Şeyma Sağdıç Güven - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Şeyma Sağdıç Güven
Publicus, 2024
Vakıflar, ekonomik ve sosyal işlevlere sahip özel hukuk tüzel kişileridir ve oldukça eski döneml... more Vakıflar, ekonomik ve sosyal işlevlere sahip özel hukuk tüzel kişileridir ve oldukça eski dönemlere tarihlense de güncel bir tartışmanın odağı yapılmaya elverişlidir. Bugün pek çok isim altında görülebilecek vakıflar, yerine getirdikleri faaliyetler ve politik iktidar ile ilişkileriyle gündeme geliyorsa da en çok neoliberal politikalarla ilişkilendirilmeye uygundur. Nitekim son yirmi yılda kamu örgütlenmesinin bir parçası gibi faaliyet gösteren vakıfların yanı sıra kamu mülkiyetine dahil varlıkların vakıf faaliyetleri için tahsis edildiği sayısız örnek mevcuttur. Söz konusu örneklerin odak noktası ise vakıfların kamu varlıklarının özel mülkleştirilmesinde aracı olarak işlevselleştirilmesidir. Bu çalışma son yirmi yılda ismini sıkça duyduğumuz birkaç vakıf örneğinden yola çıkarak vakıfların, kapitalist gelişim süreci içinde yerine getirdiği işlevlerin neoliberal politikalar için de geçerli olduğunu ve kamu varlıklarının özelleştirilmesinin bir biçimi haline geldiğini göstermektedir. Tarihsel gelişimi içerisinde vakıflar, oldukça geniş yelpazedeki menkul ve gayrimenkul malların tasarrufuna sahip olarak önemli gelirler elde eden ve bu gelirler ile çeşitli sosyal ve ekonomik işlevleri yerine getiren kurumlardır. Osmanlı toplumsal formasyonu içinde vakıflar, miri toprakların vakıf mülkü haline getirilerek tasarruf edilebilmesini mümkün kılmış ve böylece bir tür “çitleme” aracı olarak işlev görmüştür. Ayrıca bu topraklar üzerinden elde edilen gelir vakıf kurumunun sağladığı imkanlarla aktarılabildiğinden, vakıflar aracılığıyla sermaye birikimi de yapılabilmiştir. Bu durum vakıfları kapitalist üretim ilişkilerinin ön koşullarını oluşturmada ve kamu kaynaklarını özel mülkiyete dönüştürmede işlevsel kılmaktadır. Ancak söz konusu işlev Osmanlı kapitalistleşmesiyle son bulmuş değildir. Vakıflar bugün de benzer bir işlevi yerine getirmekte ve kamu varlıklarının özel mülkiyet lehine yok olmasında aracı bir hukuk kurumu olarak konumlanmaktadır. Güncel duruma bakıldığında ise vakıfların neoliberal politikalarla uyumlu karakteri
dikkat çekicidir. Bu açıdan Türkiye’de neoliberal dönüşümün kamu varlıklarının tasfiye süreciyle ilerleyen seyrinin vakıflar üzerinden değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Örneğin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı gibi pek çok vakıf üzerinden somutlaşan tartışmalar, neoliberal piyasalaşmanın vakıflar aracılığıyla ilerletilen biçimini sunmaktadır. Nitekim tartışmaların gösterdiği temel çelişki de vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olmasına rağmen vakfedilen kaynakların kamu varlıkları olmasıyla ortaya çıkar. Böylece bu vakıfların hukuk tekniği açısından kamu tüzel kişiliği ile özel hukuk tüzel kişiliği arasındaki belirsiz konumu, esas olarak vakıf kurumunun kamu varlıklarını özel mülkiyete çevirmenin bir aracı olarak işlevine vurgu yapmayı gerektirir. O halde vakıflar bugün de kapitalist üretim ilişkilerinin gelişimindeki geçiş kurumu niteliğine uygun bir işlev üstlenmekte ve özel mülkiyet alanının genişlemesinde faaliyet göstermektedir. Böylece vakıflar, prekapitalist toplumsal formasyonların bir ürünü olmakla birlikte “esnek ve uyumlu” nitelikleriyle hem kapitalist ilişkilerin ön koşullarını oluşturabilmiş hem de güncel neoliberal politikalara uyumlu bir dönüşüme aracılık edebilmektedir.
