Selda Banci | TOBB University of Economics and Technology (original) (raw)
Uploads
Papers by Selda Banci
Bitácora arquitectura, Dec 11, 2020
Introduction To live, as Walter Benjamin said, "means to leave traces." 1 However, one's approach... more Introduction To live, as Walter Benjamin said, "means to leave traces." 1 However, one's approach to the traces left behind may differ from person to person. By analyzing modern architecture's relationship with the mass media through two important figures of twentieth century modern architecture, Adolf Loos and Le Corbusier, Beatriz Colomina revealed the architects' different approaches in her book Privacy and Publicity: Modern Architecture as Mass Media. The first chapter of the book, "Archive," opens with a comparison between Loos, who seems to have not left many traces behind, and Le Corbusier, who collected far too many. Thus, the materials in the architects' archives also define the research conducted on them: "If the research into Loos is organized according to gaps in the archive, the research into Le Corbusier is organized by archival excesses." 2 Considering this issue in the context of the relationship between the archive and architectural historiography, both lead to the same result: "If Loos destroys all traces and Le Corbusier accumulates too many, both hide." 3 When it comes to the archive, there is no absolute truth in historiography. The writing of history is a search for truth. There is no single path to truth, there are only possible readings and interpretations of the archive, which is a place where "the professional historian is a reader." 4 In the early 1990s, it was the archival turn that opened up the role of the archive to discussion as a source of information that also preserves historical truth. Since then, it has been noted that "archival materials did not only tell one 'story' but could be interpreted in different ways depending on the audience." 5 As such, an archive gains meaning depending on its context, time, archivist and researchers. The archive is not static, but rather dynamic, flexible and mobile. Although the role of the archive is questioned in historiography, archives help us remember the past and keep traces of the past alive. As for architectural history, Dana Arnold claims, "The past does leave traces of itself in the present in the form of archives, whether they be documents, institutions or indeed buildings. " 6 In short, in terms of historical sources, architecture has two modes: built architecture and documented architecture. 7 However, if one considers the primary pictorial and literary evidence for the architecture of the past, what determines whether documents are worth keeping is, initially, the architect' s point of view. Wigley suggests that "it is not even possible to imagine the act of design without thinking of the archiving gesture. " 8 Nevertheless, architects in Turkey, for instance, do
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2023
Bu çalışma, mimarlığın geçmişle ilişkisinde biyografik anlatıların aracılığını tartışmayı amaçlam... more Bu çalışma, mimarlığın geçmişle ilişkisinde biyografik anlatıların aracılığını tartışmayı amaçlamaktadır. Tarihyazımının eski ve köklü yazın türlerinden biri olan biyografi (yaşamöyküsü), mimarlık tarihyazımının geçmişi anlama ve yeniden kurma çabasında çokça başvurduğu üretken ve ilham verici yollardan biridir. Biyografi, otobiyografi, hatıra, nehir söyleşi, gezi notları olarak sınıflayabileceğimiz, mimar monografisi ve mimarın bütün eserleri (oeuvre complete) gibi yayın türlerinde izleri takip edilen, bir bireyi ve/ya yaşamöyküsünü merkezine alarak kurulan bu anlatılar, edebî yazınla tarihyazımı arasında gider gelir. Bir diğer deyişle bazı yaşamöyküleri edebiyat, bazıları ise tarih alanına aittir. Ne var ki yaşamöyküsel anlatı, tarihyazımının doğasında var olan ve mimarlığı tarihsel bir perspektifle analiz etmede sıklıkla karşımıza çıkan makro-tarih ve mikro-tarih, nesnellik ve öznellik, kurmaca ve olgusallık, geçmiş ve şimdi, birey ve toplum tartışmalarına doğrudan temas eder ve bunlardan doğan açılımlardan beslenir. Bu nedenle, tarihyazımı ve biyografinin uzun yıllara dayanan ilişkisine, benzerlikleri ve farklılıklarına dair antik çağdan günümüze uzanan tartışmalara rağmen biyografik anlatı, yöntem ve olanaklar çerçevesinde halen güncel bir tarihyazımı yöntemi olarak kullanılmaktadır. Son dönemde Türkiye’de, uluslararası ortamdaki gelişmelere paralel bir şekilde biyografi çalışmalarına duyulan ilginin arttığı gözlemleniyor. Biyografik anlatının popülerleşmesi, çeşitlenmesi ve yaygınlaşması mimarlık alanını da etkilemektedir. Bu, aynı zamanda bize mimarlık tarihi yazımı ile biyografik anlatılar arasındaki çok katmanlı, karmaşık ilişkiyi (yeniden) düşünme fırsatı veriyor. Bu bağlamda amacım, yaşamöyküsel anlatıların mimarlık tarihyazımındaki rolünü mimarların otobiyografileri aracılığıyla incelemektir. Burada bireyin kendi öyküsünü kurduğu anlatıların tarihyazımına getirdiği (yeni) açılımlar ile yönteme dair sorunların tahlili çalışmanın merkezinde yer alıyor. Çalışma, tarih(yazımı) ve biyografi arasındaki ilişkiyi ele alan mevcut yazının ve ortaya koyduğu kuramsal çerçevelerin analizine dayanarak mimarlık tarihyazımı için bir altlık ve mimarlık alanındaki (oto)biyografi çalışmaları için bir temel oluşturmayı deniyor.
Bitacora Arquitectura, 2020
This paper focuses on an archiving project, conducted by the Architects’ Association 1927 in Anka... more This paper focuses on an archiving project, conducted by the Architects’ Association 1927 in Ankara, about one of the leading figures of modern architecture in Turkey, Nejat Ersin (1924-2010). Carrying out research on his life and works has been on the agenda since 2013, when the association moved its headquarters to the Corbusian housing block that Ersin designed. In April 2017, his wife donated his professional and personal documents to the association. After she passed away, his family members provided additional archival material in January 2018. These documents and projects, collected through donations, together meant that a new approach to the study of his work, foreseen in 2013, had become necessary. In this article, I will discuss the construction of the private archive of an architect in the context of architectural historiography.
