Middle East Journal of Refugee Studies (original) (raw)

Book Reviews by Middle East Journal of Refugee Studies

Research paper thumbnail of MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES Haydarabad Oturumu-2017 Nihai 16. Komisyon 9 Eylül 2017

Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın ... more Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın en dikkat çekici unsurlarından biri olarak değerlendirerek, Göçmenlerin genellikle kapsayıcı iktisadi ve içtimai ilerlemeye ve sürdürülebilir kalkınmaya olumlu bir katkı yaptıklarını ancak zorla yerinden edilmelerin ve düzensiz göç akışlarının sıklıkla karmaşık sorunlara yol açtığını kabul ederek, Şahs-ı beşerin tabii onurunu ve aile-i beşerin tüm mensuplarının eşit ve gayr-i kabil-i tasarruf haklarını tanıyan Birleşmiş Milletler Antlaşması'yla ve insan haklarının korunmasına dair muhtelif belgelerle ilan edilen ilkeleri; Milletlerarası İnsancıl Hukuk ve Mülteci Hukuku'nun ilkelerini hatırlatarak, Devletlerin kendi sınırlarını kontrol etme; topraklarına giriş ve ikamet konusunda egemenliklerini kullanma meşru hakkını kabul ederek, İnsanlığın mülahazat-ı esasiyesine uygun olarak kitlesel göçmenlerin durumunun devletler ve milletlerarası toplum tarafından özel ilgiyi gerektirdiğini de kabul ederek, Bu bakımdan -hususen-mülteciler, göçmen işçiler ve onların aile mensuplarının kaderi ile ilgili belgelerde şahs-ı beşerin korunmasına dair ortaya konulmuş ilkeleri hatırlatarak, Kitlesel Göçler (On Altıncı Komisyon)

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1)    Sınırların İçindekiler ve Dışındakiler

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen savaş, çatışma veya çeşitli afetler sonucunda pek çok in... more Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen savaş, çatışma veya çeşitli afetler sonucunda
pek çok insan yaşadıkları yerleri terk etmekte, daha önce bilmedikleri, bulunmadıkları
coğrafyalara gelmekte ve buralarda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır.
2011 yılında başlayan Suriye krizi dünyanın son yıllarda gördüğü en yoğun göç hareketine
yol açmış, milyonlarca insan ülkelerinden ayrılarak komşu ülkelere sığınmak
zorunda kalmıştır. Türkiye ise Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerden biri
olmanın yanı sıra hâlihazırda sınırları içinde en çok Suriyeli mülteci barındıran ülke
konumundadır. Söz konusu süreç bağlamında Türkiye’ de göç ve mültecilik alanında
toplumsal, ekonomik ve siyasi açılardan yeni tartışmalara ve gelişmelere de kapı aralanmıştır.
Nitekim akademik olarak göç ve mültecilik alanında yapılan çalışmalara
son yıllarda Suriyeli mültecilere ilişkin çalışmalar da eklenmeye başlamıştır. Literatürde
göç ve mültecilik alanına ait epeyce çalışma olmakla birlikte güncel çalışmaların
çok az sayıda kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla Yeşim Özer’in kitabı bu anlamda
önem arz etmektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Sürekli Kalkış Durumu: Göç

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Göç, Kültür, Kimlik’de Iain Chambers, bu kavramları tanımladığımız sınırların dışına çıkarır. Biz... more Göç, Kültür, Kimlik’de Iain Chambers, bu kavramları tanımladığımız sınırların
dışına çıkarır. Bizi, dünyanın farklı yerlerinde ve tarihlerinde gezdiren ve farklı dilleri
konuşan insanlarla tanıştıran yazar, kendi dünyamızı onların öyküleriyle anlamaya
çağırır. Farklı dünyalar arasında yaşamanın, kişiye dilini, dinini, müziğini, giyim kuşamını,
dış görünüşünü ve hayatını yatay olarak delip geçen bir sınır boyunda yaşama
alışkanlığı edindirdiğini belirtir (s. 16).

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Mülteciler ve Sağlık Sempozyumu İzlenimleri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı (İSAR), alanına hâkim bilim insanlarının yetişmesi amacıyla, 2... more İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı (İSAR), alanına hâkim bilim insanlarının
yetişmesi amacıyla, 2009 yılında oluşumunu tamamlamış bir sivil toplum kuruluşudur.
Başarılı lisans ve lisansüstü öğrencilerini, eğitim süreçleri boyunca destekleyerek
“Doğu’nun ilmi geleneğini hazmetmiş, Batı’daki ilmi gelişmeleri de yakından takip
edebilecek ve toplumsal meseleleri dert edinmiş” ilim insanlarının ve düşünürlerinin
yetişmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Desteklenen öğrencilerden, bölgesel
ve/veya uluslararası arenada karşılaşılan sorunlara etkin ve nitelikli çözüm önerileri
getirebilecek akademik çalışmalarda bulunmaları ve çalıştıkları alana hâkim olmaları
beklenmektedir. Bu bağlamda Vakıf, kurulduğu günden bu güne, öğrencilerine hem
burs hem de eğitim desteği vermektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 1(2) Farklı Karakterdeki Göçlerin Tarihsel Bir Değerlendirmesi: Türkiye'nin Göç Tarihi An Analysis of Different Types of Migrations: History of Migration in Turkey

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Tarih boyunca yaşanan bireysel ya da kitlesel göçler, insanların daha iyi yaşam standartları elde... more Tarih boyunca yaşanan bireysel ya da kitlesel göçler, insanların daha iyi yaşam standartları elde etmek amacıyla gerçekleştirdikleri bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaya çıkışı çok eskilere götürülebilecek olan göç olgusu, bir taraftan toplumsal, ekonomik ve siyasi dönüşümlerin bir sonucu olarak ortaya çıkarken diğer taraftan bu dönüşümlere katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla geldikleri ülkelerde kültürel olarak değişip dönüşen göçmenlerin o ülkeleri de değiştirip dönüştürdüğü söylenebilir. Bu çift yönlü uyumu Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde yer aldığı topraklarda açık ve net bir şekilde görmek mümkündür. Anadolu topraklarındaki göç hareketliliği ve çift yönlü uyum, Cumhuriyet'in kurulmasından önceki dönemde başlamış ve Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra da devam ederek günümüze kadar gelmiştir. Bu göç hareketliliğini ve çift yönlü süreci anlamak bakımından Anadolu topraklarının sadece yakın tarihindeki göç deneyimlerinin değil aynı zamanda 18. yüzyılın sonundan itibaren belirli aralıklarla yoğunluk kazanan göçlerin değerlendirilmesi de oldukça önemli bir durum arz etmektedir. Literatürde Türkiye'nin göç tarihini kapsamlı bir şekilde ele alan çalışmaların eksikliği hissedilirken M. Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya tarafından derlenen ve her biri alanında uzman bilim insanlarının spesifik göç konularını ele aldıkları makalelerden oluşan “Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan
21. Yüzyıla Türkiye’ye Göçler” başlıklı eser, alandaki bu boşluğu doldurması
açısından önem taşımaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan günümüze
ve Anadolu’ya yönelen göçlerin tarihsel bir değerlendirmesinin sunulduğu eserde
Türkler, Romanlar, Yahudiler, Afrikalılar, Kırım Tatarları ve Nogaylar, Çerkezler,
Suriyeliler gibi birçok grubun farklı dönemlerde Anadolu’ya gerçekleştirdiği
kitlesel göç hareketleri ele alınmaktadır. Eserde yer alan makaleler ile bir yandan
göçlerle şekillenen Anadolu’nun çok kültürlü yapısı resmedilirken diğer yandan da
Türkiye’nin göç tarihinin bütünlüklü bir analizini sunmak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of MEJRS 1(1) İnsanlık Trajedisine Düşülen Notlar: Kentin Yeni Misafirleri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Göç en temelde bir insani hareketlilik ve yer değiştirme olarak değerlendirilebilir an-cak insanl... more Göç en temelde bir insani hareketlilik ve yer değiştirme olarak değerlendirilebilir an-cak insanlık tarihini anlamanın ve belki özetlemenin de bir yoludur. Çeşitli tanımlar ve kuramlar içinde göç ve göç türlerini açıklamak mümkündür. Ancak insanlık tarihini bir resimde görmenin, ona ana bir eksen çizmenin imkânı da göç olgusunun zaman içinde silinmeye yüz tutan izlerinde bulunabilir. Kayıt altına alınmışlar bir kenara ko-nulsa bile dünden bugüne insanlar, hep bir göç hareketliliğinin içinde varlık sahasını genişletmiştir. Kendine yeni yurtlar arayan insanların tecrübesi bugünün toplumlarını inşa etmiştir. Evrensel bir olgu olarak göç, sosyolojik ilginin merkez konularından biri olarak çalışılan başlıklar arasında yer alır. Güncel sorunlardan biri olarak politikacı-ların da gündemini işgal eden göç, neredeyse her insanın bir şekilde tecrübe ettiği bir eylem olarak da anlaşılabilir. Hatta yersiz yurtsuz olarak tanımlanan modern insanın hayat durumunu en iyi anlatan kavramlardan biri olduğu bile söylenebilir. Sosyal, si-yasal, dinî, ekonomik, hukuki daha pek çok açıdan sonuçlar içeren bir olgusal gerçek-lik olarak göç, dün olduğu gibi bugün de en trajik görünümlerle gündemlerimiz içinde yerini almaktadır. Zaman zaman vicdanların kıyılarına vuran resimlerle anlatılsa da göç, çok boyutlu ve aktörleri itibarıyla hemen herkesi ilgilendiren konulardan biridir. Göç, insanın kadim eylemlerinden biri olarak tarih boyunca süregelen yer değiştirme, toplumsal köklerden kopma/koparılma gibi cebri yahut gönüllülükle gerçekleşen, si-yasi, ekonomik ve toplumsal farklı tezahürleri içeren önemli bir olgudur. Modern

Research paper thumbnail of MEJRS 1(1) Göç Araştırmalarına Eleştirel Bakışlar: Dünden Bugüne Göç Araştırmaları

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Uluslararası göç hareketleri, dünyada eko-nomik, siy... more Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Uluslararası göç hareketleri, dünyada eko-nomik, siyasi ve kültürel şartların değişmeye başladığı 19. yüzyıl ile tarihlendirilebilir. Ancak göç üzerine yapılan araştırmaların bu tarihlerden yaklaşık yüzyıl sonra 20. yüz-yılın ortalarından itibaren ivme kazandığını söylemek mümkündür. Araştırmalar baş-larda politik sebepler dolayısıyla devletlerin kontrolü altında yürütüldüğü için yeterli derecede açık ve objektif değildir. Ancak araştırmaların bu özelliklerinin zamanla hem perspektif hem de yöntem açısından daha olumlu yönde değişiklik gösterdiğini söyle-mek mümkündür. Özellikle pek çok araştırmanın (ki bugün hâlâ belli oranlarda geçerli-liğini koruyarak) " gelişmiş " Batı perspektifinden dile getirildiğini görmek mümkündür. Bununla beraber göç araştırmalarında dünyanın ekonomik, siyasi ve kültürel değişi-mine bağlı olarak her dönem farklı grupların –örneğin Sanayi Devrimi sonrası işçi göçleri-" popüler " hâle geldiği görülmektedir. Bu durum, her ne kadar şartların deği-şimine paralel olarak olağan bir yönelim gibi görünse de " dünyanın hangi yöne dön-düğü " ile yakından ilgilidir. Bu noktada temel sorular şu şekilde formülleştirilebilir: Uluslararası göç meselesi bakımından " dünyanın hangi yöne döndüğünü " belirleyen nedir? 20. yüzyıldan itibaren göç tiplerindeki ve dolayısıyla göç araştırmalarındaki değişiklikler nasıl açıklanabilir? Kuzey ve güney yarımküre arasında göç araştırma-ları, kavramları ve perspektifleri açısından hangi değişiklikler göze çarpar?

