Eyüp Ali Kılıçaslan - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Eyüp Ali Kılıçaslan
Goethe'nin Faust’u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisiyle k... more Goethe'nin Faust’u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisiyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. Varoluşun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir filozofu nitelendirmek için geçerli olduğu kadar Goethe gibi bir şair için de geçerlidir. Tam da bu anlamda şiir ve felsefe arasında yakın bir ilişki duyumsanır. Bu çalışmada bu yakınlığın Goethe'nin Faust’undaki yansıması gösterilmeye çalışılacaktır.Goethe's Faust is a masterpiece which has succeeded in penetrating into the depths of human existence and can be compared merely with itself. Comprehensive interest towards the existence in entirety and true values of human life are in the agenda of any philosopher and a poet like Goethe. Precisely in this sense there is a close affinity between poem and philosophy. In this study the reflection of this affinity in Gocthe's Faust will be shown
linler evreni; Anfığm gitmiş, gönliin ölmiiş senin Kalk ey öğrenci, bırak iiziillliiyü Yıka sa ba... more linler evreni; Anfığm gitmiş, gönliin ölmiiş senin Kalk ey öğrenci, bırak iiziillliiyü Yıka sa balı kr:.ı((ıRı_vla öliimlii göğsiinii!" (Faust, 443-446) ~oethe'nin Fatts(u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisıyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. Varoluşun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir tilozofu nitelendirmek için geçerli olduğu kadar Goetlıe gibi bi r şair için de geçerlidir. Tam da bu anlamda şiir ve felsefe arasında yakın bir ilişki duyumsanı r. Bu çalışmada bu yakınlıgın Goethe'nin Fatts(undaki yansıması gösterilmeye ça lı ş ı lacaktır. Analuar kelimeler; şiir, felsefe. Ahstract Philosophical Spirit in Goethe's Faust Goethe's Fattsr is a masterpiece which has succeeded in pcnetrating into the depths of human existence and can be coınpared ınerely with itself. Comprehensive interest towards the existenee in entirety and true values of human life are in the agenda of any phi losophcr and a poet like Goethe. Prccisely in th is sense ılıere is a close affiniıy betwcen poem and philosophy. In this study the rcflection of thi s aftinity in Gocthe's Fattsf will be shown. Key ıvords: poem. philosophy. Gerçek şair, deyim yerindeyse , gerçek bir yaraııcıdır; o donuk, belırsız, ruhsuz olguları 1 Dicle Ünviversiıesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi. Geethe'nin Faust'u nda Felsefi Tin 50 saydam metaforlara dönüştürür, ölü şeyleri ruh larla, tinle rle donatır ve böylelikle onlara kişilik kazandırır. Şairle birlikte sabah kız ıllığı parlamaya başl ar. Ancak bazı büyük poetik yapıtlar vardır. Bunla rda. evrensel öne mdeki sayısı z konunun ele alındığı; bir felsefi ilkenin dünya olgul arı ndaki ve olaylarındaki sonuçlarıyla birlikte işlendiği; bir felsefenin gerçekl eştiği ya da ete kemiğe büründüğü, gözlem leııebi lir. Böylesine yapıtl arda felsefi tin kendini daha kolay gösterir. Homeres' un İlyada ' sı. Odysseia 's ı , Dante' nin Divina Commedia's ı bunlar arasında s ayıl abi lir. Dünyanın büyük poetik başyapıtları aras ında yer alan Ge ethe'nin Faust' u da kendinde felsefi tinsel bir imlem taşımaktadır. Faust, şi irin ve felsefenin, karşılıklı olarak birbirlerine dönüştüğü, eşsi z bir yapıttır. Geethe'nin Faust' u par exeellence ev renin törebitimsel bir şiiridir. Geethe' nin bu büyük yapı tındaki felsefi tinin i ş l eni ş i , belki. dizgesel bir düzen sunmaz; a ncak yapıtın bütününe. iline ksel de deği l dir. O daha ç o k şairin evre n an layışı nın altında yatan derin i nançt ır ve şair, şii rinin bütünlüklü y apı s ından baş ka, bunu dile getirebilecek bir ortanı bilmez. Geethe'nin Faust' u insanal varoluşun derinliklerine kadar innıeyi başarmış, ancak kendisiyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. V aro l u şun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir filozofu nite lendirmek için geçerli olduğu kadar Goethe gibi bir şair içi n de geçerlidir. T am da bu anlamda şii r ve felsefe arasında yakın