Atabey Kılıç | Erciyes University (original) (raw)
Papers by Atabey Kılıç
Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Ulu... more Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
Kayserimizin ilk akla gelen isimlerinden olan Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri, bilindiği üzere Osmanlı... more Kayserimizin ilk akla gelen isimlerinden olan Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri, bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yetişmiş âlim ve velîlerdendir, aynı zamanda bu devletin ilk müderrisidir. Asıl adı Dâvûd bin Mahmûd bin Muhammed, lakabı ise Şerefüddîn (Dînin şerefi)’dir. Daha çok Dâvûd-ı Kayserî yani Kayserili Dâvûd diye şöhret kazanmıştır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber, H. 656/M. 1258 veya H. 659/M. 1261 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Kayseri’de doğmuş ve H. 751/M. 1350’de İznik’te vefat etmiştir. Mezarı, 2007 yılı başlarında İznik’te bir evin altında bulunmuş ve fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bugün etrâfı istimlâk edilmek sûretiyle temizlenmiş, güzel bir şekilde tanzim edilmiş, kabir ve 700 yıllık çınar ortaya çıkarılmıştır. Kayserimizin köklü âilelerinden Başkâtib-zâdeler’in hayatta olan önemli isimleri arasındaki Ahmet Emin Güven Beyefendi, doksanı bulan yaşı ile hâlen Kayseri kültür, sanat, edebiyat ve tarihi için çok kıymetli çalışmalara imza atmakla kalmamakta, şehir için çok önemli bu tür çalışmaların devam etmesini sağlamak gibi takdire şâyan bir vazifeyi de yerine getirmektedir. İlgilisinin iyi bileceği üzere, “Kayseri Yakın Tarihinden Kültürel Araştırmalar” adıyla yayımladığı çalışmaların çoğunu Erciyes Üniversitesi ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere bir kısım kurumlarımız yayımlamıştır. Bazılarına editörlük yapma şerefine de ulaştığımız bu çalışmalar ve yayınların şehrimiz için kıymeti, erbâbı tarafından bilinmektedir veya ileride daha iyi anlaşılacaktır düşüncesindeyiz. Elimizde, Ahmet Emin Güven Beyefendi’nin babası Başkâtib-zâde Râgıb Efendi tarafından derlenmiş, daha çok bir tezkire hüviyeti arz eden iki mühim mecmû’a bulunmaktadır. Bunlardan biri, Ahmet Emin Güven emâneti olarak şahsî kütüphanemizde yaklaşık 5 yıldır muhafaza edilmektedir. Hacim bakımından daha büyük olan ikincisi ise 25-26 Temmuz 2017 tarihli ziyâretimizde tarafımıza teslim edilmiş olup özellikle içerisindeki şecereler bakımından bir hayli dikkat çekmektedir. Yine bu cilde bağlı sayabileceğimiz, tamâmen Kayseri’nin önemli âilelerinin şecerelerini yani soy kütüklerini ihtivâ eden bir müstakil cilt de bu emânetler arasında bulunmaktadır. Biz şimdilik, Kayserimiz için çok kıymetli bir belge olduğunu söyleyebileceğimiz, bir tezkire hüviyeti arz eden elimizdeki bu mecmû’ada bulunan bazı isimler arasından seçmeler yapmayı, özellikle dikkat çekenlerle ilgili bilgiyi, metnin görüntüsü ve transkripsiyonu ile birlikte yayımlamayı düşünüyoruz. Bu yazı çerçevesinde de, Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri ile ilgili olan kısmı, erbâbının dikkatlerine sunmak niyetindeyiz.
Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, Türkiye'de onlarca edebiyat tarihi kaleme alınmıştır.... more Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, Türkiye'de onlarca edebiyat tarihi kaleme alınmıştır. Biz bu çalışma çerçevesinde, edebiyat tarihi yazımının da Türkiye'de en önemli ismi olarak kabul edilen Mehmed Fuad Köprülü'den başlayarak edebiyat tarihleri hakkında ana hatlarıyla bilgi verdikten sonra genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.AN OVERVIEW OF THE HISTORIES OF LITERATURE WRITTEN IN TURKEY DURING THE REPUBLICAN PERIODMany histories of literature has been written in Turkey since the foundation of the Republic. In this context, after giving a brief summary about the history of literature starting with Mehmed Fuad Köprülü, which is considered as the most important name in the history of written literature in Turkey, we will try to make a general evaluation.</p
Edebiyatımızda Ahmedî, Ahmed Paşa, Avnî (Fâtih Sultan Mehmed), Fuzûlî, Muhibbî (Kânûnî Sultan Sül... more Edebiyatımızda Ahmedî, Ahmed Paşa, Avnî (Fâtih Sultan Mehmed), Fuzûlî, Muhibbî (Kânûnî Sultan Süleyman), Bâkî, Usûlî, Bağdatlı Rûhî, Ahmed Nedîm ve Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi pek çok şâiri etkilemiş olan Nesîmî’nin hayatı hakkında yeterli bilgi, ne yazık ki bulunmadığı gibi, aynı mahlası kullanan birkaç şâir daha olduğundan, bunları bir diğerinden ayırmak da bir hayli güçtür. Daha çok “Seyyid” sıfatıyla şöhret kazanmış olan İmâdüddîn’in asıl adının Ali veya Ömer olduğu bildirilmektedir. Şiirlerinde “Nesîmî, Seyyid, Seyyid Nesîmî, Naîmî ve Hüseynî” mahlaslarını kullandığı görülen şâirin, doğum yeriyle ilgili de birbirini tutmayan bilgiler mevcuttur. Bağdat, Tebriz, Şiraz, Diyarbakır, Şamahı (Şirvan) ve daha başka yerlerde doğduğuna dâir, kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Bunlar arasında Şirvan/Şamahı kaydı, Fazlullâh-ı Hurûfî ile burada karşılaşmış olmasından hareketle bazılarınca daha makul bulunmaktadır. Ayrıca, “gençliğinde kalpakçılık yaptığı bilinen Fazlullah gibi Nesîmî’nin de esnaf teşkilâtı içinde yetiştiği, ilk tahsilini o zamanın büyük kültür ve ticaret merkezi olan Şamahı’da yaptığı tahmin edilmektedir.”[1]O zamanlar Hurûfîliğin genellikle esnaf teşkilâtları aracılığıyla kendini göstermesinden ötürü, bu görüş ağır basmaktadır. Nesîmî’nin ne zaman doğduğuna dâir de elimizde kesin bir bilgi yoktur. Kaynaklar, 1339, 1344 ve 1369 yılında doğduğu yönünde tahminlerde bulunmaktadır. [1]Yavuz Akpınar, “Nesîmî”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, 7. C., 20. s., İstanbul 1990.</div
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2018
2010 yılında Nevşehir’de kıymetli hocamız Prof. Dr. Mustafa İsen adına düzenlenen “Uluslararası M... more 2010 yılında Nevşehir’de kıymetli hocamız Prof. Dr. Mustafa İsen adına düzenlenen “Uluslararası Mustafa İsen Biyografi Sempozyumu”nda sunduğumuz “Rızâ Tezkiresi’nden Hareketle Tezkirelerde Geçen Terimlere Dâir Notlar” başlıklı tebliğde özetle “Tezkirelerimizde özellikle şiir ve şâir ile ilgili, bir kısmı ortak bir kısmı ise özel olmak üzere pek çok terim kullanıldığını biliyoruz. 'hûb eş'âr mergûb güftâr, pâkîze, nazîf, âşıkâne, sûznâk, sâdıkâne, tarz-ı acîb eş'âr tavr-ı garîb güftâr, muhayyel, bîbedel, sâhib-i ihtirâ, sâhib-i fesâhat, tâze-gû ...' gibi vasıfların harc-ı âlem, içi boş kelime veya terkipler olmadığı da âşikârdır. Tezkirelerin sağlam bir şekilde metni çıkarıldıktan sonra, dikkatlice taranarak bu tür kavram veya terimlerin tespiti sûretiyle oluşturulacak 'Tezkireler Sözlüğü', 'Tezkire Terimleri Sözlüğü' veya 'Örnekleriyle Tezkirelerde Geçen Kavramlar Sözlüğü', sadece tezkire veya biyografi araştırmalarında değil, mensur eserlere...
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2007
Bizim bu çalışma çerçevesinde maksadımız, Türk edebiyatında belâgata dair çok kısaca bilgi verdik... more Bizim bu çalışma çerçevesinde maksadımız, Türk edebiyatında belâgata dair çok kısaca bilgi verdikten sonra, başlıkta ismi geçen Ahmed Hamdî Efendi ve eseri hakkında bulabildiğimiz ve elde ettiğimiz bilgileri ana hatlarıyla sunmak ve ardından eserin transkripsiyonlu metnini vermektir.
Journal of Turkish Studies, 2009
Bilindiği gibi şerhe dair eserler Klâsik Türk Edebiyatında geniş bir yer tutmaktadır ve uzun süre... more Bilindiği gibi şerhe dair eserler Klâsik Türk Edebiyatında geniş bir yer tutmaktadır ve uzun süre çok da dikkat çekmeyen bu alan son dönemlerde yapılan çalışmalarla tekrar bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Ancak yapılan çalışmalara bakıldığında, şerhin ne olduğuna dair bir tarifin, yapılmış olan tam bir şerh tasnifinin de olmadığı görülür. Bu eksiklerin giderilmesinin yanında bu alanda yapılan çalışmalarda yalnızca şerh eserlerini ortaya koymak yeterli olmayıp şerh yapılırken kullanılan metotlara da dikkat çekmek gerekir. Biz bu çalışmamızda geleneksel şerh ve modern metin incelemeleri şeklinde adlandıracağımız son dönemlerde yapılan metin açıklamaları üzerinde durduktan sonra, şerh sahasına dâir eksiklere ve beklentilere temas etmeye çalışacağız.