Research paper thumbnail of Mejrs 1(1) Politik Üyeliğin “Öteki” Yüzü: Mülteciler, Sığınmacılar, Göçmenler ve Yabancılar

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Dünya genelinde bilhassa da Orta Doğu coğrafyasında göçmen, mülteci, sığınmacı, yabancı veya daha... more Dünya genelinde bilhassa da Orta Doğu coğrafyasında göçmen, mülteci, sığınmacı,
yabancı veya daha genel anlamı ile öteki olmanın bedeli çoğu zaman oldukça ağır
olmaktadır. Öteki olmaktan kaynaklı oluşan trajik tablo ise her geçen gün biraz daha
yakıcı hâle gelmektedir. Seyla Benhabib’in verili ulus devletler sistemi içerisindeki
egemen devletlerin göçmenlere, sığınmacılara, mültecilere ve yabancılara dönük politikalarını
ve uygulamalarını vatandaşlık (politik üyelik) kavramının sınırlarını zorlayarak
tartıştığı bu kitabı, son dönemde ortaya çıkan trajik tablonun bir nebze olsun
iyileştirilebilmesi için oldukça zihin açıcı bir nitelik taşımaktadır.
Benhabib, beş bölümden oluşan kitabının birinci bölümünde (s. 35-57), Immanuel
Kant’ın Kozmopolit Hak kavramının yeniden bir okumasını yapmaktadır. Bu bölüm
dâhilinde yazar yabancılara dönük olan, Kant’ın konukseverlik ve geçici ikamet olarak
tanımladığı hakları ele almakta ve bunu bir kalkış noktası yaparak geçici ikamet hakkı
sahibinin politik üyelik hakkına evrensel ahlaksallık bağlamında bir insan hakkı olarak
yaklaşılması gerekliliğini tartışmaktadır. Yazar ikinci bölümde (s. 59-79), Hannah
Arendt’in haklara sahip olma hakkı ifadesinden hareketle insanlık hakkının önemini
açıklamaktadır. Bu bölümde yazar, ulusal egemenlik ve evrensel insan hakları arasındaki
gerilimi tartışma konusu yaparak ulus devletler sisteminin çelişkilerini ortaya koymaya
çalışmaktadır. Ulus devletlerce yaratılan sığınmacılar, azınlıklar, uyruksuzlar ve yersiz yurtsuzlar gibi insan kategorilerinin sorunlarının ancak evrensel insan haklarının
geniş biçimde uygulanması ile çözülebileceğini savunmaktadır. Yazar, göç hareketleri
üzerine yoğunlaştığı üçüncü bölümde (s. 81-138) John Rawls’ın kapalı toplum modelinin
eleştirel bir tartışmasını yapmaktadır. Bu çerçevede de devletlerin katı göç ve
göçmen politikalarını eleştiren yazar, bu bölümde liberal demokrasilerde sınırların geçirgenliğinin
ülkeler için bir tehdit değil aksine demokratik açıdan bir zenginlik olduğu
görüşünü savunmaktadır. Dördüncü bölümde (s. 139-177) vatandaşlık kavramının geçirdiği
dönüşümleri inceleyen yazar, vatandaşlık kavramını temel insan hakları ile ilintili
bir biçimde ele almakta ve ayrıca pratik olarak Avrupa Birliği vatandaşlığını incelemektedir.
Bu doğrultuda vatandaşlığa kabule hiçbir şekilde izin verilmemesini veya
bunun çeşitli nedenlerle kısıtlanması gibi uygulamaları üyeliğe ilişkin insan hakkı ihlali
olarak değerlendirmektedir. Yazar, kitabının beşinci ve son bölümünde (s. 179-219)
demokratik yineleme kavramına odaklanmaktadır. Fransa ve Almanya’da gerçekleşen
ve yabancılara dönük hak sınırlandırmalarının (başörtüsü ile okula girme, başörtüsü ile
ders verme ve uzun süreli yabancı mukimlerin oy kullanma haklarının yasaklanması
gibi) yaşandığı üç ayrı olay ve bu olayların çözüme kavuşturulması üzerinden demokratik
yinelemeler sürecinin önemini ortaya koymaktadır.
Benhabib, kitabına uluslar ötesi göçlerin liberal demokrasilerin yapısal ikilemini ortaya
koyduğunu tespit ederek başlamaktadır. Bu ikilem, bir yanda egemen ulus devletlerin
özbelirlenim iddiaları ve diğer yanda ise evrensel insan haklarına bağlılık ilkesinin
yaratmış olduğu ikilemdir (s. 12). Bu noktada, kendi önerisinin ne devletin sonu ne
de dünya vatandaşlığı olduğunu ve Kantçı kozmopolit federalizm geleneği izlediğini
ifade eden yazar, üyelik sorunlarına adil dağıtım eksenli çözüm arayan yeni Kantçı
teorilerden farklı olarak, adil üyelik odaklı bir yaklaşım geliştirmeye çalışmaktadır.
Yazara göre, adil üyelik “mültecilerin ve sığınmacıların ilk kabul için yaptıkları ahlaki
talebin tanınması; göçmenler için geçirgen bir sınır rejimi; ulusal haklardan mahrum
etme ve vatandaşlık haklarının kaybına karşı ihtiyati tedbir; her insanın ‘hakka sahip
olma’, yani, tüzel kişi olma hakkının korunması” gibi temel hakları içermektedir.
Bu haklar, politik üyelik statülerine bakılmaksızın, geri alınamaz bir nitelik taşımakla
birlikte, adil üyelik, belirli şartları karşılayan yabancılara vatandaşlık hakkının verilmesini
gerektirmektedir. Ayrıca, daimi olarak vatandaşlıktan çıkarma uygulamasının,
liberal demokratik bir insan topluluğu kavrayışıyla uyuşmadığını belirten yazar, bunun
temel bir hakkın ihlali olduğunu vurgulamaktadır (s. 13-14).
Öte yandan, yazar, kitap boyunca göçmenler, mülteciler, sığınmacılar ve yabancı-
ların hukuki statüleri ve vatandaşlık haklarına ilişkin Kant’ın kozmopolit federalizminden
Arendt’in haklara sahip olma hakkına ve Rawls’ın halkların yasasına kadar
oldukça önemli felsefi ve teorik tartışmalar yürütmektedir. Bu felsefi ve teorik tartış-
malar zaman zaman okuyucuyu asıl bağlamdan uzaklaştırır gibi olsa da kitabın temel
savunusu için önemli bir zemin hazırlamaktadır.Küreselleşmenin dünyanın her yerindeki insan topluluklarının birbirine olan bağımlılığını
artırdığının, yeni temsil alanları ve dinamikleri yarattığının altına çizen yazar,
toprağa bağlı ve kültürel kimlik ilişkisine dayandırılan üyelik biçimlerinin yetersiz
olduğuna vurgu yapmaktadır. Buradan hareketle, kitap boyunca Kantçı bir çizgide
ahlaki evrenselcilik ve kozmopolit federalizm için talepte bulunmaktadır. Merkeze liberal
demokrasileri koyarak Batı merkezci bir yaklaşım içerisinde olmasına ve zaman
zaman fazlasıyla teorik ve felsefi bir tartışma yürütmesine karşın Benhabib, kitap
boyunca ötekilerin haklarına ilişkin oldukça önemli ve somut önerilerde bulunmaktadır.
Örneğin, açık değil geçirgen sınırları savunmakta, mültecilere ve sığınma hakkı
arayanlara ilk kabul hakları uygulanmasını ve bu ilk kabulün tam üyeliğe dönüş-
me hakkının olmasını istemekte ve vatandaşlığa kabulü düzenleyen yasaların insan
hakları ilkelerine uygun olması gerektiğini belirtmektedir. Bunun yanı sıra, egemen
halkların vatandaşlığa kabule izin vermemelerine ve aralarında yaşayan yabancıların
vatandaşlığının önüne hukuki birtakım engel koymalarına karşı çıkmaktadır.
Benhabib’in bu kitabında, uluslar ötesi göçler neticesinde ortaya çıkmış olan mülteci,
sığınmacı, göçmen ve yabancı gibi insan kategorilerinin hukuki statülerine ve
kendilerine egemen ulus devletlerce tanınan hakların yetersizliğine dikkat çekmektedir.
Bunun yanı sıra, yürüttüğü teorik ve felsefi tartışmalar ekseninde Kantçı bir
çizgiden kozmopolit federalizm talebinde bulunmaktadır. Dahası, yine bu çerçevede
bugün öteki olarak adlandırılan insanların mevcut hukuki statülerinin iyileştirilmesi,
vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmamaları, iltica ve sığınma haklarının düzenlenmesi
ve bulundukları ülkedeki siyasal hayata katılmalarının önünün açılması gibi
konuları temel insan hakları çerçevesinde ele alarak devletlerce uygulanması hiç de
zor olmayan somut öneriler sunmaktadır.
Seyla Benhabib, İstanbul doğumludur. Yale ve New Haven üniversitelerinde çalışarak
doktorasını 1977’de tamamlamıştır. ABD Yale Üniversitesinde profesördür. Siyaset
bilimi ve felsefesi alanında çalışmaktadır.

Papers by Middle East Journal of Refugee Studies

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Devlet Güvenliği ve Mülteciler: Lübnan Hükûmeti Tarafından “Tercihler Hiyerarşisi”nin İşlevselleştirilmesi

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Bu makale, mültecilerle ve “mülteci militanların/teröristleri” kapsayan güvenlik uygulamalarıyla ... more Bu makale, mültecilerle ve “mülteci militanların/teröristleri” kapsayan güvenlik uygulamalarıyla ilgili tartışmalara
katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışma, radikalleşmiş veya gönüllü ya da gayriihtiyari şekilde
militan gruplara katılmış Suriyeli mültecilerle ilgili tartışmaları mültecilere ev sahipliği yapan bir ülke
olarak Lübnan’ın güvenlik çabaları çerçevesinde değerlendirmektedir. Yine bu makalede mülteci iken terör
eylemlerine karışan Suriyeli mültecilerle ilgili Lübnan Hükûmetinin BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
“tercihler hiyerarşisi” kararlarını işlevselleştirerek uyguladığı çeşitli tedbirler tespit edilmeye çalışılmıştır.
Makalede; (i) terörün ev sahibi ülkeler üzerindeki etkisine ve bu ülkelerin mülteci hakları ile güvenlik
amaçlı terörle mücadele çabalarını uzlaştırmada yaşanan ikilemlere yönelik farkındalığın arttırılması; (ii)
Lübnan tarafından bu bağlamda gerçekleştirilen hususi politikaları ve müdahaleleri göstermek; ve (iii) bu
konuda iç politik zorluklarla boğuşup bir de fazla sayıda mülteci barındırdıkları için sorunun yükünü taşıyan
Orta Doğu ülkelerinde daha çok araştırma yapılması gerektiğini göstermek hedeflenmiştir. Bu araştırmanın
sonucunda; Lübnan’ın radikalleşme konusunu daha kapsamlı bir şekilde ele alması gerektiği, bilim
adamlarının Doğu Akdeniz’deki ev sahibi devletlerin deneyimleri ışığında “tercihler hiyerarşi”ni yeniden
ele almaları gerektiği ve mülteci yerleşimlerinde; devlet egemenliği, uluslararası güvenlik ve mültecilerin
koruması konularını teminat altına almak üzere terörizmle mücadele bağlamında bir dizi tercih çerçevesi
geliştirilmesi gerektiği dile getirilmiştir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) İstanbul'a Mülteci Rotaları ve Emek Piyasasına Katılım Dinamikleri: Suriyeli-olmayanlar ile Karşılaştırmalı Suriyeliler Örneği