bir ilişk i duyumsanı r. Bu çalı şmada bu yakınlı ğın Goeı he' nin Faust'undaki ya nsı ması gösterilmeye çalı şı l acakt ır. Goethe, "usta, asıl kendini sınırlam ada ustalığını gösterir", diye yazar (Goethe 2002: 91). Biz de kendimi zi sınırl ayıp, konuyu çok fazla dağıtmamaya özen göstereceğız. Faust'a ve orada işlenen felsefeye ilişkin belli başlı noktaları yan yana getirerek, bunların birbirlerini aydınlatmal arı nı ve ortak anl am larını geli ştirmey i sağlayacağı z. II Perde açılınca çalı şma odasında bulunan Faust' un kendi kendisine söylendiğini görürüz: Ne yazık ben! Felsefe, Hukuk ve tıp, Dahası, çok yazık tanrıbilim Bile okudum, tüm gücüm yettiğince. Buna karşm, yine ben, düşkün bir dangalak! Eskiden neysem oyum yine; Öğretmen di yorlar, doktor diyorlar bana ... (354-360)". Bu türden bir konuşma Sokratik bir hava verebili r, eş deyişle, kend i bi l gisizliğinin bilgisi anlamında, ancak fazla ivedi olmayıp beklemek ve görmek gerekir. Aynı odada, Faust' un kendisini şeytana gözüpek ve apaçık bir şeki lde teslim ettiği o ünlü sahnede, Mephistopheles belirdiğinde, doğrudan doğruya Faust'a se slenir: 'Bu çalışmada lsmet Zeki Eyubo~lu'nun Fa11. W çevirisinden yararlandım.Bkz. Goethe. 200 1. Paranıez içindeki s ayıl ar dizeleri belirtmektedir. Geethe'nin Fa ust'unda Felsefi Tin .)ıuut. .. deyim sana: Düşüncelere Dalall adam !tayl'lln g ibidir, v~KUY2t Çorak yerde kötii ruhun dolaştırdığı, Oysa çevrede güze l, yeş il çay ı r l ar var (1830-3). Ve Faust şeytanla. Mephistopheles' le gitmeye h az ırdı r. s ı Bu sahneden sonra. ara bir bölüm vardır. Genç bir öğrenci Faust'un ka pı sın ı n önünde beklemektedir, tıpkı bir zamanlar öğrenciyken Faust' un bir ba şkas ının ka pı sının önünde bekled iği gibi. Mephisto phe les'in "sapla samanla u ğraş m ak l a" e l eş t i rdi ğ i Faust öğrenc i yı görmesi nin ola n aksız olduğunu belirtir. Bu işi şeytan üstlenir ve öğre nc i yi içeri a lır, üstünde Faust'un uzun cüppesi vardır. Baş ına gelecek ler ko nusunda hiçbir bilgisi olmayan öğrenci. k a rş ı s ınd a tuhaf bir ''dan ı şman" ı n durduğun u görür: Yararlanlll l11:_la geçen :_amandmı. Dii:c11 WIIWII kazanmayı öğret ir s ize, De.~erli dos/tim, si:e. b11 konuda Malittk öğrenmeyi öneri ri m , önce. .. (1908-11). Görünmeden gelişme leri izleyen Faust. karş ı sında kend inin ve Doktor' un yaşa mı nın ironik bir tablosunu görür. içeri giren f ilozof bu ev red e Ö.~retir siz.e şu gerekimle ri: Biritı::isi böyle, ikincisi şöyle, Bwıdwı dolayı iiçiincii, dörd üncü öyle, Biri11ci, ikinci olmasaydı Üçii11cii, dördiincii de olma:_dı. Öğre11ciler anlarlar bw tll lter yerde. Dokulllacı olamazlar yine d e. Yaşallisal olanı tmumak. açıklamak isteyen Öttce rulıu dtşlamaya çalışıyor, So11m onu kuran öğeleri ele geçiriyor, Ne ya:_ık, tinsel bağlantı yok b unlarda ... (1928-39). Öğrenci, bütün bu söyle ne nlerden hiçbir şey an lamadığı m açık açık söyler (1942): Öylesine şaşkm/ığa düştüm b unla rdan. Değirmentaşı döne r gibid ir başıniiii iç inde (1946-7). B. .. ı um içinde, bilgi sizliğin açık bir bild irimiyle urada da gene Sokratık yo nte m. e.u y. e ta nın herkes i in geçerli oldukarşılaşırız. Ancak böylesine tatsız, kotu bır durumda, ş Y ç ğunu düşündüğü kötü ni yetli bi r ö neris i vardır. So11ra, bütü11 bunla rdan önce, Metafizik öğrenmeniz gerekiyor! Geethe'nin Faust'unda Felsefi Tin Sorunları derinden kavramanm, Böylece insan beynine uygun Olanla olmayam anlamanın, Görkemli, kullanun/ı bir kavram bulman m yolu bu ... (1948-53). Şeytamil bir diğer önerisi de vardır: Önceden lıazırlannıanız gerekir, iyice okumalısmız ders not/arını, O zamarı daha iyi görürsünüz ki Öğretmen kitabının dışına çıkmıyor. Yazarken özen/i, çabalı olun Kutsal ruh size yazdırıyor gibi davranuı (I 958-63). Ancak Mephistopheles, yeterince alaycı ve etkileyici önerilerde bulunduktan ve "tin"e göndermede bulunmak canını sıktıktan sonra, kendi kendine mınidandığı bir anda, kendine özgü rolünü sürdürür ve şeytanı oynar (20 10). Bunun üzerine, şu sözlerle. tıpkı Faust' u başt an çıkardığı gibi genç öğrenc iyi d e ayart ı r: Değerli dost, tüm kuram/ar soluk Oysa yaşamın altın ağacı yemyeşil (2038-9).