Mimarlık, 2020
Bu makale, Türkiye’de mimarların ilk bağımsız meslek kurumu olan Mimarlar Derneği 1927’nin, Mimar... more Bu makale, Türkiye’de mimarların ilk bağımsız meslek kurumu olan Mimarlar Derneği 1927’nin, Mimar Nejat Ersin (1924-2010) ve onun kişisel ve mesleki arşivi için yürüttüğü çalışmalara odaklanıyor. Türkiye modern mimarlığının önde gelen aktörlerinden biri olan Nejat Ersin için çalışmalar yapmak, Derneğin, mimarın bir yapısı olan Cinnah 19’a taşındığı 2013 yılından beri gündemindeydi. Ne var ki Ersin’den geriye kalan birikimin, Nisan 2017’de eşi Perihan Ersin ve onun Ocak 2018’de hayata veda etmesinden sonra ise aile bireyleri tarafından Derneğe bağışlanması bu çalışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Burada, yürütülen çalışmalar, Mimarlar Derneği’nin kurumsal tarihi, Derneğin 2013 yılında Ersin’in bir yapısına taşınması, yapının (Cinnah 19) ve mimarın (Nejat Ersin) kendisi ve modern mimarlığa dair açılımlarla bir arada değerlendiriliyor. Aynı zamanda makale, 100. kuruluş yılına yaklaşan bir meslek örgütünün, bir yapının, artık aramızda olmayan ama ardında hatırlanacak izler bırakan bir mimarın geçmişle ilişki kurmadaki aracılığını gözler önüne sermeyi deniyor.
Thresholds in Architectural Education, Volume 7, 2020
This chapter introduces an experiment in architectural design education through a course given in... more This chapter introduces an experiment in architectural design education through a course given in the Department of Architecture at the TOBB University of Economics and Technology in Ankara, Turkey. The course is designed around bookmaking to offer students the opportunity to integrate and synthesize the experience, knowledge and skills gained in the undergraduate program. The chapter suggests that the pedagogy of bookmaking blurs the boundary between thinking and making, design and its conception, theory and design, and theoretical courses and design studio in architectural education. By focusing on the creative relationship between architecture and the book, it shows how the transition of an architectural content into a book has implications for architectural thinking. The chapter examines the instrumentality of the book in the design thinking process to discuss how architects and architecture communicate through books, and also reveals the contribution of this communication to architectural education.
Arredamento Mimarlık, 2015
Books by Selda Banci
Modernist Açılımda Bir Öncü Seyfi Arkan: Mimarlık Değişim Özerklik, 2012
Haluk Baysal ve Melih Birsel Rasyonalizmi 20. Yüzyılın İkinci Yarısında Mimarlık Pratiği, 2017
İnci Aslanoğlu için Bir Mimarlık Tarihi Dizimi, 2019
Architectural Models as Learning Tools, 2020
VEKAM Yayınları Ankara’da İz Bırakan Mimarlar Dizisi III-Şevki Vanlı, 2022
Materiart: Architectural Design, Research and Technology, 2022
The modernisation process of the Republic of Turkey in the early 1930s is one of the finest examp... more The modernisation process of the Republic of Turkey in the early 1930s is one of the finest examples among various others, illustrating the role of communication media in the formation of modern societies. As is well known, new social orders require a systematic means of communicating ideas to achieve their goals. In this context, architecture and the built environment take on a new meaning as an enduring means of a new way of living to be realised, and correspondingly, turning into communication tools. Similarly, during the same era in Turkey, the republican reforms and policies attempted to communicate with the public through architecture. Subsequently, architecture, which also began the process of modernisation, created its media. Thus, architectural and political thought did not seem to exist without being embodied in the media, because communicating ideas must be almost entirely mediated and mediatised. In this sense, this chapter is concerned with the issue of the complex relationships between architecture and media in the context of materialising ideas in early republican Turkey. To portray the issue, the instrumentality of mediums, such as architectural exhibitions, competitions, journals, books, photography, and film, in the materialisation of ideas during the formative years of the country is addressed.
Mimarlık, müzede ya da galeride seyrettiğimiz sanat eserinin aksine, gündelik hayatımızın önemli ... more Mimarlık, müzede ya da galeride seyrettiğimiz sanat eserinin aksine, gündelik hayatımızın önemli bir parçasını oluşturur. Aktörleri aramızdan ayrılmış olsa da, birer geçmişe sahip olan yapılar bizimle yaşamaya devam eder. Peki yaşamımıza sahne olan yapılı çevrenin farkında olmak, mimarlıkla ilişki kurmak bize ne ifade eder? Yürüdüğümüz sokaklardaki yapıların ya da yaşadığımız apartmanların mimarını yakından tanımak ne vadeder? Bir mimara ve mimarlığa yaklaşmak, onunla bir diyaloğa girmek, onu anlamaya çalışmak bize neler sunar? Bir mimardan, onun üretimlerle dolu yaşamından ve mimarlığından söz etmek ne demektir? Bu kitap, bu sorulara doğrudan bir yanıt vermese de okura kendi deneyimlerinin izinden gitmesi için bir yol öneriyor. Bunu, bugün gündelik hayatımıza sahne olan yapılı çevreyi üreten aktörlerden biri olan Nejat Ersin’in elli yıla yaklaşan meslek hayatına ve meslek dışı çok yönlü üretimlerine odaklanarak yapıyor. Mimarın arşivinden belgelere dayanarak hazırlanan, Mimar Nejat Ersin’e ve onun mimarlığına eğilen bu ilk yayın okuru bir yaşamın tanıklığında, zaman ve mekânda bir yolculuğa çıkarıyor.
Materiality in the Architectural Studio Process Good Practices, 2020
Ernst A. Egli, 1926 yılında Türkiye’ye mimarlık eğitimi programının yeniden düzenlenmesi ve eğiti... more Ernst A. Egli, 1926 yılında Türkiye’ye mimarlık eğitimi programının yeniden düzenlenmesi ve eğitim-öğretim yani okul yapılarının çağdaş ilke ve yöntemlerle tasarlanması amacıyla ülkeye çağrıldığında, kuruluş dönemindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin üç temel geliştirme politikasının ortasında bulmuştu kendisini: Savaş yıllarının zorunlu politikaları yerini güçlü bir ülke nüfusu oluşturmak ve ilintili olarak çağdaş bir ulus-devlet kurmak düşünceleriyle pekişmiş biçimde yeni yönelimlere girdiğinde, sırasıyla sağlık, hukuk ve eğitim reformlarını yapmak zorunlu olmuştur. Bu, hemen hemen eşzamanlı öncelik adımlarının üçüncü halkasını eğitim reformu oluşturuyordu, ki sürdürülebilir, sağlıklı, çağdaş, üretim gücü yüksek bir toplumun inşası olanaklı olsun. Avrupa’nın gergin siyasal ikliminden kaçarak Türkiye’ye ‘sürgün’ gelen Almanca konuşan mimarlardan farklı olarak Egli, Clemens Holzmeister’in önerisiyle Viyana’dan ülkeye davet alarak gelmişti.
