Emre Serper - Academia.edu (original) (raw)

Papers by Emre Serper

Research paper thumbnail of Zeytindalı Harekâtı ve Terörle Mücadele

Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile başlattığı sınır ötesi operasyon, terörle mücadele alanınd... more Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile başlattığı sınır ötesi operasyon, terörle mücadele alanında ve sınırların korunması konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. DEAŞ militanlarının yapmış olduğu saldırılar neticesinde ulusal güvenliğin korunması amacıyla başlatılan harekât başarı ile sonuçlanmış, terör bölgeleri tehditten arındırılmıştır. Türkiye'nin dört gün önce başlatmış olduğu Zeytindalı Harekâtı ise sınır ötesinde yuvalanan terör gruplarını ortadan kaldırmak ve bölgeye güven tahsis etmek için icra edilmektedir.

Research paper thumbnail of Ortadoğu'da Suudi Etkisi

Ortadoğu, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla beraber sahip olduğu istikrarlı yapısını kaybetmiş, or... more Ortadoğu, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla beraber sahip olduğu istikrarlı yapısını kaybetmiş, ortaya çıkan ülkeler bir asır boyunca sonu belirsiz çalkantıların içinde devlet özelliklerini korumaya çalışmış ancak bölgede oluşturulan yapay sınırlı devletler, düzeni bir türlü sağlayamamıştır. Günümüze kadar yapılan savaşlar, ortaya çıkan güvenlik sorunları ve nüfuz mücadeleleri istenilen istikrarı görünüşe bakılırsa uzun bir süre daha sağlayamayacaktır. Ortadoğu'da göreceli olarak daha istikrarlı, ABD güvenlik şemsiyesi altında bulunan ve petrolden kazandığı sermaye ile güçlü sayılacak bir krallık olan Suudi Arabistan'ın son günlerdeki politik değişimleri, bölgedeki tansiyonu arttırma özelliğine sahip. Veliaht Muhammed bin Selman'ın ani bir şekilde tahta geçirilecek olması ile başlayan değişimler, bizzat veliaht tarafından yapılan politik açıklamalarla devam etmiştir. Bu olaylar öncesinde ise Yemen'e yapılan müdahale ile askeri olarak da etkisini göstermektedir. Veliaht prens tarafından yapılan Ilımlı İslam açıklaması, radikal dini terörün kaynağı olarak görülen Vahhabi inancında da değişiklere neden olacaktır.

Research paper thumbnail of Küçültülmüş Avrupa Devletleri

Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi... more Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi bugünkü ülkelerin oluşmasını sağlamıştır. Merkezi yapının güçlenmesiyle beraber feodal sistem içerisinde bulunan küçük krallıklar ve prenslikler yerini daha güçlü otoritelere bırakmıştır. Özellikle İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini sağlamalarıyla Avrupa'daki çok yapılı devletçikler ortadan kalkmıştır. I. ve II. Dünya Savaşı sırasında birçok kez değişen sınırlar Avrupa Birliği'nin kurulmasıyla netlik kazanmıştır. Bu netlik ise devletlerin kendi içlerinde aldığı siyasi kararlarla da belirgin hale gelmiştir. Siyasi iç yapılarında oluşturdukları özerk bölgeler, ülke içinde ortaya çıkabilecek çıkmazları engellemeye yetmiştir. Kendilerini birlik sayesinde güvende hisseden birçok Avrupa devleti sanayi ve ekonomilerini iyileştirme çabası içerisine girerek II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yıkımı ortadan kaldırmıştır. Ekonomik olarak gelişen devletlerin kendi içlerinde oluşturdukları özerk yapılar, üniter devletlerin yol kat etmesinde önemli roller oynamıştır. Gerek turizm gerekse sanayi bölgesi olmalarından dolayı merkezi yönetime ekonomik katkıları fazlalaşmıştır. Bu durum ise özerk bölgelerin, zaman içerisinde kendi siyasi yetkilerini arttırmak istemelerine neden olmuştur.

Research paper thumbnail of Küçültülmüş Avrupa Devletleri

Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi... more Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi bugünkü ülkelerin oluşmasını sağlamıştır. Merkezi yapının güçlenmesiyle beraber feodal sistem içerisinde bulunan küçük krallıklar ve prenslikler yerini daha güçlü otoritelere bırakmıştır. Özellikle İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini sağlamalarıyla Avrupa'daki çok yapılı devletçikler ortadan kalkmıştır. I. ve II. Dünya Savaşı sırasında birçok kez değişen sınırlar Avrupa Birliği'nin kurulmasıyla netlik kazanmıştır. Bu netlik ise devletlerin kendi içlerinde aldığı siyasi kararlarla da belirgin hale gelmiştir. Siyasi iç yapılarında oluşturdukları özerk bölgeler, ülke içinde ortaya çıkabilecek çıkmazları engellemeye yetmiştir. Kendilerini birlik sayesinde güvende hisseden birçok Avrupa devleti sanayi ve ekonomilerini iyileştirme çabası içerisine girerek II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yıkımı ortadan kaldırmıştır.