Ne Hegel kendisini bir sosyalist olarak tanimladi, ne de Marxizm Hegel’i sosyalist olarak gordu. ... more Ne Hegel kendisini bir sosyalist olarak tanimladi, ne de Marxizm Hegel’i sosyalist olarak gordu. Ama Hegel, MarxEngels’in siniflandirmasina gore bir sosyalisttir. Bu, siradisi bir yorum olarak gorulebilir. Ayrica, Marxizm yontemini, bilimsellik ogesini Hegel’den aldigindan, Hegel rahatlikla bir “bilimsel sosyalist” olarak da gorulebilir. Hegel’in sivil toplum ve bunun sorunlarina iliskin aciklamalarinin karsiligi olarak yapilan bir yorum bu. Bu calisma, Marxizme Hegel’in bir “bilimsel sosyalist” oldugunu soyletmeye ve ogretmeye calisacaktir.
Hegel-Jahrbuch, 2006
At the beginning of the chapter on »Self-consciousness« in Hegel's Phenomenology of Spirit th... more At the beginning of the chapter on »Self-consciousness« in Hegel's Phenomenology of Spirit the reader is stupefied with the bewildering explanations which aim at showing the necessary dialectical development of the relationship between self-consciousness and Life. It is a well-known fact that the most famous section of the chapter on »Self-consciousness« is »Independency and Dependency of Self-consciousness: Lordship and Bondage«, owing to its extraordinary analysis concerning the basic phenomenal determinations of the mutual affinities between self-consciousnesses. But the situation is more obscure when we turn to the opening pages of the chapter on »Self-consciousness«. The opening eight pages are so difficult that most commentators have not given it the required attention. Again at this stage it must be noted that the opening pages of the chapter on »Selfconsciousness« which show the dialectical development of the consciousness of »otherness« as such in to the consciousness of »seif« are the most difficult ones in the Hegelian system. In this study I will attempt to give an analysis of the opening pages of the fourth chapter of the Phenomenology of Spirit. In the developing stages of the consciousness of »objectivity« the basic forms are sense-certainty, perception (the thing and its properties), Understanding (sensible and supersensible world, phenomena and noumena) and its analysis in terms of Force, Law, Infinity, Life, and finally Consciousness itself. Up until the stage of Life, consciousness has for its object what is other than itself. As soon as the object is discovered to be consciousness itself, then consciousness has itself for its object. Chapter Four of the Phenomenology of Spirit undertakes the development from this point: consciousness has itself for i ts object. The next stage involves the dialectical development of self-consciousness. In what follows, relying upon the paragraph numberings of A. Miller's translation of the Phenomenology, I will contribute to the analysis of the opening pages of the Chapter Four.
Hegel-Jahrbuch, 2011
There is plenty of evidence to show that Hegel repeatedly read Kant in particular. Six major disc... more There is plenty of evidence to show that Hegel repeatedly read Kant in particular. Six major discussions of Kant can be found in Hegel's writings: (1) the section on »Kantian Philosophy« in the 1802 Faith and Knowledge•, (2) a series of »Remarks« in the Science of Logic (1812-16); (3) the passage on the »Notion in general« in the same work; (4) paragraphs 40-60, entitled »The Critical Philosophy«, in the introductory remarks to the Encyclopaedia Logic (esp. the 1827 edition); (5) paragraphs 413-424 in the Philosophy of Spirit (the so-called Berlin Phenomenology); and (6) section on Kant in the Lectures on the History of Philosophy. Hegel had an endless love/hate relationship with Kant. He admired him and at the same time he despised him. It is one thing to comprehend a philosophical system correctly, another to agree with it. At any rate, it is at a matter of fact that Hegel disagreed with Kant in all kinds of important respects. In his influential, complex and difficult book, Hegel's Idealism: The Satisfactions of Self-Consciouness, 1 Robert Pippin argues that since the proper model for Hegel is Kant, Hegel's own original idealist project or programme can only be properly understood with some understanding of the issues involved in Hegel's complex relation to Kant. Pippin claims that Hegel's completion of Kant's project involves far more continuity, particularly with respect to the transcendental break with the metaphysical tradition, than has been recognized. His analysis thus provides us with a context in which to evaluate whether Hegel's theoretical position completes Kant by referring to a pre-transcendental metaphysics or genuinely extends and even radicalizes Kant's Copernican Revolution. Most Hegel scholars point to the fact that Hegel's philosophical career began with his move to Jena in 1801. For Pippin, the most important developments in Hegel's speculative position can be found in the »Difference« essay and »Faith and Knowledge«. What makes these works important to him is that they set out what will be central aspects of Hegel's final position in relation to his predecessors. »In these works«, says Pippin, »Hegel reveals more clearly than elsewhere how to understand his position in terms of those of his predecessors, how his contrasts make sense only within a certain continuity, and how that continuity is often more important than the contrasts, more important even than Hegel lets on«. 