Doç. Dr. Rahmi Tekin - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Doç. Dr. Rahmi Tekin
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Apr 27, 2018
Rahmi TEKİN * Öz Osmanlı Devleti'nde bireyin malî sorumlulukları kamu hukukunun da doğrudan ilgi ... more Rahmi TEKİN * Öz Osmanlı Devleti'nde bireyin malî sorumlulukları kamu hukukunun da doğrudan ilgi alanına girmekteydi. Tarih, toplumu ilgilendiren konuları ihtiva etmesi hasebiyle, tüm İslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de zimmî vatandaşların cizyelerinin ödenmesinde birtakım sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Ancak bu durun devlet tarafından yetki verilmiş hukukçular tarafından bir sonuca bağlanmıştır. Dolayısıyla hukukî birer belge niteliğindeki fetvâlarda, bu gibi karışık meseleler açıklığa kavuşturulmuştur. Şeyhülislâm Menteşezâde Abdurrahim Efendi'nin fetvâ mecmuası olan Fetevâ-yı Abdurrahîm'de zimmîlerden alınan cizye ile ilgili olarak otuz beş fetvâya yer verilmiştir. Söz konusu fetvâlar, cizyenin kimlerden alınıp alınmayacağını açıklığa kavuşturmaya yönelik konular içermektedir.
DergiPark (Istanbul University), Mar 1, 2010
ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı ... more ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı bilginidir. Çok yönlü olan dris-i Bitlisî daha çok tarihçili i ve siyasî ki ili i ile ön plana çıkmı tır. XVI. yüzyılın ba larında Do u Anadolu'da bulunan beyliklerin Osmanlı Devleti'ne ba lanmasında önemli roller üstlenmi tir. Farsça manzum olarak kaleme aldı ı He t Behi t adlı eseri onun tarihçi ki ili ine i aret etmektedir. dris-i Bitlisî, memleketi Bitlis'te drisiyye adında bir medrese yaptırmı tır ve bu medreseye bir çok gayr-ı menkûl vakıfların ba lanmasını sa lamı tır. Bu çalı mada; dris-i Bitlisî'nin hayatı, diplomatik faaliyetleri ve yaptırmı oldu u drisîyye Medresesi vakfiyesinin tanıtım ve tahlili üzerinde durulacaktır.
Journal of Turkish Research Institute, 2009
ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı ... more ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı bilginidir. Çok yönlü olan dris-i Bitlisî daha çok tarihçili i ve siyasî ki ili i ile ön plana çıkmı tır. XVI. yüzyılın ba larında Do u Anadolu'da bulunan beyliklerin Osmanlı Devleti'ne ba lanmasında önemli roller üstlenmi tir. Farsça manzum olarak kaleme aldı ı He t Behi t adlı eseri onun tarihçi ki ili ine i aret etmektedir. dris-i Bitlisî, memleketi Bitlis'te drisiyye adında bir medrese yaptırmı tır ve bu medreseye bir çok gayr-ı menkûl vakıfların ba lanmasını sa lamı tır. Bu çalı mada; dris-i Bitlisî'nin hayatı, diplomatik faaliyetleri ve yaptırmı oldu u drisîyye Medresesi vakfiyesinin tanıtım ve tahlili üzerinde durulacaktır.
İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli... more İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli amaçlarla kurulan vakıflar, insanlarm yardım etme duygusundan kaynaklanmaktadır. Milli ve dini kültürümüzün bir parçası olan vakıf müesseseleri toplumda dini, sosyal, eğitim, sağlık, belediyenin yapmış olduğu işlere yönelik bir çok hizmetleri yapmayı esas almışlardır, Yani, günümüzün bir çok sosyal güvenlik, eğitim ve benzeri kuruluş ların görevi geçmişte valaflar vasıtasıyla yerine getirilmiştir.
Akademik tarih ve düşünce dergisi, 2021
Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletl... more Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletleri tarafından bu hassasiyet gözetilmiştir. Medine Hz. Peygamberin hicret ettiği yer, İslâm'ın dünyaya yayıldığı merkez, Mescid-i Nebevî'nin ve Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehirdir. Hicaz bölgesi 1517'de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten itibaren Osmanlı padişahı aynı zamanda İslam âleminin halifesi de sayılmıştır. Böylece kutsal toraklara hizmet etme şerefi artık Türklere geçmişti. Türkler Harameyn'e hizmeti bir ibadet şuuru ile yapmışlardır. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altına giren yerlerde adaleti sağlamak ve hukuk kurallarını işletmek adına bir kadının atanması genel kurallar arasında sayılır. 1517 tarihinden itibaren, Medine'de Osmanlı kadılarının varlığı görülmektedir. Söz konusu makale, Fâiz bin Musa el-Berdânî el-Harbî'nin 2001 yılında ed-Dâre adlı dergide yayınladığı makalenin tercümesidir. Bu tercümeyi yapmakla amacımız, Türk ilim âleminin dikkatini Medine'de bulunan Osmanlı dönemi şer'iyye sicillerine dikkati çekmektir. Sicillerde kullanılan literatüre sadık kalmaya çalışılmıştır. Yazarın vermiş olduğu birtakım bilgiler metin içinde açıklanmıştır. Yazar, üçüncü bölümde Medine Şer'iyye sicillerinden çıkarılan yüz on kadının ismini zikretmiştir. Ancak, kadıların isminin geçtiği yerlerde övücü ifadelerde aşırıya gidildiğinden zaman zaman eleştirmiştir. Tekrara kaçan bu bilgiler kullanılmamış, bunun yerine söz konusu kadının atama tarihini, adının geçtiği sicilin adresi ve özel bir durumu varsa onlar tablo halinde verilmiştir.