In the abundance of studies in law and society, the need for determination of the direction and n... more In the abundance of studies in law and society, the need for determination of the direction and nature of the relationship between law and social change continues. Studies tackling this need, generally focus on the effect of legal change on social relationships. Approaches regarding the law as an important tool for social change and studies claim that legal change reflects social change can be considered in this regard. Such studies, while contributing to the relationship between social change and legal institutions, have certain limitations when it comes to establishing a comprehensive and
holistic approach. These limitations stem from treating the relationship between law and society from a one- sided viewpoint. Departing from these limitations, the studies which also consider the effect of social change on law are specially gathered under Marxist approaches. However, in these approaches, there are areas open to criticism in dealing with the phenomenon of legal change in order not to fall into legal fetishism. In this fashion, touching upon Karl Renner, who provides a unique contribution to the field of law and society relations, can offer a fruitful discussion opportunity. Since Renner examines the impact of social and economic changes on the law while reconciling his positivist approach with Marxism. His contribution to the relationship between law and society by focusing on the "change of function" of legal institutions shows that law can adapt to changing social conditions without changing its form. However, due to his political life, Renner’s works on the law could not draw the attention they deserve, especially in Turkish literature. In this paper, the possibilities offered by Renner’s approach, which is stuck between Marxism and positivism, to the debates on law and social relations are analyzed with a critical perspective, while considering his political life and the conditions he is in.
Hukuk ve toplum başlığı altındaki çalışmaların çoğulluğu içerisinde toplumsal değişim ve hukuk ilişkisinin yönünün ve niteliğinin belirlenmesi ihtiyacı devam etmektedir. Bu ihtiyaca yönelen çalışmalarda genellikle hukuksal değişimin toplumsal ilişkilere etkisi dikkate alınmaktadır. Hukukun toplumsal değişimin önemli bir aracı olarak görüldüğü yaklaşımlar ve hukuksal değişimin toplumsal değişimi yansıttığına ilişkin çalışmalar bu kapsamda değerlendirilebilir. Söz konusu çalışmalar, hukuk kurumları ve toplumsal değişim ilişkisine dair önemli katkı sunsa da kapsamlı ve bütünlüklü bir yaklaşım oluşturmada belirli sınırlılıklara sahiptirler. Söz konusu sınırlılık ise hukuk ve toplum ilişkisini tek yönlü ele almaktan kaynaklanır. Bu sınırlılıklardan yola çıkıp toplumsal değişimin hukuk üzerindeki etkisinin de incelendiği çalışmalar ise özellikle Marksist yaklaşımlar altında toplanmıştır. Ancak bu yaklaşımlarda da hukuk fetişizmine düşmemek adına hukuksal değişim olgusunu ele almada eleştiriye açık alanlar söz konusudur. Bu noktada hukuk toplum ilişkisi alanına özgün bir katkı sağlayan Karl Renner'a değinmek verimli bir tartışma fırsatı sunabilir. Zira Renner, pozitivist yaklaşımını Marksizm'le uzlaştırarak toplumsal ve ekonomik değişimlerin hukuka etkisini incelemektedir. Hukuk ve toplum ilişkisine hukuk kurumlarının "işlev değişimine" odaklanarak sağladığı katkı, hukukun değişen toplumsal koşullar içinde biçimini değiştirmeden uyum sağlayabileceğini gösterir. Ancak Renner'in hukuk çalışmaları siyasi yaşamı nedeniyle geri planda kalmış ve özellikle Türkçe yazında gereken dikkati çekememiştir. Bu çalışmada Renner'in Marksizm ve pozitivizm arasında kalmış yaklaşımının, siyasal yaşamı ve içinde bulunduğu koşullar dikkate alınarak, hukuk ve toplum tartışmalarına sunduğu imkanlar eleştirel bir perspektifle analiz edilmektedir.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020
Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin gü... more Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin güncel tartışmalar, hak mücadeleleri ortak zeminine taşınmıştır. Modern hak kavramının tartışılmaya açılması liberal hak kuramının dar ufkunu göstermekle beraber; güncel gelişmeler, hak mücadelesinin liberal anlayışın da gerisine götürüldüğünü gösteriyor. Her türlü arzunun ve talebin hak talebi olarak değerlendirildiği tartışmalar, hakkın öznesine ilişkin bir tartışma yapmayı gerekli kılmaktadır. Öznenin liberal hukuk kuramınca belirlenen bireyden; belirsiz, sınırsız ve haktan bağımsız varlığı olan özneye doğru evrilmesiyle ilişkili gelişmeler, modern hak mücadelesinin kazanımlarını yok edebilecek bir tehlikeyi barındırır. Aşı karşıtlığı, pedofililiğin cinsel kimlik olarak tanınması talepleri ve Türkiye'de yeni bir uygulama olan Müftü nikahı uygulaması tüm netliği ile bunu göstermektedir. Bu çalışma grup hakları adı altında yürütülen ve çoğulcu söylemlerden beslenen hak taleplerinin eleştirisini sunarken liberal hak kuramının da eleştirisini ortaya koymak amacındadır. Anahtar Kelimeler: Hak mücadeleleri, bireysel haklar, kolektif haklar, corporate haklar, grup hakları, liberal hak kuramı. Abstract: The current debates on concept of rights, a common topic of both law and political philosophy, have moved to the common ground of the struggle for rights. While the opening
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018
understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so ... more understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so as to detract from judicial independence. Furthermore it is not possible to accept that the practices on judicial diversity in the world always bring to positive results.
