M. Taha Tunc | Hacettepe University (original) (raw)
Editorial Works by M. Taha Tunc
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
“Gecenin bir yarısı kalktığınızı düşünün; bedeniniz yatağın ayakları arasında tam olarak ne kadar... more “Gecenin bir yarısı kalktığınızı düşünün; bedeniniz yatağın ayakları arasında tam olarak ne kadar aralık olduğunu ve ne yapması gerektiğini bilir. Bir bakıma, etrafınızdaki mekân sizinle konuşur ve incelikle kurulmuş ritim oyunları arasına yerleştirir sizi. Mekânı hareket, ses ve doku ritimleriyle özümsediğimiz —etrafımızdakilerle yankılandığımız— her gün dolu dolu yaşanan bir olaydır bu. Mekân ve zaman bedende birleşir. Bu derin beden bilinci tam da yerleşmenin tanımıdır. Bachelard mimarinin Öklidci geometriye dayanarak anlaşılmasından kurtarıp mekânın yaratıcı poetikasına ulaştırdı bizi.”
Gaston Bachelard’ın hayranlık uyandıran mekân çalışmalarını farklı disiplinlerle birlikte kat etmeyi amaçlayan bu kitap, okurunu hem Bachelard’la hem de onun felsefi, edebi, mimari, tasarım yorumlarıyla buluşturuyor. Farklı disiplinlerin “mekân” fikrinden hareketle aslında sadece mimari için değil ilgili her disiplin için sorulması gereken soruyu gündeme getiriyor: “Mimarlar neden Bachelard okur?” Elinizdeki derleme barındırdığı metin ve görsel çeşitliliğiyle mekânların ritmini bulmaya çalışıyor. Mimari, felsefe ve edebiyat meraklısı okurların keyifle peşine düşeceği bir serüven sunduğumuzu düşünüyoruz.
Articles by M. Taha Tunc
Kaygı. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 2023
Çağdaş Fransız filozof Jacques Rancière, demokrasi kavramını eşitlik sorunu etrafında geliştirir.... more Çağdaş Fransız filozof Jacques Rancière, demokrasi kavramını eşitlik sorunu etrafında geliştirir. Bu yüzden hakiki bir demokrasi için eşitsizliği gündeme getirmek gerekir. Rancière eşitsizliği bir bölüşüm sorunu olarak değerlendirerek "duyulurun paylaşımı"na (partage du sensible) odaklanır. Filozoflar ve sosyal bilimciler duyulur olan ile düşünülür olan ayrımını bu eşitsiz bölüşüme dayandırarak kullanmıştır. Bu makale ise Rancière'in demokrasi kuramını değerlendirmek adına onun eşitlik aksiyomunu öne çıkarır ve eşitliğin sadece bir cemaatte mümkün olduğunu, genel, evrensel bir eşitlik olmadığını ileri sürer. Bu makale, her şeyden önce, Rancière'in düşüncesinin nasıl geliştiğini ve yapıtlarında neden eşitlik sorununa değindiğini sergilemektedir. Ardından da makale, Rancière'in temel argümanlarını serimleyip tartışmaktadır. Bu bakımdan Rancière'e göre demokrasi ancak bir eşitler cemaati bünyesinde mümkün olabilir ve genel bakımdan bir eşitlik bulunmaz. Rancière bu uyumsuzluğu anlaşmazlık (mésentente) olarak adlandırır. Her ne kadar, eşitlik aksiyomunu takiben, bütün zekâlar eşit olsa da irade bakımından farklılıklar bulunur. Sonuç olarak, Rancière bölgesel bir eşitliğin bulunduğu yerde kitlesel bir eşitlik olmadığını ileri sürer.
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), May 14, 2023
Aziz Augustinus’un Confessiones’deki (İtiraflar) Hıristiyanlık serüveninin, kendini ve Tanrı’yı b... more Aziz Augustinus’un Confessiones’deki (İtiraflar) Hıristiyanlık serüveninin, kendini ve Tanrı’yı bilmeye dair içerimleri bulunur. Bu bakımdan Augustinus, çağdaş sosyal bilim ve felsefe pratiğinde sıklıkla kullanılan kendilik kavramının gelişiminde önemli bir yer edinir. Antik Yunan felsefe mirasını Hıristiyanlığın Tanrı anlayışıyla beslemekle kalmaz, aynı zamanda antik Yunan’ın aksine hem insani hem ilahi düzen için temele aklı değil istenci koyar. Bu yüzden Augustinus’ta kendini bilme önce istencin dolayımından geçmelidir. Yani ruhun kuvvetlerinden olan kavrayış (intelligentia), diğer bir kuvvete, yani istence (voluntas) bağlıdır. Ruhun üçüncü kuvveti olan hafıza (memoria) ise insanın hem kendini hem Tanrı’yı aramaya yöneldiği yer olacaktır. Peki bu durumda kendini ve Tanrı’yı bilmek nasıl mümkün olabilir? Burada kendilik ile Tanrı birbiriyle nasıl ilişkilenir?
Book Chapters by M. Taha Tunc
Adalet Kuramları, 2024
Son dönemi olarak bilinen 1980-1984 yıllarında Michel Foucault’nun gündeme getirdiği bazı sorular... more Son dönemi olarak bilinen 1980-1984 yıllarında Michel Foucault’nun gündeme getirdiği bazı sorular, antik Yunan tragedya yazarı Aiskhylos’un Oresteia üçlemesindeki adalet meselesiyle örtüşür. Foucault özellikle 1981’de Louvain Üniversitesi’nde verdiği derslerden oluşan Kabahat İşlemek, Doğruyu Söylemek’te adalet sorununa önemli bir yer ayırır. Tabii Foucault için bu seminerlerin esas sorunu, Batı kültüründe itirafın özneleşme biçimlerindeki rolünü ortaya koymak ve bu biçimleri hakikat sorununa bağlamak olsa da, ileride görüleceği gibi, adalet hiç de geri planda değildir. Ne var ki bu derslerde birçok destan ve tragedya sahnesini ele almasına rağmen, sorunla doğrudan ilişkili olan Oresteia üçlemesine bir cümlede değinmekle yetinir Foucault. Oysa ilk bakışta bu üçleme kendi çalışmaları açısından oldukça önemli bir yerde durur. Elinizdeki yazının temel meselesi iki eksende gelişmektedir: İlk eksende, Foucault’nun Oresteia’yı neden okumadığına ilişkin bazı muhtemel gerekçeler önermeye çalışacağım. Bu soruyu “Foucault Oresteia’yı neden okumuyor?” şeklinde ifade ediyorum. İkinci eksende ise “Foucault Oresteia’yı okuyor” iddiasını açmaya yani “Foucault Oresteia’yı okusaydı nasıl bir okumayla karşımıza çıkardı?” sorusuna cevap aramaya çalışacağım.
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Bachelard] büyük taşları küçük piyonlarla almayı beceren usta satranç oyuncularını anımsatıyor. "... more Bachelard] büyük taşları küçük piyonlarla almayı beceren usta satranç oyuncularını anımsatıyor. " Michel Foucault, "Piéger sa propre culture" 1 "Artık yaşamadığımız, heyhat!, daha da yaşamayacağımıza emin olduğumuz, uzaklardaki o yitirilmiş ev. " Gaston Bachelard, La Terre et les rêveries du repos 2 Giriş Fransız filozof Gaston Bachelard'ın düşüncesinin güncelliği günümüzde farklı mecralarda tartışılmaya devam ediyor. Bizse burada Bachelard'da mekân sorusunun neden bizi mekân imgelerine götürdüğünü tartışacağız. Bunun için
Papers by M. Taha Tunc
Notos, 2024
"Fransız filozof Jean-Paul Sartre, kendisini sıklıkla Fransız felsefesinin rasyonalist ruhuyla il... more "Fransız filozof Jean-Paul Sartre, kendisini sıklıkla Fransız felsefesinin rasyonalist ruhuyla ilişkilendirir. Oysa günümüzde Sartre denildiğinde akla öncelikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında onun adıyla neredeyse özdeşleşen varoluşçuluk geliyor. Bu açıdan Sartre’ın felsefesinin temel içsel gerilimi şöyle ifade edilebilir: Sartre kendi felsefi geleneği dahilinde yetişmiş Dekartçı bir rasyonalist miydi, yoksa varoluşun özden önce geldiğini söyleyen varoluşçu bir romantik mi? Sartre’ın edebi eserleri genellikle ikinci cevaba hizmet etse de karşımızda duran felsefi mirası ilkinin derin izlerini taşır."
Anahtar Kavramlar ekibinin iki üyesi Güncel Oğulcan Ülgen ile M. Taha Tunç felsefede anlam, gönde... more Anahtar Kavramlar ekibinin iki üyesi Güncel Oğulcan Ülgen ile M. Taha Tunç felsefede anlam, gönderim ve gösterge kavramları üzerine bir tartışma yürütüyor. Böylelikle yazı dizimizde ilk kez diyalog formatıyla okurun karşısına çıkıyoruz. Yazının sonunda sorulan soruyu ise Emine Sarıkartal cevaplıyor.
