Songül Aydın Yağcıoğlu - Academia.edu (original) (raw)

Papers by Songül Aydın Yağcıoğlu

Research paper thumbnail of Divan Şiirinde "Bezm-i Fenâ" Üzerine Bir İnceleme

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2018

Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli b... more Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli bir seviyeye ulaşmış, XV. yy'da kuruluş sürecini tamamlamış ve yüksek bir ifade se-viyesine ulaşarak XIX. yy'a kadar devam etmiştir. Divan şiirinin muhteva unsurları olan mazmun, mecaz ve terkip-ler zaman içerisinde divan edebiyatı şairleri tarafından mev-cut imkânlar çerçevesinde işlenerek kendine mahsus anlam alanı oluşturmuştur. En güzel olanı en güzel şekilde söyleme amacı güden divan şairi, sınırlı olan mazmunlar içinde realiteden ayrıl-mayarak yeni benzetmeler, yeni mecaz ve istiareler bulma yoluna gitmiştir. Şair, özellikle tenasüb, leff ü neşr, tezat, mecaz gibi edebî sanatlardan yararlanarak kelimeler arasın-daki ilişkiden, çağrışımlardan şairliği nispetinde istifade etmiştir. Şiirde mananın, kendisi üzerine inşa edildiği zemin olması dikkatiyle mazmunların divan şiiri içerindeki seyri-nin ortaya çıkarılması, anlam dairesinin tespit edilmesi şiire katkısı bakımında önemlidir. Bu çalışmada öncelikle gerekçeleri belirtilerek mazmun olarak adlandırılan "bezm-i fenâ"nın; mazmun olarak kullanımının tarihi seyri, anlam alanları, anlam-bağlam ilişkisi ve bu ilişkinin hangi kelimelerle sağlandığı üzerinde çeşitli tespitler yapılmıştır. Elde edilen neticeler ile divan şiirinin anlaşılmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Osmanlı Şuara Tezkirelerinde Kafiye

Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alınt... more Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Research paper thumbnail of Tercüme-i Kafiye-i Manzume ve Mütercimi Şakir Efendi'nin Kimliği Üzerine

Research paper thumbnail of Fuzûlî'nin Şiirdeki 'Ben'liği

Journal of Turkish Studies, 2015

Fuzûlî, kendi 'ben'liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla 'ben' zamirini çok kullanan ... more Fuzûlî, kendi 'ben'liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla 'ben' zamirini çok kullanan bir divan şairidir. Fuzûlî'nin bu hususiyeti üzerinde yeterince durulmadığından yapılan bu çalışma ile Fuzûlî'nin şiirlerinde 'ben'liğin nasıl yer aldığı incelenmiştir. İnceleme yapılırken içinde 'ben' zamiri ve bu zamirin ek alan "bana, beni, benim, bende, benden" şekillerinin yer aldığı beyitler dikkate alınmıştır. Şiirdeki kelimelere gelen iyelik ve şahıs eklerinin de 'ben'i karşıladığı muhakkak olmakla birlikte çalışmada 'ben' vurgusu esas alınmıştır. Fuzûlî'nin 'ben'liği, şiirlerinde birtakım sıfatlarla iç içe yer almaktadır. Bu sıfatlar ve bunların şiirlerde yer alış biçimleri bütün olarak incelendiğinde şairin 'ben'liğinin temel niteliği ortaya çıkmaktadır: Âşık. Dolayısıyla söz konusu olan ideal manada bir âşığın 'ben'liğidir. Âşık'ın öncelikle sahip olduğu sıfatlar acz, fakr, gamlı olma, zayıflık, kölelik gibi onun şahsî benliğinin ortadan kalkmasını sağlayacak sıfatlardır. Şahsi 'ben'liğinden kurtulan ve böylece sevgiliye yaklaşan, hatta sevgilinin varlığında yok olan ve var olan âşık, artık o'nun diliyle 'ben' diyebilir. Bu 'ben', kendini öven bir 'ben'dir. Fuzûlî'nin şairliğinden bahsettiği, 'ben'liğine şair olarak atıfta bulunduğu beyitler, ayrı bir kategori oluşturmakla birlikte, muhteva itibariyle yukarıda bahsedilen çerçeve dâhilinde yer almaktadır. Fuzûlî'nin şiirlerinde kendi beşerî varlığına işaret eden bir 'ben'liğe pek az tesadüf edilebilir. Bu, büyük ölçüde âşığın sevgili karşısında sahip olduğu acziyet dolayısıyla görünür haldedir.

Research paper thumbnail of Yunus Emre nin Cıktım Erik Dalını Anda Yedim Uzumu Mısraıyla Bilinen Siirinin Bilinmeyen Bir Serhi

YÛNUS EMRE'NİN "ÇIKTIM ERİK DALINA ANDA YEDİM ÜZÜMÜ" MISRAIYLA BİLİNEN ŞİİRİNİN BİLİNMEYEN BİR ŞE... more YÛNUS EMRE'NİN "ÇIKTIM ERİK DALINA ANDA YEDİM ÜZÜMÜ" MISRAIYLA BİLİNEN ŞİİRİNİN BİLİNMEYEN BİR ŞERHİ  Songül AYDIN YAĞCIOĞLU  ÖZ XIII. yy'da yaşayan Yûnus Emre, şiirlerinde İslami anlayışla şekillenen dünya görüşünü, insana bakışını ve aşk anlayışını lirik, samimi ve içten söyleyiş ile dile getirmektedir. Mutasavvıf olan şairin tasavvufi heyecanlarını dile getirdiği şiirlerden özellikle şathiye türünde olanlar içerisinde birçok remiz, sembol ve kavram ihtiva etmesi ile izahı gerekli olan şiirlerdir. Bunlardan en meşhur olanı "Çıktım erik dalına…" mısraı ile başlayanıdır ve bu şiiri, XVI. yy'dan itibaren günümüze kadar pek çok kez şerh edilmiştir. Yapılan çalışma bahsi geçen "Çıktım erik dalına …" mısraı ile başlayan şiirin şimdiye kadar bilinmeyen bir şerh metnini konu etmektedir. Eser; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Böl., nr. 3568/2'de "Yûnus Emre'nin Dokuz Beytine Şerh /Haydar Şah" olarak kayıtlıdır. İçinde Arapça metinlerin de yer aldığı toplam 126 varaktan oluşan risalede çalışmanın konusu olan şerh metni 80b-115 vr. numaraları arasında ve toplam 35 varaktır.

Research paper thumbnail of Nef'î'nin Şiirlerinde Hayal

Nef'î'nin Şiirlerinde Hayal, 2021

NEF'Î'NİN ŞİİRLERİNDE "HAYAL" "Image" in Nefi's Poems Doç. Dr. Songül AYDIN YAĞCIOĞLU * Özet XVII... more NEF'Î'NİN ŞİİRLERİNDE "HAYAL" "Image" in Nefi's Poems Doç. Dr. Songül AYDIN YAĞCIOĞLU * Özet XVII. yy'da yaşayan Nef'î, kendine has söyleyişi ve üslubuyla divan şiirinin en önemli şairlerindendir. Şairliği ile ilgili tezkirelerde kasidelerinin 'mana' yönüne dikkat çekilmiş, gazelleri için ise sihir sayılabileceği ve gönül alan mazmunlar kullandığı ifade edilmiştir. Üslup ve söyleyiş bakımından kendinden sonra pek çok şairi etkileyen Nef'î'nin şiiri için bugün en fazla vurgulanan hususlar: ses, edâ ve nağme'dir. Bunun yanında mübalağalı söyleyişin ön plana çıktığı fahriye ve hicivlerinin gerek niteliği gerek niceliği ile övme-övünme-yerme şairi olarak tanımlanır. Nef'î'nin övme ve övünmesi şiiri dolayısıyladır. Divan edebiyatında şiir; "mevzûn, mukaffâ ve muhayyel" söz olarak tanımlanmaktadır. Tanımda belirtildiği gibi şiire ait üç temel unsurdan biri de "hayal"dir. Bu dikkatle Nef'î'nin "hayâl" kavramını söz ve şiir bağlamında nasıl değerlendirdiği önemlidir. Yapılacak olan çalışmada şiirin temel unsurlarından biri olan "hayâl" kavramının Nef'î Divanı'ndaki kullanımı incelenecektir. Buna göre Nef'î Divanı'nda 78 kere tekrar edilen "hayâl" kavramının vech-i şebehleri, anlam ve çağrışım alanları, nasıl ve hangi münasebetle konu edildiği ele alınıp değerlendirilecektir. Nef'î'nin "hayal" kavramı etrafında özellikle şiire dair söyledikleri ile Nef'î'nin şiir anlayışının, divan edebiyatının şiir geleneğinin ve Nef'î'nin bu gelenekteki yerinin tespit edilmesine katkı sağlamak amaçlanmaktadır.

