CANGUL KUS - Academia.edu (original) (raw)
Papers by CANGUL KUS
Bölgesel Kalkınma Dergisi, Sep 29, 2023
Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığ... more Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığı artırmaları gibi faydaları ile bölgesel kalkınma açısından özel öneme sahiptir. Kadim bir liman şehri olan İzmir bugün 16 liman ve 92 milyon ton yük elleçleme miktarı ile büyük bir liman bölgesidir. Ancak uzun dönemli gözlemlere ve yaşanan gelişmelere rağmen, İzmir limanlarında elleçlenen yükün Türkiye içindeki payının azalma eğilimini işaret etmektedir. İzmir'in liman altyapısı ve liman hizmetlerine dair deneyiminin değişen koşullar içinde daha ileri nasıl taşınabileceğine odaklanan bir strateji çalışması İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yapılmıştır. Analiz ve katılımcılık zemini üzerinde geliştirilen ve alanında ilk bölgesel çalışma olarak değerlendirilen İzmir Limanları Mevcut Durum Analizi ve Gelişim Perspektifi; TCDD İzmir Limanı'nın canlandırılması, Aliağa limanlarının güçlendirilmesi, Çandarlı Limanı'nın rüzgar enerjisi ekipmanları taşımacılığı üzerine ihtisaslaşması ve tüm liman bölgesinin liman otoritesi modeliyle etkin biçimde yönetilmesi önerilerini içermektedir. Bu makalede, bölgesel kalkınmada limanlara öncelik veren bir anlayış ile İzmir Bölgesi özelinde yapılan çalışmaların liman ve kalkınma literatürü ile bağlantılı biçimde aktarılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar Türkiye' de liman bulunan bölgelerde limanların güçlendirilmesine ilişkin çalışmaların bölgesel ekonominin gelişimi açısından rol oynadığını, nitelikli analizler ve katılımcılık süreçleri ile hayata geçirilecek doğru politikaların uzun vadede liman kaynaklı gelir, iş ve katma değer artışlarına katkı sağlayabileceğini ortaya koymuştur.
Bölgesel Kalkınma Dergisi, 2023
Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığ... more Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığı artırmaları gibi faydaları ile bölgesel kalkınma açısından özel öneme sahiptir. Kadim bir liman şehri olan İzmir bugün 16 liman ve 92 milyon ton yük elleçleme miktarı ile büyük bir liman bölgesidir. Ancak uzun dönemli gözlemlere ve yaşanan gelişmelere rağmen, İzmir limanlarında elleçlenen yükün Türkiye içindeki payının azalma eğilimini işaret etmektedir. İzmir’in liman altyapısı ve liman hizmetlerine dair deneyiminin değişen koşullar içinde daha ileri nasıl taşınabileceğine odaklanan bir strateji çalışması İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yapılmıştır. Analiz ve katılımcılık zemini üzerinde geliştirilen ve alanında ilk bölgesel çalışma olarak değerlendirilen İzmir Limanları Mevcut Durum Analizi ve Gelişim Perspektifi; TCDD İzmir Limanı’nın canlandırılması, Aliağa limanlarının güçlendirilmesi, Çandarlı Limanı’nın rüzgâr enerjisi ekipmanları taşımacılığı üzerine ihtisaslaşması ve tüm liman bölgesinin liman otoritesi modeliyle etkin biçimde yönetilmesi önerilerini içermektedir. Bu makalede, bölgesel kalkınmada limanlara öncelik veren bir anlayış ile İzmir Bölgesi özelinde yapılan çalışmaların liman ve kalkınma literatürü ile bağlantılı biçimde aktarılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar Türkiye’de liman bulunan bölgelerde limanların güçlendirilmesine ilişkin çalışmaların bölgesel ekonominin gelişimi açısından rol oynadığını, nitelikli analizler ve katılımcılık süreçleri ile hayata geçirilecek doğru politikaların uzun vadede liman kaynaklı gelir, iş ve katma değer artışlarına katkı sağlayabileceğini ortaya koymuştur.
Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratıl... more Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratılabilmesinde bilgiye yapılan yatırım, en temel ve geri dönüşü en yüksek yatırım olarak kendini göstermektedir. Ancak yeniliğin üretimi, bilgiyi üreten kurumlar olarak üniversitelerin, kullanan ve ürüne dönüştüren yapı olarak ise sanayinin münferit çalışmaları bir yana bırakması ve bu aktörler arasında etkin işbirliğinin sağlanması ile gerçekleşebilmektedir. Bu çalışmada, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen EHİS LAB (Endüstriyel Havalandırma, İklimlendirme Ve Soğutma Amaçlı Akredite Test ve Analiz Laboratuvarı) Projesi üniversite-sanayi-kamu işbirliğini açıklayan üçlü sarmal modeli çerçevesinde (Etzkowitz, Leydersdorff,2008) incelenmektedir. Üçlü Sarmal Modeli göz önüne alınarak EHİS LAB'ın taksonomisi çıkarılmakta, her bir aktörün yukarıda anılan ihtiyaçlar doğrultusunda projeye katılımları bu taksonomi çerçevesinde tartışılmaktadır. Çalışmanın temel savı, kamu rolünü üstlenen kurumlar olarak kalkınma ajanslarının kaynaştırıcı rolünü ve fonksiyonunu ortaya koymak ve üçlü sarmal modelinin etkin bir biçimde kurgulanabilmesi için bölgesel ve ulusal bazda paydaş kurumlara ve süreçlere dair öneriler ortaya koyabilmektir.
Yenilik Ekosistemlerinin Desteklenmesine Yönelik Kamu Politikaları: Kamu-ÜniversiteSanayi İşbirliğinde Üçlü Sarmal Modeli İncelemesi
Ulkelerin ekonomik olarak gelisiminde, rekabetci, yenilikci ve gelisime dayali bir sistem yaratil... more Ulkelerin ekonomik olarak gelisiminde, rekabetci, yenilikci ve gelisime dayali bir sistem yaratilabilmesinde bilgiye yapilan yatirim, en temel ve geri donusu en yuksek yatirim olarak kendini gostermektedir. Ancak yeniligin uretimi, bilgiyi ureten kurumlar olarak universitelerin, kullanan ve urune donusturen yapi olarak ise sanayinin munferit calismalari bir yana birakmasi ve bu aktorler arasinda etkin isbirliginin saglanmasi ile gerceklesebilmektedir. Bu calismada, Izmir Kalkinma Ajansi tarafindan desteklenen EHIS LAB Endustriyel Havalandirma, Iklimlendirme Ve Sogutma Amacli Akredite Test ve Analiz Laboratuvari Projesi universite-sanayi-kamu isbirligini aciklayan uclu sarmal modeli cercevesinde Etzkowitz, Leydersdorff,2008 incelenmektedir. Uclu Sarmal Modeli goz onune alinarak EHIS LAB’in taksonomisi cikarilmakta, her bir aktorun yukarida anilan ihtiyaclar dogrultusunda projeye katilimlari bu taksonomi cercevesinde tartisilmaktadir. Calismanin temel savi, kamu rolunu ustlenen kuruml...
Bu çalışmada afetler ve kalkınma ilişkisi ele alınarak, sürdürülebilir kalkınma, bütünleşik afet ... more Bu çalışmada afetler ve kalkınma ilişkisi ele alınarak, sürdürülebilir kalkınma, bütünleşik afet yönetimi ve güvenlik sektörü reformu bağlamındaki geçişlilik ilişkisi ile açıklanmaya çalışılacaktır. Bu ilişki içerisinde afetlerde kurumsal ve toplumsal sorumluluk ele alınarak, kavramsal çerçeve ışığında yerel ve ulusal aktörler tanımlanmaya çalışılacaktır.
Afet ve kalkınma ilişkisi incelendiğinde, afetlerin kalkınma üzerindeki en önemli stres unsuru olduğunu söylemek mümkündür. Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hızı sık sık afetler sebebiyle azalmakta ve gerilemeye maruz kalmaktadır. Toplumdaki zarar görebilirliğin arkasında yatan sosyal, ekonomik, çevresel, teknik ve fiziksel nedenlerin üzerine kalkınma strateji ve yöntemleri ile gidilmelidir. Aksi takdirde uzun zaman içerisinde edinilen her türlü maddi ve manevi kazancın, meydana gelebilecek (ve esasında mevcut kazanımların küçük bir bölümü ile zararları azaltılabilecek) bir afet sebebiyle tamamen yok olması kaçınılmazdır. (Kadıoğlu, 2011:15)
Kalkınma için güvenlik ortamının sağlanması gerekmektedir.(Barbak, 2015:426) Güvenlik işlevinin neo-liberal politikalar ışığında dönüşmesi ile kalkınma ve güvenlik kavramları arasında kurulan olumlu ilişki, kalkınmanın gerçekleşebilmesi için güvenlik ortamının sağlanmasını koşul olarak belirlemekte, bu koşulun gerçekleşmediği durumlarda ise yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin ve çatışmaların artacağını öngörmektedir. Doğal ya da insan kaynaklı afetler, güvenlik ortamının ortadan kalkmasına sebep olan, dolayısıyla kalkınma süreçlerini olumsuz etkileyen olaylardır. Bu doğrultuda “güvenlik sektörü reformu” demokratik yönetişimin kurumsallaşmasını, uygulandığı ülkelerde güvenlik kavramının piyasa koşulları ile harmanlanarak daha geniş bir satha yayılmasını, böylece afete dirençli toplum yaratılması hedefine hizmet edilmesini sağlamaktadır.