Bu sunus yazisinda ViraVerita E-Dergi: Disiplinlerarasi Karsilasmalar’in 10. sayisinin dosya konu... more Bu sunus yazisinda ViraVerita E-Dergi: Disiplinlerarasi Karsilasmalar’in 10. sayisinin dosya konusu olan “Hukukun Krizi, Krizin Hukuku” basligi altinda, sosyal teorinin merkezindeki kriz tartismalarina katki sunmanin onemine deginilmektedir. Ardindan, hukuk ve kriz kavramlarinin degisik vechelerini gosteren makaleler, ceviriler ve dosya disindaki makaleler kisaca tanitilmaktadir.
ViraVerita E-Dergi, 2019
Özet u sunuş yazısın a ira erita E-Dergi: Disiplinlerarası Karşılaşmalar'ın 10. sayısının osya ko... more Özet u sunuş yazısın a ira erita E-Dergi: Disiplinlerarası Karşılaşmalar'ın 10. sayısının osya konusu olan "Hukukun Krizi, Krizin Hukuku" başlığı altın a, sosyal teorinin merkezin eki kriz tartışmalarına katkı sunmanın önemine eğinilmekte ir. Ar ın an, hukuk ve kriz kavramlarının eğişik veçhelerini gösteren makaleler, çeviriler ve osya ışın aki makaleler kısaca tanıtılmakta ır.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Ceren Damar'a Armağan 2020, 2020
Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin gü... more Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin güncel tartışmalar, hak mücadeleleri ortak zeminine taşınmıştır. Modern hak kavramının tartışılmaya açılması liberal hak kuramının dar ufkunu göstermekle beraber; güncel gelişmeler, hak mücadelesinin liberal anlayışın da gerisine götürüldüğünü gösteriyor. Her türlü arzunun ve talebin hak talebi olarak değerlendirildiği tartışmalar, hakkın öznesine ilişkin bir tartışma yapmayı gerekli kılmaktadır. Öznenin liberal hukuk kuramınca belirlenen bireyden; belirsiz, sınırsız ve haktan bağımsız varlığı olan özneye doğru evrilmesiyle ilişkili gelişmeler, modern hak mücadelesinin kazanımlarını yok edebilecek bir tehlikeyi barındırır. Aşı karşıtlığı, pedofililiğin cinsel kimlik olarak tanınması talepleri ve Türkiye'de yeni bir uygulama olan Müftü nikahı uygulaması tüm netliği ile bunu göstermektedir. Bu çalışma grup hakları adı altında yürütülen ve çoğulcu söylemlerden beslenen hak taleplerinin eleştirisini sunarken liberal hak kuramının da eleştirisini ortaya koymak amacındadır. Anahtar Kelimeler: Hak mücadeleleri, bireysel haklar, kolektif haklar, corporate haklar, grup hakları, liberal hak kuramı.
Abstract: The current debates on concept of rights, a common topic of both law and political philosophy, have moved to the common ground of the struggle for rights. While the opening
The law on employment of Turkic foreigners embodies to allow one category of foreigners to have s... more The law on employment of Turkic foreigners embodies to allow one category of foreigners to have some privilege to perform their professions and art, and to work in Turkey due to their Turkish descent. Under this law, these privileges granted to foreigners who have special status are accompanied by a number of legal problems. The first problem is that, as a consequence of the determination of legal subject of this law refers to Turkish descent, the law exemplifies a conflict situation in the relationship between modern law and identity, peculiarly seen in citizenship debates. Another problem arises as the law creates a new subject form named Turkic foreigners apart from the "citizen" and "foreigner" categories, which leads to unconstitutional and conflicting practices. This law also illustrates a practice against rule of law by creating legal uncertainty, as well as demonstrating the violation of very same law. All legal issues that are revealed in this study are analyzed from the sociological point of view.