KLU Felsefe Ansiklopedisi, 2023
/p n h a nk ta p /p nhanyay nc l k p nhanyay nc l k.com KLU Felsefe Ansiklopedisi'nin bu ilk bask... more /p n h a nk ta p /p nhanyay nc l k p nhanyay nc l k.com KLU Felsefe Ansiklopedisi'nin bu ilk baskısı, ülkemizi de kasıp kavuran küresel pandemi döneminde başlayan bir çabanın ilk üç yılının semeresidir. Her geçen yıl katlanarak ve yayılarak çoğalacak bu çaba ve sonuçlarının, ilerleyen dönemlerde de yeni baskılarla taçlandırılmasını sağlamaya devam edeceğiz. Ancak Ansiklopedi'nin amiral gemisi herkesçe her an ulaşılabilecek olan çevrimiçi web sitesi olmaya devam edecek. En yeni ve en doğru bilgi orada yer alacak. Yanlışlar sürekli düzeltilecek, eksikler giderilecek, yeni öneriler değerlendirilecek. Basılı yayınlarda asla mümkün olamayacak pek çok avantajdan yararlanılacak. Bu ilk baskımızda, çevrimiçi Ansiklopedi'de yayınlanmış olan, 33 farklı üniversiteden 83 farklı yazar tarafından yazılmış 231 madde yer alıyor. Halihazırda yazım aşamasında olup baskıya yetişememiş bir o kadar madde daha sırada bekliyor. Bunlara da önce web sitemizde ve yeri geldikçe yapılacak yeni baskılarda yer vermeye devam edeceğiz. Bu uzun ve anlamlı yolculuğun henüz daha başındayız. Pratikte sonu olmayan bir yol bu. Farkındayız. Yol boyunca kişiler değişecektir. Ancak nesilden nesile bu yolu yürüyecek birileri her zaman olacaktır.
Vira Verita, 2023
“Soru” ile “sorun” felsefe metinlerde sıklıkla karşılaştığımız kelimeler arasında belki de en baş... more “Soru” ile “sorun” felsefe metinlerde sıklıkla karşılaştığımız kelimeler arasında belki de en başta gelir. Ne de olsa felsefe her şeyden önce sorularla meşguldür: “Varlık nedir?”, “Adalet nedir?”, “Bilgi olanaklı mı?”, “Özgür irade var mı?” bu sorulardan sadece bazıları. Filozof ise zaten “soru tutkunu” ve “kendi kendine soru soran kişi” olarak tarif edilir.[1] Bununla yetinmeyen felsefe (dolayısıyla filozof) sorunlar tespit edip onlarla uğraşır: değer sorunu, varlık sorunu, temsil sorunu, sentetik a priori sorunu vb. Özellikle son zamanlarda soru ile soruna ilaveten bir de “sorunsal”dan (“problematik” de deniyor buna) bahsediliyor ki ilk bakışta anlaşılması biraz güç görünüyor. Kâh bu kelime soru veya sorun yerine kullanılıyor kâh kestirilemez bir değer atfediliyor: dil sorunsalı, otorite sorunsalı, metnin/tezin sorunsalı vb. Soru ile sorun arasındaki ayrım da yeterince berrak değil tabii. Bu kelimeleri özellikle kavramlaştırırken muhtelif zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu yüzden metin boyunca felsefe sözvarlığının temel üyeleri haline gelen bu üçlünün sınırlarını belirleyip çeşitlemelerini kavramlaştırmaya yönelik bir girişimde bulunmak istiyoruz. Bunlar kendi kullanımlarında nasıl karşımıza çıkıyor? Aralarında ayrımlara giderek sınırlarını belirlemek mümkün mü? Onlardan hareketle üretilen çeşitlemeler nelerdir?
Sabah Ülkesi, 2022
Michel Foucault’nun düşüncesinin farklı anlarında başlıca muhatap konumunda yer alan iki farklı K... more Michel Foucault’nun düşüncesinin farklı anlarında başlıca muhatap konumunda yer alan iki farklı Kant mevcuttur. Bunların ilki Foucault'nun antropoloji üzerine çalışmalarında karşımıza çıkarken, ikincisine Aydınlanma'yla ilgili soruşturmasında denk geliriz. Ben ise Foucault'nun bu iki ayrı Kant okumasının onun eleştiri felsefesi açısından kurucu önemde olduğunu iddia ediyorum. Foucault kendi döneminde Fransa'da (günümüzde adlandırıldığı haliyle) "tarihsel epistemoloji" adı altında icra edilen Aydınlanma fikrini "tarihsel ontoloji" çalışmasıyla sürdürüyor. Bunu yaparken de Kant'ın "Aydınlanma Nedir?" metnini merkeze alıyor.
Interviews by M. Taha Tunc
"Eşitlik ve Tutkuları: Florent Guénard’la Söyleşi", Vira Verita, 12 Ekim 2024
Eşitlikle kurduğumuz duygu ilişkisi ne menem bir şey? Eşitlik talebini dile getiren tutkular olab... more Eşitlikle kurduğumuz duygu ilişkisi ne menem bir şey? Eşitlik talebini dile getiren tutkular olabilir mi, yoksa tutkular sadece eşitsizlikten mi yanadır? Demokratik toplumlarda ekonomik eşitlik talebi gücünü yitirdi mi sahiden? Fransız felsefeci Florent Guénard, Eşitlik Tutkusu’nda (Metis, 2024; Fransızca baskısı: Seuil, 2022) bu tarz sorulara özgün cevaplar getiriyor. Başta Rousseau olmak üzere Aydınlanma felsefesi üzerine çalışmaları ve La démocratie universelle: Philosophie d’un modèle politique (Evrensel Demokrasi: Siyasi Bir Modelin Felsefesi) kitabıyla tanınan düşünür “kamusal bir eşitlik kültürü” yaratmak gerektiğini öne sürüyor. Burada Türkçesini sunduğumuz söyleşinin Fransızca orijinali, editörün de katkılarıyla, Esprit dergisinde yayımlanmıştır.
Esprit, 2024
Pour le philosophe Florent Guénard, auteur de La Passion de l’égalité (Seuil, 2022), il y a bien ... more Pour le philosophe Florent Guénard, auteur de La Passion de l’égalité (Seuil, 2022), il y a bien une demande d’égalisation économique dans les démocraties contemporaines, mais il faut pouvoir l’entendre, en se détachant notamment de la condamnation morale des passions réactives.
Essays by M. Taha Tunc
K24, 2020
Burada ne işin var?" Sesi ters değildi, ama nazik de sayılmazdı, Sylvie kızmıştı. "Ya nerede olac... more Burada ne işin var?" Sesi ters değildi, ama nazik de sayılmazdı, Sylvie kızmıştı. "Ya nerede olacaktım?" diye sordu Irena.
Master's Thesis by M. Taha Tunc
Foucault'nun eleştiri anlayışı Kant'ınkinden farklı bir eleştiri olarak yorumlanabilir mi? Bu met... more Foucault'nun eleştiri anlayışı Kant'ınkinden farklı bir eleştiri olarak yorumlanabilir mi? Bu metin öncelikle Foucaultcu eleştirinin "Kantçı-olmayan" eleştiri olarak yorumlanabileceğini gösteriyor. Bu açıdan iki önemli hamle söz konusudur: Bunların ilki antropolojik aklın eleştirisi, diğeri Foucault'nun tarih perspektifidir. Bu tarz bir eleştiri "bilginin biçimsel ontolojisi" veya "doğruluğun analitiği" olarak değil, "güncelliğin ontolojisi" olarak anlaşılabilir. Bu eleştiriyle birlikte yönetme ve özneleşme hallerimizi sorunsallaştırırız. Yönetme ve öznelliğe dair sorular sormak bizi, ekonomik model olmakla kalmayıp düşünme, davranma ve yapma biçimi olan neoliberal rasyonalitenin şekillendirdiği güncelliğimizin merkezine götürür.
Translations by M. Taha Tunc
Vira Verita E-Dergi, 2024
Eleştirel Teoriye adadığımız 20. sayımız için Fabian Freyenhagen, Eva von Redecker, Rocío Zambran... more Eleştirel Teoriye adadığımız 20. sayımız için Fabian Freyenhagen, Eva von Redecker, Rocío Zambrana gibi bu düşünce geleneğinin bazı öncü çağdaş temsilcileriyle birer söyleşi gerçekleştirdik. Her katılımcıya aynı üç soruyu yönlendirdik ve bu sorularda onlardan çağdaş dünyanın ürettiği yeni meydan okumalara karşı Eleştirel Teori'nin tutumu ve toplumsal dönüşümü tetiklemedeki etkinliği üzerine düşüncelerini sunmalarını ve Frankfurt Okulu'nun yüz yıllık geçmişinde, yöntem ve temalar açısından geçirdiği evrimi değerlendirmelerini istedik. Bu sayede söyleşimiz Eleştirel Teori'nin kökenleri ve geleceği hakkında yeni tartışmalar için karşılaştırmalı bir perspektif sunuyor.