Research paper thumbnail of Şairin Hanedana Bakışı Divan Şiirinde Al-i Osman

Divan şairleri, yazdıkları şiirlerde, Osmanlı hanedanını çeşitli özellikleriyle sık sık söz konus... more Divan şairleri, yazdıkları şiirlerde, Osmanlı hanedanını çeşitli özellikleriyle sık sık söz konusu etmişlerdir. Bunu yaparken genellikle Âl-i Osman tabirini kullandıkları görülür. "Âl-i Osman", gramer itibariyle; aile, evlat, sülale, hanedan anlamındaki "âl" (Sâmî, 1999) ile "Osman" kelimelerinin terkibinden oluşmuştur ve Osman'ın hanedanı manasına gelir. Fakat bu tabirin; lügatlerdeki tanımlarına 1 , kronikler, tarihler 2 ve edebiyat metinlerinde nasıl kullanıldığı incelendiğinde, hanedan, hanedana mensubiyet anlamlarının yanında devlet ve bu devlete mahsus veya mensup bütün sosyal, kültürel, ilmî kurum ve yapıları ve kimliği ifade edecek şekilde genişlediği görülür. Konuyu 'kimlik' meselesi üzerinden değerlendiren K. Karpat şöyle der; "Osmanlı olan yalnız hanedandı ve devlet onun mülkü idi. Devlet-i Âl-i Osman'ın gerçek manası budur.(..) Durum on dokuzuncu yüzyıla kadar çok geniş hatlarıyla yukarda belirtildiği gibidir." (Harpat, 2019:63). Kemal Karpat'a göre Âl-i Osman tabirinin anlam bakımından genişlemesinin sebebi, Osmanlı tarihinin bu tabire dâhil edilmesidir Dolayısıyla tarihi süreç içinde siyasi ve askerî gelişmelerle paralel olarak âl-i Osman tabirinin anlam bakımından hayli geliştiği ve genişlediği söylenebilir. Bu, en net şekilde edebî metinlerde görülebilir. Edebî metinlerde şairlerin Âl-i Osman'a yaklaşımı, hami bulma veya hamiliğin devamı kaygısı ile daha çok şahıslar üzerinden ve şahısların üstün vasıflarının 1 Kâmus-ı Türkî'de; "âl-Osmân: Selâtin-i izâm-ı Osmâniye" tanımı ile verilir. Lügatlerde hanedan ve devlet anlamıyla Âl-i Osman'a müteradif olan tabirler ve tanımları şöyledir. Lugât-i Remzî'de; ʿOsmânî: Halîfetu'llâh pâdişâh-ı adâlet-destgâh efendimiz hazretlerinin cedd-i a'lâları olan Sultan Osman Hân-ı Gâzî hazretlerine mensup ve müteallik olan; Osmâniyân: Osmanlı cemaati ve tebası ve taifesi. Kâmus-i Türkî'de; Osmanlı: ya Osman: tabiiyyet ile müftehir bulundıgımız devlet-i 'aliyye-i ʿOsmâniyenin bânîsi sultân ʿOsmân hân ibn-i ertuğrul hazretlerine nisbetle yâd olınan garb Türklerine ve 'umumîyetle bu devletin teb'asına virilen isimdir. 2.mec. Cesâret ve kerem ve sehâ ve âlîcenâb sâhibi."

Research paper thumbnail of Hamzavi'nin İskendernamesi Hakkında Bazı Tespitler

Research paper thumbnail of Turkish Studies FUZÛLÎ VE BÂKÎ DİVANLARINDA AŞK ANLAYIŞI VE SEVGİLİ TİPİ

ÖZET Fuzûlî ve Bâkî XVI. asırda, klasik Türk şiirine damgasını vuran iki önemli şahsiyettir. Her ... more ÖZET Fuzûlî ve Bâkî XVI. asırda, klasik Türk şiirine damgasını vuran iki önemli şahsiyettir. Her iki şairin şiirlerinde dile getirdikleri aşk, mahiyeti bakımından çeşitli araştırmacılarca sorgulanmış ve bu konuda farklı görüşler öne sürülmüştür. Klasik şiirin ana teması olan aşk, şiirlerde sevgili ve âşık ekseninde şekillenmekte, bu da söz konusu edilen aşkın mahiyeti hakkında belirli bir kanaatin oluşmasını sağlamaktadır. Fuzûlî ve Bâkî'nin şiirlerinde, aşkın nasıl yer aldığının karşılaştırmalı olarak incelenmesi, aynı yüz yılda yaşamış iki büyük şairin divan şiirinin dayandığı ortak temele, aşk kavramı bağlamında nasıl bir katkıda bulunduklarını görmek açısından gereklidir. Bu amaca yönelik olarak söz konusu şairlerin divanlarında aşk ve aşkla ilgili kavramlar, sevgili ve âşık tiplerinin özellikleri tespit edilmiş ve çeşitli örneklerle somutlaştırılmıştır.

Research paper thumbnail of Hüsn ü Aşk ve Nazirelerinin şekil ve muhteva bakımından mukayesesi

Hüsn ü Aşk is a work that Galib has received with the claim of "creating a new way, creating a ne... more Hüsn ü Aşk is a work that Galib has received with the claim of "creating a new way, creating a new style". Works by subject; Sufi love describes the troubles in the way of attaining divine love. Allegorical narration has been taken as a basis in the work that resulted in wahdat. Hüsn ü Aşk, which resembles mesneviler which is written before himself with these characteristics, is the place of poetry and art value before everything else. With these customs, Hüsn ü Aşk holds Galib's claim of a "new style". So much so that the nazires written in Hüsn ü Aşk proves it. In this work to be done, Hüsn ü Aşk and the texts written as nazire or written as nazire will be compared in terms of shape and content considering the date, poet, period of writing. Thus, how Hüsn ü Aşk, the ground poetry, affected the other texts in terms of subject and art value, and the poem and art value of Hüsn ü Aşk will be determined.