Afetlerin kalkınma ile ilişkisine dair stratejik çerçeveyi oluşturan 1994 tarihli Yokohama Stratejisi, daha sonra Hyogo ve Sendai eylem planlarına dönüşerek güvenlik kavramını toplumların afet direncini artırmada öncelikli alan olarak ele alınmış ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesinde stratejik hedef olarak belirtmiştir. Hyogo Çerçeve Eylem Planı (2005-2015) Dünyada afet risklerini en aza indirgemeye yönelik bir yol haritası niteliği taşımaktadır ve üç stratejik hedef ile beş öncelikli eyleme bağıntılı alt eylemlerden oluşmaktadır. (Hyogo Framework For Action, 2005)
Hyogo Çerçeve Eylem Planının stratejik hedefleri;
- Afet risklerinin azaltılmasının sürdürülebilir kalkınma plan ve politikaları ile bütünleştirilmesi,
- Afetlere karşı bilincin ve duyarlılığın oluşturulması için mevcut kurumların ve mekanizmaların güçlendirilmesi ve kapasitelerinin geliştirilmesi,
- Afet risklerinin azaltılması yaklaşımlarının acil duruma hazırlık, müdahale ve iyileştirme programlarına sistematik olarak dâhil edilmesi şeklindedir.
Hyogo Çerçeve Eylem Planının öncelikli eylemler ise;
- Afet risklerinin azaltılmasının kuvvetli bir kurumsal temelde ulusal ve yerel öncelik olarak belirlenmesinin sağlanması,
- Afet risklerinin tanımlanması, değerlendirilmesi, izlenmesi ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi,
- Bilginin, yeniliğin ve eğitimin her seviyede afetlere karşı güvenli ve duyarlı bir toplum oluşturmada kullanımı,
- Temel risk faktörlerinin azaltılması,
- Afetlere karşı her seviyede etkin bir müdahale için afetlere karşı hazırlığın güçlendirilmesidir.
Hyogo Stratejisinin devam eden eylemsel aracı olarak Sendai ilkeleri geliştirilmiştir. Sendai Çerçeve Planı (2015-2030), afetlerde risk azaltma ile yönetimde çok aktörlü yönetişim modelini benimsemiş olup Japonya’nın Sendai yerleşiminde yapılan üçüncü Birleşmiş Milletler Dünya Konferansında 18 Mart 2015 tarihinde kabul edilmiştir. Protokol, kabulünü izleyen 15 yıllık dönemde, yaşamsal kayıplar kadar; kültürel, ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel konularda da, bireysel, toplumsal ve ülkesel boyutta kalkınmayı sekteye uğratacak varlık kayıplarını azaltmayı, afet risklerini azaltarak sağlamayı hedeflemektedir. (Karaman ve Altay ,2016:5)
Kumar-Range (2001)’in de ifade ettiği gibi, afet yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma birbirlerinden kopuk iki alan değildir. Afet yönetimi olmadan sürdürülebilir kalkınma gerçekleşmez ve aksi de doğru bir tespittir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı tarihsel gelişimi çerçevesinde pek çok farklı tanım ile karşılansa dahi, kavramın bugünkü yaygınlığını ve içeriğini kazanması Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan “Ortak Geleceğimiz Raporu” (Our Common Future) ile olmuştur. 1983 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun (World Commission on Environmental and Development, WCED) hazırladığı “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda, sürdürülebilir kalkınma; gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama gücünden ödün vermeksizin günümüz kuşaklarının ihtiyacının karşılandığı kalkınma olarak tanımlanmaktadır. Gelişmiş ya da değil, piyasa merkezli ya da merkezi planlamalı tüm ülkelerin “sürdürülebilirlik” içeriğinde tüm ekonomik ve sosyal kalkınmalarını belirlemeleri gerektiği ve somut olarak sürdürülebilirliğin kuşaklar arasında ve aynı kuşak içinde sosyal adalet, eşitlik kavramlarını ifade ettiği belirtilmiştir (WCED Ortak Geleceğimiz Raporu, 1987).
Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratıl... more Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratılabilmesinde bilgiye yapılan yatırım, en temel ve geri dönüşü en yüksek yatırım olarak kendini göstermektedir. Ancak yeniliğin üretimi, bilgiyi üreten kurumlar olarak üniversitelerin, kullanan ve ürüne dönüştüren yapı olarak ise sanayinin münferit çalışmaları bir yana bırakması ve bu aktörler arasında etkin işbirliğinin sağlanması ile gerçekleşebilmektedir. Bu çalışmada, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen EHİS LAB (Endüstriyel Havalandırma, İklimlendirme Ve Soğutma Amaçlı Akredite Test ve Analiz Laboratuvarı) Projesi üniversite-sanayi-kamu işbirliğini açıklayan üçlü sarmal modeli çerçevesinde (Etzkowitz, Leydersdorff,2008) incelenmektedir. Üçlü Sarmal Modeli göz önüne alınarak EHİS LAB'ın taksonomisi çıkarılmakta, her bir aktörün yukarıda anılan ihtiyaçlar doğrultusunda projeye katılımları bu taksonomi çerçevesinde tartışılmaktadır. Çalışmanın temel savı, kamu rolünü üstlenen kurumlar olarak kalkınma ajanslarının kaynaştırıcı rolünü ve fonksiyonunu ortaya koymak ve üçlü sarmal modelinin etkin bir biçimde kurgulanabilmesi için bölgesel ve ulusal bazda paydaş kurumlara ve süreçlere dair öneriler ortaya koyabilmektir.
Bölgesel Kalkınma Dergisi, Sep 29, 2023
Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığ... more Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığı artırmaları gibi faydaları ile bölgesel kalkınma açısından özel öneme sahiptir. Kadim bir liman şehri olan İzmir bugün 16 liman ve 92 milyon ton yük elleçleme miktarı ile büyük bir liman bölgesidir. Ancak uzun dönemli gözlemlere ve yaşanan gelişmelere rağmen, İzmir limanlarında elleçlenen yükün Türkiye içindeki payının azalma eğilimini işaret etmektedir. İzmir'in liman altyapısı ve liman hizmetlerine dair deneyiminin değişen koşullar içinde daha ileri nasıl taşınabileceğine odaklanan bir strateji çalışması İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yapılmıştır. Analiz ve katılımcılık zemini üzerinde geliştirilen ve alanında ilk bölgesel çalışma olarak değerlendirilen İzmir Limanları Mevcut Durum Analizi ve Gelişim Perspektifi; TCDD İzmir Limanı'nın canlandırılması, Aliağa limanlarının güçlendirilmesi, Çandarlı Limanı'nın rüzgar enerjisi ekipmanları taşımacılığı üzerine ihtisaslaşması ve tüm liman bölgesinin liman otoritesi modeliyle etkin biçimde yönetilmesi önerilerini içermektedir. Bu makalede, bölgesel kalkınmada limanlara öncelik veren bir anlayış ile İzmir Bölgesi özelinde yapılan çalışmaların liman ve kalkınma literatürü ile bağlantılı biçimde aktarılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar Türkiye' de liman bulunan bölgelerde limanların güçlendirilmesine ilişkin çalışmaların bölgesel ekonominin gelişimi açısından rol oynadığını, nitelikli analizler ve katılımcılık süreçleri ile hayata geçirilecek doğru politikaların uzun vadede liman kaynaklı gelir, iş ve katma değer artışlarına katkı sağlayabileceğini ortaya koymuştur.