Aşırı sağ sahiden de halk arasından çıkma mı? Gérard Noiriel’le Söyleşi, Vira Verita, 12 Temmuz 2024
Medyada aşırı sağın işine gelen bir “sağduyu”nun yayılması karşısında sosyal bilimler ne yapabili... more Medyada aşırı sağın işine gelen bir “sağduyu”nun yayılması karşısında sosyal bilimler ne yapabilir? Gérard Noiriel dilin toplumsal tarihinin çağımızdaki söylemlerin analizine neler kattığını gösteriyor. Kavram ve anlatıların yukarıdan aşağıya doğru gidişini tasvir ediyor.
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
“Gecenin bir yarısı kalktığınızı düşünün; bedeniniz yatağın ayakları arasında tam olarak ne kadar... more “Gecenin bir yarısı kalktığınızı düşünün; bedeniniz yatağın ayakları arasında tam olarak ne kadar aralık olduğunu ve ne yapması gerektiğini bilir. Bir bakıma, etrafınızdaki mekân sizinle konuşur ve incelikle kurulmuş ritim oyunları arasına yerleştirir sizi. Mekânı hareket, ses ve doku ritimleriyle özümsediğimiz —etrafımızdakilerle yankılandığımız— her gün dolu dolu yaşanan bir olaydır bu. Mekân ve zaman bedende birleşir. Bu derin beden bilinci tam da yerleşmenin tanımıdır. Bachelard mimarinin Öklidci geometriye dayanarak anlaşılmasından kurtarıp mekânın yaratıcı poetikasına ulaştırdı bizi.”
Gaston Bachelard’ın hayranlık uyandıran mekân çalışmalarını farklı disiplinlerle birlikte kat etmeyi amaçlayan bu kitap, okurunu hem Bachelard’la hem de onun felsefi, edebi, mimari, tasarım yorumlarıyla buluşturuyor. Farklı disiplinlerin “mekân” fikrinden hareketle aslında sadece mimari için değil ilgili her disiplin için sorulması gereken soruyu gündeme getiriyor: “Mimarlar neden Bachelard okur?” Elinizdeki derleme barındırdığı metin ve görsel çeşitliliğiyle mekânların ritmini bulmaya çalışıyor. Mimari, felsefe ve edebiyat meraklısı okurların keyifle peşine düşeceği bir serüven sunduğumuzu düşünüyoruz.
Kaygı. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 2023
Çağdaş Fransız filozof Jacques Rancière, demokrasi kavramını eşitlik sorunu etrafında geliştirir.... more Çağdaş Fransız filozof Jacques Rancière, demokrasi kavramını eşitlik sorunu etrafında geliştirir. Bu yüzden hakiki bir demokrasi için eşitsizliği gündeme getirmek gerekir. Rancière eşitsizliği bir bölüşüm sorunu olarak değerlendirerek "duyulurun paylaşımı"na (partage du sensible) odaklanır. Filozoflar ve sosyal bilimciler duyulur olan ile düşünülür olan ayrımını bu eşitsiz bölüşüme dayandırarak kullanmıştır. Bu makale ise Rancière'in demokrasi kuramını değerlendirmek adına onun eşitlik aksiyomunu öne çıkarır ve eşitliğin sadece bir cemaatte mümkün olduğunu, genel, evrensel bir eşitlik olmadığını ileri sürer. Bu makale, her şeyden önce, Rancière'in düşüncesinin nasıl geliştiğini ve yapıtlarında neden eşitlik sorununa değindiğini sergilemektedir. Ardından da makale, Rancière'in temel argümanlarını serimleyip tartışmaktadır. Bu bakımdan Rancière'e göre demokrasi ancak bir eşitler cemaati bünyesinde mümkün olabilir ve genel bakımdan bir eşitlik bulunmaz. Rancière bu uyumsuzluğu anlaşmazlık (mésentente) olarak adlandırır. Her ne kadar, eşitlik aksiyomunu takiben, bütün zekâlar eşit olsa da irade bakımından farklılıklar bulunur. Sonuç olarak, Rancière bölgesel bir eşitliğin bulunduğu yerde kitlesel bir eşitlik olmadığını ileri sürer.
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), May 14, 2023
Aziz Augustinus’un Confessiones’deki (İtiraflar) Hıristiyanlık serüveninin, kendini ve Tanrı’yı b... more Aziz Augustinus’un Confessiones’deki (İtiraflar) Hıristiyanlık serüveninin, kendini ve Tanrı’yı bilmeye dair içerimleri bulunur. Bu bakımdan Augustinus, çağdaş sosyal bilim ve felsefe pratiğinde sıklıkla kullanılan kendilik kavramının gelişiminde önemli bir yer edinir. Antik Yunan felsefe mirasını Hıristiyanlığın Tanrı anlayışıyla beslemekle kalmaz, aynı zamanda antik Yunan’ın aksine hem insani hem ilahi düzen için temele aklı değil istenci koyar. Bu yüzden Augustinus’ta kendini bilme önce istencin dolayımından geçmelidir. Yani ruhun kuvvetlerinden olan kavrayış (intelligentia), diğer bir kuvvete, yani istence (voluntas) bağlıdır. Ruhun üçüncü kuvveti olan hafıza (memoria) ise insanın hem kendini hem Tanrı’yı aramaya yöneldiği yer olacaktır. Peki bu durumda kendini ve Tanrı’yı bilmek nasıl mümkün olabilir? Burada kendilik ile Tanrı birbiriyle nasıl ilişkilenir?
Adalet Kuramları, 2024
Son dönemi olarak bilinen 1980-1984 yıllarında Michel Foucault’nun gündeme getirdiği bazı sorular... more Son dönemi olarak bilinen 1980-1984 yıllarında Michel Foucault’nun gündeme getirdiği bazı sorular, antik Yunan tragedya yazarı Aiskhylos’un Oresteia üçlemesindeki adalet meselesiyle örtüşür. Foucault özellikle 1981’de Louvain Üniversitesi’nde verdiği derslerden oluşan Kabahat İşlemek, Doğruyu Söylemek’te adalet sorununa önemli bir yer ayırır. Tabii Foucault için bu seminerlerin esas sorunu, Batı kültüründe itirafın özneleşme biçimlerindeki rolünü ortaya koymak ve bu biçimleri hakikat sorununa bağlamak olsa da, ileride görüleceği gibi, adalet hiç de geri planda değildir. Ne var ki bu derslerde birçok destan ve tragedya sahnesini ele almasına rağmen, sorunla doğrudan ilişkili olan Oresteia üçlemesine bir cümlede değinmekle yetinir Foucault. Oysa ilk bakışta bu üçleme kendi çalışmaları açısından oldukça önemli bir yerde durur. Elinizdeki yazının temel meselesi iki eksende gelişmektedir: İlk eksende, Foucault’nun Oresteia’yı neden okumadığına ilişkin bazı muhtemel gerekçeler önermeye çalışacağım. Bu soruyu “Foucault Oresteia’yı neden okumuyor?” şeklinde ifade ediyorum. İkinci eksende ise “Foucault Oresteia’yı okuyor” iddiasını açmaya yani “Foucault Oresteia’yı okusaydı nasıl bir okumayla karşımıza çıkardı?” sorusuna cevap aramaya çalışacağım.
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Mimarlar Neden Bachelard Okur?, 2021
Bachelard] büyük taşları küçük piyonlarla almayı beceren usta satranç oyuncularını anımsatıyor. "... more Bachelard] büyük taşları küçük piyonlarla almayı beceren usta satranç oyuncularını anımsatıyor. " Michel Foucault, "Piéger sa propre culture" 1 "Artık yaşamadığımız, heyhat!, daha da yaşamayacağımıza emin olduğumuz, uzaklardaki o yitirilmiş ev. " Gaston Bachelard, La Terre et les rêveries du repos 2 Giriş Fransız filozof Gaston Bachelard'ın düşüncesinin güncelliği günümüzde farklı mecralarda tartışılmaya devam ediyor. Bizse burada Bachelard'da mekân sorusunun neden bizi mekân imgelerine götürdüğünü tartışacağız. Bunun için
Notos, 2024
"Fransız filozof Jean-Paul Sartre, kendisini sıklıkla Fransız felsefesinin rasyonalist ruhuyla il... more "Fransız filozof Jean-Paul Sartre, kendisini sıklıkla Fransız felsefesinin rasyonalist ruhuyla ilişkilendirir. Oysa günümüzde Sartre denildiğinde akla öncelikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında onun adıyla neredeyse özdeşleşen varoluşçuluk geliyor. Bu açıdan Sartre’ın felsefesinin temel içsel gerilimi şöyle ifade edilebilir: Sartre kendi felsefi geleneği dahilinde yetişmiş Dekartçı bir rasyonalist miydi, yoksa varoluşun özden önce geldiğini söyleyen varoluşçu bir romantik mi? Sartre’ın edebi eserleri genellikle ikinci cevaba hizmet etse de karşımızda duran felsefi mirası ilkinin derin izlerini taşır."