Özet Marx ve Weber arasında kurulan diyalog, her ikisinin tarihsel analizi ve bununla bağlantılı ... more Özet
Marx ve Weber arasında kurulan diyalog, her ikisinin tarihsel analizi ve bununla bağlantılı olarak modern kapitalist toplum değerlendirmeleri arasındaki farkın belirlenmesi ile şekillenir. Söz konusu fark, her ikisinin hukuku ele alma biçimlerinde de ortaya çıkar. Bu bağlamda iki düşünür arasındaki temel ayrımdan beslenen bu çalışma, Roma’daki hukuki biçimlerin modern burjuva toplumuna aktarımının nasıl gerçekleştiği ve bu aktarımın her iki toplumsal formasyonu nasıl ilişkili kıldığına dair saptamalarda bulunur. Çalışmada Roma hukukunun modern burjuva hukukuna mirasının, bir bütün halinde hukuku ve hukuki kavramları tarihsizleştirmeye ve ebedileştirmeye yol açmayacağı, aksi tutumun Weberci tarih anlayışının bir ürünü olacağı ortaya konulmaktadır. Bu tespitin ardından çalışmanın son bölümünde Roma hukuku ile mevcut hukuki biçimler arasındaki ilişkinin, sosyalist toplumda hukuk kurumunun geleceğine dair tartışmalarda nasıl gerçekleşeceği soruşturulmaktadır.
Abstract
The dialogue between Marx and Weber is shaped by the difference between their analysis of history and the modern capitalist societies. The difference arises in the way that the two approach the law as well. Originating from this fundamental difference between the two, this article determines how the transformation of Roman legal forms to modern bourgeois society occurred and how this transformation relates this two social forms to each other. In this study, it is suggested that the legacy of Roman law to modern bourgeois law will not mean to an endless history and eternalization of the law and its legal regulations and that the opposite attitude will be a product of Weberian understanding of history. After this determination in the last part of this article, it is questioned that relationship between Roman law and the existing legal forms will continue in the discussion of the future legal institution of socialist society.
Özet Yargıda çoğulcu uygulamalar yargı bağımsızlığını sağlayarak hukuk devletinin bir gereğinin ... more Özet
Yargıda çoğulcu uygulamalar yargı bağımsızlığını sağlayarak hukuk devletinin bir gereğinin yerine getirilmesi olarak tartışılmaktadır. Türkiye’de bu tartışmalar, yargıda çoğulculuğun sağlanmasına yönelik Anayasa değişiklikleriyle birlikte yürütülmektedir. Buna göre hukuk devletinin bir gereği olarak, yargı kurullarının oluşturulmasında çoğulcu yapının sağlanması gerektiği öne sürülmüş ve böylece söz konusu Anayasa değişikliklerinin meşru bir zemine taşınması mümkün olmuştur. Türkiye’de bu konudaki tartışmaların seyrini ele almayı amaçlayan bu çalışmada yargıda çoğulculuğun hukuk devleti için bir gereklilik olup olmadığını sorgulanırken; bir yandan da yargıda çoğulculuğun nasıl anlaşıldığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu itibarla Türkiye’deki yüksek yargı organlarından Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısına dair önemli anayasa değişiklikleri incelenmektedir. Bu inceleme sonucunda ortaya konulacağı gibi yargıda çoğulculuk, Türkiye’de farklı yorumlanarak dünyadaki diğer uygulama örneklerinden oldukça farklı anlaşılmaktadır. Bu farklı anlayış ise yargıda çoğulculuk uygulamaları adı altında Türkiye’deki düzenlemelerin, yargı bağımsızlığına gölge düşürmede araç olarak işlev görmesine kaynaklık etmektedir. Buna ek olarak dünyadaki yargıda çoğulculuğu sağlamaya ilişkin uygulamaların da doğrudan olumlamasını yapmak mümkün değildir.
Abstract
Practices on judicial diversity is discussed as the fulfillment of a requirement of the rule of law by providing judicial independence. In Turkey, these discussions are conducted with constitutional amendments that provide judicial diversity on the Bench. In these discussions it is suggested that, judicial diversity is necessary on the Bench as a requirement of rule of law. Therefore it has been possible that the constiutional amendments to be legitimised. This article which aims to address the direction of the discussions about judicial diversity in Turkey examines both whether judicial diversity is a necessity for the rule of law and how judicial diversity is understood in Turkey. In this respect, some of the important constituonal amendments that are related to the structure of higher judicial boards - Constitutional Court and the Council of Judges and Prosecutors- in Turkey is reviewed. As revealed in this review, in Turkey, judicial diversity is interpreted and understood differently compared with the other example countries. This different understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so as to detract from judicial independence. Furthermore it is not possible to accept that the practices on judicial diversity in the world always bring to positive results.
