Ece Korkut | Hacettepe University (original) (raw)
Papers by Ece Korkut
Synergies Turquie
Cet article traite des notions de comique et de répétition à travers les extraits choisis de troi... more Cet article traite des notions de comique et de répétition à travers les extraits choisis de trois pièces de théâtre de Molière. Parmi les différents types de comique, la répétition verbale est un procédé à part entière et elle fait partie du comique de langage. Dans cette étude, avant de montrer ce procédé comique privilégié par Molière, la répétition verbale au théâtre a été catégorisée en fonction des formes, syntaxe, causes émotionnelles, fonctions communicative, pragmatique et dramatique. Ensuite quelques extraits des trois pièces de Molière ont été analysés dans le cadre de ces paramètres concernant la répétition verbale. Enfin, avec une comparaison faite entre les répétitions verbales dans ces extraits, on a mis au jour les différences surtout en ce qui concerne les fonctions communicative et pragmatique. Mots-clés : comique, répétition verbale, Molière, pragmatique Sözel yineleme komiği ve Molière Özet Bu makalede Molière'in üç tiyatro yapıtından seçilen parçalarda komik ve yineleme kavramları ele alınmıştır. Çeşitli komik tiplerinden 'dilsel komik' içinde yer alan 'sözel yineleme' başlı başına bir teknik oluşturur. Bu çalışmada, Molière'in sıklıkla başvurduğu bu teknik ortaya konmadan önce "sözel yineleme" biçim, sözdizim, duygusal nedenler ve iletişimsel, edimbilimsel ve dramatik işlevler açısından sınıflandırılmıştır. Ardından, Molière'in üç oyunundan seçilen kesitlerdeki sözel yinelemeler bu değişkenler çerçevesinde çözümlenmiş ve yapılan karşılaştırmayla özellikle iletişimsel ve edimbilimsel işlevler arasındaki farklılıklar ortaya konmuştur.
Marcel Proust'un Psikoloji, Felsefe ve Edebiyatla İlişkisi, 2023
French writer Marcel Proust's seven-volume work In Search of Lost Time has been discussed from ma... more French writer Marcel Proust's seven-volume work In Search of Lost Time has been discussed from many angles and has been the subject of books, articles and criticism. In this article, it has been researched with which tools Proust tried to capture the past time and why he wanted to capture it. It was questioned how the author, who involuntarily remembers the past, embodied the traces he 1082 / RumeliDE Journal of Language and Liter atur e Studi es 2 0 2 3 .33 (April) Marcel Proust's relationship with psychology, philosophy and literature / Korkut, E.
Rumelide Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Bu çalışmanın başlıca amacı bir söylem türü olan diyalogların içinde bulunduğu öğretim materyalle... more Bu çalışmanın başlıca amacı bir söylem türü olan diyalogların içinde bulunduğu öğretim materyallerini incelemektir. Çalışmada Yabancı Dil Olarak Fransızca Öğretimi alanında medya söyleminde yer alan diyalogların, öğrenenleri söylem çözümlemesi gerçekleştirmeye yönlendirmek amacıyla kullanılıp kullanılmadıkları incelenmiştir. Çalışma, Fransız televizyon kanalı TV5 Monde tarafından oluşturulan Fransızcanın öğretimi/öğrenimiyle ilgili web sitesinde kullanılan diyaloglara odaklanmıştır. Çalışmada öncelikle Yabancı Dil Olarak Fransızca Öğretiminde Söylem Çözümlemesinin önemi ve ortaya çıkışı, daha sonra da medya söylem türlerinden biri olan diyaloglar ele alınmıştır. Son olarak TV5Monde Fransızca öğretimiyle ilgili web sitesinden alınan ve Diller İçin Avrupa Ortak Başvuru Metni’ne göre özerk (Fr. autonome) olarak kabul edilen C1 düzeyindeki bir diyalog söylem kavramları ve terimleri açısından çözümlenmiştir. Çalışmanın sonucunda incelenen diyaloğa ait öğrenen ve öğretmen dosyalarının söylem çözümlemesi kavramlarını ve etkinliklerini içerdikleri ve öğrenen kişiyi söylem çözümlemesi yapmaya yönlendirdikleri saptanmıştır. Ancak incelenen diyaloğun C1 düzeyinde olduğu düşünüldüğünde söylem çözümlemesine ait daha fazla alıştırmanın (konuşucuların konumlanması, söylemsel kimlikleri, başvurdukları stratejiler vb.) gerçekleştirilebileceği de söylenebilir. Öğrenen dosyasında yer alan alıştırmaların herhangi bir ünitede alıştırmalarda olması gereken sıra ve içeriğe uygun olduğu da çalışmadaki saptamalar arasındadır. Gerçekleştirilen incelemenin sonunda, diyaloğa ait tüm alıştırmaların açık uçlu sorulardan oluştuğu görülmüştür. Öğrenenin bilgilerinin ölçülmesinde ve değerlendirilmesinde çeşitliliğin artırılması için farklı alıştırma türlerinin birlikte kullanılması önerilebilir.
Modares Language Related Research, 2021
L’identité et l’ethos sont deux des notions importantes qui servent à révéler les traits de carac... more L’identité et l’ethos sont deux des notions importantes qui servent à révéler les traits de caractère intradiscursifs et extradiscursifs du sujet parlant dans les analyses du discours. Cet article a pour but de jeter quelque lumière sur les traits identitaires et l’ethos discursif d’un leader exceptionnel qu’est Mustafa Kemal Atatürk, commandant de la Guerre d’indépendance turque et fondateur de la République de Turquie. Le corpus étudié a été délimité par certains extraits de discours tenus entre 1919 et 1939, où Atatürk a utilisé le pronom « je » (et « nous »). Le cadre théorique est composé de deux notions relevant de l’analyse du discours : l’identité et l’ethos. Dans les analyses effectuées, il a été traité d’une part l’identité personnelle, l’identité de positionnement et l’identité discussive d’Atatürk, de l’autre, la dimension catégorielle, expérientielle et idéologique dans les extraits de discours d’Atatürk. Et les différents ethos ressortis à travers le corpus ont été précisés comme ethos combatif, solidaire et honnête ; ethos résolu et hardi ; ethos humble ; et ethos collectif.