Maarif Vekâleti’nde Cumhuriyetin modern bireylerinin yetişeceği okulların tasarımından sorumlu baş mimar olarak görevlendirilmiş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde “programlarını tanzim ve ıslah eylemek ve konferanslar vermek ve tedrisatta bulunmak” görevlerini üstlenmiştir. Egli’nin Akademi’de hayata geçirdiği giriş sınavıyla öğrenci kabulü, eğitim süresinin beş yıla çıkarılması ve ders programındaki yenilikler Türkiye’de mimarlık eğitimine yön vermiştir. Sivil mimarlık mirasını kayıt altına alma ve bilinir kılma amacı taşıyan Milli Mimari Semineri, Egli’nin yürütücülüğünde, asistanı Sedad Hakkı Eldem’in yardımıyla 1930’ların başlarında Akademi’de başlatılmış ve özgün bir birikim elde edilmiştir.
Türkiye’de bulunduğu 14 yıllık süre içinde Egli, İsmet Paşa Kız Enstitüsü, Musiki Muallim Mektebi, AOÇ Kentsel Tasarımı ile Bira Fabrikası, Memur ve İşçi Lojmanları ve Hamamı, Ragıp Devres Villası, Fuat Bulca Evi, Etimesgut Örnek Köyü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Mülkiye Mektebi, İstanbul Üniversitesi Biyoloji Enstitüsü, Türk Hava Kurumu İdare Binası ve Uçuş Okulu, Irak ve İsviçre Büyükelçilikleri gibi Cumhuriyet dönemi modern mimarlığının önemli yapılarına, aralarında Niğde, Edirne, Balıkesir, Samsun ve Denizli’nin ilçelerinin
bulunduğu kent ve kasabaların imar planlarına imza atmıştır. 1938’de Atatürk’ün ölümüyle üzerindeki koruyucu eli kaybetmiş ve değişen siyasi iklim nedeniyle 1940 yılında Türkiye’den ayrılmıştır. 1953 yılında Birleşmiş Milletler göreviyle yeniden Türkiye’ye gelmiş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Fakültede kurulan Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde dersler vermiştir. 1955 yılında yeniden ülkesi kabul ettiği İsviçre’ye dönen Egli, 1974 yılında Zürih’te yaşama veda etmiştir.
Egli’nin Türkiye’ye katkılarına, yerel yorumlar, eğitimde program ve pratiğin muhasebesi bağlamında bakan bu kitapta, İlhan Tekeli, Oya Atalay Franck, Bernd Nicolai, Sıdıka Çetin, Berna Güç, F. Cânâ Bilsel, Neslinur Hızlı, Nezih R. Aysel, Jan Hoffmann ve Ali Cengizkan’ın makaleleri yer almaktadır. N. Müge Cengizkan ve Selda Bancı’nın derlediği Egli’nin Türkiye’deki yapı, proje ve imar planlarına değinen eser bütününü ise, Leyla Alpagut, T. Elvan Altan, Oya Atalay Franck, Afife Batur, Gaye Birol Özerk, Esin Boyacıoğlu, Ali Cengizkan, Işıl Çokuğraş, C. İrem Gençer, Pelin Gürol Öngören, Bilge İmamoğlu, Kıvanç Kılınç, F. Nurşen Kul ve Haluk Zelef kaleme aldılar.
Ali Cengizkan, Selda Bancı, N. Müge Cengizkan
Editörler
Bu tez, 1950’lerden 1980’lere Türkiye’de mimarlığı matbu mecralar aracılığıyla inceler ve serbest... more Bu tez, 1950’lerden 1980’lere Türkiye’de mimarlığı matbu mecralar aracılığıyla inceler ve serbest meslek pratiği ile uğraşan mimarların hazırladığı oto-monografiler çalışmanın odağını oluşturur. Mimari alandaki matbu mecralardan biri olan bu kitaplar, mimarın ürettiği (tüm) eserleri retrospektif bir şekilde görseller ve metinler aracılığıyla sunan, mimara, kendi mimari üretimini yapılandıracağı ve mimarlık anlayışını geliştireceği bir yer sağlayan ortamlardır. Mimari pratiği barındıran ve tanıtan monografiler, binalardan ve mimarlarından daha uzun yaşarken, mimarlık tarihi ve teorisi için ve mimarlığın söylemsel açıdan kavramsallaştırmasında bir temel oluştururlar. Mimarlık tarihyazımı, bugüne dek yürütülen çalışmalarda, genellikle binayı ve onun yaratıcısı mimarı kendisine eksen olarak almıştı. Bu çalışma ise, mimar oto-monografilerini ve dolayısıyla matbu mimarlıkları, yürüttüğü araştırmanın hem nesnesi ve öznesi hem de izlediği tarihyazımı yaklaşımının konusu olarak kabul ediyor. Bu yaklaşımla, Türkiye’deki mimar oto-monografileri üzerine yoğunlaşırken tez, şimdiye dek dokunulmayan ve gözardı edilen konuları aydınlatarak ülkede mimarlığın bir döneminde deneyimlenen tarihsel ve kültürel bağlamdaki bir kaymayı gözler önüne seriyor.
Bu tezde incelenen her bir monografi, çağdaş mimarlık bağlamının oluşturduğu ağdaki bir düğüm gibi diğerleriyle ilişki içinde anlamlar üretmiş ve varlık kazanmıştır. Bu nedenle, mimar oto-monografileri münferit vakalar olarak ele alınmamış; kitapların toplu varlıklarıyla oluşan ağdaki rolleri, “sergi”, “arşiv” ve “anlatı” kavramları aracılığıyla incelenmeye çalışılmıştır. 1950’lerden 1980’lere bir kronolojiyi takip eden bu üç kavram, mimarların oto-monografileri yoluyla mimarlıklarını kamusal tanınırlık için (yeniden) üretme ve kavramsallaştırma girişimlerinde, mimari ürünlerini nasıl sergilediklerini, mimari üretimlerini nasıl yapılandırdıklarını ve kendi mimarlıklarını nasıl anladıklarını tartışmak için zemin sağlamakta; böylece, günümüzde ve gelecekte karşılaşacağımız benzer örneklerin analizi için de ipuçları üretmektedir.