Journal of Turkish Studies, 2006
Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. An... more Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ancak Klâsik Türk şiirinde diğer edebiyatlarda pek örneğine rastlayamadığımız manzum sözlük yazma geleneğinin bulunduğunu da belirtmemiz gerekir. Pek çok kaynakta varlığından bile haberdar olunmadığını anladığımız bir tür olarak manzum sözlükler, bilimsel anlamda ciddî ve doyurucu birer kaynak olmaktan uzaktır. Bu sözlükler bilhassa çocuklarımızın hem aruz eğitimine katkıda bulunmak hem de Arapça, Farsça kelimelerin Türkçe karşılıklarını ezberde tutabilecekleri hacimdeki bir eser vasıtasıyla öğrenmelerini sağlamak bakımından bir hayli dikkat çekicidir. Pek çok manzum sözlüğün mukaddime kısmında "lugat ilmi"nin insanı zeki edeceğinden bahsedilmesi ve hatta müelliflerinin de çocukluklarında en azından bir manzum sözlük ezberlediğini beyan etmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir ayrıntıdır. 2001 yılında neşrettiğimiz Mustafa b. Osman Keskin'in "Manzûme-i Keskin" adlı Türkçe-Arapça-Farsça manzum sözlüğü üzerinde çalışırken Klâsik Türk Edebiyatı'nda 30'un üzerinde manzum sözlük bulunduğunu görmüştük. Öyle sanıyoruz ki hâlen tespit edilemeyen yeni manzum sözlüklerin de bulunması mümkündür. Biz bu çalışma çerçevesinde, tespit edebildiğimiz kadarıyla kütüphanelerde en azından 50-60 kadar yazma nüshası bulunan, 1801 yılından 1900'lü yılların başına kadar en az 30 kez basılan Sübha-i Sıbyân adlı Türkçe-Arapça manzum sözlük hakkında ana hatlarıyla bilgi vermeyi düşünüyoruz. 460 beyit civarında bir hacme sahip olan eser, sıbyân mekteplerinde de ders kitabı olarak okutulmuştur.
Journal of Turkish Studies, 2007
Journal of Turkish Studies, 2007
Klâsik dönem Türk edebiyatında, önemli sayılan Arapça ve Farsça çeşitli eserlere tercüme ve şerhl... more Klâsik dönem Türk edebiyatında, önemli sayılan Arapça ve Farsça çeşitli eserlere tercüme ve şerhler kaleme alınmıştır. Yûsuf bin Ebu Bekr Es-Sekkâkî (Ölm. 1299) tarafından kaleme alınmış olan Miftâh'ul-Ulûm'un üçüncü bölümünde belâgat ilmi ilk kez bugün de kabul edilen "meânî, beyân, bedî" ana başlıklarına ayrılmıştır. Ancak eserin dili bir hayli girift olduğu için anlaşılması zor olmuş, bunun üzerine Kazvînî diye meşhur Celâleddin bin Abdurrahman Hatîb-i Dımışk tarafından bu üçüncü bölüm 'Tel∆ì´ü'l-Miftä≈ fì'l-Meúänì ve'l-Beyän' adı ile telhis edilmiş, yani kısaltılmıştır. Altıparmak Mehmed Efendi de bu eseri "Şer≈-i Tel∆ì´-i Miftä≈" adı altında şerh etmiştir. Bu yazı çerçevesinde Altıparmak Mehmer Efendi'nin eserinde kullandığı şerh metodu hakkında bazı açıklamalarda bulunulacaktır.
… Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu,(4-6 Eylül …, 1997
I. Kırşehir Kültür Araştırmaları Bilgi Şöleni, 2003
Manzûme-i Keskin, Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve …, 2001
turkishstudies.net
ÖZET Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyi... more ÖZET Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ancak Klâsik Türk şiirinde diğer edebiyat-larda pek örneğine rastlayamadığımız manzum sözlük yazma geleneği-nin bulunduğunu da belirtmemiz gerekir. Pek çok ...
sbe.erciyes.edu.tr
18. yy. müderris şairlerinden olan Rif'atî Alî Bey hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmama... more 18. yy. müderris şairlerinden olan Rif'atî Alî Bey hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Râmiz ve Sâlim tezkireleri ile Fındıklılı İsmet Efendi'nin Tekmiletü'ş-Şakâyık adlı eserinde verilen bilgilerin de yer yer birbirleriyle çeliştiği görülmektedir. Alî Bey, ...
Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi
İlmî Araştırmalar Dergisi
The shaykh of Ma'rifi Order Ferdi Baba and his poems with aruz meter It deals with the beginning,... more The shaykh of Ma'rifi Order Ferdi Baba and his poems with aruz meter It deals with the beginning, development and recent conditions of the Alevi Bektashi Ma'rifi order that became widespread in the Westem Anatolia after the beginning of the 19th century. The poems of Ferdi Baba, the shaykh of the order are analized.
Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Ulu... more Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
Kayserimizin ilk akla gelen isimlerinden olan Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri, bilindiği üzere Osmanlı... more Kayserimizin ilk akla gelen isimlerinden olan Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri, bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yetişmiş âlim ve velîlerdendir, aynı zamanda bu devletin ilk müderrisidir. Asıl adı Dâvûd bin Mahmûd bin Muhammed, lakabı ise Şerefüddîn (Dînin şerefi)’dir. Daha çok Dâvûd-ı Kayserî yani Kayserili Dâvûd diye şöhret kazanmıştır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber, H. 656/M. 1258 veya H. 659/M. 1261 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Kayseri’de doğmuş ve H. 751/M. 1350’de İznik’te vefat etmiştir. Mezarı, 2007 yılı başlarında İznik’te bir evin altında bulunmuş ve fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bugün etrâfı istimlâk edilmek sûretiyle temizlenmiş, güzel bir şekilde tanzim edilmiş, kabir ve 700 yıllık çınar ortaya çıkarılmıştır. Kayserimizin köklü âilelerinden Başkâtib-zâdeler’in hayatta olan önemli isimleri arasındaki Ahmet Emin Güven Beyefendi, doksanı bulan yaşı ile hâlen Kayseri kültür, sanat, edebiyat ve tarihi için çok kıymetli çalışmalara imza atmakla kalmamakta, şehir için çok önemli bu tür çalışmaların devam etmesini sağlamak gibi takdire şâyan bir vazifeyi de yerine getirmektedir. İlgilisinin iyi bileceği üzere, “Kayseri Yakın Tarihinden Kültürel Araştırmalar” adıyla yayımladığı çalışmaların çoğunu Erciyes Üniversitesi ile Kayseri Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere bir kısım kurumlarımız yayımlamıştır. Bazılarına editörlük yapma şerefine de ulaştığımız bu çalışmalar ve yayınların şehrimiz için kıymeti, erbâbı tarafından bilinmektedir veya ileride daha iyi anlaşılacaktır düşüncesindeyiz. Elimizde, Ahmet Emin Güven Beyefendi’nin babası Başkâtib-zâde Râgıb Efendi tarafından derlenmiş, daha çok bir tezkire hüviyeti arz eden iki mühim mecmû’a bulunmaktadır. Bunlardan biri, Ahmet Emin Güven emâneti olarak şahsî kütüphanemizde yaklaşık 5 yıldır muhafaza edilmektedir. Hacim bakımından daha büyük olan ikincisi ise 25-26 Temmuz 2017 tarihli ziyâretimizde tarafımıza teslim edilmiş olup özellikle içerisindeki şecereler bakımından bir hayli dikkat çekmektedir. Yine bu cilde bağlı sayabileceğimiz, tamâmen Kayseri’nin önemli âilelerinin şecerelerini yani soy kütüklerini ihtivâ eden bir müstakil cilt de bu emânetler arasında bulunmaktadır. Biz şimdilik, Kayserimiz için çok kıymetli bir belge olduğunu söyleyebileceğimiz, bir tezkire hüviyeti arz eden elimizdeki bu mecmû’ada bulunan bazı isimler arasından seçmeler yapmayı, özellikle dikkat çekenlerle ilgili bilgiyi, metnin görüntüsü ve transkripsiyonu ile birlikte yayımlamayı düşünüyoruz. Bu yazı çerçevesinde de, Dâvûd-ı Kayserî Hazretleri ile ilgili olan kısmı, erbâbının dikkatlerine sunmak niyetindeyiz.
Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, Türkiye'de onlarca edebiyat tarihi kaleme alınmıştır.... more Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana, Türkiye'de onlarca edebiyat tarihi kaleme alınmıştır. Biz bu çalışma çerçevesinde, edebiyat tarihi yazımının da Türkiye'de en önemli ismi olarak kabul edilen Mehmed Fuad Köprülü'den başlayarak edebiyat tarihleri hakkında ana hatlarıyla bilgi verdikten sonra genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağız.AN OVERVIEW OF THE HISTORIES OF LITERATURE WRITTEN IN TURKEY DURING THE REPUBLICAN PERIODMany histories of literature has been written in Turkey since the foundation of the Republic. In this context, after giving a brief summary about the history of literature starting with Mehmed Fuad Köprülü, which is considered as the most important name in the history of written literature in Turkey, we will try to make a general evaluation.</p
Edebiyatımızda Ahmedî, Ahmed Paşa, Avnî (Fâtih Sultan Mehmed), Fuzûlî, Muhibbî (Kânûnî Sultan Sül... more Edebiyatımızda Ahmedî, Ahmed Paşa, Avnî (Fâtih Sultan Mehmed), Fuzûlî, Muhibbî (Kânûnî Sultan Süleyman), Bâkî, Usûlî, Bağdatlı Rûhî, Ahmed Nedîm ve Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi pek çok şâiri etkilemiş olan Nesîmî’nin hayatı hakkında yeterli bilgi, ne yazık ki bulunmadığı gibi, aynı mahlası kullanan birkaç şâir daha olduğundan, bunları bir diğerinden ayırmak da bir hayli güçtür. Daha çok “Seyyid” sıfatıyla şöhret kazanmış olan İmâdüddîn’in asıl adının Ali veya Ömer olduğu bildirilmektedir. Şiirlerinde “Nesîmî, Seyyid, Seyyid Nesîmî, Naîmî ve Hüseynî” mahlaslarını kullandığı görülen şâirin, doğum yeriyle ilgili de birbirini tutmayan bilgiler mevcuttur. Bağdat, Tebriz, Şiraz, Diyarbakır, Şamahı (Şirvan) ve daha başka yerlerde doğduğuna dâir, kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Bunlar arasında Şirvan/Şamahı kaydı, Fazlullâh-ı Hurûfî ile burada karşılaşmış olmasından hareketle bazılarınca daha makul bulunmaktadır. Ayrıca, “gençliğinde kalpakçılık yaptığı bilinen Fazlullah gibi Nesîmî’nin de esnaf teşkilâtı içinde yetiştiği, ilk tahsilini o zamanın büyük kültür ve ticaret merkezi olan Şamahı’da yaptığı tahmin edilmektedir.”[1]O zamanlar Hurûfîliğin genellikle esnaf teşkilâtları aracılığıyla kendini göstermesinden ötürü, bu görüş ağır basmaktadır. Nesîmî’nin ne zaman doğduğuna dâir de elimizde kesin bir bilgi yoktur. Kaynaklar, 1339, 1344 ve 1369 yılında doğduğu yönünde tahminlerde bulunmaktadır. [1]Yavuz Akpınar, “Nesîmî”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, 7. C., 20. s., İstanbul 1990.</div
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2018
2010 yılında Nevşehir’de kıymetli hocamız Prof. Dr. Mustafa İsen adına düzenlenen “Uluslararası M... more 2010 yılında Nevşehir’de kıymetli hocamız Prof. Dr. Mustafa İsen adına düzenlenen “Uluslararası Mustafa İsen Biyografi Sempozyumu”nda sunduğumuz “Rızâ Tezkiresi’nden Hareketle Tezkirelerde Geçen Terimlere Dâir Notlar” başlıklı tebliğde özetle “Tezkirelerimizde özellikle şiir ve şâir ile ilgili, bir kısmı ortak bir kısmı ise özel olmak üzere pek çok terim kullanıldığını biliyoruz. 'hûb eş'âr mergûb güftâr, pâkîze, nazîf, âşıkâne, sûznâk, sâdıkâne, tarz-ı acîb eş'âr tavr-ı garîb güftâr, muhayyel, bîbedel, sâhib-i ihtirâ, sâhib-i fesâhat, tâze-gû ...' gibi vasıfların harc-ı âlem, içi boş kelime veya terkipler olmadığı da âşikârdır. Tezkirelerin sağlam bir şekilde metni çıkarıldıktan sonra, dikkatlice taranarak bu tür kavram veya terimlerin tespiti sûretiyle oluşturulacak 'Tezkireler Sözlüğü', 'Tezkire Terimleri Sözlüğü' veya 'Örnekleriyle Tezkirelerde Geçen Kavramlar Sözlüğü', sadece tezkire veya biyografi araştırmalarında değil, mensur eserlere...
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2007
Bizim bu çalışma çerçevesinde maksadımız, Türk edebiyatında belâgata dair çok kısaca bilgi verdik... more Bizim bu çalışma çerçevesinde maksadımız, Türk edebiyatında belâgata dair çok kısaca bilgi verdikten sonra, başlıkta ismi geçen Ahmed Hamdî Efendi ve eseri hakkında bulabildiğimiz ve elde ettiğimiz bilgileri ana hatlarıyla sunmak ve ardından eserin transkripsiyonlu metnini vermektir.
