Emrah Başaran | Izmir Katip Celebi (original) (raw)
Papers by Emrah Başaran
Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi, yaklaşık iki yıldır dünyadaki tüm toplumların olumsuz ... more Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi, yaklaşık iki yıldır dünyadaki tüm toplumların olumsuz anlamda etkilendikleri bir süreci ortaya çıkarmıştır. Çin'de ortaya çıkan virüs, küreselleşmenin sağlamış olduğu kazanımları kullanarak kısa bir süre içerisinde dünya geneline yayılmıştır. Tarihsel süreç incelendiğinde farklı zamanlarda çok sayıda salgının yaşandığı görülebilecektir. Ancak Covid-19 ortaya çıkışı, yayılımı ve etkileri bağlamında diğer salgınlardan ayrılmaktadır. Covid-19, tıp alanında yaşanan gelişmelerin zirveye ulaştığı bir dönemde tüm öngörülerin aksine hızlı bir yayılım göstererek kır-kent ayrımı yapmaksızın dünyadaki en uzak noktalara kadar ulaşmıştır. Covid-19'un ortaya çıktığı ve etkilerinin tartışıldığı günlerde bu virüs hakkında pek çok şeyin bilinmiyor olması bu sürecin genellikle "tıbbi" bir bakış açısıyla şekillenmesine neden olmuştur. Ancak aradan geçen zamanla birlikte Covid-19'un yalnızca sağlık alanında bir risk oluşturmadığı aynı zamanda sosyal, ekonomik ve psikolojik riskler de taşıdığı anlaşılmıştır. Bu bakımdan Covid-19 pandemisini tıbbi ve sosyal aşamadan oluşan 2 boyutlu bir süreç olarak okumak isabetli olacaktır. Pandeminin tıbbi aşaması "tanı ve tedavi" odaklı ilerlerken, sosyal aşaması "toplumsal etki" odaklı bir seyir izlemektedir. Bu ikinci gruptaki risklerin konuşulduğu dönem ise pandeminin en kritik kırılma noktasını oluşturmaktadır. Her ne kadar pandemi süreci, tüm toplumları ve toplumsal grupları etkilese de söz konusu süreçte bir eşitlikten söz edilmesi pek de mümkün değildir. Pandemi öncesi dönem düşünüldüğünde eğitim, sağlık, beslenme, barınma başta olmak üzere hemen her alandaki eşitsizliklerin giderek derinleştiği sosyal bilimciler tarafından söylenmekte ve çeşitli araştırmaların sonuçlarında da karşımıza çıkmaktaydı. Covid-19 pandemisinin umulmadık bir şekilde ortaya çıkışı ve yayılışı zaten var olan bu eşitsizliklerin kök derinleşmesine neden olmaktadır. Pandemi sürecinde ortaya çıkan bu eşitsizlik hâli ise en çok dezavantajlı grupları etkilemektedir. Genel olarak bakıldığında engelliler, mülteciler, hükümlüler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar başta olmak üzere pek çok farklı grubun toplumda dezavantajlı bir konumda oldukları düşünülmektedir. Ancak Covid-19
Çocukluk Sosyolojisi Tarihi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Aralık, 2020 * Bu eserin tüm hakları Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları'na aittir. Fotokopi... more Aralık, 2020 * Bu eserin tüm hakları Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları'na aittir. Fotokopi yöntemiyle çoğaltılamaz, kaynak gösterilmedikçe resim, şekil vb'leri kullanılamaz. * Kitapta yazılı olan her türlü bilginin ve yorumun sorumluluğu yazarların kendilerine aittir.
Türkiye Tarımının Genel Görünümü ve Küçük Üreticilerin Varlığı Üzerine Sosyolojik Bir Analiz, 2020
ÖZ Tarım ve küçük üreticilik meselesi tarihsel süreçte tüm toplumların üzerinde önemle durduğu me... more ÖZ Tarım ve küçük üreticilik meselesi tarihsel süreçte tüm toplumların üzerinde önemle durduğu meselelerin başında gelmektedir. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesinden günümüze dek pek çok değişim ve dönüşüm geçiren tarımsal üretim sisteminin en önemli ayağını küçük üreticiler oluşturmaktadır. Gerek dünya geneline gerekse Türkiye tarımına bakıldığında, tarımsal üretimin büyük bir bölümünün küçük üreticiler tarafından gerçekleştirildiği görülebilmektedir. Bu bağlamda ele alınacak olan bu çalışmada, Türkiye tarımsal sisteminin genel bir çerçevesi çizilerek bu sistem içinde en önemli noktayı oluşturan küçük üreticilerin hayatta kalma süreçlerini nasıl oluşturdukları ve yönettikleri anlaşılmaya çalışılacaktır. Küçük üreticiler tarımda ortaya çıkan tüm olumsuz gelişmelere karşın geçmişten gelen kültürel motiflere sarılarak ve yeni değişen şartlara göre strateji belirleme yeteneklerini kullanarak halen güçlü bir biçimde Türkiye tarımsal sistemi içerisindeki varlıklarını devam ettirmeyi başarabilmektedirler. A B S T R A C T The issue of agriculture and small-scale production is one of the most important issues of all nations in the historical process. Small producers constitute the most important pillar of the agricultural production system, which has undergone many changes and transformations, since the humanity has adopted a sedentary life. When looking at both the world and Turkey, it can be seen that large part of agricultural production has been maintained by small producers. In this study, which will be discussed in this context, a general framework of Turkey's agricultural system will be drawn and tried to understand how they create and manage the process of survival of small producers that make up the most important point in this system. Despite all the negative developments in agriculture, small producers can still be strongly able and successful on maintaining their existence in agricultural system in Turkey by embracing the cultural patterns of the past and using the ability of identifying strategies in the face of new/changing conditions. 1. Giriş Tarımsal üretimin gerçekleşebilmesindeki en önemli ve kritik aşamayı kuşkusuz ki üreticiler oluşturmaktadır. İnsanların yerleşik hayata geçmeye başladıkları dönem odağa alınıp tüm insanlık tarihi analiz edildiğinde bu süreç boyunca tarımsal üretimin çok farklı türlerde gerçekleştiği ancak tüm zamanlarda da üreticilerin önemli bir noktada oldukları görülebilecektir. Diğer taraftan tarımsal üretim süreci farklı bir perspektifle incelendiğinde ise tüm bu üretim sürecinde özellikle küçük üreticilerin önemli bir yer tuttukları ve adeta tarımsal üretimin "bel kemiğini" oluşturdukları görülmektedir.