Bölgesel Kalkınma Dergisi, 2023
Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığ... more Limanlar erişimi güçlendirmeleri, üretimi ve ticareti desteklemeleri, ekonomik ve sosyal canlılığı artırmaları gibi faydaları ile bölgesel kalkınma açısından özel öneme sahiptir. Kadim bir liman şehri olan İzmir bugün 16 liman ve 92 milyon ton yük elleçleme miktarı ile büyük bir liman bölgesidir. Ancak uzun dönemli gözlemlere ve yaşanan gelişmelere rağmen, İzmir limanlarında elleçlenen yükün Türkiye içindeki payının azalma eğilimini işaret etmektedir. İzmir’in liman altyapısı ve liman hizmetlerine dair deneyiminin değişen koşullar içinde daha ileri nasıl taşınabileceğine odaklanan bir strateji çalışması İzmir Kalkınma Ajansı tarafından yapılmıştır. Analiz ve katılımcılık zemini üzerinde geliştirilen ve alanında ilk bölgesel çalışma olarak değerlendirilen İzmir Limanları Mevcut Durum Analizi ve Gelişim Perspektifi; TCDD İzmir Limanı’nın canlandırılması, Aliağa limanlarının güçlendirilmesi, Çandarlı Limanı’nın rüzgâr enerjisi ekipmanları taşımacılığı üzerine ihtisaslaşması ve tüm liman bölgesinin liman otoritesi modeliyle etkin biçimde yönetilmesi önerilerini içermektedir. Bu makalede, bölgesel kalkınmada limanlara öncelik veren bir anlayış ile İzmir Bölgesi özelinde yapılan çalışmaların liman ve kalkınma literatürü ile bağlantılı biçimde aktarılması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar Türkiye’de liman bulunan bölgelerde limanların güçlendirilmesine ilişkin çalışmaların bölgesel ekonominin gelişimi açısından rol oynadığını, nitelikli analizler ve katılımcılık süreçleri ile hayata geçirilecek doğru politikaların uzun vadede liman kaynaklı gelir, iş ve katma değer artışlarına katkı sağlayabileceğini ortaya koymuştur.
Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratıl... more Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratılabilmesinde bilgiye yapılan yatırım, en temel ve geri dönüşü en yüksek yatırım olarak kendini göstermektedir. Ancak yeniliğin üretimi, bilgiyi üreten kurumlar olarak üniversitelerin, kullanan ve ürüne dönüştüren yapı olarak ise sanayinin münferit çalışmaları bir yana bırakması ve bu aktörler arasında etkin işbirliğinin sağlanması ile gerçekleşebilmektedir. Bu çalışmada, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen EHİS LAB (Endüstriyel Havalandırma, İklimlendirme Ve Soğutma Amaçlı Akredite Test ve Analiz Laboratuvarı) Projesi üniversite-sanayi-kamu işbirliğini açıklayan üçlü sarmal modeli çerçevesinde (Etzkowitz, Leydersdorff,2008) incelenmektedir. Üçlü Sarmal Modeli göz önüne alınarak EHİS LAB'ın taksonomisi çıkarılmakta, her bir aktörün yukarıda anılan ihtiyaçlar doğrultusunda projeye katılımları bu taksonomi çerçevesinde tartışılmaktadır. Çalışmanın temel savı, kamu rolünü üstlenen kurumlar olarak kalkınma ajanslarının kaynaştırıcı rolünü ve fonksiyonunu ortaya koymak ve üçlü sarmal modelinin etkin bir biçimde kurgulanabilmesi için bölgesel ve ulusal bazda paydaş kurumlara ve süreçlere dair öneriler ortaya koyabilmektir.
Yenilik Ekosistemlerinin Desteklenmesine Yönelik Kamu Politikaları: Kamu-ÜniversiteSanayi İşbirliğinde Üçlü Sarmal Modeli İncelemesi
Ulkelerin ekonomik olarak gelisiminde, rekabetci, yenilikci ve gelisime dayali bir sistem yaratil... more Ulkelerin ekonomik olarak gelisiminde, rekabetci, yenilikci ve gelisime dayali bir sistem yaratilabilmesinde bilgiye yapilan yatirim, en temel ve geri donusu en yuksek yatirim olarak kendini gostermektedir. Ancak yeniligin uretimi, bilgiyi ureten kurumlar olarak universitelerin, kullanan ve urune donusturen yapi olarak ise sanayinin munferit calismalari bir yana birakmasi ve bu aktorler arasinda etkin isbirliginin saglanmasi ile gerceklesebilmektedir. Bu calismada, Izmir Kalkinma Ajansi tarafindan desteklenen EHIS LAB Endustriyel Havalandirma, Iklimlendirme Ve Sogutma Amacli Akredite Test ve Analiz Laboratuvari Projesi universite-sanayi-kamu isbirligini aciklayan uclu sarmal modeli cercevesinde Etzkowitz, Leydersdorff,2008 incelenmektedir. Uclu Sarmal Modeli goz onune alinarak EHIS LAB’in taksonomisi cikarilmakta, her bir aktorun yukarida anilan ihtiyaclar dogrultusunda projeye katilimlari bu taksonomi cercevesinde tartisilmaktadir. Calismanin temel savi, kamu rolunu ustlenen kuruml...