Journal of Turkish Studies, 2009
Bilindiği gibi şerhe dair eserler Klâsik Türk Edebiyatında geniş bir yer tutmaktadır ve uzun süre... more Bilindiği gibi şerhe dair eserler Klâsik Türk Edebiyatında geniş bir yer tutmaktadır ve uzun süre çok da dikkat çekmeyen bu alan son dönemlerde yapılan çalışmalarla tekrar bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. Ancak yapılan çalışmalara bakıldığında, şerhin ne olduğuna dair bir tarifin, yapılmış olan tam bir şerh tasnifinin de olmadığı görülür. Bu eksiklerin giderilmesinin yanında bu alanda yapılan çalışmalarda yalnızca şerh eserlerini ortaya koymak yeterli olmayıp şerh yapılırken kullanılan metotlara da dikkat çekmek gerekir. Biz bu çalışmamızda geleneksel şerh ve modern metin incelemeleri şeklinde adlandıracağımız son dönemlerde yapılan metin açıklamaları üzerinde durduktan sonra, şerh sahasına dâir eksiklere ve beklentilere temas etmeye çalışacağız.
Journal of Turkish Studies, 2006
Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. An... more Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ancak Klâsik Türk şiirinde diğer edebiyatlarda pek örneğine rastlayamadığımız manzum sözlük yazma geleneğinin bulunduğunu da belirtmemiz gerekir. Pek çok kaynakta varlığından bile haberdar olunmadığını anladığımız bir tür olarak manzum sözlükler, bilimsel anlamda ciddî ve doyurucu birer kaynak olmaktan uzaktır. Bu sözlükler bilhassa çocuklarımızın hem aruz eğitimine katkıda bulunmak hem de Arapça, Farsça kelimelerin Türkçe karşılıklarını ezberde tutabilecekleri hacimdeki bir eser vasıtasıyla öğrenmelerini sağlamak bakımından bir hayli dikkat çekicidir. Pek çok manzum sözlüğün mukaddime kısmında "lugat ilmi"nin insanı zeki edeceğinden bahsedilmesi ve hatta müelliflerinin de çocukluklarında en azından bir manzum sözlük ezberlediğini beyan etmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir ayrıntıdır. 2001 yılında neşrettiğimiz Mustafa b. Osman Keskin'in "Manzûme-i Keskin" adlı Türkçe-Arapça-Farsça manzum sözlüğü üzerinde çalışırken Klâsik Türk Edebiyatı'nda 30'un üzerinde manzum sözlük bulunduğunu görmüştük. Öyle sanıyoruz ki hâlen tespit edilemeyen yeni manzum sözlüklerin de bulunması mümkündür. Biz bu çalışma çerçevesinde, tespit edebildiğimiz kadarıyla kütüphanelerde en azından 50-60 kadar yazma nüshası bulunan, 1801 yılından 1900'lü yılların başına kadar en az 30 kez basılan Sübha-i Sıbyân adlı Türkçe-Arapça manzum sözlük hakkında ana hatlarıyla bilgi vermeyi düşünüyoruz. 460 beyit civarında bir hacme sahip olan eser, sıbyân mekteplerinde de ders kitabı olarak okutulmuştur.
Journal of Turkish Studies, 2007
Journal of Turkish Studies, 2007
Klâsik dönem Türk edebiyatında, önemli sayılan Arapça ve Farsça çeşitli eserlere tercüme ve şerhl... more Klâsik dönem Türk edebiyatında, önemli sayılan Arapça ve Farsça çeşitli eserlere tercüme ve şerhler kaleme alınmıştır. Yûsuf bin Ebu Bekr Es-Sekkâkî (Ölm. 1299) tarafından kaleme alınmış olan Miftâh'ul-Ulûm'un üçüncü bölümünde belâgat ilmi ilk kez bugün de kabul edilen "meânî, beyân, bedî" ana başlıklarına ayrılmıştır. Ancak eserin dili bir hayli girift olduğu için anlaşılması zor olmuş, bunun üzerine Kazvînî diye meşhur Celâleddin bin Abdurrahman Hatîb-i Dımışk tarafından bu üçüncü bölüm 'Tel∆ì´ü'l-Miftä≈ fì'l-Meúänì ve'l-Beyän' adı ile telhis edilmiş, yani kısaltılmıştır. Altıparmak Mehmed Efendi de bu eseri "Şer≈-i Tel∆ì´-i Miftä≈" adı altında şerh etmiştir. Bu yazı çerçevesinde Altıparmak Mehmer Efendi'nin eserinde kullandığı şerh metodu hakkında bazı açıklamalarda bulunulacaktır.
… Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu,(4-6 Eylül …, 1997
I. Kırşehir Kültür Araştırmaları Bilgi Şöleni, 2003
Manzûme-i Keskin, Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve …, 2001
turkishstudies.net
ÖZET Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyi... more ÖZET Arapça, Farsça ve Türkçe için pek çok mensur sözlük hazırlandığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ancak Klâsik Türk şiirinde diğer edebiyat-larda pek örneğine rastlayamadığımız manzum sözlük yazma geleneği-nin bulunduğunu da belirtmemiz gerekir. Pek çok ...
sbe.erciyes.edu.tr
18. yy. müderris şairlerinden olan Rif'atî Alî Bey hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmama... more 18. yy. müderris şairlerinden olan Rif'atî Alî Bey hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Râmiz ve Sâlim tezkireleri ile Fındıklılı İsmet Efendi'nin Tekmiletü'ş-Şakâyık adlı eserinde verilen bilgilerin de yer yer birbirleriyle çeliştiği görülmektedir. Alî Bey, ...
Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi
İlmî Araştırmalar Dergisi
The shaykh of Ma'rifi Order Ferdi Baba and his poems with aruz meter It deals with the beginning,... more The shaykh of Ma'rifi Order Ferdi Baba and his poems with aruz meter It deals with the beginning, development and recent conditions of the Alevi Bektashi Ma'rifi order that became widespread in the Westem Anatolia after the beginning of the 19th century. The poems of Ferdi Baba, the shaykh of the order are analized.
I. Uluslararsı Battalgazi Multidisipliner Çalışmalar Kongresi 7-9 Aralık 2018, 2018
Diyarbakır: Âlimler, Ârifler, Edîpler, 2018
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) -when the ... more Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) -when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet
Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe -yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004.
FUAT SEZGİN VE TEMEL İSLAM BİLİMLERİ Güncel Tartışmalar - Teorik Teklifler, 2019
I. ULUSLARARASI İSTANBUL DİL-KÜLTÜR VE TARİH KONGRESİ, 2018
CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE YAZILAN EDEBİYAT TARİHLERİNE DÂİR GENEL BİR DEĞERLEND... more CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE YAZILAN EDEBİYAT TARİHLERİNE DÂİR GENEL BİR DEĞERLENDİRME
I. Uluslararıs Devel Âşık Seyrânî ve Türk Kültürü Kongresi, 2018
Şiirlerinde hem aruz hem de hece ölçüsünü kullanan Seyrânî ile ilgili daha önce kaleme a... more Şiirlerinde hem aruz hem de hece ölçüsünü kullanan Seyrânî ile ilgili daha önce kaleme aldığımız “Bir Mahlas Problemi: Seyrânî mi, Seyrâni mi?” başlıklı yazımızda, sadece aruz tasarruflarından hareketle bir telaffuz ve belki de imlâ meselesine de dikkat çekmek istemiştik. Bu çalışma çerçevesinde de Halk şâirleri için sık sık duyduğumuz aruza hâkimiyetlerine dâir tartışmalı ifâdeleri bir parça aydınlatmaya yarayacak bir tarama yapacak ve neticede bir değerlendirmeye varmaya çalışacağız. Bunun için, Seyrânî şiirlerinin daha önceki yıllarda yapılmış çeşitli yayınlarını esas alacağız ve bu neşirlerde karşılaştığımız tutarsızlıkları da ayrıca not etmeye çalışacağız.
Ulusulararası Klasik Türk Edebiyatı Sempozyumu 10-12 Mayıs 2012 (Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlu Anısına), 2012
Klâsik Türk Edebiyatı sahasında son zamanlarda dikkatleri çeken çalışma alanlarından biri de... more Klâsik Türk Edebiyatı sahasında son zamanlarda dikkatleri çeken çalışma alanlarından biri de manzum sözlüklerdir. Özellikle sıbyân mekteplerinde ders kitabı olarak okutulan bu eserler hem aruza dair bilgileri ihtiva etmesi hem de Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıklarını vermesi bakımından bir hayli öneme sahiptir. Söz konusu sözlüklerin manzum olarak kaleme alınmaları münasebeti ile ezberlenebilirlik oranın yüksek olması ve böylece zihinde kalıcılığının maksimum düzeyde tutulması da üzerinde durulması gereken bir başka konudur. Manzum sözlükler, genel olarak bir tasnife tâbi tutulduğunda onları Türkçe-Farsça, Türkçe-Arapça ve Türkçe-Arapça-Farsça olarak üç kısma ayırmak mümkündür.
Biz bu çalışma çerçevesinde Michigan Üniversitesi Türkçe elyazmaları bölümü numara 414’te kayıtlı, Türkçe-Farsça bir manzum sözlük olan Nazm-ı Dilârâ isimli manzum sözlüğü inceleyeceğiz. H. 1231/M. 1815-1816’da Osman Şâkir tarafından kaleme alınan bu sözlük 605 beyit civarında bir hacme sahiptir. 1986 adet Farsça kelimenin karşılığının verildiği bu eser Türkçe- Farsça manzum sözlükler arasında şimdiye kadar neşri yapılıp bilim âlemine tanıtılmamış olmasından dolayı da ayrı bir öneme sahiptir.