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Türkiye 2015 yılı itibarıyla dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi olmuştur. Geçmişinde belir... more Türkiye 2015 yılı itibarıyla dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi olmuştur. Geçmişinde belirgin göçler almış olmasına rağmen, sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli mülteci akışı, Türkiye'ye giren göç bağlamında nicel ve nitel önemi arttırmıştır. Nitekim bu çalışmanın amacı diğer zorunlu göçmenler ile karşılaştır-malı olarak Suriyelilerin göç ve uyum süreçlerindeki benzerliklerinin ve farklılıkların ortaya konulmasıdır. Bu amaca ulaşmak için Türkiye'nin en çok göçmen alan şehri İstanbul'da 32 derinlemesine yarı-yapılandırılmış mülakat yapıldı. İçerik analizi ile mültecilerin rotaları ve sosyal ağları üzerinde duruldu. İstanbul'a geliş yolları analiz edildiğinde Kunz'un modelleri örneklerimizle onaylandı ve bu bağlamda Suriyeliler için bir tipoloji geliştirildi. Ardından, çalışma Suriyeli-olmayanların yerleşiminde aile ağının etkisi olmamasına karşın, Suriyeliler için göçün bir aile kararı olduğunu göstermektedir. Şehirde akrabanın olması hedef olarak İstanbul'u belirlemede ve yeni çevreye uyum bağlamında ağ kurmak ve iş bulmak için bir fırsat olarak görülüyor. Buna ek olarak, entegrasyon sürecini değerlendirmenin en önemli başlığının iş piyasasına katılım olarak görülmektedir. İşveren ile ilişkiler ve iş-temelli sorunlar entegrasyon kısmının önemli başlıkları ve her iki grubu da etkilemektedir. Ayrıca, kayıt dışı çalışma koşulları ayrımcılığı tetiklediği gibi maaş ödeme konuları, nitelik uyumsuzluğu, çocuk işçiliği ve daha önemlisi iş kazaları gibi problemlere neden olmaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Türkiye’de Yaşayan Çeçen Mülteci Kadınların Travmaları: Anlam Kurma ve Başa Çıkma Stratejileri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Bu araştırma, savaşın ortaya çıkardığı sıkıntıları ve özellikle travmatik kayıp yaşamış Türkiye’d... more Bu araştırma, savaşın ortaya çıkardığı sıkıntıları ve özellikle travmatik kayıp yaşamış Türkiye’de yaşayan
Çeçen mülteci kadınların deneyimlerini anlamlandırabilmelerini ele almaktadır. Daha özelde ise bu
kadınların anlam kurma ve başa çıkma stratejileri ele alınmaktadır. Araştırmanın verileri 13 Çeçen
mülteci kadın ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Verilerin analiz edilmesinde
yorumlayıcı fenomenolojik analiz kullanılmıştır. Katılımcıların anlatıları, Çeçen kadınların kırılgan ve
sıkıntılı hâle geldiklerini göstermektedir. Savaşın travmatik deneyimlerine yanıt olarak, travmatik anılarıyla
baş edebilmek için kaynak sağladığından dolayı, dinî inançlarını kuvvetlendirmişlerdir. Bu çalışmada Çeçen
kadınlarının anlam kurma ve başa çıkma stratejileri göz önünde bulundurulduğunda tekrarlanan 10 tema
bulunmuştur. Bunlar şunlardır: dinî ibadetlerin arttırılması, Allah’ın iradesine teslim olmak, Elhamdulillah,
savaşın sebeplerine yönelik teolojik izahlar, travmatik deneyimleri kişisellikten çıkarmak, bir kişiyi şehit
olarak nitelendirmenin unsurları, şehitlikten beklenen faydalar, şehitlik mertebesine erişmek, şehitliği
idealize etmek ve zorunlu bir mutluluk anlatısı. Zorunlu mutluluk anlatısı dışındaki başa çıkma stratejileri,
Çeçen kadınların önemli başa çıkma ve yılmazlık kaynakları olarak bulunmuştur. Ancak zorunlu mutluluk
anlatısının bu kadınların iyileşme süreçlerine engel oluyor gibi görünmektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Misafirlikten Vatandaşlığa Türkiye'de Geçici Koruma

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Öz 2010 yılında yaşanan Arap Baharı'nın ardından başta Suriye olmak üzere bölgede yaşanan savaş v... more Öz 2010 yılında yaşanan Arap Baharı'nın ardından başta Suriye olmak üzere bölgede yaşanan savaş ve çatış-maların ardından 3,5 milyonu aşkın Suriyeli Türkiye'ye sığınmıştır. Bugün itibarıyla göçmen, sığınmacı, mülteci ve geçici koruma/misafir gibi farklı statülerde 4 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan Türkiye, aynı zamanda dünyanın en fazla " sığınmacı " barındıran ülkesidir. Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarına uluslararası hukukta istisnai bir prosedür olan geçici koruma statüsü verilmiştir. Başka bir ifadeyle her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmak üzere bir anlamda " misafir " konumunda kabul edilmişlerdir. Zira geçici koruma statüsü, savaşın bitmesiyle Suriyeli savaş mağdurlarının evlerine döneceğini varsaymaktadır. Ancak aradan geçen altı yılda Suriye'deki savaş sona ermemiş dahası mevcut koşullar itibarıyla kısa sürede sona ermesi de mümkün gözükmemektedir. Bu durum, geçici koruma statüsünün sürdürülebilir olmadı-ğını açıkça ortaya koymuştur. Bu süreçte bir taraftan geçici koruma statüsünden kaynaklanan sorunlara ilişkin tartışmalar sürerken diğer yandan Türkiye'de ikamet eden ve ülkeye katma değer sunan Suriyelilere vatandaşlık verilmesine ilişkin tartışmalar hız kazanmıştır. Ancak bu süreçte belki de en çok ihmal edilen husus " Suriyelilerin kendilerine vatandaşlık verilmesi hususunda ne düşündükleri " olmuştur. Bu bağlamda çalışmamız Suriyelilerin gözünden vatandaşlık tartışmalarına odaklanmaktadır. Çalışma kapsamında Ocak-Mayıs 2017 tarihlerinde farklı sosyoekonomik seviyeden 125 Suriyeli ile gerçekleştirilen nitel araştırma verilerinden hareketle Türkiye'deki Suriyelilerin vatandaşlık tartışmalarını nasıl değerlendirdikleri ve vatan-daşlığa ilişkin kanaatleri analitik bir perspektifle ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Post-Sovyet Dönemde Türkiye'ye Yönelen Kadın Emek Göçü Profili: Kumkapı'da Tekstil Sektöründeki Satış Temsilcisi Kadınlar Örneği

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Öz 1990'ların başında SSCB'ye bağlı ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmasının ardından ülkelerinde... more Öz 1990'ların başında SSCB'ye bağlı ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmasının ardından ülkelerinde ortaya çı-kan aşırı yoksulluk, ücret düşüşleri ve siyasi istikrarsızlık gibi nedenlerle bu ülkelerden, ülke sınırlarının dışına yoğun göçler yaşanmıştır. Post-Sovyet göçleri olarak adlandırılan bu göçlerde Türkiye, mevcut iş gücü talebi, uyguladığı esnek vize uygulamaları, coğrafi yakınlığı gibi nedenlerle göçmenler için önemli bir hedef ülke konumuna gelmiştir. Bu çalışmada İstanbul Kumkapı'da tekstil sektöründe çalışan eski Sovyet ülke kökenli kadın göçmenlerin emek piyasasındaki konumları ele alınmaktadır. Araştırma kapsamında bu göçmen kadınların; göçe karar süreçleri, göç etmelerinin ekonomik ve sosyal nedenleri, çalışma koşulları, aile ekonomilerine sağladıkları destek, boş zaman ve mekân değerlendirme biçimleri, geri dönüş eğilimleri, ileriye dönük planları ve emek piyasasına katılımda önemli bir merkez olan Kumkapı semtiyle ilişkileri gibi konuların irdelenmesi hedeflenmiştir. Kumkapı'da gerçekleştirilen nitel çalışmada 6 kadın göçmenle derin-lemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Genellikle katılımcılar, özellikle ucuz iş gücü sağlamaları, görece nitelikli ve eğitimli olmaları, birçoğu kaçak çalışan olmaları ve işverenin birçok masrafını azaltması gibi nedenlerle emek piyasasında talep görmektedir. Düzenli veya düzensiz olarak yalnızca tekstil sektöründe değil; ev, bakım ve ofis hizmetlerinde de çalışan; kentin ve ekonominin silik, görünmeyen yüzleri olarak değerlendirilebilecek göçmen kadınların esasen sosyal sermayelerine çok da ters düşen işler yapmadıkları, göç süreçlerinde en büyük motivasyon kaynaklarının ise aracıları olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler Türkiye'ye kadın emek göçü • Göçün kadınsılaşması • Kumkapı • Düzensiz göç • Göçmen kadın profili

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) State Security and Refugees: Operationalizing the " Ladder of Options " by the Government of Lebanon

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

This article attempts to contribute to the debate around the study of refugees and the security i... more This article attempts to contribute to the debate around the study of refugees and the security implications involving " refugee militants/terrorists. " It situates the debate within the context of Syrian refugees who have been radicalized or have voluntarily or involuntarily joined militant groups and Lebanon' s subsequent security efforts as a host country. It tries to identify the various measures employed by the Government of Lebanon through the operationalization of the UN High Commissioner for Refugees " Ladder of Options " in managing security related issues involving Syrian refugees-turned-terrorists. It intends to (i) raise awareness of the impact of terrorism on host countries and their dilemmas in reconciling refugee rights and counter-terrorism for security reasons; and (ii) illustrate specific policies and interventions made by Lebanon in this regard; and (iii) call for further studies on the subject in Middle Eastern countries grappling with internal political challenges at the same time as they are experiencing the huge burden of many refugees. The research suggests that Lebanon needs to address the issue of radicalization in a more comprehensive manner and that scholars need to reexamine the " Ladder of Options " in light of Levantine host States' experiences and to develop a ladder of options framework for combating terrorism in post-emergency refugee settlements to safeguard State sovereignty, international security and refugee protection. Keywords Radicalization of refugees • Refugee Radicalization • " Ladder of Options " • ISIS • Al-Nusra Front •

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Refugee Routes to Istanbul and the Dynamics of Labor Market Participation: The Case of Syrians in Comparison to Non-Syrians

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Turkey as a country has been hosting the most refugees in the world since 2015. Although it has e... more Turkey as a country has been hosting the most refugees in the world since 2015. Although it has experienced distinctive immigration in past years, the Syrian refugee flow has increased in significance in terms of quantity and quality, with the number now expressed in millions. Thus the aim of this study is to display the similarities and differences of Syrians' migration and integration processes in comparison to other forced migrants. To reach this aim, 32 in-depth semi-structured interviews were conducted in Istanbul, the city that has received the most migrants. We have studied refugees' routes and their social networks using content analysis. Kunz' s models are confirmed with our sample by analyzing arrival paths to Istanbul and a typol-ogy for Syrians in this context is developed. Then, the study reveals no family network among non-Syrians migrants' settlements, even though migration is a family decision for Syrians. Moreover, having relatives is seen as an opportunity to build networks and to get a job in order to become involved in their new environment , with Istanbul set as the destination. In addition, labor market participation has been identified as the primary subject for evaluating the integration process. Relations with employer and work-related problems are significant parts of the integration phase and challenging for both groups. Furthermore, informal work conditions have resulted in not only discrimination but also problems such as wage payment issues, skill mismatching, child labor, and more importantly work accidents.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) The Trauma of Chechen Refugee Women Living in Turkey: Meaning-Making and Coping Strategies

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

This research aims to explore how Chechen refugee women living in Turkey who have lived through t... more This research aims to explore how Chechen refugee women living in Turkey who have lived through the distress of war and traumatic loss in particular make sense of their experience. More specifically, it examines these women' s meaning-making and coping strategies. The semi-structured interviews with 13 Chechen refugee women have provided the main data of this research. Interpretive phenomenological analysis has been used to analyze the data. The analysis of the accounts shows Chechen women to have become vulnerable and distressed. In response to the traumatic experiences of war, they have deepened their religious beliefs, as these beliefs provide resources for dealing with their traumatic memories. In consideration of the meaning-making and coping strategies of the Chechen women in this study, 10 recurrent themes have been found: increased religious service, submitting to the will of God, Alhamdulillah, theological explanations for the causes of war, depersonalizing traumatic experiences, what qualifies one as a martyr, the expected benefits of martyrdom, earning the honor of this martyrdom, idealizing the martyr, and a narrative of obliged happiness. All coping strategies except the narrative of obliged happiness have been found as important resources for coping and resilience for Chechen women. The narrative of obligatory happiness, however appears to interfere with these women' s healing processes.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Syrians in Turkey under Temporary Protection: From Guest Status to Citizenship

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Beginning in the wake of the Arab Spring that occurred in 2010, 3,070,000 Syrians have taken refu... more Beginning in the wake of the Arab Spring that occurred in 2010, 3,070,000 Syrians have taken refuge in Turkey following the war and conflicts experienced in the region that is Syria. The country of Turkey, which as of today has four million people in different statuses like immigrant, asylum seeker, refugee, and temporary protection/guest who have become homeowners, hosts the most " asylum seekers " in the world at the same time. Temporary protection status, as an exceptional procedure under international law, has been provided to Syrian citizens taking refuge in Turkey. In other words, every need of theirs is accepted in the position of " guest " in the sense of being met by the state, because the temporary protection status assumes the victims of the Syrian war will return to their homes with the war' s end. However, the war in Syria has not yet come to an end, nor does its finish seem possible in the short term with current conditions. This situation reveals the temporary protection status to be non-sustainable. While on one side debates lead on related to the problems arising from temporary protection status in this process, on the other, debates related to granting citizenship to Syrians residing in Turkey who add value to the country have gained speed. However, the most neglected point in this process is perhaps " What do we think about the issue of giving Syrian individuals citizenship? " In this context our study is focused on the debates of citizenship from the eye of Syrians. How Syrians in Turkey evaluate the debates on citizenship and their convictions related to citizenship have been discussed from an analytical perspective with motion from qualitative research data conducted over 125 Syrians with different socioeconomic levels from January to May 2017.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) The Migration Profile of Women Labor Turned Toward Turkey in the Post-Soviet Period: The Example of Female Sales Representatives in the Textile Sector in Kumkapı