Toplumsal yapıyı oluşturan en temel ve en küçük birim olması nedeniyle çok kritik bir konumda bul... more Toplumsal yapıyı oluşturan en temel ve en küçük birim olması nedeniyle çok kritik bir konumda bulunan aile, sosyolojinin de en önemli kurumlarının başında gelmektedir. Ailenin bu denli önemli bir yerde bulunmasının ise kuşkusuz ki birden fazla sebebi bulunmaktadır. Bu bakımdan, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan ve çok köklü bir yapılanma görünümü arz eden aile kurumu, hemen hemen tüm sosyal teorilerde kendisine yer bulabilmiş ve birçok sosyolog tarafından üzerinde düşünülmüş bir birlikteliği ifade etmektedir.
Öz İçerisinde yaşadığımız dünya son yüzyılda ortaya çıkan ve takip edilebilmesi neredeyse imkansı... more Öz İçerisinde yaşadığımız dünya son yüzyılda ortaya çıkan ve takip edilebilmesi neredeyse imkansız olan birçok gelişme sonrasında artık küresel bir köy haline gelmiştir. Son dönemde özellikle dikkati çeken teknoloji ve ulaşım alanında görülen ilerlemelerle birlikte toplumsal yapılarda hızla değişmekte ve ortaya çıkan yeni tartışma ve problemler gündemi meşgul etmektedir. Bu sorunlar sıralamasında ise çokkültürlülük ekseninde değerlendirilen " birlikte yaşama " problemi sosyolojik, siyasal ve hukuksal anlamda yoğun tartışmaların yapılmakta olduğu konuların başında gelmektedir. Küreselleşmeyle birlikte daha da görünür hale gelen uyum ve entegrasyon sorunları tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Kanada'nın da gündemini sürekli meşgul etmektedir. Bir göçmen ve mülteci ülkesi olan Kanada üretmiş olduğu politikalar nedeniyle çokkültürlülük tartışmalarında merkezi bir konumda bulun-maktadır. Kanada'nın çokkültürlü bir toplum görünümünde olması ise çokkültürlülük tartışma-larının yapılmadığı anlamına gelmemektedir. Kanada'nın uzun yıllardan beri tartıştığı konulardan en önemlisini Quebec bölgesinde yaşayan Fransızların vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesi oluşturmaktadır.
Books by Emrah Başaran
ÖNSÖZ NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde ... more ÖNSÖZ
NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde Sosyoekonomik Değişim ve Dönüşümler (Fırsatlar, Tehditler ve Yeni Normaller) başlıklı kitabıyla başlamıştı. Bu çalışmada, pandeminin üzerinden geçen bir yıllık süreç ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve psikolojik yönleriyle ele alınmış ve kitap Türkiye’de birçok okura ulaşarak konuyla alakalı çalışma yapmak isteyen araştırmacılar için bir referans kaynağı hâline gelmiştir. Pandemi Serisi’nin ikinci kitabında Pandemi Sürecinde Dezavantajlı Gruplar başlıklı edisyon ile okura ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Serinin bu ikinci kitabında, Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) sonrası dünyada mesleki, ekonomik ve toplumsal yaşantı açısından “normal”in dışında konumlan(dırıl)mış dezavantajlı grupların yaşadığı yoksunluklar, kaynaklara erişim sorunları, hastalıkla baş etmedeki çaresiz durumları ve her şeye rağmen “evde kalamamaları”, kıymetli yazarlarımızın kalemleri vesilesiyle ve saha çalışmalarına dayanan argümanlarla ortaya konulmuştur. Çalışmanın hikâyesinden kısaca bahsetmek gerekirse pandeminin ikinci yılına doğru yaklaştığı günümüzde, ilk dönemlerdeki panik ve korku ortamına nazaran gerek aşılama çalışmalarındaki gelişmeler ve aşılanma oranlarındaki artış gerekse yeni normal hayata ilişkin içselleştirilmeye başlanan süreçler, odağımızı Covid19’un toplumun farklı kesimleri açısından yarattığı gelişmelere doğru çevirmiştir. Nitekim salgının dünya çapında yarattığı olumsuzluklar, bu kesimler arasındaki dezavantajlı olarak tabir edilen ya da pandemi sonrasında bu kategoriye dâhil edilebilecek gruplar arasında çok daha derinden hissedilen durumları açığa çıkarmıştır. Mevcut çalışmada, klasik dezavantajlı gruplar teorisinde var olan yaşlılar, kadınlar, engelliler, yoksullar, Romanlar ve diğer grupların yanı sıra sağlık çalışanları, uluslararası öğrenciler ve AVM çalışanları da dezavantajlı kategorisine dâhil edilen gruplar arasındadır. Zira bu gruplar, pandemiye bağlı çalışma, eğitim ve hizmet sunumu süreçlerinde fiziki ve psikolojik olarak yıpranma potansiyeli yüksek olan, bu doğal afetin etkilerinden sakınmada çok daha fazla zorluk çeken gruplardır. Hatta sağlık çalışanları, pandemiden kaçmak bir yana, tüm yaşantısını Covid-19 gerçeği ve tehlikesi ile geçiren bir risk ve “dezavantaj” hâlini tecrübe etmektedir. Sonuç olarak, dezavantajlılığın toplumsal, siyasal, ekonomik, coğrafi vb. faktörlere göre dönüşen içeriği, yukarıda bahsi geçen üç grubun çalışmaya dahil edilmesindeki temel teorik ve pratik sebepler arasındadır. Çalışma vesilesiyle Türkiye’nin farklı