Özkan Öztekten | Ege University (original) (raw)

Papers by Özkan Öztekten

Research paper thumbnail of CUMHURİYET’İN 100. YILINDA DİL ÖZLEŞTİRMESİNİN AYNEN TERCÜME SÖZCÜKLERİ

TÜRK DİLİ (EKİM 2023) S: 862, 2023

Research paper thumbnail of Türkçedeki Doğu Alıntılarının Ses Özellikleri Üzerine Notlar (Notes on the Phonetic Characteristics of the Eastern Borrowings in Turkish)

Odyolojide Konuşmanın Fonetik (Sesbilgisel) ve Fonolojik (Sesbilimsel) Özelliklerinin Önemi: Türkçe Örneği, 2022

Societies and nations that have established various neighborly relations throughout history have ... more Societies and nations that have established various neighborly relations throughout history have mutually influenced each other culturally. The most visible traces of these interactions are the dictionaries of those societies; because the words recorded in their dictionaries as belonging to other languages show which different cultures and to what extent and in what respects that society was affected. Such words are called 'borrowing words'. These words can be borrowed in two different ways: They can be borrowed either by their pronunciation from an oral language, that is, from a spoken language, or by their spelling from a written language. The receiving language is authorized to make any changes to the word it has borrowed. It can add meanings other than the meanings in the origin or giving language, as well as adapt it to its own phonetics without preserving the phonetic characteristics of the original word. Arabic and Persian words, which have the past of more than a thousand years in the history of the Turkic language, are also such borrowings. These words, which are labeled as eastern borrowings, have undergone various meaning changes during their use in Turkish, and at the same time, they have become suitable for the phonetics of the Turkish. In this article, the common characteristics seen in the adaptation of these borrowings to Turkish are classified and evaluated as notes.

Research paper thumbnail of Toprağın Terbiye Ettiği Bir Güzel Adam: Günay Karaağaç

Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 580, 2022

Halen İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Doğanbey köyünde doğup büyümüş bir köy çocuğuydu çünkü... more Halen İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Doğanbey köyünde doğup büyümüş bir köy çocuğuydu çünkü Günay Bey ve kendi tâbiriyle ‘toprağın terbiye ettiği’
birisiydi.

Research paper thumbnail of Eski̇ Anadolu Türkçesi̇ Yazi Di̇li̇ Mi̇di̇r?

Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi

Research paper thumbnail of "ERAT" SÖZÜ HAKKINDA

Türk Dili, 1997

%MM ÖZTEATEA Türkiye Türkçesinde galatımeşhur olarak düşünülen ve yabancı ek almış Türkçe sözler ... more %MM ÖZTEATEA Türkiye Türkçesinde galatımeşhur olarak düşünülen ve yabancı ek almış Türkçe sözler arasında örnek verilen* erat sözü Türkçe Sözlükte " e ra tç . is. T. er + Ar. -üt ask. İ. Erden başgedikliye kadar askerlere verı/en genel ad. 2. Er ler. " olarak açıklanmaktadır.

Research paper thumbnail of TÜRKÇEDEKİ ABDEST SÖZÜNÜN KÖKENİ / THE ETYMOLOGY OF ABDEST IN TURKISH

ULUSLARARASI TOPLUM VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI , 2019

Türklerin İslam dinini tarihsel olarak en eski komşularından biri olan İranlılardan öğrendiği bil... more Türklerin İslam dinini tarihsel olarak en eski komşularından biri olan İranlılardan öğrendiği bilinmektedir. Bu sebeple de Türk dilinin tarihî ve çağdaş söz varlığında yer alan hudâ ~ hüdâ; peygamber ~ peyâmber; rûza ~ uruza ~ oruza ~ oruç; namaz, günah, âdîne ~ azîne ~ atna gibi İslamî terimler Farsça kökenli alıntılardır.
En erken Nehcü’l-Ferâdîs ve Garîb-nâme gibi tarihî Türkçe metinlerde izlenen abdest sözcüğü de yukarıda anılan terimler gibi Farsça kökenli olarak kabul edilmiş ve çeşitli sözlüklerde âb ‘su’ ile dest ‘el’ sözleriyle kurulmuş âb-ı dest ‘el suyu’ tamlamasından kısalarak abdest haline geldiği gösterilmiştir. Bu sözcüğün Türk dilindeki anlamlarından başka biri de abdesthane, büyük abdest ve küçük abdest gibi kullanımlarda korunan ‘defihacet’ anlamıdır.
Yukarıda anılan Farsça kökenli diğer İslamî terimler neredeyse bütün Türk yazı dillerinin söz varlığında bugün bulunmaktadır. Buna göre abdest sözünün de aynı şekilde diğer Türk yazı dillerinde olması beklenirdi. Ancak Kırım Tatarcası haricinde, aralarında Azerbaycan Türkçesi ve Türkmence gibi Oğuz grubu dillerin de olduğu çağdaş Türk yazı dillerinin herhangi birisinde abdest sözü ‘namaz abdesti’ ya da ‘boy abdesti’ anlamlarında yer almamaktadır. Türkiye Türkçesi dışındaki diğer Türk yazı dillerinde bu anlamlar için başka sözler kullanılmaktadır.
Ayrıca herhangi bir alıntının, köken ya da aracı dilde de az çok farklılıklarla bulunması beklenir. Türkçedeki abdest sözünün de Farsçanın tarihî veya çağdaş söz varlığında ‘namaz abdesti’ anlamıyla bulunduğu sanılabilir; ancak Farsçanın etimoloji sözlüklerinde genellikle bu sözcüğün ‘ibrik-leğen denilen iki kapla yemek öncesi ve sonrası el yıkamak için kullanılan su; bir sanatta beceri; zahit, takvalı; çok hızlı; kaftan, gömlek yakasının üst tarafı; tuvalet, defihacet’ gibi anlamlarda kullanılageldiği gösterilmektedir. Öte taraftan Farsçanın ‘namaz abdesti’ için kullanılan sözcüğü Arapça bir alıntı olan vuzû ~ vudû’dur.
Bu bildiride burada değinilen bilgiler ayrıntılı olarak ele alınmakta ve abdest sözünün Farsçadan başka bir dildeki anlam benzerliği olan yabancı bir sözün etkisiyle Türkler tarafından türetilmiş bir sözcük olduğu tartışılmaktadır.