Publicus, 2024
Vakıflar, ekonomik ve sosyal işlevlere sahip özel hukuk tüzel kişileridir ve oldukça eski döneml... more Vakıflar, ekonomik ve sosyal işlevlere sahip özel hukuk tüzel kişileridir ve oldukça eski dönemlere tarihlense de güncel bir tartışmanın odağı yapılmaya elverişlidir. Bugün pek çok isim altında görülebilecek vakıflar, yerine getirdikleri faaliyetler ve politik iktidar ile ilişkileriyle gündeme geliyorsa da en çok neoliberal politikalarla ilişkilendirilmeye uygundur. Nitekim son yirmi yılda kamu örgütlenmesinin bir parçası gibi faaliyet gösteren vakıfların yanı sıra kamu mülkiyetine dahil varlıkların vakıf faaliyetleri için tahsis edildiği sayısız örnek mevcuttur. Söz konusu örneklerin odak noktası ise vakıfların kamu varlıklarının özel mülkleştirilmesinde aracı olarak işlevselleştirilmesidir. Bu çalışma son yirmi yılda ismini sıkça duyduğumuz birkaç vakıf örneğinden yola çıkarak vakıfların, kapitalist gelişim süreci içinde yerine getirdiği işlevlerin neoliberal politikalar için de geçerli olduğunu ve kamu varlıklarının özelleştirilmesinin bir biçimi haline geldiğini göstermektedir. Tarihsel gelişimi içerisinde vakıflar, oldukça geniş yelpazedeki menkul ve gayrimenkul malların tasarrufuna sahip olarak önemli gelirler elde eden ve bu gelirler ile çeşitli sosyal ve ekonomik işlevleri yerine getiren kurumlardır. Osmanlı toplumsal formasyonu içinde vakıflar, miri toprakların vakıf mülkü haline getirilerek tasarruf edilebilmesini mümkün kılmış ve böylece bir tür “çitleme” aracı olarak işlev görmüştür. Ayrıca bu topraklar üzerinden elde edilen gelir vakıf kurumunun sağladığı imkanlarla aktarılabildiğinden, vakıflar aracılığıyla sermaye birikimi de yapılabilmiştir. Bu durum vakıfları kapitalist üretim ilişkilerinin ön koşullarını oluşturmada ve kamu kaynaklarını özel mülkiyete dönüştürmede işlevsel kılmaktadır. Ancak söz konusu işlev Osmanlı kapitalistleşmesiyle son bulmuş değildir. Vakıflar bugün de benzer bir işlevi yerine getirmekte ve kamu varlıklarının özel mülkiyet lehine yok olmasında aracı bir hukuk kurumu olarak konumlanmaktadır. Güncel duruma bakıldığında ise vakıfların neoliberal politikalarla uyumlu karakteri
dikkat çekicidir. Bu açıdan Türkiye’de neoliberal dönüşümün kamu varlıklarının tasfiye süreciyle ilerleyen seyrinin vakıflar üzerinden değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Örneğin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı gibi pek çok vakıf üzerinden somutlaşan tartışmalar, neoliberal piyasalaşmanın vakıflar aracılığıyla ilerletilen biçimini sunmaktadır. Nitekim tartışmaların gösterdiği temel çelişki de vakıfların özel hukuk tüzel kişisi olmasına rağmen vakfedilen kaynakların kamu varlıkları olmasıyla ortaya çıkar. Böylece bu vakıfların hukuk tekniği açısından kamu tüzel kişiliği ile özel hukuk tüzel kişiliği arasındaki belirsiz konumu, esas olarak vakıf kurumunun kamu varlıklarını özel mülkiyete çevirmenin bir aracı olarak işlevine vurgu yapmayı gerektirir. O halde vakıflar bugün de kapitalist üretim ilişkilerinin gelişimindeki geçiş kurumu niteliğine uygun bir işlev üstlenmekte ve özel mülkiyet alanının genişlemesinde faaliyet göstermektedir. Böylece vakıflar, prekapitalist toplumsal formasyonların bir ürünü olmakla birlikte “esnek ve uyumlu” nitelikleriyle hem kapitalist ilişkilerin ön koşullarını oluşturabilmiş hem de güncel neoliberal politikalara uyumlu bir dönüşüme aracılık edebilmektedir.