üniversitelerinden hocalarımızla çalışmanın memnuniyetini yaşadığımızı da belirtmemiz gerekiyor. Yazarlarımızın, salgının yarattığı yeni bir toplumsal düzende bizzat salgın ve bundan etkilenen kesimlere yönelik yürüttükleri saha çalışmaları, edisyonun belki de en kıymetli yönünü ortaya koymaktadır. Nitel araştırma pratiğinin baskın geldiği kitap bölümlerinde yazarlarımız gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi olarak yürüttükleri nitel görüşmeler aracılığı ile bu süreci belki de en zor hâlleriyle tecrübe eden toplumsal gruplara ulaşmış ve sahada ortaya çıkan toplumsal gerçekliği okura ulaştırmaya gayret etmiştir. Bu vesileyle bütün yazarlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz. Sosyal bilimlerin, özelde sosyolojinin temel inceleme konularından biri olan dezavantajlı grupların Covid-19 gerçeği ve bu gerçeğin yeniden kurguladığı sosyoekonomik yaşantı karşısında verdiği tepkileri bilimsel yollarla ortaya koymaya çalışan bu edisyonun okura faydalı olmasını temenni ederiz. Emrah BAŞARAN - Ruhi Can ALKIN Ekim, 2021 İzmir - KonyaÖNSÖZ NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde Sosyoekonomik Değişim ve Dönüşümler (Fırsatlar, Tehditler ve Yeni Normaller) başlıklı kitabıyla başlamıştı. Bu çalışmada, pandeminin üzerinden geçen bir yıllık süreç ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve psikolojik yönleriyle ele alınmış ve kitap Türkiye’de birçok okura ulaşarak konuyla alakalı çalışma yapmak isteyen araştırmacılar için bir referans kaynağı hâline gelmiştir. Pandemi Serisi’nin ikinci kitabında Pandemi Sürecinde Dezavantajlı Gruplar başlıklı edisyon ile okura ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Serinin bu ikinci kitabında, Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) sonrası dünyada mesleki, ekonomik ve toplumsal yaşantı açısından “normal”in dışında konumlan(dırıl)mış dezavantajlı grupların yaşadığı yoksunluklar, kaynaklara erişim sorunları, hastalıkla baş etmedeki çaresiz durumları ve her şeye rağmen “evde kalamamaları”, kıymetli yazarlarımızın kalemleri vesilesiyle ve saha çalışmalarına dayanan argümanlarla ortaya konulmuştur. Çalışmanın hikâyesinden kısaca bahsetmek gerekirse pandeminin ikinci yılına doğru yaklaştığı günümüzde, ilk dönemlerdeki panik ve korku ortamına nazaran gerek aşılama çalışmalarındaki gelişmeler ve aşılanma oranlarındaki artış gerekse yeni normal hayata ilişkin içselleştirilmeye başlanan süreçler, odağımızı Covid19’un toplumun farklı kesimleri açısından yarattığı gelişmelere doğru çevirmiştir. Nitekim salgının dünya çapında yarattığı olumsuzluklar, bu kesimler arasındaki dezavantajlı olarak tabir edilen ya da pandemi sonrasında bu kategoriye dâhil edilebilecek gruplar arasında çok daha derinden hissedilen durumları açığa çıkarmıştır. Mevcut çalışmada, klasik dezavantajlı gruplar teorisinde var olan yaşlılar, kadınlar, engelliler, yoksullar, Romanlar ve diğer grupların yanı sıra sağlık çalışanları, uluslararası öğrenciler ve AVM çalışanları da dezavantajlı kategorisine dâhil edilen gruplar arasındadır. Zira bu gruplar, pandemiye bağlı çalışma, eğitim ve hizmet sunumu süreçlerinde fiziki ve psikolojik olarak yıpranma potansiyeli yüksek olan, bu doğal afetin etkilerinden sakınmada çok daha fazla zorluk çeken gruplardır. Hatta sağlık çalışanları, pandemiden kaçmak bir yana, tüm yaşantısını Covid-19 gerçeği ve tehlikesi ile geçiren bir risk ve “dezavantaj” hâlini tecrübe etmektedir. Sonuç olarak, dezavantajlılığın toplumsal, siyasal, ekonomik, coğrafi vb. faktörlere göre dönüşen içeriği, yukarıda bahsi geçen üç grubun çalışmaya dahil edilmesindeki temel teorik ve pratik sebepler arasındadır. Çalışma vesilesiyle Türkiye’nin farklı üniversitelerinden hocalarımızla çalışmanın memnuniyetini yaşadığımızı da belirtmemiz gerekiyor. Yazarlarımızın, salgının yarattığı yeni bir toplumsal düzende bizzat salgın ve bundan etkilenen kesimlere yönelik yürüttükleri saha çalışmaları, edisyonun belki de en kıymetli yönünü ortaya koymaktadır. Nitel araştırma pratiğinin baskın geldiği kitap bölümlerinde yazarlarımız gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi olarak yürüttükleri nitel görüşmeler aracılığı ile bu süreci belki de en zor hâlleriyle tecrübe eden toplumsal gruplara ulaşmış ve sahada ortaya çıkan toplumsal gerçekliği okura ulaştırmaya gayret etmiştir. Bu vesileyle bütün yazarlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz. Sosyal bilimlerin, özelde sosyolojinin temel inceleme konularından biri olan dezavantajlı grupların Covid-19 gerçeği ve bu gerçeğin yeniden kurguladığı sosyoekonomik yaşantı karşısında verdiği tepkileri bilimsel yollarla ortaya koymaya çalışan bu edisyonun okura faydalı olmasını temenni ederiz.