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Following the independence of countries from the USSR at the beginning of the 1990s, intense immi... more Following the independence of countries from the USSR at the beginning of the 1990s, intense immigrations from these countries beyond their borders were experienced for reasons such as the extreme poverty, declining wages, and political instability that emerged there. In these migrations, which are known as post-Soviet migrations, Turkey became an important target country for immigrants due to reasons like its demand for an actual work force, flexible visa applications, and geographical proximity. This study addresses the positions of female migrants originally from the former Soviet Union who work in Istanbul' s textile sector in Kumkapı. The scope of the research aims to examine these female migrants' issues, such as the processes in choosing migration, the economic and social reasons for immigrating, work conditions, the support they provide to the family economy, evaluating the types of free time and locales, their inclination to go back, plans for the future, and their relationships with Kumkapı, which is an important center on labor market participation. In-depth interviews have been performed with six female immigrants in this qualitative study realized in Kumkapı. The participants generally see demand in the labor market for reasons such as their provision of cheap labor force in particular, they are educated and relatively qualified, many work illegally, and they reduce many employer expenses. The migrant women, who can be evaluated as the faded unseen faces of the city and the economy, are observed to work regularly or irregularly in not only the textile sector but also in home, maintenance, and office services, as well as to not work in jobs that are inimical to their social capital; the greatest sources of motivation in the migration processes is observed to be intermediaries.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Haydarabad Oturumu-2017 Nihai 16. Komisyon 9 Eylül 2017

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın ... more Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın en dikkat çekici unsurlarından biri olarak değerlendirerek, Göçmenlerin genellikle kapsayıcı iktisadi ve içtimai ilerlemeye ve sürdürülebilir kalkınmaya olumlu bir katkı yaptıklarını ancak zorla yerinden edilmelerin ve düzensiz göç akışlarının sıklıkla karmaşık sorunlara yol açtığını kabul ederek, Şahs-ı beşerin tabii onurunu ve aile-i beşerin tüm mensuplarının eşit ve gayr-i kabil-i tasarruf haklarını tanıyan Birleşmiş Milletler Antlaşması'yla ve insan haklarının korunmasına dair muhtelif belgelerle ilan edilen ilkeleri; Milletlerarası İnsancıl Hukuk ve Mülteci Hukuku'nun ilkelerini hatırlatarak, Devletlerin kendi sınırlarını kontrol etme; topraklarına giriş ve ikamet konusunda egemenliklerini kullanma meşru hakkını kabul ederek, İnsanlığın mülahazat-ı esasiyesine uygun olarak kitlesel göçmenlerin durumunun devletler ve milletlerarası toplum tarafından özel ilgiyi gerektirdiğini de kabul ederek, Bu bakımdan -hususen-mülteciler, göçmen işçiler ve onların aile mensuplarının kaderi ile ilgili belgelerde şahs-ı beşerin korunmasına dair ortaya konulmuş ilkeleri hatırlatarak, Kitlesel Göçler (On Altıncı Komisyon)

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Analyzing the Children’s Book The Journey Using Greimas’ Semiotic Analysis

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Groups defined as refugees, asylum seekers, or immigrants have faced us in recent years through a... more Groups defined as refugees, asylum seekers, or immigrants have faced us in recent years through aid campaigns in the media or news programs framed in negative contexts like tragic life struggles, judicial cases, violence, and abuse. The political, humane, and social dimensions of the topic, being different from the world media, have taken place on Turkey' s agenda because of both its geographical and historical proximity. The way that refugees are discussed in various media circles shows that humanity in our era is still passing a serious and nasty test in terms of many concepts like freedom, human rights, equality, coexistent culture, and beyond. Being enriched from many factors experienced in real life, meanwhile, children' s books and literature on the issue of refugees' condition carry particular importance in terms of children who read being able to show empathy while gaining an awareness of this reality in the proper direction. The illustrated children' s book The Journey is worth investigating in terms of being a literary work that takes children as the target audience; includes violence, conflict, and death; and at the same time narrates a traumatic subject drawn from real life, such as being a refugee. In the study, this children' s book was chosen because of targeting small children from within similar books functioning on the same topic and, by being translated into 12 languages, for its ability to reach worldwide readership. The aim of the research is to scrutinize a realistic topic in a children' s book by arriving at the various layers forming the literary meaning of the text with the help of semiotics through the example of agents using Greimas' semiotic method and exposing the agents, the functions they explain, and the relationships among them. Greimas' semiotic method, which describes the people located in the narrative according to their function, appears to have limited use in analyses related to children' s content in the literature. No Turkish analyses are encountered that have been performed with this method on realistic constructs referring to traumatic issues in particular or that need to be told using highly attentive language for children. In the analysis, the use of combining contrasts like war-peace, fear-hope, and separation-union, in spite of the uneasy atmosphere of the literary text, was dominantly seen as an optimistic and hopeful language of expression in the story. This preferred perspective provides an appropriate expression for children to read that is far from the topic of violence.

Research paper thumbnail of MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES Haydarabad Oturumu-2017 Nihai 16. Komisyon 9 Eylül 2017

Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın ... more Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın en dikkat çekici unsurlarından biri olarak değerlendirerek, Göçmenlerin genellikle kapsayıcı iktisadi ve içtimai ilerlemeye ve sürdürülebilir kalkınmaya olumlu bir katkı yaptıklarını ancak zorla yerinden edilmelerin ve düzensiz göç akışlarının sıklıkla karmaşık sorunlara yol açtığını kabul ederek, Şahs-ı beşerin tabii onurunu ve aile-i beşerin tüm mensuplarının eşit ve gayr-i kabil-i tasarruf haklarını tanıyan Birleşmiş Milletler Antlaşması'yla ve insan haklarının korunmasına dair muhtelif belgelerle ilan edilen ilkeleri; Milletlerarası İnsancıl Hukuk ve Mülteci Hukuku'nun ilkelerini hatırlatarak, Devletlerin kendi sınırlarını kontrol etme; topraklarına giriş ve ikamet konusunda egemenliklerini kullanma meşru hakkını kabul ederek, İnsanlığın mülahazat-ı esasiyesine uygun olarak kitlesel göçmenlerin durumunun devletler ve milletlerarası toplum tarafından özel ilgiyi gerektirdiğini de kabul ederek, Bu bakımdan -hususen-mülteciler, göçmen işçiler ve onların aile mensuplarının kaderi ile ilgili belgelerde şahs-ı beşerin korunmasına dair ortaya konulmuş ilkeleri hatırlatarak, Kitlesel Göçler (On Altıncı Komisyon)

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1)    Sınırların İçindekiler ve Dışındakiler

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen savaş, çatışma veya çeşitli afetler sonucunda pek çok in... more Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen savaş, çatışma veya çeşitli afetler sonucunda
pek çok insan yaşadıkları yerleri terk etmekte, daha önce bilmedikleri, bulunmadıkları
coğrafyalara gelmekte ve buralarda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır.
2011 yılında başlayan Suriye krizi dünyanın son yıllarda gördüğü en yoğun göç hareketine
yol açmış, milyonlarca insan ülkelerinden ayrılarak komşu ülkelere sığınmak
zorunda kalmıştır. Türkiye ise Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerden biri
olmanın yanı sıra hâlihazırda sınırları içinde en çok Suriyeli mülteci barındıran ülke
konumundadır. Söz konusu süreç bağlamında Türkiye’ de göç ve mültecilik alanında
toplumsal, ekonomik ve siyasi açılardan yeni tartışmalara ve gelişmelere de kapı aralanmıştır.
Nitekim akademik olarak göç ve mültecilik alanında yapılan çalışmalara
son yıllarda Suriyeli mültecilere ilişkin çalışmalar da eklenmeye başlamıştır. Literatürde
göç ve mültecilik alanına ait epeyce çalışma olmakla birlikte güncel çalışmaların
çok az sayıda kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla Yeşim Özer’in kitabı bu anlamda
önem arz etmektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Sürekli Kalkış Durumu: Göç

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Göç, Kültür, Kimlik’de Iain Chambers, bu kavramları tanımladığımız sınırların dışına çıkarır. Biz... more Göç, Kültür, Kimlik’de Iain Chambers, bu kavramları tanımladığımız sınırların
dışına çıkarır. Bizi, dünyanın farklı yerlerinde ve tarihlerinde gezdiren ve farklı dilleri
konuşan insanlarla tanıştıran yazar, kendi dünyamızı onların öyküleriyle anlamaya
çağırır. Farklı dünyalar arasında yaşamanın, kişiye dilini, dinini, müziğini, giyim kuşamını,
dış görünüşünü ve hayatını yatay olarak delip geçen bir sınır boyunda yaşama
alışkanlığı edindirdiğini belirtir (s. 16).

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Mülteciler ve Sağlık Sempozyumu İzlenimleri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı (İSAR), alanına hâkim bilim insanlarının yetişmesi amacıyla, 2... more İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı (İSAR), alanına hâkim bilim insanlarının
yetişmesi amacıyla, 2009 yılında oluşumunu tamamlamış bir sivil toplum kuruluşudur.
Başarılı lisans ve lisansüstü öğrencilerini, eğitim süreçleri boyunca destekleyerek
“Doğu’nun ilmi geleneğini hazmetmiş, Batı’daki ilmi gelişmeleri de yakından takip
edebilecek ve toplumsal meseleleri dert edinmiş” ilim insanlarının ve düşünürlerinin
yetişmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Desteklenen öğrencilerden, bölgesel
ve/veya uluslararası arenada karşılaşılan sorunlara etkin ve nitelikli çözüm önerileri
getirebilecek akademik çalışmalarda bulunmaları ve çalıştıkları alana hâkim olmaları
beklenmektedir. Bu bağlamda Vakıf, kurulduğu günden bu güne, öğrencilerine hem
burs hem de eğitim desteği vermektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 1(2) Farklı Karakterdeki Göçlerin Tarihsel Bir Değerlendirmesi: Türkiye'nin Göç Tarihi An Analysis of Different Types of Migrations: History of Migration in Turkey

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Tarih boyunca yaşanan bireysel ya da kitlesel göçler, insanların daha iyi yaşam standartları elde... more Tarih boyunca yaşanan bireysel ya da kitlesel göçler, insanların daha iyi yaşam standartları elde etmek amacıyla gerçekleştirdikleri bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaya çıkışı çok eskilere götürülebilecek olan göç olgusu, bir taraftan toplumsal, ekonomik ve siyasi dönüşümlerin bir sonucu olarak ortaya çıkarken diğer taraftan bu dönüşümlere katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla geldikleri ülkelerde kültürel olarak değişip dönüşen göçmenlerin o ülkeleri de değiştirip dönüştürdüğü söylenebilir. Bu çift yönlü uyumu Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde yer aldığı topraklarda açık ve net bir şekilde görmek mümkündür. Anadolu topraklarındaki göç hareketliliği ve çift yönlü uyum, Cumhuriyet'in kurulmasından önceki dönemde başlamış ve Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra da devam ederek günümüze kadar gelmiştir. Bu göç hareketliliğini ve çift yönlü süreci anlamak bakımından Anadolu topraklarının sadece yakın tarihindeki göç deneyimlerinin değil aynı zamanda 18. yüzyılın sonundan itibaren belirli aralıklarla yoğunluk kazanan göçlerin değerlendirilmesi de oldukça önemli bir durum arz etmektedir. Literatürde Türkiye'nin göç tarihini kapsamlı bir şekilde ele alan çalışmaların eksikliği hissedilirken M. Murat Erdoğan ve Ayhan Kaya tarafından derlenen ve her biri alanında uzman bilim insanlarının spesifik göç konularını ele aldıkları makalelerden oluşan “Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan
21. Yüzyıla Türkiye’ye Göçler” başlıklı eser, alandaki bu boşluğu doldurması
açısından önem taşımaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan günümüze
ve Anadolu’ya yönelen göçlerin tarihsel bir değerlendirmesinin sunulduğu eserde
Türkler, Romanlar, Yahudiler, Afrikalılar, Kırım Tatarları ve Nogaylar, Çerkezler,
Suriyeliler gibi birçok grubun farklı dönemlerde Anadolu’ya gerçekleştirdiği
kitlesel göç hareketleri ele alınmaktadır. Eserde yer alan makaleler ile bir yandan
göçlerle şekillenen Anadolu’nun çok kültürlü yapısı resmedilirken diğer yandan da
Türkiye’nin göç tarihinin bütünlüklü bir analizini sunmak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of MEJRS 1(1) İnsanlık Trajedisine Düşülen Notlar: Kentin Yeni Misafirleri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Göç en temelde bir insani hareketlilik ve yer değiştirme olarak değerlendirilebilir an-cak insanl... more Göç en temelde bir insani hareketlilik ve yer değiştirme olarak değerlendirilebilir an-cak insanlık tarihini anlamanın ve belki özetlemenin de bir yoludur. Çeşitli tanımlar ve kuramlar içinde göç ve göç türlerini açıklamak mümkündür. Ancak insanlık tarihini bir resimde görmenin, ona ana bir eksen çizmenin imkânı da göç olgusunun zaman içinde silinmeye yüz tutan izlerinde bulunabilir. Kayıt altına alınmışlar bir kenara ko-nulsa bile dünden bugüne insanlar, hep bir göç hareketliliğinin içinde varlık sahasını genişletmiştir. Kendine yeni yurtlar arayan insanların tecrübesi bugünün toplumlarını inşa etmiştir. Evrensel bir olgu olarak göç, sosyolojik ilginin merkez konularından biri olarak çalışılan başlıklar arasında yer alır. Güncel sorunlardan biri olarak politikacı-ların da gündemini işgal eden göç, neredeyse her insanın bir şekilde tecrübe ettiği bir eylem olarak da anlaşılabilir. Hatta yersiz yurtsuz olarak tanımlanan modern insanın hayat durumunu en iyi anlatan kavramlardan biri olduğu bile söylenebilir. Sosyal, si-yasal, dinî, ekonomik, hukuki daha pek çok açıdan sonuçlar içeren bir olgusal gerçek-lik olarak göç, dün olduğu gibi bugün de en trajik görünümlerle gündemlerimiz içinde yerini almaktadır. Zaman zaman vicdanların kıyılarına vuran resimlerle anlatılsa da göç, çok boyutlu ve aktörleri itibarıyla hemen herkesi ilgilendiren konulardan biridir. Göç, insanın kadim eylemlerinden biri olarak tarih boyunca süregelen yer değiştirme, toplumsal köklerden kopma/koparılma gibi cebri yahut gönüllülükle gerçekleşen, si-yasi, ekonomik ve toplumsal farklı tezahürleri içeren önemli bir olgudur. Modern