Research paper thumbnail of GEZGİN / GEZİCİ (WANDERWORT) SÖZLER VE ‘GENÇ’ SÖZÜNÜN KÖKENİ

XIII. ULUSLARARASI BÜYÜK TÜRK DİLİ KURULTAYI BİLDİRİLERİ KİTABI VARŞOVA-POLONYA 25-28 EYLÜL 2018, 2018

Türk yazı dili tarihinde en erken Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerde ‘çocuk; her hayvanın küç... more Türk yazı dili tarihinde en erken Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerde ‘çocuk; her hayvanın küçüğü’ anlamlarıyla kayıtlanan kenç sözü; çağdaş Türk yazı dillerinden sadece Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kırım Tatarcası ve Gagavuzcada genç ‘genç, toy’ şeklinde yaşamakta, diğer Türk yazı dillerinde benzer anlamlar için yaş ~yaş ~ çaş ~ caş ~ jas ~yeş sözleri kullanılmaktadır.
Türk dilinin sözlerinin kökenlerini içeren etimolojik yayınlarda bu sözün kökeni hakkında netleşmiş bir açıklama bulunmamaktadır. Bu yayınların önemlilerinden birisi olan ve 1999 yılında yayımlanan Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’nde merhum Türkolog Haşan Eren; Ramstedt, Râsânen, Bang, Doerfer, Borovkov, Clauson, Sevortyan, Gombocz ve Ligeti gibi bilginlerin eserlerini değerlendirdikten sonra sözün Farsça bir alıntı olduğuna dair yorumların yanlış olduğunu ve kökeninin bilinmediğini açıkça yazmıştır (154. s.). Bu konudaki son görüşün sahibi Galip Güner sözcük hakkındaki bütün etimolojik bilgi ve görüşleri titizce değerlendirdikten sonra sözcüğün Soğdca bir alıntı olduğunu değerlendirmiştir.
Bir dilin söz varlığında yer alan, fakat o dilin başka sözleriyle kökendeşliği açıklanamayan ve aynı zamanda kullanımı dar ya da sınırlı olan sözlerin alıntı olması ihtimalinin yüksek olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan gençlik ve genç gibi anlamların soyut olduğu, bu bakımdan da bu tür anlamlara sahip sözlerin, ancak somut anlamlı başka sözlerin kullanımındaki anlam gelişmeleriyle soyut anlam kazandığı da dil bilimi araştırmalarında epeyi uzun zamandır yaygın kabul görmektedir. Türkçe genç sözünün, tarihsel ve çağdaş kullanımındaki darlık ve hangi somut anlamlı sözden kökenlendiği bugüne kadar açıklanamamıştır.
Türk dilinin tarihî ve çağdaş alanlarında yaygınlığı az olan ve Ermenice, Bulgarca ve Yunancada Türkçe bir alıntı olarak varlığı bilinen genç sözünün kökeninin Türkçe olup olmadığının, Türk dilinin ve başka dillerin benzer ya da yakın anlamlı sözlerinin kökenleri de gözden geçirilip karşılaştırılarak incelenmesi bu sözlü bildirinin ana hedefidir.

Research paper thumbnail of Osmanlıca Kitabı Yazmak veya Bir Kitabı Tenkit: Hâl-i Pür-Melâl yâhûd Kitâb-ı İnhilâl ♦ To Write a Book of the Ottoman Language or a Book Review

Kültür Araştırmaları Dergisi, 2018

Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ilgili bölümlerinde uzun yıllardır Osmanlıca öğretilmektedi... more Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ilgili bölümlerinde uzun yıllardır Osmanlıca öğretilmektedir. 2000’li yılların başına kadar bu öğretimin temel kaynakları, Türkiye Türkolojisinin iki büyük dil bilgini olan Muharrem Ergin ve Faruk Kadri Timurtaş’ın yazdığı kitaplar olmuştur. 2000 yılından beri de büyük bir gelenek oluşturmuş o kitaplardan yöntem olarak farklı ve dil bilgisi kitabı olmayan Osmanlıcayı öğretme kitapları yayımlanmaktadır. Bunların bazıları; dil bilgini olmayan, hatta akademisyen dahi olmayan kimselerce yazılıp yayımlanmaktadır. Oysa herhangi bir dili grameriyle, söz varlığıyla veya yazı ve imlasıyla öğretme işinin dil uzmanlarının işi olduğu herhalde tartışılamayacak bir doğrudur. Bilimsel ya da akademik bir bilgiye sahip olmak, o bilgiyi doğru ve uygun şekilde öğretebilmek yeterliliğini doğrudan sağlamaz. Osmanlıca bilgisi de böyledir. Ancak özellikle son yıllarda Osmanlıca bilgisi, sadece yazıya indirgenmiş ve bu durum, Arap harflerini bilen herkesin Osmanlıcayı öğretebileceği yanılgısını doğurmuştur. Öte yandan Türk dilinin tarihsel dönemlerinden birisi olan Osmanlıcayı öğretirken doğrudan gramer bilgilerine ihtiyaç olduğu, sözcüklerin kök ve eklerinin, anlam, işlev ve ses özelliklerine değinmeden Osmanlıcayı yazı olarak dahi öğretmenin imkânsız olduğu da tartışılamaz. Bu yüzden de amatörce yazılan kitaplar, amacına hizmet etmemektedir. Aksine, içerdikleri yanlışlıklar ve eksikliklerle doğru öğrenmeyi geciktirmekte ya da engellemektedir. Bu makalede -maalesef- akademik bir unvanı olsa da dil uzmanı olmayan bir yazar tarafından yazılmış ve 2018 yılında yayımlanmış böyle bir kitabın yanlışlıklarının bir kısmı ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of SOMUTTAN SOYUTA ANLAM GELİŞMESİNE BİR ÖRNEK: SEV- FİİLİNİN KÖKENİ ♦ A SAMPLE OF THE SEMANTIC DEVELOPMENT FROM CONCRETE TO ABSTRACT: THE ETYMON OF THE VERB SEV-

Motif Vakfı Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu, 8-10 Kasım 2018/Çanakkale Bildiriler Kitabı, 2018

Dillerdeki sözcüklerin ilk veya temel anlamlarının, yani ilk ya da önceki bilgilerin somut ve duy... more Dillerdeki sözcüklerin ilk veya temel anlamlarının, yani ilk ya da önceki bilgilerin somut ve duyu organlarıyla algılanan fiziksel bilgiler olduğu epeyi uzun zamandan beri ve yaygın olarak kabul görmektedir. Öfke, sevgi, acı gibi soyut anlamlar için kullanılan isim ve fiillerin neredeyse tamamının, birçok dilde organlar veya insan bedeninin bölümleriyle, onların fiziksel işlevleriyle köken ve anlam ilişkisi içinde olduğu hakkında birçok araştırma vardır. 1980'li yıllar ve sonrasında, özellikle bilişsel anlam bilimi alanında, somuttan soyuta doğru olan bu tür anlam gelişmeleri hakkındaki araştırmaların ortaya koyduğu ana sonuçlardan birisi; dil yapısının insan bilgisine, yani insanın dünyayı algılama ve anlamasına dayandığıdır. Anlam gelişmelerinin yönü de sosyal ve fiziksel olan dış dünyadan duygusal ve psikolojik iç dünyaya doğru, yani somuttan soyuta doğrudur. Bu nedenle Türk dilinin soyut anlamlı fiillerinden olan *seb- > sev- ‘sevmek’ fiili de bazı başka dillerde de olduğu gibi, esasen somut bir bilgiye dayanmalıdır. Yazılı metinlerde bu fiilin somut bir anlamı izlenemediği halde, *seb- > sev- fiiline kökendeş olan somut anlamlı başka isim ve fiiller vardır. Bildiride somuttan soyuta doğru anlam gelişmesi üstünde durularak bu fiilin bugüne kadar ele alınmayan bu kökenlerine dair değerlendirme yapılmaktadır.