Keywords: |analyse du discours|identité|ethos|Atatürk
Revue québécoise de linguistique, 2002
RumaliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi , 2021
Dans cet article, le concept d’ethos a été utilisé pour mettre en évidence les traits identitaire... more Dans cet article, le concept d’ethos a été utilisé pour mettre en évidence les traits identitaires des personnages ainsi que leur ethos dans la pièce Huis clos de Jean-Paul Sartre (1947). L’ethos emprunté à la rhétorique antique a été introduit plus tard dans diverses disciplines des sciences humaines et sociales. C’est l’un des éléments constituant la triade proposée par Aristote: logos, ethos, pathos. Dans l’analyse du discours, l’ethos est utilisé dans le sens d’image de soi ou de présentation de soi que le locuteur construit pendant l’échange. Dominique Maingueneau a distingué l’ethos discursif et l’ethos prédiscursif (ou préalable) d’une part, et l’ethos dit et l’ethos montré de l’autre. Sartre a attribué à ses trois personnages des ethos si dissemblables que ces derniers ne peuvent jamais s’entendre entre eux. Garcin, Inès et Estelle venant des milieux sociaux forts différents et ayant des histoires de vie qui ne se ressemblent pas se rencontrent pour la première fois en enfer. Deux de ces personnages, Garcin et Estelle, tentent de se présenter en mettant en exergue des traits de caractère séduisants, mais sans réussir à construire un ethos crédible aux yeux d’Inès, qui, elle, se distingue d’eux par son ethos authentique et lucide. En définitive, Inès diffère des autres en présentant une concordance éthotique tandis que l’ethos d’Estelle, son opposée, est discordant. Quant à Garcin, c’est une oscillation éthotique qui témoigne
de son statut de sujet hétéronome. Dans cette analyse, il a été utilisé des paramètres comme intentionnalité, authenticité, rôles sémantiques et sémiotiques.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2020
Günümüzde iletişimsel ve eylemsel yaklaşımın benimsendiği yabancı dil öğretiminde çoğu zaman örtü... more Günümüzde iletişimsel ve eylemsel yaklaşımın benimsendiği yabancı dil öğretiminde çoğu zaman örtük ve kısmi olarak yer alan dilbilgisi, aslında bir dilin işleyişinin anlaşılmasında önemli bir yere sahiptir. Örneğin cümlenin temel öğesi olarak kabul edilen ve Fransızcada karmaşık bir yapıya sahip olan "fiil"in tüm özellikleri ile ele alınması gerekmektedir. Bu çalışmada Fransızların günlük hayatta kullandığı ve bakışımlı (simetrik) niteliğe sahip fiiller konu edinilmiştir. Bu fiiller, bu konuda daha önce yapılmış çalışmalara ve bir mobil uygulama olan Le Robert Dixel Mobile sözlüğüne dayanarak incelenmiş, bir milyon sözcük içindeki kullanım sıklığına göre sıraya koyulmuştur. Çalışma için daha önce yapılan çalışmalarda belirlenen bakışımlı fiillerden eski, nadir veya edebi kullanımı olanlar saptanıp çalışmaya dahil edilmemiş ve sözlüğe göre 12.0'dan fazla kullanım sıklığına sahip olan 96 fiil seçilmiştir. Etken cümle içinde kullanılıp edilgen anlamı veren bu fiiller, Fransızcayı yabancı dil olarak öğrenenler için güçlük oluşturabilecek niteliktedir. Çalışma Fransızcada geçişlilik ve edilgen çatı zeminleri üzerine kurulmuş, geçişli/geçişsiz bakışımlı fiil kullanımları bağlam içinde verilmiş, ayrıca edilgen yapı oluşturma biçimleri üzerinde durulmuştur. Ardından bakışımlı fiil kavramı açıklanıp örnekler verilmiş, son olarak da Adosphère 1 ve Saison 1 Fransızca öğretim kitaplarının A1 düzeyleri, bu fiillerin öğretimi açısından incelenmiştir. İnceleme ve karşılaştırma sonucunda bakışımlı fiil öğretiminin incelenen kitaplardaki etkililiği tartışılmıştır. Son olarak, söz konusu fiillerin öğretimi için bazı önerilerde bulunulmuştur.
Litera, 2020
Citation: Korkut, E. (2020). Une analyse sémio-poétique : « Le ciel est, par-dessus le toit » de ... more Citation: Korkut, E. (2020). Une analyse sémio-poétique : « Le ciel est, par-dessus le toit » de Verlaine. Litera, 30(1), 27-43 https://doi.org/10.26650/LITERA2020-0059
RÉSUMÉ Le langage poétique se distingue d'autres types d'expression par sa syntaxe discontinue et elliptique ainsi que par son contenu inhabituel et métaphorique. Tandis que le langage pratique a une fonction essentiellement informative et communicative, le souci du langage poétique n'est pas prioritairement la communication. Quoique ce langage créatif soit utilisé dans d'autres domaines comme la publicité et la politique, son usage dans la poésie a une fonction dominante artistique, donc autonome. Par ailleurs un texte poétique s'éloigne de la prose à plusieurs égards. C'est la raison pour laquelle un poème ne peut être analysé comme on analyse d'autres types de textes. Cet article vise à analyser du point de vue formelle et sémantique un poème de Paul Verlaine, « Le ciel est, par-dessus le toit ». Pour montrer l'organisation rythmique du poème, l'analyse commence par le niveau de la forme avec les dispositions des rimes, le système métrique, l'allitération, l'assonance, l'homonymie, la paronymie. Cette analyse formelle débouche sur le niveau sémantique et notionnel avec des parasynonymes, les oppositions (spatiale, thymique, temporelle, nature/culture, les autres/je). Ce qui suit par l'analyse de tous les rapports référentiels entre les mots ou syntagmes de la poésie. Toujours au niveau du contenu, l'état et la place du /JE/ sont présentés en partant de ce qui précède. Ce poème composé de quatre quatrains est divisé en deux séquences : les trois strophes décrivent l'espace extérieur avec tous ses éléments euphoriques alors que dans la dernière strophe, c'est le /JE/ qui apparait dans son univers intérieur, coupé de l'espace ouvert, qui est entièrement dysphorique. ABSTRACT Poetic language is distinguished from other types of expression by its discontinuous and elliptical syntax as well as by its unusual and metaphorical content. While practical language has an essentially informative and communicative function, poetical language is not primarily concerned with communication. Although this creative language is used in other fields such as advertising and politics, its use in poetry has a dominant artistic function, therefore autonomous. Moreover, a poetic text deviates from prose in several respects. This is why a poem cannot be analyzed This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License
Synergies Turquies, 2019
Cet article a pour but d'analyser Knock ou le triomphe de la Médecine, le texte dramatique en tro... more Cet article a pour but d'analyser Knock ou le triomphe de la Médecine, le texte dramatique en trois actes de Jules Romains, publié en 1923. S'inspirant largement de Molière, Romains a fait d'une part la satire de la médecine, de l'autre, il a créé un personnage qui se présente comme un médecin agissant plutôt comme un homme d'affaires avisé ou comme un publicitaire. Ce personnage, Knock, s'invente un ethos bien efficace, quoique fallacieux, par sa grande capacité à pouvoir tromper ses interlocuteurs via son logos. Cette étude vise donc à mettre au jour les procédés argumentatifs auxquels recourt Knock pour construire un ethos discursif crédible auprès de ses patients. La méthode d'analyse utilisée dans cet article est celle de l'école française d'analyse du discours, et l'étude sera basée notamment sur les concepts tels que l'ethos et l'argumentation. Alors que pour Aristote, la sincérité et la bienveillance figuraient parmi les trois axes constitutifs de l'ethos (le troisième étant la compétence), celles-ci ont perdu de leur valeur avec le temps. Les expériences de l'Humanité