2 This will lead to committing Hegel not to a new subject matter for philosophical speculation, but to the understanding of his project within the context of »nonmetaphysical«, transcendental idealism. Pippin's reading of Hegel as a (post-) Kantian culminates in these words: »Like Kant, Hegel is, from the start, interested in the conditions of the possibility of knowledge... Also, like Kant [...], Hegel offers little systematic discussion of why he has posed the problem of knowledge in the way he does...«. 3
Araştırma Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi (Yayınlanmıyor), 2007
Friedrich Heinrich Jacobi (1743-1819) sayılı felsefe tarihlerinde, genelde, Kant'ın kendinde-şey ... more Friedrich Heinrich Jacobi (1743-1819) sayılı felsefe tarihlerinde, genelde, Kant'ın kendinde-şey kavramına yönelttiği eleştirileriyle anımsanır. Her ne kadar idealizme karşı görüşler geliştirmese de, ironik bir yolda, Kant-sonrası idealizmin gelişmesinde istem-dışı bir katkı sağlamıştır. Jacobi dizgesel bir felsefe geliştirmedi; görüşlerini neredeyse yalnızca mektuplarda ileri sürdü. 1787 yılında yayınladığı David Hume über den Glauben, oder Idealismus und Realismus. Ein Gespraech ("İnanç Üzerine David Hume, ya da İdealizm ve Gerçekçilik. Bir Diyalog")'da Kant eleştirisini geliştirdi. "Kendinde-şey"i benimseyip bununla birlikte onun bilgisini yadsımanın tutarsız olduğunu; a priori "uzay-zaman"da belirlenimin tekilliğinin salt bir yanılsama olduğunu; kategorilerin ya da kavramların yapay bir yolda deneyim üzerine dayatılmış boş biçimler ve aşkınsal "Ben"in yalancı bir özne olduğunu savundu. Ayrıca Fichte'nin ve Schelling'in ellerinde geliştirilmiş olduğu biçimleriyle Kant'ın aşkınsal idealizminin "evrik/tersine çevrilmiş bir Spinozacılık"olduğunu ileri sürdü. Kendisine karşı yöneltilen "us-dışıcı" suçlamasına karşılık, usa karşı olmadığını; ancak ussal metafiziğin usdışıcılık ve nihilizmde sonlandığını göstermeye çalıştı. Usu "inanç"la ya da "dolaysız bilme"yle özdeşleştirdi. Ayrıca, ussalcı metafizikçilerden oldukça değişik bir yolda-belki Leibniz bir ayrıksı olmak kaydıyla-, usun duyusallığın daha yüksek, ileri ve daha derin-düşünsel bir biçimi olduğu düşüncesini savundu. Jacobi David Hume'da, Kant'ın kategorileri/kavramları türetmesine bir seçenek sunduğunu ve Kant'ın idealizmi çürütüşünü kendisinin "hiçbir 'Ben'in bir 'Sen' olmaksızın olanaklı olmadığı" şeklindeki erken ilerisürümüne dayandırdığını üstü kapalı olarak belirtti.
Hegel dunya tarihine baktiginda, tarihsel edimsellikte aklin isbasinda oldugunu dusunur. Dunya ta... more Hegel dunya tarihine baktiginda, tarihsel edimsellikte aklin isbasinda oldugunu dusunur. Dunya tarihinin rasyonel icerigi, bilincin ozgurlugudur. Dunya tarihi, ozgurluk bilincinin gelisiminin bir surecidir ve felsefenin gorevi bunu kavramaktir. Bu ayni zamanda tanrisal ongorunun ve onun planinin bilinmesi demektir. Hegel’in felsefesinde bunun karsiligi Idea’dir. Insan Tini onun ogesidir ve bunun daha ote belirlenimi, insan ozgurlugu Ideasi’dir. Idea’nin zamandaki acinimi olan tarih, insanin ozgurlesmesinin tarihidir. MarxEngels, Hegel’in bu tarih anlayisiyla, maddi ve ekonomik yani tarihten disladigini dusunerek onu elestirdiler. Nietzsche, Hegel’de tarihin rasyonelligi dusuncesine ve sozde “tarihin sonu” gorusune saldirdi. Bu yazi, bu elestirilerin gecersizligini gostermeyi ve dikkatleri yeniden Hegel’in tarih felsefesine yoneltmeyi amaclamaktadir.
Hegel’in Tinin Gorungubilimi’nin en hacimli bolumu kitaba da adini veren “Tin” bolumudur. Kitapta... more Hegel’in Tinin Gorungubilimi’nin en hacimli bolumu kitaba da adini veren “Tin” bolumudur. Kitaptaki en hacimli alt-bolum ise “Tin” bolumundeki “Kendine Yabancilasmis Tin. Kultur”dur. Tarihsel olarak dusunuldugunde bu bolum, antik dunyanin cokusunu izleyen donemle baslayip Fransiz Devrimine kadar olan zaman dilimini kapsar. Hegel “Kultur” basliginda bu donemi ele alir. “Kultur dunyasi” politikanin ve ekonominin agirlik kazandigi reel bir dunya oldugu kadar inancin ve Aydinlanma’nin da ideal dunyasidir. Hegel’in bu bolumun yaziminda en cok yararlandigi Diderot’un Rameau’nun Yegeni’nde hicvettigi saray kulturu, bu bolumun konusunu olusturur. “Tinin yabancilasmasi” deyimi Diderot’un bu yapitinda gecer. Genel olarak “yabancilasma,” “devlet iktidari,” “zenginlik,” “inanc,” “Aydinlanma,” “devrim,” “teror,” vb. gibi kavramlarla islenen bu bolum Marx’in 1844 Elyazmalari’nin da baslica referans noktasidir. Bu calisma, Hegel’in Tinin Gorungubilimi’ndeki “kultur” bolumunun bir analizi uzerinden...
