Hâcer SAĞLAM - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Hâcer SAĞLAM
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2021
Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlat... more Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinleri oluşturan yapı taşlarıdır. Motiflerin anlatı türlerindeki varlığı, eserlerin edebî değerinin anlaşılması ve metinlerarası ilişkilerin kurulması bakımından önemlidir. Divan edebiyatının önde gelen hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de Arap, Fars ve Türk edebiyatlarına ait zengin motifler barındırır. Arap edebiyatında sistematik olarak onuncu asırdan itibaren görülmeye başlanan Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, sonraki yüzyıllarda Fars ve Türk edebiyatlarına da intikal etmiştir. Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, mecazi aşktan hakiki aşka geçişin en meşhur temsillerinden biri olmuş, intikal ettiği edebiyatlarda da bu mahiyet ile anılmaya devam etmiştir. Hikâyenin merkezinde bulunan Mecnûn, zamanla divan edebiyatında âşıkların örnek alıp makamına erişmeye çalıştığı bir konuma yükselmiştir. Böylece, Mecnûn'un tecrübe ettiği süreç boyunca yaşadığı bazı hâl, makam ve içinde bulunduğu durumlar, divan edebiyatının diğer âşıkları için de örnek teşkil etmeye başlamıştır. İkili aşk mesnevîlerinin merkezindeki âşıklar, şairler tarafından ya mecazdan hakikate ulaştırılmak istenen âşıklar olarak resmedilir ya da ilk kez Mecnûn'da görülen diğer motiflerle âşıklık sürecine girerler. Şevk, hayret, vecd gibi bazı hâlleri kapsayan tasavvufi motiflerden, günlük hayatın parçası olan unsurlara kadar birçok motif, söz konusu âşıkların müştereken tecrübe ettiği motifler arasındadır. Şairler tarafından idealize edilen kahramanların, taranan mesnevîlerde Ferhâd ve Cemşîd'i kapsadığı görülür. Hüsrev ü Şîrîn mesnevîlerinin ikincil, Ferhâd u Şîrîn mesnevîlerinin ana kahramanı olan Ferhâd ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerinin başkahramanı olan Cemşîd, şairlerin, Mecnûn'a benzetmek suretiyle aynı motiflerle tasvir ettiği âşıklardır. Bu makalede, Leylâ ve Mecnûn mesnevîlerinden Hüsrev ü Şîrîn, Ferhâd u Şîrîn ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerine intikal eden motifler üzerinde durulacaktır.
Bu çalışma, 19. yüzyıl Divan şairi Abdî-i Karahisârî'nin Divan'ının transkripsiyonlu meti... more Bu çalışma, 19. yüzyıl Divan şairi Abdî-i Karahisârî'nin Divan'ının transkripsiyonlu metin tespitini ve incelemesini temel almaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde; Şairin hayatı, eserleri ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Divan şekil ve muhteva yönünden incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Divan'ın transkripsiyonlu metni verilmiştir. Sonuç bölümünde, bu çalışma sonucunda edinilen bilgi ve kazanımlar ifade edilmiştir. Sonuç bölümünden sonra metnin kuruluşunda takip edilen yol bölümü bulunmaktadır. Çalışmamızın son kısmını, çalışmamız boyunca yararlanılan eserlerin künyelerinin yer aldığı Kaynaklar kısmı oluşturmaktadır.This study is based on the text detection and investigations on to transcription of the poetry (Divan) of 19th century Ottoman poet Abdî-i Karahisârâ. This study is composed of three sections. In the first section the poet's life, works and literary personalities have been mentioned. In the second section Div...