Osmanlı mirası araştırmaları dergisi, Nov 22, 2021
Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkı... more Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı dönemlerindendir. Bu dönemde Osmanlı hem Kırım'da Ruslarla hem de Balkanlar'da Avusturya ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bosna'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya'ya karşı almış olduğu tedbirler 52 numaralı Mostar Şer'iyye Siciline yansımıştır. Sicilde kayıtlı bulunan yetmiş civarındaki hatt-ı hümayun, ferman, hüküm ve Bosna'daki eyalet divanından gönderilen buyruldular bulunmaktadır. Sicildeki resmî kayıtlarda Avusturya'nın anlaşmayı bozarak Bosna sınır hattından Osmanlı topraklarına saldırdığı belirtilmektedir. Gerek İstanbul'dan gönderilen belgelerde ve gerekse Divan-ı Bosna'dan kazalara ve ilgililere gönderilen buyruldularından anlaşılan, Bosna halkının topyekûn bir seferberliğe ve orduya yardıma çağrıldığı görülmektedir. Ayrıca söz konusu buyruldularda, İstanbul'dan gemilerle gönderilen mühimmat ve erzakın bir an önce cepheye yetiştirilmesi de talep edilmektedir. Kayıtlardan anlaşılan, bu durum Bosna Beylerbeyi Vezir Ebubekir Paşa başta olmak üzere, idarecilerin, ileri gelenlerin, Müslüman ve gayrimüslimlerin hepsinin birden katıldığı önemli bir mücadeledir. Bu gayretlerin sonucu olarak büyük başarılar elde edilmiştir.
Iğdır üniversitesi sosyal bilimler dergisi, May 31, 2023
Osmanlı Devleti'nde mahkemelerin görev ve yetki alanları oldukça geniş olup, bu alana girmeyen he... more Osmanlı Devleti'nde mahkemelerin görev ve yetki alanları oldukça geniş olup, bu alana girmeyen herhangi bir hukukî ihtilaf yok gibidir. Mahkeme kararları tarih belirtilerek sicil defterine yazılır ve taraflara bununla ilgili birer belge verilirdi. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında bulunan yerlerde, yargı işleminin âdil yapılabilmesi için o yerlere kâdı gönderilmiştir. Suriye arazisinin Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra Şam, Humus, Hama ve Halep gibi merkezlere kâdı atanmıştır. Günümüze kadar intikal eden Halep Şer'iyye (kâdı) sicillerinin ilki 956/1549 tarihlidir. Arapça olarak kaydedilen 1 numaralı şer'iyye sicili çalışmamızın ana kaynağını oluşturmaktadır. Söz konusu sicilde üç bin üç yüz kırk sekiz belge bulunmaktadır. Bu sicilde Halep ve çevresinden, toplumun çeşitli kesiminden aralarındaki ihtilafı gidermek amacıyla birçok kişi mahkemeye müracaat etmiştir. Bunlar arasında; Yahudi, Hıristiyan, köylü, esnaf, tüccar, köle ve kadınlar bulunmaktadır. Kadınların mahkemeye yaptıkları müracaatların birçoğunun konusu nikâh, talak (boşanma), mehir, nafaka, vekâlet, ticarî ilişkiler, alacak verecek meselesi, berat-ı zimmet ve benzeri konulardan oluşmaktadır. Bu çalışmada, kendi haklarını savunan veya yaptığı işi tescil ettirmek amacıyla Halep Mahkemesi'ne başvuran kadınların durumu incelenecektir.
Journal of history and future, Mar 30, 2023
Anadolu’nun kadîm ve serhat şehri olan Van, yerleşim yeri olarak MÖ. 4000 yıllarına kadar gider. ... more Anadolu’nun kadîm ve serhat şehri olan Van, yerleşim yeri olarak MÖ. 4000 yıllarına kadar gider. Ancak ilk ayrıntılı bilgiler MÖ. IX. yüzyılda Urartu Devleti’nin kurulmasıyla elimize geçmektedir. Edinilen bilgilere göre, Urartu Devleti o zamanın koşullarında ileri seviyede bir medeniyet oluşturmuştur. MS. VII. yüzyıldan itibaren bölgeye Güneyden Kuzeye doğru akınlar düzenleyen İslâm orduları tarafından fethedilmiştir. Abbasî hâkimiyeti döneminde bölgedeki birtakım karışıklıklar güç kullanılarak bastırılmıştır. XI. yüzyılın başlarından itibaren Van Gölü havzası, Doğudan Batıya hareket eden Türklerin yığınak yaptıkları yer haline gelmiştir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra da Büyük Selçuklu Devleti’nin askeri bir garnizonu haline gelmiştir. 1100 tarihinde kurulan Ahlat-Şahlar (Ermen-Şahlar) Devleti zamanında, bölgede büyük ölçüde imar faaliyetleri yapılmıştır. Van Ulu Camii bu dönemde, XII. yüzyılda II. Sökmen tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra bölgede hüküm süren Eyyubiler, İlhanlılar, Celayirler, Ak Koyunlular ve Kara Koyunlular, bölgeye kültür ve sanat bakımından önemli katkılar sağlamışlardır. Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti her ne kadar 1514 Çaldıran zaferiyle anılsa da kalıcı hâkimiyeti 1548’den sonra olmuştur. Osmanlı Devleti tarafından, Van’a ilk atanan beylerbeyi bu tarihte İskender Paşa’dır. 1915’e gelindiğinde emperyalist devletlerin kışkırtması sonucu isyan eden Ermeniler, şehri yakıp yıkmışlardır. Van, halen günümüzde kaldırılamayan büyük bir enkaz yığını haline gelmiştir.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi
Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkı... more Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı dönemlerindendir. Bu dönemde Osmanlı hem Kırım'da Ruslarla hem de Balkanlar'da Avusturya ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bosna'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya'ya karşı almış olduğu tedbirler 52 numaralı Mostar Şer'iyye Siciline yansımıştır. Sicilde kayıtlı bulunan yetmiş civarındaki hatt-ı hümayun, ferman, hüküm ve Bosna'daki eyalet divanından gönderilen buyruldular bulunmaktadır. Sicildeki resmî kayıtlarda Avusturya'nın anlaşmayı bozarak Bosna sınır hattından Osmanlı topraklarına saldırdığı belirtilmektedir. Gerek İstanbul'dan gönderilen belgelerde ve gerekse Divan-ı Bosna'dan kazalara ve ilgililere gönderilen buyruldularından anlaşılan, Bosna halkının topyekûn bir seferberliğe ve orduya yardıma çağrıldığı görülmektedir. Ayrıca söz konusu buyruldularda, İstanbul'dan gemilerle gönderilen mühimmat ve erzakın bir an önce cepheye yetiştirilmesi de talep edilmektedir. Kayıtlardan anlaşılan, bu durum Bosna Beylerbeyi Vezir Ebubekir Paşa başta olmak üzere, idarecilerin, ileri gelenlerin, Müslüman ve gayrimüslimlerin hepsinin birden katıldığı önemli bir mücadeledir. Bu gayretlerin sonucu olarak büyük başarılar elde edilmiştir.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, 2016
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, Dec 31, 2020
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, Jun 30, 2021
Şer'iyye Sicilleri tutulduğu dönemin sosyal ve ekonomik hayatı hakkında en orijinal bilgileri içe... more Şer'iyye Sicilleri tutulduğu dönemin sosyal ve ekonomik hayatı hakkında en orijinal bilgileri içeren arşiv vesikalarıdır. Hal böyle olunca tarih araştırmalarında büyük öneme sahiptir. Sicil kayıtları ışığında dönemin sosyal, iktisadî, idarî, hukukî ve kültürel yapısı hakkında genel bilgilere ulaşmak mümkündür. Bu kayıtlar, kişilerin ölümlerinden sonra tespit edilmeye çalışılan özel mülk konumundaki mal varlıklarını belgeleyen arşiv kayıtlarıdır. Kadı sicilleri, mahkeme kayıtları, sicillât-ı şer'iyye ve şer'iyye sicilleri denilen bu defterler kadı veya nâibi tarafından kayıt altına alınan ferman, berat, buyruldu, hüccet, halk dilekleri, telhis, temessük ve şukka gibi çeşitli belgeleri içermektedir. Osmanlı Devleti'nde merkezde ve taşrada bulunan her sınıftan insanlar arasındaki hukukî meselelere dair kayıtları içermektedirler. Araştırmamızı ihtiva eden defter 293 numaralı Tarsus Şer'iyye Sicili (H.1264-1266 / M.1848-1 8 5 0) i k i y ı l l ı k b i r z a m a n d i l i m i n i kapsamaktadır. 172 sayfadan ve 108 hükümden oluşan sicil, kaza statüsünde olan Tarsus'un sadece sosyal ve iktisadî yapısı hakkında değil birçok yönden önemli bilgilere de ulaşmak mümkündür. Sicil kayıtları kaynak alınarak yapılan bu çalışmada Tarsus'un XIX. yüzyılın ortalarındaki sosyo-ekonomik ve kültürel hayatının genel bir portresi çıkarılmıştır.
Osmanli Devleti’nde bireyin mali sorumluluklari kamu hukukunun da dogrudan ilgi alanina girmektey... more Osmanli Devleti’nde bireyin mali sorumluluklari kamu hukukunun da dogrudan ilgi alanina girmekteydi. Tarih, toplumu ilgilendiren konulari ihtiva etmesi hasebiyle, tum Islâm devletlerinde oldugu gibi Osmanli Devleti’nde de zimmi vatandaslarin cizyelerinin odenmesinde birtakim sikintilarin yasanmasi kacinilmaz olmustur. Ancak bu durun devlet tarafindan yetki verilmis hukukcular tarafindan bir sonuca baglanmistir. Dolayisiyla hukuki birer belge niteligindeki fetvâlarda, bu gibi karisik meseleler acikliga kavusturulmustur. Şeyhulislâm Mentesezâde Abdurrahim Efendi’nin fetvâ mecmuasi olan Fetevâ-yi Abdurrahim ’de zimmilerden alinan cizye ile ilgili olarak otuz bes fetvâya yer verilmistir. Soz konusu fetvâlar, cizyenin kimlerden alinip alinmayacagini acikliga kavusturmaya yonelik konular icermektedir.
İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli... more İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli amaçlarla kurulan vakıflar, insanlarm yardım etme duygusundan kaynaklanmaktadır. Milli ve dini kültürümüzün bir parçası olan vakıf müesseseleri toplumda dini, sosyal, eğitim, sağlık, belediyenin yapmış olduğu işlere yönelik bir çok hizmetleri yapmayı esas almışlardır, Yani, günümüzün bir çok sosyal güvenlik, eğitim ve benzeri kuruluş ların görevi geçmişte valaflar vasıtasıyla yerine getirilmiştir.