In the abundance of studies in law and society, the need for determination of the direction and n... more In the abundance of studies in law and society, the need for determination of the direction and nature of the relationship between law and social change continues. Studies tackling this need, generally focus on the effect of legal change on social relationships. Approaches regarding the law as an important tool for social change and studies claim that legal change reflects social change can be considered in this regard. Such studies, while contributing to the relationship between social change and legal institutions, have certain limitations when it comes to establishing a comprehensive and
holistic approach. These limitations stem from treating the relationship between law and society from a one- sided viewpoint. Departing from these limitations, the studies which also consider the effect of social change on law are specially gathered under Marxist approaches. However, in these approaches, there are areas open to criticism in dealing with the phenomenon of legal change in order not to fall into legal fetishism. In this fashion, touching upon Karl Renner, who provides a unique contribution to the field of law and society relations, can offer a fruitful discussion opportunity. Since Renner examines the impact of social and economic changes on the law while reconciling his positivist approach with Marxism. His contribution to the relationship between law and society by focusing on the "change of function" of legal institutions shows that law can adapt to changing social conditions without changing its form. However, due to his political life, Renner’s works on the law could not draw the attention they deserve, especially in Turkish literature. In this paper, the possibilities offered by Renner’s approach, which is stuck between Marxism and positivism, to the debates on law and social relations are analyzed with a critical perspective, while considering his political life and the conditions he is in.
Hukuk ve toplum başlığı altındaki çalışmaların çoğulluğu içerisinde toplumsal değişim ve hukuk ilişkisinin yönünün ve niteliğinin belirlenmesi ihtiyacı devam etmektedir. Bu ihtiyaca yönelen çalışmalarda genellikle hukuksal değişimin toplumsal ilişkilere etkisi dikkate alınmaktadır. Hukukun toplumsal değişimin önemli bir aracı olarak görüldüğü yaklaşımlar ve hukuksal değişimin toplumsal değişimi yansıttığına ilişkin çalışmalar bu kapsamda değerlendirilebilir. Söz konusu çalışmalar, hukuk kurumları ve toplumsal değişim ilişkisine dair önemli katkı sunsa da kapsamlı ve bütünlüklü bir yaklaşım oluşturmada belirli sınırlılıklara sahiptirler. Söz konusu sınırlılık ise hukuk ve toplum ilişkisini tek yönlü ele almaktan kaynaklanır. Bu sınırlılıklardan yola çıkıp toplumsal değişimin hukuk üzerindeki etkisinin de incelendiği çalışmalar ise özellikle Marksist yaklaşımlar altında toplanmıştır. Ancak bu yaklaşımlarda da hukuk fetişizmine düşmemek adına hukuksal değişim olgusunu ele almada eleştiriye açık alanlar söz konusudur. Bu noktada hukuk toplum ilişkisi alanına özgün bir katkı sağlayan Karl Renner'a değinmek verimli bir tartışma fırsatı sunabilir. Zira Renner, pozitivist yaklaşımını Marksizm'le uzlaştırarak toplumsal ve ekonomik değişimlerin hukuka etkisini incelemektedir. Hukuk ve toplum ilişkisine hukuk kurumlarının "işlev değişimine" odaklanarak sağladığı katkı, hukukun değişen toplumsal koşullar içinde biçimini değiştirmeden uyum sağlayabileceğini gösterir. Ancak Renner'in hukuk çalışmaları siyasi yaşamı nedeniyle geri planda kalmış ve özellikle Türkçe yazında gereken dikkati çekememiştir. Bu çalışmada Renner'in Marksizm ve pozitivizm arasında kalmış yaklaşımının, siyasal yaşamı ve içinde bulunduğu koşullar dikkate alınarak, hukuk ve toplum tartışmalarına sunduğu imkanlar eleştirel bir perspektifle analiz edilmektedir.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020
Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin gü... more Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin güncel tartışmalar, hak mücadeleleri ortak zeminine taşınmıştır. Modern hak kavramının tartışılmaya açılması liberal hak kuramının dar ufkunu göstermekle beraber; güncel gelişmeler, hak mücadelesinin liberal anlayışın da gerisine götürüldüğünü gösteriyor. Her türlü arzunun ve talebin hak talebi olarak değerlendirildiği tartışmalar, hakkın öznesine ilişkin bir tartışma yapmayı gerekli kılmaktadır. Öznenin liberal hukuk kuramınca belirlenen bireyden; belirsiz, sınırsız ve haktan bağımsız varlığı olan özneye doğru evrilmesiyle ilişkili gelişmeler, modern hak mücadelesinin kazanımlarını yok edebilecek bir tehlikeyi barındırır. Aşı karşıtlığı, pedofililiğin cinsel kimlik olarak tanınması talepleri ve Türkiye'de yeni bir uygulama olan Müftü nikahı uygulaması tüm netliği ile bunu göstermektedir. Bu çalışma grup hakları adı altında yürütülen ve çoğulcu söylemlerden beslenen hak taleplerinin eleştirisini sunarken liberal hak kuramının da eleştirisini ortaya koymak amacındadır. Anahtar Kelimeler: Hak mücadeleleri, bireysel haklar, kolektif haklar, corporate haklar, grup hakları, liberal hak kuramı. Abstract: The current debates on concept of rights, a common topic of both law and political philosophy, have moved to the common ground of the struggle for rights. While the opening
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018
understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so ... more understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so as to detract from judicial independence. Furthermore it is not possible to accept that the practices on judicial diversity in the world always bring to positive results.
