Osman Erciyas | European University of Lefke (original) (raw)
Papers by Osman Erciyas
Türkoloji sahası için önemli malzeme sayılan ve her biri dünyanın değişik bölgelerinde yaşamaya d... more Türkoloji sahası için önemli malzeme sayılan ve her biri dünyanın değişik bölgelerinde yaşamaya devam eden dil ve kültür unsurlarının saptanması, güncel Türkçe ve karşılaştırmalı Türk dili çalışmaları için ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Bu düşünce ile kaleme alınan Söz Varlığı Örnekleriyle Kıbrıs Türk Ağzı isimli bu çalışma da, Kıbrıs Türk ağzına ait olmasına rağmen çok az kişi tarafından kullanılan yapıları tespit edip Türkoloji literatürüne kazandırmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda ele alınacak yapılar; ses, şekil ve söz varlığı açılarından irdelenmiştir.
Tarihî alet isimlerini içeren bu çalışma, eski dönemlerden bu yana Kıbrıslı Türkler tarafından ku... more Tarihî alet isimlerini içeren bu çalışma, eski dönemlerden bu yana Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılan ve birçoğu bugün unutulmaya yüz tutmuş araç-gereç isimlerini tespit ederek dil etkileşimleri açısından ortaya koymayı hedeflemiştir. Yaklaşık 450 yıldan bu yana Kıbrıs’taki Türk varlığını devam ettiren Kıbrıslı Türkler, birçok kültür ile etkileşim halinde olmalarına karşın kendi dil ve kültürlerini kaybetmeyip bugünlere taşımışlardır. Günümüze ulaşan bu zengin Türk kültürü, belli dönemlerde Kıbrıslı Rumları da etkilemiş ve birçok Türkçe kelimenin Rumcaya girmesini sağlamıştır. Aynı şekilde Kıbrıslı Türkler de, birtakım yer adları ve alet isimleri konusunda Rumcadan kelime ödünçlenmiş ve Türkçenin yapısına uydurarak kullanmışlardır. Karşılıklı devam eden bu etkileşim, Türk-Rum çatışmalarının başladığı 1950’li yıllara kadar sürmüştür. O yıllardan geriye kalan izler, birtakım söz varlığı alanlarında okunabilmekte ve dil etkileşimleri açısından değerlendirilebilmektedir. Söz konusu alanlar içerisinde yer alan alet isimleri konusu da, bu çalışmaya konu edilmiş ve arkaik yapıda ele alınabilecek isimlerin kaydı tutulmuştur. Bu inceleme vasıtasıyla ulaşılması hedeflenen nokta, Türk dünyası üzerinde yapılan veya yapılacak olan bu tip ad bilimi veya dil etkileşimleri konularına Kıbrıs Türk kültürü açısından veri sağlanmasını temin etmektir. Kayıtlara girmeyip halk tarafından kullanılan eski alet isimlerinin tespit edilmesi için sürdürülen saha çalışmaları da hız kesmeden devam etmektedir.
Çalışmada, 1978 yılında Türk Dil Kurumunca yayımlanan Özleştirme Kılavuzu ele alınarak Türkiye’de... more Çalışmada, 1978 yılında Türk Dil Kurumunca yayımlanan Özleştirme Kılavuzu ele alınarak Türkiye’deki özleştirme çalışmaları sırasında sürekli tartışma konusu olan ‘özleştirilen kelimelerin kökenleri’ sorununa yönelik veri sağlanması hedeflenmiştir. Bu amaçla, Kılavuz’daki tüm kelimelerin köken incelemesi yapılmış ve çıkan sonuç, sayısal verilere dayalı tablolar halinde ortaya konulmuştur. Ayrıca, özleştirmeyle ilgili değişik görüş ve çalışmaların incelenmesi sonucunda dikkat çekici bulgulara ulaşılmış ve bazı değerlendirmelere gidilmiştir.
15. yüzyıla ait önemli bir astroloji eseri olan Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs, bu çalısmada; Tü... more 15. yüzyıla ait önemli bir astroloji eseri olan Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs, bu çalısmada; Türk bilim dilini yansıtan yönleriyle ele alınmıs ve içerdigi astroloji-kronoloji terimleriyle birlikte degerlendirilmistir. 13-18. yüzyıllar arasında degiserek gelisen Türk bilim dili, çesitli metinlerden seçilen örnekler vasıtasıyla gösterilmeye çalısılmıstır. Terimlerle ilgili yapılan açıklamalar yanında, mevsim adlandırmalarına deginilmis ve eski kavimlerin yılbası belirleme yöntemlerine de vurgu
yapılmıstır. Anlasılır diliyle dönemindeki insanlara faydalı olmayı amaçlayan eser, her biri ayrı inceleme alanı olusturabilecek yönleriyle ortaya konarak bilim dünyasının istifadesine sunulmustur.
Kıbrıslı Türk araştırmacı yazar Kutlu Adalı tarafından Kıbrıs Türk köylüsünü anlatmak ve tanıtma... more Kıbrıslı Türk araştırmacı yazar Kutlu Adalı tarafından Kıbrıs Türk köylüsünü anlatmak
ve tanıtmak amacıyla kaleme alınan Dağarcık adlı eser aracılığıyla, Kıbrıs ağzındaki öz Türkçe
kelimelerin genel Türkçe söz varlığı açısından karşılaştırılmasına dayanan bu çalışma, ele
alınan tüm öz Türkçe kelimelerin Türkçe Sözlük, Tarama Sözlüğü, Türkiye Türkçesi Ağızlar
Sözlüğü ve Özleştirme Kılavuzu yardımıyla açıklanması ve değerlendirilmesi yoluyla ortaya
konulmuştur. Amaç, incelenen eserde geçmesine karşın Türkçe Sözlük’te dahi yer almayan
farklı öz Türkçe yapıları gündeme getirmek ve tartışılmalarını sağlamaktır.
