Emine Bilgehan TÜRK - Academia.edu (original) (raw)
Papers by Emine Bilgehan TÜRK
DergiPark (Istanbul University), Oct 30, 2023
Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kült... more Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kültürel zenginliğiyle Doğu ve Batı medeniyetinden araştırmacıların, sanatçıların dikkatini çekmiş onları birbirinden farklı çalışmalara yöneltmiştir. Bu ilginin tarih, edebiyat, sinema, müzik gibi alanlarda gittikçe artmakta olduğu da gözlemlenebilmektedir. 1718-1730 yılları arasını kapsayan Osmanlı sanat ve estetik zevkinin en özel zamanlarından olan Lale Devri, tüm imparatorluk tarihi içinde en çok değerlendirilen dönemlerdendir. Lale Devri; sosyal yaşantısı, mimari özellikleri, matbaanın gelişi, çeviri faaliyetlerinin başlamasıyla müzikte, şiirde kendi dönemine has bir zevkin oluşmasını sağlamıştır. Fakat halk ve siyasi otorite arasındaki yaşayış ve düşünce farklılıkları zamanla bir ayrılığa dönüşmüş, devir bir isyanla bitmiştir. Lale Devri’nin kapanmasına neden olan Patrona Halil İsyanı da tarihî araştırmalarla birlikte sanat eserlerinde isyan duygusu etrafında imgesel bir değer oluşturmuştur. Bireyin ya da toplumun kendini gerçekleştirmesinde otoriteye başkaldırının sembolik isimlerinden olan Patrona Halil, hem gerçekleştirdiği isyan hem de karakteristik özellikleriyle edebî metinlerin konusu haline gelmiştir. Toplumcu Gerçekçi edebiyatın en çok başvurduğu tiplerden olan soylu eşkıya; zenginden alıp fakire veren, haksızlık olarak değerlendirdiği olaylara karşı kendi güç ve etkisini hesaplamadan başkaldıran, bu başkaldırıyla da öfke ve itirazını içinde saklayan kalabalıkların sesi olur. Patrona Halil de Türk ve Macar romanlarında bu tipin temsilcisi olarak farklı yazarların eserlerinde görülür. Tarih ve tarihî roman arasındaki gerçeklik farkı tarihî roman üzerine yapılan çalışmaların problemlerindendir. Çalışmada, yazarların anlatılan sürece kendi bakış açıları doğrultusunda getirdikleri yorumlar değerlendirilecektir. Bu çalışmaya, Kerim Korcan’ın Patrona, Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun Patronalılar, Ahmet Aziz’in Lâle Zamanında İsyan (Vak’a-i Patrona Halil), Mo’r Jo’kai’nin Beyaz Gül olarak bilinip Türkçeye Kanlı Lale olarak çevrilen romanı esas alınacaktır. Makalede Patrona Halil’in roman karakteri olarak işlenişi ele alınıp birbirlerinden çok farklı zamanlarda yazılıp basılan dört farklı eserle dönem üzerine geliştirilen bakış açıları roman türünün unsurları doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Insanlik, kendisi icin en buyuk bilinmeyen olan yarini hep merak edip onun ardina takilmis, dunde... more Insanlik, kendisi icin en buyuk bilinmeyen olan yarini hep merak edip onun ardina takilmis, dunde kalmamak icin de elinden gelen mucadeleyi vermistir. Bu surecte yazi insanligin en onemli yardimcisi ve vazgecilmezi olmustur. Yazabilmek, calismakla birlikte ozel bir yetenegi de gerektirdiginden her devirde merak edilen...