ont montré que les locuteurs pouvaient construire un ethos efficace sans pourtant être sincères ni bienveillants. La compétence, qui désigne dans la rhétorique d'Aristote « les choix délibérés qu'on effectue pour résoudre un problème », peut être suffisante pour construire une image de soi fiable, fût-ce pour un temps délimité. Ainsi, un menteur ou un manipulateur compétent et habile a toutes les chances d'être crédible et d'obtenir de la sorte son objet de valeur. Mots-clés : analyse du discours, argumentation, manipulation, ethos Manipülatör bir özsunumun oluşturulması : Knock ou le triomphe de la Médecine Özet Bu makalenin amacı, Jules Romains'in 1923'de yayınlanan üç perdelik Dr. Knock veya Tıbbın Zaferi (Knock ou le triomphe de la Médecin) adlı tiyatro eserini çözüm-lemektir. Molière'den çokça esinlenen Romains bir yandan tıbbı hicvederken diğer yandan da usta bir işadamı veya reklamcı gibi davrandığı halde kendini doktor olarak tanıtan bir karakter yaratmıştır. Knock adlı bu karakter, mantık-sözü (logos) ile muhataplarını kandırma yetisi sayesinde, aldatıcı olsa da çok etkili bir özsunum (ethos) oluşturur. Bu çalışmada, hastalarının gözünde güvenilir bir söylemsel
Opera Odağında Enis Batur Şiiri, 1997
Türkiyat Araştırmaları, Aug 1, 2018
Öz: İnsan, zaman, mekân, eşya gibi pek çok ulamda genel adlar kullanılır. Bu çalışmada bir üst ul... more Öz: İnsan, zaman, mekân, eşya gibi pek çok ulamda genel adlar kullanılır. Bu çalışmada bir üst ulam ya da üstsözlükbirimi olarak insana verilen çeşitli genel adlar arasından önce " kişi " ve " kimse " sözcükleri, ardından " bir kişi " ve " bir kimse " eş dizimleri sıklık ve kullanım alanları dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışmanın amaçlarından biri, birçok kaynakta eş anlamlı veya yakın anlamlı olarak sunulan bu kullanımlardan hangisinin Türkçe konuşucular tarafından daha sık yeğlendiğini saptamaktır. Bir diğer amaç ise, " bir kişi " ve " bir kimse " eş dizimlerini sol ve sağ dizimleriyle birlikte örneklendirerek hangi bağlamlarda eş değer o lduğunu ortaya koymaktır. Çalışmada, 50 milyon sözcükten oluşan Türkçe Ulusal Derlemi'nin (TUD) 2012 yılında kullanıma açılan tanıtım sürümündeki verilerden yola çıkılarak anlam bilimi ve söz dizimi açısından nesnel sonuçlara ulaşılmıştır. Buna göre, " bir kişi " eş dizimi " bir kimse " eş dizimine göre çok daha sık kullanılmakta; ayrıca her iki eş dizim ancak " genel ve bilinmeyen " (belirtili veya belirtisiz) " durumlarda birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Öte yandan, " bir kişi " daha çok " dünya sorunları " , " kurgusal düzyazı " ve " sanat " alanlarında yeğlenirken, " bir kimse " eş dizimi daha çok " düşünce ve inanç " ile " ticaret ve finans " alanlarında kullanılmaktadır. Bu tür incelemelerin, eş anlamlı olduğu düşünülerek her söz dizimi ve bağlamda birbirinin yerine kullanılan sözcük veya söz öbeklerinin kullanım özelliklerine ışık tutacağı ve özellikle ders kitaplarının hazırlanmasında yararlı olacağı düşünülmektedir.
Abstract: General nouns are used in several categories such as person, time, space, product, etc. In this article, we first studied the words " person " and " individual " , then the collocations " a person " and " an individual " among the general nouns given to man as an archilexeme. One of the aims of this article is to determine which of these words presented as synonyms or parasynonyms in most of publications are preferred by Turkish people. Another objective is to reveal in which case the collocations " a person " and " an individual " are synonymous when related to syntagm in the left and the right. This study, utilized the corpus data " Türkçe Ulusal Derlemi " (TUD), published online in 2012 and composed of 50 million words to obtain objective results from the semantic and syntactic point of view. As a result, we found out that the collocation " a person " is much more frequently used to that of " an individual ". Moreover, the two collocations can only be interchangeable in the " general and unknown " (defined or indefinite) cases. Finally, while the word " a person " is rather preferred in the fields of " world problems " , " fictional prose " and " art " , the collocation " an individual " is rather used in the fields of " thought and belief " and " commerce and finance ". The results are important to clarify the use properties of words or word groups that are considered synonymous and may be useful for the preparation of textbooks.
Humanitas, 2018
Un discours politique se distingue d'autres genres de discours par le double statut du locuteur q... more Un discours politique se distingue d'autres genres de discours par le double statut du locuteur qui représente moins lui-même que son adhésion à une communauté. Dans cet article, il s'agit essentiellement de chercher la part de l'agentivité et de la responsabilité du locuteur. Le corpus analysé est une interview réalisée au journal télévisé de 20H de TF1 du 7 mars 2016, présenté par Gilles Bouleau avec Ségolène Royal, la ministre de l'environnement et de l'énergie. Le sujet de débat porte sur la fermeture éventuelle d'une centrale nucléaire en France, conformément aux engagements du Parti socialiste qui était au pouvoir. Bien qu'il s'agisse d'une interview, la méthodologie choisie n'est pas l'analyse conversationnelle, mais l'analyse du discours. Ce sont le dire et le dit de la ministre qui ont été analysés pour pouvoir révéler comment se construit son ethos discursif autour d'un problème écologique. Quoiqu'elle ait la légitimité de parole, de décision et d'action, la ministre se montre plutôt réticente devant une solution décisive. Au lieu de donner une réponse précise, elle opte pour une réponse conditionnelle et fortement modalisée, en délégant sa part de responsabilité à des tiers. C'est ainsi que son ethos discursif se manifeste comme quasi-agentif ou semi-agentif. Dans l'ensemble de cette interview, l'ethos discursif de SR se dessine de la manière suivante : éducateur, sceptique, hésitant, imprécis. Cet ethos qui se construit spontanément lors de son discours peut provenir aussi bien des interventions insistantes de l'interviewer que du positionnement incertain de son parti qui est au pouvoir.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2008
Bu çalışmanın amacı yabancı dil öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterli... more Bu çalışmanın amacı yabancı dil öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterliklerini belirlemektir. Çalışma kapsamında, bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterlikleri arasındaki ilişki ile öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterliklerinin sınıf ve cinsiyetlerine göre değişip değişmediğine bakılmıştır. Çalışmada, bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterlik ölçeği olmak üzere iki ölçek kullanılmıştır. Sonuçlar, öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlık öz-yeterliklerinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlık öz-yeterlikleri arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Öğretmen adaylarının bilgi okuryazarlık özyeterliklerinin sınıf ve cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediği incelendiğinde, adayların bilgi okuryazarlık öz-yeterlik puanları arasında sınıflarına ve cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ayrıca, öğretmen adaylarının bilgisayar okuryazarlık öz-yeterlik puanları arasında sınıflarına göre anlamlı bir farklılık bulunmazken, cinsiyetlerine göre ise erkekler lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur.