Research paper thumbnail of ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ YAZI DİLİ MİDİR? * ♦ IS OLD ANATOLIAN TURKISH A WRITTEN LANGUAGE

Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2018

ÖZ: Tarihi Oğuz Türkçesinin ilk dönemi olan Eski Anadolu Türkçesi ve bu dönemin metin yadigarları... more ÖZ: Tarihi Oğuz Türkçesinin ilk dönemi olan Eski Anadolu Türkçesi ve bu dönemin metin yadigarları üzerinde Türkiye Türkolojisi merkezli olarak yüzlerce bilimsel araştırma yapılmış ve yayımlanmıştır. Bu araştırma tarihinde, bu dönem, değişen bakış açılarıyla incelenmiştir ve dönemin dilinin; evvelce Karahanlı yazı dilinden neşet ettiği düşünülmüşse de şimdilerde Oğuzların hep var olan bir konuşma dilinin, hatta dillerinin XIII. yüzyılda yazılmaya başlamasıyla oluştuğu hemen hemen netleşmiştir. İlk dönem eserlerinde görülen ve esasen iki lehçelilik özelliği gösteren, ama Türkoloji literatüründe 'karışık dillilik' olarak yaygınlaşmış dil durumunun sebepleri de bugüne kadar farklı farklı ele alınıp değerlendirilmiştir. Bakış açıları ve değerlendirmelerdeki bu gibi farklılıklara rağmen, bugüne kadar neredeyse hiç değişmeyen görüş Eski Anadolu Türkçesinin bir yazı dili olduğudur. Genel dil bilimi araştırmalarının bugün geldiği noktada bir yazı dilinin ne tür özellikleri haiz ve havi olduğu belirlidir. Herhangi bir dilin yazı dili haline gelmesi değişen sürelerde gerçekleşmekte ve sosyolojik, siyasî ve askerî birlik ve bütünlükler, o dilin yazı dili olma sürecini hızlandırmakta yahut geciktirebilmektedir. Aynı zamanda bunlar, yazı dili olma özelliklerini de çeşitlendirip güçlendirebilmektedir. Öte yandan yazılan ya da yazısı olan her dilin bir yazı dili olmadığı da bilinmektedir. Bugüne kadar Eski Anadolu Türkçesi üzerine yapılmış araştırmaların sonuçları, bu dönemin dilinin ses, şekil ve imla bakımından standartlarının olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Hatta aynı metnin aynı sayfasındaki farklı satırlarda bile bu standart dışı kullanımlar sıkça görülebilmektedir. Türk dilinin diğer tarihî dönemlerinde pek az görülen bu çoklu karakterdeki dil özellikleri; Eski Anadolu Türkçesi adlandırmasıyla maruf bu dönemi diğer Türk yazı dillerinden epeyce ayırmaktadır.

Research paper thumbnail of Türk Dünyasında Karışık Dillilik ve Ortak Dil

Bugün Avrupa’nın nerdeyse iki katı büyüklüğündeki bir coğrafyaya yayılan Türk Dünyasında, XIX. yü... more Bugün Avrupa’nın nerdeyse iki katı büyüklüğündeki bir coğrafyaya yayılan Türk Dünyasında, XIX. yüzyılın sonlarında Gaspıralı İsmail Bey’in girişiminden bu yana bir “Ortak Dil” ülküsü şekillenmiş ve yaşayagelmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren de merkezinde Türkiye’nin olduğu Türk Dünyasında ortak bir iletişim dili geliştirme planları önceye göre daha da güçlü bir şekilde devam etmektedir.

Öte yandan Türk dili tarihinde “karışık dillilik” olarak adlandırılan başka bir olgu, tarihî Türk yazı diline ait türlü metinlere yansımıştır. Tarihî Türk dünyasının doğusunda ve batısında var olan o günkü merkezi otoritelerin etrafında şekillenmiş Batı Türkçesi ile Doğu Türkçesinin birbirlerini etkilemesiyle oluşan bu karışık dillilik, eğitim ve edebiyat aracılığıyla ve doğal yollarla ortaya çıkmış tarihî bir ortak dilin başlangıcı olmuştur.

Bu yazıda bu karışık dillilik olgusunu ve oluşma şartlarını değerlendirildikten sonra, şimdiye kadar teklif edilen tek bir çağdaş Türk yazı dilinin bütün Türk Dünyasında ortak iletişim dili olması planındaki sosyo-psikolojik ve siyasi engeller veya çağdaş Türk yazı dillerinin sözlükleri ve gramerlerinden seçilen verilerle Esperanto tipinde yapay bir dil yapılması önünde duran geliştirme ve yaygınlaştırma sorunları ayrıca ele alınmaktatır.

Ortak sınırların ve ortak yaşantıların bulunmadığı bugünkü Türk Dünyasının toplumları arasında, çağdaş yaşam şartlarına bağlı ve teknolojinin imkan ve yollarını kullanan ne tür planlamalar yapılabileceği ve tarihî ortak dil tecrübelerine benzer bir şekilde doğal yollarla nasıl bir çağdaş ortak dil oluşabileceği, yazının ana fikridir.

Research paper thumbnail of İKİ DİLLİ SÖZLÜKLERİNE GÖRE OSMANLI TÜRKÇESİNİN “TEMEL SÖZCÜKLER”İ

1950’li yıllarda Amerikalı dil bilimci Morris Swadesh, leksiko-istatistik yöntemler geliştirerek ... more 1950’li yıllarda Amerikalı dil bilimci Morris Swadesh, leksiko-istatistik yöntemler geliştirerek diller arasındaki akrabalığın oranını ve tarihini tespit etmek üzere anlamlarına göre bir dilde bulunması gereken temel sözcükleri belirleyerek listelemişti. Önce 215 ve daha sonra bizzat M. Swadesh’in kendisi tarafından 92 olarak belirlenmiş bu ‘temel sözcükler’ listesi bugüne kadar birçok dilin söz varlığını incelemek için yaygın olarak kullanılagelmiştir. Çeşitli açılardan tartışılan Swadesh’in bu listeleri, Türkiye Türkolojisinde bugüne kadar Köktürkçenin temel söz varlığı, Moğolca ile Türkçenin ilişkisi ve bazı çağdaş Türk yazı dilleri arasındaki ortak söz varlığı için kullanılmıştır. Türk dili tarihi içerisinde Osmanlı Türkçesinin; söz varlığı başta olmak üzere söz dizimi ve şekil bilgisine kadar birçok alanda başka dillerle ilişkilerin etkisinin görüldüğü ve bu yüzden de çoklu karakterdeki bir imparatorluk dili olduğu bilinmektedir. Çoklu karakterde bir dil olması nedeniyle de tarihî bir Türk yazı dili olmasına rağmen, birçoğu politik olan görüşlerle, gerekmediği kadar yerilmektedir. Osmanlıcanın bu çoklu karakterini yansıtan ve sadece alıntı sözleri değil, Türkçe sözleri de içeren, Fransız Thomas-Xavier Bianchi ve İngiliz James Redhouse gibi tanınmış Batılı şarkiyatçı ve sözlük yazarlarının eserleri, iki dilli sözlükler olmaları bakımından XIX. yüzyıl Osmanlıcasının söz varlığı için nispeten daha kapsamlı ve objektif sayılan eserlerdir. Bu bildiride bu türdeki başlıca iki dilli sözlüklere göre ve M. Swadesh’in belirlediği listeye dayanarak Osmanlı Türkçesinin söz varlığındaki ‘temel sözcükler’ ele alınmakta ve elde edilen liste üzerinde etimolojik ve tematik sınıflama ve değerlendirmeler yapılarak Osmanlı Türkçesinin karakteristik özellikleri hakkında sayısal sonuçlar elde edilmekte ve değerlendirilmektedir.

