrufbar.
Bayraklı höyüğü Bornova ovasının KB sında, bugünkü kıyıdan 600 m kadar içeride bulunur. Burada 50... more Bayraklı höyüğü Bornova ovasının KB sında, bugünkü kıyıdan 600 m kadar içeride bulunur. Burada 5000 yıl öncelere inen yerleşmenin andezit anakaya ve bunu çevreleyen karasal dolgular üzerinde başladığı belirlenmiştir. Burada, höyük çevresinde yapılan delgi-sondajlardan sağlanan sedimantolojik ve stratigrafik verilerin bölgesel paleocoğrafya bilgileri ile yorumu yapılmıştır. Buna göre Holosen'de yükselen deniz, transgresyonun sonlarında (Orta Holosen) Bayraklı höyüğü güneyinden doğuya ve küçük bir koy oluşturacak şekilde kuzeye sokulmuştur. Ancak höyük alanının deniz suları ile kaplanmadığı veya bu alanın bir ada durumunda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bayraklı höyük alanının doğu ve güneyindeki sığ deniz, doğu ve KD dan gelen dağ derelerinin (Bornova ve Laka dereleri) kaba kumlu alüvyonları ile hızla dolmuş ve Bronz çağı sonlarında bugünkü deniz seviyesinden 2-3 m aşağıda düz bir dolgu yüzeyi şekillenmiştir. Bu yüzey üzerindeki volkanik kül katkılı sedimanların Santorini (Thera) volkanının 3300 yıl önceki patlamaları ile ilişkilendirilebileceği düşünülmektedir. Bayraklı yerleşmesinin bu yüzey üzerinde genişlediği anlaşılmaktadır. Bundan sonra günümüze doğru deniz bugünkü seviyesine yavaşça yükselirken yine doğu ve KD dan gelen derelerin kaba kumlu alüvyonları, bu defa Bayraklı höyüğü çevresinde denizin içeriye sokulmasına imkân vermemiş, kıyı zonu bugünkü deniz seviyesine uygun olarak kaba kumlu alüvyonlarla dolmuş ve bugünkü kıyı düzlüğü şekillenmiştir.