Akademik Tarih ve Dusunce Dergisi, 2021
Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletl... more Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletleri tarafından bu hassasiyet gözetilmiştir. Medine Hz. Peygamberin hicret ettiği yer, İslâm'ın dünyaya yayıldığı merkez, Mescid-i Nebevî'nin ve Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehirdir. Hicaz bölgesi 1517'de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten itibaren Osmanlı padişahı aynı zamanda İslam âleminin halifesi de sayılmıştır. Böylece kutsal toraklara hizmet etme şerefi artık Türklere geçmişti. Türkler Harameyn'e hizmeti bir ibadet şuuru ile yapmışlardır. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altına giren yerlerde adaleti sağlamak ve hukuk kurallarını işletmek adına bir kadının atanması genel kurallar arasında sayılır. 1517 tarihinden itibaren, Medine'de Osmanlı kadılarının varlığı görülmektedir. Söz konusu makale, Fâiz bin Musa el-Berdânî el-Harbî'nin 2001 yılında ed-Dâre adlı dergide yayınladığı makalenin tercümesidir. Bu tercümeyi yapmakla amacımız, Türk ilim âleminin dikkatini Medine'de bulunan Osmanlı dönemi şer'iyye sicillerine dikkati çekmektir. Sicillerde kullanılan literatüre sadık kalmaya çalışılmıştır. Yazarın vermiş olduğu birtakım bilgiler metin içinde açıklanmıştır. Yazar, üçüncü bölümde Medine Şer'iyye sicillerinden çıkarılan yüz on kadının ismini zikretmiştir. Ancak, kadıların isminin geçtiği yerlerde övücü ifadelerde aşırıya gidildiğinden zaman zaman eleştirmiştir. Tekrara kaçan bu bilgiler kullanılmamış, bunun yerine söz konusu kadının atama tarihini, adının geçtiği sicilin adresi ve özel bir durumu varsa onlar tablo halinde verilmiştir.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Aşiret Mektebi, II. Abdülhamid (1876-1908) döneminde öncellikle Arap aşiret çocukları için açılmı... more Aşiret Mektebi, II. Abdülhamid (1876-1908) döneminde öncellikle Arap aşiret çocukları için açılmış, daha sonra da Kürt ve Arnavut aşiret çocuklarının mektebe dâhil edildiği özel bir okuldur. Aşiret Mektebi’nin açılma sebebi, aşiret çocuklarının devlet bünyesinde eğitim almaları ve onların devlete bağlı birer birey olarak yetişmelerini sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda 1892 yılında İstanbul’da Aşiret Mektebi kurulmuştur. On beş yıl boyunca eğitim öğretime devam etmiştir. Başlangıçta İstanbul’da bir örnek olarak açılıp daha sonra diğer vilayetlerde de açılması hedeflenmiştir. Fakat işler planlandığı gibi gitmemiş, İstanbul’la sınırlı kalmıştır. Bu çalışmada, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgelerine dayanarak mektebin açılışından, mektep içinde yaşanan problemler ve mezun olan öğrencilerin durumları temel olarak ele alınmıştır.
Journal of Turkish Research Institute, 2018
Öz Osmanlı toplumunda kadınların menkul veya gayrimenkul özel mülkiyetlerinin olduğu bilinmektedi... more Öz Osmanlı toplumunda kadınların menkul veya gayrimenkul özel mülkiyetlerinin olduğu bilinmektedir. Mahkeme sicillerinde kadınların özel mülklerine ait tescil, tereke, rehin, vasiyet gibi kayıtlara rastlamak mümkündür. Söz konusu bu davalar sonucunda kadınların mal varlıkları tespit edilmektedir. Bu manada yüzün üzerinde mahkeme kaydı incelenmiştir. Elde edilen veriler tablo halinde ekte sunulmuştur. XVI. ve XVII. yüzyılda İstanbul'da yaşayan kadında ziynet eşyası olarak altın, gümüş, elmas, yakut, zümrüt ve benzeri kıymetli taşlarla bezenmiş bilezik, küpe, sorguç, yüzük, kemer, kuşak, enselik, halhal gibi birçok takı kullanılmaktadır. Söz konusu bu takıların veya kadının terekesinden çıkan kıymetli taşların bir kısmının ağırlıkları ve değeri belirtilirken, birçoğunun değeri kaydedilmemiştir. Değeri belirtilen ziynet eşyasının terekenin toplam değeri üzerinden yüzdesi tespite çalışılmıştır. Bu çalışma ile özgür Osmanlı kadınının, mal varlığı içindeki ziynet eşyası tespite çalışılmıştır.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018
Osmanlı tarihiyle ilgili merak edilen konuların başında harem ve orada bulunan hanım sultanların ... more Osmanlı tarihiyle ilgili merak edilen konuların başında harem ve orada bulunan hanım sultanların yaşam şekilleri gelir. Birtakım batılı yazarlar haremi görmedikleri halde, görmüş gibi bilgi vermişlerdir. Her ne kadar batılı yazarlar tarafından yapılan bazı tasvirler gerçekleri yansıtmasa da, hareme girmeyi başaran Lady Montague gibi bazı elçi hanımları veya Pedro de Urdemalas gibi hekimlerin hanım sultanlar hakkında sağlıklı bilgiler verdikleri söylenebilir. Bu çalışmada hanım sultanların gündelik yaşamları hakkında kısa bilgi verdikten sonra, XVII. yüzyılın sonlarında ve XVIII. yüzyılın başlarında yaşamış üç hanım sultanın ziynet eşyası hakkında tereke kayıtlarına dayanılarak ayrıntılı bilgi verilecektir. Bunlar da, Sultan İbrahim'in eşi Muazzez Sultan, IV. Murad'ın torunu Fatma Hanım Sultan ve III. Ahmed'in kızı Ümmügülsüm Sultan'dır. Her üç hanım sultana ait terekelerde bol miktarda işlenmiş altın ve gümüş takı eşyası bulunmaktadır. Elmas, yakut, zümrüt ve la'l gibi kıymetli taşların çokluğu da dikkati çeker. Bu taşlar işlenerek bilezik, kemer, küpe, sorguç ve sair takılara süs yapılmıştır. Ayrıca kaydedilen ziynet eşyasının ağırlığı ve değeri de tespite çalışılmıştır.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Apr 27, 2018
Rahmi TEKİN * Öz Osmanlı Devleti'nde bireyin malî sorumlulukları kamu hukukunun da doğrudan ilgi ... more Rahmi TEKİN * Öz Osmanlı Devleti'nde bireyin malî sorumlulukları kamu hukukunun da doğrudan ilgi alanına girmekteydi. Tarih, toplumu ilgilendiren konuları ihtiva etmesi hasebiyle, tüm İslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de zimmî vatandaşların cizyelerinin ödenmesinde birtakım sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Ancak bu durun devlet tarafından yetki verilmiş hukukçular tarafından bir sonuca bağlanmıştır. Dolayısıyla hukukî birer belge niteliğindeki fetvâlarda, bu gibi karışık meseleler açıklığa kavuşturulmuştur. Şeyhülislâm Menteşezâde Abdurrahim Efendi'nin fetvâ mecmuası olan Fetevâ-yı Abdurrahîm'de zimmîlerden alınan cizye ile ilgili olarak otuz beş fetvâya yer verilmiştir. Söz konusu fetvâlar, cizyenin kimlerden alınıp alınmayacağını açıklığa kavuşturmaya yönelik konular içermektedir.