Anahtar Kavramlar ekibinin iki üyesi Güncel Oğulcan Ülgen ile M. Taha Tunç felsefede anlam, gönde... more Anahtar Kavramlar ekibinin iki üyesi Güncel Oğulcan Ülgen ile M. Taha Tunç felsefede anlam, gönderim ve gösterge kavramları üzerine bir tartışma yürütüyor. Böylelikle yazı dizimizde ilk kez diyalog formatıyla okurun karşısına çıkıyoruz. Yazının sonunda sorulan soruyu ise Emine Sarıkartal cevaplıyor.
KLU Felsefe Ansiklopedisi, 2023
/p n h a nk ta p /p nhanyay nc l k p nhanyay nc l k.com KLU Felsefe Ansiklopedisi'nin bu ilk bask... more /p n h a nk ta p /p nhanyay nc l k p nhanyay nc l k.com KLU Felsefe Ansiklopedisi'nin bu ilk baskısı, ülkemizi de kasıp kavuran küresel pandemi döneminde başlayan bir çabanın ilk üç yılının semeresidir. Her geçen yıl katlanarak ve yayılarak çoğalacak bu çaba ve sonuçlarının, ilerleyen dönemlerde de yeni baskılarla taçlandırılmasını sağlamaya devam edeceğiz. Ancak Ansiklopedi'nin amiral gemisi herkesçe her an ulaşılabilecek olan çevrimiçi web sitesi olmaya devam edecek. En yeni ve en doğru bilgi orada yer alacak. Yanlışlar sürekli düzeltilecek, eksikler giderilecek, yeni öneriler değerlendirilecek. Basılı yayınlarda asla mümkün olamayacak pek çok avantajdan yararlanılacak. Bu ilk baskımızda, çevrimiçi Ansiklopedi'de yayınlanmış olan, 33 farklı üniversiteden 83 farklı yazar tarafından yazılmış 231 madde yer alıyor. Halihazırda yazım aşamasında olup baskıya yetişememiş bir o kadar madde daha sırada bekliyor. Bunlara da önce web sitemizde ve yeri geldikçe yapılacak yeni baskılarda yer vermeye devam edeceğiz. Bu uzun ve anlamlı yolculuğun henüz daha başındayız. Pratikte sonu olmayan bir yol bu. Farkındayız. Yol boyunca kişiler değişecektir. Ancak nesilden nesile bu yolu yürüyecek birileri her zaman olacaktır.
Vira Verita, 2023
“Soru” ile “sorun” felsefe metinlerde sıklıkla karşılaştığımız kelimeler arasında belki de en baş... more “Soru” ile “sorun” felsefe metinlerde sıklıkla karşılaştığımız kelimeler arasında belki de en başta gelir. Ne de olsa felsefe her şeyden önce sorularla meşguldür: “Varlık nedir?”, “Adalet nedir?”, “Bilgi olanaklı mı?”, “Özgür irade var mı?” bu sorulardan sadece bazıları. Filozof ise zaten “soru tutkunu” ve “kendi kendine soru soran kişi” olarak tarif edilir.[1] Bununla yetinmeyen felsefe (dolayısıyla filozof) sorunlar tespit edip onlarla uğraşır: değer sorunu, varlık sorunu, temsil sorunu, sentetik a priori sorunu vb. Özellikle son zamanlarda soru ile soruna ilaveten bir de “sorunsal”dan (“problematik” de deniyor buna) bahsediliyor ki ilk bakışta anlaşılması biraz güç görünüyor. Kâh bu kelime soru veya sorun yerine kullanılıyor kâh kestirilemez bir değer atfediliyor: dil sorunsalı, otorite sorunsalı, metnin/tezin sorunsalı vb. Soru ile sorun arasındaki ayrım da yeterince berrak değil tabii. Bu kelimeleri özellikle kavramlaştırırken muhtelif zorluklarla karşılaşıyoruz. Bu yüzden metin boyunca felsefe sözvarlığının temel üyeleri haline gelen bu üçlünün sınırlarını belirleyip çeşitlemelerini kavramlaştırmaya yönelik bir girişimde bulunmak istiyoruz. Bunlar kendi kullanımlarında nasıl karşımıza çıkıyor? Aralarında ayrımlara giderek sınırlarını belirlemek mümkün mü? Onlardan hareketle üretilen çeşitlemeler nelerdir?
Sabah Ülkesi, 2022
Michel Foucault’nun düşüncesinin farklı anlarında başlıca muhatap konumunda yer alan iki farklı K... more Michel Foucault’nun düşüncesinin farklı anlarında başlıca muhatap konumunda yer alan iki farklı Kant mevcuttur. Bunların ilki Foucault'nun antropoloji üzerine çalışmalarında karşımıza çıkarken, ikincisine Aydınlanma'yla ilgili soruşturmasında denk geliriz. Ben ise Foucault'nun bu iki ayrı Kant okumasının onun eleştiri felsefesi açısından kurucu önemde olduğunu iddia ediyorum. Foucault kendi döneminde Fransa'da (günümüzde adlandırıldığı haliyle) "tarihsel epistemoloji" adı altında icra edilen Aydınlanma fikrini "tarihsel ontoloji" çalışmasıyla sürdürüyor. Bunu yaparken de Kant'ın "Aydınlanma Nedir?" metnini merkeze alıyor.
"Eşitlik ve Tutkuları: Florent Guénard’la Söyleşi", Vira Verita, 12 Ekim 2024
Eşitlikle kurduğumuz duygu ilişkisi ne menem bir şey? Eşitlik talebini dile getiren tutkular olab... more Eşitlikle kurduğumuz duygu ilişkisi ne menem bir şey? Eşitlik talebini dile getiren tutkular olabilir mi, yoksa tutkular sadece eşitsizlikten mi yanadır? Demokratik toplumlarda ekonomik eşitlik talebi gücünü yitirdi mi sahiden? Fransız felsefeci Florent Guénard, Eşitlik Tutkusu’nda (Metis, 2024; Fransızca baskısı: Seuil, 2022) bu tarz sorulara özgün cevaplar getiriyor. Başta Rousseau olmak üzere Aydınlanma felsefesi üzerine çalışmaları ve La démocratie universelle: Philosophie d’un modèle politique (Evrensel Demokrasi: Siyasi Bir Modelin Felsefesi) kitabıyla tanınan düşünür “kamusal bir eşitlik kültürü” yaratmak gerektiğini öne sürüyor. Burada Türkçesini sunduğumuz söyleşinin Fransızca orijinali, editörün de katkılarıyla, Esprit dergisinde yayımlanmıştır.
Esprit, 2024
Pour le philosophe Florent Guénard, auteur de La Passion de l’égalité (Seuil, 2022), il y a bien ... more Pour le philosophe Florent Guénard, auteur de La Passion de l’égalité (Seuil, 2022), il y a bien une demande d’égalisation économique dans les démocraties contemporaines, mais il faut pouvoir l’entendre, en se détachant notamment de la condamnation morale des passions réactives.
K24, 2020
Burada ne işin var?" Sesi ters değildi, ama nazik de sayılmazdı, Sylvie kızmıştı. "Ya nerede olac... more Burada ne işin var?" Sesi ters değildi, ama nazik de sayılmazdı, Sylvie kızmıştı. "Ya nerede olacaktım?" diye sordu Irena.
Foucault'nun eleştiri anlayışı Kant'ınkinden farklı bir eleştiri olarak yorumlanabilir mi? Bu met... more Foucault'nun eleştiri anlayışı Kant'ınkinden farklı bir eleştiri olarak yorumlanabilir mi? Bu metin öncelikle Foucaultcu eleştirinin "Kantçı-olmayan" eleştiri olarak yorumlanabileceğini gösteriyor. Bu açıdan iki önemli hamle söz konusudur: Bunların ilki antropolojik aklın eleştirisi, diğeri Foucault'nun tarih perspektifidir. Bu tarz bir eleştiri "bilginin biçimsel ontolojisi" veya "doğruluğun analitiği" olarak değil, "güncelliğin ontolojisi" olarak anlaşılabilir. Bu eleştiriyle birlikte yönetme ve özneleşme hallerimizi sorunsallaştırırız. Yönetme ve öznelliğe dair sorular sormak bizi, ekonomik model olmakla kalmayıp düşünme, davranma ve yapma biçimi olan neoliberal rasyonalitenin şekillendirdiği güncelliğimizin merkezine götürür.