Emrah BAŞARAN - Ruhi Can ALKIN
Ekim, 2021
İzmir - Konya
Book Reviews by Emrah Başaran
Çocukluk Sosyolojisi Tarihi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Drafts by Emrah Başaran
Conference Presentations by Emrah Başaran
Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin ortaya çıkışı çok kısa bir zaman içerisinde tahmin e... more Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin ortaya çıkışı çok kısa bir zaman içerisinde tahmin edilemez büyüklükte bir etki yarattı. Covid-19 ile birlikte gündelik yaşam pratiklerinden uluslararası ilişkilere kadar geniş ölçekte ortaya çıkan değişimler toplumsal yapıların ve grupların da hızlı bir değişime girmesine neden oldu. Her ne kadar tarihsel süreçteki deneyimlere bakıldığında toplumların bu türden salgınlarla karşı karşıya kaldıkları bilinse de Covid-19 pandemisi pek çok açıdan geçmiş salgınlardan farklılıklar içermektedir. Bu farklılıklardan ilk akla geleni, geçmişteki salgınlarda dünyanın küreselleşmenin imkânlarıyla bu denli donatılmadığı bir sistemin olduğudur. Covid-19 pandemisinin hızlı yayılımı küreselleşmenin tüm olanaklarının sınırsızca yaşandığı bir dünya zemininin varlığından kaynaklanmaktadır. Bu zeminin temel taşlarını ise iletişim ve ulaşım imkânlarının çokluğu oluşturmaktadır. Bu boyutun yanında diğer bir tartışma konusunu Covid-19 pandemisinin toplumsal dünyada ve gündelik hayat pratiklerinde yaratmış olduğu büyük etki ve dönüştürücü kuvvet oluşturmaktadır. Genel anlamda bakıldığında toplumsal yapıların ve hayatın ani değişimi savaşlar, afetler gibi olağanüstü durumların ortaya çıkmasına bağlanır. Bu bağlamdan bakıldığında Covid-19 pandemisinde bu durumlar ortaya çıkmamasına rağmen sonuç itibariyle tüm dünyada kırsaldan metropollere kadar her alanda önemli bir toplumsal değişeme neden olmuştur. Bu sosyolojik değişimden ve Covid-19'un ortaya çıkardığı yeni gündelik hayat pratiklerinden etkilenen grupların başında ise yaşlılar gelmektedir. Bir dezavantajlı grup olan yaşlılar pandeminin ilk günlerinden itibaren gerek Türkiye'de gerekse dünyada tartışmaların merkezinde yer almışlardır. Covid-19 pandemisinin ilk günlerinde gerek hastalığa ilişkin bilgilerin azlığı gerekse hastalığın en çok yaşlı bireyler üzerinde ölümcül etkiler yarattığı düşüncesi yaşlıların gündelik hayat pratiklerini önemli ölçüde değiştirmiş ve bu düşünceler sonucunda yaşlılar "ötekileştirilen" bir grup haline gelmişlerdir. Uzun dönemler sokağa çıkma kısıtlamalarına maruz kalmaları, var olan hastalıklarının tedavisi için hastanelere gidememeleri, en yakınlarıyla (çocukları, torunları) görüşme olanaklarının kalkması, zorunlu ihtiyaçlarını (market alışverişi gibi) karşılamada yaşadıkları güçlükler ve daha pek çok yeni durum yaşlı bireylerin sosyal hayatlarının tamamen farklı bir boyuta taşınmasına neden olmuştur. Bu bağlamda ele alınacak olan çalışmada, Covid-19 pandemisi sürecinde Türkiye ve dünya örneğinde yaşlı bireylerin yaşamış oldukları dışlanmalar ve bu durumun sosyolojik nedenleri tartışılacaktır.
KÜRESELLEŞME VE SAĞLIK ALANINDA ORTAYA ÇIKAN YENİ RİSKLER, 2021
Dünya tarihine bakıldığında küreselleşme sürecinin büyük bir değişim ve dönüşümü ortaya çıkardığı... more Dünya tarihine bakıldığında küreselleşme sürecinin büyük bir değişim ve dönüşümü ortaya çıkardığı rahatlıkla söylenebilir. İlk olarak ve genellikle "ekonomik" temelli değişimleri çağrıştıran küreselleşme tüm toplumları ve toplumsal kurumları önemli ölçüde etkilemiştir. Kuşkusuz ki küreselleşmenin ortaya çıkardığı bu büyük değişim ve dönüşümün net bir biçimde gözlenebildiği alanların başında da sağlık gelmektedir. Sağlıkla ilgili pek çok farklı tanımlama yapılsa da bireyin kendini iyi hissetmesi veya iyi olma halini sağlıklı olmak olarak ifade edebiliriz. Sosyolojik olarak bakıldığında küreselleşme ve sağlık ilişkisi son dönemde üzerinde sıkça konuşulan konulardan birisini oluşturmaktadır. Küreselleşmenin sunmuş olduğu imkânların fazlalığı "sağlık" ile ilgili her sorunun da kolaylıkla çözülebileceği yanılgısını yaratmaktadır. Ancak özellikle Koronavirüs pandemisi ekseninde bakıldığında küresel dünyadaki hızlı iletişim ve ulaşım olanaklarının virüsün yayılmasında önemli bir risk oluşturduğu anlaşılmıştır. Diğer bir açıdan bakıldığında ise teşhis ve tedavi noktasında sağlık alanında olağanüstü ilerlemeler olmasına karşın tüm toplumların önemli bir süre koronavirüse karşı bir tedavinin geliştirilmesi konusunda çaresiz kaldıkları görülmüştür. Bu açılardan değerlendirildiğinde küreselleşen dünyada artık sağlık alanındaki risklerin daha da belirgin hale geldiği ve önümüzdeki süreçlerde koronavirüs pandemisi gibi pek çok türden salgının yaşanma ihtimali yüksek görünmektedir. Bu bağlamda ele alınacak olan çalışmada küreselleşmenin sağlık alanında ortaya çıkacak riskleri ne ölçüde etkileyebileceği tartışılacaktır.