DergiPark (Istanbul University), Mar 1, 2010
ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı ... more ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı bilginidir. Çok yönlü olan dris-i Bitlisî daha çok tarihçili i ve siyasî ki ili i ile ön plana çıkmı tır. XVI. yüzyılın ba larında Do u Anadolu'da bulunan beyliklerin Osmanlı Devleti'ne ba lanmasında önemli roller üstlenmi tir. Farsça manzum olarak kaleme aldı ı He t Behi t adlı eseri onun tarihçi ki ili ine i aret etmektedir. dris-i Bitlisî, memleketi Bitlis'te drisiyye adında bir medrese yaptırmı tır ve bu medreseye bir çok gayr-ı menkûl vakıfların ba lanmasını sa lamı tır. Bu çalı mada; dris-i Bitlisî'nin hayatı, diplomatik faaliyetleri ve yaptırmı oldu u drisîyye Medresesi vakfiyesinin tanıtım ve tahlili üzerinde durulacaktır.
Journal of Turkish Research Institute, 2009
ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı ... more ÖZ dris-i Bitlisî, XV. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmi ve 1520'de vefat etmi ünlü bir Osmanlı bilginidir. Çok yönlü olan dris-i Bitlisî daha çok tarihçili i ve siyasî ki ili i ile ön plana çıkmı tır. XVI. yüzyılın ba larında Do u Anadolu'da bulunan beyliklerin Osmanlı Devleti'ne ba lanmasında önemli roller üstlenmi tir. Farsça manzum olarak kaleme aldı ı He t Behi t adlı eseri onun tarihçi ki ili ine i aret etmektedir. dris-i Bitlisî, memleketi Bitlis'te drisiyye adında bir medrese yaptırmı tır ve bu medreseye bir çok gayr-ı menkûl vakıfların ba lanmasını sa lamı tır. Bu çalı mada; dris-i Bitlisî'nin hayatı, diplomatik faaliyetleri ve yaptırmı oldu u drisîyye Medresesi vakfiyesinin tanıtım ve tahlili üzerinde durulacaktır.
İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli... more İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli amaçlarla kurulan vakıflar, insanlarm yardım etme duygusundan kaynaklanmaktadır. Milli ve dini kültürümüzün bir parçası olan vakıf müesseseleri toplumda dini, sosyal, eğitim, sağlık, belediyenin yapmış olduğu işlere yönelik bir çok hizmetleri yapmayı esas almışlardır, Yani, günümüzün bir çok sosyal güvenlik, eğitim ve benzeri kuruluş ların görevi geçmişte valaflar vasıtasıyla yerine getirilmiştir.
Akademik tarih ve düşünce dergisi, 2021
Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletl... more Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletleri tarafından bu hassasiyet gözetilmiştir. Medine Hz. Peygamberin hicret ettiği yer, İslâm'ın dünyaya yayıldığı merkez, Mescid-i Nebevî'nin ve Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehirdir. Hicaz bölgesi 1517'de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten itibaren Osmanlı padişahı aynı zamanda İslam âleminin halifesi de sayılmıştır. Böylece kutsal toraklara hizmet etme şerefi artık Türklere geçmişti. Türkler Harameyn'e hizmeti bir ibadet şuuru ile yapmışlardır. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altına giren yerlerde adaleti sağlamak ve hukuk kurallarını işletmek adına bir kadının atanması genel kurallar arasında sayılır. 1517 tarihinden itibaren, Medine'de Osmanlı kadılarının varlığı görülmektedir. Söz konusu makale, Fâiz bin Musa el-Berdânî el-Harbî'nin 2001 yılında ed-Dâre adlı dergide yayınladığı makalenin tercümesidir. Bu tercümeyi yapmakla amacımız, Türk ilim âleminin dikkatini Medine'de bulunan Osmanlı dönemi şer'iyye sicillerine dikkati çekmektir. Sicillerde kullanılan literatüre sadık kalmaya çalışılmıştır. Yazarın vermiş olduğu birtakım bilgiler metin içinde açıklanmıştır. Yazar, üçüncü bölümde Medine Şer'iyye sicillerinden çıkarılan yüz on kadının ismini zikretmiştir. Ancak, kadıların isminin geçtiği yerlerde övücü ifadelerde aşırıya gidildiğinden zaman zaman eleştirmiştir. Tekrara kaçan bu bilgiler kullanılmamış, bunun yerine söz konusu kadının atama tarihini, adının geçtiği sicilin adresi ve özel bir durumu varsa onlar tablo halinde verilmiştir.