Research paper thumbnail of MEJRS 1(1) Göç Araştırmalarına Eleştirel Bakışlar: Dünden Bugüne Göç Araştırmaları

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Uluslararası göç hareketleri, dünyada eko-nomik, siy... more Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Uluslararası göç hareketleri, dünyada eko-nomik, siyasi ve kültürel şartların değişmeye başladığı 19. yüzyıl ile tarihlendirilebilir. Ancak göç üzerine yapılan araştırmaların bu tarihlerden yaklaşık yüzyıl sonra 20. yüz-yılın ortalarından itibaren ivme kazandığını söylemek mümkündür. Araştırmalar baş-larda politik sebepler dolayısıyla devletlerin kontrolü altında yürütüldüğü için yeterli derecede açık ve objektif değildir. Ancak araştırmaların bu özelliklerinin zamanla hem perspektif hem de yöntem açısından daha olumlu yönde değişiklik gösterdiğini söyle-mek mümkündür. Özellikle pek çok araştırmanın (ki bugün hâlâ belli oranlarda geçerli-liğini koruyarak) " gelişmiş " Batı perspektifinden dile getirildiğini görmek mümkündür. Bununla beraber göç araştırmalarında dünyanın ekonomik, siyasi ve kültürel değişi-mine bağlı olarak her dönem farklı grupların –örneğin Sanayi Devrimi sonrası işçi göçleri-" popüler " hâle geldiği görülmektedir. Bu durum, her ne kadar şartların deği-şimine paralel olarak olağan bir yönelim gibi görünse de " dünyanın hangi yöne dön-düğü " ile yakından ilgilidir. Bu noktada temel sorular şu şekilde formülleştirilebilir: Uluslararası göç meselesi bakımından " dünyanın hangi yöne döndüğünü " belirleyen nedir? 20. yüzyıldan itibaren göç tiplerindeki ve dolayısıyla göç araştırmalarındaki değişiklikler nasıl açıklanabilir? Kuzey ve güney yarımküre arasında göç araştırma-ları, kavramları ve perspektifleri açısından hangi değişiklikler göze çarpar?

Research paper thumbnail of Mejrs 1(1) Politik Üyeliğin “Öteki” Yüzü: Mülteciler, Sığınmacılar, Göçmenler ve Yabancılar

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016

Dünya genelinde bilhassa da Orta Doğu coğrafyasında göçmen, mülteci, sığınmacı, yabancı veya daha... more Dünya genelinde bilhassa da Orta Doğu coğrafyasında göçmen, mülteci, sığınmacı,
yabancı veya daha genel anlamı ile öteki olmanın bedeli çoğu zaman oldukça ağır
olmaktadır. Öteki olmaktan kaynaklı oluşan trajik tablo ise her geçen gün biraz daha
yakıcı hâle gelmektedir. Seyla Benhabib’in verili ulus devletler sistemi içerisindeki
egemen devletlerin göçmenlere, sığınmacılara, mültecilere ve yabancılara dönük politikalarını
ve uygulamalarını vatandaşlık (politik üyelik) kavramının sınırlarını zorlayarak
tartıştığı bu kitabı, son dönemde ortaya çıkan trajik tablonun bir nebze olsun
iyileştirilebilmesi için oldukça zihin açıcı bir nitelik taşımaktadır.
Benhabib, beş bölümden oluşan kitabının birinci bölümünde (s. 35-57), Immanuel
Kant’ın Kozmopolit Hak kavramının yeniden bir okumasını yapmaktadır. Bu bölüm
dâhilinde yazar yabancılara dönük olan, Kant’ın konukseverlik ve geçici ikamet olarak
tanımladığı hakları ele almakta ve bunu bir kalkış noktası yaparak geçici ikamet hakkı
sahibinin politik üyelik hakkına evrensel ahlaksallık bağlamında bir insan hakkı olarak
yaklaşılması gerekliliğini tartışmaktadır. Yazar ikinci bölümde (s. 59-79), Hannah
Arendt’in haklara sahip olma hakkı ifadesinden hareketle insanlık hakkının önemini
açıklamaktadır. Bu bölümde yazar, ulusal egemenlik ve evrensel insan hakları arasındaki
gerilimi tartışma konusu yaparak ulus devletler sisteminin çelişkilerini ortaya koymaya
çalışmaktadır. Ulus devletlerce yaratılan sığınmacılar, azınlıklar, uyruksuzlar ve yersiz yurtsuzlar gibi insan kategorilerinin sorunlarının ancak evrensel insan haklarının
geniş biçimde uygulanması ile çözülebileceğini savunmaktadır. Yazar, göç hareketleri
üzerine yoğunlaştığı üçüncü bölümde (s. 81-138) John Rawls’ın kapalı toplum modelinin
eleştirel bir tartışmasını yapmaktadır. Bu çerçevede de devletlerin katı göç ve
göçmen politikalarını eleştiren yazar, bu bölümde liberal demokrasilerde sınırların geçirgenliğinin
ülkeler için bir tehdit değil aksine demokratik açıdan bir zenginlik olduğu
görüşünü savunmaktadır. Dördüncü bölümde (s. 139-177) vatandaşlık kavramının geçirdiği
dönüşümleri inceleyen yazar, vatandaşlık kavramını temel insan hakları ile ilintili
bir biçimde ele almakta ve ayrıca pratik olarak Avrupa Birliği vatandaşlığını incelemektedir.
Bu doğrultuda vatandaşlığa kabule hiçbir şekilde izin verilmemesini veya
bunun çeşitli nedenlerle kısıtlanması gibi uygulamaları üyeliğe ilişkin insan hakkı ihlali
olarak değerlendirmektedir. Yazar, kitabının beşinci ve son bölümünde (s. 179-219)
demokratik yineleme kavramına odaklanmaktadır. Fransa ve Almanya’da gerçekleşen
ve yabancılara dönük hak sınırlandırmalarının (başörtüsü ile okula girme, başörtüsü ile
ders verme ve uzun süreli yabancı mukimlerin oy kullanma haklarının yasaklanması
gibi) yaşandığı üç ayrı olay ve bu olayların çözüme kavuşturulması üzerinden demokratik
yinelemeler sürecinin önemini ortaya koymaktadır.
Benhabib, kitabına uluslar ötesi göçlerin liberal demokrasilerin yapısal ikilemini ortaya
koyduğunu tespit ederek başlamaktadır. Bu ikilem, bir yanda egemen ulus devletlerin
özbelirlenim iddiaları ve diğer yanda ise evrensel insan haklarına bağlılık ilkesinin
yaratmış olduğu ikilemdir (s. 12). Bu noktada, kendi önerisinin ne devletin sonu ne
de dünya vatandaşlığı olduğunu ve Kantçı kozmopolit federalizm geleneği izlediğini
ifade eden yazar, üyelik sorunlarına adil dağıtım eksenli çözüm arayan yeni Kantçı
teorilerden farklı olarak, adil üyelik odaklı bir yaklaşım geliştirmeye çalışmaktadır.
Yazara göre, adil üyelik “mültecilerin ve sığınmacıların ilk kabul için yaptıkları ahlaki
talebin tanınması; göçmenler için geçirgen bir sınır rejimi; ulusal haklardan mahrum
etme ve vatandaşlık haklarının kaybına karşı ihtiyati tedbir; her insanın ‘hakka sahip
olma’, yani, tüzel kişi olma hakkının korunması” gibi temel hakları içermektedir.
Bu haklar, politik üyelik statülerine bakılmaksızın, geri alınamaz bir nitelik taşımakla
birlikte, adil üyelik, belirli şartları karşılayan yabancılara vatandaşlık hakkının verilmesini
gerektirmektedir. Ayrıca, daimi olarak vatandaşlıktan çıkarma uygulamasının,
liberal demokratik bir insan topluluğu kavrayışıyla uyuşmadığını belirten yazar, bunun
temel bir hakkın ihlali olduğunu vurgulamaktadır (s. 13-14).
Öte yandan, yazar, kitap boyunca göçmenler, mülteciler, sığınmacılar ve yabancı-
ların hukuki statüleri ve vatandaşlık haklarına ilişkin Kant’ın kozmopolit federalizminden
Arendt’in haklara sahip olma hakkına ve Rawls’ın halkların yasasına kadar
oldukça önemli felsefi ve teorik tartışmalar yürütmektedir. Bu felsefi ve teorik tartış-
malar zaman zaman okuyucuyu asıl bağlamdan uzaklaştırır gibi olsa da kitabın temel
savunusu için önemli bir zemin hazırlamaktadır.Küreselleşmenin dünyanın her yerindeki insan topluluklarının birbirine olan bağımlılığını
artırdığının, yeni temsil alanları ve dinamikleri yarattığının altına çizen yazar,
toprağa bağlı ve kültürel kimlik ilişkisine dayandırılan üyelik biçimlerinin yetersiz
olduğuna vurgu yapmaktadır. Buradan hareketle, kitap boyunca Kantçı bir çizgide
ahlaki evrenselcilik ve kozmopolit federalizm için talepte bulunmaktadır. Merkeze liberal
demokrasileri koyarak Batı merkezci bir yaklaşım içerisinde olmasına ve zaman
zaman fazlasıyla teorik ve felsefi bir tartışma yürütmesine karşın Benhabib, kitap
boyunca ötekilerin haklarına ilişkin oldukça önemli ve somut önerilerde bulunmaktadır.
Örneğin, açık değil geçirgen sınırları savunmakta, mültecilere ve sığınma hakkı
arayanlara ilk kabul hakları uygulanmasını ve bu ilk kabulün tam üyeliğe dönüş-
me hakkının olmasını istemekte ve vatandaşlığa kabulü düzenleyen yasaların insan
hakları ilkelerine uygun olması gerektiğini belirtmektedir. Bunun yanı sıra, egemen
halkların vatandaşlığa kabule izin vermemelerine ve aralarında yaşayan yabancıların
vatandaşlığının önüne hukuki birtakım engel koymalarına karşı çıkmaktadır.
Benhabib’in bu kitabında, uluslar ötesi göçler neticesinde ortaya çıkmış olan mülteci,
sığınmacı, göçmen ve yabancı gibi insan kategorilerinin hukuki statülerine ve
kendilerine egemen ulus devletlerce tanınan hakların yetersizliğine dikkat çekmektedir.
Bunun yanı sıra, yürüttüğü teorik ve felsefi tartışmalar ekseninde Kantçı bir
çizgiden kozmopolit federalizm talebinde bulunmaktadır. Dahası, yine bu çerçevede
bugün öteki olarak adlandırılan insanların mevcut hukuki statülerinin iyileştirilmesi,
vatandaşlık haklarından mahrum bırakılmamaları, iltica ve sığınma haklarının düzenlenmesi
ve bulundukları ülkedeki siyasal hayata katılmalarının önünün açılması gibi
konuları temel insan hakları çerçevesinde ele alarak devletlerce uygulanması hiç de
zor olmayan somut öneriler sunmaktadır.
Seyla Benhabib, İstanbul doğumludur. Yale ve New Haven üniversitelerinde çalışarak
doktorasını 1977’de tamamlamıştır. ABD Yale Üniversitesinde profesördür. Siyaset
bilimi ve felsefesi alanında çalışmaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Devlet Güvenliği ve Mülteciler: Lübnan Hükûmeti Tarafından “Tercihler Hiyerarşisi”nin İşlevselleştirilmesi