LE DISCOURS DU PRESIDENT FRANÇAIS SOUS LA LOUPE D’UN HISTORIEN BELGE, Feb 10, 2016
Dans l'analyse du discours, le statut et le rôle, deux composantes constitutives de l'identité du... more Dans l'analyse du discours, le statut et le rôle, deux composantes constitutives de l'identité du locuteur, sont étroitement liés. Tandis que le statut institutionnel ou social est plus ou moins permanent, le rôle qui se manifeste souvent dans le discours est plutôt situationnel et variable. Le locuteur développe des stratégies ou des tactiques discursives à travers son statut ainsi que le rôle qu'il adopte dans son discours. Il s'agit là des stratégies de légitimation, de crédibilité et de captation. Les discours politiques étudiés dans cet article ont été analysés dans le cadre de ces trois stratégies qui vont de pair avec les concepts de statut et de rôle. Les discours politiques en question consistent en un discours que François Hollande, le Président de la République française, a tenu devant l'Assemblée nationale à la suite des attaques terroristes survenues le 13 Novembre 2015 à Paris, et une lettre ouverte qui critique ce discours. Cette lettre ouverte a été rédigée par David Van Reybrouck, historien et écrivain belges. On a constaté, dans les deux discours, des impertinences inhabituelles entre les statuts et les rôles qui ont été adoptés par les locuteurs. Cet article essaie de montrer comment ces impertinences se manifestent langagièrement. Il s'agit d'un Président « faible » cherchant à se montrer fort, mais qui est réduit à un rôle d'élève, réprimandé par un historien dans le rôle d'un professeur. Van Reybrouck accuse le Président de la France de copier sur un discours tenu 14 ans avant par un Président américain, toujours à la suite d'une attaque terroriste, et il annonce les risques d'un tel comportement. De là, le discours du Président américain a aussi été pris en compte dans l'analyse. En conclusion, il a été découvert que malgré sa légitimité, Hollande était loin d'être crédible dans son discours et qu'il ne pouvait capter l'attention, tandis que l'historien belge assurait à la fois la légitimité, la crédibilité et la captation.
Synergies Turquie
Cet article traite des notions de comique et de répétition à travers les extraits choisis de troi... more Cet article traite des notions de comique et de répétition à travers les extraits choisis de trois pièces de théâtre de Molière. Parmi les différents types de comique, la répétition verbale est un procédé à part entière et elle fait partie du comique de langage. Dans cette étude, avant de montrer ce procédé comique privilégié par Molière, la répétition verbale au théâtre a été catégorisée en fonction des formes, syntaxe, causes émotionnelles, fonctions communicative, pragmatique et dramatique. Ensuite quelques extraits des trois pièces de Molière ont été analysés dans le cadre de ces paramètres concernant la répétition verbale. Enfin, avec une comparaison faite entre les répétitions verbales dans ces extraits, on a mis au jour les différences surtout en ce qui concerne les fonctions communicative et pragmatique. Mots-clés : comique, répétition verbale, Molière, pragmatique Sözel yineleme komiği ve Molière Özet Bu makalede Molière'in üç tiyatro yapıtından seçilen parçalarda komik ve yineleme kavramları ele alınmıştır. Çeşitli komik tiplerinden 'dilsel komik' içinde yer alan 'sözel yineleme' başlı başına bir teknik oluşturur. Bu çalışmada, Molière'in sıklıkla başvurduğu bu teknik ortaya konmadan önce "sözel yineleme" biçim, sözdizim, duygusal nedenler ve iletişimsel, edimbilimsel ve dramatik işlevler açısından sınıflandırılmıştır. Ardından, Molière'in üç oyunundan seçilen kesitlerdeki sözel yinelemeler bu değişkenler çerçevesinde çözümlenmiş ve yapılan karşılaştırmayla özellikle iletişimsel ve edimbilimsel işlevler arasındaki farklılıklar ortaya konmuştur.
Marcel Proust'un Psikoloji, Felsefe ve Edebiyatla İlişkisi, 2023
French writer Marcel Proust's seven-volume work In Search of Lost Time has been discussed from ma... more French writer Marcel Proust's seven-volume work In Search of Lost Time has been discussed from many angles and has been the subject of books, articles and criticism. In this article, it has been researched with which tools Proust tried to capture the past time and why he wanted to capture it. It was questioned how the author, who involuntarily remembers the past, embodied the traces he 1082 / RumeliDE Journal of Language and Liter atur e Studi es 2 0 2 3 .33 (April) Marcel Proust's relationship with psychology, philosophy and literature / Korkut, E.
Rumelide Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Bu çalışmanın başlıca amacı bir söylem türü olan diyalogların içinde bulunduğu öğretim materyalle... more Bu çalışmanın başlıca amacı bir söylem türü olan diyalogların içinde bulunduğu öğretim materyallerini incelemektir. Çalışmada Yabancı Dil Olarak Fransızca Öğretimi alanında medya söyleminde yer alan diyalogların, öğrenenleri söylem çözümlemesi gerçekleştirmeye yönlendirmek amacıyla kullanılıp kullanılmadıkları incelenmiştir. Çalışma, Fransız televizyon kanalı TV5 Monde tarafından oluşturulan Fransızcanın öğretimi/öğrenimiyle ilgili web sitesinde kullanılan diyaloglara odaklanmıştır. Çalışmada öncelikle Yabancı Dil Olarak Fransızca Öğretiminde Söylem Çözümlemesinin önemi ve ortaya çıkışı, daha sonra da medya söylem türlerinden biri olan diyaloglar ele alınmıştır. Son olarak TV5Monde Fransızca öğretimiyle ilgili web sitesinden alınan ve Diller İçin Avrupa Ortak Başvuru Metni’ne göre özerk (Fr. autonome) olarak kabul edilen C1 düzeyindeki bir diyalog söylem kavramları ve terimleri açısından çözümlenmiştir. Çalışmanın sonucunda incelenen diyaloğa ait öğrenen ve öğretmen dosyalarının söylem çözümlemesi kavramlarını ve etkinliklerini içerdikleri ve öğrenen kişiyi söylem çözümlemesi yapmaya yönlendirdikleri saptanmıştır. Ancak incelenen diyaloğun C1 düzeyinde olduğu düşünüldüğünde söylem çözümlemesine ait daha fazla alıştırmanın (konuşucuların konumlanması, söylemsel kimlikleri, başvurdukları stratejiler vb.) gerçekleştirilebileceği de söylenebilir. Öğrenen dosyasında yer alan alıştırmaların herhangi bir ünitede alıştırmalarda olması gereken sıra ve içeriğe uygun olduğu da çalışmadaki saptamalar arasındadır. Gerçekleştirilen incelemenin sonunda, diyaloğa ait tüm alıştırmaların açık uçlu sorulardan oluştuğu görülmüştür. Öğrenenin bilgilerinin ölçülmesinde ve değerlendirilmesinde çeşitliliğin artırılması için farklı alıştırma türlerinin birlikte kullanılması önerilebilir.
