Buse Üçer - Academia.edu (original) (raw)

Uploads

Papers by Buse Üçer

Veganlık ya da veganizm, hayvanların kullanılmasına karşı olan bir yaşam biçimidir. Hayvan sömürü... more Veganlık ya da veganizm, hayvanların kullanılmasına karşı olan bir yaşam biçimidir. Hayvan sömürüsü yoluyla elde edilen gıdaları, giyecekleri ve diğer tüm yan ürünleri kullanmayı reddetmedir. Bu akımın takipçilerine vegan denir. Kelime 1944 yılında The Vegan Society'nin kurucularından da olan Donald Watson tarafından ortaya atıldı. Donald Watson veganlığı şu şekilde tanımlıyordu: " Veganlık hayvanlar âlemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler âleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür. " Veganlığın gelişim sürecine ve kökenlerine değineceğim bu yazı belli sınırlılıklar içermektedir. Araştırmanın sürdürülebilir pek çok farklı yönü bulunmasına rağmen tümünü bu yazıda ele almak mümkün değildir. Hayvanlar üzerindeki baskıcı, köleci düzenin kökenlerini pek çok biçimde ele alabiliriz ancak bu çok daha uzun bir araştırmanın konusu olabilir. Veganlığın kökenleri hakkında bilgilere yer verdiğim yazının içeriği ancak reformist vejetaryenleri kapsayacak kadar genişliyor. Ama öncelikle en sıkıntılı terimlerden birini açarak başlamak istiyorum. " Türcülük " Türcülük terimi; Irkçılık ya da cinsiyet ayrımcılığı gibi bir şeydir-ahlaken alakası olmayan fiziksel farklılıklara dayalı bir önyargıdır. Darwin'den bu yana insanların evrim aracılığıyla diğer bütün hayvanlarla akraba olduğunu biliyoruz; o halde diğer bütün türlerin topyekûn baskı altına alınmasını nasıl meşrulaştırabiliriz? Bütün hayvan türleri acı ve ıstırap yaşayabiliyorlar. Hayvanlar bizim gibi çığlık atıp bizim gibi acıdan kıvranıyorlar; sinir sistemleri bizimkine benziyor, sinir sistemleri bizim acı çekmemizi sağlayan aynı biyokimyasalları içeriyor.1 Tüm buna rağmen bazı hayvanlara karşı daha merhametli olurken bazı hayvanlara karşı daha acımasız davranabiliyoruz. Kendi türümüze yakın gördüğümüz ya da beynimizde dost olarak kodladığımız hayvanlara karşı tavrımız değişebiliyor. Tüm bunlar bilerek veya bilmeyerek sergilediğimiz türcü davranışlarımıza örnektir. Toplumsal yaşamın (kodların) bize dayattığı cinsiyetçi, ırkçı kabulleri nasıl reddediyorsak türcü kabullerimizi de reddederek bu yazıyı okumaya çalışalım. Veganlığın kökenlerine değinmeye çalıştığım yazımda çerçeveyi " etik " açıdan hayvan sömürüsüne karşı olmak ile belirledim.

KONUYU SEÇME NEDENİ: Katliamlar sadece Türkiye'de değil dünyada da medya tarafından temsiliyeti z... more KONUYU SEÇME NEDENİ: Katliamlar sadece Türkiye'de değil dünyada da medya tarafından temsiliyeti zor bir kavram. Görece daha sol ve sağ gazetelerin Türkiye'de ki büyük bir infial durumunda nasıl tavır takındıkları sorunsalına yöneldim. Maraş Katliamı üzerine bilimsel araştırmaların yoğunlaşmadığı Türk tarihinin büyük katliamlardan biridir. Maraş Katliamı üzerine yapacağım araştırmanın ileride bu konu üzerine kalacak iyi bir materyal olacağına inanıyorum. Böylesi katliamlarında her boyutunun bilimsel anlamda incelenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle haber metinlerinin incelenmesi ayrıca önemli bir husus. Haberi; bilgi ileten değil, olayların ve durumların ideolojik temsil edildiği bir tür olarak görüyorum..