Osmanlı mirası araştırmaları dergisi, Nov 22, 2021
Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkı... more Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı dönemlerindendir. Bu dönemde Osmanlı hem Kırım'da Ruslarla hem de Balkanlar'da Avusturya ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bosna'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya'ya karşı almış olduğu tedbirler 52 numaralı Mostar Şer'iyye Siciline yansımıştır. Sicilde kayıtlı bulunan yetmiş civarındaki hatt-ı hümayun, ferman, hüküm ve Bosna'daki eyalet divanından gönderilen buyruldular bulunmaktadır. Sicildeki resmî kayıtlarda Avusturya'nın anlaşmayı bozarak Bosna sınır hattından Osmanlı topraklarına saldırdığı belirtilmektedir. Gerek İstanbul'dan gönderilen belgelerde ve gerekse Divan-ı Bosna'dan kazalara ve ilgililere gönderilen buyruldularından anlaşılan, Bosna halkının topyekûn bir seferberliğe ve orduya yardıma çağrıldığı görülmektedir. Ayrıca söz konusu buyruldularda, İstanbul'dan gemilerle gönderilen mühimmat ve erzakın bir an önce cepheye yetiştirilmesi de talep edilmektedir. Kayıtlardan anlaşılan, bu durum Bosna Beylerbeyi Vezir Ebubekir Paşa başta olmak üzere, idarecilerin, ileri gelenlerin, Müslüman ve gayrimüslimlerin hepsinin birden katıldığı önemli bir mücadeledir. Bu gayretlerin sonucu olarak büyük başarılar elde edilmiştir.
Iğdır üniversitesi sosyal bilimler dergisi, May 31, 2023
Osmanlı Devleti'nde mahkemelerin görev ve yetki alanları oldukça geniş olup, bu alana girmeyen he... more Osmanlı Devleti'nde mahkemelerin görev ve yetki alanları oldukça geniş olup, bu alana girmeyen herhangi bir hukukî ihtilaf yok gibidir. Mahkeme kararları tarih belirtilerek sicil defterine yazılır ve taraflara bununla ilgili birer belge verilirdi. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında bulunan yerlerde, yargı işleminin âdil yapılabilmesi için o yerlere kâdı gönderilmiştir. Suriye arazisinin Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra Şam, Humus, Hama ve Halep gibi merkezlere kâdı atanmıştır. Günümüze kadar intikal eden Halep Şer'iyye (kâdı) sicillerinin ilki 956/1549 tarihlidir. Arapça olarak kaydedilen 1 numaralı şer'iyye sicili çalışmamızın ana kaynağını oluşturmaktadır. Söz konusu sicilde üç bin üç yüz kırk sekiz belge bulunmaktadır. Bu sicilde Halep ve çevresinden, toplumun çeşitli kesiminden aralarındaki ihtilafı gidermek amacıyla birçok kişi mahkemeye müracaat etmiştir. Bunlar arasında; Yahudi, Hıristiyan, köylü, esnaf, tüccar, köle ve kadınlar bulunmaktadır. Kadınların mahkemeye yaptıkları müracaatların birçoğunun konusu nikâh, talak (boşanma), mehir, nafaka, vekâlet, ticarî ilişkiler, alacak verecek meselesi, berat-ı zimmet ve benzeri konulardan oluşmaktadır. Bu çalışmada, kendi haklarını savunan veya yaptığı işi tescil ettirmek amacıyla Halep Mahkemesi'ne başvuran kadınların durumu incelenecektir.
Journal of history and future, Mar 30, 2023
Anadolu’nun kadîm ve serhat şehri olan Van, yerleşim yeri olarak MÖ. 4000 yıllarına kadar gider. ... more Anadolu’nun kadîm ve serhat şehri olan Van, yerleşim yeri olarak MÖ. 4000 yıllarına kadar gider. Ancak ilk ayrıntılı bilgiler MÖ. IX. yüzyılda Urartu Devleti’nin kurulmasıyla elimize geçmektedir. Edinilen bilgilere göre, Urartu Devleti o zamanın koşullarında ileri seviyede bir medeniyet oluşturmuştur. MS. VII. yüzyıldan itibaren bölgeye Güneyden Kuzeye doğru akınlar düzenleyen İslâm orduları tarafından fethedilmiştir. Abbasî hâkimiyeti döneminde bölgedeki birtakım karışıklıklar güç kullanılarak bastırılmıştır. XI. yüzyılın başlarından itibaren Van Gölü havzası, Doğudan Batıya hareket eden Türklerin yığınak yaptıkları yer haline gelmiştir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra da Büyük Selçuklu Devleti’nin askeri bir garnizonu haline gelmiştir. 1100 tarihinde kurulan Ahlat-Şahlar (Ermen-Şahlar) Devleti zamanında, bölgede büyük ölçüde imar faaliyetleri yapılmıştır. Van Ulu Camii bu dönemde, XII. yüzyılda II. Sökmen tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra bölgede hüküm süren Eyyubiler, İlhanlılar, Celayirler, Ak Koyunlular ve Kara Koyunlular, bölgeye kültür ve sanat bakımından önemli katkılar sağlamışlardır. Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti her ne kadar 1514 Çaldıran zaferiyle anılsa da kalıcı hâkimiyeti 1548’den sonra olmuştur. Osmanlı Devleti tarafından, Van’a ilk atanan beylerbeyi bu tarihte İskender Paşa’dır. 1915’e gelindiğinde emperyalist devletlerin kışkırtması sonucu isyan eden Ermeniler, şehri yakıp yıkmışlardır. Van, halen günümüzde kaldırılamayan büyük bir enkaz yığını haline gelmiştir.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi
Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkı... more Rahmi TEKİN Öz: I. Abdülhamid'in son zamanları olan 1787-1789 yılları Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı dönemlerindendir. Bu dönemde Osmanlı hem Kırım'da Ruslarla hem de Balkanlar'da Avusturya ile savaşmak zorunda kalmıştır. Bosna'da Osmanlı Devleti'nin Avusturya'ya karşı almış olduğu tedbirler 52 numaralı Mostar Şer'iyye Siciline yansımıştır. Sicilde kayıtlı bulunan yetmiş civarındaki hatt-ı hümayun, ferman, hüküm ve Bosna'daki eyalet divanından gönderilen buyruldular bulunmaktadır. Sicildeki resmî kayıtlarda Avusturya'nın anlaşmayı bozarak Bosna sınır hattından Osmanlı topraklarına saldırdığı belirtilmektedir. Gerek İstanbul'dan gönderilen belgelerde ve gerekse Divan-ı Bosna'dan kazalara ve ilgililere gönderilen buyruldularından anlaşılan, Bosna halkının topyekûn bir seferberliğe ve orduya yardıma çağrıldığı görülmektedir. Ayrıca söz konusu buyruldularda, İstanbul'dan gemilerle gönderilen mühimmat ve erzakın bir an önce cepheye yetiştirilmesi de talep edilmektedir. Kayıtlardan anlaşılan, bu durum Bosna Beylerbeyi Vezir Ebubekir Paşa başta olmak üzere, idarecilerin, ileri gelenlerin, Müslüman ve gayrimüslimlerin hepsinin birden katıldığı önemli bir mücadeledir. Bu gayretlerin sonucu olarak büyük başarılar elde edilmiştir.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, 2016
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, Dec 31, 2020
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü dergisi, Jun 30, 2021
Şer'iyye Sicilleri tutulduğu dönemin sosyal ve ekonomik hayatı hakkında en orijinal bilgileri içe... more Şer'iyye Sicilleri tutulduğu dönemin sosyal ve ekonomik hayatı hakkında en orijinal bilgileri içeren arşiv vesikalarıdır. Hal böyle olunca tarih araştırmalarında büyük öneme sahiptir. Sicil kayıtları ışığında dönemin sosyal, iktisadî, idarî, hukukî ve kültürel yapısı hakkında genel bilgilere ulaşmak mümkündür. Bu kayıtlar, kişilerin ölümlerinden sonra tespit edilmeye çalışılan özel mülk konumundaki mal varlıklarını belgeleyen arşiv kayıtlarıdır. Kadı sicilleri, mahkeme kayıtları, sicillât-ı şer'iyye ve şer'iyye sicilleri denilen bu defterler kadı veya nâibi tarafından kayıt altına alınan ferman, berat, buyruldu, hüccet, halk dilekleri, telhis, temessük ve şukka gibi çeşitli belgeleri içermektedir. Osmanlı Devleti'nde merkezde ve taşrada bulunan her sınıftan insanlar arasındaki hukukî meselelere dair kayıtları içermektedirler. Araştırmamızı ihtiva eden defter 293 numaralı Tarsus Şer'iyye Sicili (H.1264-1266 / M.1848-1 8 5 0) i k i y ı l l ı k b i r z a m a n d i l i m i n i kapsamaktadır. 172 sayfadan ve 108 hükümden oluşan sicil, kaza statüsünde olan Tarsus'un sadece sosyal ve iktisadî yapısı hakkında değil birçok yönden önemli bilgilere de ulaşmak mümkündür. Sicil kayıtları kaynak alınarak yapılan bu çalışmada Tarsus'un XIX. yüzyılın ortalarındaki sosyo-ekonomik ve kültürel hayatının genel bir portresi çıkarılmıştır.
Osmanli Devleti’nde bireyin mali sorumluluklari kamu hukukunun da dogrudan ilgi alanina girmektey... more Osmanli Devleti’nde bireyin mali sorumluluklari kamu hukukunun da dogrudan ilgi alanina girmekteydi. Tarih, toplumu ilgilendiren konulari ihtiva etmesi hasebiyle, tum Islâm devletlerinde oldugu gibi Osmanli Devleti’nde de zimmi vatandaslarin cizyelerinin odenmesinde birtakim sikintilarin yasanmasi kacinilmaz olmustur. Ancak bu durun devlet tarafindan yetki verilmis hukukcular tarafindan bir sonuca baglanmistir. Dolayisiyla hukuki birer belge niteligindeki fetvâlarda, bu gibi karisik meseleler acikliga kavusturulmustur. Şeyhulislâm Mentesezâde Abdurrahim Efendi’nin fetvâ mecmuasi olan Fetevâ-yi Abdurrahim ’de zimmilerden alinan cizye ile ilgili olarak otuz bes fetvâya yer verilmistir. Soz konusu fetvâlar, cizyenin kimlerden alinip alinmayacagini acikliga kavusturmaya yonelik konular icermektedir.
İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli... more İnsanların yapmış oldukları hayır müesseselerinin başmda valaf kurumları gelmektedir. Çok çeşitli amaçlarla kurulan vakıflar, insanlarm yardım etme duygusundan kaynaklanmaktadır. Milli ve dini kültürümüzün bir parçası olan vakıf müesseseleri toplumda dini, sosyal, eğitim, sağlık, belediyenin yapmış olduğu işlere yönelik bir çok hizmetleri yapmayı esas almışlardır, Yani, günümüzün bir çok sosyal güvenlik, eğitim ve benzeri kuruluş ların görevi geçmişte valaflar vasıtasıyla yerine getirilmiştir.