Sayı 45 by Emrah Başaran
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi, yaklaşık iki yıldır dünyadaki tüm toplumların olumsuz ... more Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisi, yaklaşık iki yıldır dünyadaki tüm toplumların olumsuz anlamda etkilendikleri bir süreci ortaya çıkarmıştır. Çin'de ortaya çıkan virüs, küreselleşmenin sağlamış olduğu kazanımları kullanarak kısa bir süre içerisinde dünya geneline yayılmıştır. Tarihsel süreç incelendiğinde farklı zamanlarda çok sayıda salgının yaşandığı görülebilecektir. Ancak Covid-19 ortaya çıkışı, yayılımı ve etkileri bağlamında diğer salgınlardan ayrılmaktadır. Covid-19, tıp alanında yaşanan gelişmelerin zirveye ulaştığı bir dönemde tüm öngörülerin aksine hızlı bir yayılım göstererek kır-kent ayrımı yapmaksızın dünyadaki en uzak noktalara kadar ulaşmıştır. Covid-19'un ortaya çıktığı ve etkilerinin tartışıldığı günlerde bu virüs hakkında pek çok şeyin bilinmiyor olması bu sürecin genellikle "tıbbi" bir bakış açısıyla şekillenmesine neden olmuştur. Ancak aradan geçen zamanla birlikte Covid-19'un yalnızca sağlık alanında bir risk oluşturmadığı aynı zamanda sosyal, ekonomik ve psikolojik riskler de taşıdığı anlaşılmıştır. Bu bakımdan Covid-19 pandemisini tıbbi ve sosyal aşamadan oluşan 2 boyutlu bir süreç olarak okumak isabetli olacaktır. Pandeminin tıbbi aşaması "tanı ve tedavi" odaklı ilerlerken, sosyal aşaması "toplumsal etki" odaklı bir seyir izlemektedir. Bu ikinci gruptaki risklerin konuşulduğu dönem ise pandeminin en kritik kırılma noktasını oluşturmaktadır. Her ne kadar pandemi süreci, tüm toplumları ve toplumsal grupları etkilese de söz konusu süreçte bir eşitlikten söz edilmesi pek de mümkün değildir. Pandemi öncesi dönem düşünüldüğünde eğitim, sağlık, beslenme, barınma başta olmak üzere hemen her alandaki eşitsizliklerin giderek derinleştiği sosyal bilimciler tarafından söylenmekte ve çeşitli araştırmaların sonuçlarında da karşımıza çıkmaktaydı. Covid-19 pandemisinin umulmadık bir şekilde ortaya çıkışı ve yayılışı zaten var olan bu eşitsizliklerin kök derinleşmesine neden olmaktadır. Pandemi sürecinde ortaya çıkan bu eşitsizlik hâli ise en çok dezavantajlı grupları etkilemektedir. Genel olarak bakıldığında engelliler, mülteciler, hükümlüler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar başta olmak üzere pek çok farklı grubun toplumda dezavantajlı bir konumda oldukları düşünülmektedir. Ancak Covid-19
Çocukluk Sosyolojisi Tarihi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Aralık, 2020 * Bu eserin tüm hakları Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları'na aittir. Fotokopi... more Aralık, 2020 * Bu eserin tüm hakları Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları'na aittir. Fotokopi yöntemiyle çoğaltılamaz, kaynak gösterilmedikçe resim, şekil vb'leri kullanılamaz. * Kitapta yazılı olan her türlü bilginin ve yorumun sorumluluğu yazarların kendilerine aittir.
Türkiye Tarımının Genel Görünümü ve Küçük Üreticilerin Varlığı Üzerine Sosyolojik Bir Analiz, 2020
ÖZ Tarım ve küçük üreticilik meselesi tarihsel süreçte tüm toplumların üzerinde önemle durduğu me... more ÖZ Tarım ve küçük üreticilik meselesi tarihsel süreçte tüm toplumların üzerinde önemle durduğu meselelerin başında gelmektedir. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesinden günümüze dek pek çok değişim ve dönüşüm geçiren tarımsal üretim sisteminin en önemli ayağını küçük üreticiler oluşturmaktadır. Gerek dünya geneline gerekse Türkiye tarımına bakıldığında, tarımsal üretimin büyük bir bölümünün küçük üreticiler tarafından gerçekleştirildiği görülebilmektedir. Bu bağlamda ele alınacak olan bu çalışmada, Türkiye tarımsal sisteminin genel bir çerçevesi çizilerek bu sistem içinde en önemli noktayı oluşturan küçük üreticilerin hayatta kalma süreçlerini nasıl oluşturdukları ve yönettikleri anlaşılmaya çalışılacaktır. Küçük üreticiler tarımda ortaya çıkan tüm olumsuz gelişmelere karşın geçmişten gelen kültürel motiflere sarılarak ve yeni değişen şartlara göre strateji belirleme yeteneklerini kullanarak halen güçlü bir biçimde Türkiye tarımsal sistemi içerisindeki varlıklarını devam ettirmeyi başarabilmektedirler. A B S T R A C T The issue of agriculture and small-scale production is one of the most important issues of all nations in the historical process. Small producers constitute the most important pillar of the agricultural production system, which has undergone many changes and transformations, since the humanity has adopted a sedentary life. When looking at both the world and Turkey, it can be seen that large part of agricultural production has been maintained by small producers. In this study, which will be discussed in this context, a general framework of Turkey's agricultural system will be drawn and tried to understand how they create and manage the process of survival of small producers that make up the most important point in this system. Despite all the negative developments in agriculture, small producers can still be strongly able and successful on maintaining their existence in agricultural system in Turkey by embracing the cultural patterns of the past and using the ability of identifying strategies in the face of new/changing conditions. 1. Giriş Tarımsal üretimin gerçekleşebilmesindeki en önemli ve kritik aşamayı kuşkusuz ki üreticiler oluşturmaktadır. İnsanların yerleşik hayata geçmeye başladıkları dönem odağa alınıp tüm insanlık tarihi analiz edildiğinde bu süreç boyunca tarımsal üretimin çok farklı türlerde gerçekleştiği ancak tüm zamanlarda da üreticilerin önemli bir noktada oldukları görülebilecektir. Diğer taraftan tarımsal üretim süreci farklı bir perspektifle incelendiğinde ise tüm bu üretim sürecinde özellikle küçük üreticilerin önemli bir yer tuttukları ve adeta tarımsal üretimin "bel kemiğini" oluşturdukları görülmektedir.