Bu çalışmada afetler ve kalkınma ilişkisi ele alınarak, sürdürülebilir kalkınma, bütünleşik afet ... more Bu çalışmada afetler ve kalkınma ilişkisi ele alınarak, sürdürülebilir kalkınma, bütünleşik afet yönetimi ve güvenlik sektörü reformu bağlamındaki geçişlilik ilişkisi ile açıklanmaya çalışılacaktır. Bu ilişki içerisinde afetlerde kurumsal ve toplumsal sorumluluk ele alınarak, kavramsal çerçeve ışığında yerel ve ulusal aktörler tanımlanmaya çalışılacaktır.
Afet ve kalkınma ilişkisi incelendiğinde, afetlerin kalkınma üzerindeki en önemli stres unsuru olduğunu söylemek mümkündür. Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hızı sık sık afetler sebebiyle azalmakta ve gerilemeye maruz kalmaktadır. Toplumdaki zarar görebilirliğin arkasında yatan sosyal, ekonomik, çevresel, teknik ve fiziksel nedenlerin üzerine kalkınma strateji ve yöntemleri ile gidilmelidir. Aksi takdirde uzun zaman içerisinde edinilen her türlü maddi ve manevi kazancın, meydana gelebilecek (ve esasında mevcut kazanımların küçük bir bölümü ile zararları azaltılabilecek) bir afet sebebiyle tamamen yok olması kaçınılmazdır. (Kadıoğlu, 2011:15)
Kalkınma için güvenlik ortamının sağlanması gerekmektedir.(Barbak, 2015:426) Güvenlik işlevinin neo-liberal politikalar ışığında dönüşmesi ile kalkınma ve güvenlik kavramları arasında kurulan olumlu ilişki, kalkınmanın gerçekleşebilmesi için güvenlik ortamının sağlanmasını koşul olarak belirlemekte, bu koşulun gerçekleşmediği durumlarda ise yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin ve çatışmaların artacağını öngörmektedir. Doğal ya da insan kaynaklı afetler, güvenlik ortamının ortadan kalkmasına sebep olan, dolayısıyla kalkınma süreçlerini olumsuz etkileyen olaylardır. Bu doğrultuda “güvenlik sektörü reformu” demokratik yönetişimin kurumsallaşmasını, uygulandığı ülkelerde güvenlik kavramının piyasa koşulları ile harmanlanarak daha geniş bir satha yayılmasını, böylece afete dirençli toplum yaratılması hedefine hizmet edilmesini sağlamaktadır.
Afetlerin kalkınma ile ilişkisine dair stratejik çerçeveyi oluşturan 1994 tarihli Yokohama Stratejisi, daha sonra Hyogo ve Sendai eylem planlarına dönüşerek güvenlik kavramını toplumların afet direncini artırmada öncelikli alan olarak ele alınmış ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesinde stratejik hedef olarak belirtmiştir. Hyogo Çerçeve Eylem Planı (2005-2015) Dünyada afet risklerini en aza indirgemeye yönelik bir yol haritası niteliği taşımaktadır ve üç stratejik hedef ile beş öncelikli eyleme bağıntılı alt eylemlerden oluşmaktadır. (Hyogo Framework For Action, 2005)
Hyogo Çerçeve Eylem Planının stratejik hedefleri;
- Afet risklerinin azaltılmasının sürdürülebilir kalkınma plan ve politikaları ile bütünleştirilmesi,
- Afetlere karşı bilincin ve duyarlılığın oluşturulması için mevcut kurumların ve mekanizmaların güçlendirilmesi ve kapasitelerinin geliştirilmesi,
- Afet risklerinin azaltılması yaklaşımlarının acil duruma hazırlık, müdahale ve iyileştirme programlarına sistematik olarak dâhil edilmesi şeklindedir.