Book Reviews by Selda Banci
Conference Presentations by Selda Banci
Livenarch VII: Other Architect/ure(s), 2021
The conception, execution and reproduction processes in art and architecture, which use several m... more The conception, execution and reproduction processes in art and architecture, which use several media at the same time, lead to the emergence of interaction and dialogues between and within media. From the interdisciplinary perspective, the nature of the relations between two media is the subject of intermedia studies. Intermedial relations draw attention to the convergence of different forms and the production of new meanings in this process, simultaneously. In this sense, the present study focuses on the forms, concepts and practices of intermediality through American architect and artist Maya Lin’s works and creative process. Having placed her own works on the dualities such as science and art, art and architecture, public and private, east and west, and the dividing line between them, Maya Lin's works and design process, in this context, are productive and worth examining. The nature of intermedial creations has been investigated through different media forms such as text, sketch, model, drawing and book; and the epistemology of intermedial practices has been examined through the concepts and practices of reading and writing. As a result of this study, it is showed that intermediality as a tool can be used in constructing new meanings and uncovering new research questions in art and architecture studies, as well as the emergence of different art forms.
In a world of continuous and rapid evolution, inevitably, the architectural design needs the expa... more In a world of continuous and rapid evolution, inevitably, the architectural design needs the expansion of the boundaries and capabilities of it to respond the changing conditions. Especially by taking a role as a facilitator of thinking on the vision of the society and the world in the way of bringing alternative values, forms, and representations out, architectural design should allow of searching what is beyond its limitations to develop an attitude towards today's environment. Evaluating the architectural learning environment as a multi-layered and experimental research medium in which such a creative and critical act of architectural design can be adopted, this article focuses on speculative architectural thinking in the architectural educational context, as a way to explorations of possibilities of architecture. With the idea of producing speculative scenarios regarding all the political, economic, social, cultural, and technological changes of the world by offering an interdisciplinary and emancipated way to design, speculative architecture proposes an architecture conception based on a critical approach and an open-ended field of inquiry in the architectural learning environment. In this respect, in this paper, the aim is to discuss the potentials and effects of speculative architecture for architectural design education, within a theoretical base comprising three prominent principles of it. For this purpose, the study addresses two speculative projects developed at the 2020-2021 Spring term Diploma Studio at TOBB University of Economics and Technology (TOBB ETU), Department of Architecture, as the relevant case. Therewithal, the discussion makes enable to obtain an indepth evaluation of what speculative architecture provides in the way of expanding the purview of architectural design.
Bitácora arquitectura, Dec 11, 2020
Introduction To live, as Walter Benjamin said, "means to leave traces." 1 However, one's approach... more Introduction To live, as Walter Benjamin said, "means to leave traces." 1 However, one's approach to the traces left behind may differ from person to person. By analyzing modern architecture's relationship with the mass media through two important figures of twentieth century modern architecture, Adolf Loos and Le Corbusier, Beatriz Colomina revealed the architects' different approaches in her book Privacy and Publicity: Modern Architecture as Mass Media. The first chapter of the book, "Archive," opens with a comparison between Loos, who seems to have not left many traces behind, and Le Corbusier, who collected far too many. Thus, the materials in the architects' archives also define the research conducted on them: "If the research into Loos is organized according to gaps in the archive, the research into Le Corbusier is organized by archival excesses." 2 Considering this issue in the context of the relationship between the archive and architectural historiography, both lead to the same result: "If Loos destroys all traces and Le Corbusier accumulates too many, both hide." 3 When it comes to the archive, there is no absolute truth in historiography. The writing of history is a search for truth. There is no single path to truth, there are only possible readings and interpretations of the archive, which is a place where "the professional historian is a reader." 4 In the early 1990s, it was the archival turn that opened up the role of the archive to discussion as a source of information that also preserves historical truth. Since then, it has been noted that "archival materials did not only tell one 'story' but could be interpreted in different ways depending on the audience." 5 As such, an archive gains meaning depending on its context, time, archivist and researchers. The archive is not static, but rather dynamic, flexible and mobile. Although the role of the archive is questioned in historiography, archives help us remember the past and keep traces of the past alive. As for architectural history, Dana Arnold claims, "The past does leave traces of itself in the present in the form of archives, whether they be documents, institutions or indeed buildings. " 6 In short, in terms of historical sources, architecture has two modes: built architecture and documented architecture. 7 However, if one considers the primary pictorial and literary evidence for the architecture of the past, what determines whether documents are worth keeping is, initially, the architect' s point of view. Wigley suggests that "it is not even possible to imagine the act of design without thinking of the archiving gesture. " 8 Nevertheless, architects in Turkey, for instance, do
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2023
Bu çalışma, mimarlığın geçmişle ilişkisinde biyografik anlatıların aracılığını tartışmayı amaçlam... more Bu çalışma, mimarlığın geçmişle ilişkisinde biyografik anlatıların aracılığını tartışmayı amaçlamaktadır. Tarihyazımının eski ve köklü yazın türlerinden biri olan biyografi (yaşamöyküsü), mimarlık tarihyazımının geçmişi anlama ve yeniden kurma çabasında çokça başvurduğu üretken ve ilham verici yollardan biridir. Biyografi, otobiyografi, hatıra, nehir söyleşi, gezi notları olarak sınıflayabileceğimiz, mimar monografisi ve mimarın bütün eserleri (oeuvre complete) gibi yayın türlerinde izleri takip edilen, bir bireyi ve/ya yaşamöyküsünü merkezine alarak kurulan bu anlatılar, edebî yazınla tarihyazımı arasında gider gelir. Bir diğer deyişle bazı yaşamöyküleri edebiyat, bazıları ise tarih alanına aittir. Ne var ki yaşamöyküsel anlatı, tarihyazımının doğasında var olan ve mimarlığı tarihsel bir perspektifle analiz etmede sıklıkla karşımıza çıkan makro-tarih ve mikro-tarih, nesnellik ve öznellik, kurmaca ve olgusallık, geçmiş ve şimdi, birey ve toplum tartışmalarına doğrudan temas eder ve bunlardan doğan açılımlardan beslenir. Bu nedenle, tarihyazımı ve biyografinin uzun yıllara dayanan ilişkisine, benzerlikleri ve farklılıklarına dair antik çağdan günümüze uzanan tartışmalara rağmen biyografik anlatı, yöntem ve olanaklar çerçevesinde halen güncel bir tarihyazımı yöntemi olarak kullanılmaktadır. Son dönemde Türkiye’de, uluslararası ortamdaki gelişmelere paralel bir şekilde biyografi çalışmalarına duyulan ilginin arttığı gözlemleniyor. Biyografik anlatının popülerleşmesi, çeşitlenmesi ve yaygınlaşması mimarlık alanını da etkilemektedir. Bu, aynı zamanda bize mimarlık tarihi yazımı ile biyografik anlatılar arasındaki çok katmanlı, karmaşık ilişkiyi (yeniden) düşünme fırsatı veriyor. Bu bağlamda amacım, yaşamöyküsel anlatıların mimarlık tarihyazımındaki rolünü mimarların otobiyografileri aracılığıyla incelemektir. Burada bireyin kendi öyküsünü kurduğu anlatıların tarihyazımına getirdiği (yeni) açılımlar ile yönteme dair sorunların tahlili çalışmanın merkezinde yer alıyor. Çalışma, tarih(yazımı) ve biyografi arasındaki ilişkiyi ele alan mevcut yazının ve ortaya koyduğu kuramsal çerçevelerin analizine dayanarak mimarlık tarihyazımı için bir altlık ve mimarlık alanındaki (oto)biyografi çalışmaları için bir temel oluşturmayı deniyor.