Vira Verita E-Dergi, 2024
Eleştirel Teoriye adadığımız 20. sayımız için Fabian Freyenhagen, Eva von Redecker, Rocío Zambran... more Eleştirel Teoriye adadığımız 20. sayımız için Fabian Freyenhagen, Eva von Redecker, Rocío Zambrana gibi bu düşünce geleneğinin bazı öncü çağdaş temsilcileriyle birer söyleşi gerçekleştirdik. Her katılımcıya aynı üç soruyu yönlendirdik ve bu sorularda onlardan çağdaş dünyanın ürettiği yeni meydan okumalara karşı Eleştirel Teori'nin tutumu ve toplumsal dönüşümü tetiklemedeki etkinliği üzerine düşüncelerini sunmalarını ve Frankfurt Okulu'nun yüz yıllık geçmişinde, yöntem ve temalar açısından geçirdiği evrimi değerlendirmelerini istedik. Bu sayede söyleşimiz Eleştirel Teori'nin kökenleri ve geleceği hakkında yeni tartışmalar için karşılaştırmalı bir perspektif sunuyor.
Aşırı sağ sahiden de halk arasından çıkma mı? Gérard Noiriel’le Söyleşi, Vira Verita, 12 Temmuz 2024
Medyada aşırı sağın işine gelen bir “sağduyu”nun yayılması karşısında sosyal bilimler ne yapabili... more Medyada aşırı sağın işine gelen bir “sağduyu”nun yayılması karşısında sosyal bilimler ne yapabilir? Gérard Noiriel dilin toplumsal tarihinin çağımızdaki söylemlerin analizine neler kattığını gösteriyor. Kavram ve anlatıların yukarıdan aşağıya doğru gidişini tasvir ediyor.
Posseible: Felsefe Dergisi, 2023
"Geçmişteki filozoflarla diyaloğa girebilir miyiz? Kendi felsefi tasalarımızın yol açtığı sorular... more "Geçmişteki filozoflarla diyaloğa girebilir miyiz? Kendi felsefi tasalarımızın yol açtığı soruları onlara sorabilir, bu soruları kendileri sormamış olsa dahi, onlardan ilgi uyandıran cevaplar alabilir miyiz? Yirmi beş yılı aşkın bir süre önce Les mots, les concepts et les choses’da [Kelimeler, Kavramlar ve Şeyler] yaptığım buydu; 14. yüzyılda yaşamış bir İngiliz Fransisken Ockhamlı William’ı Jerry Fodor, Donald Davidson ve Nelson Goodman başta olmak üzere son dönem analitik felsefecilerle tartışmaya sokmuştum. Başta ortaçağcılar olmak üzere bazı meslektaşlarım bu hususta endişeliydi: Anakronizme düşmek değil miydi bu? Ne de olsa ortaçağ düşünürleri bizimkinden çok farklı bir entelektüel bağlamda çalışıyordu, sordukları sorular bugünkü sorulardan farklıydı, kavramsal aygıtları da bizimki gibi değil; nasıl olur da onlara çağdaşlarımız, meslektaşlarımız olarak muamele edilir? Aynı güçlük Yunanlar, 17. ve 18. yüzyıl filozofları için de pekâlâ geçerli olabilir."
Georges Canguilhem 4 Haziran 1904'te Güneybatı Fransa'nın Castelnaudary kasabasında doğmuştur. Ba... more Georges Canguilhem 4 Haziran 1904'te Güneybatı Fransa'nın Castelnaudary kasabasında doğmuştur. Babası bir terzi olsa da Canguı̇lhem kendisinin, kökleri toprak ile mevsimlerin ahenkli, döngüsel hayatına dayanan, duyarlılıkları meyve ağaçlarının * 2018 yılında bu metni çevirmeye karar verdiğimde, izin almak amacıyla yazarı Paul Rabinow'la yazışmaya başladım. Bana cevaben "Canguilhem metnini çevirmek istememden onur ve memnuniyet duyduğunu" iletmişti. Rabinow 2021'de vefat etti, bu çeviriyle ancak yayınlanma fırsatı buluyor. Bu yazı François Delaporte'un Georges Canguilhem'in yazılarını bir araya getirdiği derleme A Vital Rationalist: Selected Writings from Georges Canguilhem'e (çev. Arthur Goldhammer, New York: Zone Books, 1994) takdim olarak yayımlanmış, daha sonra ufak değişikliklerle Rabinow'un makalelerinden oluşan Essays on the Anthropology of Reason'a (New Jersey: Princeton University Press, 1996, s. 80-90) dahil edilmiştir. Çeviride ilk baskı dikkate alınmıştır. Metnin başlığında yer alan vital sıfatı hem "önemli, hayati" hem de "yaşamsal, yaşama ilişkin" demek. Muhtemelen yazar çift anlamlılığı vermek istemiş. Son olarak, metindeki tüm köşeli parantezler bana ait.-çn.
Vira Verita, 2023
"Günümüzde sorun/problem (problème) kelimesi eşsiz bir sıklıkta kullanılıyor. Ufak bir zorluk bel... more "Günümüzde sorun/problem (problème) kelimesi eşsiz bir sıklıkta kullanılıyor. Ufak bir zorluk belirdiğinde hemen sorun halini alıyor: Sömürge sorunu, vergi sorunu, ikmal sorunu ve diğerleri – gün be gün bu tabirlerle kuşatılıyoruz. Kesin bilimlerden kelime ödünç almakla zorlukların yarattığı duruma kesinlik kattığımızı, böylelikle de zorlukların üstesinden gelmeye biraz daha yaklaştığımızı zannediyoruz. Bu kelimenin nihai kullanıcısı filozoflar da değil; daha önce kuram veya öğreti kelimelerinin kullanıldığı tüm durumlarda bugün daha şatafatsız olan sorun kelimesini buluyoruz: varlık sorunu, bilgi, bilim sorunu, ahlak sorunu, din sorunu. Alman filozoflar sorun ortaya koyma biçimleriyle ilgili bir disiplini belirtmek için Problematik yani sorunsal kelimesini sık sık kullanıyor. Bu tabirin elde ettiği başarının, Uluslararası Felsefe Enstitüsü’nün 1947’de Lundt’ta düzenlediği toplantının teması olarak seçilmeye kadar uzanması, pek tabii bir durum: Sorun Sorunu. Bizzat bu başarının mevcut felsefi yönelimin oldukça önemli bir özelliğini göstermesi de muhtemel aslında."
Arete Politik Felsefe Dergisi, 2022
Belçikalı filozof Michel Meyer (1950-2022) problematoloji (Fr. problématologie, İng. problematolo... more Belçikalı filozof Michel Meyer (1950-2022) problematoloji (Fr. problématologie, İng. problematology) veya “sorunsal bilimi” (bkz. Varlık, 2022, s. 199) fikriyle felsefede yöntem ve metodoloji tartışmaları açısından önemli bir kavramsal teçhizat bırakmış oldu. Meyer problematoloji kuramında odağına geleneksel felsefenin gözdesi olan önermeleri (Meyer’in adlandırmasıyla “cevapları”) değil, soruyu (question), sorgulamayı (questionnement), sorunu (problème) ve sorunsalı (problématique) alır.
Ethos: Dialogues in Philosophy and Social Sciences, 2022
ÖZET Makale, sosyal çalışmanın Pierre Bourdieu‟ye yönelik görünüşte yeni ilgisini memnuniyetle k... more ÖZET
Makale, sosyal çalışmanın Pierre Bourdieu‟ye yönelik görünüşte yeni ilgisini memnuniyetle karşılıyor. Gelgelelim, Bourdieu‟nün devasa katkısına özgü sorunların farkına varmak elzemdir. Bulgular: Öncelikle Bourdieu sıklıkla temel argümanlarını kavramayı zorlaştıran güçlüklerle okurunun karşısına çıkabilir. Başlıca engeller arasında şunlar bulunur: Bourdieu‟nün düzyazı üslubu; “ürün”ünün hacimli olması ve ilgili sıkıntılar; birçok okurun (belki de özellikle Fransız entelektüel alanının ve buna yakın kültürel çevrenin dışında kalan okurun) Bourdieu‟nün eserinde ima etmekle yetindiği başlıca bağlamsal unsurları fark etme noktasında başarısız olabilmeleri; Bourdieu‟ye sıklıkla atfedilen yanıltıcı etiketler (mesela, “Marksist” veya “postmodern” gibi). Zorluğun ikinci tarafı Bourdieu‟nün katkısının kuramsal içeriğinin veçheleriyle alakalı. Çokkültürcülük, “ırk” ve etnisite eksenindeki konulara eksik angajmanı, hatta kusurlu katkılarının önemli olduğu ileri sürülür. Üstelik Bourdieu‟nün kavram cephaneliği toplumsal aktörlerin, özellikle de işçi sınıfı ve ezilenlerin yavanlaşmış edilgenliğine çok büyük bir vurguda bulunuyor olabilir. Son olarak, devletin işlevine dair fikirleri sorunlu görülebilir. Uygulamalar: Sosyal çalışma daha Bourdieucü bir teori ve pratik biçimi geliştirecekse, onun eserinin sağladığı kavrayışı göz önünde bulundurup sunduğu sorunlara değinmesi gerekir.