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Bu makale, mültecilerle ve “mülteci militanların/teröristleri” kapsayan güvenlik uygulamalarıyla ... more Bu makale, mültecilerle ve “mülteci militanların/teröristleri” kapsayan güvenlik uygulamalarıyla ilgili tartışmalara
katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışma, radikalleşmiş veya gönüllü ya da gayriihtiyari şekilde
militan gruplara katılmış Suriyeli mültecilerle ilgili tartışmaları mültecilere ev sahipliği yapan bir ülke
olarak Lübnan’ın güvenlik çabaları çerçevesinde değerlendirmektedir. Yine bu makalede mülteci iken terör
eylemlerine karışan Suriyeli mültecilerle ilgili Lübnan Hükûmetinin BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin
“tercihler hiyerarşisi” kararlarını işlevselleştirerek uyguladığı çeşitli tedbirler tespit edilmeye çalışılmıştır.
Makalede; (i) terörün ev sahibi ülkeler üzerindeki etkisine ve bu ülkelerin mülteci hakları ile güvenlik
amaçlı terörle mücadele çabalarını uzlaştırmada yaşanan ikilemlere yönelik farkındalığın arttırılması; (ii)
Lübnan tarafından bu bağlamda gerçekleştirilen hususi politikaları ve müdahaleleri göstermek; ve (iii) bu
konuda iç politik zorluklarla boğuşup bir de fazla sayıda mülteci barındırdıkları için sorunun yükünü taşıyan
Orta Doğu ülkelerinde daha çok araştırma yapılması gerektiğini göstermek hedeflenmiştir. Bu araştırmanın
sonucunda; Lübnan’ın radikalleşme konusunu daha kapsamlı bir şekilde ele alması gerektiği, bilim
adamlarının Doğu Akdeniz’deki ev sahibi devletlerin deneyimleri ışığında “tercihler hiyerarşi”ni yeniden
ele almaları gerektiği ve mülteci yerleşimlerinde; devlet egemenliği, uluslararası güvenlik ve mültecilerin
koruması konularını teminat altına almak üzere terörizmle mücadele bağlamında bir dizi tercih çerçevesi
geliştirilmesi gerektiği dile getirilmiştir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) İstanbul'a Mülteci Rotaları ve Emek Piyasasına Katılım Dinamikleri: Suriyeli-olmayanlar ile Karşılaştırmalı Suriyeliler Örneği

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Türkiye 2015 yılı itibarıyla dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi olmuştur. Geçmişinde belir... more Türkiye 2015 yılı itibarıyla dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi olmuştur. Geçmişinde belirgin göçler almış olmasına rağmen, sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli mülteci akışı, Türkiye'ye giren göç bağlamında nicel ve nitel önemi arttırmıştır. Nitekim bu çalışmanın amacı diğer zorunlu göçmenler ile karşılaştır-malı olarak Suriyelilerin göç ve uyum süreçlerindeki benzerliklerinin ve farklılıkların ortaya konulmasıdır. Bu amaca ulaşmak için Türkiye'nin en çok göçmen alan şehri İstanbul'da 32 derinlemesine yarı-yapılandırılmış mülakat yapıldı. İçerik analizi ile mültecilerin rotaları ve sosyal ağları üzerinde duruldu. İstanbul'a geliş yolları analiz edildiğinde Kunz'un modelleri örneklerimizle onaylandı ve bu bağlamda Suriyeliler için bir tipoloji geliştirildi. Ardından, çalışma Suriyeli-olmayanların yerleşiminde aile ağının etkisi olmamasına karşın, Suriyeliler için göçün bir aile kararı olduğunu göstermektedir. Şehirde akrabanın olması hedef olarak İstanbul'u belirlemede ve yeni çevreye uyum bağlamında ağ kurmak ve iş bulmak için bir fırsat olarak görülüyor. Buna ek olarak, entegrasyon sürecini değerlendirmenin en önemli başlığının iş piyasasına katılım olarak görülmektedir. İşveren ile ilişkiler ve iş-temelli sorunlar entegrasyon kısmının önemli başlıkları ve her iki grubu da etkilemektedir. Ayrıca, kayıt dışı çalışma koşulları ayrımcılığı tetiklediği gibi maaş ödeme konuları, nitelik uyumsuzluğu, çocuk işçiliği ve daha önemlisi iş kazaları gibi problemlere neden olmaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Türkiye’de Yaşayan Çeçen Mülteci Kadınların Travmaları: Anlam Kurma ve Başa Çıkma Stratejileri

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Bu araştırma, savaşın ortaya çıkardığı sıkıntıları ve özellikle travmatik kayıp yaşamış Türkiye’d... more Bu araştırma, savaşın ortaya çıkardığı sıkıntıları ve özellikle travmatik kayıp yaşamış Türkiye’de yaşayan
Çeçen mülteci kadınların deneyimlerini anlamlandırabilmelerini ele almaktadır. Daha özelde ise bu
kadınların anlam kurma ve başa çıkma stratejileri ele alınmaktadır. Araştırmanın verileri 13 Çeçen
mülteci kadın ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla toplanmıştır. Verilerin analiz edilmesinde
yorumlayıcı fenomenolojik analiz kullanılmıştır. Katılımcıların anlatıları, Çeçen kadınların kırılgan ve
sıkıntılı hâle geldiklerini göstermektedir. Savaşın travmatik deneyimlerine yanıt olarak, travmatik anılarıyla
baş edebilmek için kaynak sağladığından dolayı, dinî inançlarını kuvvetlendirmişlerdir. Bu çalışmada Çeçen
kadınlarının anlam kurma ve başa çıkma stratejileri göz önünde bulundurulduğunda tekrarlanan 10 tema
bulunmuştur. Bunlar şunlardır: dinî ibadetlerin arttırılması, Allah’ın iradesine teslim olmak, Elhamdulillah,
savaşın sebeplerine yönelik teolojik izahlar, travmatik deneyimleri kişisellikten çıkarmak, bir kişiyi şehit
olarak nitelendirmenin unsurları, şehitlikten beklenen faydalar, şehitlik mertebesine erişmek, şehitliği
idealize etmek ve zorunlu bir mutluluk anlatısı. Zorunlu mutluluk anlatısı dışındaki başa çıkma stratejileri,
Çeçen kadınların önemli başa çıkma ve yılmazlık kaynakları olarak bulunmuştur. Ancak zorunlu mutluluk
anlatısının bu kadınların iyileşme süreçlerine engel oluyor gibi görünmektedir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Misafirlikten Vatandaşlığa Türkiye'de Geçici Koruma

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Öz 2010 yılında yaşanan Arap Baharı'nın ardından başta Suriye olmak üzere bölgede yaşanan savaş v... more Öz 2010 yılında yaşanan Arap Baharı'nın ardından başta Suriye olmak üzere bölgede yaşanan savaş ve çatış-maların ardından 3,5 milyonu aşkın Suriyeli Türkiye'ye sığınmıştır. Bugün itibarıyla göçmen, sığınmacı, mülteci ve geçici koruma/misafir gibi farklı statülerde 4 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan Türkiye, aynı zamanda dünyanın en fazla " sığınmacı " barındıran ülkesidir. Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarına uluslararası hukukta istisnai bir prosedür olan geçici koruma statüsü verilmiştir. Başka bir ifadeyle her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmak üzere bir anlamda " misafir " konumunda kabul edilmişlerdir. Zira geçici koruma statüsü, savaşın bitmesiyle Suriyeli savaş mağdurlarının evlerine döneceğini varsaymaktadır. Ancak aradan geçen altı yılda Suriye'deki savaş sona ermemiş dahası mevcut koşullar itibarıyla kısa sürede sona ermesi de mümkün gözükmemektedir. Bu durum, geçici koruma statüsünün sürdürülebilir olmadı-ğını açıkça ortaya koymuştur. Bu süreçte bir taraftan geçici koruma statüsünden kaynaklanan sorunlara ilişkin tartışmalar sürerken diğer yandan Türkiye'de ikamet eden ve ülkeye katma değer sunan Suriyelilere vatandaşlık verilmesine ilişkin tartışmalar hız kazanmıştır. Ancak bu süreçte belki de en çok ihmal edilen husus " Suriyelilerin kendilerine vatandaşlık verilmesi hususunda ne düşündükleri " olmuştur. Bu bağlamda çalışmamız Suriyelilerin gözünden vatandaşlık tartışmalarına odaklanmaktadır. Çalışma kapsamında Ocak-Mayıs 2017 tarihlerinde farklı sosyoekonomik seviyeden 125 Suriyeli ile gerçekleştirilen nitel araştırma verilerinden hareketle Türkiye'deki Suriyelilerin vatandaşlık tartışmalarını nasıl değerlendirdikleri ve vatan-daşlığa ilişkin kanaatleri analitik bir perspektifle ele alınmaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Post-Sovyet Dönemde Türkiye'ye Yönelen Kadın Emek Göçü Profili: Kumkapı'da Tekstil Sektöründeki Satış Temsilcisi Kadınlar Örneği

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Öz 1990'ların başında SSCB'ye bağlı ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmasının ardından ülkelerinde... more Öz 1990'ların başında SSCB'ye bağlı ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmasının ardından ülkelerinde ortaya çı-kan aşırı yoksulluk, ücret düşüşleri ve siyasi istikrarsızlık gibi nedenlerle bu ülkelerden, ülke sınırlarının dışına yoğun göçler yaşanmıştır. Post-Sovyet göçleri olarak adlandırılan bu göçlerde Türkiye, mevcut iş gücü talebi, uyguladığı esnek vize uygulamaları, coğrafi yakınlığı gibi nedenlerle göçmenler için önemli bir hedef ülke konumuna gelmiştir. Bu çalışmada İstanbul Kumkapı'da tekstil sektöründe çalışan eski Sovyet ülke kökenli kadın göçmenlerin emek piyasasındaki konumları ele alınmaktadır. Araştırma kapsamında bu göçmen kadınların; göçe karar süreçleri, göç etmelerinin ekonomik ve sosyal nedenleri, çalışma koşulları, aile ekonomilerine sağladıkları destek, boş zaman ve mekân değerlendirme biçimleri, geri dönüş eğilimleri, ileriye dönük planları ve emek piyasasına katılımda önemli bir merkez olan Kumkapı semtiyle ilişkileri gibi konuların irdelenmesi hedeflenmiştir. Kumkapı'da gerçekleştirilen nitel çalışmada 6 kadın göçmenle derin-lemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Genellikle katılımcılar, özellikle ucuz iş gücü sağlamaları, görece nitelikli ve eğitimli olmaları, birçoğu kaçak çalışan olmaları ve işverenin birçok masrafını azaltması gibi nedenlerle emek piyasasında talep görmektedir. Düzenli veya düzensiz olarak yalnızca tekstil sektöründe değil; ev, bakım ve ofis hizmetlerinde de çalışan; kentin ve ekonominin silik, görünmeyen yüzleri olarak değerlendirilebilecek göçmen kadınların esasen sosyal sermayelerine çok da ters düşen işler yapmadıkları, göç süreçlerinde en büyük motivasyon kaynaklarının ise aracıları olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler Türkiye'ye kadın emek göçü • Göçün kadınsılaşması • Kumkapı • Düzensiz göç • Göçmen kadın profili

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) State Security and Refugees: Operationalizing the " Ladder of Options " by the Government of Lebanon

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

This article attempts to contribute to the debate around the study of refugees and the security i... more This article attempts to contribute to the debate around the study of refugees and the security implications involving " refugee militants/terrorists. " It situates the debate within the context of Syrian refugees who have been radicalized or have voluntarily or involuntarily joined militant groups and Lebanon' s subsequent security efforts as a host country. It tries to identify the various measures employed by the Government of Lebanon through the operationalization of the UN High Commissioner for Refugees " Ladder of Options " in managing security related issues involving Syrian refugees-turned-terrorists. It intends to (i) raise awareness of the impact of terrorism on host countries and their dilemmas in reconciling refugee rights and counter-terrorism for security reasons; and (ii) illustrate specific policies and interventions made by Lebanon in this regard; and (iii) call for further studies on the subject in Middle Eastern countries grappling with internal political challenges at the same time as they are experiencing the huge burden of many refugees. The research suggests that Lebanon needs to address the issue of radicalization in a more comprehensive manner and that scholars need to reexamine the " Ladder of Options " in light of Levantine host States' experiences and to develop a ladder of options framework for combating terrorism in post-emergency refugee settlements to safeguard State sovereignty, international security and refugee protection. Keywords Radicalization of refugees • Refugee Radicalization • " Ladder of Options " • ISIS • Al-Nusra Front •

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Refugee Routes to Istanbul and the Dynamics of Labor Market Participation: The Case of Syrians in Comparison to Non-Syrians

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Turkey as a country has been hosting the most refugees in the world since 2015. Although it has e... more Turkey as a country has been hosting the most refugees in the world since 2015. Although it has experienced distinctive immigration in past years, the Syrian refugee flow has increased in significance in terms of quantity and quality, with the number now expressed in millions. Thus the aim of this study is to display the similarities and differences of Syrians' migration and integration processes in comparison to other forced migrants. To reach this aim, 32 in-depth semi-structured interviews were conducted in Istanbul, the city that has received the most migrants. We have studied refugees' routes and their social networks using content analysis. Kunz' s models are confirmed with our sample by analyzing arrival paths to Istanbul and a typol-ogy for Syrians in this context is developed. Then, the study reveals no family network among non-Syrians migrants' settlements, even though migration is a family decision for Syrians. Moreover, having relatives is seen as an opportunity to build networks and to get a job in order to become involved in their new environment , with Istanbul set as the destination. In addition, labor market participation has been identified as the primary subject for evaluating the integration process. Relations with employer and work-related problems are significant parts of the integration phase and challenging for both groups. Furthermore, informal work conditions have resulted in not only discrimination but also problems such as wage payment issues, skill mismatching, child labor, and more importantly work accidents.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) The Trauma of Chechen Refugee Women Living in Turkey: Meaning-Making and Coping Strategies

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

This research aims to explore how Chechen refugee women living in Turkey who have lived through t... more This research aims to explore how Chechen refugee women living in Turkey who have lived through the distress of war and traumatic loss in particular make sense of their experience. More specifically, it examines these women' s meaning-making and coping strategies. The semi-structured interviews with 13 Chechen refugee women have provided the main data of this research. Interpretive phenomenological analysis has been used to analyze the data. The analysis of the accounts shows Chechen women to have become vulnerable and distressed. In response to the traumatic experiences of war, they have deepened their religious beliefs, as these beliefs provide resources for dealing with their traumatic memories. In consideration of the meaning-making and coping strategies of the Chechen women in this study, 10 recurrent themes have been found: increased religious service, submitting to the will of God, Alhamdulillah, theological explanations for the causes of war, depersonalizing traumatic experiences, what qualifies one as a martyr, the expected benefits of martyrdom, earning the honor of this martyrdom, idealizing the martyr, and a narrative of obliged happiness. All coping strategies except the narrative of obliged happiness have been found as important resources for coping and resilience for Chechen women. The narrative of obligatory happiness, however appears to interfere with these women' s healing processes.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Syrians in Turkey under Temporary Protection: From Guest Status to Citizenship

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Beginning in the wake of the Arab Spring that occurred in 2010, 3,070,000 Syrians have taken refu... more Beginning in the wake of the Arab Spring that occurred in 2010, 3,070,000 Syrians have taken refuge in Turkey following the war and conflicts experienced in the region that is Syria. The country of Turkey, which as of today has four million people in different statuses like immigrant, asylum seeker, refugee, and temporary protection/guest who have become homeowners, hosts the most " asylum seekers " in the world at the same time. Temporary protection status, as an exceptional procedure under international law, has been provided to Syrian citizens taking refuge in Turkey. In other words, every need of theirs is accepted in the position of " guest " in the sense of being met by the state, because the temporary protection status assumes the victims of the Syrian war will return to their homes with the war' s end. However, the war in Syria has not yet come to an end, nor does its finish seem possible in the short term with current conditions. This situation reveals the temporary protection status to be non-sustainable. While on one side debates lead on related to the problems arising from temporary protection status in this process, on the other, debates related to granting citizenship to Syrians residing in Turkey who add value to the country have gained speed. However, the most neglected point in this process is perhaps " What do we think about the issue of giving Syrian individuals citizenship? " In this context our study is focused on the debates of citizenship from the eye of Syrians. How Syrians in Turkey evaluate the debates on citizenship and their convictions related to citizenship have been discussed from an analytical perspective with motion from qualitative research data conducted over 125 Syrians with different socioeconomic levels from January to May 2017.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) The Migration Profile of Women Labor Turned Toward Turkey in the Post-Soviet Period: The Example of Female Sales Representatives in the Textile Sector in Kumkapı

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Following the independence of countries from the USSR at the beginning of the 1990s, intense immi... more Following the independence of countries from the USSR at the beginning of the 1990s, intense immigrations from these countries beyond their borders were experienced for reasons such as the extreme poverty, declining wages, and political instability that emerged there. In these migrations, which are known as post-Soviet migrations, Turkey became an important target country for immigrants due to reasons like its demand for an actual work force, flexible visa applications, and geographical proximity. This study addresses the positions of female migrants originally from the former Soviet Union who work in Istanbul' s textile sector in Kumkapı. The scope of the research aims to examine these female migrants' issues, such as the processes in choosing migration, the economic and social reasons for immigrating, work conditions, the support they provide to the family economy, evaluating the types of free time and locales, their inclination to go back, plans for the future, and their relationships with Kumkapı, which is an important center on labor market participation. In-depth interviews have been performed with six female immigrants in this qualitative study realized in Kumkapı. The participants generally see demand in the labor market for reasons such as their provision of cheap labor force in particular, they are educated and relatively qualified, many work illegally, and they reduce many employer expenses. The migrant women, who can be evaluated as the faded unseen faces of the city and the economy, are observed to work regularly or irregularly in not only the textile sector but also in home, maintenance, and office services, as well as to not work in jobs that are inimical to their social capital; the greatest sources of motivation in the migration processes is observed to be intermediaries.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(2) Haydarabad Oturumu-2017 Nihai 16. Komisyon 9 Eylül 2017

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın ... more Kişilere, halklara ve devletlere derinden etki eden milletlerarası kitlesel göçü modern dünyanın en dikkat çekici unsurlarından biri olarak değerlendirerek, Göçmenlerin genellikle kapsayıcı iktisadi ve içtimai ilerlemeye ve sürdürülebilir kalkınmaya olumlu bir katkı yaptıklarını ancak zorla yerinden edilmelerin ve düzensiz göç akışlarının sıklıkla karmaşık sorunlara yol açtığını kabul ederek, Şahs-ı beşerin tabii onurunu ve aile-i beşerin tüm mensuplarının eşit ve gayr-i kabil-i tasarruf haklarını tanıyan Birleşmiş Milletler Antlaşması'yla ve insan haklarının korunmasına dair muhtelif belgelerle ilan edilen ilkeleri; Milletlerarası İnsancıl Hukuk ve Mülteci Hukuku'nun ilkelerini hatırlatarak, Devletlerin kendi sınırlarını kontrol etme; topraklarına giriş ve ikamet konusunda egemenliklerini kullanma meşru hakkını kabul ederek, İnsanlığın mülahazat-ı esasiyesine uygun olarak kitlesel göçmenlerin durumunun devletler ve milletlerarası toplum tarafından özel ilgiyi gerektirdiğini de kabul ederek, Bu bakımdan -hususen-mülteciler, göçmen işçiler ve onların aile mensuplarının kaderi ile ilgili belgelerde şahs-ı beşerin korunmasına dair ortaya konulmuş ilkeleri hatırlatarak, Kitlesel Göçler (On Altıncı Komisyon)

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Analyzing the Children’s Book The Journey Using Greimas’ Semiotic Analysis

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Groups defined as refugees, asylum seekers, or immigrants have faced us in recent years through a... more Groups defined as refugees, asylum seekers, or immigrants have faced us in recent years through aid campaigns in the media or news programs framed in negative contexts like tragic life struggles, judicial cases, violence, and abuse. The political, humane, and social dimensions of the topic, being different from the world media, have taken place on Turkey' s agenda because of both its geographical and historical proximity. The way that refugees are discussed in various media circles shows that humanity in our era is still passing a serious and nasty test in terms of many concepts like freedom, human rights, equality, coexistent culture, and beyond. Being enriched from many factors experienced in real life, meanwhile, children' s books and literature on the issue of refugees' condition carry particular importance in terms of children who read being able to show empathy while gaining an awareness of this reality in the proper direction. The illustrated children' s book The Journey is worth investigating in terms of being a literary work that takes children as the target audience; includes violence, conflict, and death; and at the same time narrates a traumatic subject drawn from real life, such as being a refugee. In the study, this children' s book was chosen because of targeting small children from within similar books functioning on the same topic and, by being translated into 12 languages, for its ability to reach worldwide readership. The aim of the research is to scrutinize a realistic topic in a children' s book by arriving at the various layers forming the literary meaning of the text with the help of semiotics through the example of agents using Greimas' semiotic method and exposing the agents, the functions they explain, and the relationships among them. Greimas' semiotic method, which describes the people located in the narrative according to their function, appears to have limited use in analyses related to children' s content in the literature. No Turkish analyses are encountered that have been performed with this method on realistic constructs referring to traumatic issues in particular or that need to be told using highly attentive language for children. In the analysis, the use of combining contrasts like war-peace, fear-hope, and separation-union, in spite of the uneasy atmosphere of the literary text, was dominantly seen as an optimistic and hopeful language of expression in the story. This preferred perspective provides an appropriate expression for children to read that is far from the topic of violence.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Female Leadership in the Framework of Crises Management within the Scope of Aid to the Syrians (An Example from Ankara)

On March 15, 2011 when the uprising in Syria began, no one could have predicted that the crisis w... more On March 15, 2011 when the uprising in Syria began, no one could have predicted that the crisis would reach this dimension. When the first migration group of 500 people from Syria entered Turkey from Hatay' s Yayladağı border on April 29, 2011, the situation was regarded as a temporary one. Then the Syrians, coming in with a large migration wave, began to settle first in the cities along the southeast border, then all over Turkey. Turkey, which wasn't prepared for such a crisis with this huge wave and its problems, has been able to relatively uneventfully cope so far without great fuss. Syrians could not legally be accepted as asylum seekers in Turkey. According to the Geneva Convention, which Turkey signed in 1961, only having people from European countries eligible for seeking asylum was placed as a geographical restriction. Hence, Syrians were first identified as " guests " for a temporary solution, then they were taken under temporary protection in accordance with Law No. 6458 passed in 2013. In this process, civil society organizations and individuals working as volunteers have successfully performed crisis management. As female organizations or as independent groups, women in particular have organized very quickly as a helping hand in this crisis. This study analyzes the foundation from the point of view of how they approach the problem and the solution methods they have produced. Nezahat Albay, through her leadership, founded the Gönüllüler Grubu [The Volunteers Group], which aims to be a helping hand for Syrians in Ankara. The foundation consists of a hundred volunteers, former students and friends of Albay. Women try to understand the events, problems, and needs using an empathetic approach. Statements like " What would I do if I were a refugee? " or " We could have also been in that situation? " were often heard from the volunteer women in this research. In this case, women have started their work by establishing empathy with Syrians and then increasing their awareness in the community that they have built together with the Syrians; lastly, they have begun to play a mediator role in general society. In this study, the terms of empathy, awareness, and mediation will be examined with respect to identifying and solving problems concerning this crisis. Furthermore, the following steps will be investigated: (a) women with empathetic behaviors mobilizing to help Syrians, (b) developing awareness, and (c) playing a mediator role. Accompanying questions like how they have evolved, how problem solving has been implemented, and how women have made a difference in voluntary activism by applying these steps will also be examined. In order to better understand the topic in this article, I have started by searching the theoretical background of the term " crisis, " the components of crisis management, and the qualities of female leadership with an explanation of transactional and transformational leadership.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Sense of Optimism and Perceptions of the Future among Palestine Refugee Students Living in Three West Bank Camps