Modares Language Related Research, 2021
L’identité et l’ethos sont deux des notions importantes qui servent à révéler les traits de carac... more L’identité et l’ethos sont deux des notions importantes qui servent à révéler les traits de caractère intradiscursifs et extradiscursifs du sujet parlant dans les analyses du discours. Cet article a pour but de jeter quelque lumière sur les traits identitaires et l’ethos discursif d’un leader exceptionnel qu’est Mustafa Kemal Atatürk, commandant de la Guerre d’indépendance turque et fondateur de la République de Turquie. Le corpus étudié a été délimité par certains extraits de discours tenus entre 1919 et 1939, où Atatürk a utilisé le pronom « je » (et « nous »). Le cadre théorique est composé de deux notions relevant de l’analyse du discours : l’identité et l’ethos. Dans les analyses effectuées, il a été traité d’une part l’identité personnelle, l’identité de positionnement et l’identité discussive d’Atatürk, de l’autre, la dimension catégorielle, expérientielle et idéologique dans les extraits de discours d’Atatürk. Et les différents ethos ressortis à travers le corpus ont été précisés comme ethos combatif, solidaire et honnête ; ethos résolu et hardi ; ethos humble ; et ethos collectif.
Keywords: |analyse du discours|identité|ethos|Atatürk
Revue québécoise de linguistique, 2002
RumaliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi , 2021
Dans cet article, le concept d’ethos a été utilisé pour mettre en évidence les traits identitaire... more Dans cet article, le concept d’ethos a été utilisé pour mettre en évidence les traits identitaires des personnages ainsi que leur ethos dans la pièce Huis clos de Jean-Paul Sartre (1947). L’ethos emprunté à la rhétorique antique a été introduit plus tard dans diverses disciplines des sciences humaines et sociales. C’est l’un des éléments constituant la triade proposée par Aristote: logos, ethos, pathos. Dans l’analyse du discours, l’ethos est utilisé dans le sens d’image de soi ou de présentation de soi que le locuteur construit pendant l’échange. Dominique Maingueneau a distingué l’ethos discursif et l’ethos prédiscursif (ou préalable) d’une part, et l’ethos dit et l’ethos montré de l’autre. Sartre a attribué à ses trois personnages des ethos si dissemblables que ces derniers ne peuvent jamais s’entendre entre eux. Garcin, Inès et Estelle venant des milieux sociaux forts différents et ayant des histoires de vie qui ne se ressemblent pas se rencontrent pour la première fois en enfer. Deux de ces personnages, Garcin et Estelle, tentent de se présenter en mettant en exergue des traits de caractère séduisants, mais sans réussir à construire un ethos crédible aux yeux d’Inès, qui, elle, se distingue d’eux par son ethos authentique et lucide. En définitive, Inès diffère des autres en présentant une concordance éthotique tandis que l’ethos d’Estelle, son opposée, est discordant. Quant à Garcin, c’est une oscillation éthotique qui témoigne
de son statut de sujet hétéronome. Dans cette analyse, il a été utilisé des paramètres comme intentionnalité, authenticité, rôles sémantiques et sémiotiques.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2020
Günümüzde iletişimsel ve eylemsel yaklaşımın benimsendiği yabancı dil öğretiminde çoğu zaman örtü... more Günümüzde iletişimsel ve eylemsel yaklaşımın benimsendiği yabancı dil öğretiminde çoğu zaman örtük ve kısmi olarak yer alan dilbilgisi, aslında bir dilin işleyişinin anlaşılmasında önemli bir yere sahiptir. Örneğin cümlenin temel öğesi olarak kabul edilen ve Fransızcada karmaşık bir yapıya sahip olan "fiil"in tüm özellikleri ile ele alınması gerekmektedir. Bu çalışmada Fransızların günlük hayatta kullandığı ve bakışımlı (simetrik) niteliğe sahip fiiller konu edinilmiştir. Bu fiiller, bu konuda daha önce yapılmış çalışmalara ve bir mobil uygulama olan Le Robert Dixel Mobile sözlüğüne dayanarak incelenmiş, bir milyon sözcük içindeki kullanım sıklığına göre sıraya koyulmuştur. Çalışma için daha önce yapılan çalışmalarda belirlenen bakışımlı fiillerden eski, nadir veya edebi kullanımı olanlar saptanıp çalışmaya dahil edilmemiş ve sözlüğe göre 12.0'dan fazla kullanım sıklığına sahip olan 96 fiil seçilmiştir. Etken cümle içinde kullanılıp edilgen anlamı veren bu fiiller, Fransızcayı yabancı dil olarak öğrenenler için güçlük oluşturabilecek niteliktedir. Çalışma Fransızcada geçişlilik ve edilgen çatı zeminleri üzerine kurulmuş, geçişli/geçişsiz bakışımlı fiil kullanımları bağlam içinde verilmiş, ayrıca edilgen yapı oluşturma biçimleri üzerinde durulmuştur. Ardından bakışımlı fiil kavramı açıklanıp örnekler verilmiş, son olarak da Adosphère 1 ve Saison 1 Fransızca öğretim kitaplarının A1 düzeyleri, bu fiillerin öğretimi açısından incelenmiştir. İnceleme ve karşılaştırma sonucunda bakışımlı fiil öğretiminin incelenen kitaplardaki etkililiği tartışılmıştır. Son olarak, söz konusu fiillerin öğretimi için bazı önerilerde bulunulmuştur.