Anahtar sözcükler: Habitus/sermaye/alan, Marksizm, çokkültürcülük, devlet, işçi sınıfı
Üretimhane, 2022
"Siyaset, eğitim, sinema, edebiyat gibi farklı alanlara dair yazdıklarıyla tanınan çağdaş Fransız... more "Siyaset, eğitim, sinema, edebiyat gibi farklı alanlara dair yazdıklarıyla tanınan çağdaş Fransız filozof Jacques Rancière’in felsefesinin temelinde yer alan “duyulurun paylaşımı” kavramına ilişkin metninden bir parçayla birlikte çevirmenin “Rancière ve Estetiğin Diğer Anlamı” başlıklı notunu okura sunuyoruz."
Yazarın Türkçe Basım İçin Yazdığı Önsözle “İşgal mi? Aynen öyle, işgal. Şimdiki işgal ne dünya ç... more Yazarın Türkçe Basım İçin Yazdığı Önsözle
“İşgal mi? Aynen öyle, işgal. Şimdiki işgal ne dünya çapındaki faşist hareketler ve otoriter yönetimlerden ne de siyaset ve mekânın yeni duvarlar ve gözaltı merkezleriyle fiziken işgal edilmesinden ibaret. İstencin melankolisinde ve kötümserliğinde boğulan duygularımızın, arzularımızın ve hayal gücümüzün manen işgal edilmesi de söz konusu. Bugün yaşadığımız işgal, başka bir alternatif olmadığına, dolayısıyla bir geleceğin de olmadığına yönelik yaygın hisse –hatta gerçekliğe– dayanıyor.”
Siyaset felsefesi alanında çalışan aktivist, yazar Srećko Horvat siyasi, ekonomik, ekolojik ve insani krizlerin kesişiminde kıyamet söylemleriyle sarmalandığımız günümüzde özgürleşmek için ulusal sınırları ve kimlikleri aşan, geçerliliğini yitirmiş uygulama ve söylemlerin ötesine geçen küresel bir örgütlenmeye ihtiyacımız olduğunu savunuyor.
Nazi işgalindeki Yugoslavya’nın partizan direniş hareketinden mülteci kamplarına, edebiyat ve sinemadaki distopik anlatılardan günümüz isyan hareketlerine uzanan bir anlatıyla içinde bulunduğumuz vahim durumu değerlendiriyor ve küresel düzeni kökten değiştirebilecek bir enternasyonalizmin manifestosunu sunuyor.
“Horvat çarpıcı vizyonuyla acil bir ihtiyacı ve erişilebilir bir hedefi işaret ediyor.” Noam Chomsky
Mekanik fizikçilerin zorluklarla karşı karşıya kalmaya başladığı bir dönemde, pozitivist yöneliml... more Mekanik fizikçilerin zorluklarla karşı karşıya kalmaya başladığı bir dönemde, pozitivist yönelimli filozof Richard Avenarius "dünyanın doğal kavranışı" sorununu incelikle işliyordu. 1 Görüldü ki bu sorun ve soruna bağlı temalar -"doğal dünya" (ileriki yıllarda Husserl'deki Lebenswelt, yani yaşam dünyası) ve diğerleri-Avenarius'un felsefesinin sınırlarının ötesine ulaşan bir etkiye sahip. Modern mekaniğe dayalı "yapay" (meta)fizik görüşten yüz çevirmeyi dile getirmeye niyetliydiler, ki bu metafizik algısal olarak erişilebilir, çevreleyen dünyanın hakiki bir gerçekliğin yeniden üretimi, kendinde olduğunu ve matematiksel doğa biliminin kavradığı haliyle gerçeğin öznel bir yeniden üretimi olduğunu iddia ediyordubu da fiziksel dünyadan kaynaklanan nedensel etkiler vasıtasıyla dışsallığın yansıdığı, ampirik olarak erişilemez bir öznel içsellik olduğuna delalet ediyordu kaçınılmaz olarak. Böylesi bir içsellikten yüz çevirip gerçekliğin kendisini çevreleyen dünya olarak, yani gerçekliği kendisini sunduğu haliyle alma girişimi de bunun sonucuydu. Bu "insan dünyası"nın, "saf deneyim" dünyasının, bunların "bileşenlerinin", bu unsurları birbiriyle etkileşime sokan ilişkilerin vs. yapısal betimlemesi sorununa yol açtı bu da (ardından da bağıntı mantığının, matematiksel yapı kavramının vb. modern araçlarının kısmen de olsa faydalı kılınmasının önünü açtı). Avenarius ve Mach'dan tutun Russell, Whitehead, Rus sezgisel gerçekçileri 2 ve Anglo-Sakson neogerçekçilerine 3 kadar çeşitli filozofların ortaya attığı "nötr monizm", akla gelen ilk çözümdü.
Yeni Gerçekçilik Manifestosu, 2019
Costica Bradatan - Demokrasi Tanrılar İçindir
Üretimhane, 2019
“Demokrasiler neden başarısızlığa uğruyor?” Son birkaç yılda bu soruyu kitaplarda, fikir yazıları... more “Demokrasiler neden başarısızlığa uğruyor?”
Son birkaç yılda bu soruyu kitaplarda, fikir yazılarında, ana haber programlarında ve giderek gerginleşen kamusal müzakerelerde çokça işittik. Fakat kendimi neredeyse hep başka bir soruyla cevaplarken buluyorum: Neden başarısızlığa uğramasınlar ki?
Başarısızlığın Filozofu: Emil Cioran’ın Umutsuzluğunun Dorukları, 2018
E. M. Cioran'ın belki de en kışkırtıcı yanını, siyasi geçmişini ele alarak başlayan bu makale, Ci... more E. M. Cioran'ın belki de en kışkırtıcı yanını, siyasi geçmişini ele alarak başlayan bu makale, Cioran'ın yapıtlarındaki "başarısızlık" fikrine odaklanıyor. Sözü uzatmadan, oldukça güzel bir pasajını ekleyelim:
"1935’te Mircea Eliade’a gönderdiği bir mektupta, Cioran’ın kendine özgü siyasi düşüncesine göz atacak olursak: “Siyasi olan her şey için benim formülüm şudur” diye yazar, “inanmadığın her şey için yürekten kavga et.” Böyle bir itiraf Cioran’ın katılımına pek açıklık getirmese de belirli bir psikolojik perspektiften onun “zırvalıkları” arasında yer alır. Bu bölünmüş kişilik sonraki Cioran’ın ayırt edici özelliği oldu ve dünyayı büyük boyutların başarısızlığı olarak gören bir filozof açısından bir şeyin olmadığı yerde bazı anlamlar varmış gibi yaparak kozmik düzenle (ve süreç içerisinde kendisiyle) alay etmesi anlamlı hale gelmiştir. Her şeyin anlamsız olduğunu biliyor ama öyle değilmiş gibi davranarak uyuşmazlığını dile getirmeyi ve “kötü yaratıcının” tasarımlarını baltalamayı başarabilirsiniz. Üstelik bunu sınırsız ironi ve mizahla yaparsınız, ki bu kesin bir şekilde kutsal kaba güldürüye karşı koymaktır. Son gülen iyi güler."
Yazar Hakkında: Teksas Teknik Üniversitesi’nde Beşeri Bilimler Profesörü olan Costica Bradatan, Şubat 2018’de yayımlanan "Fikirler İçin Ölmek-Filozofların Tehlikeli Hayatları" (Çev. Kübra Oğuz. Can Yayınları, 2018) kitabıyla ilk kez Türkiyeli okurla tanışmıştır. Aynı zamanda Los Angeles Review of Books’ta karşılaştırmalı çalışmalar ve din çalışmaları editörlüğü yapmaktadır.
Not (M. Taha Tunç): Öncelikle bu makaleyi çevirip yayımlamak için yazarından izin aldık. Yazar makale boyunca Cioran’dan alıntılar yapıyor. Bizse bu alıntıları Türkçeleştirirken şöyle bir yol benimsedik: Türkçe’de olan kitaplarından ve metninden yapılan alıntılarda bu çevirilerdeki hallerini kullanmaya özen gösterdik ve sayfa numaralarını sonnotlarla, “(ç. n.)” şeklinde belirttik (bu metinleri de kaynakçada verdik); Türkçede olmayanları ise kendimiz Türkçeleştirdik. Kullandığımız alıntılar için Metis Yayıncılık’tan ve “Borges” metninin çevirmeni Murat Erşen’den izin aldık. İzin verdikleri için kendilerine teşekkür ederiz.
