Muzaffer Gül - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Muzaffer Gül
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
Although the concept of legitimacy is emphasized with different reference points in various histo... more Although the concept of legitimacy is emphasized with different reference points in various historical periods, in general, it can be considered as a precondition for the power to maintain its power. It can be said that the bourgeois class, which aims to strengthen its power and give it legitimacy in the capitalist mode of production, uses science for these purposes. However, science is not the only tool used in this context; It is seen that all material and mental tools that have been transformed into private property have been functionalized in these aims. In the twentieth century, some events caused by imperialism, which is a stage of capitalism, brought about the questioning of the system, and providing legitimacy required a more comprehensive intervention. The atomic bombs that the United States dropped on the Japanese cities of Hiroshima and Nagasaki during the Second World War can be considered as such an event. These bombs claimed the lives of approximately 350 thousand people, mostly civilians, caused diseases that lasted for generations and caused social and psychological traumas on a world scale to the present day. The main claim of our article is that the USA tried to justify this action and to cover up the destruction it caused by using both official discourses and media, education, and cultural tools in a manipulative way. Therefore, in our article, we will try to explain the means by which the bourgeois class tries to establish the legitimacy it needs to maintain its power, and what the function of science is in this process, based on the example of atomic bombs.
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
birçok sivil haklar lideri savaş karşıtı faaliyetlere katılıyordu. Sonuç olarak, Conner'ın işsizl... more birçok sivil haklar lideri savaş karşıtı faaliyetlere katılıyordu. Sonuç olarak, Conner'ın işsizliği, Peder Young'ın karısı Jean Young, ona bir öğretmen eğitim programında iş teklif ettiğinde nihayet sona erdi. Jean Young'ın FBI tarafından sürekli taciz edilen sivil haklar hareketiyle olan bağlantısı, onu FBI etkisine karşı dayanıklı hale getirmişti. Katıldığı iki yıllık program, Conner'ın Georgia Üniversitesi'nden eğitim alanında yüksek lisans derecesi almasıyla sonuçlandı ve böylece Conner, Atlanta Devlet Okulları sisteminde bir öğretmenlik pozisyonu alabildi. Bu, onu Birleşik Öğretmenler Federasyonu'na bağlı ulusal öğretmenler sendikası'nın Atlanta şubesinin kurucu üyesi olarak sendikal harekete aktif olarak katılmaya yöneltti. Bu arada, Conner savaş karşıtı ve sendika hareketlerde yer alan sosyalist aktivistlerle karşılaştı ve kısa süre sonra kendisi de sosyalist bir aktivist oldu. 1970'lerin başında, sosyalist bir yayın olan International Socialist Review'in editör kadrosunda tam zamanlı olarak çalışmak üzere New York'a taşındı. 1985 yılında tarihçi olmaya karar verdi ve bunun için gerekli olan doktora derecesini aldı; tarih öğretmeye ve tarihi konularda kitaplar yazmaya devam etti. BİBLİYOGRAFYA
Madde, Diyalektik ve Toplum, 2022
Bilimi sadece bilim insanları ve onların yazmış oldukları metinler üzerinden ele alan bilim tarih... more Bilimi sadece bilim insanları ve onların yazmış oldukları metinler üzerinden ele alan bilim tarihi yazıcılığı türü, bilimi toplumdan soyutlayarak ona içsel bir gelişim doğrultusu çizer. Clifford D. Conner ise Halkın Bilim Tarihi kitabıyla bu yaklaşımı reddeder ve bilim felsefecisi Edgar Zilsel'in vurguladığı, zanaatkarların modern bilimin ortaya çıkışındaki rolünü daha geniş bir çerçeveye oturtarak, avcı toplayıcı topluluklardan günümüze, tüm bilgi edinim süreçlerindeki kolektif emeğe dikkat çeker.
Madde, Diyalektik ve Toplum, 2022
Günümüzde bilgiye erişimde internetin yaygın kullanımı, beraberinde bilginin bu mecrada alınıp sa... more Günümüzde bilgiye erişimde internetin yaygın kullanımı, beraberinde bilginin bu mecrada alınıp satılmasına ilişkin tartışmaları da getirmiştir. Tartışmalar genellikle şirketlerin, hükümetlerin ya da hukuk sisteminin eleştirisi üzerinden yürütülmekte ve meselenin merkezinde duran üretim biçimi, ilişkileri ve bu çerçevede oluşturulan toplumsal kurumlar gözden kaçmaktadır. Bilgiye özgür erişim mücadelesinin öne çıkan isimlerinden Aaron Swartz’ın yaşam öyküsü, meseleyi bir kez daha ele alıp tartışmaları bu eksene taşıyabileceğimiz deneyimler barındırır. Makalemiz Aaron Swartz’ın hayatına
mal olan olaylar dizisinin arka planında yer alan sistemi açığa çıkarmayı ve bilginin/bilimin metalaşmasına karşı verilen mücadeleyi çeşitli yönleriyle tartışmayı amaçlamaktadır.