Bu sunus yazisinda ViraVerita E-Dergi: Disiplinlerarasi Karsilasmalar’in 10. sayisinin dosya konu... more Bu sunus yazisinda ViraVerita E-Dergi: Disiplinlerarasi Karsilasmalar’in 10. sayisinin dosya konusu olan “Hukukun Krizi, Krizin Hukuku” basligi altinda, sosyal teorinin merkezindeki kriz tartismalarina katki sunmanin onemine deginilmektedir. Ardindan, hukuk ve kriz kavramlarinin degisik vechelerini gosteren makaleler, ceviriler ve dosya disindaki makaleler kisaca tanitilmaktadir.
ViraVerita E-Dergi, 2019
Özet u sunuş yazısın a ira erita E-Dergi: Disiplinlerarası Karşılaşmalar'ın 10. sayısının osya ko... more Özet u sunuş yazısın a ira erita E-Dergi: Disiplinlerarası Karşılaşmalar'ın 10. sayısının osya konusu olan "Hukukun Krizi, Krizin Hukuku" başlığı altın a, sosyal teorinin merkezin eki kriz tartışmalarına katkı sunmanın önemine eğinilmekte ir. Ar ın an, hukuk ve kriz kavramlarının eğişik veçhelerini gösteren makaleler, çeviriler ve osya ışın aki makaleler kısaca tanıtılmakta ır.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Ceren Damar'a Armağan 2020, 2020
Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin gü... more Özet: Hukuk ve siyaset felsefesinin ortak çalışma alanlarından biri olan hak kavramına ilişkin güncel tartışmalar, hak mücadeleleri ortak zeminine taşınmıştır. Modern hak kavramının tartışılmaya açılması liberal hak kuramının dar ufkunu göstermekle beraber; güncel gelişmeler, hak mücadelesinin liberal anlayışın da gerisine götürüldüğünü gösteriyor. Her türlü arzunun ve talebin hak talebi olarak değerlendirildiği tartışmalar, hakkın öznesine ilişkin bir tartışma yapmayı gerekli kılmaktadır. Öznenin liberal hukuk kuramınca belirlenen bireyden; belirsiz, sınırsız ve haktan bağımsız varlığı olan özneye doğru evrilmesiyle ilişkili gelişmeler, modern hak mücadelesinin kazanımlarını yok edebilecek bir tehlikeyi barındırır. Aşı karşıtlığı, pedofililiğin cinsel kimlik olarak tanınması talepleri ve Türkiye'de yeni bir uygulama olan Müftü nikahı uygulaması tüm netliği ile bunu göstermektedir. Bu çalışma grup hakları adı altında yürütülen ve çoğulcu söylemlerden beslenen hak taleplerinin eleştirisini sunarken liberal hak kuramının da eleştirisini ortaya koymak amacındadır. Anahtar Kelimeler: Hak mücadeleleri, bireysel haklar, kolektif haklar, corporate haklar, grup hakları, liberal hak kuramı.
Abstract: The current debates on concept of rights, a common topic of both law and political philosophy, have moved to the common ground of the struggle for rights. While the opening
The law on employment of Turkic foreigners embodies to allow one category of foreigners to have s... more The law on employment of Turkic foreigners embodies to allow one category of foreigners to have some privilege to perform their professions and art, and to work in Turkey due to their Turkish descent. Under this law, these privileges granted to foreigners who have special status are accompanied by a number of legal problems. The first problem is that, as a consequence of the determination of legal subject of this law refers to Turkish descent, the law exemplifies a conflict situation in the relationship between modern law and identity, peculiarly seen in citizenship debates. Another problem arises as the law creates a new subject form named Turkic foreigners apart from the "citizen" and "foreigner" categories, which leads to unconstitutional and conflicting practices. This law also illustrates a practice against rule of law by creating legal uncertainty, as well as demonstrating the violation of very same law. All legal issues that are revealed in this study are analyzed from the sociological point of view.