Bitacora Arquitectura, 2020
This paper focuses on an archiving project, conducted by the Architects’ Association 1927 in Anka... more This paper focuses on an archiving project, conducted by the Architects’ Association 1927 in Ankara, about one of the leading figures of modern architecture in Turkey, Nejat Ersin (1924-2010). Carrying out research on his life and works has been on the agenda since 2013, when the association moved its headquarters to the Corbusian housing block that Ersin designed. In April 2017, his wife donated his professional and personal documents to the association. After she passed away, his family members provided additional archival material in January 2018. These documents and projects, collected through donations, together meant that a new approach to the study of his work, foreseen in 2013, had become necessary. In this article, I will discuss the construction of the private archive of an architect in the context of architectural historiography.
Mimarlık, 2020
Bu makale, Türkiye’de mimarların ilk bağımsız meslek kurumu olan Mimarlar Derneği 1927’nin, Mimar... more Bu makale, Türkiye’de mimarların ilk bağımsız meslek kurumu olan Mimarlar Derneği 1927’nin, Mimar Nejat Ersin (1924-2010) ve onun kişisel ve mesleki arşivi için yürüttüğü çalışmalara odaklanıyor. Türkiye modern mimarlığının önde gelen aktörlerinden biri olan Nejat Ersin için çalışmalar yapmak, Derneğin, mimarın bir yapısı olan Cinnah 19’a taşındığı 2013 yılından beri gündemindeydi. Ne var ki Ersin’den geriye kalan birikimin, Nisan 2017’de eşi Perihan Ersin ve onun Ocak 2018’de hayata veda etmesinden sonra ise aile bireyleri tarafından Derneğe bağışlanması bu çalışmaları farklı bir boyuta taşıdı. Burada, yürütülen çalışmalar, Mimarlar Derneği’nin kurumsal tarihi, Derneğin 2013 yılında Ersin’in bir yapısına taşınması, yapının (Cinnah 19) ve mimarın (Nejat Ersin) kendisi ve modern mimarlığa dair açılımlarla bir arada değerlendiriliyor. Aynı zamanda makale, 100. kuruluş yılına yaklaşan bir meslek örgütünün, bir yapının, artık aramızda olmayan ama ardında hatırlanacak izler bırakan bir mimarın geçmişle ilişki kurmadaki aracılığını gözler önüne sermeyi deniyor.
Thresholds in Architectural Education, Volume 7, 2020
This chapter introduces an experiment in architectural design education through a course given in... more This chapter introduces an experiment in architectural design education through a course given in the Department of Architecture at the TOBB University of Economics and Technology in Ankara, Turkey. The course is designed around bookmaking to offer students the opportunity to integrate and synthesize the experience, knowledge and skills gained in the undergraduate program. The chapter suggests that the pedagogy of bookmaking blurs the boundary between thinking and making, design and its conception, theory and design, and theoretical courses and design studio in architectural education. By focusing on the creative relationship between architecture and the book, it shows how the transition of an architectural content into a book has implications for architectural thinking. The chapter examines the instrumentality of the book in the design thinking process to discuss how architects and architecture communicate through books, and also reveals the contribution of this communication to architectural education.
Arredamento Mimarlık, 2015
Modernist Açılımda Bir Öncü Seyfi Arkan: Mimarlık Değişim Özerklik, 2012
Haluk Baysal ve Melih Birsel Rasyonalizmi 20. Yüzyılın İkinci Yarısında Mimarlık Pratiği, 2017
İnci Aslanoğlu için Bir Mimarlık Tarihi Dizimi, 2019
Architectural Models as Learning Tools, 2020
VEKAM Yayınları Ankara’da İz Bırakan Mimarlar Dizisi III-Şevki Vanlı, 2022
Materiart: Architectural Design, Research and Technology, 2022
The modernisation process of the Republic of Turkey in the early 1930s is one of the finest examp... more The modernisation process of the Republic of Turkey in the early 1930s is one of the finest examples among various others, illustrating the role of communication media in the formation of modern societies. As is well known, new social orders require a systematic means of communicating ideas to achieve their goals. In this context, architecture and the built environment take on a new meaning as an enduring means of a new way of living to be realised, and correspondingly, turning into communication tools. Similarly, during the same era in Turkey, the republican reforms and policies attempted to communicate with the public through architecture. Subsequently, architecture, which also began the process of modernisation, created its media. Thus, architectural and political thought did not seem to exist without being embodied in the media, because communicating ideas must be almost entirely mediated and mediatised. In this sense, this chapter is concerned with the issue of the complex relationships between architecture and media in the context of materialising ideas in early republican Turkey. To portray the issue, the instrumentality of mediums, such as architectural exhibitions, competitions, journals, books, photography, and film, in the materialisation of ideas during the formative years of the country is addressed.
