Himmet Hulur - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Himmet Hulur
Modernism and Postmodernism Studies Network, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021
Ulaşım sosyolojisi kavramı sınırları muğlak ve geniş bir kavramdır. Bu alanda üretilmiş çalışmala... more Ulaşım sosyolojisi kavramı sınırları muğlak ve geniş bir kavramdır. Bu alanda üretilmiş çalışmalar genellikle ulaşım araçlarının yapı ve özelliklerine; şehiriçi ulaşım politikalarına; ulaşım alanındaki sorunlar ve çözüm önerilerine odaklanmaktadır. Ulaşım ile ilgili araştırmalar genellikle üniversitelerin Mimarlık fakültelerine ve Şehir ve Bölge Planlama bölümüne mensup araştırmacılarca incelendiği için bu disiplinlerle sınırlı kalmaktadır. Bu makalenin amacı, toplu ulaşım alanının insan ilişkileriyle ilgili yönüne dair görece az sayıdaki çalışmanın bir incelemesini yapmak ve ulaşım araçlarında insan davranışını ve etkileşimini şekillendiren ögelere eğilen çalışmalar hakkında bir literatür özeti sunarak bu alanın önemini vurgulamaktır. Bu nedenle bu makale kapsamında ele alınan tüm çalışmalar betimleyici analiz ile ele alınmıştır. Bunun yanında Ankara'daki toplu taşıma araçlarında katılımlı gözlem tekniğiyle üç yılı aşkın bir zamanı kapsayan alan araştırması yapılmış ve buradan elde edilen bilgiler literatür incelemesi ile sentezlenmiştir. Yapılan literatür incelemesi sonucunda, bu alanda oldukça değerli araştırmalar yapılmış olsa da hala daha çeşitli ve derinlemesine analizlere ihtiyaç duyulduğu görülmüştür.
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1999
ATECHNOLOGy AND NAQSHBANDI SUFISM: AN EMPIRICAL ANALYSIS OF ISMAIL AGA AND iSKENDER PAŞA BRANCHES
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006, Cilt VIII Sayı 2, ss.199-218, 2006
Rejection of Methodism in Science and Pluralism: Feyerabend's Epistemological Dadaism (Afyon ... more Rejection of Methodism in Science and Pluralism: Feyerabend's Epistemological Dadaism (Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006, Cilt VIII Sayı 2)
Beden ve benliğin disiplinleştirilmesi, düzenlenmesi, denetimi ve normalleştirilmesi "yaşam üzeri... more Beden ve benliğin disiplinleştirilmesi, düzenlenmesi, denetimi ve normalleştirilmesi "yaşam üzerinde yürütülen iktidar"ın faşist biçimini yansıtır. Bu anlamda, Foucault'nun normalleşme ve disiplin toplumu hakkındaki çözümlemeleri, faşizmin çağdaş toplumdaki egemenliğinin anlaşılmasına ışık tutar. Onun düşüncesinden yola çıkarak, faşizm, siyasal bir ideolojinin devlet kurumlarını ele geçirmesinden çok, bedenin ve benliğin, eylemin ve düşüncenin denetime girmesi olarak kavranabilir. Devletin kendisi, beden ve benlik üzerindeki disiplin ve düzenlemeye göre belirlenir. Bu açıdan, Foucault'nun normalleşme, uyum, iktidar ve benlik teknolojileri üzerindeki vurgularıyla ortaya koyduğu sorunlar, aynı zamanda, faşist yaşam biçiminin temel açmazlarına işaret der. Faşist yaşam biçiminin en belirgin karakteri, bireyleştirme, özneleştirme ve nesneleştirme yoluyla totalliğin egemenliğidir. Faşist olmayan yaşam biçimlerinin olanaklarının veya Foucault'nun nitelemesiyle biyoiktidarın oluşturmadığı vorolma biçimlerinin olanaklarının anlaşılması, öncelikle, özne, birey ve özgür iradeye dayalı egemen hümanist-liberal yaklaşımlardan köklü bir kopmayı gerektirir. Foucault, iktidar mekanizması karşısında bir kurtuluşun değil en fazla direnmenin mümkün olduğunu, bunun da iktidarın benlik belirlenimi karşısında benlik ilgisi yoluyla oluşabileceğini gösterir. Abstract