Research paper thumbnail of Divan Şiirinde Bezm-i Fena Üzerine Bir İnceleme

Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli b... more Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli bir seviyeye ulaşmış, XV. yy'da kuruluş sürecini tamamlamış ve yüksek bir ifade se-viyesine ulaşarak XIX. yy'a kadar devam etmiştir. Divan şiirinin muhteva unsurları olan mazmun, mecaz ve terkip-ler zaman içerisinde divan edebiyatı şairleri tarafından mev-cut imkânlar çerçevesinde işlenerek kendine mahsus anlam alanı oluşturmuştur. En güzel olanı en güzel şekilde söyleme amacı güden divan şairi, sınırlı olan mazmunlar içinde realiteden ayrıl-mayarak yeni benzetmeler, yeni mecaz ve istiareler bulma yoluna gitmiştir. Şair, özellikle tenasüb, leff ü neşr, tezat, mecaz gibi edebî sanatlardan yararlanarak kelimeler arasın-daki ilişkiden, çağrışımlardan şairliği nispetinde istifade etmiştir. Şiirde mananın, kendisi üzerine inşa edildiği zemin olması dikkatiyle mazmunların divan şiiri içerindeki seyri-nin ortaya çıkarılması, anlam dairesinin tespit edilmesi şiire katkısı bakımında önemlidir. Bu çalışmada öncelikle gerekçeleri belirtilerek mazmun olarak adlandırılan "bezm-i fenâ"nın; mazmun olarak kullanımının tarihi seyri, anlam alanları, anlam-bağlam ilişkisi ve bu ilişkinin hangi kelimelerle sağlandığı üzerinde çeşitli tespitler yapılmıştır. Elde edilen neticeler ile divan şiirinin anlaşılmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Leyla ile Mecnun ve Hüsn ü Aşk'ın Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi

Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü AĢk, klasik Türk Ģiirinin iki büyük temsilcisi olan Ģairlerinin isimle... more Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü AĢk, klasik Türk Ģiirinin iki büyük
temsilcisi olan Ģairlerinin isimleriyle özdeĢ, iki baĢyapıttır. Aralarında
yaklaĢık iki yüz yıllık zaman farkı olmakla birlikte, eserlerinin zengin
niteliği Fuzuli ile ġeyh Galib‟i birleĢtirir. Her ikisinde de aĢkın konu
edinildiği bu eserler anlatım biçimi bakımından birbirinden farklıdır:
Leyla vü Mecnun‟da anlatım sembolik; Hüsn ü AĢk‟ta ise alegoriktir.
Bu iki önemli eserin karĢılaĢtırmalı olarak incelenmesi, aralarındaki
münasebetin yanı sıra, daha önce dikkat edilmemiĢ bazı özelliklerinin
ortaya konulması açısından da gereklidir. Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü
AĢk‟ı üç temel unsuru esas alarak karĢılaĢtırmak mümkündür. Bunlar
olay, kiĢiler ve konudur. Eserlerin bütün olarak taĢıdıkları özelliklerin
de ayrıca göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Olayın, içerik ve
episodlar; kahramanların ise eserlerde dile getirilen özellikleri
itibariyle karĢılaĢtırılması, ortak veya benzer özelliklerin
azımsanamayacak kadar çok olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Ġki eser arasındaki asıl benzerlik konudadır. Hüsn ü AĢk‟ta ve Leyla vü
Mecnun‟da aĢk, tasavvufî bir içerikle ele alınmıĢ ve bu çerçevede
vahdet-i vücud öğretisi dile getirilmiĢtir.

Research paper thumbnail of Yunus Emre'nin Bir Şiiri ve İsmail Hakkı Bursevi'nin Şerhi

XIII. asırda yaşayan ve hayatı ile ilgili bilgiler muhtelif görüşlere dayanmakla birlikte Yûnus E... more XIII. asırda yaşayan ve hayatı ile ilgili bilgiler muhtelif görüşlere
dayanmakla birlikte Yûnus Emre’nin şiirlerinden hareketle yapılan değerlendirmeler, tahliller ve araştırmalar, onun İslâmi anlayışla şekillenen dünya
görüşünü, insana bakışını, aşk anlayışını, hâsılı fikir dünyasını ortaya
koymaktadır.
Mutasavvıf olan ve tasavvufi şiirler söyleyen Yûnus Emre’nin şiirlerinde
dile getirdiği ve lirizmin hakim olduğu tasavvufi heyecanlar, onun
dil ve üslubuyla adeta kemale ulaşmıştır. Dili kullanmadaki başarısı, şiirlerindeki
düşünce derinliği, lirizmi, samimi ve içten ifadeleriyle yaşadığı
yüzyıldan itibaren hak ettiği şöhrete ulaşmıştır. Yûnus’un şairliği ile Türkçe’nin
edebî dil olmasında ve paralelinde edebiyata olan katkısı da şüphesiz
değer biçilemeyecek cihettedir.
Onun şiirleri, her döneme ve her kişiye hitab eden bir özellik taşımaktadır. Yaşadığı dönemden itibaren 8 asır geçmesine rağmen bugün hâlâ
onu anlamak ve yorumlamak üzere birçok tahlil, araştırma ve inceleme
yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Hazırlanan bu çalışmada, Yûnus Emre’yi anlamak, onun his ve düşünce
dünyasının ortaya çıkmasına katkı sağlamak amacıyla, Yûnus Emre’ye
isnad edilen “Sırâtdan gel sıfâta anda safâ bulasın” mısraı ile başlayan
şiirin, âlim ve mutasavvıf olan İsmâîl Hakkı Bursevî tarafından yapılan
Türkçe şerhi Latin harflerine aktarılmıştır. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi
Esad Efendi kataloğunda nr.1521/ vr.178,189 şeklinde kayıtlıdır.1

Research paper thumbnail of İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ'NİN GÜL HAKKINDAKİ RİSALESİ

Türk İslam sanatlarında çiçek motifleri önemli bir unsur olarak yer alır. Bu motiflerin kullanımı... more Türk İslam sanatlarında çiçek motifleri önemli bir unsur olarak yer
alır. Bu motiflerin kullanımında tarihi, siyasi ve toplumsal etkenlerin
yanında din, belirleyicidir. Özellikle divan edebiyatı ve ona paralel tekke
ve halk edebiyatı eserleri incelendiğinde onlarca çiçeğin, özellikleriyle
şiirde söz konusu edildiği görülür. Bunlardan gül; kokusu, rengi, şekli,
güzelliği gibi özellikleriyle edebî eserlerde en fazla zikredilen çiçektir.
Gülün bu üstün konumu, Hz. Peygamber’i temsil eden bir sembol
olmasıyla ilgilidir.
Gülün sembolik anlamı, nazari olarak nasıl temellendirilmiştir? Bu
soruya cevap verebilmek için gül konusuyla ilgili nazari metinlerin ortaya
çıkarılması ve incelenmesi gerekir. Bu eserlerden biri, İsmâil Hakkı
Bursevî’nin Risâle-i Gül adlı risalesidir. Bu risalede gül ile Hz. Peygamber
arasındaki münasebet açıklanmaktadır. Müellifin kimliğinin esere ayrı
bir önem kattığını belirtmek gerekir. Bilindiği gibi İsmâil Hakkı, yazdığı
eserlerle tüm İslam coğrafyasında şöhrete ulaşmış büyük bir âlim ve
mutasavvıf olduğu gibi aynı zamanda divan sahibi bir şairdir.
Yapılan çalışma, İsmâil Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Gül isimli
risalesi hakkında kısa bir değerlendirme ile risalenin günümüz harflerine
aktarılmasından müteşekkildir. Çalışmada Risâle-i Gül’ün Süleymaniye
Kütüphanesi’ndeki Halet Efendi nüshası esas alınmıştır.