PATRONA HALİL’İN ROMAN DÜNYASINDAKİ İZ DÜŞÜMÜ, 2023
Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kült... more Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kültürel zenginliğiyle Doğu ve Batı
medeniyetinden araştırmacıların, sanatçıların dikkatini çekmiş onları birbirinden farklı çalışmalara yöneltmiştir. Bu ilginin tarih,
edebiyat, sinema, müzik gibi alanlarda gittikçe artmakta olduğu da gözlemlenebilmektedir. 1718-1730 yılları arasını kapsayan
Osmanlı sanat ve estetik zevkinin en özel zamanlarından olan Lale Devri, tüm imparatorluk tarihi içinde en çok değerlendirilen
dönemlerdendir. Lale Devri; sosyal yaşantısı, mimari özellikleri, matbaanın gelişi, çeviri faaliyetlerinin başlamasıyla müzikte,
şiirde kendi dönemine has bir zevkin oluşmasını sağlamıştır. Fakat halk ve siyasi otorite arasındaki yaşayış ve düşünce
farklılıkları zamanla bir ayrılığa dönüşmüş, devir bir isyanla bitmiştir. Lale Devri’nin kapanmasına neden olan Patrona Halil
İsyanı da tarihî araştırmalarla birlikte sanat eserlerinde isyan duygusu etrafında imgesel bir değer oluşturmuştur. Bireyin ya da
toplumun kendini gerçekleştirmesinde otoriteye başkaldırının sembolik isimlerinden olan Patrona Halil, hem gerçekleştirdiği
isyan hem de karakteristik özellikleriyle edebî metinlerin konusu haline gelmiştir.
Toplumcu Gerçekçi edebiyatın en çok başvurduğu tiplerden olan soylu eşkıya; zenginden alıp fakire veren, haksızlık olarak
değerlendirdiği olaylara karşı kendi güç ve etkisini hesaplamadan başkaldıran, bu başkaldırıyla da öfke ve itirazını içinde
saklayan kalabalıkların sesi olur. Patrona Halil de Türk ve Macar romanlarında bu tipin temsilcisi olarak farklı yazarların
eserlerinde görülür. Tarih ve tarihî roman arasındaki gerçeklik farkı tarihî roman üzerine yapılan çalışmaların problemlerindendir.
Çalışmada, yazarların anlatılan sürece kendi bakış açıları doğrultusunda getirdikleri yorumlar değerlendirilecektir. Bu çalışmaya,
Kerim Korcan’ın Patrona, Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun Patronalılar, Ahmet Aziz’in Lâle Zamanında İsyan (Vak’a-i Patrona
Halil), Mo’r Jo’kai’nin Beyaz Gül olarak bilinip Türkçeye Kanlı Lale olarak çevrilen romanı esas alınacaktır. Makalede Patrona
Halil’in roman karakteri olarak işlenişi ele alınıp birbirlerinden çok farklı zamanlarda yazılıp basılan dört farklı eserle dönem
üzerine geliştirilen bakış açıları roman türünün unsurları doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılacaktır.
DergiPark (Istanbul University), Nov 25, 2022
Aidiyet duygusu, bireyin kendi varlığını tanımlamasında, içinde bulunduğu toplumla ilişkilerini s... more Aidiyet duygusu, bireyin kendi varlığını tanımlamasında, içinde bulunduğu toplumla ilişkilerini sağlamasında etkili bir güçtür. Kişi, duygusu nispetinde ait olduğu toplumun normlarını kabul eder, onu yaşar ve yaşatır, sürekliliği için çaba sarf eder. Bu duygu, insanın eşya ve mekâna maddi varlık ve değerlerinin ötesinde hafıza kıymeti yüklemesini sağlar. Kişi, kendini o yer adıyla, o yerin değerleriyle hatta ortak his ve zevkleriyle tanımlar ya da fark etmeksizin onu yaşar. Çoğu zaman bu ortak yaklaşımlar o yere, o şehre dışarıdan gelenlerin gözlemleri sonucunda tespit edilir. Davranışları dışarıdan tespit edebilmek, o toplumla haz ve kederde ortak hisse ulaşmayı sağlamaz çoğu zaman. Ahmet Hamdi Tanpınar bu durumu, Paris seyahatinde yazdığı mektubunda "Bir şehrin içine girmek ne kadar güç. Ben Paris'in kabuğundayım ve daha resim, hatıra, kitap olarak her yere taşınabilecek şeylerden başka bir şey görmedim. Daha ziyade bir kitaptan çıkmış gibiyim. Yahut başımı çıkarmış gibi" (Tanpınar 1992: 58) cümleleriyle anlatır. Bir şehri yaşamak, bir şehrin reflekslerini hissetmek o şehre ait olmanın hazzı, aidiyet duygusu, aileyle, çevreyle ve şehirle
Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has d... more Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has done its best not to be stucked in past. In this process, writing has become the most important and essential helper. To be able to write has drawn attention all the time as a wondered situation for it necessitates not only working but also a special gift. In this study, a short assessment made on writing and a survey “Muharrir ve Ediplerimiz Nasıl Yazarlar” (How does write our autors and scholars?) which was arranged in 1926 for the periodical Resimli Ay, which is the magazine accepted as long-termed of Republic Era Turkish literature and social life and including important discussions and literal activities, was assessed. It was seen that the signicant data about writing habits of the important writers of the era who participated in the survey was shared with the readers.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Türk tiyatrosunun ilk emektarlarından biri olarak anılır. On dok... more İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Türk tiyatrosunun ilk emektarlarından biri olarak anılır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, değişen Osmanlı kültür ve sosyal hayatının tanığı ve gözlemcisi olarak öne çıkardığı tipleri, sosyal olayları devrin ve kullandığı türün imkânları doğrultusunda zaman zaman gelenekle ilişkilendirerek zaman zaman çeviri ve adaptasyonla zaman zaman da modern tiyatro teknikleriyle kaleme alır. Kadın ve kadının dünyası, kadın erkek ilişkileri, değişen sosyal hayatta kadının kendisine yeni rol arayışları onun eserlerinde yadsınamayacak bir yere sahiptir. Sekizincinin sosyal meselelere dair fikirlerini tiyatro metinlerinde, dergiler için kaleme aldığı yazılarda olduğu gibi hikâyelerinde de görmek mümkündür.Bu çalışmada İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci’nin Latin harflerinin kabulünden önce yayımlanmış dokuz hikâyesi tespit edilerek Latin harflerine aktarımı yapılmış, daha önce Mehmet Rebii Baraz tarafından Latin harflerine aktarılan sekiz hikâyesiyle birlikte ka...
Journal of Turkish Research Institute, 2017
Yazmak, birçok sanatçıda çok erken yaşlarda başlayıp daha sonra vazgeçilmesi mümkün olmayan bir t... more Yazmak, birçok sanatçıda çok erken yaşlarda başlayıp daha sonra vazgeçilmesi mümkün olmayan bir tutkuya dönüşmüştür. Bu tutkunun ürünü olan her eser, sahibinin iç dünyasına, hayata bakış açısına, sosyal şartlarına, yaşanılan devir ve döneme dair izler taşır. Birçok sanatçı ömrünün ilerleyen dönemlerinde eserlerinde yer alan imgelerin, olayların, hikâye ya da roman kahramanlarının kendi dünyasındaki yerini, önemini açıklamaktan geri durmamıştır. Eserlere dair bu tür bilgilere daha çok hatıralarda, mülakatlarda ve hususi mektuplarda rastlanılır. Bu çalışmada Halit Ziya Uşaklıgil'in Resimli Ay mecmuasına 1928 yılında verdiği "Eserlerimi Nasıl Yazdım" başlığını taşıyan mülakat, Latin harflerine aktarılarak sanatçının yazma eylemi üzerine düşünceleri ve daha çok ilk gençlik döneminde yazdığı eserlerin yazılma serüvenleri işlenecektir. Bununla birlikte yazarın dilde sadeleşme konusu ve imlaya dair fikirleri kendisiyle farklı tarihlerde yapılan mülakatlar çerçevesinde değerlendirilerek sadeleşmenin bir gerekliliğe dönüşü farklı örneklerle ele alınacaktır. Sonuçta birçok sanatçı gibi Halit Ziya'nın da büyük bir heyecanın ürünü olan gençlik dönemi eserlerine eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştığı görülecektir.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