Toplumsal yapıyı oluşturan en temel ve en küçük birim olması nedeniyle çok kritik bir konumda bul... more Toplumsal yapıyı oluşturan en temel ve en küçük birim olması nedeniyle çok kritik bir konumda bulunan aile, sosyolojinin de en önemli kurumlarının başında gelmektedir. Ailenin bu denli önemli bir yerde bulunmasının ise kuşkusuz ki birden fazla sebebi bulunmaktadır. Bu bakımdan, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi olan ve çok köklü bir yapılanma görünümü arz eden aile kurumu, hemen hemen tüm sosyal teorilerde kendisine yer bulabilmiş ve birçok sosyolog tarafından üzerinde düşünülmüş bir birlikteliği ifade etmektedir.
Öz İçerisinde yaşadığımız dünya son yüzyılda ortaya çıkan ve takip edilebilmesi neredeyse imkansı... more Öz İçerisinde yaşadığımız dünya son yüzyılda ortaya çıkan ve takip edilebilmesi neredeyse imkansız olan birçok gelişme sonrasında artık küresel bir köy haline gelmiştir. Son dönemde özellikle dikkati çeken teknoloji ve ulaşım alanında görülen ilerlemelerle birlikte toplumsal yapılarda hızla değişmekte ve ortaya çıkan yeni tartışma ve problemler gündemi meşgul etmektedir. Bu sorunlar sıralamasında ise çokkültürlülük ekseninde değerlendirilen " birlikte yaşama " problemi sosyolojik, siyasal ve hukuksal anlamda yoğun tartışmaların yapılmakta olduğu konuların başında gelmektedir. Küreselleşmeyle birlikte daha da görünür hale gelen uyum ve entegrasyon sorunları tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Kanada'nın da gündemini sürekli meşgul etmektedir. Bir göçmen ve mülteci ülkesi olan Kanada üretmiş olduğu politikalar nedeniyle çokkültürlülük tartışmalarında merkezi bir konumda bulun-maktadır. Kanada'nın çokkültürlü bir toplum görünümünde olması ise çokkültürlülük tartışma-larının yapılmadığı anlamına gelmemektedir. Kanada'nın uzun yıllardan beri tartıştığı konulardan en önemlisini Quebec bölgesinde yaşayan Fransızların vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesi oluşturmaktadır.
ÖNSÖZ NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde ... more ÖNSÖZ
NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde Sosyoekonomik Değişim ve Dönüşümler (Fırsatlar, Tehditler ve Yeni Normaller) başlıklı kitabıyla başlamıştı. Bu çalışmada, pandeminin üzerinden geçen bir yıllık süreç ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve psikolojik yönleriyle ele alınmış ve kitap Türkiye’de birçok okura ulaşarak konuyla alakalı çalışma yapmak isteyen araştırmacılar için bir referans kaynağı hâline gelmiştir. Pandemi Serisi’nin ikinci kitabında Pandemi Sürecinde Dezavantajlı Gruplar başlıklı edisyon ile okura ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Serinin bu ikinci kitabında, Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) sonrası dünyada mesleki, ekonomik ve toplumsal yaşantı açısından “normal”in dışında konumlan(dırıl)mış dezavantajlı grupların yaşadığı yoksunluklar, kaynaklara erişim sorunları, hastalıkla baş etmedeki çaresiz durumları ve her şeye rağmen “evde kalamamaları”, kıymetli yazarlarımızın kalemleri vesilesiyle ve saha çalışmalarına dayanan argümanlarla ortaya konulmuştur. Çalışmanın hikâyesinden kısaca bahsetmek gerekirse pandeminin ikinci yılına doğru yaklaştığı günümüzde, ilk dönemlerdeki panik ve korku ortamına nazaran gerek aşılama çalışmalarındaki gelişmeler ve aşılanma oranlarındaki artış gerekse yeni normal hayata ilişkin içselleştirilmeye başlanan süreçler, odağımızı Covid19’un toplumun farklı kesimleri açısından yarattığı gelişmelere doğru çevirmiştir. Nitekim salgının dünya çapında yarattığı olumsuzluklar, bu kesimler arasındaki dezavantajlı olarak tabir edilen ya da pandemi sonrasında bu kategoriye dâhil edilebilecek gruplar arasında çok daha derinden hissedilen durumları açığa çıkarmıştır. Mevcut çalışmada, klasik dezavantajlı gruplar teorisinde var olan yaşlılar, kadınlar, engelliler, yoksullar, Romanlar ve diğer grupların yanı sıra sağlık çalışanları, uluslararası öğrenciler ve AVM çalışanları da dezavantajlı kategorisine dâhil edilen gruplar arasındadır. Zira bu gruplar, pandemiye bağlı çalışma, eğitim ve hizmet sunumu süreçlerinde fiziki ve psikolojik olarak yıpranma potansiyeli yüksek olan, bu doğal afetin etkilerinden sakınmada çok daha fazla zorluk çeken gruplardır. Hatta sağlık çalışanları, pandemiden kaçmak bir yana, tüm yaşantısını Covid-19 gerçeği ve tehlikesi ile geçiren bir risk ve “dezavantaj” hâlini tecrübe etmektedir. Sonuç olarak, dezavantajlılığın toplumsal, siyasal, ekonomik, coğrafi vb. faktörlere göre dönüşen içeriği, yukarıda bahsi geçen üç grubun çalışmaya dahil edilmesindeki temel teorik ve pratik sebepler arasındadır. Çalışma vesilesiyle Türkiye’nin farklı üniversitelerinden hocalarımızla çalışmanın memnuniyetini yaşadığımızı da belirtmemiz gerekiyor. Yazarlarımızın, salgının