Dinî içerikli metinler, Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatının önemli ürünleri arasındadır. Bu met... more Dinî içerikli metinler, Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatının önemli ürünleri arasındadır. Bu metinlerin değeri, onların dönemle ilgili manevi duyuş tarzını hissettirmesi kadar, yazıldığı kültür ortamıyla harmanlanan dil ürünlerini taşımasından da ileri gelmektedir. Halkın ortak dünya görüşüne tercüman olmuş bu tür zenginlikler, bilimsel çalışmalar aracılığıyla ele alınıp değerlendirilmedikçe unutulmakta ve en önemli görevlerinden birisi olan yeni kuşaklara sesini duyurabilme işlevinden uzaklaşmaktadırlar. Filolojik yaklaşımların gerektirdiği şekilde izlenecek yöntemler, metinlere gerçek değerlerini iade etme noktasında evrensel özelliklere sahiptirler. Anadolu sahası Türk Halk Edebiyatı içerisinde yer alan önemli eserlerin birçoğu, fazlaca ilgi görmelerinden ötürü değişik yazarlarca kaleme alınmış ve eser nüshaları bağlamında bir zenginlik ortaya çıkmıştır. Söz konusu nüsha zenginliği ise, karşılaştırmalı metin çalışmalarını zorunlu hale getirmiştir. Bu çalışmaya konu edilen metin de söz konusu amaç doğrultusunda incelemeye alınmış ve farklı nüshaların karşılaştırılması yoluyla değerlendirilmiştir. Dinî-tasavvufî Türk Edebiyatının Anadolu’daki ilk örneklerinden sayılan ve Kirdeci Ali’ye ait olduğu düşünülen ‘Güvercin Destanı’, farklı araştırmacılar tarafından varyantlarıyla ortaya çıkarılmış ve yayımlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Atıf Efendi Kütüphanesi, Mehmet Zeki Pakalın Koleksiyonu 45/3 numaralı, Destanlar ve Gazeller isimli yazma eserin 1a, 1b ve 2a numaralı sayfalarında bulunan “Güvercin Destanı”nın (Gügercin Dasitanı) bilinmeyen bir varyantını açığa çıkarmak, yayımlamak, değerlendirmek ve diğer varyantlarıyla karşılaştırarak aralarında bulunan benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktır.
Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlen... more Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlendirilmeyen Batı dillerine ait sözlüklerin kısaca tanıtılması amacıyla ele alınmıştır. Osmanlı döneminde, Batıyı ve Batı dillerini anlamak üzere kullanılan yabancı dil sözlükleri, o dönemin bilim ve kültür
hayatında önemli yer tutmaktadır. Bugünkü sözlük çalışmalarına ışık tutarak
belirli bir yöntem ortaya çıkaran bu değerli eserlerin incelenmesi, özellikle Türk
bilim dili çalışmalarına veri sağlayacak niteliktedir. Arşivlerden ve diğer
çalışmalardan derlenen bilgiler ışığında ortaya konulan bu çalışma, söz konusu
bilgi dağınıklığının giderilmesi yönünde yapılan incelemelere bir katkı koymayı
hedeflemiştir.
Çalışmada, Osmanlı Türk idaresinden sonra İngilizlerin yönetimine geçen Kıbrıs’taki çatışmalara z... more Çalışmada, Osmanlı Türk idaresinden sonra İngilizlerin yönetimine geçen Kıbrıs’taki çatışmalara zemin hazırlayan olaylar, Lefke bölgesi üzerinden yerel unsurlarla desteklenerek anlatılmaya çalışılmıştır. İncelemeye konu olan roman, önceleri İngiliz yönetimine sonraları ise Kıbrıslı Türklere yönelen şiddet
eylemleri planlayan Rumların faaliyetlerini ve buna bağlı olarak gelişen Türk örgütlenmelerini ele almakta ve gerçek belgelerden yapılan alıntılar sayesinde söz konusu olayların içeriğini aydınlığa kavuşturmaktadır. Eserde gerçek alıntılarla desteklenen Türk ve Rum örgütlenme faaliyetleri, Lefke ve
bölgesindeki yaşamın değişmesine neden olmuştur. Kurgu ve gerçek bağlamıyla yansıtılan olayların örgütlenme çalışmaları açısından değerlendirildiği bu çalışma, Kıbrıs’taki çatışma ve bölünmenin temel sebeplerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti il, ilçe, kasaba, mahalle, köy ve mevki isimleri, üzerinde önemle ç... more Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti il, ilçe, kasaba, mahalle, köy ve mevki isimleri, üzerinde önemle çalışılması gerekli atanlardır. Çünkü Kıbrıs yer adları, birçok medeniyetin yaşamına yönelik ipuçları vermektedir. Osmanlı Türk idaresi de, fiilen 307 yıl idaresi altında bulundurduğu bu yerlerde önemli
etkiler bırakmıştır. Türk dili ve kültürüne ait birçok unsur, Osmanlı Türk idaresi vasıtasıyla ülkede yayılmış ve bugünlere uzanmıştır. Osmanlı Türk idaresi döneminden başlayarak adaya göç eden Türkler, yeni kurdukları yerleşim birimlerine Türkçe adlar vermişlerdir. Bu Türkçe yer adları, yeni bir
kültür dairesi içerisinde yaşamaya çalışan halkın nazarında önemli bir yer tutar. Kuzey Kıbrıs ' taki il, ilçe ve köy adları, bir diğer çalışmamızda incelenerek kitaplaştırılmıştır. Ancak bu adlar dışında kalan ve tarihi nitelik kazanmış olan bölge ve mevki adları, üzerinde çokça çalışılmayan konular arasındadır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı döneminden bu yana Türkçe yapısını koruyan yer adlarını belli başlıklar altında tasnif etmek ve konunun önemine dikkati çekmektir.
KIBRIS TÜRK HALKI VE ONUN GEÇİRDİĞİ TARİHSEL EVRELER.
Namık Kemal'in 38 ay boyunca süren Kıbrıs macerası anlatılmaktadır.
Books by Osman Erciyas
Eldeki çalışma, 1451 yılında Edirne’de istinsah edildiği düşünülen ve şu anda Macaristan’ın Budap... more Eldeki çalışma, 1451 yılında Edirne’de istinsah edildiği düşünülen ve şu anda Macaristan’ın Budapeşte şehrindeki Macar Bilimleri Akademisinde yer alan Ferec baʻde’ş-şidde (FBŞ) adlı metnin zengin söz varlığını ortaya çıkarmak amacıyla kaleme alınmıştır. Eski Anadolu Türkçesi döneminden Osmanlı Türkçesine geçiş evresinde (XV. yy.) yazılan ve Arap-Fars Edebiyatlarından Türkçeye tercüme edilmiş hikayelere dayanan FBŞ’ler, birçok nüshası bulunan ve önemli dil malzemesi içeren değerli tarihî metinlerdir. ‘Sıkıntıdan sonra feraha kavuşma; darlıktan rahatlığa’ anlamına gelen FBŞ tercümelerinin Türkiye ve yurtdışında birçok nüshası bulunmaktadır. Bu çalışmada ele alınan Budapeşte nüshası, FBŞ metinlerinin en eski tarihli olmasının yanı sıra, Türkçe nüshalar içinde en erken dikkati çeken ve üzerinde en çok araştırma yapılanıdır. Bu nüshanın belirli söz varlığı unsurlarına dönük makale, tez vb. çalışmalar yapılmış olsa da, XV. yy. Eski Anadolu Türkçesine ait böylesine değerli bir eserin kapsamlı şekilde söz varlığını ortaya koyan bir çalışma bugüne kadar yapılmamıştır. Söz konusu eksiklik, birçok araştırmacı tarafından da farklı yerlerde dile getirilmiştir. Üzerine çalışılan FBŞ Budapeşte nüshasının çeviri yazısı Gyorgi Hazai ile Tietze tarafından yapılmış ve 2006 yılında Berlin’de yayımlanmıştır. İncelemelerde bu çeviri yazı esas alınmıştır.
Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinden Ferec Baʻde’ş-şidde’nin Söz Varlığı (XV. yy. Budapeşte Nüshası) adını taşıyan bu kitabın hazırlanma gayesi, o dönem Türkçesine ait yerli ve öz anlatım değerlerini yansıtmakla birlikte, Türkçenin tarihî söz varlığı gelişiminin değerlendirilmesi yoluyla bu konuda başvurulması gereken bir kaynak eser ortaya çıkarmaktır. Nitekim geniş tutulan kaynak incelemeleri ve özgün başlıklar altında toplanan açıklamalar neticesinde bu eserin, söz varlığı üzerine çalışacak araştırmacılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Eserde yer adları dışında ayrıca bir dizin bölümü oluşturulmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Çünkü metinden seçilen yapılar, ilgili başlıklar altında alfabetik sıraya göre verilmiştir. Çalışmada özgün Türkçe yapılara; kelimelere, atasözleri ve deyimlere, ikilemelere, kalıp sözlere odaklanılmış ve bunların genel Türkçe söz varlığı açısından önemine işaret edilmiştir. Çalışmanın önemi, tüm dillerin zenginlik ölçütü sayılan ve gün geçtikçe üzerinde daha fazla çalışma gereği duyulan söz varlığı alanından ileri gelmektedir.
2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı ... more 2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yeni Türk Dili Bilim Dalına Doktora tezi olarak sunulan bu çalışma, Hazâ Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs adlı eser üzerine bir dil incelemesidir. Orijinali XV. yüzyılda kaleme alınmış olan bu eserin tespit edebildiğimiz tek nüshası üzerine bu çalışma hazırlanmıştır. Öncelikle bu eserde yer alan söz varlığından yola çıkılarak, Türkçenin tarihî söz varlığındaki gelişmeler üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu yüzyıldaki ses ve imlaya ait dil bilgisi özelliklerindeki değişimler, eserden hareketle incelenmiştir.
Ana problem, Türk dilinin tarihî gelişim aşamalarını tespit etmek olduğundan, XVIII. yüzyılda Anadolu’da gelişen yazı dilinin durumu Hazâ Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs adlı eserdeki dil özelliklerinden hareketle ortaya konulmuştur. Eser zengin söz varlığına ve eklere sahiptir. Ayrıca metnin içerdiği söz varlığı işlenerek Türkçenin tarihî söz varlığına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Astrolojiyle ilgili bu eserin çeviriyazılı metni hazırlanarak, bilim dünyasının istifadesine sunulmuştur.
Türk bilim tarihi ve kronoloji açısından ayrı bir öneme sahip olan bu eserde yer alan astroloji ile ilgili terimler ve açıklamalar, Türk bilim dili için büyük öneme sahiptir. Bu kitabın, dönemin bilim dili olan Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca yazılmış kitaplardan yararlanılarak yazılması, Türk kronolojisi tarihi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca eser, bu dönemde Türk bilim adamlarının yararlandığı bilim dillerini göstermesi bakımından da ayrı bir değere sahiptir.
Bu eser XV. yüzyılda, hikmet ve nücûm kitaplarından istifade edilerek yazılmıştır. Ancak eser, XVIII. yüzyılda Hüseyn İbni Selîm tarafından istinsah edildiği için, eserin dili daha çok XVIII. yy. Türkçesi özelliklerini yansıtmaktadır. Söz konusu yüzyılın dil özellikleri bir dönemin dilini temsil ettiğinden, tarihî boyut bakımından önem kazanmıştır. Örneklemeler tamamen ele aldığımız metin üzerinden hareket edilerek ortaya konulmuştur. Dil tarihi açısından önemli olan bu eser gün ışığına çıkarılıp değerlendirilmiştir.
Giriş bölümünde müstensih ve eser hakkında genel bilgiler verildikten sonra, Osmanlılarda Bilim ile Türk Bilim Dilinin Gelişme Evrelerine, metinden seçilen örnekler vasıtasıyla değinilmiştir.
İnceleme bölümünde; eserin ses, yapı ve söz varlığı özellikleri örneklerle ele alınıp işlenmiştir. Metinden seçilen bölümler, eski harfli ve harekeli olarak yazılarak incelenmiştir. Eserin bir astroloji metni olması nedeniyle, söz varlığındaki önemli noktalar geniş bir şekilde incelenmiştir. Söz varlığı açısından önem teşkil eden kavramlar, ‘Araç-Gereç İsimleri, Hastalık İsimleri, İnanç ve İnanışla İlgili Sözler, Eş Anlamlı Kelimeler, Deyimler, Kavimlerin Yılbaşı Adlandırma Yöntemleri, Botanikle İlgili Terimler, Hayvan İsimleri’ başlıkları altında incelenmiştir.
Üçüncü bölümde metnin çeviriyazısı ortaya konulmuştur. Dizin bölümü ise, Genel Dizin ve Özel Adlar Dizini olarak ayrılmıştır. Özel Adlar Dizini içerisinde, ‘Astroloji ve Kronoloji Terimleri ile Kişi ve Yer Adları Dizinleri’ ayrı olarak düzenlenmiştir.