Turkish Studies, 2021
According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exis... more According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exists in the physical world, in the metaphysical world. Plato refers to this with the concept of "idea", Jung with the concept of "archetype" and Ibnu'l-Arabî with the concept of "the ayân-ı sabite". The aforementioned concepts, although not completely identical with each other, show similarity in regard to attracting attention to noumenon properties of the phenomena. Considering the structure of creatures arising from the initial image, it is concluded that the term "motherland" also originates from an absolute essence. Motherland today signifies a social-political meaning and this meaning is solely the result of an earthly perception. Considering from a religious and sufistic perspective; motherland points out the place also where the spirit belongs to. Thus, motherland appears in two forms including spirit and body. The motherland essentially adopted by spirit and body is principal motherland, while the spaces outside the principal motherland are expeditionary motherland. Characters in love in the divan literature draw attention with their placelessness and instability. Of these characters the primary one is Mecnûn, who is the king of lovers. As a person choosing an isolated lifestyle, Mecnûn has no space and thus no motherland. Instead of a specific space, he adopts spaces like mountains, deserts, caves and the lover's neighborhood as principal motherlands. The lover is on an expeditionary motherland outside these motherlands and always seeks to return to the principal motherland. It is seen in the mathnawis that Farhad who is in love with Sirin and Cemsid who is in love with Hursid, adopt the same spaces as their motherland under the influence of Mecnûn. In this paper the principal motherlands and expeditionary motherlands adopted by the lovers of the divan poetry, will be examined in terms of their earthly and spiritual characters and their meanings in the mathnawis, from the perspective of Mecnûn and Farhad and Cemsid who adopt the same spaces as motherland with Mecnûn.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2021
Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz “mecazdan hakikate u... more Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz “mecazdan hakikate ulaşan” bir âşık olması nedeniyle kazanmıştır. Mecnûn, Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinde şairler tarafından seyr-i sülûkunu tamamlamış bir “kâmil” olarak tavsîf edilir. Batınî / tasavvufî bir yolculuk olan seyr-i sülûk, kişinin, nefs katmanlarını geçerek kemâlât düzeyine ulaşmasını ifade eder. Seyr-i sülûk, araştırmacılar tarafından Analitik Psikoloji'nin kurucusu Jung'un “bireyleşme süreci” ile zaman zaman aynı doğrultuda düşünülür. Anlatma esasına dayalı eserlerde, kahramanların döngüsü bağlamında faydalanılan bireyleşme süreci, Joseph Campbell tarafından “monomitin çekirdeği” olarak sistematize edilmiştir. Ayrılma-erginleşme-dönüş aşamaları bakımından seyr-i sülûk ile benzerlik taşıması ve yol-yolcu-yolculuk kavramlarını karşılaması, seyr-i sülûk, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğinin aynı süreçlerin farklı adları olduğu düşüncesine neden olmaktadır. Bu makalede, yolculuğunu...
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2021
Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinle... more Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinlerde; sıradışı, olağanüstü, geleneksel veya evrensel, mütekerrir, ayrıştırılamaz vasıfları haiz yapı taşlarını oluştururlar. Motifler, sözlü kültür ürünlerinden yazılı kültür eserlerine kadar geniş bir yayılım alanına sahiptir. İlk anlatılar olarak kabul edilen destanlardaki motifler; masallar, halk hikâyeleri, mesnevîler ve hatta günümüzdeki modern anlatı türlerine kadar intikal etmiş ve etmekte olan unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, çeşitli eserlerde karşılaştığımız motiflerin bir kısmının, varlıklarını destan öncesi zamanlardan aldığı fark edilmektedir. Metinler geriye doğru takip edildikçe motiflerin dinî ve tarihî kökenlerini görmek mümkün olur. Özellikle peygamberler tarihine kadar uzanan, kutsal metinlerde yer alan bazı motiflerin varlığı, divan edebiyatının anlatma esasına dayalı eserlerinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bazı motiflerin ise dünyevî sınırl...
The Journal of Academic Social Sciences, 2020
Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edeb... more Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edebiyatının tahkiyevî eserleri olan mesnevîler için de söz konusu edilmeye başlanmış bir kavramdır. Ancak mesneviler üzerinde yapılan incelemelerin bir parçası olan motif araştırmaları, halk edebiyatı sahasında olduğu gibi kapsamlı ve metodik çalışmalar olmaktan uzaktır. Bunda, motifin masallar bünyesinde ortaya çıkmış ve diğer halk edebiyatı mensur eserlerine ait inceleme sahası oluşturmuş bir kavram olması yanında, gelenek içindeki divan edebiyatı tahkiyevî eserlerinin nazımla kaleme alınma temayülünün tesiri de söz konusudur. Diğer yandan, manzum eserlerin önemli yapı taşları olan klişeleşmiş sembol manasındaki mazmunlar; sıradışılık, en küçük unsur olma, geleneksellik vd. bakımlardan motif ile benzerlik taşımaktadır. Motiflerin tahkiyevî eserleri oluşturması gibi, mazmunların da manzum eserleri oluşturması, motif ve mazmunun farklı tür ve şekildeki eserlerin aynı işlevli kavramları olduğu algısını güçlendirmektedir. Bu durum, motif ve mazmunun birbirleri ile aynı mı, benzer mi ya da birbirlerinden tamamen farklı mı olduğu yönündeki soruları gündeme getirmektedir. Bu makalede, "Motifler sadece mensur eserler için mi söz konusudur?", "Mazmun, motifin manzum edebî eserlerdeki karşılığı mıdır?", "Motifler mi mazmunu, mazmunlar mı motifi oluşturur?", ... soruları ile bu iki kavramın birbirleriyle ilişkileri, benzerlik ve farklılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır.
Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinle... more Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinlerde; sıradışı, olağanüstü, geleneksel veya evrensel, mütekerrir, ayrıştırılamaz vasıfları haiz yapı taşlarını oluştururlar. Motifler, sözlü kültür ürünlerinden yazılı kültür eserlerine kadar geniş bir yayılım alanına sahiptir. İlk anlatılar olarak kabul edilen destanlardaki motifler; masallar, halk hikâyeleri, mesnevîler ve hatta günümüzdeki modern anlatı türlerine kadar intikal etmiş ve etmekte olan unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, çeşitli eserlerde karşılaştığımız motiflerin bir kısmının, varlıklarını destan öncesi zamanlardan aldığı fark edilmektedir. Metinler geriye doğru takip edildikçe motiflerin dinî ve tarihî kökenlerini görmek mümkün olur. Özellikle peygamberler tarihine kadar uzanan, kutsal metinlerde yer alan bazı motiflerin varlığı, divan edebiyatının anlatma esasına dayalı eserlerinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bazı motiflerin ise dünyevî sınırların dahi üstünde oldukları, arketipsel nitelik taşıdıklarını ispat etmektedir. Motiflerin kaynaklandıkları dinî ve tarihî kökenler, onların çeşitli türlerdeki varlıklarının nedenini oluşturur. Divan edebiyatının önemli anlatı kaynakları olan mesnevîlere intikal etmiş bu motifler, mesnevîlerin destan öncesi devirlerden gelen metinlerarası bağlamdaki yerine ışık tutar. Divan edebiyatında Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri, söz konusu eserlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu makalede, tarih öncesi devirlerden mesnevîlere, özelde ise Leylâ vü Mecnûn mesnevîlerine intikal etmiş bazı motiflerin dinî ve tarihî kökenleri üzerinde durulacaktır.
Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz "mecazdan hakikate u... more Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz "mecazdan hakikate ulaşan" bir âşık olması nedeniyle kazanmıştır. Mecnûn, Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinde şairler tarafından seyr-i sülûkunu tamamlamış bir "kâmil" olarak tavsîf edilir. Batınî / tasavvufî bir yolculuk olan seyr-i sülûk, kişinin, nefs katmanlarını geçerek kemâlât düzeyine ulaşmasını ifade eder. Seyr-i sülûk, araştırmacılar tarafından Analitik Psikoloji'nin kurucusu Jung'un "bireyleşme süreci" ile zaman zaman aynı doğrultuda düşünülür. Anlatma esasına dayalı eserlerde, kahramanların döngüsü bağlamında faydalanılan bireyleşme süreci, Joseph Campbell tarafından "monomitin çekirdeği" olarak sistematize edilmiştir. Ayrılma-erginleşme-dönüş aşamaları bakımından seyr-i sülûk ile benzerlik taşıması ve yol-yolcu-yolculuk kavramlarını karşılaması, seyr-i sülûk, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğinin aynı süreçlerin farklı adları olduğu düşüncesine neden olmaktadır. Bu makalede, yolculuğunu tamamlamış kâmil bir kahraman olarak Mecnûn'un, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğine göre "aziz" bir kahraman olup olmadığı sorusuna cevap aranacaktır.
Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlat... more Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinleri oluşturan yapı taşlarıdır. Motiflerin anlatı türlerindeki varlığı, eserlerin edebî değerinin anlaşılması ve metinlerarası ilişkilerin kurulması bakımından önemlidir. Divan edebiyatının önde gelen hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de Arap, Fars ve Türk edebiyatlarına ait zengin motifler barındırır. Arap edebiyatında sistematik olarak onuncu asırdan itibaren görülmeye başlanan Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, sonraki yüzyıllarda Fars ve Türk edebiyatlarına da intikal etmiştir. Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, mecazi aşktan hakiki aşka geçişin en meşhur temsillerinden biri olmuş, intikal ettiği edebiyatlarda da bu mahiyet ile anılmaya devam etmiştir. Hikâyenin merkezinde bulunan Mecnûn, zamanla divan edebiyatında âşıkların örnek alıp makamına erişmeye çalıştığı bir konuma yükselmiştir. Böylece, Mecnûn'un tecrübe ettiği süreç boyunca yaşadığı bazı hâl, makam ve içinde bulunduğu durumlar, divan edebiyatının diğer âşıkları için de örnek teşkil etmeye başlamıştır. İkili aşk mesnevîlerinin merkezindeki âşıklar, şairler tarafından ya mecazdan hakikate ulaştırılmak istenen âşıklar olarak resmedilir ya da ilk kez Mecnûn'da görülen diğer motiflerle âşıklık sürecine girerler. Şevk, hayret, vecd gibi bazı hâlleri kapsayan tasavvufi motiflerden, günlük hayatın parçası olan unsurlara kadar birçok motif, söz konusu âşıkların müştereken tecrübe ettiği motifler arasındadır. Şairler tarafından idealize edilen kahramanların, taranan mesnevîlerde Ferhâd ve Cemşîd'i kapsadığı görülür. Hüsrev ü Şîrîn mesnevîlerinin ikincil, Ferhâd u Şîrîn mesnevîlerinin ana kahramanı olan Ferhâd ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerinin başkahramanı olan Cemşîd, şairlerin, Mecnûn'a benzetmek suretiyle aynı motiflerle tasvir ettiği âşıklardır. Bu makalede, Leylâ ve Mecnûn mesnevîlerinden Hüsrev ü Şîrîn, Ferhâd u Şîrîn ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerine intikal eden motifler üzerinde durulacaktır.