Research paper thumbnail of FUZÛLÎ'NİN ŞİİRDEKİ 'BEN'LİĞİ

Fuzûlî, kendi ‘ben’liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla ‘ben’ zamirini çok kullanan ... more Fuzûlî, kendi ‘ben’liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla ‘ben’ zamirini çok kullanan bir divan şairidir. Fuzûlî’nin bu hususiyeti üzerinde yeterince durulmadığından yapılan bu çalışma ile Fuzûlî’nin şiirlerinde ‘ben’liğin nasıl yer aldığı incelenmiştir. İnceleme yapılırken içinde ‘ben’ zamiri ve bu zamirin ek alan “bana, beni, benim, bende, benden” şekillerinin yer aldığı beyitler dikkate alınmıştır. Şiirdeki kelimelere gelen iyelik ve şahıs eklerinin de ‘ben’i karşıladığı muhakkak olmakla birlikte çalışmada ‘ben’ vurgusu esas alınmıştır.
Fuzûlî’nin ‘ben’liği, şiirlerinde birtakım sıfatlarla iç içe yer almaktadır. Bu sıfatlar ve bunların şiirlerde yer alış biçimleri bütün olarak incelendiğinde şairin ‘ben’liğinin temel niteliği ortaya çıkmaktadır: Âşık. Dolayısıyla söz konusu olan ideal manada bir âşığın ‘ben’liğidir. Âşık’ın öncelikle sahip olduğu sıfatlar acz, fakr, gamlı olma, zayıflık, kölelik gibi onun şahsî benliğinin ortadan kalkmasını sağlayacak sıfatlardır. Şahsi ‘ben’liğinden kurtulan ve böylece sevgiliye yaklaşan, hatta sevgilinin varlığında yok olan ve var olan âşık, artık o’nun diliyle ‘ben’ diyebilir. Bu ‘ben’, kendini öven bir ‘ben’dir.
Fuzûlî’nin şairliğinden bahsettiği, ‘ben’liğine şair olarak atıfta bulunduğu beyitler, ayrı bir kategori oluşturmakla birlikte, muhteva itibariyle yukarıda bahsedilen çerçeve dâhilinde yer almaktadır.
Fuzûlî’nin şiirlerinde kendi beşerî varlığına işaret eden bir ‘ben’liğe pek az tesadüf edilebilir. Bu, büyük ölçüde âşığın sevgili karşısında sahip olduğu acziyet dolayısıyla görünür haldedir.

Research paper thumbnail of Klasik Edebiyatla İlgili Teorik Eserlerde Kafiye Bahsinin Mukayeseli Olarak İncelenmesi

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ, 2012

Klasik edebiyat geleneğinde siir; ‘mevzun ve mukaffa söz’ olarak tanımlanmakta ve dolayısıyla sii... more Klasik edebiyat geleneğinde siir; ‘mevzun ve mukaffa söz’ olarak
tanımlanmakta ve dolayısıyla siirin biçimini vezin ve kafiye
olusturmaktadır. Sözün siir olması için vezinli ve kafiyeli olması kosulu,
kafiyenin klasik siir anlayısındaki yerini muhkem hâle getirmektedir.
Arap ve Fars etkisiyle gelisen klasik siir anlayısında yine geleneğin
etkisiyle siirde bulunması mutlak olan kafiye, müsterek edebî gelenekte
bir ilim dalı olarak görülmüs ve konuyla ilgili Arap, Fars edebiyatı ve bu
edebiyatların etkisiyle XVI. yüzyıl itibariyle Türk edebiyatında müstakil
eserler verilmis veya belagat kitaplarında konu ayrı bir bölüm halinde ele
alınmıstır.Nazma dayalı metinlerin ağırlıkta olduğu klasik edebiyat
döneminde, siirin en önemli unsurlarından biri olan kafiye ile ilgili
yazılan risaleler ve kafiye lugatleri konunun söz konusu dönemdeki
önemini açıkça ortaya koymaktadır. Konuya verilen önem göz önüne
alınarak yapılan bu çalısmada, klasik siir kafiye telakkisinin anlasılması
ve Türk edebiyatında kafiye ile ilgili bilgi ve yaklasımların nasıl
gelistiğinin ortaya konması amaçlanmıstır. Bu doğrultuda Türk
edebiyatında kafiye hakkında Türkçe yazılan metinler kronolojik bir sıra
ile kafiyenin tanımı, harfleri ve tasnifi esas alınarak bu alt baslıklar
altında incelenmis ve metinler kafiyenin ele alınısı bakımından mukayese
edilerek konu ile ilgili çeliskiler ve benzerliklere dikkat çekilmistir.

Research paper thumbnail of TEORİDEN PRATİĞE Sürurî'nin Bahrü'l-Maarif Eseri ve Divan'ı Üzerinden Kafiye ye Bakış

VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, 2013

Arap ve Fars şiirinin tesiri altında gelişen ve müşterek bir geleneğin son büyük halkasını teşkil... more Arap ve Fars şiirinin tesiri altında gelişen ve müşterek bir geleneğin son büyük halkasını teşkil eden klasik Türk şiiri, şekil ve muhtevasının dayandığı kaidelerde herhangi bir değişiklik meydana gelmeksizin yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Şairin bu kaidelere olan sarsılmaz bağlılığı, şiirle ilgili tanımlarda açıkça görülmektedir. Tezkirelerde şiirin; "mukaffa", "mevzun" ve "muhayyel" söz olarak tanımlanması, şiirle ilgili temel kaidelerin önemini ortaya koymaktadır. Belirtilen önem çerçevesinde klasik şiir geleneğinde şiirin nazariyatını teşkil eden kafiye, aruz gibi konular müstakil kitaplarda veya belagat kitapları içinde ayrı bölümler halinde ele alınmıştır.
Arap ve Fars etkisinde gelişen klasik Türk şiirinin temel unsurlarından olan kafiye, kaidelerini de bu iki edebiyat geleneğinden almıştır. Türk edebiyatında konunun ele alınması, önce tercüme daha sonra telif eserlerledir. Tercümeden ayrı olarak telif eserlerde kafiye, tanım ve kaideleriyle Arap ve Acemlerin anlayışının aynen nakledilmesi şeklindedir. Bu da, Arapça ve Farsçadan ayrı dil hususiyetlerine sahip Türkçe şiirlerde, konunun teoride ve pratikte nasıl ele alındığının belirlenmesini gerekli kılar.
Belirtilen amaç doğrultusunda, hem şiirin nazariyatıyla meşgul bir âlim hem de 16. yüzyılın önemli bir şairi olan Surûrî’nin, telif edilmiş bir belagat kitabı Bahrü'l-Ma’ârif isimli eseri ile Divan’ı, kafiyeyi ele alması bakımından incelenecektir. Öncelikle kafiyenin, Bahrü'l-Ma’ârif’te nasıl tanımlandığı ve kafiye ile ilgili olarak hangi görüşlerin ileri sürüldüğü sorusuna cevap verilecek daha sonra, Surûrî'nin bu eserde ileri sürdüğü görüşlerin Divan'ındaki şiirlerde tezahürünün nasıl olduğu ele alınacaktır. Başka bir ifadeyle, müellifin teorik görüşlerinin şiirlerinde pratik olarak yer alıp almadığı veya nasıl yer aldığı hususu açıklanmaya çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of “Hamzavî’nin İskendernâme’si Hakkında Bazı Tespitler

VAKIF İNSAN PROF. DR. HİKMET ÖZDEMİR ARMAĞANI, 2019

İskender, İskendername, Hamzavi, hükümdar

Research paper thumbnail of ISMAIL HAKKI BURSEVININ DIL VE TURKCE ILE ILGILI GORUSLERI

TÜRKKÜM 2018 ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE MEDENİYETİ KONGRESİ , 2018

İsmail Hakkı’nın dil ve beraberinde Türkçe ile ilgili görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. B... more İsmail Hakkı’nın dil ve beraberinde Türkçe ile ilgili görüşleri
tespit edilmeye çalışılmıştır. Bunun için öncelikle dil ile ilgili görüşlerine yer verilmiş ardından Türkçe ile ilgili
görüşleri değerlendirilmiştir. Türkçeye yaklaşımına katkısı bakımından ‘Türk’ ile ilgili görüşlerine de kısmen
değinilmiştir. Bu amaçla Bursevî’nin telif hayatının çeşitli dönemlerini ihtiva eden eserlere bakılarak konuya
dair düşünceleri çeşitli başlıklarla tasnif edilmiştir.