Akademik Tarih ve Dusunce Dergisi, 2021
Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletl... more Medine'nin İslâm âlemi için ayrı bir önemi vardır. İslâm'ın zuhurundan beri kurulan İslâm devletleri tarafından bu hassasiyet gözetilmiştir. Medine Hz. Peygamberin hicret ettiği yer, İslâm'ın dünyaya yayıldığı merkez, Mescid-i Nebevî'nin ve Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehirdir. Hicaz bölgesi 1517'de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihten itibaren Osmanlı padişahı aynı zamanda İslam âleminin halifesi de sayılmıştır. Böylece kutsal toraklara hizmet etme şerefi artık Türklere geçmişti. Türkler Harameyn'e hizmeti bir ibadet şuuru ile yapmışlardır. Osmanlı Devleti hâkimiyeti altına giren yerlerde adaleti sağlamak ve hukuk kurallarını işletmek adına bir kadının atanması genel kurallar arasında sayılır. 1517 tarihinden itibaren, Medine'de Osmanlı kadılarının varlığı görülmektedir. Söz konusu makale, Fâiz bin Musa el-Berdânî el-Harbî'nin 2001 yılında ed-Dâre adlı dergide yayınladığı makalenin tercümesidir. Bu tercümeyi yapmakla amacımız, Türk ilim âleminin dikkatini Medine'de bulunan Osmanlı dönemi şer'iyye sicillerine dikkati çekmektir. Sicillerde kullanılan literatüre sadık kalmaya çalışılmıştır. Yazarın vermiş olduğu birtakım bilgiler metin içinde açıklanmıştır. Yazar, üçüncü bölümde Medine Şer'iyye sicillerinden çıkarılan yüz on kadının ismini zikretmiştir. Ancak, kadıların isminin geçtiği yerlerde övücü ifadelerde aşırıya gidildiğinden zaman zaman eleştirmiştir. Tekrara kaçan bu bilgiler kullanılmamış, bunun yerine söz konusu kadının atama tarihini, adının geçtiği sicilin adresi ve özel bir durumu varsa onlar tablo halinde verilmiştir.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Aşiret Mektebi, II. Abdülhamid (1876-1908) döneminde öncellikle Arap aşiret çocukları için açılmı... more Aşiret Mektebi, II. Abdülhamid (1876-1908) döneminde öncellikle Arap aşiret çocukları için açılmış, daha sonra da Kürt ve Arnavut aşiret çocuklarının mektebe dâhil edildiği özel bir okuldur. Aşiret Mektebi’nin açılma sebebi, aşiret çocuklarının devlet bünyesinde eğitim almaları ve onların devlete bağlı birer birey olarak yetişmelerini sağlamaktı. Bu amaç doğrultusunda 1892 yılında İstanbul’da Aşiret Mektebi kurulmuştur. On beş yıl boyunca eğitim öğretime devam etmiştir. Başlangıçta İstanbul’da bir örnek olarak açılıp daha sonra diğer vilayetlerde de açılması hedeflenmiştir. Fakat işler planlandığı gibi gitmemiş, İstanbul’la sınırlı kalmıştır. Bu çalışmada, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgelerine dayanarak mektebin açılışından, mektep içinde yaşanan problemler ve mezun olan öğrencilerin durumları temel olarak ele alınmıştır.
Journal of Turkish Research Institute, 2018
Öz Osmanlı toplumunda kadınların menkul veya gayrimenkul özel mülkiyetlerinin olduğu bilinmektedi... more Öz Osmanlı toplumunda kadınların menkul veya gayrimenkul özel mülkiyetlerinin olduğu bilinmektedir. Mahkeme sicillerinde kadınların özel mülklerine ait tescil, tereke, rehin, vasiyet gibi kayıtlara rastlamak mümkündür. Söz konusu bu davalar sonucunda kadınların mal varlıkları tespit edilmektedir. Bu manada yüzün üzerinde mahkeme kaydı incelenmiştir. Elde edilen veriler tablo halinde ekte sunulmuştur. XVI. ve XVII. yüzyılda İstanbul'da yaşayan kadında ziynet eşyası olarak altın, gümüş, elmas, yakut, zümrüt ve benzeri kıymetli taşlarla bezenmiş bilezik, küpe, sorguç, yüzük, kemer, kuşak, enselik, halhal gibi birçok takı kullanılmaktadır. Söz konusu bu takıların veya kadının terekesinden çıkan kıymetli taşların bir kısmının ağırlıkları ve değeri belirtilirken, birçoğunun değeri kaydedilmemiştir. Değeri belirtilen ziynet eşyasının terekenin toplam değeri üzerinden yüzdesi tespite çalışılmıştır. Bu çalışma ile özgür Osmanlı kadınının, mal varlığı içindeki ziynet eşyası tespite çalışılmıştır.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018
Osmanlı tarihiyle ilgili merak edilen konuların başında harem ve orada bulunan hanım sultanların ... more Osmanlı tarihiyle ilgili merak edilen konuların başında harem ve orada bulunan hanım sultanların yaşam şekilleri gelir. Birtakım batılı yazarlar haremi görmedikleri halde, görmüş gibi bilgi vermişlerdir. Her ne kadar batılı yazarlar tarafından yapılan bazı tasvirler gerçekleri yansıtmasa da, hareme girmeyi başaran Lady Montague gibi bazı elçi hanımları veya Pedro de Urdemalas gibi hekimlerin hanım sultanlar hakkında sağlıklı bilgiler verdikleri söylenebilir. Bu çalışmada hanım sultanların gündelik yaşamları hakkında kısa bilgi verdikten sonra, XVII. yüzyılın sonlarında ve XVIII. yüzyılın başlarında yaşamış üç hanım sultanın ziynet eşyası hakkında tereke kayıtlarına dayanılarak ayrıntılı bilgi verilecektir. Bunlar da, Sultan İbrahim'in eşi Muazzez Sultan, IV. Murad'ın torunu Fatma Hanım Sultan ve III. Ahmed'in kızı Ümmügülsüm Sultan'dır. Her üç hanım sultana ait terekelerde bol miktarda işlenmiş altın ve gümüş takı eşyası bulunmaktadır. Elmas, yakut, zümrüt ve la'l gibi kıymetli taşların çokluğu da dikkati çeker. Bu taşlar işlenerek bilezik, kemer, küpe, sorguç ve sair takılara süs yapılmıştır. Ayrıca kaydedilen ziynet eşyasının ağırlığı ve değeri de tespite çalışılmıştır.