Türk dilinin Kıbrıs Adası üzerindeki izleri, 1571 fethinden itibaren açıkça görülmektedir. Bilind... more Türk dilinin Kıbrıs Adası üzerindeki izleri, 1571 fethinden itibaren açıkça görülmektedir. Bilindiği üzere Osmanlılar, fethettikleri ülkelerin öz kültür ve dokusunu sarsmamış, aksine korumuştur. Bunun yanında, kendi önerdiği yaşam şekline uyan gayrimüslimleri teşvik eden durumları gündeme getirmiştir. Kıbrıs, Osmanlılar tarafından fethedildiği sıralarda gelişmiş bir ülke izlenimi vermemekteydi. Nitekim Türk fethinden sonra ortaya konulan eserler, eski idareler ile Osmanlı Türk idaresi arasındaki farkları açıkça ortaya koymaktadır. Osmanlı Türk idaresi sonrasında Ada’da görülen Türkçe yer adları da, Türk dili ve onun geleneğini yansıtan önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kıbrıs Türk Yer Adları sınıflandırmasını, ‘Tarih İçerisinde Değişmeyen Yer Adları, Ses Değişimine Uğrayan Yer Adları, Çeviri Yoluyla Değiştirilen Yer Adları, Coğrafi Özelliklere Dayanan Yer Adları, Yerleşenlerin Özelliklerine Dayanan Yer Adları, Kişi Adlarına Dayanan Yer Adları, Yerleşim Biriminin Yapılaşma Durumuna ve Çevredeki Belirgin Yapılanışa Göre Verilen Yer Adları, Milli Mücadeleye Dayanan Yer Adları, Türkiye’den Örnekseme Yoluyla Verilen Yer Adları ve Efsane ya da Halk Hikâyesine Dayanan Yer Adları’ şeklinde yapabiliriz.
Bu kitap, Ada’nın Türk idaresine girmesiyle birlikte görülen tarihî yer adları ile bugün kullanılmakta olan çağdaş Türkçe yer adlarını köken bilgisi, veriliş nedeni ve yapısı yönüyle ele alarak sözlük halinde ortaya koymayı hedeflemiştir.
Dünya dili olan Türkçenin, Osmanlı Türk idaresinin yerleştiği ülkelerde ne şekilde yayıldığı ve hangi kullanımlarda kalıcılaştığı konusu araştırmaya değer önemli bir konudur. Bu bağlamdaki amacımız ise, 1571 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu vasıtasıyla Kıbrıs Adası’na yayılan Türkçenin, Kıbrıs Türk Yer Adlarındaki izlerini göstermektir. Bunu yaparken, Türkçe yer adları ile eski ve yabancı yer adlarının etkileşimine de vurgu yapılmıştır. Örneğin; Osmanlı döneminde Kıbrıslı Türkler tarafından ‘Gemikonağı’ adıyla anılan yerleşim birimine Rumlar, zamanla kendi dillerinde yine aynı anlamı karşılayacak şekilde ‘Karavostasi’ adını vermişlerdir (Yunanca Καράβι (karavi) “gemi” ve στάση (stasi) “durak,(-ğı)”. Böylece, Osmanlı Türk idaresi altında yaşayan gayrimüslimlerin; yani bugünkü Rumların, Türk dili ekseninde gelişen kültür ortamından ne şekilde etkilendikleri açıkça görülmektedir.
Araştırmayı ve okumayı seven tüm yurttaşlarımıza faydalı olacak bu eserin, her bilimsel çalışmada olduğu gibi gözden kaçan eksik yönleri olabilir. Bu nedenle olumlu yönde yapılacak tüm katkılar bizleri memnun edecektir.
Conference Presentations by Osman Erciyas
Rauf Raif Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük I. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Sempozyumu, 2019
Türkçenin yabancı dil olarak öğretilme talebinin artmasıyla genişleyen öğretilme alanları içerisi... more Türkçenin yabancı dil olarak öğretilme talebinin artmasıyla genişleyen öğretilme alanları içerisinde Standart Türkiye Türkçesinin eğitim öğretim dili olarak kullanıldığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) de yer almaktadır. Ekonomik temasların yanında eğitim öğretim faaliyetleri ile son yıllarda daha da hareketlenen adada yabancı nüfusu artışı Türkçe öğrenmeye olan talebi de artırmıştır. KKTC’de yabancılara Türkçe öğretiminin gelişimi, Türkiye’ye göre daha kısa bir geçmişe sahip olsa da ülkeye gelen ana dili Türkçe olmayan öğrenci sayısının oldukça fazla olması sebebiyle Türkçe öğrenimine talep de artmaktadır. Üniversitelerde gerek hazırlık programlarıyla gerekse farklı dillerde eğitim öğretim yapılan bölümlere kayıtlı olan öğrenciler için zorunlu Türkçe dersi verilmesi dolayısıyla Türkçe öğrenen hedef kitlenin oldukça kalabalık olması söz konusudur. Adada, üniversiteler dışında özel kurumlarda iş amaçlı KKTC’ye gelen ailelere ve bu ailelerin çocuklarına yönelik kurslar da bulunmaktadır. Yunus Emre Enstitüsünün, Lefkoşa’da şubesinin açılmasıyla çalışmalar daha da hız kazanmıştır. Ayrıca KKTC’de Türkçe öğrenen yabancı uyruklu ilköğretim öğrencilerine ve özel amaçlı olarak yetişkinlere Türkçe kursları veren küçük çaplı eğitim merkezleri de bulunmaktadır. Son birkaç yılda KKTC’de Türkçe öğretimi çalışmaları içerisinde yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin ayrı bir disiplin olarak ele alındığı akademik çalışmalar da yapılmaya başlanmıştır. Üniversiteler bünyesinde yapılan çalıştaylarla ele alınan KKTC’de yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, aynı zamanda sahanın ada genelindeki durumunu çeşitli açılardan ortaya koyan lisansüstü tez çalışmalarına da konu olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, KKTC’de Türkçenin yabancı dil olarak öğretildiği kurum ve kuruluşlar tanıtılarak KKTC’de Türkçenin yabancı dil olarak talep edilme durumunu ve mevcut şartlar altında yapılan çalışmaları genel olarak ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaçla araştırmacılar tarafından bizzat ziyaret edilerek kurum ve kuruluş yöneticileriyle gerçekleştirilen görüşmeler ve gözlemler neticesinde, söz konusu kurum ve kuruluşların tarihçesi, öğretim üyeleri / öğretmenler, öğrenciler, eğitim öğretim faaliyetleri ile fiziki şartlar ve ders öğretim malzemeleri ayrıntılı olarak dikkatlere sunulmuştur. Böylece, yabancılara Türkçe öğretimi alanının KKTC’de başlangıcından itibaren geçirdiği evreler genel hatlarıyla dikkatlere sunularak gelişim sürecine katkıda bulunmak istenmiştir.