19. Yüzyıl Manisasında Bir Kültür Ocağı Entekkeliler Sempozyumu, 2008
Kayseri Valiliği, 2018
In a poem entitled "Bir Mahlas Problemi: Seyrânî mi, Seyrâni mi?" about Seyrânî, which uses ... more In a poem entitled "Bir Mahlas Problemi: Seyrânî mi, Seyrâni mi?" about Seyrânî, which uses both slang and syllable in his poems, we wanted to draw attention to the issue of spelling and perhaps even spelling on the basis of only the savage savings. In the framework of this work we will also conduct a screening of the controversial statements about the prejudices of the people we often hear about the poets of the people, and in the end we will try to make an assessment. To that end, we will base the various publications of Seyrânî poems on previous years and try to note also the inconsistencies we have encountered in these poems.
IKSAD Publications, 2018
ÖN SÖZ Klâsik Türk edebiyatı metinleri eski kültürümüz üzerine bilgi toplanabilecek en k... more ÖN SÖZ
Klâsik Türk edebiyatı metinleri eski kültürümüz üzerine bilgi toplanabilecek en kıymetli ürünlerdendir. Bu metinler yıllardır akademisyenler tarafından Türk edebiyatı, felsefesi, sosyal hayatı ve kültürü gibi birçok yönden incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bu metinler üzerine yapılan akademik çalışmalar çoğunlukla makale ya da sempozyumlarda sunulan bildiriler şeklindedir. Bize göre bu çalışmalar bu hâlleriyle çok az insana ulaşmakta ve okuyucu kitleleri sınırlı kalmaktadır. Tabiî ki internet üzerinden bu çalışmalara rahatlıkla ulaşılmaktadır, ancak iki kapak arasına girmeyen metinlerden yeterince istifade edilemediği de bir gerçektir. Bu çalışmaların bir kitap bünyesinde birleştirilmeleri çalışmalara topluca ulaşım açısından önemlidir.
Elinizde bulunan bu çalışma 4-6 Mayıs 2018 tarihlerinde Şanlıurfa’da düzenlenen 2. GAP Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Kongresi ile 2. Uluslararası Mevlana İlahiyat ve Felsefe Kongresi’nde sunulan dört bildiri ve gazel şerhi ile ilgili olarak kaleme alınan bir yazıdan meydana gelmektedir. Kitap, beş bölümden oluşmakta ve bu bölümlerde mecmûa tasnifi, gazel şerhi, küçürek hikâye türü, Mesnevî şerhi sözlüğü ve münşe’ât mecmûaları üzerinde durulmaktadır.
Her biri bir bilimsel dergide makale olabilecek nitelikte olan bu çalışmaların iki kapak arasında toplanmasında amaç, hem bu çalışmalara toplu hâlde ulaşılabilmesini sağlamak hem de Erciyes Üniversitesi Eski Türk Edebiyatı alanı doktora öğrencileri için güzel bir hatırayı kalıcı ve hatırlanır hâle getirebilmektir.
Gerek sempozyuma katılım hususundaki teşvikleri ve gerekse bu kitabın oluşmasındaki rehberliği için kıymetli hocamız Prof. Dr. Atabey KILIÇ’a teşekkürlerimizi arz eder ve çalışmamızın Türk edebiyatı alanında araştırma yapan ilim câmiasına hayırlar getirmesini temenni ederiz.
Yayınlayanlar Adına
Mustafa ALKAN
Kasım-2018 Afyonkarahisar
Bu kitap, Diyarbakır Valiliği'nin Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenen "Cazibe Merkezlerini ... more Bu kitap, Diyarbakır Valiliği'nin Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenen "Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı" kapsamında uygulanan "Diyarbakır Kültürel Mirasının Tanıtımı Projesi" ile hazırlanmıştır. Bütün yayın hakları saklıdır. Kitapta yer alan yazılar ve görseller telif sahibinin izni olmaksızın kısmen ya da tamamen basılamaz ve çoğaltılamaz.
Mîrzâ-zâdeler âilesi, 17. yy.ın ilk yarısında doğduğu tahmin edilen Mîrzâ Mehmed Efendi(o... more Mîrzâ-zâdeler âilesi, 17. yy.ın ilk yarısında doğduğu tahmin edilen Mîrzâ Mehmed Efendi(öl.1682) ile başlayıp 19.yy’ın başlarına kadar takip edebildiğimiz, İstan- bul’un ve bu bâbtan olmak üzere Üsküdar’ın hatırlı isimlerini de içerisinde bulun- duran Türk kökenli büyük bir sülâledir. Bu âileden olan Ahmed Neylî Efendi ve Mîrzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi başta olmak üzere pek çok kişi, müderrislik, ka- dılık, özellikle İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği, Şeyhülislamlık ve hatta nakibüleşra ık görevlerini de defalarca icrâ etmişlerdir. Bu tebliğ çerçeve- sinde, 18. yy. İstanbul’unun önemli âilelerinden Es’ad-zâdeler, Hammâmî-zâdeler ve Feyzullah-zâdeler gibi bazı âilelerle de sıkı akrabâlık bağları kurmuş olan bu sülâle ve bazı fertleriyle ile ilgili genel bilgiler verilmeye çalışılacaktır.