Edebiyatın toplumsal yapıyla ilişkisi gün geçtikçe daha çok ilgi çeken bir durumdur. Edebî bir me... more Edebiyatın toplumsal yapıyla ilişkisi gün geçtikçe daha çok ilgi çeken bir durumdur. Edebî bir metnin nihayet belli bir yaşantının ürünü olması ve özgünlüğü, onu incelerken başvurulan önemli yanlarından birini oluşturur. Tarihin inceleme alanına giren önemli olaylar tarih biliminin kendi kuralları çerçevesinde incelenirken ilgili olayların günümüz insanına nakledilmesinde eksiklikler bulunur. Tarihin belge ve veri sunma işlevinin göz ardı ettiği insan ve duygu gerçeği edebiyatla yaşatılmaya ve okuruna hissettirilmeye çalışılır. İşte bu eksikliklerin tamamlanması noktasında tarihe yardımcı olabilecek başka bir disiplin de tarihi olayları yansıtan edebi metinlere sosyolojik açıdan bakmaktır. Karaçay Malkar edebiyatının kadın yazarlarından Halimat Bayramuk'un İki Kasım Bin Dokuz Yüz Kırk Üç romanı, Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı sırasında girişmiş olduğu büyük sürgünün Karaçay halkına uygulanan kısmını söz konusu etmektedir. Binlerce insanı anayurdundan koparan bu uygulamanın açmış olduğu yaralar hala tam anlamıyla kapanmamıştır. Bu yazıda ilgili roman, edebiyat sosyolojisi bakımından ele alınırken buna uygun olarak eserin edebi ve nesnel haritaları oluşturulmuş eserin okuruna vermek istediği mesaj ortaya konmaya çalışılmıştır.
DergiPark (Istanbul University), Jul 5, 2022
ÖZ Millî hafızanın korunması ve gelecek kuşaklara taşınmasında edebî eserler etkin bir role sahip... more ÖZ Millî hafızanın korunması ve gelecek kuşaklara taşınmasında edebî eserler etkin bir role sahiptir. Halk edebiyatı kapsamında ele alınan türler de hem kendi metinleriyle hem de modern türler içerisinde yer alış şekilleriyle sürekliliği sağlamaya önemli katkıda bulunurlar. Mit, destan, masaldan sonra oluşumları itibariyle yaşanılan zamana en yakın tür olan efsaneler ortak motifleri barındırabilirler. Efsanelerde sıkça görülen motiflerden biri de "taş kesilme"dir. Taş kesilmeler çoklukla, bir suçun cezalandırılması, beddua ya da istenmeyen bir durumdan kurtulmak için edilen dua sonucunda gerçekleşir. Bazen bir dilek sonucunda görülen taş kesilmenin nedeni olarak korku görülür. Ortak geçmiş, dil ve kültüre sahip olan Anadolu ve Azerbaycan efsanelerinde bu motifin benzer metinlerde yer aldığı görülür. Bu çalışmada öncelikle efsane türüne, bu türün modern metinlerde yer alış şekillerine kısaca değinilmiş, Anadolu ve Azerbaycan efsanelerinde yer alan taş kesilme motiflerinin karşılaştırılması yapılmaya çalışılmıştır. Anadolu efsanelerinin tespiti için basılı kaynaklarla birlikte Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi kütüphanesinde yer alan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü bitirme tezleri içinde de tarama yapılmıştır.
ANASAY
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatında eserleri üzerine en çok fikir belirtilen, metinler yazıla... more Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatında eserleri üzerine en çok fikir belirtilen, metinler yazılan isimlerdendir. Hakkında yapılan güncel çalışmalar da bu durumun devam edeceğini göstermektedir. Roman, hikâye, deneme yazarı, şair, akademisyen kimlikleri ile yaşadığı zamana ve sosyal hayata dair tespitleri, mazi ve hâl arasında kurduğu ilişkiler, dildeki yetkinliği her geçen gün okur kitlesinin artmasını sağlamıştır. Günlüklerinin yayımlanması onun özel dünyasına dair merakları biraz daha gidermişken zaman zaman onu eleştirilerin odağına da koymuştur. Okur, eleştirilerin ışığında onun eserlerini yeniden okuma, düşündüklerini yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyar. Öyle ki, onun eserleri üzerine kalem oynatanların da yeniden yazma ihtiyacı duyduğu durumlarla karşılaşılır. Türk edebiyatında birçok ismin yaşanmışlıklarını, eserlerini kaynak alarak romanlar, edebî metinler kaleme alan Selim İleri de bu isimlerden birisidir. Bu çalışmada Selim İleri’nin Şark ve Garp, Ne Şark Ne Garp ve Yaş...
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Sanat; hayata, doğaya, zaman ve mekâna başka ufuklardan bakmasını öğretir. Şiir ise okurunda günd... more Sanat; hayata, doğaya, zaman ve mekâna başka ufuklardan bakmasını öğretir. Şiir ise okurunda gündelik hayatın dağdağası içinde bazen uzun sürecek düşünceler uyandırırken bazen çağrışımlarıyla ânı anlamlı kılar. İnsanı kuşatan onun içinde izler bırakan olayları, şiir sanatının imkânlarıyla dile getiren nesirleriyle de şiir ve sanata dair görüşlerini açıklayan bir şairdir Behçet Necatigil. Türk şiirinin kendi üslubunu oluşturabilmiş isimlerinden olan şair, sıradan insanın hallerini şiirlerinde etkili bir söyleyiş ve yalın bir ifadeyle dile getirir. İdeoloji, sınıf gözetmeksizin toplumun hemen her kesiminden okuru ortak duygularda birleştirebilecek insani bir söyleyiş, derin bir gözlemin varlığı şiirlerinde kendini hissettirir. En sessiz, en görünmez haliyle dahi hayatın kurucusu olan kadın ve hayatın hemen her sahnesinden kadın fotoğrafları onun şiirlerinde özgün bir yere sahiptir. Küçük kız çocuğundan, geçim derdiyle bir evin sıkıntılarını omuzlayan kadınlara, gelenek ve arzuları ara...
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
ULUSLAR ARASI MANİSA SEMPOZYUMU, 2017
Türk edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan İkinci Yeni hareketi, birbirinden özgün birçok... more Türk edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan İkinci Yeni hareketi,
birbirinden özgün birçok şairin adının anıldığı bir edebi dönem olarak değerlendirilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1990lara ulaşan ömür çizgisinde bu dönem
şairlerinin yaşantıları ve bu yaşanmışlıkların sanat eserlerine yansıması, üslup ve dil
algıları birbirlerinden farklı değerlendirmeleri doğurmuştur. Bu sanatçılar içinde öne
çıkan isimlerden biri de İlhan Berk’tir.
Asıl adı Emrullah İlhan Birsen olan şair, Hicri 1334 yılında Manisa’nın
Deveciyan Mahallesinde doğmuştur. Manisa’nın Yunanlılar tarafından işgalini
çocukluk hatıraları arasında anlatan İlhan BERK, Balıkesir Necati Bey Öğretmen
okulunu kazanana kadar eğitimine Manisa’da devam eder. Şairin Millî Mücadele yılları
ve Cumhuriyetin kuruluş zamanına tekabül eden çocukluk ve gençlik yıllarının
yansımalarını, İstanbul ve Ankara’da katıldığı yeni edebiyat çevrelerinin tesirlerini onun
eserlerinde görmek mümkündür. Takip ettiği batı edebiyatı sanatçılarının tesiri ise onun
şiirinin başka bir boyutudur.