Goethe'nin Faust’u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisiyle k... more Goethe'nin Faust’u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisiyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. Varoluşun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir filozofu nitelendirmek için geçerli olduğu kadar Goethe gibi bir şair için de geçerlidir. Tam da bu anlamda şiir ve felsefe arasında yakın bir ilişki duyumsanır. Bu çalışmada bu yakınlığın Goethe'nin Faust’undaki yansıması gösterilmeye çalışılacaktır.Goethe's Faust is a masterpiece which has succeeded in penetrating into the depths of human existence and can be compared merely with itself. Comprehensive interest towards the existence in entirety and true values of human life are in the agenda of any philosopher and a poet like Goethe. Precisely in this sense there is a close affinity between poem and philosophy. In this study the reflection of this affinity in Gocthe's Faust will be shown
linler evreni; Anfığm gitmiş, gönliin ölmiiş senin Kalk ey öğrenci, bırak iiziillliiyü Yıka sa ba... more linler evreni; Anfığm gitmiş, gönliin ölmiiş senin Kalk ey öğrenci, bırak iiziillliiyü Yıka sa balı kr:.ı((ıRı_vla öliimlii göğsiinii!" (Faust, 443-446) ~oethe'nin Fatts(u insanal varoluşun derinliklerine kadar inmeyi başarmış, ancak kendisıyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. Varoluşun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir tilozofu nitelendirmek için geçerli olduğu kadar Goetlıe gibi bi r şair için de geçerlidir. Tam da bu anlamda şiir ve felsefe arasında yakın bir ilişki duyumsanı r. Bu çalışmada bu yakınlıgın Goethe'nin Fatts(undaki yansıması gösterilmeye ça lı ş ı lacaktır. Analuar kelimeler; şiir, felsefe. Ahstract Philosophical Spirit in Goethe's Faust Goethe's Fattsr is a masterpiece which has succeeded in pcnetrating into the depths of human existence and can be coınpared ınerely with itself. Comprehensive interest towards the existenee in entirety and true values of human life are in the agenda of any phi losophcr and a poet like Goethe. Prccisely in th is sense ılıere is a close affiniıy betwcen poem and philosophy. In this study the rcflection of thi s aftinity in Gocthe's Fattsf will be shown. Key ıvords: poem. philosophy. Gerçek şair, deyim yerindeyse , gerçek bir yaraııcıdır; o donuk, belırsız, ruhsuz olguları 1 Dicle Ünviversiıesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi. Geethe'nin Faust'u nda Felsefi Tin 50 saydam metaforlara dönüştürür, ölü şeyleri ruh larla, tinle rle donatır ve böylelikle onlara kişilik kazandırır. Şairle birlikte sabah kız ıllığı parlamaya başl ar. Ancak bazı büyük poetik yapıtlar vardır. Bunla rda. evrensel öne mdeki sayısı z konunun ele alındığı; bir felsefi ilkenin dünya olgul arı ndaki ve olaylarındaki sonuçlarıyla birlikte işlendiği; bir felsefenin gerçekl eştiği ya da ete kemiğe büründüğü, gözlem leııebi lir. Böylesine yapıtl arda felsefi tin kendini daha kolay gösterir. Homeres' un İlyada ' sı. Odysseia 's ı , Dante' nin Divina Commedia's ı bunlar arasında s ayıl abi lir. Dünyanın büyük poetik başyapıtları aras ında yer alan Ge ethe'nin Faust' u da kendinde felsefi tinsel bir imlem taşımaktadır. Faust, şi irin ve felsefenin, karşılıklı olarak birbirlerine dönüştüğü, eşsi z bir yapıttır. Geethe'nin Faust' u par exeellence ev renin törebitimsel bir şiiridir. Geethe' nin bu büyük yapı tındaki felsefi tinin i ş l eni ş i , belki. dizgesel bir düzen sunmaz; a ncak yapıtın bütününe. iline ksel de deği l dir. O daha ç o k şairin evre n an layışı nın altında yatan derin i nançt ır ve şair, şii rinin bütünlüklü y apı s ından baş ka, bunu dile getirebilecek bir ortanı bilmez. Geethe'nin Faust' u insanal varoluşun derinliklerine kadar innıeyi başarmış, ancak kendisiyle karşılaştırılabilecek türden bir başyapıttır. V aro l u şun bütününe ve insan yaşamının gerçek değerlerine yönelik kapsamlı ilgi bir filozofu nite lendirmek için geçerli olduğu kadar Goethe gibi bir şair içi n de geçerlidir. T am da bu anlamda şii r ve felsefe arasında yakın bir ilişk i duyumsanı r. Bu çalı