Hyogo Çerçeve Eylem Planının öncelikli eylemler ise;
- Afet risklerinin azaltılmasının kuvvetli bir kurumsal temelde ulusal ve yerel öncelik olarak belirlenmesinin sağlanması,
- Afet risklerinin tanımlanması, değerlendirilmesi, izlenmesi ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi,
- Bilginin, yeniliğin ve eğitimin her seviyede afetlere karşı güvenli ve duyarlı bir toplum oluşturmada kullanımı,
- Temel risk faktörlerinin azaltılması,
- Afetlere karşı her seviyede etkin bir müdahale için afetlere karşı hazırlığın güçlendirilmesidir.
Hyogo Stratejisinin devam eden eylemsel aracı olarak Sendai ilkeleri geliştirilmiştir. Sendai Çerçeve Planı (2015-2030), afetlerde risk azaltma ile yönetimde çok aktörlü yönetişim modelini benimsemiş olup Japonya’nın Sendai yerleşiminde yapılan üçüncü Birleşmiş Milletler Dünya Konferansında 18 Mart 2015 tarihinde kabul edilmiştir. Protokol, kabulünü izleyen 15 yıllık dönemde, yaşamsal kayıplar kadar; kültürel, ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel konularda da, bireysel, toplumsal ve ülkesel boyutta kalkınmayı sekteye uğratacak varlık kayıplarını azaltmayı, afet risklerini azaltarak sağlamayı hedeflemektedir. (Karaman ve Altay ,2016:5)
Kumar-Range (2001)’in de ifade ettiği gibi, afet yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma birbirlerinden kopuk iki alan değildir. Afet yönetimi olmadan sürdürülebilir kalkınma gerçekleşmez ve aksi de doğru bir tespittir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı tarihsel gelişimi çerçevesinde pek çok farklı tanım ile karşılansa dahi, kavramın bugünkü yaygınlığını ve içeriğini kazanması Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan “Ortak Geleceğimiz Raporu” (Our Common Future) ile olmuştur. 1983 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunun (World Commission on Environmental and Development, WCED) hazırladığı “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda, sürdürülebilir kalkınma; gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama gücünden ödün vermeksizin günümüz kuşaklarının ihtiyacının karşılandığı kalkınma olarak tanımlanmaktadır. Gelişmiş ya da değil, piyasa merkezli ya da merkezi planlamalı tüm ülkelerin “sürdürülebilirlik” içeriğinde tüm ekonomik ve sosyal kalkınmalarını belirlemeleri gerektiği ve somut olarak sürdürülebilirliğin kuşaklar arasında ve aynı kuşak içinde sosyal adalet, eşitlik kavramlarını ifade ettiği belirtilmiştir (WCED Ortak Geleceğimiz Raporu, 1987).
Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratıl... more Ülkelerin ekonomik olarak gelişiminde, rekabetçi, yenilikçi ve gelişime dayalı bir sistem yaratılabilmesinde bilgiye yapılan yatırım, en temel ve geri dönüşü en yüksek yatırım olarak kendini göstermektedir. Ancak yeniliğin üretimi, bilgiyi üreten kurumlar olarak üniversitelerin, kullanan ve ürüne dönüştüren yapı olarak ise sanayinin münferit çalışmaları bir yana bırakması ve bu aktörler arasında etkin işbirliğinin sağlanması ile gerçekleşebilmektedir. Bu çalışmada, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen EHİS LAB (Endüstriyel Havalandırma, İklimlendirme Ve Soğutma Amaçlı Akredite Test ve Analiz Laboratuvarı) Projesi üniversite-sanayi-kamu işbirliğini açıklayan üçlü sarmal modeli çerçevesinde (Etzkowitz, Leydersdorff,2008) incelenmektedir. Üçlü Sarmal Modeli göz önüne alınarak EHİS LAB'ın taksonomisi çıkarılmakta, her bir aktörün yukarıda anılan ihtiyaçlar doğrultusunda projeye katılımları bu taksonomi çerçevesinde tartışılmaktadır. Çalışmanın temel savı, kamu rolünü üstlenen kurumlar olarak kalkınma ajanslarının kaynaştırıcı rolünü ve fonksiyonunu ortaya koymak ve üçlü sarmal modelinin etkin bir biçimde kurgulanabilmesi için bölgesel ve ulusal bazda paydaş kurumlara ve süreçlere dair öneriler ortaya koyabilmektir.