Özet Bu makalede görülebilir ve söylenebilirin, görüş ve dilin sorunlu doğaları ve açmazları vurg... more Özet Bu makalede görülebilir ve söylenebilirin, görüş ve dilin sorunlu doğaları ve açmazları vurgulanmakta, bu açıdan Michel Foucault'nun düşünceleri dikkate alınmaktadır. Foucault, temsil ve anlam metafiziğinin ateşli bir muhalifi olduğu kadar, bulunuş düşüncesine karşı da eleştirel bir tutuma sahiptir. Bu nedenle, görüş ve dilin nasıl düzenlendiği; görülebilenin nasıl görülebilir hale geldiği, söylenebilirin nasıl söylenebilir hale geldiği onun başlıca ilgileri arasındadır. O, ışık ve dilin, görüş ve eklemlenmenin tarihsel ve kırılgan varlıkları, değişimleri, dönüşümleri ve metamorfozları kadar, belirli bir dönemde ikisinin birbiriyle nasıl ilişkilendirildiği üzerinde durur. Görülebilir ve söylenebiliri onların oluşum aşamalarında yakalamaya çalışan Foucault, onların arkasındaki boşluğu saptar. Bu sözün sessizliğini, görüşün körlüğünü açığa çıkarmak demektir ve aynı zamanda, görülmeyenin görülmesi, söylenmeyenin söylenmesinin bitimsiz çabasını kapsar. Bu bitimsizlik görme çabasını "görme sanatı"na açabilir.
Foucault, ifadeleri, kelimeleri, metinleri ve eserleri her çağın kendine özgü bilgi ve dil düzeni... more Foucault, ifadeleri, kelimeleri, metinleri ve eserleri her çağın kendine özgü bilgi ve dil düzenini açısından çözümler. Bilgi ve dilin oluşumu ve değişimini köken ve süreklilik görüşünü reddederek ele alır. Özne anlayışına meydan okuması, eser ve yazarın anonim bütünlükler tarafından oluşturulan, dağıtılan ve yayılan konumlar olduğunu işlemesi Foucault'nun çalışmalarındaki sabit temalardır. Foucault, dilin belirli bir düzeninin nasıl oluştuğunu ve değiştiğini arkeolojik ve arşivsel bir yaklaşımla inceler ve insan ve toplum bilimlerinde baskın olan süreklilik, köken ve özne kavrayışlarını reddederek bilgi ve dilin keyfi ve tarihsel boyutunu açığa çıkarır. Bu makalede, Foucault'nun eser ve özneyi olduğu kadar dil ve bilgiyi iktidarın işlevleri olarak çözümlediği ve bu anlamda dilsel ve metinsel olana öncelik veren yapısalcı ve post-yapısalcı görüşlerden farklılaştığı vurgulanmaktadır.
Özet Bu makalede Michel Foucault'nun düşüncesinde doğruluk ve öznenin disipline ve denetime dayal... more Özet Bu makalede Michel Foucault'nun düşüncesinde doğruluk ve öznenin disipline ve denetime dayalı oluşumu ele alınmaktadır. Foucault, disiplin toplumunun ortaya çıkışını modernlik deneyiminin biricikliği olarak görür. Bu aynı zamanda Foucault'nun aydınlanmacı ve hümanist anlayışların bilgi, doğruluk ve özneye ilişkin varsayımlarını temelden reddettiği bağlamı oluşturur. Bilgi ve iktidarın birbirinden ayrışmazlığını savunan Foucault aynı zamanda doğruluk ve öznenin disiplinsel iktidar mekanizmaları içinde üretilişine odaklanır. Arkeolojik ve soybilimsel araştırmalarıyla, disiplinsel bilgi ve modern kültürün keyfiliğini ve üzerinde konumlandığı kaygan zeminini deşifre etmeye girişir. Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren insan ve toplum bilimlerinin gelişmesiyle egemen olan bu iktidarın en temel niteliği baskıya değil üretici boyun eğmeye, özneleşmeye ve çoğaltmaya dayanmasıdır. Bu durum iktidarın liberal ve demokratik işleyişindeki tertip ve tuzakları, sinsiliği ve yarattığı yanılsamaları kapsar.