Research paper thumbnail of İPEKYOLU PROJESİ KÜRESEL TİCARETE ETKİSİ VE GÜVENLİK SORUNLARI

Tarih boyunca önemli ticaret yolu olan ve imparatorlukların hakimiyet elde etmek için birbir-leri... more Tarih boyunca önemli ticaret yolu olan ve imparatorlukların hakimiyet elde etmek için birbir-leriyle savaştıkları İpekyolu, günümüzde 3 kıtayı birbirine bağlamayı hedefleyen moden ticaret, ulaşım ve lojistik yolu olacaktır. Son yıllarda dünya ticaret hacminin düşüşü göz önüne alındığında bu yolun küresel ekonomiye katkısı büyük olacaktır. Lojistiğin kesintisiz, sürekli ve güvenli olması için yapılan altyapı çalışmaları devletlerin bu projeye olan desteğini göstermektedir. Bununla bera-ber, Doğu-Batı arası mal değişiminin süresi de kısalacaktır. Yeni hızlı tren hatlarının yapılması, li-manların iyileştirilmesi aynı zamanda ikili anlaşmalar projenin hayata geçirilmesinde önemli rol oy-namaktadır. Çin'den başlayacak olan İpekyolu, 2 hat üzerinden Avrupa ve Afrika'ya ulaşacaktır. Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölüm ise orta koridor olarak projenin en önemli yeridir. Karayolu hattı, Orta Asya üzerinden Türkiye'nin dahil olduğu güzergahdan Avrupa içlerine kadar ulaşacaktır. Denizyolu hattı ise Hint Okyanusu üzerinden Ortadoğu körfezleri güzergahını izleyerek Avrupa'ya ulaşacaktır. Bu modern İpekyolu projesi, geçtiği tüm ülkeleri küresel ticarete bağlayacak ve ekono-mik gelişmelerini arttıracaktır. Ancak bu projenin oluşması aynı zamanda güvenlik sorunlarını da gündeme getirmektedir. Karayolu hattı üzerinde güvenlik tehlikesi çok fazladır. Terör bölgelerinin bölgede bulunması ve diğer ülkelerin Çin ile rekabeti bu yolun güvenliğini tehdit edecek düzeyde-dir. Modern İpekyolu'nun hayata geçmesi için güzergah üzerindeki tüm ülkelerin bu konulara a ğır-lık vemesi önemlidir. Çünkü bölgedeki güvenliğin artması, ülkelerin refahını da arttıracaktır. Bu çalışmada, İpekyolu'nun uluslararası ticarete katkısı ve güvenlik sorunları incelenecektir.

Research paper thumbnail of İnsansız Kara Araçları Sınıflandırma

Research paper thumbnail of PARÇALANMIŞ BİRLEŞİK SURİYE

2011 yılında başlayan ve günümüze kadar devam eden Suriye krizi bir iç savaş haline gelmiş, bölge... more 2011 yılında başlayan ve günümüze kadar devam eden Suriye krizi bir iç savaş haline gelmiş, bölgesel ve küresel devletleri de etkisi altına almıştır. Tunus'ta başlayan olaylar hızlı bir şekilde domino etkisi yaratarak Ortadoğu'ya kadar gelmiştir. Bu olaylar neticesinde halihazırda uzun zamandır başta olan liderlerin yerlerine ılımlı ya da halk destekli liderler gelmiştir. Bazı ülkelerde ise hükümet kurulamamış ve siyasi belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Suriye'deki olaylar başta sert değilken rejim karşıtı muhaliflerin silahlanması ve desteklenmesi, ülke içerisinde krize neden olmuştur. Krizin tırmanmasıyla beraber Suriye'deki olaylara müdahale eden ülkeler, var olan düzeni bir daha geri getirmemek üzere bozmuşlardır.

Research paper thumbnail of Ulusal Güvenlik

Soğuk Savaştan sonra uluslararası sistemde değişimler görülmeye başlanmıştır. Bu değişimler daha ... more Soğuk Savaştan sonra uluslararası sistemde değişimler görülmeye başlanmıştır. Bu değişimler daha çok güvenlik konularında olmuş, tehditler çeşitlenmiştir. Önceleri sorunlar devlet kaynaklı olurken, günümüzde tehdidin nereden geleceği pek belli olmamaktadır. Ortaya çıkan devlet dışı aktörler devletlerin güvenliklerini fazlasıyla etkiler hale gelmiştir. Var olan sorunlara karşı önlem alınırken asimetrik savaş özelliklerini uygulayan terörizm karşısında durum daha da karışık hale gelmiştir. Devlet kaynaklı güvenlik tehdidinden, birey odaklı tehditlere geçilmiş, güvenliğin yok edilmesi bireye kadar indirgenmiş olmaktadır. Devletlerin güvenliklerini sürekli tehdit eden günümüzdeki en büyük sorun terörizmdir ve Türkiye bununla uzun bir süredir uğraşmaktadır. Ulusal güvenliği sağlamak zaman zaman zorlaşmaktadır ama tehditler karşısında gerekli önlemleri de almak gerekecektir. Terörle mücadele kapsamında milyarlarca dolarlık harcama yapılmış, pek çok şehit verilmiş ama istenilen düzeyde bir sonuç alınamamıştır. 7 Haziran seçimlerinden sonra terörle mücadele kapsamında geniş çaplı operasyonlar başlamıştı. PKK'ya karşı başlatılan operasyonlar gösterdi ki teröristler şehirlerde büyük yapılanmaya gitmiş ve şehirleri savaş alanlarına dönüştürmüştü. Kademe kademe yapılan operasyonlarla şehirlerin denetimi tekrar Türk güvenlik güçleri tarafına geçmiş olacaktır. Önce 17 Şubat'ta daha sonra 13 Mart'ta gerçekleşen Ankara patlaması ulusal güvenliğin ne kadar sağlandığı konusunda düşündürdü. İlk patlama, devletin önemli kurumlarının çevresinde patlatılmış, hatta güvenlik güçlerini taşıyan otobüsler hedef alınmıştır. Saldırı şekli, bomba yüklü araçla olmuştur. İkinci saldırı da aynı şekilde olmuştur ve birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Dün ise İstanbul'da canlı bomba eylemi gerçekleşmiştir. Birey odaklı tehditlerle 2 ay içerisinde ulusal güvenliğimiz 3 kez hedef alınmıştır. Buna karşılık olarak ülke çapında terör operasyonları hız kazanmıştır. Türk jetleri ise PKK kamplarını bombalamaya başladı. Ulusal güvenliği sağlamak için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. İstihbaratı önceden edinip, eylemler yapılmadan sonuca ulaşmakta fayda var. Doğuda şehir savaşları yaşanırken büyük şehirlerde ise canlı bomba savaşları yaşanmaya başladı. Terörle mücadele kararlı bir şekilde devam ederek ülke içindeki tüm yapılanmalar imha edilmeli. Yapılan terörist eylemler halk üzerinde psikolojik etki yaratıp ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmaktadır. Devam eden operasyonlar çerçevesinde görüldüğü kadarıyla terör örgütü içerisinde farklı milletlerden gelenler de mevcut. Türkiye'nin mücadele ettiği düşman bir gibi görünse de içerisinde fazlalaşmaktadır. 18 Mart'ta düşmanlarımızı nasıl durdurduysak, aynı bilinçle karşımızdakileri yine aynı hisle, ruhla durdurmak görevimizdir. Ulusal güvenliği sağlamak için tedbirler alınmalı, terörle mücadele kararlı bir şekilde devam ederek terör grupları yok edilmelidir.