şmada bu yakınlı ğın Goeı he' nin Faust'undaki ya nsı ması gösterilmeye çalı şı l acakt ır. Goethe, "usta, asıl kendini sınırlam ada ustalığını gösterir", diye yazar (Goethe 2002: 91). Biz de kendimi zi sınırl ayıp, konuyu çok fazla dağıtmamaya özen göstereceğız. Faust'a ve orada işlenen felsefeye ilişkin belli başlı noktaları yan yana getirerek, bunların birbirlerini aydınlatmal arı nı ve ortak anl am larını geli ştirmey i sağlayacağı z. II Perde açılınca çalı şma odasında bulunan Faust' un kendi kendisine söylendiğini görürüz: Ne yazık ben! Felsefe, Hukuk ve tıp, Dahası, çok yazık tanrıbilim Bile okudum, tüm gücüm yettiğince. Buna karşm, yine ben, düşkün bir dangalak! Eskiden neysem oyum yine; Öğretmen di yorlar, doktor diyorlar bana ... (354-360)". Bu türden bir konuşma Sokratik bir hava verebili r, eş deyişle, kend i bi l gisizliğinin bilgisi anlamında, ancak fazla ivedi olmayıp beklemek ve görmek gerekir. Aynı odada, Faust' un kendisini şeytana gözüpek ve apaçık bir şeki lde teslim ettiği o ünlü sahnede, Mephistopheles belirdiğinde, doğrudan doğruya Faust'a se slenir: 'Bu çalışmada lsmet Zeki Eyubo~lu'nun Fa11. W çevirisinden yararlandım.Bkz. Goethe. 200 1. Paranıez içindeki s ayıl ar dizeleri belirtmektedir. Geethe'nin Fa ust'unda Felsefi Tin .)ıuut. .. deyim sana: Düşüncelere Dalall adam !tayl'lln g ibidir, v~KUY2t Çorak yerde kötii ruhun dolaştırdığı, Oysa çevrede güze l, yeş il çay ı r l ar var (1830-3). Ve Faust şeytanla. Mephistopheles' le gitmeye h az ırdı r. s ı Bu sahneden sonra. ara bir bölüm vardır. Genç bir öğrenci Faust'un ka pı sın ı n önünde beklemektedir, tıpkı bir zamanlar öğrenciyken Faust' un bir ba şkas ının ka pı sının önünde bekled iği gibi. Mephisto phe les'in "sapla samanla u ğraş m ak l a" e l eş t i rdi ğ i Faust öğrenc i yı görmesi nin ola n aksız olduğunu belirtir. Bu işi şeytan üstlenir ve öğre nc i yi içeri a lır, üstünde Faust'un uzun cüppesi vardır. Baş ına gelecek ler ko nusunda hiçbir bilgisi olmayan öğrenci. k a rş ı s ınd a tuhaf bir ''dan ı şman" ı n durduğun u görür: Yararlanlll l11:_la geçen :_amandmı. Dii:c11 WIIWII kazanmayı öğret ir s ize, De.~erli dos/tim, si:e. b11 konuda Malittk öğrenmeyi öneri ri m , önce. .. (1908-11). Görünmeden gelişme leri izleyen Faust. karş ı sında kend inin ve Doktor' un yaşa mı nın ironik bir tablosunu görür. içeri giren f ilozof bu ev red e Ö.~retir siz.e şu gerekimle ri: Biritı::isi böyle, ikincisi şöyle, Bwıdwı dolayı iiçiincii, dörd üncü öyle, Biri11ci, ikinci olmasaydı Üçii11cii, dördiincii de olma:_dı. Öğre11ciler anlarlar bw tll lter yerde. Dokulllacı olamazlar yine d e. Yaşallisal olanı tmumak. açıklamak isteyen Öttce rulıu dtşlamaya çalışıyor, So11m onu kuran öğeleri ele geçiriyor, Ne ya:_ık, tinsel bağlantı yok b unlarda ... (1928-39). Öğrenci, bütün bu söyle ne nlerden hiçbir şey an lamadığı m açık açık söyler (1942): Öylesine şaşkm/ığa düştüm b unla rdan. Değirmentaşı döne r gibid ir başıniiii iç inde (1946-7). B. .. ı um içinde, bilgi sizliğin açık bir bild irimiyle urada da gene Sokratık yo nte m. e.u y. e ta nın herkes i in geçerli oldukarşılaşırız. Ancak böylesine tatsız, kotu bır durumda, ş Y ç ğunu düşündüğü kötü ni yetli bi r ö neris i vardır. So11ra, bütü11 bunla rdan önce, Metafizik öğrenmeniz gerekiyor! Geethe'nin Faust'unda Felsefi Tin Sorunları derinden kavramanm, Böylece insan beynine uygun Olanla olmayam anlamanın, Görkemli, kullanun/ı bir kavram bulman m yolu bu ... (1948-53). Şeytamil bir diğer önerisi de vardır: Önceden lıazırlannıanız gerekir, iyice okumalısmız ders not/arını, O zamarı daha iyi görürsünüz ki Öğretmen kitabının dışına çıkmıyor. Yazarken özen/i, çabalı olun Kutsal ruh size yazdırıyor gibi davranuı (I 958-63). Ancak Mephistopheles, yeterince alaycı ve etkileyici önerilerde bulunduktan ve "tin"e göndermede bulunmak canını sıktıktan sonra, kendi kendine mınidandığı bir anda, kendine özgü rolünü sürdürür ve şeytanı oynar (20 10). Bunun üzerine, şu sözlerle. tıpkı Faust' u başt an çıkardığı gibi genç öğrenc iyi d e ayart ı r: Değerli dost, tüm kuram/ar soluk Oysa yaşamın altın ağacı yemyeşil (2038-9).