Türkoloji sahası için önemli malzeme sayılan ve her biri dünyanın değişik bölgelerinde yaşamaya d... more Türkoloji sahası için önemli malzeme sayılan ve her biri dünyanın değişik bölgelerinde yaşamaya devam eden dil ve kültür unsurlarının saptanması, güncel Türkçe ve karşılaştırmalı Türk dili çalışmaları için ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Bu düşünce ile kaleme alınan Söz Varlığı Örnekleriyle Kıbrıs Türk Ağzı isimli bu çalışma da, Kıbrıs Türk ağzına ait olmasına rağmen çok az kişi tarafından kullanılan yapıları tespit edip Türkoloji literatürüne kazandırmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda ele alınacak yapılar; ses, şekil ve söz varlığı açılarından irdelenmiştir.
Tarihî alet isimlerini içeren bu çalışma, eski dönemlerden bu yana Kıbrıslı Türkler tarafından ku... more Tarihî alet isimlerini içeren bu çalışma, eski dönemlerden bu yana Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılan ve birçoğu bugün unutulmaya yüz tutmuş araç-gereç isimlerini tespit ederek dil etkileşimleri açısından ortaya koymayı hedeflemiştir. Yaklaşık 450 yıldan bu yana Kıbrıs’taki Türk varlığını devam ettiren Kıbrıslı Türkler, birçok kültür ile etkileşim halinde olmalarına karşın kendi dil ve kültürlerini kaybetmeyip bugünlere taşımışlardır. Günümüze ulaşan bu zengin Türk kültürü, belli dönemlerde Kıbrıslı Rumları da etkilemiş ve birçok Türkçe kelimenin Rumcaya girmesini sağlamıştır. Aynı şekilde Kıbrıslı Türkler de, birtakım yer adları ve alet isimleri konusunda Rumcadan kelime ödünçlenmiş ve Türkçenin yapısına uydurarak kullanmışlardır. Karşılıklı devam eden bu etkileşim, Türk-Rum çatışmalarının başladığı 1950’li yıllara kadar sürmüştür. O yıllardan geriye kalan izler, birtakım söz varlığı alanlarında okunabilmekte ve dil etkileşimleri açısından değerlendirilebilmektedir. Söz konusu alanlar içerisinde yer alan alet isimleri konusu da, bu çalışmaya konu edilmiş ve arkaik yapıda ele alınabilecek isimlerin kaydı tutulmuştur. Bu inceleme vasıtasıyla ulaşılması hedeflenen nokta, Türk dünyası üzerinde yapılan veya yapılacak olan bu tip ad bilimi veya dil etkileşimleri konularına Kıbrıs Türk kültürü açısından veri sağlanmasını temin etmektir. Kayıtlara girmeyip halk tarafından kullanılan eski alet isimlerinin tespit edilmesi için sürdürülen saha çalışmaları da hız kesmeden devam etmektedir.
Çalışmada, 1978 yılında Türk Dil Kurumunca yayımlanan Özleştirme Kılavuzu ele alınarak Türkiye’de... more Çalışmada, 1978 yılında Türk Dil Kurumunca yayımlanan Özleştirme Kılavuzu ele alınarak Türkiye’deki özleştirme çalışmaları sırasında sürekli tartışma konusu olan ‘özleştirilen kelimelerin kökenleri’ sorununa yönelik veri sağlanması hedeflenmiştir. Bu amaçla, Kılavuz’daki tüm kelimelerin köken incelemesi yapılmış ve çıkan sonuç, sayısal verilere dayalı tablolar halinde ortaya konulmuştur. Ayrıca, özleştirmeyle ilgili değişik görüş ve çalışmaların incelenmesi sonucunda dikkat çekici bulgulara ulaşılmış ve bazı değerlendirmelere gidilmiştir.
15. yüzyıla ait önemli bir astroloji eseri olan Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs, bu çalısmada; Tü... more 15. yüzyıla ait önemli bir astroloji eseri olan Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs, bu çalısmada; Türk bilim dilini yansıtan yönleriyle ele alınmıs ve içerdigi astroloji-kronoloji terimleriyle birlikte degerlendirilmistir. 13-18. yüzyıllar arasında degiserek gelisen Türk bilim dili, çesitli metinlerden seçilen örnekler vasıtasıyla gösterilmeye çalısılmıstır. Terimlerle ilgili yapılan açıklamalar yanında, mevsim adlandırmalarına deginilmis ve eski kavimlerin yılbası belirleme yöntemlerine de vurgu
yapılmıstır. Anlasılır diliyle dönemindeki insanlara faydalı olmayı amaçlayan eser, her biri ayrı inceleme alanı olusturabilecek yönleriyle ortaya konarak bilim dünyasının istifadesine sunulmustur.
Kıbrıslı Türk araştırmacı yazar Kutlu Adalı tarafından Kıbrıs Türk köylüsünü anlatmak ve tanıtma... more Kıbrıslı Türk araştırmacı yazar Kutlu Adalı tarafından Kıbrıs Türk köylüsünü anlatmak
ve tanıtmak amacıyla kaleme alınan Dağarcık adlı eser aracılığıyla, Kıbrıs ağzındaki öz Türkçe
kelimelerin genel Türkçe söz varlığı açısından karşılaştırılmasına dayanan bu çalışma, ele
alınan tüm öz Türkçe kelimelerin Türkçe Sözlük, Tarama Sözlüğü, Türkiye Türkçesi Ağızlar
Sözlüğü ve Özleştirme Kılavuzu yardımıyla açıklanması ve değerlendirilmesi yoluyla ortaya
konulmuştur. Amaç, incelenen eserde geçmesine karşın Türkçe Sözlük’te dahi yer almayan
farklı öz Türkçe yapıları gündeme getirmek ve tartışılmalarını sağlamaktır.