Litera, 2020
Citation: Korkut, E. (2020). Une analyse sémio-poétique : « Le ciel est, par-dessus le toit » de ... more Citation: Korkut, E. (2020). Une analyse sémio-poétique : « Le ciel est, par-dessus le toit » de Verlaine. Litera, 30(1), 27-43 https://doi.org/10.26650/LITERA2020-0059
RÉSUMÉ Le langage poétique se distingue d'autres types d'expression par sa syntaxe discontinue et elliptique ainsi que par son contenu inhabituel et métaphorique. Tandis que le langage pratique a une fonction essentiellement informative et communicative, le souci du langage poétique n'est pas prioritairement la communication. Quoique ce langage créatif soit utilisé dans d'autres domaines comme la publicité et la politique, son usage dans la poésie a une fonction dominante artistique, donc autonome. Par ailleurs un texte poétique s'éloigne de la prose à plusieurs égards. C'est la raison pour laquelle un poème ne peut être analysé comme on analyse d'autres types de textes. Cet article vise à analyser du point de vue formelle et sémantique un poème de Paul Verlaine, « Le ciel est, par-dessus le toit ». Pour montrer l'organisation rythmique du poème, l'analyse commence par le niveau de la forme avec les dispositions des rimes, le système métrique, l'allitération, l'assonance, l'homonymie, la paronymie. Cette analyse formelle débouche sur le niveau sémantique et notionnel avec des parasynonymes, les oppositions (spatiale, thymique, temporelle, nature/culture, les autres/je). Ce qui suit par l'analyse de tous les rapports référentiels entre les mots ou syntagmes de la poésie. Toujours au niveau du contenu, l'état et la place du /JE/ sont présentés en partant de ce qui précède. Ce poème composé de quatre quatrains est divisé en deux séquences : les trois strophes décrivent l'espace extérieur avec tous ses éléments euphoriques alors que dans la dernière strophe, c'est le /JE/ qui apparait dans son univers intérieur, coupé de l'espace ouvert, qui est entièrement dysphorique. ABSTRACT Poetic language is distinguished from other types of expression by its discontinuous and elliptical syntax as well as by its unusual and metaphorical content. While practical language has an essentially informative and communicative function, poetical language is not primarily concerned with communication. Although this creative language is used in other fields such as advertising and politics, its use in poetry has a dominant artistic function, therefore autonomous. Moreover, a poetic text deviates from prose in several respects. This is why a poem cannot be analyzed This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License
Synergies Turquies, 2019
Cet article a pour but d'analyser Knock ou le triomphe de la Médecine, le texte dramatique en tro... more Cet article a pour but d'analyser Knock ou le triomphe de la Médecine, le texte dramatique en trois actes de Jules Romains, publié en 1923. S'inspirant largement de Molière, Romains a fait d'une part la satire de la médecine, de l'autre, il a créé un personnage qui se présente comme un médecin agissant plutôt comme un homme d'affaires avisé ou comme un publicitaire. Ce personnage, Knock, s'invente un ethos bien efficace, quoique fallacieux, par sa grande capacité à pouvoir tromper ses interlocuteurs via son logos. Cette étude vise donc à mettre au jour les procédés argumentatifs auxquels recourt Knock pour construire un ethos discursif crédible auprès de ses patients. La méthode d'analyse utilisée dans cet article est celle de l'école française d'analyse du discours, et l'étude sera basée notamment sur les concepts tels que l'ethos et l'argumentation. Alors que pour Aristote, la sincérité et la bienveillance figuraient parmi les trois axes constitutifs de l'ethos (le troisième étant la compétence), celles-ci ont perdu de leur valeur avec le temps. Les expériences de l'Humanité ont montré que les locuteurs pouvaient construire un ethos efficace sans pourtant être sincères ni bienveillants. La compétence, qui désigne dans la rhétorique d'Aristote « les choix délibérés qu'on effectue pour résoudre un problème », peut être suffisante pour construire une image de soi fiable, fût-ce pour un temps délimité. Ainsi, un menteur ou un manipulateur compétent et habile a toutes les chances d'être crédible et d'obtenir de la sorte son objet de valeur. Mots-clés : analyse du discours, argumentation, manipulation, ethos Manipülatör bir özsunumun oluşturulması : Knock ou le triomphe de la Médecine Özet Bu makalenin amacı, Jules Romains'in 1923'de yayınlanan üç perdelik Dr. Knock veya Tıbbın Zaferi (Knock ou le triomphe de la Médecin) adlı tiyatro eserini çözüm-lemektir. Molière'den çokça esinlenen Romains bir yandan tıbbı hicvederken diğer yandan da usta bir işadamı veya reklamcı gibi davrandığı halde kendini doktor olarak tanıtan bir karakter yaratmıştır. Knock adlı bu karakter, mantık-sözü (logos) ile muhataplarını kandırma yetisi sayesinde, aldatıcı olsa da çok etkili bir özsunum (ethos) oluşturur. Bu çalışmada, hastalarının gözünde güvenilir bir söylemsel
Opera Odağında Enis Batur Şiiri, 1997
Türkiyat Araştırmaları, Aug 1, 2018
Öz: İnsan, zaman, mekân, eşya gibi pek çok ulamda genel adlar kullanılır. Bu çalışmada bir üst ul... more Öz: İnsan, zaman, mekân, eşya gibi pek çok ulamda genel adlar kullanılır. Bu çalışmada bir üst ulam ya da üstsözlükbirimi olarak insana verilen çeşitli genel adlar arasından önce " kişi " ve " kimse " sözcükleri, ardından " bir kişi " ve " bir kimse " eş dizimleri sıklık ve kullanım alanları dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışmanın amaçlarından biri, birçok kaynakta eş anlamlı veya yakın anlamlı olarak sunulan bu kullanımlardan hangisinin Türkçe konuşucular tarafından daha sık yeğlendiğini saptamaktır. Bir diğer amaç ise, " bir kişi " ve " bir kimse " eş dizimlerini sol ve sağ dizimleriyle birlikte örneklendirerek hangi bağlamlarda eş değer o lduğunu ortaya koymaktır. Çalışmada, 50 milyon sözcükten oluşan Türkçe Ulusal Derlemi'nin (TUD) 2012 yılında kullanıma açılan tanıtım sürümündeki verilerden yola çıkılarak anlam bilimi ve söz dizimi açısından nesnel sonuçlara ulaşılmıştır. Buna göre, " bir kişi " eş dizimi " bir kimse " eş dizimine göre çok daha sık kullanılmakta; ayrıca her iki eş dizim ancak " genel ve bilinmeyen " (belirtili veya belirtisiz) " durumlarda birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Öte yandan, " bir kişi " daha çok " dünya sorunları " , " kurgusal düzyazı " ve " sanat " alanlarında yeğlenirken, " bir kimse " eş dizimi daha çok " düşünce ve inanç " ile " ticaret ve finans " alanlarında kullanılmaktadır. Bu tür incelemelerin, eş anlamlı olduğu düşünülerek her söz dizimi ve bağlamda birbirinin yerine kullanılan sözcük veya söz öbeklerinin kullanım özelliklerine ışık tutacağı ve özellikle ders kitaplarının hazırlanmasında yararlı olacağı düşünülmektedir.
Abstract: General nouns are used in several categories such as person, time, space, product, etc. In this article, we first studied the words " person " and " individual " , then the collocations " a person " and " an individual " among the general nouns given to man as an archilexeme. One of the aims of this article is to determine which of these words presented as synonyms or parasynonyms in most of publications are preferred by Turkish people. Another objective is to reveal in which case the collocations " a person " and " an individual " are synonymous when related to syntagm in the left and the right. This study, utilized the corpus data " Türkçe Ulusal Derlemi " (TUD), published online in 2012 and composed of 50 million words to obtain objective results from the semantic and syntactic point of view. As a result, we found out that the collocation " a person " is much more frequently used to that of " an individual ". Moreover, the two collocations can only be interchangeable in the " general and unknown " (defined or indefinite) cases. Finally, while the word " a person " is rather preferred in the fields of " world problems " , " fictional prose " and " art " , the collocation " an individual " is rather used in the fields of " thought and belief " and " commerce and finance ". The results are important to clarify the use properties of words or word groups that are considered synonymous and may be useful for the preparation of textbooks.