Research paper thumbnail of Divan Şiirinde "Bezm-i Fenâ" Üzerine Bir İnceleme

Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2018

Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli b... more Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli bir seviyeye ulaşmış, XV. yy'da kuruluş sürecini tamamlamış ve yüksek bir ifade se-viyesine ulaşarak XIX. yy'a kadar devam etmiştir. Divan şiirinin muhteva unsurları olan mazmun, mecaz ve terkip-ler zaman içerisinde divan edebiyatı şairleri tarafından mev-cut imkânlar çerçevesinde işlenerek kendine mahsus anlam alanı oluşturmuştur. En güzel olanı en güzel şekilde söyleme amacı güden divan şairi, sınırlı olan mazmunlar içinde realiteden ayrıl-mayarak yeni benzetmeler, yeni mecaz ve istiareler bulma yoluna gitmiştir. Şair, özellikle tenasüb, leff ü neşr, tezat, mecaz gibi edebî sanatlardan yararlanarak kelimeler arasın-daki ilişkiden, çağrışımlardan şairliği nispetinde istifade etmiştir. Şiirde mananın, kendisi üzerine inşa edildiği zemin olması dikkatiyle mazmunların divan şiiri içerindeki seyri-nin ortaya çıkarılması, anlam dairesinin tespit edilmesi şiire katkısı bakımında önemlidir. Bu çalışmada öncelikle gerekçeleri belirtilerek mazmun olarak adlandırılan "bezm-i fenâ"nın; mazmun olarak kullanımının tarihi seyri, anlam alanları, anlam-bağlam ilişkisi ve bu ilişkinin hangi kelimelerle sağlandığı üzerinde çeşitli tespitler yapılmıştır. Elde edilen neticeler ile divan şiirinin anlaşılmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Osmanlı Şuara Tezkirelerinde Kafiye

Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alınt... more Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım amacıyla ve araştırma için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde kopya edilemez, elektronik ve mekanik yolla çoğaltılıp, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

Research paper thumbnail of Tercüme-i Kafiye-i Manzume ve Mütercimi Şakir Efendi'nin Kimliği Üzerine

Research paper thumbnail of Fuzûlî'nin Şiirdeki 'Ben'liği

Journal of Turkish Studies, 2015

Fuzûlî, kendi 'ben'liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla 'ben' zamirini çok kullanan ... more Fuzûlî, kendi 'ben'liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla 'ben' zamirini çok kullanan bir divan şairidir. Fuzûlî'nin bu hususiyeti üzerinde yeterince durulmadığından yapılan bu çalışma ile Fuzûlî'nin şiirlerinde 'ben'liğin nasıl yer aldığı incelenmiştir. İnceleme yapılırken içinde 'ben' zamiri ve bu zamirin ek alan "bana, beni, benim, bende, benden" şekillerinin yer aldığı beyitler dikkate alınmıştır. Şiirdeki kelimelere gelen iyelik ve şahıs eklerinin de 'ben'i karşıladığı muhakkak olmakla birlikte çalışmada 'ben' vurgusu esas alınmıştır. Fuzûlî'nin 'ben'liği, şiirlerinde birtakım sıfatlarla iç içe yer almaktadır. Bu sıfatlar ve bunların şiirlerde yer alış biçimleri bütün olarak incelendiğinde şairin 'ben'liğinin temel niteliği ortaya çıkmaktadır: Âşık. Dolayısıyla söz konusu olan ideal manada bir âşığın 'ben'liğidir. Âşık'ın öncelikle sahip olduğu sıfatlar acz, fakr, gamlı olma, zayıflık, kölelik gibi onun şahsî benliğinin ortadan kalkmasını sağlayacak sıfatlardır. Şahsi 'ben'liğinden kurtulan ve böylece sevgiliye yaklaşan, hatta sevgilinin varlığında yok olan ve var olan âşık, artık o'nun diliyle 'ben' diyebilir. Bu 'ben', kendini öven bir 'ben'dir. Fuzûlî'nin şairliğinden bahsettiği, 'ben'liğine şair olarak atıfta bulunduğu beyitler, ayrı bir kategori oluşturmakla birlikte, muhteva itibariyle yukarıda bahsedilen çerçeve dâhilinde yer almaktadır. Fuzûlî'nin şiirlerinde kendi beşerî varlığına işaret eden bir 'ben'liğe pek az tesadüf edilebilir. Bu, büyük ölçüde âşığın sevgili karşısında sahip olduğu acziyet dolayısıyla görünür haldedir.

Research paper thumbnail of Yunus Emre nin Cıktım Erik Dalını Anda Yedim Uzumu Mısraıyla Bilinen Siirinin Bilinmeyen Bir Serhi

YÛNUS EMRE'NİN "ÇIKTIM ERİK DALINA ANDA YEDİM ÜZÜMÜ" MISRAIYLA BİLİNEN ŞİİRİNİN BİLİNMEYEN BİR ŞE... more YÛNUS EMRE'NİN "ÇIKTIM ERİK DALINA ANDA YEDİM ÜZÜMÜ" MISRAIYLA BİLİNEN ŞİİRİNİN BİLİNMEYEN BİR ŞERHİ  Songül AYDIN YAĞCIOĞLU  ÖZ XIII. yy'da yaşayan Yûnus Emre, şiirlerinde İslami anlayışla şekillenen dünya görüşünü, insana bakışını ve aşk anlayışını lirik, samimi ve içten söyleyiş ile dile getirmektedir. Mutasavvıf olan şairin tasavvufi heyecanlarını dile getirdiği şiirlerden özellikle şathiye türünde olanlar içerisinde birçok remiz, sembol ve kavram ihtiva etmesi ile izahı gerekli olan şiirlerdir. Bunlardan en meşhur olanı "Çıktım erik dalına…" mısraı ile başlayanıdır ve bu şiiri, XVI. yy'dan itibaren günümüze kadar pek çok kez şerh edilmiştir. Yapılan çalışma bahsi geçen "Çıktım erik dalına …" mısraı ile başlayan şiirin şimdiye kadar bilinmeyen bir şerh metnini konu etmektedir. Eser; Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar Böl., nr. 3568/2'de "Yûnus Emre'nin Dokuz Beytine Şerh /Haydar Şah" olarak kayıtlıdır. İçinde Arapça metinlerin de yer aldığı toplam 126 varaktan oluşan risalede çalışmanın konusu olan şerh metni 80b-115 vr. numaraları arasında ve toplam 35 varaktır.

Research paper thumbnail of Nef'î'nin Şiirlerinde Hayal

Nef'î'nin Şiirlerinde Hayal, 2021

NEF'Î'NİN ŞİİRLERİNDE "HAYAL" "Image" in Nefi's Poems Doç. Dr. Songül AYDIN YAĞCIOĞLU * Özet XVII... more NEF'Î'NİN ŞİİRLERİNDE "HAYAL" "Image" in Nefi's Poems Doç. Dr. Songül AYDIN YAĞCIOĞLU * Özet XVII. yy'da yaşayan Nef'î, kendine has söyleyişi ve üslubuyla divan şiirinin en önemli şairlerindendir. Şairliği ile ilgili tezkirelerde kasidelerinin 'mana' yönüne dikkat çekilmiş, gazelleri için ise sihir sayılabileceği ve gönül alan mazmunlar kullandığı ifade edilmiştir. Üslup ve söyleyiş bakımından kendinden sonra pek çok şairi etkileyen Nef'î'nin şiiri için bugün en fazla vurgulanan hususlar: ses, edâ ve nağme'dir. Bunun yanında mübalağalı söyleyişin ön plana çıktığı fahriye ve hicivlerinin gerek niteliği gerek niceliği ile övme-övünme-yerme şairi olarak tanımlanır. Nef'î'nin övme ve övünmesi şiiri dolayısıyladır. Divan edebiyatında şiir; "mevzûn, mukaffâ ve muhayyel" söz olarak tanımlanmaktadır. Tanımda belirtildiği gibi şiire ait üç temel unsurdan biri de "hayal"dir. Bu dikkatle Nef'î'nin "hayâl" kavramını söz ve şiir bağlamında nasıl değerlendirdiği önemlidir. Yapılacak olan çalışmada şiirin temel unsurlarından biri olan "hayâl" kavramının Nef'î Divanı'ndaki kullanımı incelenecektir. Buna göre Nef'î Divanı'nda 78 kere tekrar edilen "hayâl" kavramının vech-i şebehleri, anlam ve çağrışım alanları, nasıl ve hangi münasebetle konu edildiği ele alınıp değerlendirilecektir. Nef'î'nin "hayal" kavramı etrafında özellikle şiire dair söyledikleri ile Nef'î'nin şiir anlayışının, divan edebiyatının şiir geleneğinin ve Nef'î'nin bu gelenekteki yerinin tespit edilmesine katkı sağlamak amaçlanmaktadır.