Özet Günümüzde egemen olan tekno-ekonomik süreçlerin, kültürlerin özgünlüklerini dönüştürücü bir ... more Özet Günümüzde egemen olan tekno-ekonomik süreçlerin, kültürlerin özgünlüklerini dönüştürücü bir etkisi vardır. Bu tür süreçlerin bir sonucu olarak kültürler, evrensel bir insanlığa ilişkin bir kavrayış geliştirmişlerdir. Ancak pratikten kopuk, nihilist bir yönelim olarak bu evrenselcilik, değerlerin değersizleşmesiyle ilişkilidir. Özgün kültürel pratiklerden kopuşun bir göstergesi olan bu tür kavrayış biçimi aslında kültürün maruz kaldığı küresel bir çerçeveleme biçimidir. Egemen tekno-ekonomik-politik süreçler, Alevi-Bektaşi kültürünün temel değerlerinin araçsal bir dönüşüme ve çerçevelemeye maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu dünya görüşü, doktrinsel ve felsefi bir sistem olmaktan çok Alevi-Bektaşi tarihinde es-tetik bir düzlemde, sanat eseri vasıtasıyla ifadesini bulmuştur. Bu makalede Alevi-Bektaşi kültürü ve tarihinin şu konularla ilişkili anlayışı ve tutumu temel sorunsalı oluşturmaktadır: insan-doğa ilişkisinin nasıl kavrandığı ve ortaya konulduğu; akıl ve bilginin ne anlam ifade ettikleri; toplumsal yaşamın nasıl kavrandığı, insanların bir arada var olmasının temel biçim-lerinin nasıl görüldüğü; farklılıklara yönelik tutum ve yaklaşım; birey ile toplum arasındaki ilişkisin nasıl değerlendirildiği; inanç ve kutsallık konularına nasıl bakıldığı. Bu konular, ikti-dar ve günümüzün hâkim süreci olan araçsal çerçeveleme bağlamında yorumlanmaktadır. Bu bağlamda Alevi-Bektaşiliğe özgü değerlerin karşılaştığı sorunlar vurgulanmaktadır. Abstract The dominant techno-economic processes in our day have a transformative effect over the peculiarities of cultures. As a result of such processes cultures have developed a conception in relation to a universal humanity. This universalism as a nihilistic orientation is based on the devaluation of values. Such form of conception, as an indicator of the break with the distinctive cultural practices, is indeed a global form of enframing to which culture is subjected. In this context, the dominant techno-economic-political processes lead to an instru
Modernism and Postmodernism Studies Network, 2020
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021
Ulaşım sosyolojisi kavramı sınırları muğlak ve geniş bir kavramdır. Bu alanda üretilmiş çalışmala... more Ulaşım sosyolojisi kavramı sınırları muğlak ve geniş bir kavramdır. Bu alanda üretilmiş çalışmalar genellikle ulaşım araçlarının yapı ve özelliklerine; şehiriçi ulaşım politikalarına; ulaşım alanındaki sorunlar ve çözüm önerilerine odaklanmaktadır. Ulaşım ile ilgili araştırmalar genellikle üniversitelerin Mimarlık fakültelerine ve Şehir ve Bölge Planlama bölümüne mensup araştırmacılarca incelendiği için bu disiplinlerle sınırlı kalmaktadır. Bu makalenin amacı, toplu ulaşım alanının insan ilişkileriyle ilgili yönüne dair görece az sayıdaki çalışmanın bir incelemesini yapmak ve ulaşım araçlarında insan davranışını ve etkileşimini şekillendiren ögelere eğilen çalışmalar hakkında bir literatür özeti sunarak bu alanın önemini vurgulamaktır. Bu nedenle bu makale kapsamında ele alınan tüm çalışmalar betimleyici analiz ile ele alınmıştır. Bunun yanında Ankara'daki toplu taşıma araçlarında katılımlı gözlem tekniğiyle üç yılı aşkın bir zamanı kapsayan alan araştırması yapılmış ve buradan elde edilen bilgiler literatür incelemesi ile sentezlenmiştir. Yapılan literatür incelemesi sonucunda, bu alanda oldukça değerli araştırmalar yapılmış olsa da hala daha çeşitli ve derinlemesine analizlere ihtiyaç duyulduğu görülmüştür.