Mimarlık, müzede ya da galeride seyrettiğimiz sanat eserinin aksine, gündelik hayatımızın önemli ... more Mimarlık, müzede ya da galeride seyrettiğimiz sanat eserinin aksine, gündelik hayatımızın önemli bir parçasını oluşturur. Aktörleri aramızdan ayrılmış olsa da, birer geçmişe sahip olan yapılar bizimle yaşamaya devam eder. Peki yaşamımıza sahne olan yapılı çevrenin farkında olmak, mimarlıkla ilişki kurmak bize ne ifade eder? Yürüdüğümüz sokaklardaki yapıların ya da yaşadığımız apartmanların mimarını yakından tanımak ne vadeder? Bir mimara ve mimarlığa yaklaşmak, onunla bir diyaloğa girmek, onu anlamaya çalışmak bize neler sunar? Bir mimardan, onun üretimlerle dolu yaşamından ve mimarlığından söz etmek ne demektir? Bu kitap, bu sorulara doğrudan bir yanıt vermese de okura kendi deneyimlerinin izinden gitmesi için bir yol öneriyor. Bunu, bugün gündelik hayatımıza sahne olan yapılı çevreyi üreten aktörlerden biri olan Nejat Ersin’in elli yıla yaklaşan meslek hayatına ve meslek dışı çok yönlü üretimlerine odaklanarak yapıyor. Mimarın arşivinden belgelere dayanarak hazırlanan, Mimar Nejat Ersin’e ve onun mimarlığına eğilen bu ilk yayın okuru bir yaşamın tanıklığında, zaman ve mekânda bir yolculuğa çıkarıyor.
Materiality in the Architectural Studio Process Good Practices, 2020
Ernst A. Egli, 1926 yılında Türkiye’ye mimarlık eğitimi programının yeniden düzenlenmesi ve eğiti... more Ernst A. Egli, 1926 yılında Türkiye’ye mimarlık eğitimi programının yeniden düzenlenmesi ve eğitim-öğretim yani okul yapılarının çağdaş ilke ve yöntemlerle tasarlanması amacıyla ülkeye çağrıldığında, kuruluş dönemindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin üç temel geliştirme politikasının ortasında bulmuştu kendisini: Savaş yıllarının zorunlu politikaları yerini güçlü bir ülke nüfusu oluşturmak ve ilintili olarak çağdaş bir ulus-devlet kurmak düşünceleriyle pekişmiş biçimde yeni yönelimlere girdiğinde, sırasıyla sağlık, hukuk ve eğitim reformlarını yapmak zorunlu olmuştur. Bu, hemen hemen eşzamanlı öncelik adımlarının üçüncü halkasını eğitim reformu oluşturuyordu, ki sürdürülebilir, sağlıklı, çağdaş, üretim gücü yüksek bir toplumun inşası olanaklı olsun. Avrupa’nın gergin siyasal ikliminden kaçarak Türkiye’ye ‘sürgün’ gelen Almanca konuşan mimarlardan farklı olarak Egli, Clemens Holzmeister’in önerisiyle Viyana’dan ülkeye davet alarak gelmişti.
Maarif Vekâleti’nde Cumhuriyetin modern bireylerinin yetişeceği okulların tasarımından sorumlu baş mimar olarak görevlendirilmiş, Güzel Sanatlar Akademisi’nde “programlarını tanzim ve ıslah eylemek ve konferanslar vermek ve tedrisatta bulunmak” görevlerini üstlenmiştir. Egli’nin Akademi’de hayata geçirdiği giriş sınavıyla öğrenci kabulü, eğitim süresinin beş yıla çıkarılması ve ders programındaki yenilikler Türkiye’de mimarlık eğitimine yön vermiştir. Sivil mimarlık mirasını kayıt altına alma ve bilinir kılma amacı taşıyan Milli Mimari Semineri, Egli’nin yürütücülüğünde, asistanı Sedad Hakkı Eldem’in yardımıyla 1930’ların başlarında Akademi’de başlatılmış ve özgün bir birikim elde edilmiştir.
Türkiye’de bulunduğu 14 yıllık süre içinde Egli, İsmet Paşa Kız Enstitüsü, Musiki Muallim Mektebi, AOÇ Kentsel Tasarımı ile Bira Fabrikası, Memur ve İşçi Lojmanları ve Hamamı, Ragıp Devres Villası, Fuat Bulca Evi, Etimesgut Örnek Köyü, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Mülkiye Mektebi, İstanbul Üniversitesi Biyoloji Enstitüsü, Türk Hava Kurumu İdare Binası ve Uçuş Okulu, Irak ve İsviçre Büyükelçilikleri gibi Cumhuriyet dönemi modern mimarlığının önemli yapılarına, aralarında Niğde, Edirne, Balıkesir, Samsun ve Denizli’nin ilçelerinin
bulunduğu kent ve kasabaların imar planlarına imza atmıştır. 1938’de Atatürk’ün ölümüyle üzerindeki koruyucu eli kaybetmiş ve değişen siyasi iklim nedeniyle 1940 yılında Türkiye’den ayrılmıştır. 1953 yılında Birleşmiş Milletler göreviyle yeniden Türkiye’ye gelmiş, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Fakültede kurulan Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde dersler vermiştir. 1955 yılında yeniden ülkesi kabul ettiği İsviçre’ye dönen Egli, 1974 yılında Zürih’te yaşama veda etmiştir.
Egli’nin Türkiye’ye katkılarına, yerel yorumlar, eğitimde program ve pratiğin muhasebesi bağlamında bakan bu kitapta, İlhan Tekeli, Oya Atalay Franck, Bernd Nicolai, Sıdıka Çetin, Berna Güç, F. Cânâ Bilsel, Neslinur Hızlı, Nezih R. Aysel, Jan Hoffmann ve Ali Cengizkan’ın makaleleri yer almaktadır. N. Müge Cengizkan ve Selda Bancı’nın derlediği Egli’nin Türkiye’deki yapı, proje ve imar planlarına değinen eser bütününü ise, Leyla Alpagut, T. Elvan Altan, Oya Atalay Franck, Afife Batur, Gaye Birol Özerk, Esin Boyacıoğlu, Ali Cengizkan, Işıl Çokuğraş, C. İrem Gençer, Pelin Gürol Öngören, Bilge İmamoğlu, Kıvanç Kılınç, F. Nurşen Kul ve Haluk Zelef kaleme aldılar.