Humanitas, 2018
Un discours politique se distingue d'autres genres de discours par le double statut du locuteur q... more Un discours politique se distingue d'autres genres de discours par le double statut du locuteur qui représente moins lui-même que son adhésion à une communauté. Dans cet article, il s'agit essentiellement de chercher la part de l'agentivité et de la responsabilité du locuteur. Le corpus analysé est une interview réalisée au journal télévisé de 20H de TF1 du 7 mars 2016, présenté par Gilles Bouleau avec Ségolène Royal, la ministre de l'environnement et de l'énergie. Le sujet de débat porte sur la fermeture éventuelle d'une centrale nucléaire en France, conformément aux engagements du Parti socialiste qui était au pouvoir. Bien qu'il s'agisse d'une interview, la méthodologie choisie n'est pas l'analyse conversationnelle, mais l'analyse du discours. Ce sont le dire et le dit de la ministre qui ont été analysés pour pouvoir révéler comment se construit son ethos discursif autour d'un problème écologique. Quoiqu'elle ait la légitimité de parole, de décision et d'action, la ministre se montre plutôt réticente devant une solution décisive. Au lieu de donner une réponse précise, elle opte pour une réponse conditionnelle et fortement modalisée, en délégant sa part de responsabilité à des tiers. C'est ainsi que son ethos discursif se manifeste comme quasi-agentif ou semi-agentif. Dans l'ensemble de cette interview, l'ethos discursif de SR se dessine de la manière suivante : éducateur, sceptique, hésitant, imprécis. Cet ethos qui se construit spontanément lors de son discours peut provenir aussi bien des interventions insistantes de l'interviewer que du positionnement incertain de son parti qui est au pouvoir.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2008
Bu çalışmanın amacı yabancı dil öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterli... more Bu çalışmanın amacı yabancı dil öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterliklerini belirlemektir. Çalışma kapsamında, bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterlikleri arasındaki ilişki ile öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterliklerinin sınıf ve cinsiyetlerine göre değişip değişmediğine bakılmıştır. Çalışmada, bilgi ve bilgisayar okuryazarlığı öz-yeterlik ölçeği olmak üzere iki ölçek kullanılmıştır. Sonuçlar, öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlık öz-yeterliklerinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Öğretmen adaylarının bilgi ve bilgisayar okuryazarlık öz-yeterlikleri arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Öğretmen adaylarının bilgi okuryazarlık özyeterliklerinin sınıf ve cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediği incelendiğinde, adayların bilgi okuryazarlık öz-yeterlik puanları arasında sınıflarına ve cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ayrıca, öğretmen adaylarının bilgisayar okuryazarlık öz-yeterlik puanları arasında sınıflarına göre anlamlı bir farklılık bulunmazken, cinsiyetlerine göre ise erkekler lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur.
LE DISCOURS DU PRESIDENT FRANÇAIS SOUS LA LOUPE D’UN HISTORIEN BELGE, Feb 10, 2016
Dans l'analyse du discours, le statut et le rôle, deux composantes constitutives de l'identité du... more Dans l'analyse du discours, le statut et le rôle, deux composantes constitutives de l'identité du locuteur, sont étroitement liés. Tandis que le statut institutionnel ou social est plus ou moins permanent, le rôle qui se manifeste souvent dans le discours est plutôt situationnel et variable. Le locuteur développe des stratégies ou des tactiques discursives à travers son statut ainsi que le rôle qu'il adopte dans son discours. Il s'agit là des stratégies de légitimation, de crédibilité et de captation. Les discours politiques étudiés dans cet article ont été analysés dans le cadre de ces trois stratégies qui vont de pair avec les concepts de statut et de rôle. Les discours politiques en question consistent en un discours que François Hollande, le Président de la République française, a tenu devant l'Assemblée nationale à la suite des attaques terroristes survenues le 13 Novembre 2015 à Paris, et une lettre ouverte qui critique ce discours. Cette lettre ouverte a été rédigée par David Van Reybrouck, historien et écrivain belges. On a constaté, dans les deux discours, des impertinences inhabituelles entre les statuts et les rôles qui ont été adoptés par les locuteurs. Cet article essaie de montrer comment ces impertinences se manifestent langagièrement. Il s'agit d'un Président « faible » cherchant à se montrer fort, mais qui est réduit à un rôle d'élève, réprimandé par un historien dans le rôle d'un professeur. Van Reybrouck accuse le Président de la France de copier sur un discours tenu 14 ans avant par un Président américain, toujours à la suite d'une attaque terroriste, et il annonce les risques d'un tel comportement. De là, le discours du Président américain a aussi été pris en compte dans l'analyse. En conclusion, il a été découvert que malgré sa légitimité, Hollande était loin d'être crédible dans son discours et qu'il ne pouvait capter l'attention, tandis que l'historien belge assurait à la fois la légitimité, la crédibilité et la captation.
Le point d'objection concernant la relation entre la traduction et la linguistique a pour origine... more Le point d'objection concernant la relation entre la traduction et la linguistique a pour origine le fait que l'activité traduisante implique des aspects qui sont au-delà de ses aspects purement linguistiques. En effet, ses aspects culturels, idéologiques, sociaux, économiques, professionnels, etc. la rendent impossible à être expliquée par seulement les sciences du langage. Cette nature hétérogène de l'activité impose la conception d'une nouvelle branche scientifique autonome qu'est la traductologie sans pour autant se passer d'autres branches scientifiques liées. Autrement dit, la nature interdisciplinaire de l'activité traduisante rend obligatoire le recours aux concepts, termes et méthodes utilisés dans les sciences humaines et sociales. Cet ouvrage sera utile pour les traductologues, les formateurs de traducteurs, les futurs traducteurs ainsi que les traducteurs professionnels et les amateurs de traduction. Il est le fruit d'une collaboration internationale exemplaire avec les scientifiques turcs, français, roumains et ukrainiens.
Éditions Universitaires Européennes., 2011
Presque tous les signes dans la vie réelle et dans l’univers de la fiction ont une certaine valeu... more Presque tous les signes dans la vie réelle et dans l’univers de la fiction ont une certaine valeur -linguistique, fonctionnelle, sociale, idéologique, connotative, symbolique ou thymique-. Ce n'est donc pas seulement les signes linguistiques, mais aussi les signes visuels, gestuels, artistiques, ou autres qui sont susceptibles de prendre des valeurs de divers types. Cet ouvrage présente une réflexion approfondie sur la question de valeur thymique, euphorique et dysphorique, occultée souvent par la valeur sémantique. L’euphorie désigne un sentiment de bien-être alors que la dysphorie évoque un état de malaise. Or, il arrive que la valeur thymique fonctionne indépendamment de la valeur sémantique, cela en fonction des syntagmes figés ou non, et des contextes particuliers. Ainsi, un mot essentiellement euphorique peut acquérir une valeur opposée, accompagné d’un mot dysphorique. L’euphorisation et la dysphorisation sont donc produits de différentes actualisations de la langue. Dans cet ouvrage, la valeur thymique a été étudiée sur les plans morphologique, lexical, discursif et textuel.
Pegem A, Ankara, 2018
INTRODUCTION Un enfant qui commence à parler sa langue maternelle et qui s'exprime de mieux en m... more INTRODUCTION
Un enfant qui commence à parler sa langue maternelle et qui s'exprime de mieux en mieux, relativement en peu de temps, met en scène une sorte de spectacle, ce qui se renouvelle sans cesse avec chaque être humain. En être le spectateur ou en faire partie est à la fois amusant et instructif. Le parler et la force de l'expression s'améliorent presque aussi vite que la connaissance du monde par l'enfant. Les référents dans le monde réel, dans le monde fictif et les sons qui les représentent (ou plutôt qui sont considérés comme tels par suite à la convention sociale) se rejoignent petit à petit pour venir s'enchaîner et, l'enfant qui apprend ce jeu, dont les règles lui sont imposées, se trouve dans le monde du langage. C'est un jeu qui sert beaucoup et toujours. Et il est hors de question d'échouer dans l’acquisition de la langue. Il suffit de ne pas se lasser de faire des efforts voulus et répétitifs pour arriver à un but qu'est "s'exprimer" de manière à se faire comprendre.