Research paper thumbnail of Dillerde ‘İşaret’ ~ ‘Bilmek’ ~ ‘Yeterli, Muktedir Olmak’ Kavramlarının  Anlam İlişkisi ve Türk Dilindeki İzleri / Semantic Relations of the Concepts of 'sign' ~ 'knowing' ~ 'to be adequate and able to' and Their Traces in Turkish Language

XII. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultay Bildirileri, 2017

Etimolojik incelemeler; bir sözün kökeninden çok, esasen onun gerçek ya da asıl, yani ilk anlamın... more Etimolojik incelemeler; bir sözün kökeninden çok, esasen onun gerçek ya da asıl, yani ilk anlamını belirlemeye çalışır ve bu bakımdan da köken bilgisi (etimoloji) çalışmaları, sözlerin ilk anlam ve sonraki anlam ilişkilerini açığa çıkarma gayretidir.

Öte yandan dillerin yazıyla buluşması, insanlık tarihinde çok yeni olduğu için yazıdan önce de var olduğu anlaşılan kadim dillerin sözcüklerinin ilk şekillerini ve ilk anlamlarını belirlemek çoğu zaman mümkün değildir. Ancak yine de yazılı devirler öncesinde, dillerdeki sözlerin ilk anlamlarının beş duyuyla algılanan somut ve fiziksel anlamlar olduğu; soyut, metaforik veya metafizik anlamların ise daha sonra ve bu ilk anlamlardan geliştiği hakkında dil biliminde yaygın olarak bir kabul vardır. Bu bakımdan sözcüklerin ilk anlamları nedensiz olsa da sonraki anlamlarının neden ortaya çıktığı izlenebilir.

Bütün insanların ses organları aynı anatomik özelliklere sahip olduğu için dillerdeki ses değişmeleri veya ses olayları, genellikle bütün dillerde benzerdir. Anlam değişmeleri ya da anlam olayları ise böyle değildir ve dilden dile farklılaşan anlam değişmeleri olduğu bilinmektedir. Bu farklılıklara rağmen, kimi anlam ilişkilerinin ve önceki bilgi-sonraki bilgi ilişkisinin köken ve tarih olarak birbirlerinden tamamen ayrı bazı dillerde zaman zaman çakıştığı görülür. Birçok dilin ‘takvim günü’ ve ‘gündüz’ anlamındaki sözlerinin, o dilin ‘güneş’i adlandıran sözlerinden gelişmiş olması bu çakışmalardan sadece birisidir. Aynı şekilde akşam veya gece ile dün, gündüz veya sabah ile yarın bilgilerinin birçok dilde ve Türk yazı dillerinde önceki ve sonraki bilgi olarak ilişkili olması, dillerin ilk bilgi-sonraki bilgi ilişkilerinin benzerliğinin delilleridir.

Bildiride bu anlam ilişkileri arasında dikkat çeken işaret ya da işaretlemek anlamındaki sözlerin, bilmek anlamlı asıl fiiller ve yeterlik fiili olarak kullanılan yardımcı fiillerle etimolojik ilişkisi ve Türk dilinin bu anlamları taşıyan kendi sözcükleri arasında, bu önceki bilgi-sonraki bilgi ilişkisinin var olup olmadığı denetlenerek elde edilen sonuçlar değerlendirilmektedir.

Research paper thumbnail of TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE BİR ZARF-FİİLLEŞME ÖRNEĞİ: -ACAK+İYELİK EKİ+YÖNELME HÂLİ EKİ

Özet Türk dilinin yazılı ilk belgelerinden beri yapısal olarak iki farklı zarf-fiil ekinin kullan... more Özet
Türk dilinin yazılı ilk belgelerinden beri yapısal olarak iki farklı zarf-fiil ekinin kullanıldığı görülmektedir. Basit ve birleşik olarak sınıflandırılan bu iki farklı yapıdaki zarf-fiil eklerinin arasında nicelik ve kullanım sıklığı bakımından farklar vardır. Fiillere eklenebilen ve esasen başka işlevdeki eklerin kalıplaşıp donuklaşmasıyla ortaya çıkan birleşik yapıdaki zarf-fiil ekleri, kullanımları bakımından basit olanlar karşısında daha baskındır. Çekimsiz fiil şekillerinden olan zarf-fiil eklerinin birleşik yapıda olanları, genellikle fiilden isim, isim-fiil veya sıfat-fiil eklerinin işlev değiştirmesiyle ya da çoğunlukla isim hal çekimi ek ve edatlarıyla birlikte kalıplaşmalarıyla ortaya çıkmaktadır.
Türk dilinin tarihî ve çağdaş alanlarında görülen –dıkça, -dıkta, -dığında, -madan, -(g)anda, -(g)ınca, -arak, -ıcak, -(ı)rga, -maska, -mıyça, -ıncaya kadar, -ana kadar, -mak için, -mak üz(er)e, vb. yapılar başka işlevdeki birden çok ekin kalıplaşmasıyla ortaya çıkmış bu türden birleşik zarf-fiil eklerindendir.
Bu bildiride Türkiye Türkçesi alanında artık belirginleşen ve yapısal olarak gelecek zaman sıfat-fiili ekinden sonra gelen iyelik ekleri ve yönelme hali ekiyle donuklaşıp kalıplaşarak ortaya çıkmış olan tercih ve zıtlık işlevli bir zarf-fiil eki üzerinde durulmuştur.

Research paper thumbnail of Türkçedeki Arapça Alıntıların Fonolojisi Üzerine

Research paper thumbnail of "Tatar-Başkurt Meselesi" ve Başkurtça

Research paper thumbnail of DÖNÜŞLÜLÜK ZAMİRİ ÖZNE OLABİLİR Mİ?

Research paper thumbnail of HER SÖZE "MAYDANOZ"

Maydanoz sözünün etimolojisi

Research paper thumbnail of OSMANLI TÜRKÇESİNDEKİ ARAPÇA ALINTILARDA YAPIMLIK SES DEĞİŞİKLİKLERİ - İLLETLİ KÖKLER

Research paper thumbnail of TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE YARDIMCI SESİN EKLEŞMESİ

Genellikle eklemeli dillerin yapısında aynı türden seslerin, yani ünsüz-ünsüz veya ünlü-ünlü birl... more Genellikle eklemeli dillerin yapısında aynı türden seslerin, yani ünsüz-ünsüz veya ünlü-ünlü birleşmelerinde ortaya çıkan yardımcı sesler; herhangi bir morfolojik görev ya da anlam değiştirici özellik taşımadıkları için dil araştırmalarında diğer konular kadar ilgi çekmemiştir . Konu, Türkiye Türkçesinin dil bilgisi üzerine yazılan kitaplarda bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak ele alınmış (Ergin

Research paper thumbnail of CUMHURİYET’İN 100. YILINDA DİL ÖZLEŞTİRMESİNİN AYNEN TERCÜME SÖZCÜKLERİ