Özet Marx ve Weber arasında kurulan diyalog, her ikisinin tarihsel analizi ve bununla bağlantılı ... more Özet
Marx ve Weber arasında kurulan diyalog, her ikisinin tarihsel analizi ve bununla bağlantılı olarak modern kapitalist toplum değerlendirmeleri arasındaki farkın belirlenmesi ile şekillenir. Söz konusu fark, her ikisinin hukuku ele alma biçimlerinde de ortaya çıkar. Bu bağlamda iki düşünür arasındaki temel ayrımdan beslenen bu çalışma, Roma’daki hukuki biçimlerin modern burjuva toplumuna aktarımının nasıl gerçekleştiği ve bu aktarımın her iki toplumsal formasyonu nasıl ilişkili kıldığına dair saptamalarda bulunur. Çalışmada Roma hukukunun modern burjuva hukukuna mirasının, bir bütün halinde hukuku ve hukuki kavramları tarihsizleştirmeye ve ebedileştirmeye yol açmayacağı, aksi tutumun Weberci tarih anlayışının bir ürünü olacağı ortaya konulmaktadır. Bu tespitin ardından çalışmanın son bölümünde Roma hukuku ile mevcut hukuki biçimler arasındaki ilişkinin, sosyalist toplumda hukuk kurumunun geleceğine dair tartışmalarda nasıl gerçekleşeceği soruşturulmaktadır.
Abstract
The dialogue between Marx and Weber is shaped by the difference between their analysis of history and the modern capitalist societies. The difference arises in the way that the two approach the law as well. Originating from this fundamental difference between the two, this article determines how the transformation of Roman legal forms to modern bourgeois society occurred and how this transformation relates this two social forms to each other. In this study, it is suggested that the legacy of Roman law to modern bourgeois law will not mean to an endless history and eternalization of the law and its legal regulations and that the opposite attitude will be a product of Weberian understanding of history. After this determination in the last part of this article, it is questioned that relationship between Roman law and the existing legal forms will continue in the discussion of the future legal institution of socialist society.
Özet Yargıda çoğulcu uygulamalar yargı bağımsızlığını sağlayarak hukuk devletinin bir gereğinin ... more Özet
Yargıda çoğulcu uygulamalar yargı bağımsızlığını sağlayarak hukuk devletinin bir gereğinin yerine getirilmesi olarak tartışılmaktadır. Türkiye’de bu tartışmalar, yargıda çoğulculuğun sağlanmasına yönelik Anayasa değişiklikleriyle birlikte yürütülmektedir. Buna göre hukuk devletinin bir gereği olarak, yargı kurullarının oluşturulmasında çoğulcu yapının sağlanması gerektiği öne sürülmüş ve böylece söz konusu Anayasa değişikliklerinin meşru bir zemine taşınması mümkün olmuştur. Türkiye’de bu konudaki tartışmaların seyrini ele almayı amaçlayan bu çalışmada yargıda çoğulculuğun hukuk devleti için bir gereklilik olup olmadığını sorgulanırken; bir yandan da yargıda çoğulculuğun nasıl anlaşıldığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu itibarla Türkiye’deki yüksek yargı organlarından Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısına dair önemli anayasa değişiklikleri incelenmektedir. Bu inceleme sonucunda ortaya konulacağı gibi yargıda çoğulculuk, Türkiye’de farklı yorumlanarak dünyadaki diğer uygulama örneklerinden oldukça farklı anlaşılmaktadır. Bu farklı anlayış ise yargıda çoğulculuk uygulamaları adı altında Türkiye’deki düzenlemelerin, yargı bağımsızlığına gölge düşürmede araç olarak işlev görmesine kaynaklık etmektedir. Buna ek olarak dünyadaki yargıda çoğulculuğu sağlamaya ilişkin uygulamaların da doğrudan olumlamasını yapmak mümkün değildir.
Abstract
Practices on judicial diversity is discussed as the fulfillment of a requirement of the rule of law by providing judicial independence. In Turkey, these discussions are conducted with constitutional amendments that provide judicial diversity on the Bench. In these discussions it is suggested that, judicial diversity is necessary on the Bench as a requirement of rule of law. Therefore it has been possible that the constiutional amendments to be legitimised. This article which aims to address the direction of the discussions about judicial diversity in Turkey examines both whether judicial diversity is a necessity for the rule of law and how judicial diversity is understood in Turkey. In this respect, some of the important constituonal amendments that are related to the structure of higher judicial boards - Constitutional Court and the Council of Judges and Prosecutors- in Turkey is reviewed. As revealed in this review, in Turkey, judicial diversity is interpreted and understood differently compared with the other example countries. This different understanding gives rise to the instrumentalisation of the regulations on judiciary in Turkey so as to detract from judicial independence. Furthermore it is not possible to accept that the practices on judicial diversity in the world always bring to positive results.