According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exis... more According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exists in the physical world, in the metaphysical world. Plato refers to this with the concept of "idea", Jung with the concept of "archetype" and Ibnu'l-Arabî with the concept of "the ayân-ı sabite". The aforementioned concepts, although not completely identical with each other, show similarity in regard to attracting attention to noumenon properties of the phenomena. Considering the structure of creatures arising from the initial image, it is concluded that the term "motherland" also originates from an absolute essence. Motherland today signifies a social-political meaning and this meaning is solely the result of an earthly perception. Considering from a religious and sufistic perspective; motherland points out the place also where the spirit belongs to. Thus, motherland appears in two forms including spirit and body. The motherland essentially adopted by spirit and body is principal motherland, while the spaces outside the principal motherland are expeditionary motherland. Characters in love in the divan literature draw attention with their placelessness and instability. Of these characters the primary one is Mecnûn, who is the king of lovers. As a person choosing an isolated lifestyle, Mecnûn has no space and thus no motherland. Instead of a specific space, he adopts spaces like mountains, deserts, caves and the lover's neighborhood as principal motherlands. The lover is on an expeditionary motherland outside these motherlands and always seeks to return to the principal motherland. It is seen in the mathnawis that Farhad who is in love with Sirin and Cemsid who is in love with Hursid, adopt the same spaces as their motherland under the influence of Mecnûn. In this paper the principal motherlands and expeditionary motherlands adopted by the lovers of the divan poetry, will be examined in terms of their earthly and spiritual characters and their meanings in the mathnawis, from the perspective of Mecnûn and Farhad and Cemsid who adopt the same spaces as motherland with Mecnûn.
Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edeb... more Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edebiyatının tahkiyevî eserleri olan mesnevîler için de söz konusu edilmeye başlanmış bir kavramdır. Ancak mesneviler üzerinde yapılan incelemelerin bir parçası olan motif araştırmaları, halk edebiyatı sahasında olduğu gibi kapsamlı ve metodik çalışmalar olmaktan uzaktır. Bunda, motifin masallar bünyesinde ortaya çıkmış ve diğer halk edebiyatı mensur eserlerine ait inceleme sahası oluşturmuş bir kavram olması yanında, gelenek içindeki divan edebiyatı tahkiyevî eserlerinin nazımla kaleme alınma temayülünün tesiri de söz konusudur. Diğer yandan, manzum eserlerin önemli yapı taşları olan klişeleşmiş sembol manasındaki mazmunlar; sıradışılık, en küçük unsur olma, geleneksellik vd. bakımlardan motif ile benzerlik taşımaktadır. Motiflerin tahkiyevî eserleri oluşturması gibi, mazmunların da manzum eserleri oluşturması, motif ve mazmunun farklı tür ve şekildeki eserlerin aynı işlevli kavramları olduğu algısını güçlendirmektedir. Bu durum, motif ve mazmunun birbirleri ile aynı mı, benzer mi ya da birbirlerinden tamamen farklı mı olduğu yönündeki soruları gündeme getirmektedir. Bu makalede, "Motifler sadece mensur eserler için mi söz konusudur?", "Mazmun, motifin manzum edebî eserlerdeki karşılığı mıdır?", "Motifler mi mazmunu, mazmunlar mı motifi oluşturur?", ... soruları ile bu iki kavramın birbirleriyle ilişkileri, benzerlik ve farklılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2021
Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlat... more Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinleri oluşturan yapı taşlarıdır. Motiflerin anlatı türlerindeki varlığı, eserlerin edebî değerinin anlaşılması ve metinlerarası ilişkilerin kurulması bakımından önemlidir. Divan edebiyatının önde gelen hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de Arap, Fars ve Türk edebiyatlarına ait zengin motifler barındırır. Arap edebiyatında sistematik olarak onuncu asırdan itibaren görülmeye başlanan Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, sonraki yüzyıllarda Fars ve Türk edebiyatlarına da intikal etmiştir. Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, mecazi aşktan hakiki aşka geçişin en meşhur temsillerinden biri olmuş, intikal ettiği edebiyatlarda da bu mahiyet ile anılmaya devam etmiştir. Hikâyenin merkezinde bulunan Mecnûn, zamanla divan edebiyatında âşıkların örnek alıp makamına erişmeye çalıştığı bir konuma yükselmiştir. Böylece, Mecnûn'un tecrübe ettiği süreç boyunca yaşadığı bazı hâl, makam ve içinde bulunduğu durumlar, divan edebiyatının diğer âşıkları için de örnek teşkil etmeye başlamıştır. İkili aşk mesnevîlerinin merkezindeki âşıklar, şairler tarafından ya mecazdan hakikate ulaştırılmak istenen âşıklar olarak resmedilir ya da ilk kez Mecnûn'da görülen diğer motiflerle âşıklık sürecine girerler. Şevk, hayret, vecd gibi bazı hâlleri kapsayan tasavvufi motiflerden, günlük hayatın parçası olan unsurlara kadar birçok motif, söz konusu âşıkların müştereken tecrübe ettiği motifler arasındadır. Şairler tarafından idealize edilen kahramanların, taranan mesnevîlerde Ferhâd ve Cemşîd'i kapsadığı görülür. Hüsrev ü Şîrîn mesnevîlerinin ikincil, Ferhâd u Şîrîn mesnevîlerinin ana kahramanı olan Ferhâd ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerinin başkahramanı olan Cemşîd, şairlerin, Mecnûn'a benzetmek suretiyle aynı motiflerle tasvir ettiği âşıklardır. Bu makalede, Leylâ ve Mecnûn mesnevîlerinden Hüsrev ü Şîrîn, Ferhâd u Şîrîn ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerine intikal eden motifler üzerinde durulacaktır.
Bu çalışma, 19. yüzyıl Divan şairi Abdî-i Karahisârî'nin Divan'ının transkripsiyonlu meti... more Bu çalışma, 19. yüzyıl Divan şairi Abdî-i Karahisârî'nin Divan'ının transkripsiyonlu metin tespitini ve incelemesini temel almaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde; Şairin hayatı, eserleri ve edebî şahsiyeti hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Divan şekil ve muhteva yönünden incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, Divan'ın transkripsiyonlu metni verilmiştir. Sonuç bölümünde, bu çalışma sonucunda edinilen bilgi ve kazanımlar ifade edilmiştir. Sonuç bölümünden sonra metnin kuruluşunda takip edilen yol bölümü bulunmaktadır. Çalışmamızın son kısmını, çalışmamız boyunca yararlanılan eserlerin künyelerinin yer aldığı Kaynaklar kısmı oluşturmaktadır.This study is based on the text detection and investigations on to transcription of the poetry (Divan) of 19th century Ottoman poet Abdî-i Karahisârâ. This study is composed of three sections. In the first section the poet's life, works and literary personalities have been mentioned. In the second section Div...
Turkish Studies, 2021
According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exis... more According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exists in the physical world, in the metaphysical world. Plato refers to this with the concept of "idea", Jung with the concept of "archetype" and Ibnu'l-Arabî with the concept of "the ayân-ı sabite". The aforementioned concepts, although not completely identical with each other, show similarity in regard to attracting attention to noumenon properties of the phenomena. Considering the structure of creatures arising from the initial image, it is concluded that the term "motherland" also originates from an absolute essence. Motherland today signifies a social-political meaning and this meaning is solely the result of an earthly perception. Considering from a religious and sufistic perspective; motherland points out the place also where the spirit belongs to. Thus, motherland appears in two forms including spirit and body. The motherland essentially adopted by spirit and body is principal motherland, while the spaces outside the principal motherland are expeditionary motherland. Characters in love in the divan literature draw attention with their placelessness and instability. Of these characters the primary one is Mecnûn, who is the king of lovers. As a person choosing an isolated lifestyle, Mecnûn has no space and thus no motherland. Instead of a specific space, he adopts spaces like mountains, deserts, caves and the lover's neighborhood as principal motherlands. The lover is on an expeditionary motherland outside these motherlands and always seeks to return to the principal motherland. It is seen in the mathnawis that Farhad who is in love with Sirin and Cemsid who is in love with Hursid, adopt the same spaces as their motherland under the influence of Mecnûn. In this paper the principal motherlands and expeditionary motherlands adopted by the lovers of the divan poetry, will be examined in terms of their earthly and spiritual characters and their meanings in the mathnawis, from the perspective of Mecnûn and Farhad and Cemsid who adopt the same spaces as motherland with Mecnûn.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2021
Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz “mecazdan hakikate u... more Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz “mecazdan hakikate ulaşan” bir âşık olması nedeniyle kazanmıştır. Mecnûn, Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinde şairler tarafından seyr-i sülûkunu tamamlamış bir “kâmil” olarak tavsîf edilir. Batınî / tasavvufî bir yolculuk olan seyr-i sülûk, kişinin, nefs katmanlarını geçerek kemâlât düzeyine ulaşmasını ifade eder. Seyr-i sülûk, araştırmacılar tarafından Analitik Psikoloji'nin kurucusu Jung'un “bireyleşme süreci” ile zaman zaman aynı doğrultuda düşünülür. Anlatma esasına dayalı eserlerde, kahramanların döngüsü bağlamında faydalanılan bireyleşme süreci, Joseph Campbell tarafından “monomitin çekirdeği” olarak sistematize edilmiştir. Ayrılma-erginleşme-dönüş aşamaları bakımından seyr-i sülûk ile benzerlik taşıması ve yol-yolcu-yolculuk kavramlarını karşılaması, seyr-i sülûk, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğinin aynı süreçlerin farklı adları olduğu düşüncesine neden olmaktadır. Bu makalede, yolculuğunu...
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2021
Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinle... more Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinlerde; sıradışı, olağanüstü, geleneksel veya evrensel, mütekerrir, ayrıştırılamaz vasıfları haiz yapı taşlarını oluştururlar. Motifler, sözlü kültür ürünlerinden yazılı kültür eserlerine kadar geniş bir yayılım alanına sahiptir. İlk anlatılar olarak kabul edilen destanlardaki motifler; masallar, halk hikâyeleri, mesnevîler ve hatta günümüzdeki modern anlatı türlerine kadar intikal etmiş ve etmekte olan unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, çeşitli eserlerde karşılaştığımız motiflerin bir kısmının, varlıklarını destan öncesi zamanlardan aldığı fark edilmektedir. Metinler geriye doğru takip edildikçe motiflerin dinî ve tarihî kökenlerini görmek mümkün olur. Özellikle peygamberler tarihine kadar uzanan, kutsal metinlerde yer alan bazı motiflerin varlığı, divan edebiyatının anlatma esasına dayalı eserlerinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bazı motiflerin ise dünyevî sınırl...
The Journal of Academic Social Sciences, 2020
Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edeb... more Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edebiyatının tahkiyevî eserleri olan mesnevîler için de söz konusu edilmeye başlanmış bir kavramdır. Ancak mesneviler üzerinde yapılan incelemelerin bir parçası olan motif araştırmaları, halk edebiyatı sahasında olduğu gibi kapsamlı ve metodik çalışmalar olmaktan uzaktır. Bunda, motifin masallar bünyesinde ortaya çıkmış ve diğer halk edebiyatı mensur eserlerine ait inceleme sahası oluşturmuş bir kavram olması yanında, gelenek içindeki divan edebiyatı tahkiyevî eserlerinin nazımla kaleme alınma temayülünün tesiri de söz konusudur. Diğer yandan, manzum eserlerin önemli yapı taşları olan klişeleşmiş sembol manasındaki mazmunlar; sıradışılık, en küçük unsur olma, geleneksellik vd. bakımlardan motif ile benzerlik taşımaktadır. Motiflerin tahkiyevî eserleri oluşturması gibi, mazmunların da manzum eserleri oluşturması, motif ve mazmunun farklı tür ve şekildeki eserlerin aynı işlevli kavramları olduğu algısını güçlendirmektedir. Bu durum, motif ve mazmunun birbirleri ile aynı mı, benzer mi ya da birbirlerinden tamamen farklı mı olduğu yönündeki soruları gündeme getirmektedir. Bu makalede, "Motifler sadece mensur eserler için mi söz konusudur?", "Mazmun, motifin manzum edebî eserlerdeki karşılığı mıdır?", "Motifler mi mazmunu, mazmunlar mı motifi oluşturur?", ... soruları ile bu iki kavramın birbirleriyle ilişkileri, benzerlik ve farklılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır.
Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinle... more Edebî metinlerin anlamlı en küçük unsurlarını ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinlerde; sıradışı, olağanüstü, geleneksel veya evrensel, mütekerrir, ayrıştırılamaz vasıfları haiz yapı taşlarını oluştururlar. Motifler, sözlü kültür ürünlerinden yazılı kültür eserlerine kadar geniş bir yayılım alanına sahiptir. İlk anlatılar olarak kabul edilen destanlardaki motifler; masallar, halk hikâyeleri, mesnevîler ve hatta günümüzdeki modern anlatı türlerine kadar intikal etmiş ve etmekte olan unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, çeşitli eserlerde karşılaştığımız motiflerin bir kısmının, varlıklarını destan öncesi zamanlardan aldığı fark edilmektedir. Metinler geriye doğru takip edildikçe motiflerin dinî ve tarihî kökenlerini görmek mümkün olur. Özellikle peygamberler tarihine kadar uzanan, kutsal metinlerde yer alan bazı motiflerin varlığı, divan edebiyatının anlatma esasına dayalı eserlerinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkar. Bazı motiflerin ise dünyevî sınırların dahi üstünde oldukları, arketipsel nitelik taşıdıklarını ispat etmektedir. Motiflerin kaynaklandıkları dinî ve tarihî kökenler, onların çeşitli türlerdeki varlıklarının nedenini oluşturur. Divan edebiyatının önemli anlatı kaynakları olan mesnevîlere intikal etmiş bu motifler, mesnevîlerin destan öncesi devirlerden gelen metinlerarası bağlamdaki yerine ışık tutar. Divan edebiyatında Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri, söz konusu eserlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu makalede, tarih öncesi devirlerden mesnevîlere, özelde ise Leylâ vü Mecnûn mesnevîlerine intikal etmiş bazı motiflerin dinî ve tarihî kökenleri üzerinde durulacaktır.
Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz "mecazdan hakikate u... more Divan şiirinde âşıkların şâhı olarak öne çıkan Mecnûn, bu ününü hiç şüphesiz "mecazdan hakikate ulaşan" bir âşık olması nedeniyle kazanmıştır. Mecnûn, Leylâ vü Mecnûn mesnevilerinde şairler tarafından seyr-i sülûkunu tamamlamış bir "kâmil" olarak tavsîf edilir. Batınî / tasavvufî bir yolculuk olan seyr-i sülûk, kişinin, nefs katmanlarını geçerek kemâlât düzeyine ulaşmasını ifade eder. Seyr-i sülûk, araştırmacılar tarafından Analitik Psikoloji'nin kurucusu Jung'un "bireyleşme süreci" ile zaman zaman aynı doğrultuda düşünülür. Anlatma esasına dayalı eserlerde, kahramanların döngüsü bağlamında faydalanılan bireyleşme süreci, Joseph Campbell tarafından "monomitin çekirdeği" olarak sistematize edilmiştir. Ayrılma-erginleşme-dönüş aşamaları bakımından seyr-i sülûk ile benzerlik taşıması ve yol-yolcu-yolculuk kavramlarını karşılaması, seyr-i sülûk, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğinin aynı süreçlerin farklı adları olduğu düşüncesine neden olmaktadır. Bu makalede, yolculuğunu tamamlamış kâmil bir kahraman olarak Mecnûn'un, bireyleşme süreci ve monomitin çekirdeğine göre "aziz" bir kahraman olup olmadığı sorusuna cevap aranacaktır.
Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlat... more Sıradışı, mütekerrir, geleneksel, evrensel, anlamlı en küçük unsurları ifade eden motifler, anlatma esasına dayalı metinleri oluşturan yapı taşlarıdır. Motiflerin anlatı türlerindeki varlığı, eserlerin edebî değerinin anlaşılması ve metinlerarası ilişkilerin kurulması bakımından önemlidir. Divan edebiyatının önde gelen hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn mesnevîleri de Arap, Fars ve Türk edebiyatlarına ait zengin motifler barındırır. Arap edebiyatında sistematik olarak onuncu asırdan itibaren görülmeye başlanan Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, sonraki yüzyıllarda Fars ve Türk edebiyatlarına da intikal etmiştir. Leylâ vü Mecnûn hikâyesi, mecazi aşktan hakiki aşka geçişin en meşhur temsillerinden biri olmuş, intikal ettiği edebiyatlarda da bu mahiyet ile anılmaya devam etmiştir. Hikâyenin merkezinde bulunan Mecnûn, zamanla divan edebiyatında âşıkların örnek alıp makamına erişmeye çalıştığı bir konuma yükselmiştir. Böylece, Mecnûn'un tecrübe ettiği süreç boyunca yaşadığı bazı hâl, makam ve içinde bulunduğu durumlar, divan edebiyatının diğer âşıkları için de örnek teşkil etmeye başlamıştır. İkili aşk mesnevîlerinin merkezindeki âşıklar, şairler tarafından ya mecazdan hakikate ulaştırılmak istenen âşıklar olarak resmedilir ya da ilk kez Mecnûn'da görülen diğer motiflerle âşıklık sürecine girerler. Şevk, hayret, vecd gibi bazı hâlleri kapsayan tasavvufi motiflerden, günlük hayatın parçası olan unsurlara kadar birçok motif, söz konusu âşıkların müştereken tecrübe ettiği motifler arasındadır. Şairler tarafından idealize edilen kahramanların, taranan mesnevîlerde Ferhâd ve Cemşîd'i kapsadığı görülür. Hüsrev ü Şîrîn mesnevîlerinin ikincil, Ferhâd u Şîrîn mesnevîlerinin ana kahramanı olan Ferhâd ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerinin başkahramanı olan Cemşîd, şairlerin, Mecnûn'a benzetmek suretiyle aynı motiflerle tasvir ettiği âşıklardır. Bu makalede, Leylâ ve Mecnûn mesnevîlerinden Hüsrev ü Şîrîn, Ferhâd u Şîrîn ve Cemşîd ü Hurşîd mesnevîlerine intikal eden motifler üzerinde durulacaktır.