TÜRK DİLİ (EKİM 2023) S: 862, 2023

Research paper thumbnail of Türkçedeki Doğu Alıntılarının Ses Özellikleri Üzerine Notlar (Notes on the Phonetic Characteristics of the Eastern Borrowings in Turkish)

Odyolojide Konuşmanın Fonetik (Sesbilgisel) ve Fonolojik (Sesbilimsel) Özelliklerinin Önemi: Türkçe Örneği, 2022

Societies and nations that have established various neighborly relations throughout history have ... more Societies and nations that have established various neighborly relations throughout history have mutually influenced each other culturally. The most visible traces of these interactions are the dictionaries of those societies; because the words recorded in their dictionaries as belonging to other languages show which different cultures and to what extent and in what respects that society was affected. Such words are called 'borrowing words'. These words can be borrowed in two different ways: They can be borrowed either by their pronunciation from an oral language, that is, from a spoken language, or by their spelling from a written language. The receiving language is authorized to make any changes to the word it has borrowed. It can add meanings other than the meanings in the origin or giving language, as well as adapt it to its own phonetics without preserving the phonetic characteristics of the original word. Arabic and Persian words, which have the past of more than a thousand years in the history of the Turkic language, are also such borrowings. These words, which are labeled as eastern borrowings, have undergone various meaning changes during their use in Turkish, and at the same time, they have become suitable for the phonetics of the Turkish. In this article, the common characteristics seen in the adaptation of these borrowings to Turkish are classified and evaluated as notes.

Research paper thumbnail of Toprağın Terbiye Ettiği Bir Güzel Adam: Günay Karaağaç

Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 580, 2022

Halen İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Doğanbey köyünde doğup büyümüş bir köy çocuğuydu çünkü... more Halen İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Doğanbey köyünde doğup büyümüş bir köy çocuğuydu çünkü Günay Bey ve kendi tâbiriyle ‘toprağın terbiye ettiği’
birisiydi.

Research paper thumbnail of Eski̇ Anadolu Türkçesi̇ Yazi Di̇li̇ Mi̇di̇r?

Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi

Research paper thumbnail of "ERAT" SÖZÜ HAKKINDA

Türk Dili, 1997

%MM ÖZTEATEA Türkiye Türkçesinde galatımeşhur olarak düşünülen ve yabancı ek almış Türkçe sözler ... more %MM ÖZTEATEA Türkiye Türkçesinde galatımeşhur olarak düşünülen ve yabancı ek almış Türkçe sözler arasında örnek verilen* erat sözü Türkçe Sözlükte " e ra tç . is. T. er + Ar. -üt ask. İ. Erden başgedikliye kadar askerlere verı/en genel ad. 2. Er ler. " olarak açıklanmaktadır.

Research paper thumbnail of TÜRKÇEDEKİ ABDEST SÖZÜNÜN KÖKENİ / THE ETYMOLOGY OF ABDEST IN TURKISH

ULUSLARARASI TOPLUM VE KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI , 2019

Türklerin İslam dinini tarihsel olarak en eski komşularından biri olan İranlılardan öğrendiği bil... more Türklerin İslam dinini tarihsel olarak en eski komşularından biri olan İranlılardan öğrendiği bilinmektedir. Bu sebeple de Türk dilinin tarihî ve çağdaş söz varlığında yer alan hudâ ~ hüdâ; peygamber ~ peyâmber; rûza ~ uruza ~ oruza ~ oruç; namaz, günah, âdîne ~ azîne ~ atna gibi İslamî terimler Farsça kökenli alıntılardır.
En erken Nehcü’l-Ferâdîs ve Garîb-nâme gibi tarihî Türkçe metinlerde izlenen abdest sözcüğü de yukarıda anılan terimler gibi Farsça kökenli olarak kabul edilmiş ve çeşitli sözlüklerde âb ‘su’ ile dest ‘el’ sözleriyle kurulmuş âb-ı dest ‘el suyu’ tamlamasından kısalarak abdest haline geldiği gösterilmiştir. Bu sözcüğün Türk dilindeki anlamlarından başka biri de abdesthane, büyük abdest ve küçük abdest gibi kullanımlarda korunan ‘defihacet’ anlamıdır.
Yukarıda anılan Farsça kökenli diğer İslamî terimler neredeyse bütün Türk yazı dillerinin söz varlığında bugün bulunmaktadır. Buna göre abdest sözünün de aynı şekilde diğer Türk yazı dillerinde olması beklenirdi. Ancak Kırım Tatarcası haricinde, aralarında Azerbaycan Türkçesi ve Türkmence gibi Oğuz grubu dillerin de olduğu çağdaş Türk yazı dillerinin herhangi birisinde abdest sözü ‘namaz abdesti’ ya da ‘boy abdesti’ anlamlarında yer almamaktadır. Türkiye Türkçesi dışındaki diğer Türk yazı dillerinde bu anlamlar için başka sözler kullanılmaktadır.
Ayrıca herhangi bir alıntının, köken ya da aracı dilde de az çok farklılıklarla bulunması beklenir. Türkçedeki abdest sözünün de Farsçanın tarihî veya çağdaş söz varlığında ‘namaz abdesti’ anlamıyla bulunduğu sanılabilir; ancak Farsçanın etimoloji sözlüklerinde genellikle bu sözcüğün ‘ibrik-leğen denilen iki kapla yemek öncesi ve sonrası el yıkamak için kullanılan su; bir sanatta beceri; zahit, takvalı; çok hızlı; kaftan, gömlek yakasının üst tarafı; tuvalet, defihacet’ gibi anlamlarda kullanılageldiği gösterilmektedir. Öte taraftan Farsçanın ‘namaz abdesti’ için kullanılan sözcüğü Arapça bir alıntı olan vuzû ~ vudû’dur.
Bu bildiride burada değinilen bilgiler ayrıntılı olarak ele alınmakta ve abdest sözünün Farsçadan başka bir dildeki anlam benzerliği olan yabancı bir sözün etkisiyle Türkler tarafından türetilmiş bir sözcük olduğu tartışılmaktadır.