Research paper thumbnail of Şairin Hanedana Bakışı Divan Şiirinde Al-i Osman

Divan şairleri, yazdıkları şiirlerde, Osmanlı hanedanını çeşitli özellikleriyle sık sık söz konus... more Divan şairleri, yazdıkları şiirlerde, Osmanlı hanedanını çeşitli özellikleriyle sık sık söz konusu etmişlerdir. Bunu yaparken genellikle Âl-i Osman tabirini kullandıkları görülür. "Âl-i Osman", gramer itibariyle; aile, evlat, sülale, hanedan anlamındaki "âl" (Sâmî, 1999) ile "Osman" kelimelerinin terkibinden oluşmuştur ve Osman'ın hanedanı manasına gelir. Fakat bu tabirin; lügatlerdeki tanımlarına 1 , kronikler, tarihler 2 ve edebiyat metinlerinde nasıl kullanıldığı incelendiğinde, hanedan, hanedana mensubiyet anlamlarının yanında devlet ve bu devlete mahsus veya mensup bütün sosyal, kültürel, ilmî kurum ve yapıları ve kimliği ifade edecek şekilde genişlediği görülür. Konuyu 'kimlik' meselesi üzerinden değerlendiren K. Karpat şöyle der; "Osmanlı olan yalnız hanedandı ve devlet onun mülkü idi. Devlet-i Âl-i Osman'ın gerçek manası budur.(..) Durum on dokuzuncu yüzyıla kadar çok geniş hatlarıyla yukarda belirtildiği gibidir." (Harpat, 2019:63). Kemal Karpat'a göre Âl-i Osman tabirinin anlam bakımından genişlemesinin sebebi, Osmanlı tarihinin bu tabire dâhil edilmesidir Dolayısıyla tarihi süreç içinde siyasi ve askerî gelişmelerle paralel olarak âl-i Osman tabirinin anlam bakımından hayli geliştiği ve genişlediği söylenebilir. Bu, en net şekilde edebî metinlerde görülebilir. Edebî metinlerde şairlerin Âl-i Osman'a yaklaşımı, hami bulma veya hamiliğin devamı kaygısı ile daha çok şahıslar üzerinden ve şahısların üstün vasıflarının 1 Kâmus-ı Türkî'de; "âl-Osmân: Selâtin-i izâm-ı Osmâniye" tanımı ile verilir. Lügatlerde hanedan ve devlet anlamıyla Âl-i Osman'a müteradif olan tabirler ve tanımları şöyledir. Lugât-i Remzî'de; ʿOsmânî: Halîfetu'llâh pâdişâh-ı adâlet-destgâh efendimiz hazretlerinin cedd-i a'lâları olan Sultan Osman Hân-ı Gâzî hazretlerine mensup ve müteallik olan; Osmâniyân: Osmanlı cemaati ve tebası ve taifesi. Kâmus-i Türkî'de; Osmanlı: ya Osman: tabiiyyet ile müftehir bulundıgımız devlet-i 'aliyye-i ʿOsmâniyenin bânîsi sultân ʿOsmân hân ibn-i ertuğrul hazretlerine nisbetle yâd olınan garb Türklerine ve 'umumîyetle bu devletin teb'asına virilen isimdir. 2.mec. Cesâret ve kerem ve sehâ ve âlîcenâb sâhibi."

Research paper thumbnail of Hamzavi'nin İskendernamesi Hakkında Bazı Tespitler

Research paper thumbnail of Turkish Studies FUZÛLÎ VE BÂKÎ DİVANLARINDA AŞK ANLAYIŞI VE SEVGİLİ TİPİ

ÖZET Fuzûlî ve Bâkî XVI. asırda, klasik Türk şiirine damgasını vuran iki önemli şahsiyettir. Her ... more ÖZET Fuzûlî ve Bâkî XVI. asırda, klasik Türk şiirine damgasını vuran iki önemli şahsiyettir. Her iki şairin şiirlerinde dile getirdikleri aşk, mahiyeti bakımından çeşitli araştırmacılarca sorgulanmış ve bu konuda farklı görüşler öne sürülmüştür. Klasik şiirin ana teması olan aşk, şiirlerde sevgili ve âşık ekseninde şekillenmekte, bu da söz konusu edilen aşkın mahiyeti hakkında belirli bir kanaatin oluşmasını sağlamaktadır. Fuzûlî ve Bâkî'nin şiirlerinde, aşkın nasıl yer aldığının karşılaştırmalı olarak incelenmesi, aynı yüz yılda yaşamış iki büyük şairin divan şiirinin dayandığı ortak temele, aşk kavramı bağlamında nasıl bir katkıda bulunduklarını görmek açısından gereklidir. Bu amaca yönelik olarak söz konusu şairlerin divanlarında aşk ve aşkla ilgili kavramlar, sevgili ve âşık tiplerinin özellikleri tespit edilmiş ve çeşitli örneklerle somutlaştırılmıştır.

Research paper thumbnail of Hüsn ü Aşk ve Nazirelerinin şekil ve muhteva bakımından mukayesesi

Hüsn ü Aşk is a work that Galib has received with the claim of "creating a new way, creating a ne... more Hüsn ü Aşk is a work that Galib has received with the claim of "creating a new way, creating a new style". Works by subject; Sufi love describes the troubles in the way of attaining divine love. Allegorical narration has been taken as a basis in the work that resulted in wahdat. Hüsn ü Aşk, which resembles mesneviler which is written before himself with these characteristics, is the place of poetry and art value before everything else. With these customs, Hüsn ü Aşk holds Galib's claim of a "new style". So much so that the nazires written in Hüsn ü Aşk proves it. In this work to be done, Hüsn ü Aşk and the texts written as nazire or written as nazire will be compared in terms of shape and content considering the date, poet, period of writing. Thus, how Hüsn ü Aşk, the ground poetry, affected the other texts in terms of subject and art value, and the poem and art value of Hüsn ü Aşk will be determined.