yarattığı yeni bir toplumsal düzende bizzat salgın ve bundan etkilenen kesimlere yönelik yürüttükleri saha çalışmaları, edisyonun belki de en kıymetli yönünü ortaya koymaktadır. Nitel araştırma pratiğinin baskın geldiği kitap bölümlerinde yazarlarımız gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi olarak yürüttükleri nitel görüşmeler aracılığı ile bu süreci belki de en zor hâlleriyle tecrübe eden toplumsal gruplara ulaşmış ve sahada ortaya çıkan toplumsal gerçekliği okura ulaştırmaya gayret etmiştir. Bu vesileyle bütün yazarlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz. Sosyal bilimlerin, özelde sosyolojinin temel inceleme konularından biri olan dezavantajlı grupların Covid-19 gerçeği ve bu gerçeğin yeniden kurguladığı sosyoekonomik yaşantı karşısında verdiği tepkileri bilimsel yollarla ortaya koymaya çalışan bu edisyonun okura faydalı olmasını temenni ederiz. Emrah BAŞARAN - Ruhi Can ALKIN Ekim, 2021 İzmir - KonyaÖNSÖZ NEÜ Yayınları’nın Pandemi Serisi, 2020 yılının aralık ayında yayımlanan Pandemi Sürecinde Sosyoekonomik Değişim ve Dönüşümler (Fırsatlar, Tehditler ve Yeni Normaller) başlıklı kitabıyla başlamıştı. Bu çalışmada, pandeminin üzerinden geçen bir yıllık süreç ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve psikolojik yönleriyle ele alınmış ve kitap Türkiye’de birçok okura ulaşarak konuyla alakalı çalışma yapmak isteyen araştırmacılar için bir referans kaynağı hâline gelmiştir. Pandemi Serisi’nin ikinci kitabında Pandemi Sürecinde Dezavantajlı Gruplar başlıklı edisyon ile okura ulaşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Serinin bu ikinci kitabında, Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) sonrası dünyada mesleki, ekonomik ve toplumsal yaşantı açısından “normal”in dışında konumlan(dırıl)mış dezavantajlı grupların yaşadığı yoksunluklar, kaynaklara erişim sorunları, hastalıkla baş etmedeki çaresiz durumları ve her şeye rağmen “evde kalamamaları”, kıymetli yazarlarımızın kalemleri vesilesiyle ve saha çalışmalarına dayanan argümanlarla ortaya konulmuştur. Çalışmanın hikâyesinden kısaca bahsetmek gerekirse pandeminin ikinci yılına doğru yaklaştığı günümüzde, ilk dönemlerdeki panik ve korku ortamına nazaran gerek aşılama çalışmalarındaki gelişmeler ve aşılanma oranlarındaki artış gerekse yeni normal hayata ilişkin içselleştirilmeye başlanan süreçler, odağımızı Covid19’un toplumun farklı kesimleri açısından yarattığı gelişmelere doğru çevirmiştir. Nitekim salgının dünya çapında yarattığı olumsuzluklar, bu kesimler arasındaki dezavantajlı olarak tabir edilen ya da pandemi sonrasında bu kategoriye dâhil edilebilecek gruplar arasında çok daha derinden hissedilen durumları açığa çıkarmıştır. Mevcut çalışmada, klasik dezavantajlı gruplar teorisinde var olan yaşlılar, kadınlar, engelliler, yoksullar, Romanlar ve diğer grupların yanı sıra sağlık çalışanları, uluslararası öğrenciler ve AVM çalışanları da dezavantajlı kategorisine dâhil edilen gruplar arasındadır. Zira bu gruplar, pandemiye bağlı çalışma, eğitim ve hizmet sunumu süreçlerinde fiziki ve psikolojik olarak yıpranma potansiyeli yüksek olan, bu doğal afetin etkilerinden sakınmada çok daha fazla zorluk çeken gruplardır. Hatta sağlık çalışanları, pandemiden kaçmak bir yana, tüm yaşantısını Covid-19 gerçeği ve tehlikesi ile geçiren bir risk ve “dezavantaj” hâlini tecrübe etmektedir. Sonuç olarak, dezavantajlılığın toplumsal, siyasal, ekonomik, coğrafi vb. faktörlere göre dönüşen içeriği, yukarıda bahsi geçen üç grubun çalışmaya dahil edilmesindeki temel teorik ve pratik sebepler arasındadır. Çalışma vesilesiyle Türkiye’nin farklı üniversitelerinden hocalarımızla çalışmanın memnuniyetini yaşadığımızı da belirtmemiz gerekiyor. Yazarlarımızın, salgının yarattığı yeni bir toplumsal düzende bizzat salgın ve bundan etkilenen kesimlere yönelik yürüttükleri saha çalışmaları, edisyonun belki de en kıymetli yönünü ortaya koymaktadır. Nitel araştırma pratiğinin baskın geldiği kitap bölümlerinde yazarlarımız gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi olarak yürüttükleri nitel görüşmeler aracılığı ile bu süreci belki de en zor hâlleriyle tecrübe eden toplumsal gruplara ulaşmış ve sahada ortaya çıkan toplumsal gerçekliği okura ulaştırmaya gayret etmiştir. Bu vesileyle bütün yazarlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz. Sosyal bilimlerin, özelde sosyolojinin temel inceleme konularından biri olan dezavantajlı grupların Covid-19 gerçeği ve bu gerçeğin yeniden kurguladığı sosyoekonomik yaşantı karşısında verdiği tepkileri bilimsel yollarla ortaya koymaya çalışan bu edisyonun okura faydalı olmasını temenni ederiz.
Emrah BAŞARAN - Ruhi Can ALKIN
Ekim, 2021
İzmir - Konya
Çocukluk Sosyolojisi Tarihi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.
Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin ortaya çıkışı çok kısa bir zaman içerisinde tahmin e... more Yeni Tip Koronavirüs (Covid-19) pandemisinin ortaya çıkışı çok kısa bir zaman içerisinde tahmin edilemez büyüklükte bir etki yarattı. Covid-19 ile birlikte gündelik yaşam pratiklerinden uluslararası ilişkilere kadar geniş ölçekte ortaya çıkan değişimler toplumsal yapıların ve grupların da hızlı bir değişime girmesine neden oldu. Her ne kadar tarihsel süreçteki deneyimlere bakıldığında toplumların bu türden salgınlarla karşı karşıya kaldıkları bilinse de Covid-19 pandemisi pek çok açıdan geçmiş salgınlardan farklılıklar içermektedir. Bu farklılıklardan ilk akla geleni, geçmişteki salgınlarda dünyanın küreselleşmenin imkânlarıyla bu denli donatılmadığı bir sistemin olduğudur. Covid-19 pandemisinin hızlı yayılımı küreselleşmenin tüm olanaklarının sınırsızca yaşandığı bir dünya zemininin varlığından kaynaklanmaktadır. Bu zeminin temel taşlarını ise iletişim ve ulaşım imkânlarının çokluğu oluşturmaktadır. Bu boyutun yanında diğer bir tartışma konusunu Covid-19 pandemisinin toplumsal dünyada ve gündelik hayat pratiklerinde yaratmış olduğu büyük etki ve dönüştürücü kuvvet oluşturmaktadır. Genel anlamda bakıldığında toplumsal yapıların ve hayatın ani değişimi savaşlar, afetler gibi olağanüstü durumların ortaya çıkmasına bağlanır. Bu bağlamdan bakıldığında Covid-19 pandemisinde bu durumlar ortaya çıkmamasına rağmen sonuç itibariyle tüm dünyada kırsaldan metropollere kadar her alanda önemli bir toplumsal değişeme neden olmuştur. Bu sosyolojik değişimden ve Covid-19'un ortaya çıkardığı yeni gündelik hayat pratiklerinden etkilenen grupların başında ise yaşlılar gelmektedir. Bir dezavantajlı grup olan yaşlılar pandeminin ilk günlerinden itibaren gerek Türkiye'de gerekse dünyada tartışmaların merkezinde yer almışlardır. Covid-19 pandemisinin ilk günlerinde gerek hastalığa ilişkin bilgilerin azlığı gerekse hastalığın en çok yaşlı bireyler üzerinde ölümcül etkiler yarattığı düşüncesi yaşlıların gündelik hayat pratiklerini önemli ölçüde değiştirmiş ve bu düşünceler sonucunda yaşlılar "ötekileştirilen" bir grup haline gelmişlerdir. Uzun dönemler sokağa çıkma kısıtlamalarına maruz kalmaları, var olan hastalıklarının tedavisi için hastanelere gidememeleri, en yakınlarıyla (çocukları, torunları) görüşme olanaklarının kalkması, zorunlu ihtiyaçlarını (market alışverişi gibi) karşılamada yaşadıkları güçlükler ve daha pek çok yeni durum yaşlı bireylerin sosyal hayatlarının tamamen farklı bir boyuta taşınmasına neden olmuştur. Bu bağlamda ele alınacak olan çalışmada, Covid-19 pandemisi sürecinde Türkiye ve dünya örneğinde yaşlı bireylerin yaşamış oldukları dışlanmalar ve bu durumun sosyolojik nedenleri tartışılacaktır.
KÜRESELLEŞME VE SAĞLIK ALANINDA ORTAYA ÇIKAN YENİ RİSKLER, 2021
Dünya tarihine bakıldığında küreselleşme sürecinin büyük bir değişim ve dönüşümü ortaya çıkardığı... more Dünya tarihine bakıldığında küreselleşme sürecinin büyük bir değişim ve dönüşümü ortaya çıkardığı rahatlıkla söylenebilir. İlk olarak ve genellikle "ekonomik" temelli değişimleri çağrıştıran küreselleşme tüm toplumları ve toplumsal kurumları önemli ölçüde etkilemiştir. Kuşkusuz ki küreselleşmenin ortaya çıkardığı bu büyük değişim ve dönüşümün net bir biçimde gözlenebildiği alanların başında da sağlık gelmektedir. Sağlıkla ilgili pek çok farklı tanımlama yapılsa da bireyin kendini iyi hissetmesi veya iyi olma halini sağlıklı olmak olarak ifade edebiliriz. Sosyolojik olarak bakıldığında küreselleşme ve sağlık ilişkisi son dönemde üzerinde sıkça konuşulan konulardan birisini oluşturmaktadır. Küreselleşmenin sunmuş olduğu imkânların fazlalığı "sağlık" ile ilgili her sorunun da kolaylıkla çözülebileceği yanılgısını yaratmaktadır. Ancak özellikle Koronavirüs pandemisi ekseninde bakıldığında küresel dünyadaki hızlı iletişim ve ulaşım olanaklarının virüsün yayılmasında önemli bir risk oluşturduğu anlaşılmıştır. Diğer bir açıdan bakıldığında ise teşhis ve tedavi noktasında sağlık alanında olağanüstü ilerlemeler olmasına karşın tüm toplumların önemli bir süre koronavirüse karşı bir tedavinin geliştirilmesi konusunda çaresiz kaldıkları görülmüştür. Bu açılardan değerlendirildiğinde küreselleşen dünyada artık sağlık alanındaki risklerin daha da belirgin hale geldiği ve önümüzdeki süreçlerde koronavirüs pandemisi gibi pek çok türden salgının yaşanma ihtimali yüksek görünmektedir. Bu bağlamda ele alınacak olan çalışmada küreselleşmenin sağlık alanında ortaya çıkacak riskleri ne ölçüde etkileyebileceği tartışılacaktır.
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikl... more Sosyolojik çalışmalarda yeni bir araştırma alanını oluşturan çocukluk konusuna olan ilgi özellikle 1980 sonrası dönemde artış göstermiştir. Bu ilginin ortaya çıkmasında sosyolojide mikro ölçekli konuların çalışılmaya başlanmasının etkisi olmuştur. Diğer taraftan özellikle bu dönemden sonra aile içerisinde çocuğun bir "birey" olarak görülmesi de bu ilginin oluşmasında önemli bir paya sahiptir. 2. Dünya Savaşı sonrasında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan UNICEF gibi uluslararası kuruluşlar çocukların eğitimi, korunması ve hakları konularında bir duyarlılık oluşmasını sağlayarak bu konuda önemli işlevler yerine getirmiştir. Berry Mayall ortaya koymuş olduğu Çocukluk Sosyolojisi Tarihi'nde çocukluğa sosyolojik bakabilmeyi hedeflemiştir. Çocukluk sosyolojisi çalışmalarına derinlik kazandırma peşinde olan Mayall, farklı ülkelerden örneklerle "çocukluk tartışmalarının" nasıl yapıldığını detaylı bir biçimde ele almaktadır.