Research paper thumbnail of GEZGİN / GEZİCİ (WANDERWORT) SÖZLER VE ‘GENÇ’ SÖZÜNÜN KÖKENİ

XIII. ULUSLARARASI BÜYÜK TÜRK DİLİ KURULTAYI BİLDİRİLERİ KİTABI VARŞOVA-POLONYA 25-28 EYLÜL 2018, 2018

Türk yazı dili tarihinde en erken Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerde ‘çocuk; her hayvanın küç... more Türk yazı dili tarihinde en erken Eski Uygurca ve Karahanlıca metinlerde ‘çocuk; her hayvanın küçüğü’ anlamlarıyla kayıtlanan kenç sözü; çağdaş Türk yazı dillerinden sadece Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kırım Tatarcası ve Gagavuzcada genç ‘genç, toy’ şeklinde yaşamakta, diğer Türk yazı dillerinde benzer anlamlar için yaş ~yaş ~ çaş ~ caş ~ jas ~yeş sözleri kullanılmaktadır.
Türk dilinin sözlerinin kökenlerini içeren etimolojik yayınlarda bu sözün kökeni hakkında netleşmiş bir açıklama bulunmamaktadır. Bu yayınların önemlilerinden birisi olan ve 1999 yılında yayımlanan Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’nde merhum Türkolog Haşan Eren; Ramstedt, Râsânen, Bang, Doerfer, Borovkov, Clauson, Sevortyan, Gombocz ve Ligeti gibi bilginlerin eserlerini değerlendirdikten sonra sözün Farsça bir alıntı olduğuna dair yorumların yanlış olduğunu ve kökeninin bilinmediğini açıkça yazmıştır (154. s.). Bu konudaki son görüşün sahibi Galip Güner sözcük hakkındaki bütün etimolojik bilgi ve görüşleri titizce değerlendirdikten sonra sözcüğün Soğdca bir alıntı olduğunu değerlendirmiştir.
Bir dilin söz varlığında yer alan, fakat o dilin başka sözleriyle kökendeşliği açıklanamayan ve aynı zamanda kullanımı dar ya da sınırlı olan sözlerin alıntı olması ihtimalinin yüksek olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan gençlik ve genç gibi anlamların soyut olduğu, bu bakımdan da bu tür anlamlara sahip sözlerin, ancak somut anlamlı başka sözlerin kullanımındaki anlam gelişmeleriyle soyut anlam kazandığı da dil bilimi araştırmalarında epeyi uzun zamandır yaygın kabul görmektedir. Türkçe genç sözünün, tarihsel ve çağdaş kullanımındaki darlık ve hangi somut anlamlı sözden kökenlendiği bugüne kadar açıklanamamıştır.
Türk dilinin tarihî ve çağdaş alanlarında yaygınlığı az olan ve Ermenice, Bulgarca ve Yunancada Türkçe bir alıntı olarak varlığı bilinen genç sözünün kökeninin Türkçe olup olmadığının, Türk dilinin ve başka dillerin benzer ya da yakın anlamlı sözlerinin kökenleri de gözden geçirilip karşılaştırılarak incelenmesi bu sözlü bildirinin ana hedefidir.

Research paper thumbnail of Osmanlıca Kitabı Yazmak veya Bir Kitabı Tenkit: Hâl-i Pür-Melâl yâhûd Kitâb-ı İnhilâl ♦ To Write a Book of the Ottoman Language or a Book Review

Kültür Araştırmaları Dergisi, 2018

Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ilgili bölümlerinde uzun yıllardır Osmanlıca öğretilmektedi... more Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ilgili bölümlerinde uzun yıllardır Osmanlıca öğretilmektedir. 2000’li yılların başına kadar bu öğretimin temel kaynakları, Türkiye Türkolojisinin iki büyük dil bilgini olan Muharrem Ergin ve Faruk Kadri Timurtaş’ın yazdığı kitaplar olmuştur. 2000 yılından beri de büyük bir gelenek oluşturmuş o kitaplardan yöntem olarak farklı ve dil bilgisi kitabı olmayan Osmanlıcayı öğretme kitapları yayımlanmaktadır. Bunların bazıları; dil bilgini olmayan, hatta akademisyen dahi olmayan kimselerce yazılıp yayımlanmaktadır. Oysa herhangi bir dili grameriyle, söz varlığıyla veya yazı ve imlasıyla öğretme işinin dil uzmanlarının işi olduğu herhalde tartışılamayacak bir doğrudur. Bilimsel ya da akademik bir bilgiye sahip olmak, o bilgiyi doğru ve uygun şekilde öğretebilmek yeterliliğini doğrudan sağlamaz. Osmanlıca bilgisi de böyledir. Ancak özellikle son yıllarda Osmanlıca bilgisi, sadece yazıya indirgenmiş ve bu durum, Arap harflerini bilen herkesin Osmanlıcayı öğretebileceği yanılgısını doğurmuştur. Öte yandan Türk dilinin tarihsel dönemlerinden birisi olan Osmanlıcayı öğretirken doğrudan gramer bilgilerine ihtiyaç olduğu, sözcüklerin kök ve eklerinin, anlam, işlev ve ses özelliklerine değinmeden Osmanlıcayı yazı olarak dahi öğretmenin imkânsız olduğu da tartışılamaz. Bu yüzden de amatörce yazılan kitaplar, amacına hizmet etmemektedir. Aksine, içerdikleri yanlışlıklar ve eksikliklerle doğru öğrenmeyi geciktirmekte ya da engellemektedir. Bu makalede -maalesef- akademik bir unvanı olsa da dil uzmanı olmayan bir yazar tarafından yazılmış ve 2018 yılında yayımlanmış böyle bir kitabın yanlışlıklarının bir kısmı ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of SOMUTTAN SOYUTA ANLAM GELİŞMESİNE BİR ÖRNEK: SEV- FİİLİNİN KÖKENİ ♦ A SAMPLE OF THE SEMANTIC DEVELOPMENT FROM CONCRETE TO ABSTRACT: THE ETYMON OF THE VERB SEV-

Motif Vakfı Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu, 8-10 Kasım 2018/Çanakkale Bildiriler Kitabı, 2018

Dillerdeki sözcüklerin ilk veya temel anlamlarının, yani ilk ya da önceki bilgilerin somut ve duy... more Dillerdeki sözcüklerin ilk veya temel anlamlarının, yani ilk ya da önceki bilgilerin somut ve duyu organlarıyla algılanan fiziksel bilgiler olduğu epeyi uzun zamandan beri ve yaygın olarak kabul görmektedir. Öfke, sevgi, acı gibi soyut anlamlar için kullanılan isim ve fiillerin neredeyse tamamının, birçok dilde organlar veya insan bedeninin bölümleriyle, onların fiziksel işlevleriyle köken ve anlam ilişkisi içinde olduğu hakkında birçok araştırma vardır. 1980'li yıllar ve sonrasında, özellikle bilişsel anlam bilimi alanında, somuttan soyuta doğru olan bu tür anlam gelişmeleri hakkındaki araştırmaların ortaya koyduğu ana sonuçlardan birisi; dil yapısının insan bilgisine, yani insanın dünyayı algılama ve anlamasına dayandığıdır. Anlam gelişmelerinin yönü de sosyal ve fiziksel olan dış dünyadan duygusal ve psikolojik iç dünyaya doğru, yani somuttan soyuta doğrudur. Bu nedenle Türk dilinin soyut anlamlı fiillerinden olan *seb- > sev- ‘sevmek’ fiili de bazı başka dillerde de olduğu gibi, esasen somut bir bilgiye dayanmalıdır. Yazılı metinlerde bu fiilin somut bir anlamı izlenemediği halde, *seb- > sev- fiiline kökendeş olan somut anlamlı başka isim ve fiiller vardır. Bildiride somuttan soyuta doğru anlam gelişmesi üstünde durularak bu fiilin bugüne kadar ele alınmayan bu kökenlerine dair değerlendirme yapılmaktadır.