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1999
ATECHNOLOGy AND NAQSHBANDI SUFISM: AN EMPIRICAL ANALYSIS OF ISMAIL AGA AND iSKENDER PAŞA BRANCHES
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006, Cilt VIII Sayı 2, ss.199-218, 2006
Rejection of Methodism in Science and Pluralism: Feyerabend's Epistemological Dadaism (Afyon ... more Rejection of Methodism in Science and Pluralism: Feyerabend's Epistemological Dadaism (Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2006, Cilt VIII Sayı 2)
Beden ve benliğin disiplinleştirilmesi, düzenlenmesi, denetimi ve normalleştirilmesi "yaşam üzeri... more Beden ve benliğin disiplinleştirilmesi, düzenlenmesi, denetimi ve normalleştirilmesi "yaşam üzerinde yürütülen iktidar"ın faşist biçimini yansıtır. Bu anlamda, Foucault'nun normalleşme ve disiplin toplumu hakkındaki çözümlemeleri, faşizmin çağdaş toplumdaki egemenliğinin anlaşılmasına ışık tutar. Onun düşüncesinden yola çıkarak, faşizm, siyasal bir ideolojinin devlet kurumlarını ele geçirmesinden çok, bedenin ve benliğin, eylemin ve düşüncenin denetime girmesi olarak kavranabilir. Devletin kendisi, beden ve benlik üzerindeki disiplin ve düzenlemeye göre belirlenir. Bu açıdan, Foucault'nun normalleşme, uyum, iktidar ve benlik teknolojileri üzerindeki vurgularıyla ortaya koyduğu sorunlar, aynı zamanda, faşist yaşam biçiminin temel açmazlarına işaret der. Faşist yaşam biçiminin en belirgin karakteri, bireyleştirme, özneleştirme ve nesneleştirme yoluyla totalliğin egemenliğidir. Faşist olmayan yaşam biçimlerinin olanaklarının veya Foucault'nun nitelemesiyle biyoiktidarın oluşturmadığı vorolma biçimlerinin olanaklarının anlaşılması, öncelikle, özne, birey ve özgür iradeye dayalı egemen hümanist-liberal yaklaşımlardan köklü bir kopmayı gerektirir. Foucault, iktidar mekanizması karşısında bir kurtuluşun değil en fazla direnmenin mümkün olduğunu, bunun da iktidarın benlik belirlenimi karşısında benlik ilgisi yoluyla oluşabileceğini gösterir. Abstract
Özet Bu makalede görülebilir ve söylenebilirin, görüş ve dilin sorunlu doğaları ve açmazları vurg... more Özet Bu makalede görülebilir ve söylenebilirin, görüş ve dilin sorunlu doğaları ve açmazları vurgulanmakta, bu açıdan Michel Foucault'nun düşünceleri dikkate alınmaktadır. Foucault, temsil ve anlam metafiziğinin ateşli bir muhalifi olduğu kadar, bulunuş düşüncesine karşı da eleştirel bir tutuma sahiptir. Bu nedenle, görüş ve dilin nasıl düzenlendiği; görülebilenin nasıl görülebilir hale geldiği, söylenebilirin nasıl söylenebilir hale geldiği onun başlıca ilgileri arasındadır. O, ışık ve dilin, görüş ve eklemlenmenin tarihsel ve kırılgan varlıkları, değişimleri, dönüşümleri ve metamorfozları kadar, belirli bir dönemde ikisinin birbiriyle nasıl ilişkilendirildiği üzerinde durur. Görülebilir ve söylenebiliri onların oluşum aşamalarında yakalamaya çalışan Foucault, onların arkasındaki boşluğu saptar. Bu sözün sessizliğini, görüşün körlüğünü açığa çıkarmak demektir ve aynı zamanda, görülmeyenin görülmesi, söylenmeyenin söylenmesinin bitimsiz çabasını kapsar. Bu bitimsizlik görme çabasını "görme sanatı"na açabilir.
Foucault, ifadeleri, kelimeleri, metinleri ve eserleri her çağın kendine özgü bilgi ve dil düzeni... more Foucault, ifadeleri, kelimeleri, metinleri ve eserleri her çağın kendine özgü bilgi ve dil düzenini açısından çözümler. Bilgi ve dilin oluşumu ve değişimini köken ve süreklilik görüşünü reddederek ele alır. Özne anlayışına meydan okuması, eser ve yazarın anonim bütünlükler tarafından oluşturulan, dağıtılan ve yayılan konumlar olduğunu işlemesi Foucault'nun çalışmalarındaki sabit temalardır. Foucault, dilin belirli bir düzeninin nasıl oluştuğunu ve değiştiğini arkeolojik ve arşivsel bir yaklaşımla inceler ve insan ve toplum bilimlerinde baskın olan süreklilik, köken ve özne kavrayışlarını reddederek bilgi ve dilin keyfi ve tarihsel boyutunu açığa çıkarır. Bu makalede, Foucault'nun eser ve özneyi olduğu kadar dil ve bilgiyi iktidarın işlevleri olarak çözümlediği ve bu anlamda dilsel ve metinsel olana öncelik veren yapısalcı ve post-yapısalcı görüşlerden farklılaştığı vurgulanmaktadır.