Research paper thumbnail of Divan Şiirinde Bezm-i Fena Üzerine Bir İnceleme

Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli b... more Estetik ve nazarî esasları İslami kültürün etkisiyle oluşan divan şiiri; XIV. yy itibaren belli bir seviyeye ulaşmış, XV. yy'da kuruluş sürecini tamamlamış ve yüksek bir ifade se-viyesine ulaşarak XIX. yy'a kadar devam etmiştir. Divan şiirinin muhteva unsurları olan mazmun, mecaz ve terkip-ler zaman içerisinde divan edebiyatı şairleri tarafından mev-cut imkânlar çerçevesinde işlenerek kendine mahsus anlam alanı oluşturmuştur. En güzel olanı en güzel şekilde söyleme amacı güden divan şairi, sınırlı olan mazmunlar içinde realiteden ayrıl-mayarak yeni benzetmeler, yeni mecaz ve istiareler bulma yoluna gitmiştir. Şair, özellikle tenasüb, leff ü neşr, tezat, mecaz gibi edebî sanatlardan yararlanarak kelimeler arasın-daki ilişkiden, çağrışımlardan şairliği nispetinde istifade etmiştir. Şiirde mananın, kendisi üzerine inşa edildiği zemin olması dikkatiyle mazmunların divan şiiri içerindeki seyri-nin ortaya çıkarılması, anlam dairesinin tespit edilmesi şiire katkısı bakımında önemlidir. Bu çalışmada öncelikle gerekçeleri belirtilerek mazmun olarak adlandırılan "bezm-i fenâ"nın; mazmun olarak kullanımının tarihi seyri, anlam alanları, anlam-bağlam ilişkisi ve bu ilişkinin hangi kelimelerle sağlandığı üzerinde çeşitli tespitler yapılmıştır. Elde edilen neticeler ile divan şiirinin anlaşılmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Leyla ile Mecnun ve Hüsn ü Aşk'ın Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi

Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü AĢk, klasik Türk Ģiirinin iki büyük temsilcisi olan Ģairlerinin isimle... more Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü AĢk, klasik Türk Ģiirinin iki büyük
temsilcisi olan Ģairlerinin isimleriyle özdeĢ, iki baĢyapıttır. Aralarında
yaklaĢık iki yüz yıllık zaman farkı olmakla birlikte, eserlerinin zengin
niteliği Fuzuli ile ġeyh Galib‟i birleĢtirir. Her ikisinde de aĢkın konu
edinildiği bu eserler anlatım biçimi bakımından birbirinden farklıdır:
Leyla vü Mecnun‟da anlatım sembolik; Hüsn ü AĢk‟ta ise alegoriktir.
Bu iki önemli eserin karĢılaĢtırmalı olarak incelenmesi, aralarındaki
münasebetin yanı sıra, daha önce dikkat edilmemiĢ bazı özelliklerinin
ortaya konulması açısından da gereklidir. Leyla vü Mecnun ile Hüsn ü
AĢk‟ı üç temel unsuru esas alarak karĢılaĢtırmak mümkündür. Bunlar
olay, kiĢiler ve konudur. Eserlerin bütün olarak taĢıdıkları özelliklerin
de ayrıca göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Olayın, içerik ve
episodlar; kahramanların ise eserlerde dile getirilen özellikleri
itibariyle karĢılaĢtırılması, ortak veya benzer özelliklerin
azımsanamayacak kadar çok olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Ġki eser arasındaki asıl benzerlik konudadır. Hüsn ü AĢk‟ta ve Leyla vü
Mecnun‟da aĢk, tasavvufî bir içerikle ele alınmıĢ ve bu çerçevede
vahdet-i vücud öğretisi dile getirilmiĢtir.

Research paper thumbnail of Yunus Emre'nin Bir Şiiri ve İsmail Hakkı Bursevi'nin Şerhi

XIII. asırda yaşayan ve hayatı ile ilgili bilgiler muhtelif görüşlere dayanmakla birlikte Yûnus E... more XIII. asırda yaşayan ve hayatı ile ilgili bilgiler muhtelif görüşlere
dayanmakla birlikte Yûnus Emre’nin şiirlerinden hareketle yapılan değerlendirmeler, tahliller ve araştırmalar, onun İslâmi anlayışla şekillenen dünya
görüşünü, insana bakışını, aşk anlayışını, hâsılı fikir dünyasını ortaya
koymaktadır.
Mutasavvıf olan ve tasavvufi şiirler söyleyen Yûnus Emre’nin şiirlerinde
dile getirdiği ve lirizmin hakim olduğu tasavvufi heyecanlar, onun
dil ve üslubuyla adeta kemale ulaşmıştır. Dili kullanmadaki başarısı, şiirlerindeki
düşünce derinliği, lirizmi, samimi ve içten ifadeleriyle yaşadığı
yüzyıldan itibaren hak ettiği şöhrete ulaşmıştır. Yûnus’un şairliği ile Türkçe’nin
edebî dil olmasında ve paralelinde edebiyata olan katkısı da şüphesiz
değer biçilemeyecek cihettedir.
Onun şiirleri, her döneme ve her kişiye hitab eden bir özellik taşımaktadır. Yaşadığı dönemden itibaren 8 asır geçmesine rağmen bugün hâlâ
onu anlamak ve yorumlamak üzere birçok tahlil, araştırma ve inceleme
yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Hazırlanan bu çalışmada, Yûnus Emre’yi anlamak, onun his ve düşünce
dünyasının ortaya çıkmasına katkı sağlamak amacıyla, Yûnus Emre’ye
isnad edilen “Sırâtdan gel sıfâta anda safâ bulasın” mısraı ile başlayan
şiirin, âlim ve mutasavvıf olan İsmâîl Hakkı Bursevî tarafından yapılan
Türkçe şerhi Latin harflerine aktarılmıştır. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi
Esad Efendi kataloğunda nr.1521/ vr.178,189 şeklinde kayıtlıdır.1

Research paper thumbnail of İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ'NİN GÜL HAKKINDAKİ RİSALESİ

Türk İslam sanatlarında çiçek motifleri önemli bir unsur olarak yer alır. Bu motiflerin kullanımı... more Türk İslam sanatlarında çiçek motifleri önemli bir unsur olarak yer
alır. Bu motiflerin kullanımında tarihi, siyasi ve toplumsal etkenlerin
yanında din, belirleyicidir. Özellikle divan edebiyatı ve ona paralel tekke
ve halk edebiyatı eserleri incelendiğinde onlarca çiçeğin, özellikleriyle
şiirde söz konusu edildiği görülür. Bunlardan gül; kokusu, rengi, şekli,
güzelliği gibi özellikleriyle edebî eserlerde en fazla zikredilen çiçektir.
Gülün bu üstün konumu, Hz. Peygamber’i temsil eden bir sembol
olmasıyla ilgilidir.
Gülün sembolik anlamı, nazari olarak nasıl temellendirilmiştir? Bu
soruya cevap verebilmek için gül konusuyla ilgili nazari metinlerin ortaya
çıkarılması ve incelenmesi gerekir. Bu eserlerden biri, İsmâil Hakkı
Bursevî’nin Risâle-i Gül adlı risalesidir. Bu risalede gül ile Hz. Peygamber
arasındaki münasebet açıklanmaktadır. Müellifin kimliğinin esere ayrı
bir önem kattığını belirtmek gerekir. Bilindiği gibi İsmâil Hakkı, yazdığı
eserlerle tüm İslam coğrafyasında şöhrete ulaşmış büyük bir âlim ve
mutasavvıf olduğu gibi aynı zamanda divan sahibi bir şairdir.
Yapılan çalışma, İsmâil Hakkı Bursevî’nin Risâle-i Gül isimli
risalesi hakkında kısa bir değerlendirme ile risalenin günümüz harflerine
aktarılmasından müteşekkildir. Çalışmada Risâle-i Gül’ün Süleymaniye
Kütüphanesi’ndeki Halet Efendi nüshası esas alınmıştır.