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Many young Palestine refugees in the West Bank continue to reside in refugee camps, often in crow... more Many young Palestine refugees in the West Bank continue to reside in refugee camps, often in crowded and poor living conditions with an uncertain future. The present research seeks to explore future aspirations and optimism among 227 Palestine refugee students attending six United Nations Relief and Works Agency schools in three West Bank refugee camps. The research uses focused classroom discussions to gain an understanding of how the students perceive their immediate living conditions, what they think of the future, as well as their personal goals and ambitions. The Life Orientation Test-Revised has been administered to assess the students' general sense of optimism versus their sense of pessimism. The results show that young Palestine refugees as a whole remain more optimistic than pessimistic, with many being motivated to improve their camps and society. However, many of these adolescents also remain concerned about their future and do not believe they will achieve their personal dreams. This is most apparent in camps where students have been exposed to conflict-related violence or have more limited higher education or economic opportunities.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Palestinian Refugee Children: A Review of the Literature

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

The current scholarly preoccupation with the Syrian refugee crisis bears significant implications... more The current scholarly preoccupation with the Syrian refugee crisis bears significant implications for the future of the millions currently displaced by the conflict. However, for millions of Palestinian refugees, a dearth in research nevertheless still exists. With children and adolescents as the focus, this literature review traces the trajectory of scholarship dedicated to Palestinian refugee children, thereby revealing a noteworthy scarcity in sociological and anthropological studies dedicated to the topic. The interrogative power in revealing this deficiency further highlights the necessity of comprehensive, vital research aimed at the Palestinian refugee situation.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Suriyelilere Yardım Kapsamında Kriz Yönetimi ve Kadın Liderliği (Ankara Örneği)

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Suriye’de 15 Mart 2011’de ayaklanma başladığında, krizin bu boyuta ulaşacağı hiç kimse tarafından... more Suriye’de 15 Mart 2011’de ayaklanma başladığında, krizin bu boyuta ulaşacağı hiç kimse tarafından tahmin
edilemedi. Suriye’den Türkiye’ye, 29 Nisan 2011 günü, 500 kişilik ilk göç grubu, Hatay’ın Yayladağı
kapısından girdiğinde Türkiye, bunu geçici bir durum olarak değerlendirdi. Daha sonra büyük bir göç
dalgasıyla gelen Suriyeliler, Türkiye’nin, güneydoğudaki sınır şehirleri ve büyükşehirleri başta olmak üzere,
birçok şehrine yerleşmeye başladılar. Böyle bir kriz durumuna hazırlıklı olmayan Türkiye, şimdiye kadar
çok büyük olay olmadan, bu büyük dalganın getirdiği problemlerle, nispeten olaysız bir şekilde baş
edebilmiştir. Suriyeliler, hukuki bakımdan, Türkiye’de sığınmacı olarak kabul edilemeyecekleri için, bu
duruma geçici çözüm bulunmaya çalışılmış; 2013 yılında çıkan 6458 Sayılı Kanun ile geçici koruma altına
alınmalarına kadar, “misafir” olarak adlandırılmış; bu sebeple 2013 yılına kadar, resmî olarak çok fazla bir
şey yapılamamıştır. Bu süreçte sivil toplum kuruluşları ile gönüllü ve bireysel olarak çalışan kişiler, kriz
yönetimi konusunda başarılı olarak adlandırılabilecek çalışmalar sergilemişlerdir. Özellikle kadınlar, gerek
kadın dernekleri gerekse bireysel olarak hızla organize olmuş ve bu meselenin bir ucundan tutmuşlardır. Bu
araştırmada, Ankara’da, krize bireysel olarak çözüm olmak üzere çalışmalara başlamış, daha sonra etrafında
eski öğrencilerinden ve arkadaşlarından oluşan yüz kişilik bir gönüllü gruba liderlik ederek krizi yöneten
Nezahat Albay’ın kurduğu Gönüllüler Grubu’nun, probleme yaklaşımı, ürettikleri çözüm metotları ele alınmıştır.
Kadınlar; olayları, sorunları ve ihtiyaçları daha çok empati kurarak anlamaya çalışmaktadırlar. “Ben
olsaydım ne yapardım?”, “Biz de o durumda olabilirdik.” soru ve ifadeleri yaptığımız araştırmada gönüllü
kadınların sık sık kullandıkları ifadelerdir. Bu olayda önce empati kurarak ilk adımları atmış, daha sonra
yaptıkları çalışmalarla farkındalıkları artmış, en sonunda da toplumda arabulucu rolü oynamaya başlamışlardır. Bu araştırmada “empati”, “farkındalık” ve “arabuluculuk” terimlerinin krizin tespiti ve problemin
çözümüne uygulanmasına çalışılacak ve bu uygulamaların kadınların gönüllülük faaliyetlerinde nasıl bir
fark ortaya çıkardığı incelenecektir. Olayın anlaşılabilmesi için “kriz nedir”, “nasıl mücadele edilir” sorularına
teorik cevaplar arandıktan sonra, etkileşimci ve dönüşümcü liderlik modelleri çerçevesinde kadın
liderliği ele alınarak özellikle, kadın liderliğini daha iyi anlatan dönüşümcü liderlik modeli ile grubun krizle
nasıl yüzleştiği ve ne tür çözümler ürettiği analiz edilecektir. Çalışma nitel yöntemle, örnek olay incelemesi
olarak çalışılmış; veriler, literatür taraması, katılımcı gözlem, odak grup görüşmeleri ve derinlemesine mülakatlarla toplanmıştır. Çalışma Ankara’da yürütülmüştür.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) " Yolculuk " Adlı Çocuk Kitabının Greimas'ın Göstergebilimsel Çözümlemesi ile İncelenmesi

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Mülteci, sığınmacı ya da göçmen olarak tanımlanan gruplar, son yıllarda medyada yardım kampanyala... more Mülteci, sığınmacı ya da göçmen olarak tanımlanan gruplar, son yıllarda medyada yardım kampanyaları ya da trajik yaşam mücadeleleri, adli vakalar, şiddet, istismar gibi negatif bağlamlarla çerçevelenen haber programları ile karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde ise bu konu, gerek coğrafi gerekse tarihî yakınlık nedeniyle dünya medyasından farklı olarak gündemin ilk sıralarında siyasal, sosyal ve insani boyutlarıyla yer almaktadır. Bununla birlikte mülteciliğin çeşitli medya mecralarında konu edilme biçimi, çağımızın ve insanlığın özgürlük, insan hakları, eşitlik, birlikte yaşama kültürü, öteki gibi pek çok kavram açısından hâlâ ciddi ve kötü bir sınav verdiğine işaret etmektedir. Öte yandan, gerçek hayatta yaşanan pek çok unsurdan beslenen çocuk edebiyatının ve çocuk kitaplarının mülteciliği konu edinmesi ise, çocuk okurların bu gerçeklik karşısında doğru yönde bir farkındalık kazanarak empati gösterebilmeleri noktasında özel bir önem taşımaktadır. " Yolculuk " adlı resimli çocuk kitabı, çocuk hedef kitle için kaleme alınmış bir edebî eserin, şiddet, çatışma ve ölümü de içinde barındıran mültecilik gibi gerçek hayattan yola çıkan, aynı zamanda travmatik bir konuyu anlatımı açısından incelemeye değer bulunmuştur. Çalışmada adı geçen çocuk kitabı, aynı konuyu işleyen benzer kitaplar içinden küçük yaştaki çocukları hedeflemesi ve 12 dile çevrilerek dünya çapında yaygın bir okur kitlesine ulaşması nedeniyle seçilmiştir. Araştırmanın amacı, bir çocuk kitabında gerçekçi bir konunun, Greimas'ın göstergebilimsel yöntemiyle, eyleyenler örnekçesi ve göstergebilimsel dörtgen yardımıyla yazınsal metnin anlamını oluşturan çeşitli katmanlara ulaşıp, eyleyenler ve anlatıdaki iş-levleri ile bunların aralarındaki ilişki açığa çıkarılarak irdelenmesidir. Literatürde, çocuk içeriklerine ilişkin analizlerde anlatıda yer alan kişilerin işlevlerine göre betimlendiği Greimas'ın göstergebilimsel yönteminin kullanımının sınırlı olduğu görülmektedir. Özellikle travmatik konular diye adlandırılan ve çocuklara son derece özenli bir dil kullanılarak anlatılması gereken gerçekçi kurgularda, bu yöntemle yapılan Türkçe analizlere rastlanmamaktadır. Çözümlemede, yazınsal metindeki esenliksiz atmosfere rağmen savaş-barış, korku-umut, ayrılma-kavuşma gibi zıtlıkların bir arada kullanılmasının, hikâyede iyimser ve umutlu bir anlatım dilini hâkim kıldığı görülmüştür. Tercih edilen bu yaklaşımın, konunun şiddetten uzak ve çocuk okura uygun bir anlatım sağladığı sonucuna varılmıştır.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Batı Şeria’daki Üç Kampta Yaşayan Filistinli Mülteci Öğrencilerin İyimserlik ve Geleceğe Yönelik Algıları

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Batı Şeria'da birçok Filistinli genç mülteci, kalabalık mülteci kamplarında, çoğu zaman kötü yaşa... more Batı Şeria'da birçok Filistinli genç mülteci, kalabalık mülteci kamplarında, çoğu zaman kötü yaşam koşullarında ve belirsiz bir gelecek öngörüsüyle yaşıyor. Bu araştırma, üç Batı Şeria mülteci kampındaki altı Birleşmiş Milletler Yardım Ajansı (URWA) okuluna devam eden 227 Filistinli mülteci öğrencinin gelecek beklentilerini ve iyimserliklerini ele almayı amaçlamıştır. Araştırma; öğrencilerin kendi yaşam koşullarını, gelecek hakkında ne düşündüklerini, kişisel hedeflerini ve tutkularını nasıl algıladıklarını anlamak üzere odaklı sınıf tartışmaları yöntemini kullanmıştır. Öğrencilerin genel iyimserlik ve karamsarlık duygularını değerlendirmek için Yaşam Yönelimi Testi'nin Gözden Geçirilmiş versiyonu kullanılmıştır. Sonuçlar, Filistinli genç mültecilerin bir bütün olarak çok daha iyimser olduğunu; birçoğunun yaşadıkları kampları ve topluluklarını iyileştirmek yönünde motivasyona sahip olduklarını gösteriyor. Bununla birlikte bu ergenlerin birçoğu kendi geleceği konusunda endişe duymakta ve kişisel hayallerine ulaşacaklarına inanmaktadır. Bu durum özellikle, öğrencilerin şiddete maruz kaldıkları veya daha sınırlı yüksek eğitim veya ekonomik imkâna sahip oldukları kamplarda daha belirgindir.

Research paper thumbnail of MEJRS 3(1) Filistinli Mülteci Çocuklar: Bir Literatür Değerlendirmesi

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2018

Suriye mülteci kriziyle ilgili bugünkü endişeler, çatışmalar sebebiyle yerinden edilmiş milyonlar... more Suriye mülteci kriziyle ilgili bugünkü endişeler, çatışmalar sebebiyle yerinden edilmiş milyonlarca insanın geleceği için önemli neticeler barındırmaktadır. Bununla birlikte, milyonlarca Filistinli mülteciye yönelik hâlâ araştırma eksikliği bulunmaktadır. Çocuklara ve ergenlere odaklanan bu literatür incelemesi, Filistinli mülteci çocuklara hasredilmiş araştırmaların izini sürerek konuya adanmış sosyolojik ve antropolojik çalışmalardaki eksikliği ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Bu eksikliği ortaya çıkartmak noktasındaki sorgulayıcı tutum, Filistinli mülteci sorununa yönelik kapsamlı ve hayati araştırmaların gerekliliğini vurgulamaktadır.

Research paper thumbnail of MEJRS 2(2) Methodological Challenges in the Study of Forced Migration: Trauma, Resilience, Religion and the Problem of Trust in the Context of the Syrian Diaspora in Turkey

MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2017

As a researcher living and working in the Turkish cities of Mersin and Adana – major destinations... more As a researcher living and working in the Turkish cities of Mersin and Adana – major destinations for Syrians in the East Mediterranean – I wanted to learn how displaced Syrians cope with the trauma of being forced to emigrate and how they build resilience. Given the reported high-levels of religiosity amongst Syrians, I also wanted to understand the possible role of religion in helping displaced people develop positive coping strategies. My findings revealed that the majority of the refugees I interviewed considered themselves to be religious whilst most experienced a traumatic event. I also found a modest but positive correlation between attachment to a religious community and the building of positive coping strategies. However, only a small number of Syrians interviewed took part in the life of the host communities around them. Based on these findings, I argue that, perhaps, this presents us with a methodological problem, one that originates in a distortion of the data by the social and psychological contexts in which displaced Syrians living in Turkey find themselves embedded. In the process of describing this research context, I discuss some of the methodological challenges in the study of forced migration more broadly, whilst problematizing the ethics of researching vulnerable populations living in unstable political and social environments.