Veganlık ya da veganizm, hayvanların kullanılmasına karşı olan bir yaşam biçimidir. Hayvan sömürü... more Veganlık ya da veganizm, hayvanların kullanılmasına karşı olan bir yaşam biçimidir. Hayvan sömürüsü yoluyla elde edilen gıdaları, giyecekleri ve diğer tüm yan ürünleri kullanmayı reddetmedir. Bu akımın takipçilerine vegan denir. Kelime 1944 yılında The Vegan Society'nin kurucularından da olan Donald Watson tarafından ortaya atıldı. Donald Watson veganlığı şu şekilde tanımlıyordu: " Veganlık hayvanlar âlemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler âleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür. " Veganlığın gelişim sürecine ve kökenlerine değineceğim bu yazı belli sınırlılıklar içermektedir. Araştırmanın sürdürülebilir pek çok farklı yönü bulunmasına rağmen tümünü bu yazıda ele almak mümkün değildir. Hayvanlar üzerindeki baskıcı, köleci düzenin kökenlerini pek çok biçimde ele alabiliriz ancak bu çok daha uzun bir araştırmanın konusu olabilir. Veganlığın kökenleri hakkında bilgilere yer verdiğim yazının içeriği ancak reformist vejetaryenleri kapsayacak kadar genişliyor. Ama öncelikle en sıkıntılı terimlerden birini açarak başlamak istiyorum. " Türcülük " Türcülük terimi; Irkçılık ya da cinsiyet ayrımcılığı gibi bir şeydir-ahlaken alakası olmayan fiziksel farklılıklara dayalı bir önyargıdır. Darwin'den bu yana insanların evrim aracılığıyla diğer bütün hayvanlarla akraba olduğunu biliyoruz; o halde diğer bütün türlerin topyekûn baskı altına alınmasını nasıl meşrulaştırabiliriz? Bütün hayvan türleri acı ve ıstırap yaşayabiliyorlar. Hayvanlar bizim gibi çığlık atıp bizim gibi acıdan kıvranıyorlar; sinir sistemleri bizimkine benziyor, sinir sistemleri bizim acı çekmemizi sağlayan aynı biyokimyasalları içeriyor.1 Tüm buna rağmen bazı hayvanlara karşı daha merhametli olurken bazı hayvanlara karşı daha acımasız davranabiliyoruz. Kendi türümüze yakın gördüğümüz ya da beynimizde dost olarak kodladığımız hayvanlara karşı tavrımız değişebiliyor. Tüm bunlar bilerek veya bilmeyerek sergilediğimiz türcü davranışlarımıza örnektir. Toplumsal yaşamın (kodların) bize dayattığı cinsiyetçi, ırkçı kabulleri nasıl reddediyorsak türcü kabullerimizi de reddederek bu yazıyı okumaya çalışalım. Veganlığın kökenlerine değinmeye çalıştığım yazımda çerçeveyi " etik " açıdan hayvan sömürüsüne karşı olmak ile belirledim.

KONUYU SEÇME NEDENİ: Katliamlar sadece Türkiye'de değil dünyada da medya tarafından temsiliyeti z... more KONUYU SEÇME NEDENİ: Katliamlar sadece Türkiye'de değil dünyada da medya tarafından temsiliyeti zor bir kavram. Görece daha sol ve sağ gazetelerin Türkiye'de ki büyük bir infial durumunda nasıl tavır takındıkları sorunsalına yöneldim. Maraş Katliamı üzerine bilimsel araştırmaların yoğunlaşmadığı Türk tarihinin büyük katliamlardan biridir. Maraş Katliamı üzerine yapacağım araştırmanın ileride bu konu üzerine kalacak iyi bir materyal olacağına inanıyorum. Böylesi katliamlarında her boyutunun bilimsel anlamda incelenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle haber metinlerinin incelenmesi ayrıca önemli bir husus. Haberi; bilgi ileten değil, olayların ve durumların ideolojik temsil edildiği bir tür olarak görüyorum..

Log In