Ali Cengizkan, Selda Bancı, N. Müge Cengizkan
Editörler
Bu tez, 1950’lerden 1980’lere Türkiye’de mimarlığı matbu mecralar aracılığıyla inceler ve serbest... more Bu tez, 1950’lerden 1980’lere Türkiye’de mimarlığı matbu mecralar aracılığıyla inceler ve serbest meslek pratiği ile uğraşan mimarların hazırladığı oto-monografiler çalışmanın odağını oluşturur. Mimari alandaki matbu mecralardan biri olan bu kitaplar, mimarın ürettiği (tüm) eserleri retrospektif bir şekilde görseller ve metinler aracılığıyla sunan, mimara, kendi mimari üretimini yapılandıracağı ve mimarlık anlayışını geliştireceği bir yer sağlayan ortamlardır. Mimari pratiği barındıran ve tanıtan monografiler, binalardan ve mimarlarından daha uzun yaşarken, mimarlık tarihi ve teorisi için ve mimarlığın söylemsel açıdan kavramsallaştırmasında bir temel oluştururlar. Mimarlık tarihyazımı, bugüne dek yürütülen çalışmalarda, genellikle binayı ve onun yaratıcısı mimarı kendisine eksen olarak almıştı. Bu çalışma ise, mimar oto-monografilerini ve dolayısıyla matbu mimarlıkları, yürüttüğü araştırmanın hem nesnesi ve öznesi hem de izlediği tarihyazımı yaklaşımının konusu olarak kabul ediyor. Bu yaklaşımla, Türkiye’deki mimar oto-monografileri üzerine yoğunlaşırken tez, şimdiye dek dokunulmayan ve gözardı edilen konuları aydınlatarak ülkede mimarlığın bir döneminde deneyimlenen tarihsel ve kültürel bağlamdaki bir kaymayı gözler önüne seriyor.
Bu tezde incelenen her bir monografi, çağdaş mimarlık bağlamının oluşturduğu ağdaki bir düğüm gibi diğerleriyle ilişki içinde anlamlar üretmiş ve varlık kazanmıştır. Bu nedenle, mimar oto-monografileri münferit vakalar olarak ele alınmamış; kitapların toplu varlıklarıyla oluşan ağdaki rolleri, “sergi”, “arşiv” ve “anlatı” kavramları aracılığıyla incelenmeye çalışılmıştır. 1950’lerden 1980’lere bir kronolojiyi takip eden bu üç kavram, mimarların oto-monografileri yoluyla mimarlıklarını kamusal tanınırlık için (yeniden) üretme ve kavramsallaştırma girişimlerinde, mimari ürünlerini nasıl sergilediklerini, mimari üretimlerini nasıl yapılandırdıklarını ve kendi mimarlıklarını nasıl anladıklarını tartışmak için zemin sağlamakta; böylece, günümüzde ve gelecekte karşılaşacağımız benzer örneklerin analizi için de ipuçları üretmektedir.
Livenarch VII: Other Architect/ure(s), 2021
The conception, execution and reproduction processes in art and architecture, which use several m... more The conception, execution and reproduction processes in art and architecture, which use several media at the same time, lead to the emergence of interaction and dialogues between and within media. From the interdisciplinary perspective, the nature of the relations between two media is the subject of intermedia studies. Intermedial relations draw attention to the convergence of different forms and the production of new meanings in this process, simultaneously. In this sense, the present study focuses on the forms, concepts and practices of intermediality through American architect and artist Maya Lin’s works and creative process. Having placed her own works on the dualities such as science and art, art and architecture, public and private, east and west, and the dividing line between them, Maya Lin's works and design process, in this context, are productive and worth examining. The nature of intermedial creations has been investigated through different media forms such as text, sketch, model, drawing and book; and the epistemology of intermedial practices has been examined through the concepts and practices of reading and writing. As a result of this study, it is showed that intermediality as a tool can be used in constructing new meanings and uncovering new research questions in art and architecture studies, as well as the emergence of different art forms.
In a world of continuous and rapid evolution, inevitably, the architectural design needs the expa... more In a world of continuous and rapid evolution, inevitably, the architectural design needs the expansion of the boundaries and capabilities of it to respond the changing conditions. Especially by taking a role as a facilitator of thinking on the vision of the society and the world in the way of bringing alternative values, forms, and representations out, architectural design should allow of searching what is beyond its limitations to develop an attitude towards today's environment. Evaluating the architectural learning environment as a multi-layered and experimental research medium in which such a creative and critical act of architectural design can be adopted, this article focuses on speculative architectural thinking in the architectural educational context, as a way to explorations of possibilities of architecture. With the idea of producing speculative scenarios regarding all the political, economic, social, cultural, and technological changes of the world by offering an interdisciplinary and emancipated way to design, speculative architecture proposes an architecture conception based on a critical approach and an open-ended field of inquiry in the architectural learning environment. In this respect, in this paper, the aim is to discuss the potentials and effects of speculative architecture for architectural design education, within a theoretical base comprising three prominent principles of it. For this purpose, the study addresses two speculative projects developed at the 2020-2021 Spring term Diploma Studio at TOBB University of Economics and Technology (TOBB ETU), Department of Architecture, as the relevant case. Therewithal, the discussion makes enable to obtain an indepth evaluation of what speculative architecture provides in the way of expanding the purview of architectural design.
1. Bilsel International Truva Scientific Researches and Innovation Congress, 2023
The aim of this paper is to examine how Turkey's architecture evolved during the 1950s by focusin... more The aim of this paper is to examine how Turkey's architecture evolved during the 1950s by focusing on the
Turkish Pavilion at Expo 58. Although the pavilion was situated in Brussels for merely six months, there were
plans to reconstruct it in Turkey once the Expo concluded. Unfortunately, this plan was never realized, and the
pavilion was eventually forgotten. Nevertheless, despite its short existence, the pavilion holds significance in
Turkish architectural literature as a remarkable instance of modern architecture. In contrast to initial
assessments that primarily focused on the Pavilion's formal characteristics, this paper aims to present the
Pavilion's unique architectural features. By doing so, the goal is to expand the analysis beyond the physical
structure itself. This includes providing a brief overview of the broader context of Turkey and the world during
the 1950s, as well as Turkish participation in this significant event. Through an examination of this particular
case, the paper uncovers contrasting viewpoints regarding the modernist ideals prevalent during that era. My
objective is to explore the concept of multiple modernities and how they manifest in relation to this case study.