According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exis... more According to philosophers and Sufis, there is an absolute equivalent to every element, which exists in the physical world, in the metaphysical world. Plato refers to this with the concept of "idea", Jung with the concept of "archetype" and Ibnu'l-Arabî with the concept of "the ayân-ı sabite". The aforementioned concepts, although not completely identical with each other, show similarity in regard to attracting attention to noumenon properties of the phenomena. Considering the structure of creatures arising from the initial image, it is concluded that the term "motherland" also originates from an absolute essence. Motherland today signifies a social-political meaning and this meaning is solely the result of an earthly perception. Considering from a religious and sufistic perspective; motherland points out the place also where the spirit belongs to. Thus, motherland appears in two forms including spirit and body. The motherland essentially adopted by spirit and body is principal motherland, while the spaces outside the principal motherland are expeditionary motherland. Characters in love in the divan literature draw attention with their placelessness and instability. Of these characters the primary one is Mecnûn, who is the king of lovers. As a person choosing an isolated lifestyle, Mecnûn has no space and thus no motherland. Instead of a specific space, he adopts spaces like mountains, deserts, caves and the lover's neighborhood as principal motherlands. The lover is on an expeditionary motherland outside these motherlands and always seeks to return to the principal motherland. It is seen in the mathnawis that Farhad who is in love with Sirin and Cemsid who is in love with Hursid, adopt the same spaces as their motherland under the influence of Mecnûn. In this paper the principal motherlands and expeditionary motherlands adopted by the lovers of the divan poetry, will be examined in terms of their earthly and spiritual characters and their meanings in the mathnawis, from the perspective of Mecnûn and Farhad and Cemsid who adopt the same spaces as motherland with Mecnûn.
Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edeb... more Yaygın olarak halk edebiyatı sahasının bir terimi olarak bilinen "motif", son yıllarda divan edebiyatının tahkiyevî eserleri olan mesnevîler için de söz konusu edilmeye başlanmış bir kavramdır. Ancak mesneviler üzerinde yapılan incelemelerin bir parçası olan motif araştırmaları, halk edebiyatı sahasında olduğu gibi kapsamlı ve metodik çalışmalar olmaktan uzaktır. Bunda, motifin masallar bünyesinde ortaya çıkmış ve diğer halk edebiyatı mensur eserlerine ait inceleme sahası oluşturmuş bir kavram olması yanında, gelenek içindeki divan edebiyatı tahkiyevî eserlerinin nazımla kaleme alınma temayülünün tesiri de söz konusudur. Diğer yandan, manzum eserlerin önemli yapı taşları olan klişeleşmiş sembol manasındaki mazmunlar; sıradışılık, en küçük unsur olma, geleneksellik vd. bakımlardan motif ile benzerlik taşımaktadır. Motiflerin tahkiyevî eserleri oluşturması gibi, mazmunların da manzum eserleri oluşturması, motif ve mazmunun farklı tür ve şekildeki eserlerin aynı işlevli kavramları olduğu algısını güçlendirmektedir. Bu durum, motif ve mazmunun birbirleri ile aynı mı, benzer mi ya da birbirlerinden tamamen farklı mı olduğu yönündeki soruları gündeme getirmektedir. Bu makalede, "Motifler sadece mensur eserler için mi söz konusudur?", "Mazmun, motifin manzum edebî eserlerdeki karşılığı mıdır?", "Motifler mi mazmunu, mazmunlar mı motifi oluşturur?", ... soruları ile bu iki kavramın birbirleriyle ilişkileri, benzerlik ve farklılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır.