Varol Tunali - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Varol Tunali
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Bağışık yetmezliklilerde intestinal parazitik enfeksiyonlar sıktır. Gelişmekte olan ülke... more ÖZ Amaç: Bağışık yetmezliklilerde intestinal parazitik enfeksiyonlar sıktır. Gelişmekte olan ülkelerde HIV (insan immünyetmezlik virüsü) pozitif olgularda parazitik enfeksiyonlara bağlı ishal sıklığı %90'ın üzerindedir. Bu çalışmada HIV pozitifliği nedeni ile takip edilen ve gastrointestinal yakınmaları olan hastalarda bağırsak protozoonlarının varlığının retrospektif olarak incelenmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya 14 kadın (%21,5), 51 erkek (%78,5) olmak üzere toplam 65 HIV pozitif hastanın dışkı örneği dahil edildi. Hastalara ait laboratuvar sonuçları laboratuvar bilgi sistemi kullanılarak retrospektif olarak taranırken, klinik veriler hasta dosyalarından elde edildi. Hastaların yaş, cinsiyet, dışkı incelemelerinde saptanan parazitler, CD4 sayısı, HIV-RNA düzeyi ve antiretroviral tedavi bilgileri kaydedildi. Bulgular: Dışkı örneklerinden 14'ünde (%21,5) Cryptosporidium spp., 2'sinde (%3,1) Cyclospora spp., 7'sinde (%10,8) Blastocystis spp., 1 örnekte ise Cryptosporidium spp.+ Blastocystis spp. (%1,5) tespit edildi. Dışkısında parazite rastlanan hastalarda antiretroviral tedavinin ortanca süresi 3 ay, dışkısında parazite rastlanmayan hastalarda 12 ay olarak hesaplandı. Dışkısında parazite rastlanmayan hastalarda antiretroviral tedavi süresi anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,002). Dışkıda parazit saptanması ile CD4+ T hücre sayısı ve HIV-RNA düzeyleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı. Sonuç: Bu çalışmanın bulgularına göre, HIV ile enfekte hastalarda antiretroviral tedavinin hastanın bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerinin intestinal paraziter enfeksiyon riskini azalttığı ve korunma açısından bu tedavinin önemli rol oynayabileceği sonucuna varılmıştır. ABSTRACT Objective: Intestinal parasitic infections are common in immunodeficient patients. In developing countries, the incidence of diarrhea due to parasitic infections in HIV (human immunodeficiency virus)-positive individuals is reported to be over 90%. The present study aimed to investigate the presence of intestinal protozoa in HIV-positive patients with gastrointestinal complaints. Methods: The fecal samples of 65 HIV-positive patients (14 women, 51 men) were included. Clinical data obtained from patients' files and laboratory results were retrospectively scanned using laboratory information system. Age, sex, parasite positivity, CD4+ count, HIV RNA level, and antiretroviral therapy information were recorded. Results: Fourteen Cryptosporidium spp. (21.5%), 2 Cyclospora spp. (3.1%), 7 Blastocystis spp. (10.8%), and 1 Cryptosporidium spp.+Blastocystis spp.
Turkish Journal of Parasitology
Dünyada yaygın olarak görülen sıtma türleri Plasmodium vivax (P. vivax) ve Plasmodium falciparum ... more Dünyada yaygın olarak görülen sıtma türleri Plasmodium vivax (P. vivax) ve Plasmodium falciparum (P. falciparum)'dur. Her iki türün endemik olduğu ülkelerde P. vivax ve P. falciparum koenfeksiyonu da görülebilmektedir. Bu nedenle Türkiye'de görülen ve bu ülkelere seyahat öyküsü olan olgularda miks sıtma olasılığı mutlaka akılda bulundurulmalıdır. Bu olgu sunumunda Etiyopya'da P. falciparum sıtma tanısı konulan, ancak buna yönelik yetersiz tedavi uygulanan ve P. vivax sıtma tanısı atlandığı için hipnozoidlere etkili bir ilaç verilmediğinden nüks gelişen P. vivax/P. falciparum miks enfeksiyonu sunulmuştur. Olgu, sıtma tedavisinde doğru tanı konması, uygun doz ve sürede tedavi uygulanması ve hastalık seyrinin yakın takibinin öneminin vurgulanması amacı ile sunulmuştur. Anahtar Sözcükler: Plasmodium vivax/Plasmodium falciparum miks enfeksiyonu, import sıtma, tedavi, Türkiye
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilend... more ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada, blastocystosisin ürtiker ve gastrointestinal sistem yakınmaları ile olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Parazitoloji Direkt Tanı Laboratuvarı'na, Ocak 2011 ile Temmuz 2016 tarihleri arasında çeşitli gastrointestinal sistem (GIS) ve/veya dermatolojik yakınmalarla başvuran hastaların dışkı örnekleri inceleme sonuçları geriye dönük olarak taranmıştır. Bulgular: Değerlendirilen 37.108 dışkı inceleme raporunun 2.573 tanesinde (%6.93) Blastocystis spp. tespit edildiği saptanmıştır. Gastrointestinal belirtileri olan kişiler Blastocystis spp. saptanan tüm örneklerin %68.4'ini (1.761 örnek) oluştururken, alerjik ve dermatolojik yakınmaları olan kişiler %30.1'sini (776 örnek) oluşturmaktadır. Blastocystis spp. yoğunluğu incelenen dışkılarda gastrointestinal yakınmaları olan hastaların; %2,47'sinde nadir, %21,73'ünde az, %49,65'inde orta, %26,27'sinde ise yoğun Blastocystis spp. varlığı saptanmıştır. Dermatolojik yakınmaları olan hastaların ise; %1,35'inde nadir, %22,17'sinde az, %54,29'unda orta, %22,17'sinde de yoğun Blastocystis spp. varlığı tespit edilmiştir. Sonuç: Gastrointestinal ve dermatolojik yakınmaları olan hastaların %75'inden fazlasında dışkıda Blastocystis spp. yoğunluğunun orta ve üzerinde olması sebebiyle parazit yoğunluğu ve semptomatoloji arasında pozitif korelasyon olabileceği kanaatine varılmıştır.
Mikrobiyoloji bulteni, 2018
Leishmaniasis is a vector-borne zoonotic disease that shows different clinical features like cuta... more Leishmaniasis is a vector-borne zoonotic disease that shows different clinical features like cutaneous, mucocutaneous, visceral and viscerotropic forms. The protocols used in the treatment of leishmaniasis are toxic and have many limitations during administration. One of the limitations of treatment is the resistance against the protocols in practice. There is also a need to define new treatment options especially for resistant patients. Ex-vivo models using primary cell cultures may be a good source for evaluating new drug options in patients with antimony resistance, in addition to in-vitro and in-vivo studies. In this study, it was aimed to define a new ex-vivo culture model to evaluate treatment options in patients with cutaneous leishmaniasis who did not respond to treatment. In our experimental model of ex-vivo infection, Leishmania tropica promastigotes isolated from a case previously diagnosed with cutaneous leishmaniasis were used. The primary astroglial cell culture used f...
Mikrobiyoloji bulteni, 2017
Malaria is a widespread and life-threatening disease in tropical and subtropical regions. In pati... more Malaria is a widespread and life-threatening disease in tropical and subtropical regions. In patients with typical clinical symptoms, malaria is considered as a preliminary diagnosis if there is a travel history to malaria-endemic areas. The basis of the laboratory diagnosis of malaria is the microscopic examination of Giemsa stained smears. On the other hand, the diagnosis and differentiation of Plasmodium species with microscopic examination may have some difficulties. In the first case, adifferent appearance from the classical Plasmodium vivax erythrocytic forms in infected erythrocytes were detected in 1% of all erythrocytes in thin smear blood preparations of a 26-year-old male with complaints of fever and chills and a story of travel to Nigeria. It was observed that parasitic nuclei were not prominent, and were located in the cytoplasm irregularly as chromatin or dye particles, nucleus fragments similar to Schüffner's granules in the form of scattered and granular spots we...
Turkish Journal of Parasitology
Seyahat Tıbbı, seyahat ile ilişkili tüm sağlık ve hastalık durumlarını tanımlamaktadır. Enfeksiyo... more Seyahat Tıbbı, seyahat ile ilişkili tüm sağlık ve hastalık durumlarını tanımlamaktadır. Enfeksiyon hastalıkları, travmalar, irtifa hastalığı, güneş yanıkları, embolizm, jet-lag ve daha bir çok seyahat ile ilişkili durum ve hastalığı kapsamaktadır. Seyahat imkanlarının artması ve kolaylaşması ile 2014 yılında dünyada 1,13 milyar kişinin uluslararası seyahat ettiği ve dünya turizm hacminin 1,25 trilyon $'ı aştığı bildirilmektedir. Bu seyahatler gün geçtikçe gelişmekte olan ülkeler ve daha egzotik bölgelere doğru yayılmakta, bunun yanı sıra seyahat eden kişileri daha çok risk ile yüzyüze getiren şekillerde olmaktadır. Zika virüs, Ebola, Kuş gribi, Şiddetli akut solunum yolu sendromu (Severe acute respiratory syndrome: SARS), Çikingunya, Deng ateşi gibi hastalıkların yayılımları ve epidemiler oluşturmasındaki temel etkenin seyahat ile taşınması olduğu bilinmektedir. Bu bilgiler ışığında Seyahat Tıbbı'nın günümüzde son derece önemli ve Parazit hastalıklarının bir çoğunda olduğu gibi "ihmal edilmiş" bir tıp disiplini olduğunu söylemek olasıdır. Anahtar Kelimeler: Seyahat tıbbı, seyahat sağlığı, paraziter hastalıklar Geliş Tarihi: 05
Turkish Journal of Parasitology, 2016
ÖZ Amaç: Parazitler, bağışıklık sistemi baskılanmış hasta gruplarında beklenenden farklı ve ağır ... more ÖZ Amaç: Parazitler, bağışıklık sistemi baskılanmış hasta gruplarında beklenenden farklı ve ağır seyreden enfeksiyonlara neden olabilmektedir. Yaygın Değişken Bağışıklık Yetmezliği (CVID) olgularında ishal sıklığı %20-94 arasında değişkenlik göstermekte olup, bu hastalarda solunum sistemi şikâyetlerinden sonra en önemli ikinci klinik tablonun ishal ve gastrointestinal sistem (GİS) yakınmaları olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada, GİS yakınmaları ve özellikle ishal şikâyeti olan CVID hastalarında bağırsak parazitlerinin görülme sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İmmünoloji ve Allerji Kliniği tarafından Ocak 2008 ile Ağustos 2015 tarihleri arasında CVID tanısıyla takip edilen tüm olgular retrospektif olarak irdelenmiştir. İshali olan olgulardan alınan dışkı örneklerine formol etil asetat çoklaştırma işlemi uygulanmış, serum fizyolojik ile hızlı mikroskobik incelemenin yanı sıra, Lugol, Modifiye Kinyoun, Trichrome, Acid-Fast Trichrome ve Modifiye Trichrome boyaları ile intestinal parazitlerin varlığı araştırılmıştır. Bulgular: Toplam 37 olgu arasında ishal yakınması olan toplam 26 hastaya ait dışkı örneklerinin 11'inde lökosit, 10'unda eritrosit tespit edilmiştir. Lökosit tespit edilen 7 olguda ve eritrosit tespit edilen 3 olguda paraziter etken varlığı gözlenmiştir. Eritrosit veya lokösit tespit edilemeyen toplam 3 olgu ile birlikte, ishal yakınması olan hastaların 13'unde paraziter etken saptanmıştır. Parazit tespit edilen olgular ile diğer ishal olguları arasında; kramp, ateş, bulantı-kusma, tenezm, kanlı dışkılama ve dışkıda mukus varlığı açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Yalnızca bir olguda malabsorbsiyon gelişmiş olup bu olguda parazite rastlanmamıştır. Çalışmamızda en sık saptanan etkenler sırasıyla Cryptosporidium spp. (n=9; %69,2), Giardia spp. (n=7; %53,8) ve Blastocystis spp. (n=3; %23,1) olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada, daha önceki çalışmalara benzer şekilde, CVID hastalarında görülen paraziter ishallerin diğer ishallere kıyasla daha uzun sürdüğü de (M (ortalama):16,2 gün) gösterilmiştir. Sonuç: Bu hasta grubunda en önemli paraziter bağırsak enfeksiyonu etkeninin Cryptosporidium spp. olduğu tespit edilmiştir. Paraziter enfeksiyonların, CVID hastalarının morbiditesinde önemli yer tutan kronik ishallerden sorumlu olabilir. Bu nedenle, ishali olan CVID olgularında, intestinal parazitler açısından dikkatli olunmalıdır. Anahtar Kelimeler: Yaygın değişken bağışıklık yetmezliği, bağırsak parazitleri, paraziter ishal Geliş Tarihi: 31.12.2015
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilend... more ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada, blastocystosisin ürtiker ve gastrointestinal sistem yakınmaları ile olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Parazitoloji Direkt Tanı Laboratuvarı'na, Ocak 2011 ile Temmuz 2016 tarihleri arasında çeşitli gastrointestinal sistem (GIS) ve/veya dermatolojik yakınmalarla başvuran hastaların dışkı örnekleri inceleme sonuçları geriye dönük olarak taranmıştır. Bulgular: Değerlendirilen 37.108 dışkı inceleme raporunun 2.573 tanesinde (%6.93) Blastocystis spp. tespit edildiği saptanmıştır. Gastrointestinal belirtileri olan kişiler Blastocystis spp. saptanan tüm örneklerin %68.4'ini (1.761 örnek) oluştururken, alerjik ve dermatolojik yakınmaları olan kişiler %30.1'sini (776 örnek) oluşturmaktadır. Blastocystis spp. yoğunluğu incelenen dışkılarda gastrointestinal yakınmaları olan hastaların; %2,47'sinde nadir, %21,73'ünde az, %49,65'inde orta, %26,27'sinde ise yoğun Blastocystis spp. varlığı saptanmıştır. Dermatolojik yakınmaları olan hastaların ise; %1,35'inde nadir, %22,17'sinde az, %54,29'unda orta, %22,17'sinde de yoğun Blastocystis spp. varlığı tespit edilmiştir. Sonuç: Gastrointestinal ve dermatolojik yakınmaları olan hastaların %75'inden fazlasında dışkıda Blastocystis spp. yoğunluğunun orta ve üzerinde olması sebebiyle parazit yoğunluğu ve semptomatoloji arasında pozitif korelasyon olabileceği kanaatine varılmıştır.
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Bağışık yetmezliklilerde intestinal parazitik enfeksiyonlar sıktır. Gelişmekte olan ülke... more ÖZ Amaç: Bağışık yetmezliklilerde intestinal parazitik enfeksiyonlar sıktır. Gelişmekte olan ülkelerde HIV (insan immünyetmezlik virüsü) pozitif olgularda parazitik enfeksiyonlara bağlı ishal sıklığı %90'ın üzerindedir. Bu çalışmada HIV pozitifliği nedeni ile takip edilen ve gastrointestinal yakınmaları olan hastalarda bağırsak protozoonlarının varlığının retrospektif olarak incelenmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya 14 kadın (%21,5), 51 erkek (%78,5) olmak üzere toplam 65 HIV pozitif hastanın dışkı örneği dahil edildi. Hastalara ait laboratuvar sonuçları laboratuvar bilgi sistemi kullanılarak retrospektif olarak taranırken, klinik veriler hasta dosyalarından elde edildi. Hastaların yaş, cinsiyet, dışkı incelemelerinde saptanan parazitler, CD4 sayısı, HIV-RNA düzeyi ve antiretroviral tedavi bilgileri kaydedildi. Bulgular: Dışkı örneklerinden 14'ünde (%21,5) Cryptosporidium spp., 2'sinde (%3,1) Cyclospora spp., 7'sinde (%10,8) Blastocystis spp., 1 örnekte ise Cryptosporidium spp.+ Blastocystis spp. (%1,5) tespit edildi. Dışkısında parazite rastlanan hastalarda antiretroviral tedavinin ortanca süresi 3 ay, dışkısında parazite rastlanmayan hastalarda 12 ay olarak hesaplandı. Dışkısında parazite rastlanmayan hastalarda antiretroviral tedavi süresi anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,002). Dışkıda parazit saptanması ile CD4+ T hücre sayısı ve HIV-RNA düzeyleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı. Sonuç: Bu çalışmanın bulgularına göre, HIV ile enfekte hastalarda antiretroviral tedavinin hastanın bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkilerinin intestinal paraziter enfeksiyon riskini azalttığı ve korunma açısından bu tedavinin önemli rol oynayabileceği sonucuna varılmıştır. ABSTRACT Objective: Intestinal parasitic infections are common in immunodeficient patients. In developing countries, the incidence of diarrhea due to parasitic infections in HIV (human immunodeficiency virus)-positive individuals is reported to be over 90%. The present study aimed to investigate the presence of intestinal protozoa in HIV-positive patients with gastrointestinal complaints. Methods: The fecal samples of 65 HIV-positive patients (14 women, 51 men) were included. Clinical data obtained from patients' files and laboratory results were retrospectively scanned using laboratory information system. Age, sex, parasite positivity, CD4+ count, HIV RNA level, and antiretroviral therapy information were recorded. Results: Fourteen Cryptosporidium spp. (21.5%), 2 Cyclospora spp. (3.1%), 7 Blastocystis spp. (10.8%), and 1 Cryptosporidium spp.+Blastocystis spp.
Turkish Journal of Parasitology
Dünyada yaygın olarak görülen sıtma türleri Plasmodium vivax (P. vivax) ve Plasmodium falciparum ... more Dünyada yaygın olarak görülen sıtma türleri Plasmodium vivax (P. vivax) ve Plasmodium falciparum (P. falciparum)'dur. Her iki türün endemik olduğu ülkelerde P. vivax ve P. falciparum koenfeksiyonu da görülebilmektedir. Bu nedenle Türkiye'de görülen ve bu ülkelere seyahat öyküsü olan olgularda miks sıtma olasılığı mutlaka akılda bulundurulmalıdır. Bu olgu sunumunda Etiyopya'da P. falciparum sıtma tanısı konulan, ancak buna yönelik yetersiz tedavi uygulanan ve P. vivax sıtma tanısı atlandığı için hipnozoidlere etkili bir ilaç verilmediğinden nüks gelişen P. vivax/P. falciparum miks enfeksiyonu sunulmuştur. Olgu, sıtma tedavisinde doğru tanı konması, uygun doz ve sürede tedavi uygulanması ve hastalık seyrinin yakın takibinin öneminin vurgulanması amacı ile sunulmuştur. Anahtar Sözcükler: Plasmodium vivax/Plasmodium falciparum miks enfeksiyonu, import sıtma, tedavi, Türkiye
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilend... more ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada, blastocystosisin ürtiker ve gastrointestinal sistem yakınmaları ile olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Parazitoloji Direkt Tanı Laboratuvarı'na, Ocak 2011 ile Temmuz 2016 tarihleri arasında çeşitli gastrointestinal sistem (GIS) ve/veya dermatolojik yakınmalarla başvuran hastaların dışkı örnekleri inceleme sonuçları geriye dönük olarak taranmıştır. Bulgular: Değerlendirilen 37.108 dışkı inceleme raporunun 2.573 tanesinde (%6.93) Blastocystis spp. tespit edildiği saptanmıştır. Gastrointestinal belirtileri olan kişiler Blastocystis spp. saptanan tüm örneklerin %68.4'ini (1.761 örnek) oluştururken, alerjik ve dermatolojik yakınmaları olan kişiler %30.1'sini (776 örnek) oluşturmaktadır. Blastocystis spp. yoğunluğu incelenen dışkılarda gastrointestinal yakınmaları olan hastaların; %2,47'sinde nadir, %21,73'ünde az, %49,65'inde orta, %26,27'sinde ise yoğun Blastocystis spp. varlığı saptanmıştır. Dermatolojik yakınmaları olan hastaların ise; %1,35'inde nadir, %22,17'sinde az, %54,29'unda orta, %22,17'sinde de yoğun Blastocystis spp. varlığı tespit edilmiştir. Sonuç: Gastrointestinal ve dermatolojik yakınmaları olan hastaların %75'inden fazlasında dışkıda Blastocystis spp. yoğunluğunun orta ve üzerinde olması sebebiyle parazit yoğunluğu ve semptomatoloji arasında pozitif korelasyon olabileceği kanaatine varılmıştır.
Mikrobiyoloji bulteni, 2018
Leishmaniasis is a vector-borne zoonotic disease that shows different clinical features like cuta... more Leishmaniasis is a vector-borne zoonotic disease that shows different clinical features like cutaneous, mucocutaneous, visceral and viscerotropic forms. The protocols used in the treatment of leishmaniasis are toxic and have many limitations during administration. One of the limitations of treatment is the resistance against the protocols in practice. There is also a need to define new treatment options especially for resistant patients. Ex-vivo models using primary cell cultures may be a good source for evaluating new drug options in patients with antimony resistance, in addition to in-vitro and in-vivo studies. In this study, it was aimed to define a new ex-vivo culture model to evaluate treatment options in patients with cutaneous leishmaniasis who did not respond to treatment. In our experimental model of ex-vivo infection, Leishmania tropica promastigotes isolated from a case previously diagnosed with cutaneous leishmaniasis were used. The primary astroglial cell culture used f...
Mikrobiyoloji bulteni, 2017
Malaria is a widespread and life-threatening disease in tropical and subtropical regions. In pati... more Malaria is a widespread and life-threatening disease in tropical and subtropical regions. In patients with typical clinical symptoms, malaria is considered as a preliminary diagnosis if there is a travel history to malaria-endemic areas. The basis of the laboratory diagnosis of malaria is the microscopic examination of Giemsa stained smears. On the other hand, the diagnosis and differentiation of Plasmodium species with microscopic examination may have some difficulties. In the first case, adifferent appearance from the classical Plasmodium vivax erythrocytic forms in infected erythrocytes were detected in 1% of all erythrocytes in thin smear blood preparations of a 26-year-old male with complaints of fever and chills and a story of travel to Nigeria. It was observed that parasitic nuclei were not prominent, and were located in the cytoplasm irregularly as chromatin or dye particles, nucleus fragments similar to Schüffner's granules in the form of scattered and granular spots we...
Turkish Journal of Parasitology
Seyahat Tıbbı, seyahat ile ilişkili tüm sağlık ve hastalık durumlarını tanımlamaktadır. Enfeksiyo... more Seyahat Tıbbı, seyahat ile ilişkili tüm sağlık ve hastalık durumlarını tanımlamaktadır. Enfeksiyon hastalıkları, travmalar, irtifa hastalığı, güneş yanıkları, embolizm, jet-lag ve daha bir çok seyahat ile ilişkili durum ve hastalığı kapsamaktadır. Seyahat imkanlarının artması ve kolaylaşması ile 2014 yılında dünyada 1,13 milyar kişinin uluslararası seyahat ettiği ve dünya turizm hacminin 1,25 trilyon $'ı aştığı bildirilmektedir. Bu seyahatler gün geçtikçe gelişmekte olan ülkeler ve daha egzotik bölgelere doğru yayılmakta, bunun yanı sıra seyahat eden kişileri daha çok risk ile yüzyüze getiren şekillerde olmaktadır. Zika virüs, Ebola, Kuş gribi, Şiddetli akut solunum yolu sendromu (Severe acute respiratory syndrome: SARS), Çikingunya, Deng ateşi gibi hastalıkların yayılımları ve epidemiler oluşturmasındaki temel etkenin seyahat ile taşınması olduğu bilinmektedir. Bu bilgiler ışığında Seyahat Tıbbı'nın günümüzde son derece önemli ve Parazit hastalıklarının bir çoğunda olduğu gibi "ihmal edilmiş" bir tıp disiplini olduğunu söylemek olasıdır. Anahtar Kelimeler: Seyahat tıbbı, seyahat sağlığı, paraziter hastalıklar Geliş Tarihi: 05
Turkish Journal of Parasitology, 2016
ÖZ Amaç: Parazitler, bağışıklık sistemi baskılanmış hasta gruplarında beklenenden farklı ve ağır ... more ÖZ Amaç: Parazitler, bağışıklık sistemi baskılanmış hasta gruplarında beklenenden farklı ve ağır seyreden enfeksiyonlara neden olabilmektedir. Yaygın Değişken Bağışıklık Yetmezliği (CVID) olgularında ishal sıklığı %20-94 arasında değişkenlik göstermekte olup, bu hastalarda solunum sistemi şikâyetlerinden sonra en önemli ikinci klinik tablonun ishal ve gastrointestinal sistem (GİS) yakınmaları olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada, GİS yakınmaları ve özellikle ishal şikâyeti olan CVID hastalarında bağırsak parazitlerinin görülme sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İmmünoloji ve Allerji Kliniği tarafından Ocak 2008 ile Ağustos 2015 tarihleri arasında CVID tanısıyla takip edilen tüm olgular retrospektif olarak irdelenmiştir. İshali olan olgulardan alınan dışkı örneklerine formol etil asetat çoklaştırma işlemi uygulanmış, serum fizyolojik ile hızlı mikroskobik incelemenin yanı sıra, Lugol, Modifiye Kinyoun, Trichrome, Acid-Fast Trichrome ve Modifiye Trichrome boyaları ile intestinal parazitlerin varlığı araştırılmıştır. Bulgular: Toplam 37 olgu arasında ishal yakınması olan toplam 26 hastaya ait dışkı örneklerinin 11'inde lökosit, 10'unda eritrosit tespit edilmiştir. Lökosit tespit edilen 7 olguda ve eritrosit tespit edilen 3 olguda paraziter etken varlığı gözlenmiştir. Eritrosit veya lokösit tespit edilemeyen toplam 3 olgu ile birlikte, ishal yakınması olan hastaların 13'unde paraziter etken saptanmıştır. Parazit tespit edilen olgular ile diğer ishal olguları arasında; kramp, ateş, bulantı-kusma, tenezm, kanlı dışkılama ve dışkıda mukus varlığı açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Yalnızca bir olguda malabsorbsiyon gelişmiş olup bu olguda parazite rastlanmamıştır. Çalışmamızda en sık saptanan etkenler sırasıyla Cryptosporidium spp. (n=9; %69,2), Giardia spp. (n=7; %53,8) ve Blastocystis spp. (n=3; %23,1) olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada, daha önceki çalışmalara benzer şekilde, CVID hastalarında görülen paraziter ishallerin diğer ishallere kıyasla daha uzun sürdüğü de (M (ortalama):16,2 gün) gösterilmiştir. Sonuç: Bu hasta grubunda en önemli paraziter bağırsak enfeksiyonu etkeninin Cryptosporidium spp. olduğu tespit edilmiştir. Paraziter enfeksiyonların, CVID hastalarının morbiditesinde önemli yer tutan kronik ishallerden sorumlu olabilir. Bu nedenle, ishali olan CVID olgularında, intestinal parazitler açısından dikkatli olunmalıdır. Anahtar Kelimeler: Yaygın değişken bağışıklık yetmezliği, bağırsak parazitleri, paraziter ishal Geliş Tarihi: 31.12.2015
Turkish Journal of Parasitology
ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilend... more ÖZ Amaç: Blastocystosis diyare, karın ağrısı, gaz hissi gibi non-spesifik belirtilerle ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada, blastocystosisin ürtiker ve gastrointestinal sistem yakınmaları ile olan ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Parazitoloji Direkt Tanı Laboratuvarı'na, Ocak 2011 ile Temmuz 2016 tarihleri arasında çeşitli gastrointestinal sistem (GIS) ve/veya dermatolojik yakınmalarla başvuran hastaların dışkı örnekleri inceleme sonuçları geriye dönük olarak taranmıştır. Bulgular: Değerlendirilen 37.108 dışkı inceleme raporunun 2.573 tanesinde (%6.93) Blastocystis spp. tespit edildiği saptanmıştır. Gastrointestinal belirtileri olan kişiler Blastocystis spp. saptanan tüm örneklerin %68.4'ini (1.761 örnek) oluştururken, alerjik ve dermatolojik yakınmaları olan kişiler %30.1'sini (776 örnek) oluşturmaktadır. Blastocystis spp. yoğunluğu incelenen dışkılarda gastrointestinal yakınmaları olan hastaların; %2,47'sinde nadir, %21,73'ünde az, %49,65'inde orta, %26,27'sinde ise yoğun Blastocystis spp. varlığı saptanmıştır. Dermatolojik yakınmaları olan hastaların ise; %1,35'inde nadir, %22,17'sinde az, %54,29'unda orta, %22,17'sinde de yoğun Blastocystis spp. varlığı tespit edilmiştir. Sonuç: Gastrointestinal ve dermatolojik yakınmaları olan hastaların %75'inden fazlasında dışkıda Blastocystis spp. yoğunluğunun orta ve üzerinde olması sebebiyle parazit yoğunluğu ve semptomatoloji arasında pozitif korelasyon olabileceği kanaatine varılmıştır.