Dinî içerikli metinler, Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatının önemli ürünleri arasındadır. Bu met... more Dinî içerikli metinler, Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatının önemli ürünleri arasındadır. Bu metinlerin değeri, onların dönemle ilgili manevi duyuş tarzını hissettirmesi kadar, yazıldığı kültür ortamıyla harmanlanan dil ürünlerini taşımasından da ileri gelmektedir. Halkın ortak dünya görüşüne tercüman olmuş bu tür zenginlikler, bilimsel çalışmalar aracılığıyla ele alınıp değerlendirilmedikçe unutulmakta ve en önemli görevlerinden birisi olan yeni kuşaklara sesini duyurabilme işlevinden uzaklaşmaktadırlar. Filolojik yaklaşımların gerektirdiği şekilde izlenecek yöntemler, metinlere gerçek değerlerini iade etme noktasında evrensel özelliklere sahiptirler. Anadolu sahası Türk Halk Edebiyatı içerisinde yer alan önemli eserlerin birçoğu, fazlaca ilgi görmelerinden ötürü değişik yazarlarca kaleme alınmış ve eser nüshaları bağlamında bir zenginlik ortaya çıkmıştır. Söz konusu nüsha zenginliği ise, karşılaştırmalı metin çalışmalarını zorunlu hale getirmiştir. Bu çalışmaya konu edilen metin de söz konusu amaç doğrultusunda incelemeye alınmış ve farklı nüshaların karşılaştırılması yoluyla değerlendirilmiştir. Dinî-tasavvufî Türk Edebiyatının Anadolu’daki ilk örneklerinden sayılan ve Kirdeci Ali’ye ait olduğu düşünülen ‘Güvercin Destanı’, farklı araştırmacılar tarafından varyantlarıyla ortaya çıkarılmış ve yayımlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, Atıf Efendi Kütüphanesi, Mehmet Zeki Pakalın Koleksiyonu 45/3 numaralı, Destanlar ve Gazeller isimli yazma eserin 1a, 1b ve 2a numaralı sayfalarında bulunan “Güvercin Destanı”nın (Gügercin Dasitanı) bilinmeyen bir varyantını açığa çıkarmak, yayımlamak, değerlendirmek ve diğer varyantlarıyla karşılaştırarak aralarında bulunan benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktır.
Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlen... more Bu çalışma, Tanzimat ile Cumhuriyet dönemleri arasında yazılmış olup birçoğu toplu halde değerlendirilmeyen Batı dillerine ait sözlüklerin kısaca tanıtılması amacıyla ele alınmıştır. Osmanlı döneminde, Batıyı ve Batı dillerini anlamak üzere kullanılan yabancı dil sözlükleri, o dönemin bilim ve kültür
hayatında önemli yer tutmaktadır. Bugünkü sözlük çalışmalarına ışık tutarak
belirli bir yöntem ortaya çıkaran bu değerli eserlerin incelenmesi, özellikle Türk
bilim dili çalışmalarına veri sağlayacak niteliktedir. Arşivlerden ve diğer
çalışmalardan derlenen bilgiler ışığında ortaya konulan bu çalışma, söz konusu
bilgi dağınıklığının giderilmesi yönünde yapılan incelemelere bir katkı koymayı
hedeflemiştir.
Çalışmada, Osmanlı Türk idaresinden sonra İngilizlerin yönetimine geçen Kıbrıs’taki çatışmalara z... more Çalışmada, Osmanlı Türk idaresinden sonra İngilizlerin yönetimine geçen Kıbrıs’taki çatışmalara zemin hazırlayan olaylar, Lefke bölgesi üzerinden yerel unsurlarla desteklenerek anlatılmaya çalışılmıştır. İncelemeye konu olan roman, önceleri İngiliz yönetimine sonraları ise Kıbrıslı Türklere yönelen şiddet
eylemleri planlayan Rumların faaliyetlerini ve buna bağlı olarak gelişen Türk örgütlenmelerini ele almakta ve gerçek belgelerden yapılan alıntılar sayesinde söz konusu olayların içeriğini aydınlığa kavuşturmaktadır. Eserde gerçek alıntılarla desteklenen Türk ve Rum örgütlenme faaliyetleri, Lefke ve
bölgesindeki yaşamın değişmesine neden olmuştur. Kurgu ve gerçek bağlamıyla yansıtılan olayların örgütlenme çalışmaları açısından değerlendirildiği bu çalışma, Kıbrıs’taki çatışma ve bölünmenin temel sebeplerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti il, ilçe, kasaba, mahalle, köy ve mevki isimleri, üzerinde önemle ç... more Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti il, ilçe, kasaba, mahalle, köy ve mevki isimleri, üzerinde önemle çalışılması gerekli atanlardır. Çünkü Kıbrıs yer adları, birçok medeniyetin yaşamına yönelik ipuçları vermektedir. Osmanlı Türk idaresi de, fiilen 307 yıl idaresi altında bulundurduğu bu yerlerde önemli
etkiler bırakmıştır. Türk dili ve kültürüne ait birçok unsur, Osmanlı Türk idaresi vasıtasıyla ülkede yayılmış ve bugünlere uzanmıştır. Osmanlı Türk idaresi döneminden başlayarak adaya göç eden Türkler, yeni kurdukları yerleşim birimlerine Türkçe adlar vermişlerdir. Bu Türkçe yer adları, yeni bir
kültür dairesi içerisinde yaşamaya çalışan halkın nazarında önemli bir yer tutar. Kuzey Kıbrıs ' taki il, ilçe ve köy adları, bir diğer çalışmamızda incelenerek kitaplaştırılmıştır. Ancak bu adlar dışında kalan ve tarihi nitelik kazanmış olan bölge ve mevki adları, üzerinde çokça çalışılmayan konular arasındadır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı döneminden bu yana Türkçe yapısını koruyan yer adlarını belli başlıklar altında tasnif etmek ve konunun önemine dikkati çekmektir.
KIBRIS TÜRK HALKI VE ONUN GEÇİRDİĞİ TARİHSEL EVRELER.
Namık Kemal'in 38 ay boyunca süren Kıbrıs macerası anlatılmaktadır.
Eldeki çalışma, 1451 yılında Edirne’de istinsah edildiği düşünülen ve şu anda Macaristan’ın Budap... more Eldeki çalışma, 1451 yılında Edirne’de istinsah edildiği düşünülen ve şu anda Macaristan’ın Budapeşte şehrindeki Macar Bilimleri Akademisinde yer alan Ferec baʻde’ş-şidde (FBŞ) adlı metnin zengin söz varlığını ortaya çıkarmak amacıyla kaleme alınmıştır. Eski Anadolu Türkçesi döneminden Osmanlı Türkçesine geçiş evresinde (XV. yy.) yazılan ve Arap-Fars Edebiyatlarından Türkçeye tercüme edilmiş hikayelere dayanan FBŞ’ler, birçok nüshası bulunan ve önemli dil malzemesi içeren değerli tarihî metinlerdir. ‘Sıkıntıdan sonra feraha kavuşma; darlıktan rahatlığa’ anlamına gelen FBŞ tercümelerinin Türkiye ve yurtdışında birçok nüshası bulunmaktadır. Bu çalışmada ele alınan Budapeşte nüshası, FBŞ metinlerinin en eski tarihli olmasının yanı sıra, Türkçe nüshalar içinde en erken dikkati çeken ve üzerinde en çok araştırma yapılanıdır. Bu nüshanın belirli söz varlığı unsurlarına dönük makale, tez vb. çalışmalar yapılmış olsa da, XV. yy. Eski Anadolu Türkçesine ait böylesine değerli bir eserin kapsamlı şekilde söz varlığını ortaya koyan bir çalışma bugüne kadar yapılmamıştır. Söz konusu eksiklik, birçok araştırmacı tarafından da farklı yerlerde dile getirilmiştir. Üzerine çalışılan FBŞ Budapeşte nüshasının çeviri yazısı Gyorgi Hazai ile Tietze tarafından yapılmış ve 2006 yılında Berlin’de yayımlanmıştır. İncelemelerde bu çeviri yazı esas alınmıştır.
Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinden Ferec Baʻde’ş-şidde’nin Söz Varlığı (XV. yy. Budapeşte Nüshası) adını taşıyan bu kitabın hazırlanma gayesi, o dönem Türkçesine ait yerli ve öz anlatım değerlerini yansıtmakla birlikte, Türkçenin tarihî söz varlığı gelişiminin değerlendirilmesi yoluyla bu konuda başvurulması gereken bir kaynak eser ortaya çıkarmaktır. Nitekim geniş tutulan kaynak incelemeleri ve özgün başlıklar altında toplanan açıklamalar neticesinde bu eserin, söz varlığı üzerine çalışacak araştırmacılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Eserde yer adları dışında ayrıca bir dizin bölümü oluşturulmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Çünkü metinden seçilen yapılar, ilgili başlıklar altında alfabetik sıraya göre verilmiştir. Çalışmada özgün Türkçe yapılara; kelimelere, atasözleri ve deyimlere, ikilemelere, kalıp sözlere odaklanılmış ve bunların genel Türkçe söz varlığı açısından önemine işaret edilmiştir. Çalışmanın önemi, tüm dillerin zenginlik ölçütü sayılan ve gün geçtikçe üzerinde daha fazla çalışma gereği duyulan söz varlığı alanından ileri gelmektedir.
2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı ... more 2009 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yeni Türk Dili Bilim Dalına Doktora tezi olarak sunulan bu çalışma, Hazâ Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs adlı eser üzerine bir dil incelemesidir. Orijinali XV. yüzyılda kaleme alınmış olan bu eserin tespit edebildiğimiz tek nüshası üzerine bu çalışma hazırlanmıştır. Öncelikle bu eserde yer alan söz varlığından yola çıkılarak, Türkçenin tarihî söz varlığındaki gelişmeler üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu yüzyıldaki ses ve imlaya ait dil bilgisi özelliklerindeki değişimler, eserden hareketle incelenmiştir.
Ana problem, Türk dilinin tarihî gelişim aşamalarını tespit etmek olduğundan, XVIII. yüzyılda Anadolu’da gelişen yazı dilinin durumu Hazâ Kitâbu Esrâri’n-Nücûm ve Havvâs adlı eserdeki dil özelliklerinden hareketle ortaya konulmuştur. Eser zengin söz varlığına ve eklere sahiptir. Ayrıca metnin içerdiği söz varlığı işlenerek Türkçenin tarihî söz varlığına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Astrolojiyle ilgili bu eserin çeviriyazılı metni hazırlanarak, bilim dünyasının istifadesine sunulmuştur.
Türk bilim tarihi ve kronoloji açısından ayrı bir öneme sahip olan bu eserde yer alan astroloji ile ilgili terimler ve açıklamalar, Türk bilim dili için büyük öneme sahiptir. Bu kitabın, dönemin bilim dili olan Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca yazılmış kitaplardan yararlanılarak yazılması, Türk kronolojisi tarihi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca eser, bu dönemde Türk bilim adamlarının yararlandığı bilim dillerini göstermesi bakımından da ayrı bir değere sahiptir.
Bu eser XV. yüzyılda, hikmet ve nücûm kitaplarından istifade edilerek yazılmıştır. Ancak eser, XVIII. yüzyılda Hüseyn İbni Selîm tarafından istinsah edildiği için, eserin dili daha çok XVIII. yy. Türkçesi özelliklerini yansıtmaktadır. Söz konusu yüzyılın dil özellikleri bir dönemin dilini temsil ettiğinden, tarihî boyut bakımından önem kazanmıştır. Örneklemeler tamamen ele aldığımız metin üzerinden hareket edilerek ortaya konulmuştur. Dil tarihi açısından önemli olan bu eser gün ışığına çıkarılıp değerlendirilmiştir.
Giriş bölümünde müstensih ve eser hakkında genel bilgiler verildikten sonra, Osmanlılarda Bilim ile Türk Bilim Dilinin Gelişme Evrelerine, metinden seçilen örnekler vasıtasıyla değinilmiştir.
İnceleme bölümünde; eserin ses, yapı ve söz varlığı özellikleri örneklerle ele alınıp işlenmiştir. Metinden seçilen bölümler, eski harfli ve harekeli olarak yazılarak incelenmiştir. Eserin bir astroloji metni olması nedeniyle, söz varlığındaki önemli noktalar geniş bir şekilde incelenmiştir. Söz varlığı açısından önem teşkil eden kavramlar, ‘Araç-Gereç İsimleri, Hastalık İsimleri, İnanç ve İnanışla İlgili Sözler, Eş Anlamlı Kelimeler, Deyimler, Kavimlerin Yılbaşı Adlandırma Yöntemleri, Botanikle İlgili Terimler, Hayvan İsimleri’ başlıkları altında incelenmiştir.
Üçüncü bölümde metnin çeviriyazısı ortaya konulmuştur. Dizin bölümü ise, Genel Dizin ve Özel Adlar Dizini olarak ayrılmıştır. Özel Adlar Dizini içerisinde, ‘Astroloji ve Kronoloji Terimleri ile Kişi ve Yer Adları Dizinleri’ ayrı olarak düzenlenmiştir.