Ne Hegel kendisini bir sosyalist olarak tanimladi, ne de Marxizm Hegel’i sosyalist olarak gordu. ... more Ne Hegel kendisini bir sosyalist olarak tanimladi, ne de Marxizm Hegel’i sosyalist olarak gordu. Ama Hegel, MarxEngels’in siniflandirmasina gore bir sosyalisttir. Bu, siradisi bir yorum olarak gorulebilir. Ayrica, Marxizm yontemini, bilimsellik ogesini Hegel’den aldigindan, Hegel rahatlikla bir “bilimsel sosyalist” olarak da gorulebilir. Hegel’in sivil toplum ve bunun sorunlarina iliskin aciklamalarinin karsiligi olarak yapilan bir yorum bu. Bu calisma, Marxizme Hegel’in bir “bilimsel sosyalist” oldugunu soyletmeye ve ogretmeye calisacaktir.
Hegel-Jahrbuch, 2006
At the beginning of the chapter on »Self-consciousness« in Hegel's Phenomenology of Spirit th... more At the beginning of the chapter on »Self-consciousness« in Hegel's Phenomenology of Spirit the reader is stupefied with the bewildering explanations which aim at showing the necessary dialectical development of the relationship between self-consciousness and Life. It is a well-known fact that the most famous section of the chapter on »Self-consciousness« is »Independency and Dependency of Self-consciousness: Lordship and Bondage«, owing to its extraordinary analysis concerning the basic phenomenal determinations of the mutual affinities between self-consciousnesses. But the situation is more obscure when we turn to the opening pages of the chapter on »Self-consciousness«. The opening eight pages are so difficult that most commentators have not given it the required attention. Again at this stage it must be noted that the opening pages of the chapter on »Selfconsciousness« which show the dialectical development of the consciousness of »otherness« as such in to the consciousness of »seif« are the most difficult ones in the Hegelian system. In this study I will attempt to give an analysis of the opening pages of the fourth chapter of the Phenomenology of Spirit. In the developing stages of the consciousness of »objectivity« the basic forms are sense-certainty, perception (the thing and its properties), Understanding (sensible and supersensible world, phenomena and noumena) and its analysis in terms of Force, Law, Infinity, Life, and finally Consciousness itself. Up until the stage of Life, consciousness has for its object what is other than itself. As soon as the object is discovered to be consciousness itself, then consciousness has itself for its object. Chapter Four of the Phenomenology of Spirit undertakes the development from this point: consciousness has itself for i ts object. The next stage involves the dialectical development of self-consciousness. In what follows, relying upon the paragraph numberings of A. Miller's translation of the Phenomenology, I will contribute to the analysis of the opening pages of the Chapter Four.
Hegel-Jahrbuch, 2011
There is plenty of evidence to show that Hegel repeatedly read Kant in particular. Six major disc... more There is plenty of evidence to show that Hegel repeatedly read Kant in particular. Six major discussions of Kant can be found in Hegel's writings: (1) the section on »Kantian Philosophy« in the 1802 Faith and Knowledge•, (2) a series of »Remarks« in the Science of Logic (1812-16); (3) the passage on the »Notion in general« in the same work; (4) paragraphs 40-60, entitled »The Critical Philosophy«, in the introductory remarks to the Encyclopaedia Logic (esp. the 1827 edition); (5) paragraphs 413-424 in the Philosophy of Spirit (the so-called Berlin Phenomenology); and (6) section on Kant in the Lectures on the History of Philosophy. Hegel had an endless love/hate relationship with Kant. He admired him and at the same time he despised him. It is one thing to comprehend a philosophical system correctly, another to agree with it. At any rate, it is at a matter of fact that Hegel disagreed with Kant in all kinds of important respects. In his influential, complex and difficult book, Hegel's Idealism: The Satisfactions of Self-Consciouness, 1 Robert Pippin argues that since the proper model for Hegel is Kant, Hegel's own original idealist project or programme can only be properly understood with some understanding of the issues involved in Hegel's complex relation to Kant. Pippin claims that Hegel's completion of Kant's project involves far more continuity, particularly with respect to the transcendental break with the metaphysical tradition, than has been recognized. His analysis thus provides us with a context in which to evaluate whether Hegel's theoretical position completes Kant by referring to a pre-transcendental metaphysics or genuinely extends and even radicalizes Kant's Copernican Revolution. Most Hegel scholars point to the fact that Hegel's philosophical career began with his move to Jena in 1801. For Pippin, the most important developments in Hegel's speculative position can be found in the »Difference« essay and »Faith and Knowledge«. What makes these works important to him is that they set out what will be central aspects of Hegel's final position in relation to his predecessors. »In these works«, says Pippin, »Hegel reveals more clearly than elsewhere how to understand his position in terms of those of his predecessors, how his contrasts make sense only within a certain continuity, and how that continuity is often more important than the contrasts, more important even than Hegel lets on«. 