Kutadgubilig, 2021
Bilgi ve güç arasındaki ilişkinin insanlık tarihi boyunca farklı toplum ve dönemlerde birbirinden... more Bilgi ve güç arasındaki ilişkinin insanlık tarihi boyunca farklı toplum ve dönemlerde birbirinden farklı düzey ve şekillerde var olduğu söylenebilir. Kapitalist
üretim biçiminde, modern bilimin gelişimiyle birlikte bu ilişkiyi, bilim ve iktidar
ilişkisi olarak ifade edebiliriz. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Sanayi
Devrimi sürecinde üretimde bilimin etkinliğinin artması, bilim ve iktidar ilişkisine ivme kazandıran bir gelişme olarak görülebilir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yürütülen Manhattan Projesi, kapitalizmin emperyalist aşamasında, bu
ilişkinin başka bir görünümünü örneklendirir. Bu projede üretilen atom bombaları, en az 350 bin insanın hayatına mal olmuş, çok daha fazlasını olumsuz etkilemiştir. Böylesi bir sonucun ortaya çıkmasındaki rollerinden dolayı, projede yer
alan bilim insanları birçok eleştirinin odak noktasında yer almışlardır. Benzer bir
şekilde Manhattan Projesi’nin yürütülmesinde ve bombaların kullanılmasındaki
iradeleri sebebiyle ABD yöneticileri hakkında çeşitli tartışmalar yürütülmüştür.
Buna karşın, yürütülen bu tartışmalarda, bir üretim biçimi olarak iktidarın konuya ilişkin sorumluluğunun göz ardı edildiği söylenebilir. Bu makale, bilim
ve iktidar ilişkisini Manhattan Projesi üzerinden tartışmayı ve kapitalist üretim
biçiminin oluşturduğu iktidar yapısının, bilimi kontrolü altına alarak onu hem
toplumsal niteliklerinden sıyrılmış bir metaya hem de toplumları tehdit eden bir
araca nasıl dönüştürdüğünü açıklamayı hedeflemektedir.
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
Although the concept of legitimacy is emphasized with different reference points in various histo... more Although the concept of legitimacy is emphasized with different reference points in various historical periods, in general, it can be considered as a precondition for the power to maintain its power. It can be said that the bourgeois class, which aims to strengthen its power and give it legitimacy in the capitalist mode of production, uses science for these purposes. However, science is not the only tool used in this context; It is seen that all material and mental tools that have been transformed into private property have been functionalized in these aims. In the twentieth century, some events caused by imperialism, which is a stage of capitalism, brought about the questioning of the system, and providing legitimacy required a more comprehensive intervention. The atomic bombs that the United States dropped on the Japanese cities of Hiroshima and Nagasaki during the Second World War can be considered as such an event. These bombs claimed the lives of approximately 350 thousand people, mostly civilians, caused diseases that lasted for generations and caused social and psychological traumas on a world scale to the present day. The main claim of our article is that the USA tried to justify this action and to cover up the destruction it caused by using both official discourses and media, education, and cultural tools in a manipulative way. Therefore, in our article, we will try to explain the means by which the bourgeois class tries to establish the legitimacy it needs to maintain its power, and what the function of science is in this process, based on the example of atomic bombs.