Özet Bu makalede Michel Foucault'nun düşüncesinde doğruluk ve öznenin disipline ve denetime dayal... more Özet Bu makalede Michel Foucault'nun düşüncesinde doğruluk ve öznenin disipline ve denetime dayalı oluşumu ele alınmaktadır. Foucault, disiplin toplumunun ortaya çıkışını modernlik deneyiminin biricikliği olarak görür. Bu aynı zamanda Foucault'nun aydınlanmacı ve hümanist anlayışların bilgi, doğruluk ve özneye ilişkin varsayımlarını temelden reddettiği bağlamı oluşturur. Bilgi ve iktidarın birbirinden ayrışmazlığını savunan Foucault aynı zamanda doğruluk ve öznenin disiplinsel iktidar mekanizmaları içinde üretilişine odaklanır. Arkeolojik ve soybilimsel araştırmalarıyla, disiplinsel bilgi ve modern kültürün keyfiliğini ve üzerinde konumlandığı kaygan zeminini deşifre etmeye girişir. Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren insan ve toplum bilimlerinin gelişmesiyle egemen olan bu iktidarın en temel niteliği baskıya değil üretici boyun eğmeye, özneleşmeye ve çoğaltmaya dayanmasıdır. Bu durum iktidarın liberal ve demokratik işleyişindeki tertip ve tuzakları, sinsiliği ve yarattığı yanılsamaları kapsar.
Özet Günümüzde egemen olan tekno-ekonomik süreçlerin, kültürlerin özgünlüklerini dönüştürücü bir ... more Özet Günümüzde egemen olan tekno-ekonomik süreçlerin, kültürlerin özgünlüklerini dönüştürücü bir etkisi vardır. Bu tür süreçlerin bir sonucu olarak kültürler, evrensel bir insanlığa ilişkin bir kavrayış geliştirmişlerdir. Ancak pratikten kopuk, nihilist bir yönelim olarak bu evrenselcilik, değerlerin değersizleşmesiyle ilişkilidir. Özgün kültürel pratiklerden kopuşun bir göstergesi olan bu tür kavrayış biçimi aslında kültürün maruz kaldığı küresel bir çerçeveleme biçimidir. Egemen tekno-ekonomik-politik süreçler, Alevi-Bektaşi kültürünün temel değerlerinin araçsal bir dönüşüme ve çerçevelemeye maruz kalmasına yol açmaktadır. Bu dünya görüşü, doktrinsel ve felsefi bir sistem olmaktan çok Alevi-Bektaşi tarihinde es-tetik bir düzlemde, sanat eseri vasıtasıyla ifadesini bulmuştur. Bu makalede Alevi-Bektaşi kültürü ve tarihinin şu konularla ilişkili anlayışı ve tutumu temel sorunsalı oluşturmaktadır: insan-doğa ilişkisinin nasıl kavrandığı ve ortaya konulduğu; akıl ve bilginin ne anlam ifade ettikleri; toplumsal yaşamın nasıl kavrandığı, insanların bir arada var olmasının temel biçim-lerinin nasıl görüldüğü; farklılıklara yönelik tutum ve yaklaşım; birey ile toplum arasındaki ilişkisin nasıl değerlendirildiği; inanç ve kutsallık konularına nasıl bakıldığı. Bu konular, ikti-dar ve günümüzün hâkim süreci olan araçsal çerçeveleme bağlamında yorumlanmaktadır. Bu bağlamda Alevi-Bektaşiliğe özgü değerlerin karşılaştığı sorunlar vurgulanmaktadır. Abstract The dominant techno-economic processes in our day have a transformative effect over the peculiarities of cultures. As a result of such processes cultures have developed a conception in relation to a universal humanity. This universalism as a nihilistic orientation is based on the devaluation of values. Such form of conception, as an indicator of the break with the distinctive cultural practices, is indeed a global form of enframing to which culture is subjected. In this context, the dominant techno-economic-political processes lead to an instru