Research paper thumbnail of TÜRKİYE'NİN GÜVENİLİR BİRLİK İHTİYACI

Son zamanlarda uluslararası ortamda Türkiye'nin kararlı politikaları birçok ülke tarafından eleşt... more Son zamanlarda uluslararası ortamda Türkiye'nin kararlı politikaları birçok ülke tarafından eleştirilmeye başlanmıştır. Gerek ulusal güvenlik gerekse iç ve dış politikalarda attığı adımlar Türkiye'nin bölgede aktif rol oynadığını göstermektedir. Güney sınırlarında ortaya çıkan iç savaş ve terör tehdidi ulusal güvenliği tehdit etmeye başlamıştır. Suriye İç Savaşı sırasında Rus uçağının düşürülmesi, tırmanan kriz ve 15 Temmuz askeri kalkışması Türkiye'nin direncini kırmaya yönelik iç ve dış tehditlerdir. Bu olaylardan hemen sonra Türkiye, Fırat Kalkanı harekatını başlatarak hala gücünün yerinde olduğunu göstermiştir. Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör örgütlerinin devlet yapılanması şeklinde alan genişletmesine bölgesel güçler sessiz kalırken Türk Ordusu buna karşı çıkarak müdahale etmiştir. Fırat Kalkanı harekatının yanlış olduğunu ve sorunları arttıracağını terör örgütü PYD dile getirmiştir. Bu söylemin bölgesel güçlerin sözcülüğünü yapan PYD tarafından yapılması diğer ülkeler tarafından meşrulaştırıldığını da göstermektedir. Yıllardır üye olmak için beklediği AB ve müttefik olarak gördüğü NATO, yaşanılan tüm olaylar karşısında Türkiye'nin yanında net bir şekilde durmamıştır. Özellikle son haftalarda PKK'ya karşı yürütülen haklı operasyonlara ciddi bir şekilde karşı çıkılmış hatta örgüt propagandası AB ülkeleri tarafından da desteklenmiştir. Hatta Türkiye-AB üyeliğinin tehlikeye girebileceği dahi belirtilmiştir. Bu durum müttefikliğe ve ülkeler arası diplomasiye yakışmamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklama ile Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) bir kez daha gündeme gelmiş, Türkiye'nin hangi üyeliğinin daha iyi olacağı düşünülmeye başlanmıştır. Uzun bir süre üye olmak için bekleyen Türkiye, müttefik olarak gördüğü ülkelerin karşı çıkmalarıyla karşılaştığında yeni politikalar belirlemek zorundadır. Bu gerekirse başka bir birlik de olacaktır.

Research paper thumbnail of Suudi-İran Mücadelesi: Yemen İç Savaşı

Research paper thumbnail of Suriye'deki Koridor Akdeniz'e Ulaşır Mı

Research paper thumbnail of Ra'du'ş Şimal Tatbikatı

Suudi Arabistan'ın Hafer el Batın'da gerçekleştirilen, yaklaşık 200bin askerin, savaş uçaklarının... more Suudi Arabistan'ın Hafer el Batın'da gerçekleştirilen, yaklaşık 200bin askerin, savaş uçaklarının ve birçok kara araçlarının katıldığı bir oluşumdur. 27 Şubatta başlayıp yaklaşık olarak 3 hafta sürmüştür ve bölgede gerçekleştirilen en kapsamlı tatbikattır. Diğer bir özelliği

Research paper thumbnail of Körfez'deki Türk Üssü

Körfez bölgesi, Arap yarımadasında Basra Körfezi'ne sınırı olan ülkeleri ve İran'ı kapsayan aland... more Körfez bölgesi, Arap yarımadasında Basra Körfezi'ne sınırı olan ülkeleri ve İran'ı kapsayan alandır. Bölgenin stratejik önemi, petrol kaynakları ve Hürmüz Boğazı ile artmaktadır. Boğazın bir tarafında İran, diğer tarafında ise zengin Arap devletlerinden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri bulunmaktadır. Basra Körfezi, petrol ticaretinin önemli bir bölümünün yapıldığı yerdir ve alanın güvenliği oldukça önemlidir. Geçmişte yaşanan savaşlardan nasibini almıştır Körfez. Bölgedeki Arap Devletleri'nin bir araya gelerek oluşturdukları Körfez İşbirliği Teşkilatı, güvenliği sağlamak ve bölgesel güçlere karşı denge oluşturabilmek için varlığını devam ettirmektedir. Arap devletlerinin içindeki mezhep farklılıkları, ülkelerin olası bir iç sorunla karşı karşıya kalmalarına neden olabilir. İran'ın güney sınırları Körfez'e sınırdır ve bölgedeki etkin ülkelerden biridir. İran'ın Şii oluşu, körfezdeki Arap ülkeleri için çoğu zaman sorun olmuştur. Batı ile yaptığı anlaşmadan sonra gücünü arttırmaya devam edecek olan İran, Arap devletleri üzerindeki baskıyı da fazlalaştıracaktır. Suriye ve Irak'ta bunu gerçekleştiren İran, mezhepsel farklılığına da kullanarak diğer ülkeler için tehdit haline gelebilecektir. Türkiye, bölgedeki önemli aktörlerden biridir ve çevresinde meydana gelen sorunlara müdahale etmektedir. Körfez bölgesi ticaret açısından Türkiye için önemlidir. Ayrıca tarihsel bağların da bulunduğu bölgede Türkiye'nin varlığını görmek oldukça önemli bir gelişmedir. Katar'da askeri üs kuracağını açıklayan ve iki ülke tarafından da onaylanan anlaşmalar gereği Türkiye, askeri bir üs kuracaktır. Katar ordusunu eğitecek, ayrıca iki ülke askeri tatbikatlar yapabilecektir. Türkiye'nin bölgede askeri üs kurması Arap devletleri içinde bir denge arayışıdır ve bu denge İran'a karşı oluşturulacaktır. Katar'ın Hürmüz Boğazı'na yakın olması ve Körfez'in ortasında bir konuma sahip olması, üssün stratejik konumunu arttıracaktır. Türkiye, hem bölgenin güvenliğine destek verecek, hem de İran'a karşı Arap devletleri ile sağlam bir müttefikliği olacaktır. Olası bir çatışma halinde Türk kuvvetleri yapılacak olan anlaşmalar dahilinde aktif olarak etkinlik gösterebilir ya da bölgedeki ülkelere askeri yardımlarda bulunabilir. Türkiye, dış politikasında yumuşak gücün yanı sıra sert gücün de farkına varmaya başlamıştır. Arap yarımadası oldukça önemlidir ve Osmanlı'dan kalan miras ne yazık ki Batı tarafından harcanmaktadır. Türkiye'nin diplomatik stratejilerin yanı sıra askeri manevralar da yapması, dış politika kartını güçlendirecektir.

Research paper thumbnail of AB Komşuluk Politikası ve Ukrayna Krizi

Research paper thumbnail of Doğudaki Meskûn Mahal Operasyonlar

Terörle mücadele kapsamında ülkenin doğusundaki şehirleri üs haline getirmiş teröristlere kaşı ha... more Terörle mücadele kapsamında ülkenin doğusundaki şehirleri üs haline getirmiş teröristlere kaşı harekât başlamıştır. Sivil halk ile birlikte aynı yerleşim yerinde bulunan teröristlere karşı mücadele riskler taşımaktadır. Sivil-terörist ayrımı oldukça zordur. Şehirde mahalle aralarında barikatlar kurarak bunları siper yapıp küçük gruplar halinde savunma noktaları yapan teröristler güvenlik güçlerini bazı durumlarda yavaşlatmıştır. Yolların altına döşedikleri " El Yapımı Patlayıcılar (EYP) " ile hareket halindeki araçlara ve operasyon düzenleyen güvenlik güçlerine karşı tehdit olmuşlardır. Sokak aralarında oluşturulan barikatlar teröristlerin mevzilendiği alanlardır. Bu mevziler operasyon hızını yavaşlattığı gibi ardındaki tehdidin ne ölçüde olduğu de belli değildir. Ele geçirilen mevziler ise yine teröristler tarafından yerleştirilen EYP ile tuzaklanmıştır. Bölgedeki operasyonlar oldukça zor şartlar altında icra edilmektedir. Barikatları aşmak için özel birlikler, tank ya da top ateşi kullanılmaktadır. Özel birliklerin, çoğu tuzaklanmış barikatları aşması için yaptıkları operasyonları kayıp vermelerine de neden oluyor. Terörle mücadele için yapılan operasyonlarda mahallelerdeki evler yıkılmıştır. Harabe gibi görünen alanlar, yıkılmış evler ya da terk edilmiş binalar teröristler için birer mevzi bölgeleridir. Yıkılmış evlere ve binalara saklanan teröristler hayatta kalmaya çalışmakta aynı zamanda savunma alanları oluşturmaya çalışmaktadır. Bu bölgelere yapılacak operasyonlarda kayıpların artması muhtemeldir. İcra edilen operasyonlarda kullanılan strateji operasyonların başarıya ulaşmasını sağlamaktadır ancak şehirlerin savaş alanı olması tehdidin çeşitlenmesine neden olmaktadır. Türkiye'nin doğusunda devam eden şehir savaşlarında ordu-polis işbirliği bölgenin teröristlerden temizlenmesini sağladı. Diğer şehirlerdeki meskûn mahal operasyonlar bitmesine rağmen terör yapılanmalarında kesin sonuçlar şu an için elde edilmiş değil. Nusaybin'de başlayan yoğun çatışmalar, güvenlik tedbirlerinin artmasını gerektirmektedir. Yaklaşık 2 gün önce Diyarbakır'da Jandarma Karakolu'na bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Gerekli önlemlerin alınmasıyla bu tür saldırıların önüne geçilecektir. Şehir savaşlarında halk ve sivil iç içe olduğundan dolayı ilan dilen sokağa çıkma yasakları, sivil halkın terörden korunmasına

Research paper thumbnail of Zeytindalı Harekâtı ve Terörle Mücadele

Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile başlattığı sınır ötesi operasyon, terörle mücadele alanınd... more Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile başlattığı sınır ötesi operasyon, terörle mücadele alanında ve sınırların korunması konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. DEAŞ militanlarının yapmış olduğu saldırılar neticesinde ulusal güvenliğin korunması amacıyla başlatılan harekât başarı ile sonuçlanmış, terör bölgeleri tehditten arındırılmıştır. Türkiye'nin dört gün önce başlatmış olduğu Zeytindalı Harekâtı ise sınır ötesinde yuvalanan terör gruplarını ortadan kaldırmak ve bölgeye güven tahsis etmek için icra edilmektedir.

Research paper thumbnail of Ortadoğu'da Suudi Etkisi

Ortadoğu, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla beraber sahip olduğu istikrarlı yapısını kaybetmiş, or... more Ortadoğu, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla beraber sahip olduğu istikrarlı yapısını kaybetmiş, ortaya çıkan ülkeler bir asır boyunca sonu belirsiz çalkantıların içinde devlet özelliklerini korumaya çalışmış ancak bölgede oluşturulan yapay sınırlı devletler, düzeni bir türlü sağlayamamıştır. Günümüze kadar yapılan savaşlar, ortaya çıkan güvenlik sorunları ve nüfuz mücadeleleri istenilen istikrarı görünüşe bakılırsa uzun bir süre daha sağlayamayacaktır. Ortadoğu'da göreceli olarak daha istikrarlı, ABD güvenlik şemsiyesi altında bulunan ve petrolden kazandığı sermaye ile güçlü sayılacak bir krallık olan Suudi Arabistan'ın son günlerdeki politik değişimleri, bölgedeki tansiyonu arttırma özelliğine sahip. Veliaht Muhammed bin Selman'ın ani bir şekilde tahta geçirilecek olması ile başlayan değişimler, bizzat veliaht tarafından yapılan politik açıklamalarla devam etmiştir. Bu olaylar öncesinde ise Yemen'e yapılan müdahale ile askeri olarak da etkisini göstermektedir. Veliaht prens tarafından yapılan Ilımlı İslam açıklaması, radikal dini terörün kaynağı olarak görülen Vahhabi inancında da değişiklere neden olacaktır.

Research paper thumbnail of Küçültülmüş Avrupa Devletleri

Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi... more Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi bugünkü ülkelerin oluşmasını sağlamıştır. Merkezi yapının güçlenmesiyle beraber feodal sistem içerisinde bulunan küçük krallıklar ve prenslikler yerini daha güçlü otoritelere bırakmıştır. Özellikle İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini sağlamalarıyla Avrupa'daki çok yapılı devletçikler ortadan kalkmıştır. I. ve II. Dünya Savaşı sırasında birçok kez değişen sınırlar Avrupa Birliği'nin kurulmasıyla netlik kazanmıştır. Bu netlik ise devletlerin kendi içlerinde aldığı siyasi kararlarla da belirgin hale gelmiştir. Siyasi iç yapılarında oluşturdukları özerk bölgeler, ülke içinde ortaya çıkabilecek çıkmazları engellemeye yetmiştir. Kendilerini birlik sayesinde güvende hisseden birçok Avrupa devleti sanayi ve ekonomilerini iyileştirme çabası içerisine girerek II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yıkımı ortadan kaldırmıştır. Ekonomik olarak gelişen devletlerin kendi içlerinde oluşturdukları özerk yapılar, üniter devletlerin yol kat etmesinde önemli roller oynamıştır. Gerek turizm gerekse sanayi bölgesi olmalarından dolayı merkezi yönetime ekonomik katkıları fazlalaşmıştır. Bu durum ise özerk bölgelerin, zaman içerisinde kendi siyasi yetkilerini arttırmak istemelerine neden olmuştur.

Research paper thumbnail of Küçültülmüş Avrupa Devletleri

Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi... more Avrupa devletlerinin Orta Çağ'da var olan feodal devlet yapısından üniter devlet yapısına geçmesi bugünkü ülkelerin oluşmasını sağlamıştır. Merkezi yapının güçlenmesiyle beraber feodal sistem içerisinde bulunan küçük krallıklar ve prenslikler yerini daha güçlü otoritelere bırakmıştır. Özellikle İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini sağlamalarıyla Avrupa'daki çok yapılı devletçikler ortadan kalkmıştır. I. ve II. Dünya Savaşı sırasında birçok kez değişen sınırlar Avrupa Birliği'nin kurulmasıyla netlik kazanmıştır. Bu netlik ise devletlerin kendi içlerinde aldığı siyasi kararlarla da belirgin hale gelmiştir. Siyasi iç yapılarında oluşturdukları özerk bölgeler, ülke içinde ortaya çıkabilecek çıkmazları engellemeye yetmiştir. Kendilerini birlik sayesinde güvende hisseden birçok Avrupa devleti sanayi ve ekonomilerini iyileştirme çabası içerisine girerek II. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yıkımı ortadan kaldırmıştır.

Research paper thumbnail of İPEKYOLU PROJESİ KÜRESEL TİCARETE ETKİSİ VE GÜVENLİK SORUNLARI

Tarih boyunca önemli ticaret yolu olan ve imparatorlukların hakimiyet elde etmek için birbir-leri... more Tarih boyunca önemli ticaret yolu olan ve imparatorlukların hakimiyet elde etmek için birbir-leriyle savaştıkları İpekyolu, günümüzde 3 kıtayı birbirine bağlamayı hedefleyen moden ticaret, ulaşım ve lojistik yolu olacaktır. Son yıllarda dünya ticaret hacminin düşüşü göz önüne alındığında bu yolun küresel ekonomiye katkısı büyük olacaktır. Lojistiğin kesintisiz, sürekli ve güvenli olması için yapılan altyapı çalışmaları devletlerin bu projeye olan desteğini göstermektedir. Bununla bera-ber, Doğu-Batı arası mal değişiminin süresi de kısalacaktır. Yeni hızlı tren hatlarının yapılması, li-manların iyileştirilmesi aynı zamanda ikili anlaşmalar projenin hayata geçirilmesinde önemli rol oy-namaktadır. Çin'den başlayacak olan İpekyolu, 2 hat üzerinden Avrupa ve Afrika'ya ulaşacaktır. Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölüm ise orta koridor olarak projenin en önemli yeridir. Karayolu hattı, Orta Asya üzerinden Türkiye'nin dahil olduğu güzergahdan Avrupa içlerine kadar ulaşacaktır. Denizyolu hattı ise Hint Okyanusu üzerinden Ortadoğu körfezleri güzergahını izleyerek Avrupa'ya ulaşacaktır. Bu modern İpekyolu projesi, geçtiği tüm ülkeleri küresel ticarete bağlayacak ve ekono-mik gelişmelerini arttıracaktır. Ancak bu projenin oluşması aynı zamanda güvenlik sorunlarını da gündeme getirmektedir. Karayolu hattı üzerinde güvenlik tehlikesi çok fazladır. Terör bölgelerinin bölgede bulunması ve diğer ülkelerin Çin ile rekabeti bu yolun güvenliğini tehdit edecek düzeyde-dir. Modern İpekyolu'nun hayata geçmesi için güzergah üzerindeki tüm ülkelerin bu konulara a ğır-lık vemesi önemlidir. Çünkü bölgedeki güvenliğin artması, ülkelerin refahını da arttıracaktır. Bu çalışmada, İpekyolu'nun uluslararası ticarete katkısı ve güvenlik sorunları incelenecektir.

Research paper thumbnail of İnsansız Kara Araçları Sınıflandırma

Research paper thumbnail of PARÇALANMIŞ BİRLEŞİK SURİYE

2011 yılında başlayan ve günümüze kadar devam eden Suriye krizi bir iç savaş haline gelmiş, bölge... more 2011 yılında başlayan ve günümüze kadar devam eden Suriye krizi bir iç savaş haline gelmiş, bölgesel ve küresel devletleri de etkisi altına almıştır. Tunus'ta başlayan olaylar hızlı bir şekilde domino etkisi yaratarak Ortadoğu'ya kadar gelmiştir. Bu olaylar neticesinde halihazırda uzun zamandır başta olan liderlerin yerlerine ılımlı ya da halk destekli liderler gelmiştir. Bazı ülkelerde ise hükümet kurulamamış ve siyasi belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Suriye'deki olaylar başta sert değilken rejim karşıtı muhaliflerin silahlanması ve desteklenmesi, ülke içerisinde krize neden olmuştur. Krizin tırmanmasıyla beraber Suriye'deki olaylara müdahale eden ülkeler, var olan düzeni bir daha geri getirmemek üzere bozmuşlardır.

Research paper thumbnail of Ulusal Güvenlik

Soğuk Savaştan sonra uluslararası sistemde değişimler görülmeye başlanmıştır. Bu değişimler daha ... more Soğuk Savaştan sonra uluslararası sistemde değişimler görülmeye başlanmıştır. Bu değişimler daha çok güvenlik konularında olmuş, tehditler çeşitlenmiştir. Önceleri sorunlar devlet kaynaklı olurken, günümüzde tehdidin nereden geleceği pek belli olmamaktadır. Ortaya çıkan devlet dışı aktörler devletlerin güvenliklerini fazlasıyla etkiler hale gelmiştir. Var olan sorunlara karşı önlem alınırken asimetrik savaş özelliklerini uygulayan terörizm karşısında durum daha da karışık hale gelmiştir. Devlet kaynaklı güvenlik tehdidinden, birey odaklı tehditlere geçilmiş, güvenliğin yok edilmesi bireye kadar indirgenmiş olmaktadır. Devletlerin güvenliklerini sürekli tehdit eden günümüzdeki en büyük sorun terörizmdir ve Türkiye bununla uzun bir süredir uğraşmaktadır. Ulusal güvenliği sağlamak zaman zaman zorlaşmaktadır ama tehditler karşısında gerekli önlemleri de almak gerekecektir. Terörle mücadele kapsamında milyarlarca dolarlık harcama yapılmış, pek çok şehit verilmiş ama istenilen düzeyde bir sonuç alınamamıştır. 7 Haziran seçimlerinden sonra terörle mücadele kapsamında geniş çaplı operasyonlar başlamıştı. PKK'ya karşı başlatılan operasyonlar gösterdi ki teröristler şehirlerde büyük yapılanmaya gitmiş ve şehirleri savaş alanlarına dönüştürmüştü. Kademe kademe yapılan operasyonlarla şehirlerin denetimi tekrar Türk güvenlik güçleri tarafına geçmiş olacaktır. Önce 17 Şubat'ta daha sonra 13 Mart'ta gerçekleşen Ankara patlaması ulusal güvenliğin ne kadar sağlandığı konusunda düşündürdü. İlk patlama, devletin önemli kurumlarının çevresinde patlatılmış, hatta güvenlik güçlerini taşıyan otobüsler hedef alınmıştır. Saldırı şekli, bomba yüklü araçla olmuştur. İkinci saldırı da aynı şekilde olmuştur ve birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Dün ise İstanbul'da canlı bomba eylemi gerçekleşmiştir. Birey odaklı tehditlerle 2 ay içerisinde ulusal güvenliğimiz 3 kez hedef alınmıştır. Buna karşılık olarak ülke çapında terör operasyonları hız kazanmıştır. Türk jetleri ise PKK kamplarını bombalamaya başladı. Ulusal güvenliği sağlamak için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. İstihbaratı önceden edinip, eylemler yapılmadan sonuca ulaşmakta fayda var. Doğuda şehir savaşları yaşanırken büyük şehirlerde ise canlı bomba savaşları yaşanmaya başladı. Terörle mücadele kararlı bir şekilde devam ederek ülke içindeki tüm yapılanmalar imha edilmeli. Yapılan terörist eylemler halk üzerinde psikolojik etki yaratıp ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmaktadır. Devam eden operasyonlar çerçevesinde görüldüğü kadarıyla terör örgütü içerisinde farklı milletlerden gelenler de mevcut. Türkiye'nin mücadele ettiği düşman bir gibi görünse de içerisinde fazlalaşmaktadır. 18 Mart'ta düşmanlarımızı nasıl durdurduysak, aynı bilinçle karşımızdakileri yine aynı hisle, ruhla durdurmak görevimizdir. Ulusal güvenliği sağlamak için tedbirler alınmalı, terörle mücadele kararlı bir şekilde devam ederek terör grupları yok edilmelidir.

Research paper thumbnail of TÜRKİYE'NİN GÜVENİLİR BİRLİK İHTİYACI

Son zamanlarda uluslararası ortamda Türkiye'nin kararlı politikaları birçok ülke tarafından eleşt... more Son zamanlarda uluslararası ortamda Türkiye'nin kararlı politikaları birçok ülke tarafından eleştirilmeye başlanmıştır. Gerek ulusal güvenlik gerekse iç ve dış politikalarda attığı adımlar Türkiye'nin bölgede aktif rol oynadığını göstermektedir. Güney sınırlarında ortaya çıkan iç savaş ve terör tehdidi ulusal güvenliği tehdit etmeye başlamıştır. Suriye İç Savaşı sırasında Rus uçağının düşürülmesi, tırmanan kriz ve 15 Temmuz askeri kalkışması Türkiye'nin direncini kırmaya yönelik iç ve dış tehditlerdir. Bu olaylardan hemen sonra Türkiye, Fırat Kalkanı harekatını başlatarak hala gücünün yerinde olduğunu göstermiştir. Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör örgütlerinin devlet yapılanması şeklinde alan genişletmesine bölgesel güçler sessiz kalırken Türk Ordusu buna karşı çıkarak müdahale etmiştir. Fırat Kalkanı harekatının yanlış olduğunu ve sorunları arttıracağını terör örgütü PYD dile getirmiştir. Bu söylemin bölgesel güçlerin sözcülüğünü yapan PYD tarafından yapılması diğer ülkeler tarafından meşrulaştırıldığını da göstermektedir. Yıllardır üye olmak için beklediği AB ve müttefik olarak gördüğü NATO, yaşanılan tüm olaylar karşısında Türkiye'nin yanında net bir şekilde durmamıştır. Özellikle son haftalarda PKK'ya karşı yürütülen haklı operasyonlara ciddi bir şekilde karşı çıkılmış hatta örgüt propagandası AB ülkeleri tarafından da desteklenmiştir. Hatta Türkiye-AB üyeliğinin tehlikeye girebileceği dahi belirtilmiştir. Bu durum müttefikliğe ve ülkeler arası diplomasiye yakışmamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklama ile Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) bir kez daha gündeme gelmiş, Türkiye'nin hangi üyeliğinin daha iyi olacağı düşünülmeye başlanmıştır. Uzun bir süre üye olmak için bekleyen Türkiye, müttefik olarak gördüğü ülkelerin karşı çıkmalarıyla karşılaştığında yeni politikalar belirlemek zorundadır. Bu gerekirse başka bir birlik de olacaktır.

Research paper thumbnail of Suudi-İran Mücadelesi: Yemen İç Savaşı

Research paper thumbnail of Suriye'deki Koridor Akdeniz'e Ulaşır Mı

Research paper thumbnail of Ra'du'ş Şimal Tatbikatı

Suudi Arabistan'ın Hafer el Batın'da gerçekleştirilen, yaklaşık 200bin askerin, savaş uçaklarının... more Suudi Arabistan'ın Hafer el Batın'da gerçekleştirilen, yaklaşık 200bin askerin, savaş uçaklarının ve birçok kara araçlarının katıldığı bir oluşumdur. 27 Şubatta başlayıp yaklaşık olarak 3 hafta sürmüştür ve bölgede gerçekleştirilen en kapsamlı tatbikattır. Diğer bir özelliği