Mekanlar Zamanlar İnsanlar: Kurgu ve Mimarlık Tarihi, 2019
Bu çalışma, biyografik anlatıların mimarlık tarihyazımında üstlendiği rolü tartışmayı amaçlıyor. ... more Bu çalışma, biyografik anlatıların mimarlık tarihyazımında üstlendiği rolü tartışmayı amaçlıyor. Tarihyazımının eski ve köklü yazın türlerinden biri olan biyografi (yaşamöyküsü), mimarlık tarihyazımının geçmişi anlama ve yeniden kurma çabasında çokça başvurduğu üretken ve ilham verici bir yoldur. Biyografi, otobiyografi, hatıra, nehir söyleşi, gezi notları olarak sınıflayabileceğimiz, mimar monografisi ve mimarın bütün eserleri (oeuvre complete) gibi yayın türlerinde izleri takip edilen, bir bireyi ve/ya yaşamöyküsünü merkezine alarak kurulan bu anlatılar, edebî yazınla tarihyazımı arasında gider gelir. Bir diğer deyişle bazı yaşamöyküleri edebiyat, bazıları ise tarih alanına aittir. Ne var ki yaşamöyküsel anlatı, tarihyazımının doğasında var olan ve mimarlığı tarihsel bir perspektifle analiz etmede sıklıkla karşımıza çıkan makro-tarih ve mikro-tarih, nesnellik ve öznellik, kurmaca ve olgusallık, geçmiş ve şimdi, birey ve toplum tartışmalarına doğrudan temas eder ve bunlardan doğan açılımlardan beslenir. Bu nedenle, tarihyazımı ve biyografinin uzun yıllara dayanan ilişkisine, benzerlikleri ve farklılıklarına dair antik çağdan günümüze uzanan tartışmalara rağmen biyografik anlatı, yöntem ve olanaklar çerçevesinde halen güncel bir tarihyazımı yöntemi olarak kullanılmaktadır. Son dönemde Türkiye’de, uluslararası ortamdaki gelişmelere paralel bir şekilde biyografi çalışmalarına duyulan ilginin arttığı gözlemleniyor. Biyografik anlatının popülerleşmesi, çeşitlenmesi ve yaygınlaşması mimarlık alanını da etkilemektedir. Bu aynı zamanda, mimarlık tarihyazımı ile yaşamöyküsel anlatılar arasındaki çok katmanlı, karmaşık ilişkiyi (yeniden) düşünmek için bizlere bir fırsat sunar. Bu bağlamda çalışma, mimarlık tarihyazımında yaşamöyküsel anlatıların üstlendiği rolü mimarların kendi yazdıkları biyografiler üzerinden tartışmayı hedefliyor. Burada, bireyin kendi öyküsünü kurduğu anlatıların tarihyazımına getirdiği (yeni) açılımlar ile yönteme dair sorunların tahlili çalışmanın merkezinde yer alıyor. Çalışma, tarih(yazımı) ve biyografi arasındaki ilişkiyi ele alan mevcut yazının ve ortaya koyduğu kuramsal çerçevelerin analizine dayanarak mimarlık tarihyazımı için bir altlık ve mimarlık alanındaki (oto)biyografi çalışmaları için bir temel oluşturmayı deniyor.
Reactive Proactive Architecture, 2018
Revivalist attitudes in architecture began to be outdated in Turkey from the end of the 1940s, an... more Revivalist attitudes in architecture began to be outdated in Turkey from the end of the 1940s, and modern approaches were becoming the ongoing architectural trend during the 1950s. In a period, when the country was open to political, economic and cultural reforms from the impetus gained by the developments of being part of the West since the end of the Second World War, Turkish architects were strongly influenced by the International Style, and they simultaneously gave iconic examples of Turkish modernism of the 1950s. In this context, this study aims to discuss the reasons for the widening impact of the International Style then in Turkey, and Turkish architects’ sources of inspiration. Having analyzed the current literature, this paper examines the mediation, which an international magazine (i.e. L’Architecture d’Aujord’hui) establishes in the dissemination of modern language in architecture, through one of the early works of Turkish architect Nejat Ersin (1924-2010).
This dissertation examines architecture in Turkey from the 1950s to the 1980s through printed med... more This dissertation examines architecture in Turkey from the 1950s to the 1980s through printed mediums and focuses on the auto-monographs prepared by practising architects, one of the genres of printed mediums in architecture. These books retrospectively display architects’ complete œuvre via images and texts and provide a place for architects to structure their own architectural production and to develop an understanding of architecture itself as a practice. The monographs live longer than the buildings and their architects by housing architectural practice for many years and thus providing a basis for architectural history and theory, and for the conceptualization of architecture itself in discursive terms. In the studies carried out so far, architectural historiography has usually focused on the building or its creator architect. On the other hand, this dissertation approaches architects’ auto-monographs and hence printed architectures both as research subject and research object, and subject-matter of its historiography. In this manner, focusing on the genesis of architects’ auto-monographs in Turkey, the dissertation attempts to reveal the issues hitherto untouched or undervalued, and addressed a shift in the cultural and historical context of architecture in the country.
Each of the monographs examined in this study only generates meanings in relation to the others as a node in the network of the contemporary architectural context. Therefore, this dissertation tries to understand the roles of the monographs in the network through the concepts of “exhibition,” “archive” and “narrative” rather than to analyze them as individual cases. The three concepts, following a chronology from the 1950s to the 1980s, provide the ground to discuss how architects displayed architectural products, structured architectural production and understood architecture through their auto-monographs in their attempts to conceptualize their architectures and (re)produce them for public recognition; hence, these three concepts produce clues for similar analyses of contemporary and future cases.
Ankara’da İz Bırakan Mimarlar III: Şevki Vanlı, 2016
Konferans: Çinici Arşivi, İlk Bakış, 2015
Mimar Nejat Ersin, 2021
I was commissioned (with Duygu Tüntaş and Oğuz Karakütük) for the photographic documentation of t... more I was commissioned (with Duygu Tüntaş and Oğuz Karakütük) for the photographic documentation of the Turkish architect Nejat Ersin’s modern architecture heritage in Ankara, Turkey. Our photographic work is published in the book “Mimar Nejat Ersin”, which was edited by Selda Bancı and prepared within the scope of Nejat Ersin Archive Project by the Architects’ Association 1927.
Ernst A. Egli Türkiye'ye Katkılar: Yerel Yorumlar, Eğitimde Program, Pratiğin Muhasebesi; Ali Cengizkan, Selda Bancı, N. Müge Cengizkan (Eds.), 2017
I was commissioned for the photographic documentation of the Swiss architect Ernst A. Egli's mode... more I was commissioned for the photographic documentation of the Swiss architect Ernst A. Egli's modern architecture heritage in Ankara, Turkey; published in the book "Ernst A. Egli Türkiye'ye Katkılar: Yerel Yorumlar, Eğitimde Program, Pratiğin Muhasebesi", which was prepared within the scope of Ernst Egli Commemoration Program 2014-2016 organized by the Chamber of Architects.