Jim Ife, İnsan Hakları ve Sosyal Hizmet (3., 7. ve 9. bölümler)
İnsan hakları kavramı çağdaş söylemde en güçlü fikirlerden birini temsil eder. Bireyciliğin ve ze... more İnsan hakları kavramı çağdaş söylemde en güçlü fikirlerden birini temsil eder. Bireyciliğin ve zengin olmanın yaşamdaki en önemli şeyler olarak görüldüğü ve aynı zamanda eylemlerimizi yargılamak için daha önceden güvenli olan ahlaki konumlarımızın post-modern bir görecelilikle değişmiş göründüğü iktisadi bir küreselleşme çağında, insan hakları fikri, insanlık değerlerini yeniden ileri sürmenin yollarını arayanlar için, alternatif bir ahlaki referans noktası sağlar.
Bu kitap insan haklarının önemli olduğu ve bunların genel olarak insani hizmetler alanındaki meslekler ve özelde de sosyal hizmet uzmanları için özellikle önemli olduğu inancıyla yazıldı. Sosyal hizmeti insan hakları mesleği olarak çerçevelendirerek, onun karşılaştığı sorunların ve ikilemlerin birçoğuna yeni bir ışık altında bakabiliriz. Dahası insan hakları, sosyal hizmet uzmanlarına hem “müracaatçı”larıyla gündelik düzeydeki hem de topluluk gelişimi, politik savunusu ve aktivizm düzeyindeki uygulamaları için ahlaki bir temel sağlar.
Kitap uluslararası bir bakış açısından yazıldı. Her ne kadar sosyal hizmet uygulamasının, içinde konumlandırıldığı kültür ve toplumla daima bağlamsallaştırılması zorunluysa da, insan hakları, paylaşılan bir insanlık ve küresel yurttaşlık fikirleri üzerine temellenen evrenselci bir söylemdir. Bu nedenle kitabın farklı ulusal ve kültürel ortamlarda kullanım bulması umut edildi.
Üretimhane, 2019
"Mutlu olmayı herkes ister. Bu talep, ondan öncesine değilse bile Sokrates’e kadar gider. Onun gi... more "Mutlu olmayı herkes ister. Bu talep, ondan öncesine değilse bile Sokrates’e kadar gider. Onun girişiminden bu yana, iki bin yılı aşkın süre içinde, evrensel bir hakikat gibi ender bir konum edinmiştir."
Mark Doel - Sosyal Hizmet Nedir? (Social Work. The Basics) [Forthcoming]
Foucault’nun Mirası: Frédéric Gros’yla Söyleşi
Üretimhane, 2019
Frédéric Gros, Michel Foucault’nun Collège de France derslerinin editörü, Michel Foucault (1996) ... more Frédéric Gros, Michel Foucault’nun Collège de France derslerinin editörü, Michel Foucault (1996) ve Foucault et la folie (Foucault ve Delilik, 1997) adlı yapıtların yazarıdır. İlk çalışmalarında delilik ile sanat arasındaki ilişkiye ilgi duymuştur (Création et folie [Yaratım ve Delilik], 1998). Hapishanede yıllarca eğitim verdikten sonra cezalandırma hakkının felsefi temellerine bir kitap hasretti (Et ce sera justice: Punir en démocratie [Adalet Yerini Bulsun: Demokraside Cezalandırma], 2001). Yanı sıra başka metinleri de mevcut: États de violence: Essai sur la fin de la guerre (Şiddet Devletleri: Savaşın Sonuna Dair Deneme, 2010) ve Le Principe sécurité (Güvenlik İlkesi, 2012).
Le Monde gazetesinden Nicolas Truong, Michel Foucault’nun mirası hakkında Frédéric Gros ile söyleşiyor.
Ethos: Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar / ETHOS: Dialogues in Philosophy and Social Sciences, 2019
70 yaşındaki Fransız sosyolog Bruno Latour uzun bir süre bilimin baş belası olmuştur. Bununla bir... more 70 yaşındaki Fransız sosyolog Bruno Latour uzun bir süre bilimin baş belası olmuştur. Bununla birlikte, "alternatif olgular" çağında bilimi savunmaya geliyor. Paris'teki sosyal bilimler üniversitesi Sciences Po'daki (Paris Siyasi Bilimler Akademisi) resmi görevinden geçtiğimiz ay emekli olan Latour 1979'da Birleşik Krallıklı sosyolog Steve Woolgar ile birlikte yazdığı Laboratory Life: The Construction of Scientific Facts'le [Laboratuvar Yaşamı: Bilimsel Olguların İnşası] ününe kavuştu. Latour bu araştırma için iki yılını, California'nın San Diego şehrinde bulunan Salk Biyoloji Çalışmaları Enstitüsü'nde işlerinin başındaki bilim insanlarını antropolog olarak gözlemlemekle geçirdi. 1987'de Latour ders kitabı Science in Action'da [Eylem Halinde Bilim] düşüncesinin ayrıntılarına girdi. Latour'un çalışmasının merkezinde, olguların bilim insanlarının oluşturduğu topluluklar tarafından inşa edildiği, bilimin toplumsal ve teknik unsurları arasında ayrım olmadığı fikirler bulunur. Latour yaklaşımı ve anlayışı bakımından övgü alsa bile, göreci ve "sosyal inşacı" görüşleri aynı derecede tepki görmesine sebep oldu. 1994 tarihli Higher Superstition: The Academic Left and Quarrels with Science [Yüksek Hurafe: Akademik Sol ve Bilimle Münakaşaları] adlı kitaplarında biyolog Paul Gross ve matematikçi Norman Levitt, Latour'u ve diğer sosyologları, mesleklerini itibarsızlaştırmakla ve bilime duyulan güveni tehlikeye atmakla suçladı. Sonrasında başlayan ve "bilim savaşları" diye bilinen ateşli tartışma yıllarca sürdü. Son yazılarında Latour, bilim eleştirisinin bilim-karşıtı düşünceye temel oluşturduğunu, bilhassa şimdilerde kendisinin esas konusu olan iklim değişikliğinin inkarının önünü açtığını kabullendi. Şimdilerde ise bilime olan güveni onarmaya yardımcı olmayı umuyor. Fransa'nın başkentindeki dairesinde Latour ile konuştuk. Açık ve öz olmak adına söyleşide düzeltmeler yaptığımızı belirtelim. "Bilim savaşları"nı nasıl hatırlıyorsunuz? '90'larda olup bitmiş hiçbir şey "savaş" diye anılmayı hak etmiyor. Bilimin nasıl yapıldığı ve bu sürecin eleştirel olması üstüne çalışan sosyal bilimcilerin sebep olduğu bir münakaşaydı. Bizim tahlilimiz, topa tutulduğunu düşünen, bilime dair idealist ve sürdürülemez görüşleri olan insanların tepkilerine sebep oldu. Eleştirilerden bazıları hakikaten gülünçtü; postmodern göreci zırvasıyla birlikte anılıyor, başkaları tarafından alaya alınıyordum. Her ne kadar bilim
ViraVerita E-Journal: Interdisciplinary Encounters, Jun 2022
Bu makale Hırvat düşünür Srećko Horvat'ın Gelecekten Gelen Şiir'inin bir incelemesidir. Metni fel... more Bu makale Hırvat düşünür Srećko Horvat'ın Gelecekten Gelen Şiir'inin bir incelemesidir. Metni felsefedeki gelecek sorunu çerçevesinde değerlendiriyorum. Sorunu derinleştirmek için Walter Benjamin'in "tarih", Theodor W. Adorno'nun "geçmişin işlenmesi" (Aufarbeitung der Vergangenheit) ve Michel Foucault'nun "şimdinin ontolojisi" kavramını kullanıyorum. Böylelikle çağımızın vazettiği gelecek sorusu, hem geçmişin işlenmesi sorununa hem de kendi şimdimizi okuma biçimimizi sorunsallaştırmaya uzanacak. Horvat'ın eleştirilerinin merkezindeki teknoloji ve verilerin işlenmesi ise bize sadece şimdiyi yani "gelecek çağı"nı işleme sorunu değil, aynı zamanda muhtemel ve kapıda bekleyen çözümleri sunuyor.
sosyalbilimler.org, 2018
“Fragmanların idare ettiği bir kitaba, baştan sona, gerçekler ve kaprisler eşlik eder” diyecektir... more “Fragmanların idare ettiği bir kitaba, baştan sona, gerçekler ve kaprisler eşlik eder” diyecektir Emil Cioran, aforizmalar halinde yazılmış kitaplar için; peki, “hangisinin fikir hangisinin kapris olduğuna nasıl karar vermeli, onları süzgeçten nasıl geçirmeli?” (Anathemas and Admirations giriş). Bunun cevabını veremiyoruz ama sürekli arıyoruz. 18. yüzyılın Romantiklerinden olan Georg Friedrich Philipp von Hardenberg’in (1772-1801), (1798’de kendisine mahlas olarak belirlediği) namıdiğer Novalis’in çeşitli başlıklar altında yazdığı “fragmanlar”ından (ve ölmeden bir yıl önceki [1800] günce notlarından) oluşan Novalis’ten Aforizmalar’da (Say, 2018) çoğunlukla kaprislerle değil düşüncelerle, kimi zaman ilkel ama hızla akıp giden, her şeye dokunan düşüncelerle karşılaşıyoruz.