Research paper thumbnail of ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ YAZI DİLİ MİDİR? * ♦ IS OLD ANATOLIAN TURKISH A WRITTEN LANGUAGE

Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2018

ÖZ: Tarihi Oğuz Türkçesinin ilk dönemi olan Eski Anadolu Türkçesi ve bu dönemin metin yadigarları... more ÖZ: Tarihi Oğuz Türkçesinin ilk dönemi olan Eski Anadolu Türkçesi ve bu dönemin metin yadigarları üzerinde Türkiye Türkolojisi merkezli olarak yüzlerce bilimsel araştırma yapılmış ve yayımlanmıştır. Bu araştırma tarihinde, bu dönem, değişen bakış açılarıyla incelenmiştir ve dönemin dilinin; evvelce Karahanlı yazı dilinden neşet ettiği düşünülmüşse de şimdilerde Oğuzların hep var olan bir konuşma dilinin, hatta dillerinin XIII. yüzyılda yazılmaya başlamasıyla oluştuğu hemen hemen netleşmiştir. İlk dönem eserlerinde görülen ve esasen iki lehçelilik özelliği gösteren, ama Türkoloji literatüründe 'karışık dillilik' olarak yaygınlaşmış dil durumunun sebepleri de bugüne kadar farklı farklı ele alınıp değerlendirilmiştir. Bakış açıları ve değerlendirmelerdeki bu gibi farklılıklara rağmen, bugüne kadar neredeyse hiç değişmeyen görüş Eski Anadolu Türkçesinin bir yazı dili olduğudur. Genel dil bilimi araştırmalarının bugün geldiği noktada bir yazı dilinin ne tür özellikleri haiz ve havi olduğu belirlidir. Herhangi bir dilin yazı dili haline gelmesi değişen sürelerde gerçekleşmekte ve sosyolojik, siyasî ve askerî birlik ve bütünlükler, o dilin yazı dili olma sürecini hızlandırmakta yahut geciktirebilmektedir. Aynı zamanda bunlar, yazı dili olma özelliklerini de çeşitlendirip güçlendirebilmektedir. Öte yandan yazılan ya da yazısı olan her dilin bir yazı dili olmadığı da bilinmektedir. Bugüne kadar Eski Anadolu Türkçesi üzerine yapılmış araştırmaların sonuçları, bu dönemin dilinin ses, şekil ve imla bakımından standartlarının olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Hatta aynı metnin aynı sayfasındaki farklı satırlarda bile bu standart dışı kullanımlar sıkça görülebilmektedir. Türk dilinin diğer tarihî dönemlerinde pek az görülen bu çoklu karakterdeki dil özellikleri; Eski Anadolu Türkçesi adlandırmasıyla maruf bu dönemi diğer Türk yazı dillerinden epeyce ayırmaktadır.

Research paper thumbnail of Türk Dünyasında Karışık Dillilik ve Ortak Dil

Bugün Avrupa’nın nerdeyse iki katı büyüklüğündeki bir coğrafyaya yayılan Türk Dünyasında, XIX. yü... more Bugün Avrupa’nın nerdeyse iki katı büyüklüğündeki bir coğrafyaya yayılan Türk Dünyasında, XIX. yüzyılın sonlarında Gaspıralı İsmail Bey’in girişiminden bu yana bir “Ortak Dil” ülküsü şekillenmiş ve yaşayagelmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren de merkezinde Türkiye’nin olduğu Türk Dünyasında ortak bir iletişim dili geliştirme planları önceye göre daha da güçlü bir şekilde devam etmektedir.

Öte yandan Türk dili tarihinde “karışık dillilik” olarak adlandırılan başka bir olgu, tarihî Türk yazı diline ait türlü metinlere yansımıştır. Tarihî Türk dünyasının doğusunda ve batısında var olan o günkü merkezi otoritelerin etrafında şekillenmiş Batı Türkçesi ile Doğu Türkçesinin birbirlerini etkilemesiyle oluşan bu karışık dillilik, eğitim ve edebiyat aracılığıyla ve doğal yollarla ortaya çıkmış tarihî bir ortak dilin başlangıcı olmuştur.

Bu yazıda bu karışık dillilik olgusunu ve oluşma şartlarını değerlendirildikten sonra, şimdiye kadar teklif edilen tek bir çağdaş Türk yazı dilinin bütün Türk Dünyasında ortak iletişim dili olması planındaki sosyo-psikolojik ve siyasi engeller veya çağdaş Türk yazı dillerinin sözlükleri ve gramerlerinden seçilen verilerle Esperanto tipinde yapay bir dil yapılması önünde duran geliştirme ve yaygınlaştırma sorunları ayrıca ele alınmaktatır.

Ortak sınırların ve ortak yaşantıların bulunmadığı bugünkü Türk Dünyasının toplumları arasında, çağdaş yaşam şartlarına bağlı ve teknolojinin imkan ve yollarını kullanan ne tür planlamalar yapılabileceği ve tarihî ortak dil tecrübelerine benzer bir şekilde doğal yollarla nasıl bir çağdaş ortak dil oluşabileceği, yazının ana fikridir.

Research paper thumbnail of İKİ DİLLİ SÖZLÜKLERİNE GÖRE OSMANLI TÜRKÇESİNİN “TEMEL SÖZCÜKLER”İ

1950’li yıllarda Amerikalı dil bilimci Morris Swadesh, leksiko-istatistik yöntemler geliştirerek ... more 1950’li yıllarda Amerikalı dil bilimci Morris Swadesh, leksiko-istatistik yöntemler geliştirerek diller arasındaki akrabalığın oranını ve tarihini tespit etmek üzere anlamlarına göre bir dilde bulunması gereken temel sözcükleri belirleyerek listelemişti. Önce 215 ve daha sonra bizzat M. Swadesh’in kendisi tarafından 92 olarak belirlenmiş bu ‘temel sözcükler’ listesi bugüne kadar birçok dilin söz varlığını incelemek için yaygın olarak kullanılagelmiştir. Çeşitli açılardan tartışılan Swadesh’in bu listeleri, Türkiye Türkolojisinde bugüne kadar Köktürkçenin temel söz varlığı, Moğolca ile Türkçenin ilişkisi ve bazı çağdaş Türk yazı dilleri arasındaki ortak söz varlığı için kullanılmıştır. Türk dili tarihi içerisinde Osmanlı Türkçesinin; söz varlığı başta olmak üzere söz dizimi ve şekil bilgisine kadar birçok alanda başka dillerle ilişkilerin etkisinin görüldüğü ve bu yüzden de çoklu karakterdeki bir imparatorluk dili olduğu bilinmektedir. Çoklu karakterde bir dil olması nedeniyle de tarihî bir Türk yazı dili olmasına rağmen, birçoğu politik olan görüşlerle, gerekmediği kadar yerilmektedir. Osmanlıcanın bu çoklu karakterini yansıtan ve sadece alıntı sözleri değil, Türkçe sözleri de içeren, Fransız Thomas-Xavier Bianchi ve İngiliz James Redhouse gibi tanınmış Batılı şarkiyatçı ve sözlük yazarlarının eserleri, iki dilli sözlükler olmaları bakımından XIX. yüzyıl Osmanlıcasının söz varlığı için nispeten daha kapsamlı ve objektif sayılan eserlerdir. Bu bildiride bu türdeki başlıca iki dilli sözlüklere göre ve M. Swadesh’in belirlediği listeye dayanarak Osmanlı Türkçesinin söz varlığındaki ‘temel sözcükler’ ele alınmakta ve elde edilen liste üzerinde etimolojik ve tematik sınıflama ve değerlendirmeler yapılarak Osmanlı Türkçesinin karakteristik özellikleri hakkında sayısal sonuçlar elde edilmekte ve değerlendirilmektedir.