Les difficultés ne se manifestent que plus tard. Plus on passe du monde réel et dénotatif vers le monde des comportements et intentions différents, ou vers le monde imaginaire, abstrait et connotatif, plus les sens et les valeurs se compliquent ; ainsi, la production et l'évaluation des discours se diversifient, et en même temps, la transparence dans la communication diminue.
Quant à apprendre à parler une langue "étrangère" (surtout si c'est une langue d'un tout autre système que la langue maternelle), c'est un effort à la fois semblable et très différent par rapport à l’acquisition de sa langue maternelle ou sa langue première. Semblable, car d'abord il s'agit d'une langue naturelle parmi d'autres, dans les deux cas ; ensuite le langage humain présente un certain nombre de ressemblances entre les différentes langues en tant que système de signes (linguistiques). Différent, car c'est un apprentissage qui doit être plus conscient ; mais le degré de difficulté change d'une personne à l'autre et dépend surtout des conditions d'apprentissage : une personne qui se trouve dans le bain linguistique ("apprentissage en immersion") et une autre qui n'y est pas n'auront évidemment pas le même processus d'apprentissage. Par ailleurs, l'âge des apprenants, leurs besoins et objectifs personnels d'apprentissage, leur volonté, leur motivation, leur capacité… sont quelques-uns des facteurs qui influent sur le processus et la réussite de l'apprentissage d'une langue étrangère. Différent encore, puisque l'apprentissage d'une autre langue en milieu de classe s'avère plutôt un processus artificiel par rapport à l'acquisition de la langue maternelle réalisée dans un milieu "naturel".
Seçkin Yayıncılık, 2016
“Metin dilbilimi” (Textlinguistik) terimini ilk kullananlar Romen Eugenio Coseriu (1955) ve Alman... more “Metin dilbilimi” (Textlinguistik) terimini ilk kullananlar Romen Eugenio Coseriu (1955) ve Alman dilbilimci Harald Weinrich olmuştur (1969). Hemen ardından, 1970’li yıllarda bu alana pek çok dilbilimci katkıda bulunmuştur: Avusturyalı Wolfgang Dressler; ABD’li Robert de Beaugrande; Hollandalı Teun A. van Dijk (1972); İngiliz M.A.K. Halliday et Ruqalya Hasan, (Cohésion in English 1976); Fransız Denis Slakta, Michel Charolles, Bernard Combettes; İsviçreli Jean-Michel Adam...
Metin dilbilimi ya da metin dilbilgisi işlevselci dilbilim, üretici-dönüşümsel dilbilgisi, anlambilim, sözbilim, biçembilim, sözcelem, edimbilim ve söylem çözümlemesi gibi dil bilimleriyle, ayrıca psikoloji, mantık gibi birçok başka disiplinle ilişkilidir. Bu nedenle de, dayandıkları kuramsal alana ve öne çıkardıkları metin sorunlarına bağlı olarak, birden çok metin dilbiliminden ya da metin dilbilgisinden söz etmek yanlış olmaz. Ancak farklı yaklaşımların ortak noktası, metin dilbiliminin tümceüstü ve tümcelerarası alanla ilgilenmesidir. Metin dilbilimi bir metnin yapısını, düzenlenişini ve işleyişini incelerken tümceler arasındaki göndermeleri, bağlantı öğelerini, dil içi ve dil dışı bağıntıları ele alır. Ayrıca, adı metin dilbilimi olsa da, yapı ve kuruluş açısından söylemleri de inceleme konusu yapar. Daha doğrusu, metnin söylemden daha planlı ve düzenli bir yapısı olduğu için, bu alanda öncelikle metin üzerine çalışmalar ön plana çıkmış, ardından metin dilbiliminin verileri söylemlerde ve konuşma çözümlemesinde de kullanılmaya başlamıştır.
Seçkin Yayıncılık, Feb 2017
Hiçbir söz, hiçbir söylem yalın ve tek anlamlı değildir. Her söyleme daha önce söylenmiş başka sö... more Hiçbir söz, hiçbir söylem yalın ve tek anlamlı değildir. Her söyleme daha önce söylenmiş başka söylemler karışır. Bu nedenle çoğu söylemde örtülü anlamlar gizlidir. Söyleyenin iletişim niyeti ile alıcının anladığı ve anlamak istediği arasında çoğu zaman bir mesafe oluşur. Söz başka bir gerçekliktir, niyet başka; diğer yandan söylem ve eylem de farklı alanlarda gerçekleşir, ama aralarında tamamlayıcı bir bağ vardır. Kısacası, sözün her zaman çözümlenmeye gereksinimi olduğu ortadadır.
Bu kitap esas olarak "anlamlandırma" sorununu ele almaktadır.
Dil-söz ilişkisi bizi aynı zamanda söz ile bu sözü söyleyen kişi arasındaki ilişkiye götürür. Bu kitabın konusu "söz" ve "insan"dır. Sorulacak sorular şunlardır: Sadece söze bakarak o sözü söyleyen insanı tanımak, niyetini anlamak mümkün müdür? Söz her zaman gerçeği mi dile getirir yoksa kısmen ya da tümden yanıltıcı olabilir mi? Yanıt: Belli bir anda ve yerde söylenmiş olan bir söz ancak önceden sarf edilmiş sözlerle ve ortaya konan eylemlerle bir arada değerlendirilirse bir gerçeğe ulaştırabilir bizi. Tabii eğer ulaştırabilirse.
Bu kitapta çeşitli söylem türleri ele alınmıştır: başta politik söylem olmak üzere, nefret söylemi, ırkçı söylem, ayrımcı söylem, cinsiyetçi söylem, maço söylem, baskıcı söylem, tehdit söylemi, çelişkili söylem, mağdur söylemi, mizahi söylem... Kitapta ülkemiz de dahil olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde son dönemlerde yaşanmış olaylar ve gerçekleştirilmiş söylemler incelenmiştir.
Fransızca Sözcük Bilgisi, Feb 1, 2021
Kitap, gördüğü ilgi üzerine tamamen yenilenmiş ve güncellenmiş 4. Baskısını yapmıştır. Sözcükler ... more Kitap, gördüğü ilgi üzerine tamamen yenilenmiş ve güncellenmiş 4. Baskısını yapmıştır. Sözcükler yalnızca sözlüklerde tek başlarına bulunurlar. Bir sözcüğün gerçek anlamı ancak farklı bağlam ve durumlarda kullanıldıklarında ortaya çıkar. Bu nedenle sözcük öğrenmek, sözcüklerin sözlükteki tanımını bilmekten çok, nerede ve nasıl kullanıldığını bilmektir.
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Yayınları, 2012
Edition L'Harmattan, Jun 17, 2009
Opera Odağında Enis Batur Şiiri, 1997
İktisat ve Toplum Dergisi, 2023