Research paper thumbnail of FUZÛLÎ'NİN ŞİİRDEKİ 'BEN'LİĞİ

Fuzûlî, kendi ‘ben’liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla ‘ben’ zamirini çok kullanan ... more Fuzûlî, kendi ‘ben’liğine şiirlerinde özellikle değinen, bu itibarla ‘ben’ zamirini çok kullanan bir divan şairidir. Fuzûlî’nin bu hususiyeti üzerinde yeterince durulmadığından yapılan bu çalışma ile Fuzûlî’nin şiirlerinde ‘ben’liğin nasıl yer aldığı incelenmiştir. İnceleme yapılırken içinde ‘ben’ zamiri ve bu zamirin ek alan “bana, beni, benim, bende, benden” şekillerinin yer aldığı beyitler dikkate alınmıştır. Şiirdeki kelimelere gelen iyelik ve şahıs eklerinin de ‘ben’i karşıladığı muhakkak olmakla birlikte çalışmada ‘ben’ vurgusu esas alınmıştır.
Fuzûlî’nin ‘ben’liği, şiirlerinde birtakım sıfatlarla iç içe yer almaktadır. Bu sıfatlar ve bunların şiirlerde yer alış biçimleri bütün olarak incelendiğinde şairin ‘ben’liğinin temel niteliği ortaya çıkmaktadır: Âşık. Dolayısıyla söz konusu olan ideal manada bir âşığın ‘ben’liğidir. Âşık’ın öncelikle sahip olduğu sıfatlar acz, fakr, gamlı olma, zayıflık, kölelik gibi onun şahsî benliğinin ortadan kalkmasını sağlayacak sıfatlardır. Şahsi ‘ben’liğinden kurtulan ve böylece sevgiliye yaklaşan, hatta sevgilinin varlığında yok olan ve var olan âşık, artık o’nun diliyle ‘ben’ diyebilir. Bu ‘ben’, kendini öven bir ‘ben’dir.
Fuzûlî’nin şairliğinden bahsettiği, ‘ben’liğine şair olarak atıfta bulunduğu beyitler, ayrı bir kategori oluşturmakla birlikte, muhteva itibariyle yukarıda bahsedilen çerçeve dâhilinde yer almaktadır.
Fuzûlî’nin şiirlerinde kendi beşerî varlığına işaret eden bir ‘ben’liğe pek az tesadüf edilebilir. Bu, büyük ölçüde âşığın sevgili karşısında sahip olduğu acziyet dolayısıyla görünür haldedir.

Research paper thumbnail of Klasik Edebiyatla İlgili Teorik Eserlerde Kafiye Bahsinin Mukayeseli Olarak İncelenmesi

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ, 2012

Klasik edebiyat geleneğinde siir; ‘mevzun ve mukaffa söz’ olarak tanımlanmakta ve dolayısıyla sii... more Klasik edebiyat geleneğinde siir; ‘mevzun ve mukaffa söz’ olarak
tanımlanmakta ve dolayısıyla siirin biçimini vezin ve kafiye
olusturmaktadır. Sözün siir olması için vezinli ve kafiyeli olması kosulu,
kafiyenin klasik siir anlayısındaki yerini muhkem hâle getirmektedir.
Arap ve Fars etkisiyle gelisen klasik siir anlayısında yine geleneğin
etkisiyle siirde bulunması mutlak olan kafiye, müsterek edebî gelenekte
bir ilim dalı olarak görülmüs ve konuyla ilgili Arap, Fars edebiyatı ve bu
edebiyatların etkisiyle XVI. yüzyıl itibariyle Türk edebiyatında müstakil
eserler verilmis veya belagat kitaplarında konu ayrı bir bölüm halinde ele
alınmıstır.Nazma dayalı metinlerin ağırlıkta olduğu klasik edebiyat
döneminde, siirin en önemli unsurlarından biri olan kafiye ile ilgili
yazılan risaleler ve kafiye lugatleri konunun söz konusu dönemdeki
önemini açıkça ortaya koymaktadır. Konuya verilen önem göz önüne
alınarak yapılan bu çalısmada, klasik siir kafiye telakkisinin anlasılması
ve Türk edebiyatında kafiye ile ilgili bilgi ve yaklasımların nasıl
gelistiğinin ortaya konması amaçlanmıstır. Bu doğrultuda Türk
edebiyatında kafiye hakkında Türkçe yazılan metinler kronolojik bir sıra
ile kafiyenin tanımı, harfleri ve tasnifi esas alınarak bu alt baslıklar
altında incelenmis ve metinler kafiyenin ele alınısı bakımından mukayese
edilerek konu ile ilgili çeliskiler ve benzerliklere dikkat çekilmistir.

Research paper thumbnail of TEORİDEN PRATİĞE Sürurî'nin Bahrü'l-Maarif Eseri ve Divan'ı Üzerinden Kafiye ye Bakış

VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, 2013

Arap ve Fars şiirinin tesiri altında gelişen ve müşterek bir geleneğin son büyük halkasını teşkil... more Arap ve Fars şiirinin tesiri altında gelişen ve müşterek bir geleneğin son büyük halkasını teşkil eden klasik Türk şiiri, şekil ve muhtevasının dayandığı kaidelerde herhangi bir değişiklik meydana gelmeksizin yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Şairin bu kaidelere olan sarsılmaz bağlılığı, şiirle ilgili tanımlarda açıkça görülmektedir. Tezkirelerde şiirin; "mukaffa", "mevzun" ve "muhayyel" söz olarak tanımlanması, şiirle ilgili temel kaidelerin önemini ortaya koymaktadır. Belirtilen önem çerçevesinde klasik şiir geleneğinde şiirin nazariyatını teşkil eden kafiye, aruz gibi konular müstakil kitaplarda veya belagat kitapları içinde ayrı bölümler halinde ele alınmıştır.
Arap ve Fars etkisinde gelişen klasik Türk şiirinin temel unsurlarından olan kafiye, kaidelerini de bu iki edebiyat geleneğinden almıştır. Türk edebiyatında konunun ele alınması, önce tercüme daha sonra telif eserlerledir. Tercümeden ayrı olarak telif eserlerde kafiye, tanım ve kaideleriyle Arap ve Acemlerin anlayışının aynen nakledilmesi şeklindedir. Bu da, Arapça ve Farsçadan ayrı dil hususiyetlerine sahip Türkçe şiirlerde, konunun teoride ve pratikte nasıl ele alındığının belirlenmesini gerekli kılar.
Belirtilen amaç doğrultusunda, hem şiirin nazariyatıyla meşgul bir âlim hem de 16. yüzyılın önemli bir şairi olan Surûrî’nin, telif edilmiş bir belagat kitabı Bahrü'l-Ma’ârif isimli eseri ile Divan’ı, kafiyeyi ele alması bakımından incelenecektir. Öncelikle kafiyenin, Bahrü'l-Ma’ârif’te nasıl tanımlandığı ve kafiye ile ilgili olarak hangi görüşlerin ileri sürüldüğü sorusuna cevap verilecek daha sonra, Surûrî'nin bu eserde ileri sürdüğü görüşlerin Divan'ındaki şiirlerde tezahürünün nasıl olduğu ele alınacaktır. Başka bir ifadeyle, müellifin teorik görüşlerinin şiirlerinde pratik olarak yer alıp almadığı veya nasıl yer aldığı hususu açıklanmaya çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of “Hamzavî’nin İskendernâme’si Hakkında Bazı Tespitler

VAKIF İNSAN PROF. DR. HİKMET ÖZDEMİR ARMAĞANI, 2019

İskender, İskendername, Hamzavi, hükümdar

Research paper thumbnail of ISMAIL HAKKI BURSEVININ DIL VE TURKCE ILE ILGILI GORUSLERI

TÜRKKÜM 2018 ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE MEDENİYETİ KONGRESİ , 2018

İsmail Hakkı’nın dil ve beraberinde Türkçe ile ilgili görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. B... more İsmail Hakkı’nın dil ve beraberinde Türkçe ile ilgili görüşleri
tespit edilmeye çalışılmıştır. Bunun için öncelikle dil ile ilgili görüşlerine yer verilmiş ardından Türkçe ile ilgili
görüşleri değerlendirilmiştir. Türkçeye yaklaşımına katkısı bakımından ‘Türk’ ile ilgili görüşlerine de kısmen
değinilmiştir. Bu amaçla Bursevî’nin telif hayatının çeşitli dönemlerini ihtiva eden eserlere bakılarak konuya
dair düşünceleri çeşitli başlıklarla tasnif edilmiştir.