Research paper thumbnail of Körfez'deki Türk Üssü

Körfez bölgesi, Arap yarımadasında Basra Körfezi'ne sınırı olan ülkeleri ve İran'ı kapsayan aland... more Körfez bölgesi, Arap yarımadasında Basra Körfezi'ne sınırı olan ülkeleri ve İran'ı kapsayan alandır. Bölgenin stratejik önemi, petrol kaynakları ve Hürmüz Boğazı ile artmaktadır. Boğazın bir tarafında İran, diğer tarafında ise zengin Arap devletlerinden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri bulunmaktadır. Basra Körfezi, petrol ticaretinin önemli bir bölümünün yapıldığı yerdir ve alanın güvenliği oldukça önemlidir. Geçmişte yaşanan savaşlardan nasibini almıştır Körfez. Bölgedeki Arap Devletleri'nin bir araya gelerek oluşturdukları Körfez İşbirliği Teşkilatı, güvenliği sağlamak ve bölgesel güçlere karşı denge oluşturabilmek için varlığını devam ettirmektedir. Arap devletlerinin içindeki mezhep farklılıkları, ülkelerin olası bir iç sorunla karşı karşıya kalmalarına neden olabilir. İran'ın güney sınırları Körfez'e sınırdır ve bölgedeki etkin ülkelerden biridir. İran'ın Şii oluşu, körfezdeki Arap ülkeleri için çoğu zaman sorun olmuştur. Batı ile yaptığı anlaşmadan sonra gücünü arttırmaya devam edecek olan İran, Arap devletleri üzerindeki baskıyı da fazlalaştıracaktır. Suriye ve Irak'ta bunu gerçekleştiren İran, mezhepsel farklılığına da kullanarak diğer ülkeler için tehdit haline gelebilecektir. Türkiye, bölgedeki önemli aktörlerden biridir ve çevresinde meydana gelen sorunlara müdahale etmektedir. Körfez bölgesi ticaret açısından Türkiye için önemlidir. Ayrıca tarihsel bağların da bulunduğu bölgede Türkiye'nin varlığını görmek oldukça önemli bir gelişmedir. Katar'da askeri üs kuracağını açıklayan ve iki ülke tarafından da onaylanan anlaşmalar gereği Türkiye, askeri bir üs kuracaktır. Katar ordusunu eğitecek, ayrıca iki ülke askeri tatbikatlar yapabilecektir. Türkiye'nin bölgede askeri üs kurması Arap devletleri içinde bir denge arayışıdır ve bu denge İran'a karşı oluşturulacaktır. Katar'ın Hürmüz Boğazı'na yakın olması ve Körfez'in ortasında bir konuma sahip olması, üssün stratejik konumunu arttıracaktır. Türkiye, hem bölgenin güvenliğine destek verecek, hem de İran'a karşı Arap devletleri ile sağlam bir müttefikliği olacaktır. Olası bir çatışma halinde Türk kuvvetleri yapılacak olan anlaşmalar dahilinde aktif olarak etkinlik gösterebilir ya da bölgedeki ülkelere askeri yardımlarda bulunabilir. Türkiye, dış politikasında yumuşak gücün yanı sıra sert gücün de farkına varmaya başlamıştır. Arap yarımadası oldukça önemlidir ve Osmanlı'dan kalan miras ne yazık ki Batı tarafından harcanmaktadır. Türkiye'nin diplomatik stratejilerin yanı sıra askeri manevralar da yapması, dış politika kartını güçlendirecektir.

Research paper thumbnail of AB Komşuluk Politikası ve Ukrayna Krizi

Research paper thumbnail of Doğudaki Meskûn Mahal Operasyonlar

Terörle mücadele kapsamında ülkenin doğusundaki şehirleri üs haline getirmiş teröristlere kaşı ha... more Terörle mücadele kapsamında ülkenin doğusundaki şehirleri üs haline getirmiş teröristlere kaşı harekât başlamıştır. Sivil halk ile birlikte aynı yerleşim yerinde bulunan teröristlere karşı mücadele riskler taşımaktadır. Sivil-terörist ayrımı oldukça zordur. Şehirde mahalle aralarında barikatlar kurarak bunları siper yapıp küçük gruplar halinde savunma noktaları yapan teröristler güvenlik güçlerini bazı durumlarda yavaşlatmıştır. Yolların altına döşedikleri " El Yapımı Patlayıcılar (EYP) " ile hareket halindeki araçlara ve operasyon düzenleyen güvenlik güçlerine karşı tehdit olmuşlardır. Sokak aralarında oluşturulan barikatlar teröristlerin mevzilendiği alanlardır. Bu mevziler operasyon hızını yavaşlattığı gibi ardındaki tehdidin ne ölçüde olduğu de belli değildir. Ele geçirilen mevziler ise yine teröristler tarafından yerleştirilen EYP ile tuzaklanmıştır. Bölgedeki operasyonlar oldukça zor şartlar altında icra edilmektedir. Barikatları aşmak için özel birlikler, tank ya da top ateşi kullanılmaktadır. Özel birliklerin, çoğu tuzaklanmış barikatları aşması için yaptıkları operasyonları kayıp vermelerine de neden oluyor. Terörle mücadele için yapılan operasyonlarda mahallelerdeki evler yıkılmıştır. Harabe gibi görünen alanlar, yıkılmış evler ya da terk edilmiş binalar teröristler için birer mevzi bölgeleridir. Yıkılmış evlere ve binalara saklanan teröristler hayatta kalmaya çalışmakta aynı zamanda savunma alanları oluşturmaya çalışmaktadır. Bu bölgelere yapılacak operasyonlarda kayıpların artması muhtemeldir. İcra edilen operasyonlarda kullanılan strateji operasyonların başarıya ulaşmasını sağlamaktadır ancak şehirlerin savaş alanı olması tehdidin çeşitlenmesine neden olmaktadır. Türkiye'nin doğusunda devam eden şehir savaşlarında ordu-polis işbirliği bölgenin teröristlerden temizlenmesini sağladı. Diğer şehirlerdeki meskûn mahal operasyonlar bitmesine rağmen terör yapılanmalarında kesin sonuçlar şu an için elde edilmiş değil. Nusaybin'de başlayan yoğun çatışmalar, güvenlik tedbirlerinin artmasını gerektirmektedir. Yaklaşık 2 gün önce Diyarbakır'da Jandarma Karakolu'na bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Gerekli önlemlerin alınmasıyla bu tür saldırıların önüne geçilecektir. Şehir savaşlarında halk ve sivil iç içe olduğundan dolayı ilan dilen sokağa çıkma yasakları, sivil halkın terörden korunmasına