Türk dilinin Kıbrıs Adası üzerindeki izleri, 1571 fethinden itibaren açıkça görülmektedir. Bilind... more Türk dilinin Kıbrıs Adası üzerindeki izleri, 1571 fethinden itibaren açıkça görülmektedir. Bilindiği üzere Osmanlılar, fethettikleri ülkelerin öz kültür ve dokusunu sarsmamış, aksine korumuştur. Bunun yanında, kendi önerdiği yaşam şekline uyan gayrimüslimleri teşvik eden durumları gündeme getirmiştir. Kıbrıs, Osmanlılar tarafından fethedildiği sıralarda gelişmiş bir ülke izlenimi vermemekteydi. Nitekim Türk fethinden sonra ortaya konulan eserler, eski idareler ile Osmanlı Türk idaresi arasındaki farkları açıkça ortaya koymaktadır. Osmanlı Türk idaresi sonrasında Ada’da görülen Türkçe yer adları da, Türk dili ve onun geleneğini yansıtan önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kıbrıs Türk Yer Adları sınıflandırmasını, ‘Tarih İçerisinde Değişmeyen Yer Adları, Ses Değişimine Uğrayan Yer Adları, Çeviri Yoluyla Değiştirilen Yer Adları, Coğrafi Özelliklere Dayanan Yer Adları, Yerleşenlerin Özelliklerine Dayanan Yer Adları, Kişi Adlarına Dayanan Yer Adları, Yerleşim Biriminin Yapılaşma Durumuna ve Çevredeki Belirgin Yapılanışa Göre Verilen Yer Adları, Milli Mücadeleye Dayanan Yer Adları, Türkiye’den Örnekseme Yoluyla Verilen Yer Adları ve Efsane ya da Halk Hikâyesine Dayanan Yer Adları’ şeklinde yapabiliriz.
Bu kitap, Ada’nın Türk idaresine girmesiyle birlikte görülen tarihî yer adları ile bugün kullanılmakta olan çağdaş Türkçe yer adlarını köken bilgisi, veriliş nedeni ve yapısı yönüyle ele alarak sözlük halinde ortaya koymayı hedeflemiştir.
Dünya dili olan Türkçenin, Osmanlı Türk idaresinin yerleştiği ülkelerde ne şekilde yayıldığı ve hangi kullanımlarda kalıcılaştığı konusu araştırmaya değer önemli bir konudur. Bu bağlamdaki amacımız ise, 1571 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu vasıtasıyla Kıbrıs Adası’na yayılan Türkçenin, Kıbrıs Türk Yer Adlarındaki izlerini göstermektir. Bunu yaparken, Türkçe yer adları ile eski ve yabancı yer adlarının etkileşimine de vurgu yapılmıştır. Örneğin; Osmanlı döneminde Kıbrıslı Türkler tarafından ‘Gemikonağı’ adıyla anılan yerleşim birimine Rumlar, zamanla kendi dillerinde yine aynı anlamı karşılayacak şekilde ‘Karavostasi’ adını vermişlerdir (Yunanca Καράβι (karavi) “gemi” ve στάση (stasi) “durak,(-ğı)”. Böylece, Osmanlı Türk idaresi altında yaşayan gayrimüslimlerin; yani bugünkü Rumların, Türk dili ekseninde gelişen kültür ortamından ne şekilde etkilendikleri açıkça görülmektedir.
Araştırmayı ve okumayı seven tüm yurttaşlarımıza faydalı olacak bu eserin, her bilimsel çalışmada olduğu gibi gözden kaçan eksik yönleri olabilir. Bu nedenle olumlu yönde yapılacak tüm katkılar bizleri memnun edecektir.
Rauf Raif Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük I. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Sempozyumu, 2019
Türkçenin yabancı dil olarak öğretilme talebinin artmasıyla genişleyen öğretilme alanları içerisi... more Türkçenin yabancı dil olarak öğretilme talebinin artmasıyla genişleyen öğretilme alanları içerisinde Standart Türkiye Türkçesinin eğitim öğretim dili olarak kullanıldığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) de yer almaktadır. Ekonomik temasların yanında eğitim öğretim faaliyetleri ile son yıllarda daha da hareketlenen adada yabancı nüfusu artışı Türkçe öğrenmeye olan talebi de artırmıştır. KKTC’de yabancılara Türkçe öğretiminin gelişimi, Türkiye’ye göre daha kısa bir geçmişe sahip olsa da ülkeye gelen ana dili Türkçe olmayan öğrenci sayısının oldukça fazla olması sebebiyle Türkçe öğrenimine talep de artmaktadır. Üniversitelerde gerek hazırlık programlarıyla gerekse farklı dillerde eğitim öğretim yapılan bölümlere kayıtlı olan öğrenciler için zorunlu Türkçe dersi verilmesi dolayısıyla Türkçe öğrenen hedef kitlenin oldukça kalabalık olması söz konusudur. Adada, üniversiteler dışında özel kurumlarda iş amaçlı KKTC’ye gelen ailelere ve bu ailelerin çocuklarına yönelik kurslar da bulunmaktadır. Yunus Emre Enstitüsünün, Lefkoşa’da şubesinin açılmasıyla çalışmalar daha da hız kazanmıştır. Ayrıca KKTC’de Türkçe öğrenen yabancı uyruklu ilköğretim öğrencilerine ve özel amaçlı olarak yetişkinlere Türkçe kursları veren küçük çaplı eğitim merkezleri de bulunmaktadır. Son birkaç yılda KKTC’de Türkçe öğretimi çalışmaları içerisinde yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin ayrı bir disiplin olarak ele alındığı akademik çalışmalar da yapılmaya başlanmıştır. Üniversiteler bünyesinde yapılan çalıştaylarla ele alınan KKTC’de yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, aynı zamanda sahanın ada genelindeki durumunu çeşitli açılardan ortaya koyan lisansüstü tez çalışmalarına da konu olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, KKTC’de Türkçenin yabancı dil olarak öğretildiği kurum ve kuruluşlar tanıtılarak KKTC’de Türkçenin yabancı dil olarak talep edilme durumunu ve mevcut şartlar altında yapılan çalışmaları genel olarak ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaçla araştırmacılar tarafından bizzat ziyaret edilerek kurum ve kuruluş yöneticileriyle gerçekleştirilen görüşmeler ve gözlemler neticesinde, söz konusu kurum ve kuruluşların tarihçesi, öğretim üyeleri / öğretmenler, öğrenciler, eğitim öğretim faaliyetleri ile fiziki şartlar ve ders öğretim malzemeleri ayrıntılı olarak dikkatlere sunulmuştur. Böylece, yabancılara Türkçe öğretimi alanının KKTC’de başlangıcından itibaren geçirdiği evreler genel hatlarıyla dikkatlere sunularak gelişim sürecine katkıda bulunmak istenmiştir.