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
Madde Diyalektik ve Toplum, 2022
birçok sivil haklar lideri savaş karşıtı faaliyetlere katılıyordu. Sonuç olarak, Conner'ın işsizl... more birçok sivil haklar lideri savaş karşıtı faaliyetlere katılıyordu. Sonuç olarak, Conner'ın işsizliği, Peder Young'ın karısı Jean Young, ona bir öğretmen eğitim programında iş teklif ettiğinde nihayet sona erdi. Jean Young'ın FBI tarafından sürekli taciz edilen sivil haklar hareketiyle olan bağlantısı, onu FBI etkisine karşı dayanıklı hale getirmişti. Katıldığı iki yıllık program, Conner'ın Georgia Üniversitesi'nden eğitim alanında yüksek lisans derecesi almasıyla sonuçlandı ve böylece Conner, Atlanta Devlet Okulları sisteminde bir öğretmenlik pozisyonu alabildi. Bu, onu Birleşik Öğretmenler Federasyonu'na bağlı ulusal öğretmenler sendikası'nın Atlanta şubesinin kurucu üyesi olarak sendikal harekete aktif olarak katılmaya yöneltti. Bu arada, Conner savaş karşıtı ve sendika hareketlerde yer alan sosyalist aktivistlerle karşılaştı ve kısa süre sonra kendisi de sosyalist bir aktivist oldu. 1970'lerin başında, sosyalist bir yayın olan International Socialist Review'in editör kadrosunda tam zamanlı olarak çalışmak üzere New York'a taşındı. 1985 yılında tarihçi olmaya karar verdi ve bunun için gerekli olan doktora derecesini aldı; tarih öğretmeye ve tarihi konularda kitaplar yazmaya devam etti. BİBLİYOGRAFYA
Madde, Diyalektik ve Toplum, 2022
Bilimi sadece bilim insanları ve onların yazmış oldukları metinler üzerinden ele alan bilim tarih... more Bilimi sadece bilim insanları ve onların yazmış oldukları metinler üzerinden ele alan bilim tarihi yazıcılığı türü, bilimi toplumdan soyutlayarak ona içsel bir gelişim doğrultusu çizer. Clifford D. Conner ise Halkın Bilim Tarihi kitabıyla bu yaklaşımı reddeder ve bilim felsefecisi Edgar Zilsel'in vurguladığı, zanaatkarların modern bilimin ortaya çıkışındaki rolünü daha geniş bir çerçeveye oturtarak, avcı toplayıcı topluluklardan günümüze, tüm bilgi edinim süreçlerindeki kolektif emeğe dikkat çeker.
Madde, Diyalektik ve Toplum, 2022
Günümüzde bilgiye erişimde internetin yaygın kullanımı, beraberinde bilginin bu mecrada alınıp sa... more Günümüzde bilgiye erişimde internetin yaygın kullanımı, beraberinde bilginin bu mecrada alınıp satılmasına ilişkin tartışmaları da getirmiştir. Tartışmalar genellikle şirketlerin, hükümetlerin ya da hukuk sisteminin eleştirisi üzerinden yürütülmekte ve meselenin merkezinde duran üretim biçimi, ilişkileri ve bu çerçevede oluşturulan toplumsal kurumlar gözden kaçmaktadır. Bilgiye özgür erişim mücadelesinin öne çıkan isimlerinden Aaron Swartz’ın yaşam öyküsü, meseleyi bir kez daha ele alıp tartışmaları bu eksene taşıyabileceğimiz deneyimler barındırır. Makalemiz Aaron Swartz’ın hayatına
mal olan olaylar dizisinin arka planında yer alan sistemi açığa çıkarmayı ve bilginin/bilimin metalaşmasına karşı verilen mücadeleyi çeşitli yönleriyle tartışmayı amaçlamaktadır.
Kutadgubilig, 2021
Bilgi ve güç arasındaki ilişkinin insanlık tarihi boyunca farklı toplum ve dönemlerde birbirinden... more Bilgi ve güç arasındaki ilişkinin insanlık tarihi boyunca farklı toplum ve dönemlerde birbirinden farklı düzey ve şekillerde var olduğu söylenebilir. Kapitalist
üretim biçiminde, modern bilimin gelişimiyle birlikte bu ilişkiyi, bilim ve iktidar
ilişkisi olarak ifade edebiliriz. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Sanayi
Devrimi sürecinde üretimde bilimin etkinliğinin artması, bilim ve iktidar ilişkisine ivme kazandıran bir gelişme olarak görülebilir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yürütülen Manhattan Projesi, kapitalizmin emperyalist aşamasında, bu
ilişkinin başka bir görünümünü örneklendirir. Bu projede üretilen atom bombaları, en az 350 bin insanın hayatına mal olmuş, çok daha fazlasını olumsuz etkilemiştir. Böylesi bir sonucun ortaya çıkmasındaki rollerinden dolayı, projede yer
alan bilim insanları birçok eleştirinin odak noktasında yer almışlardır. Benzer bir
şekilde Manhattan Projesi’nin yürütülmesinde ve bombaların kullanılmasındaki
iradeleri sebebiyle ABD yöneticileri hakkında çeşitli tartışmalar yürütülmüştür.
Buna karşın, yürütülen bu tartışmalarda, bir üretim biçimi olarak iktidarın konuya ilişkin sorumluluğunun göz ardı edildiği söylenebilir. Bu makale, bilim
ve iktidar ilişkisini Manhattan Projesi üzerinden tartışmayı ve kapitalist üretim
biçiminin oluşturduğu iktidar yapısının, bilimi kontrolü altına alarak onu hem
toplumsal niteliklerinden sıyrılmış bir metaya hem de toplumları tehdit eden bir
araca nasıl dönüştürdüğünü açıklamayı hedeflemektedir.