Arka Kapak, 2018
“Âlimane bir ciddiyetle, resim üzerinden takip edilebilecek içgüdüsel veya ciddiyetten uzak, haya... more “Âlimane bir ciddiyetle, resim üzerinden takip edilebilecek içgüdüsel veya ciddiyetten uzak, hayal mahsulü bazı fenomenlerin analizini yapmak” istiyorum diyor André Chastel, kitabının ilk cümlesinde (s. 13) . En başından niyetini belli ediyor: resme dair kimi kavramların bir tarihini yapmak. Bunu çizgisel, ilerlemeci bir açıdan değil, kavramların dönüşümünü esas alan bir anlayışla yapmak.
Kitap Eki, 2018
Düşünürüz?, Çev. Oğuz Tecimen, İstanbul, Metis, 2018. Daha önce İmansızların İmanı (Metis, 2013),... more Düşünürüz?, Çev. Oğuz Tecimen, İstanbul, Metis, 2018. Daha önce İmansızların İmanı (Metis, 2013), Bellek Tiyatrosu (Metis, 2015), İntihar Üzerine Notlar (Pharmakon, 2016) gibi kitaplarını keyifli ve titiz çevirileriyle okuduğumuz İngiltere doğumlu filozof Simon Critchley Futbol Düşünürken Aslında Ne Düşünürüz? kitabında oldukça tehlikeli bir bölgeye, "futbol sahası"na adım atıyor.
Bilimsel Bir Sosyal Çalışma Felsefesi Var mı? (Sosyal Himet Sezmpoyumu, Ankara, Başkent Üniversitesi, 2019)
Gaston Bachelard çağdaş Fransız felsefesinin kurucu isimlerinden biri olarak kabul edilir. Bachel... more Gaston Bachelard çağdaş Fransız felsefesinin kurucu isimlerinden biri olarak kabul edilir. Bachelard'ın felsefesi, sıklıkla vurguladığı gibi, iki veçheye sahiptir: (a) modern bilimin felsefi yorumu olarak epistemoloji ; (b) yeni bir hayal gücü ( imagination ) fenomenolojisi olarak poetika . Bachelard'ın yapıtında etik, öncelikle zaman anlayışına bağlanır. Bachelard bir yandan Einstein'nın görelilik kuramından esinlenirken, öte yandan çeşitli deneyimleri bir yöntem olarak fenomenolojinin yardımıyla analiz etmeyi önerecektir; böylelikle bir yandan zaman kavramı öte yandan zaman deneyimi farklı anlarda devreye girerek bir zaman felsefesinin anlayışını oluşturacaktır. Bachelard farklı kitaplarında geliştirilen "sürenin diyalektiği ve "ânın sezgisi" kavramlarını kullanarak Bergson'un süre kavramını eleştirir. Bachelard'ın yapıtında Bergson eleştirisi önemli bir yer edinir; bu sadece onun polemik felsefesinden dolayı değil, aynı zamanda Fransız felsefesinde hakim iki farklı gelenekten olmaları bakımından önem taşır. Bachelard, Bergson'a yönelik eleştirileriyle ontoloji fikrini geliştirir. Fakat bu ontoloji verili bir ontoloji olamaz, aksine gidimli ( discursif ) bir ontoloji kurmak gerekecektir. Varlık bilgiyle ilgili ( gnoséologique ) oluşa atıf yapılmadan düşünülecek bir şey değildir. Var olan psikolojik olarak oluşmalıdır ( devenir ). Peki, zamanın bu göreli ve diyalektik yönü düşünüldüğünde, başkalarıyla ve kendimizle ilişkimizin değerlendirilmesi olarak etik ve değerler nasıl konumlanacaktır?
Teori ile yaşam arasındaki ilişkiler sorunu, çağdaş Fransız filozof Georges Cangui̇lhem’in yapıtı... more Teori ile yaşam arasındaki ilişkiler sorunu, çağdaş Fransız filozof Georges Cangui̇lhem’in yapıtında kavram ile yaşam, norm ile normal ve bilim ile teknik arasındaki gerilime tekabül eder. Yaşam bir çoğulluk, akışkanlık ve farklılaşma olarak düşünülür genellikle; kavram ise aynılık, bilgi ve tümellikten payına düşeni alır. Dolayısıyla yaşamın farklılığının kavramın özdeşliği altına getirilmesi felsefenin temel güçlüklerinden birini oluşturur. Bu güçlüğü gözeten Canguilhem için tartışma, yaşamın çoğulluğunu koruyan bir kavram felsefesinin gerçekten mümkün olup olmayacağına ilişkindir. Böyle bir araştırmanın toplum felsefesi açısından içerimlerinin bulunması ise kaçınılmazdır.
Felsefe tarihi yaşam ile kavramın birbirine indirgeme hatasıyla maluldür; ya bütünüyle durgun bir entelektüalizme ya da puslu bir mistisizme düşülür (Canguilhem, 2023, 9-10). Cangui̇lhem ise esas gerilimin “insanın yaşam bilincindeki dünya” ile insan arasında olduğunu düşünür. Bilgi yaşamı ilga etmez, sadece “yaşam tecrübesini çözer”, analiz eder (Canguilhem, 2023, 10). Bu yüzden bilgi, düşünce, kavram ile yaşam, canlı, deneyim arasındaki gerilimi, bunlardan birinin diğerine mutlak karşıtlığı olarak düşünmek gerekmez. Çünkü “düşünce ve bilgi, yaşamı düzenlemek adına yaşam içine kazınmış”tır, böylece bilgi “yaşamın insansız, insanla ve insan dışında yaptığı şeyleri insanın yeniden yapmasına yardım eder” (Canguilhem, 2023, 10). İnsan kendi yaşam ortamıyla gerilimli ilişkisini bu şekilde çözüme kavuşturur. Yaşam nasıl “formların oluşumu” ise bilgi de “biçimsiz maddenin analizi”dir (Canguilhem, 2023, 12). Cangui̇lhem bundan hareketle canlıların analizle yani ayrıştırılarak değil, bütünlükleri dahilinde bir bakışla kavranabileceğini söyler (Canguilhem, 2023, 12). Bu açıdan Kurt Goldstein’ın izinden giderek biyolojinin de “verili bir çevrede, kapasitelerini mümkün olan en iyi seviyede gerçekleştirmeye çalışan bireylerle” ilgilendiğini ifade eder (Goldstein, 1949’dan aktaran Canguilhem, 2023, 12). Bu yüzden yaşam bilimlerinin rasyonel kalması ancak “yaşamın özgünlüğünü bilmesi koşulu”yla mümkün olur; zira “canlının düşüncesi, canlı fikrini canlıdan almalı”dır (Canguilhem, 2023, 14; bkz. Worms, 2009, 355-369).
Kavram ve bilgi üzerine düşünüm olan bilim ile canlının ortama uyumunu sağlayan teknik arasındaki ilişkiyi de karşılıklılık halinde düşünmek gerekir: Teknolojinin bilime eklemlendiği iki faaliyet değil, aksine birbirlerinden sorun ve çözüm devşiren iki ayrı insan faaliyeti söz konusudur (Canguilhem, 2023, 153). Böylelikle yaşam ile kavram arasındaki gerilim, teknik ile bilim ilişkisinin doğasını soruşturmaya yönlendirir. Cangui̇lhem, alışılmışın tersine, tekniğin bilimin bir çıktısı değil, aslında yaşamın bir imkânı olduğunu söyler. Bu bakımdan teknik yaşamın karşısında yer alan ayrı bir makineler dünyası değil, yaşamın başka araçlar aracılığıyla sürdürülmesidir. Canguilhem bu iddiasıyla Henri Bergson ile Gabriel de Tarde’ın düşüncesini sürdürse de (bkz. Bergson 2021; Yücefer, 2023; Tarde, 2021) toplumsal sonuçları bakımından onlardan ayrı bir hat ortaya çıkar (bkz. Foucault, 2013). Bu yeni araştırma programının ortaya çıkıp kendinden öncekilerden farklılık kazanmasında, Cangui̇lhem’in çağdaş felsefenin ufkunda yer aldığını söylediği “ortam” (milieu) kavramının yadsınamaz bir yeri bulunur. Zira kavram aslında yaşamın içerisinden çıkıyorsa, bunun toplum felsefesi açısından sonuçlarının neler olabileceğini tartışmak için yaşam ortam(lar)ına bakmak gerekir.