Research paper thumbnail of Dillerde ‘İşaret’ ~ ‘Bilmek’ ~ ‘Yeterli, Muktedir Olmak’ Kavramlarının  Anlam İlişkisi ve Türk Dilindeki İzleri / Semantic Relations of the Concepts of 'sign' ~ 'knowing' ~ 'to be adequate and able to' and Their Traces in Turkish Language

XII. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultay Bildirileri, 2017

Etimolojik incelemeler; bir sözün kökeninden çok, esasen onun gerçek ya da asıl, yani ilk anlamın... more Etimolojik incelemeler; bir sözün kökeninden çok, esasen onun gerçek ya da asıl, yani ilk anlamını belirlemeye çalışır ve bu bakımdan da köken bilgisi (etimoloji) çalışmaları, sözlerin ilk anlam ve sonraki anlam ilişkilerini açığa çıkarma gayretidir.

Öte yandan dillerin yazıyla buluşması, insanlık tarihinde çok yeni olduğu için yazıdan önce de var olduğu anlaşılan kadim dillerin sözcüklerinin ilk şekillerini ve ilk anlamlarını belirlemek çoğu zaman mümkün değildir. Ancak yine de yazılı devirler öncesinde, dillerdeki sözlerin ilk anlamlarının beş duyuyla algılanan somut ve fiziksel anlamlar olduğu; soyut, metaforik veya metafizik anlamların ise daha sonra ve bu ilk anlamlardan geliştiği hakkında dil biliminde yaygın olarak bir kabul vardır. Bu bakımdan sözcüklerin ilk anlamları nedensiz olsa da sonraki anlamlarının neden ortaya çıktığı izlenebilir.

Bütün insanların ses organları aynı anatomik özelliklere sahip olduğu için dillerdeki ses değişmeleri veya ses olayları, genellikle bütün dillerde benzerdir. Anlam değişmeleri ya da anlam olayları ise böyle değildir ve dilden dile farklılaşan anlam değişmeleri olduğu bilinmektedir. Bu farklılıklara rağmen, kimi anlam ilişkilerinin ve önceki bilgi-sonraki bilgi ilişkisinin köken ve tarih olarak birbirlerinden tamamen ayrı bazı dillerde zaman zaman çakıştığı görülür. Birçok dilin ‘takvim günü’ ve ‘gündüz’ anlamındaki sözlerinin, o dilin ‘güneş’i adlandıran sözlerinden gelişmiş olması bu çakışmalardan sadece birisidir. Aynı şekilde akşam veya gece ile dün, gündüz veya sabah ile yarın bilgilerinin birçok dilde ve Türk yazı dillerinde önceki ve sonraki bilgi olarak ilişkili olması, dillerin ilk bilgi-sonraki bilgi ilişkilerinin benzerliğinin delilleridir.

Bildiride bu anlam ilişkileri arasında dikkat çeken işaret ya da işaretlemek anlamındaki sözlerin, bilmek anlamlı asıl fiiller ve yeterlik fiili olarak kullanılan yardımcı fiillerle etimolojik ilişkisi ve Türk dilinin bu anlamları taşıyan kendi sözcükleri arasında, bu önceki bilgi-sonraki bilgi ilişkisinin var olup olmadığı denetlenerek elde edilen sonuçlar değerlendirilmektedir.

Research paper thumbnail of TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE BİR ZARF-FİİLLEŞME ÖRNEĞİ: -ACAK+İYELİK EKİ+YÖNELME HÂLİ EKİ

Özet Türk dilinin yazılı ilk belgelerinden beri yapısal olarak iki farklı zarf-fiil ekinin kullan... more Özet
Türk dilinin yazılı ilk belgelerinden beri yapısal olarak iki farklı zarf-fiil ekinin kullanıldığı görülmektedir. Basit ve birleşik olarak sınıflandırılan bu iki farklı yapıdaki zarf-fiil eklerinin arasında nicelik ve kullanım sıklığı bakımından farklar vardır. Fiillere eklenebilen ve esasen başka işlevdeki eklerin kalıplaşıp donuklaşmasıyla ortaya çıkan birleşik yapıdaki zarf-fiil ekleri, kullanımları bakımından basit olanlar karşısında daha baskındır. Çekimsiz fiil şekillerinden olan zarf-fiil eklerinin birleşik yapıda olanları, genellikle fiilden isim, isim-fiil veya sıfat-fiil eklerinin işlev değiştirmesiyle ya da çoğunlukla isim hal çekimi ek ve edatlarıyla birlikte kalıplaşmalarıyla ortaya çıkmaktadır.
Türk dilinin tarihî ve çağdaş alanlarında görülen –dıkça, -dıkta, -dığında, -madan, -(g)anda, -(g)ınca, -arak, -ıcak, -(ı)rga, -maska, -mıyça, -ıncaya kadar, -ana kadar, -mak için, -mak üz(er)e, vb. yapılar başka işlevdeki birden çok ekin kalıplaşmasıyla ortaya çıkmış bu türden birleşik zarf-fiil eklerindendir.
Bu bildiride Türkiye Türkçesi alanında artık belirginleşen ve yapısal olarak gelecek zaman sıfat-fiili ekinden sonra gelen iyelik ekleri ve yönelme hali ekiyle donuklaşıp kalıplaşarak ortaya çıkmış olan tercih ve zıtlık işlevli bir zarf-fiil eki üzerinde durulmuştur.

Research paper thumbnail of Türkçedeki Arapça Alıntıların Fonolojisi Üzerine

Research paper thumbnail of "Tatar-Başkurt Meselesi" ve Başkurtça

Research paper thumbnail of DÖNÜŞLÜLÜK ZAMİRİ ÖZNE OLABİLİR Mİ?

Research paper thumbnail of HER SÖZE "MAYDANOZ"

Maydanoz sözünün etimolojisi

Research paper thumbnail of OSMANLI TÜRKÇESİNDEKİ ARAPÇA ALINTILARDA YAPIMLIK SES DEĞİŞİKLİKLERİ - İLLETLİ KÖKLER

Research paper thumbnail of TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE YARDIMCI SESİN EKLEŞMESİ

Genellikle eklemeli dillerin yapısında aynı türden seslerin, yani ünsüz-ünsüz veya ünlü-ünlü birl... more Genellikle eklemeli dillerin yapısında aynı türden seslerin, yani ünsüz-ünsüz veya ünlü-ünlü birleşmelerinde ortaya çıkan yardımcı sesler; herhangi bir morfolojik görev ya da anlam değiştirici özellik taşımadıkları için dil araştırmalarında diğer konular kadar ilgi çekmemiştir . Konu, Türkiye Türkçesinin dil bilgisi üzerine yazılan kitaplarda bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak ele alınmış (Ergin

Research paper thumbnail of Türkiye Türkolojisinde Transkripsiyon // Transliterasyon Sorunu

Türkiye ile Türk Dünyası Arasında Bir Köprü Yavuz Akpınar Armağanı, 2018