2 This will lead to committing Hegel not to a new subject matter for philosophical speculation, but to the understanding of his project within the context of »nonmetaphysical«, transcendental idealism. Pippin's reading of Hegel as a (post-) Kantian culminates in these words: »Like Kant, Hegel is, from the start, interested in the conditions of the possibility of knowledge... Also, like Kant [...], Hegel offers little systematic discussion of why he has posed the problem of knowledge in the way he does...«. 3
Araştırma Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi (Yayınlanmıyor), 2007
Friedrich Heinrich Jacobi (1743-1819) sayılı felsefe tarihlerinde, genelde, Kant'ın kendinde-şey ... more Friedrich Heinrich Jacobi (1743-1819) sayılı felsefe tarihlerinde, genelde, Kant'ın kendinde-şey kavramına yönelttiği eleştirileriyle anımsanır. Her ne kadar idealizme karşı görüşler geliştirmese de, ironik bir yolda, Kant-sonrası idealizmin gelişmesinde istem-dışı bir katkı sağlamıştır. Jacobi dizgesel bir felsefe geliştirmedi; görüşlerini neredeyse yalnızca mektuplarda ileri sürdü. 1787 yılında yayınladığı David Hume über den Glauben, oder Idealismus und Realismus. Ein Gespraech ("İnanç Üzerine David Hume, ya da İdealizm ve Gerçekçilik. Bir Diyalog")'da Kant eleştirisini geliştirdi. "Kendinde-şey"i benimseyip bununla birlikte onun bilgisini yadsımanın tutarsız olduğunu; a priori "uzay-zaman"da belirlenimin tekilliğinin salt bir yanılsama olduğunu; kategorilerin ya da kavramların yapay bir yolda deneyim üzerine dayatılmış boş biçimler ve aşkınsal "Ben"in yalancı bir özne olduğunu savundu. Ayrıca Fichte'nin ve Schelling'in ellerinde geliştirilmiş olduğu biçimleriyle Kant'ın aşkınsal idealizminin "evrik/tersine çevrilmiş bir Spinozacılık"olduğunu ileri sürdü. Kendisine karşı yöneltilen "us-dışıcı" suçlamasına karşılık, usa karşı olmadığını; ancak ussal metafiziğin usdışıcılık ve nihilizmde sonlandığını göstermeye çalıştı. Usu "inanç"la ya da "dolaysız bilme"yle özdeşleştirdi. Ayrıca, ussalcı metafizikçilerden oldukça değişik bir yolda-belki Leibniz bir ayrıksı olmak kaydıyla-, usun duyusallığın daha yüksek, ileri ve daha derin-düşünsel bir biçimi olduğu düşüncesini savundu. Jacobi David Hume'da, Kant'ın kategorileri/kavramları türetmesine bir seçenek sunduğunu ve Kant'ın idealizmi çürütüşünü kendisinin "hiçbir 'Ben'in bir 'Sen' olmaksızın olanaklı olmadığı" şeklindeki erken ilerisürümüne dayandırdığını üstü kapalı olarak belirtti.
Hegel dunya tarihine baktiginda, tarihsel edimsellikte aklin isbasinda oldugunu dusunur. Dunya ta... more Hegel dunya tarihine baktiginda, tarihsel edimsellikte aklin isbasinda oldugunu dusunur. Dunya tarihinin rasyonel icerigi, bilincin ozgurlugudur. Dunya tarihi, ozgurluk bilincinin gelisiminin bir surecidir ve felsefenin gorevi bunu kavramaktir. Bu ayni zamanda tanrisal ongorunun ve onun planinin bilinmesi demektir. Hegel’in felsefesinde bunun karsiligi Idea’dir. Insan Tini onun ogesidir ve bunun daha ote belirlenimi, insan ozgurlugu Ideasi’dir. Idea’nin zamandaki acinimi olan tarih, insanin ozgurlesmesinin tarihidir. MarxEngels, Hegel’in bu tarih anlayisiyla, maddi ve ekonomik yani tarihten disladigini dusunerek onu elestirdiler. Nietzsche, Hegel’de tarihin rasyonelligi dusuncesine ve sozde “tarihin sonu” gorusune saldirdi. Bu yazi, bu elestirilerin gecersizligini gostermeyi ve dikkatleri yeniden Hegel’in tarih felsefesine yoneltmeyi amaclamaktadir.
Hegel’in Tinin Gorungubilimi’nin en hacimli bolumu kitaba da adini veren “Tin” bolumudur. Kitapta... more Hegel’in Tinin Gorungubilimi’nin en hacimli bolumu kitaba da adini veren “Tin” bolumudur. Kitaptaki en hacimli alt-bolum ise “Tin” bolumundeki “Kendine Yabancilasmis Tin. Kultur”dur. Tarihsel olarak dusunuldugunde bu bolum, antik dunyanin cokusunu izleyen donemle baslayip Fransiz Devrimine kadar olan zaman dilimini kapsar. Hegel “Kultur” basliginda bu donemi ele alir. “Kultur dunyasi” politikanin ve ekonominin agirlik kazandigi reel bir dunya oldugu kadar inancin ve Aydinlanma’nin da ideal dunyasidir. Hegel’in bu bolumun yaziminda en cok yararlandigi Diderot’un Rameau’nun Yegeni’nde hicvettigi saray kulturu, bu bolumun konusunu olusturur. “Tinin yabancilasmasi” deyimi Diderot’un bu yapitinda gecer. Genel olarak “yabancilasma,” “devlet iktidari,” “zenginlik,” “inanc,” “Aydinlanma,” “devrim,” “teror,” vb. gibi kavramlarla islenen bu bolum Marx’in 1844 Elyazmalari’nin da baslica referans noktasidir. Bu calisma, Hegel’in Tinin Gorungubilimi’ndeki “kultur” bolumunun bir analizi uzerinden...