Bu çalışmada İlhan Berk’in yazım sürecindeki değişimler ve etkilenmeler tespit
edilecek, sanatçının kendi hatıraları ve arkadaşlarının hatıraları gözden geçirilerek
eserlerindeki otobiyografik unsurlar, Manisa’nın İlhan Berk’in biyografisindeki yeri
belirlenip bunun eserlerdeki işlenişi, kavram, duygu ve düşüncelerin zamanla uğradığı
değişimler tespit edilerek şairin sanatına yansımaları değerlendirilecektir
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TOKAT’TA İLMÎ VE KÜLTÜREL HAYAT SEMPOZYUMU, 2018
İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan şiir sanatı, her coğrafyada birbirine benzer hislerin... more İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan şiir sanatı, her coğrafyada
birbirine benzer hislerin, telaşların, endişelerin, düşüncelerin zamana, topluma
ve bireye bağlı olarak değişen farklı ifadeleri olmuştur. Şiirlerinde yaşadığı
hayatın ve coğrafyanın izlerini açıklıkla gösteren Cahit Külebi, 1917-1997 yılları
arasında yaşadığı seksen yıllık ömrünün otuz iki yılını edebiyat öğretmenliği ve
eğitimle ilgili işlerle geçirmiştir. “Atatürk Kurtuluş Savaşında” şiiriyle daha çok
anılan şair Anadolu’yu bir ses olarak eserlerine taşımayı başarmıştır. Bu
çalışmada Türk edebiyatının özgün şairlerinden olan Cahit Külebi’nin, uzun
yaşam çizgisi ve eserlerinin kesiştiği noktalar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Yaşantının şiirine yansıyan yönlerini bulmak maksadıyla sanatçının önce
hatıraları okunup, kendisiyle yapılan mülakatlar gözden geçirilecek hayatının
eserlerine yansıyan noktaları değerlendirilmeye çalışılacaktır.
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2016
Özet Türk edebiyatında 1950'lerden sonra sesini duyurmaya başlayan ve edebiyat tarihi içindeki ye... more Özet Türk edebiyatında 1950'lerden sonra sesini duyurmaya başlayan ve edebiyat tarihi içindeki yerini dilin kullanımındaki ölçütleri ve imge dünyasının farklılığı ile belirginleştiren İkinci Yeni şairleri, bir dö-nemin şiirdeki yüzü olmuştur. Aynı kuşaktan sayılabilecek birçok isimle birlikte bu şiir hareketinin en ta-nınan ve eserleri en çok bilinenleri içinde Cemal Süreya da yer alır. Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya'nın Babası 1905 yılında Pülümür'den göç eden bir ai-leye mensupken annesi, Erzincan'ın Karatuş köyündendir. 1931 yılında Erzincan'da doğan Cemal Süreya için bu şehir ilerleyen yaşlarında da özlemini duyacağı ve hasretle anacağı altı yıllık mutluluk zamanı ola-caktır. Şairin Erzincan'da halk kültürüyle yetişen annesi, bütün birikimini annelik vazifelerini yerine geti-rirken oğluna aktararak onun benlik oluşumunda folklorik ögelerin yerleşmesinde ilk izlerin sahibi olacak-tır. Cemal Süreya ailesinin bir sürgün hikâyesiyle ayrıldığı Erzincan'a yıllar sonra devlet müfettişi olarak döndüğünde de bu şehre aynı sevgiyle bakacak ve bunu eserlerine de konu edecektir. Şiirde kapalılık ve imge dilinin kullanılışı İkinci Yeni Şiirinin en karakteristik özelliği olsa da her eser, büyük çoğunlukla yazarının başka bir zamandaki bakış açısının ve duyuş tarzının gölgesi olarak varlık bulur. Bu çalışmada Cemal Süreya'nın eserlerindeki otobiyografik unsurlar tespit edilerek bunun eserlerin-deki işlenişi, değişen ve geçen zamana rağmen değişime uğramayan unsurların yansımaları değerlendirile-cektir. Anahtar Kelimeler: Cemal Süreya, Erzincan, Otobiyografi, Şiir. Abstract The poets of İkinci Yeni who became popular after 1950s in Turkish literature and also clarified their positions in literature history by the standards in use of language and the difference of image world are known as the face of a period in poetry. Among the mostly known poets and the ones who had primarily known works with many names of the same period , Cemal Süreya has his own place. Cemal Süreya's father, whose real name is Cemalettin Seber, was a member of a migrating family from Pülümür and her mother was from Karatuş, Erzincan. For Cemal Süreya who was born in 1931 in Erzincan, this city would be symbol of his six-year happiness period he would miss and remember with great nostalgia. The poet's mother who had grown up with folk culture in Erzincan would help his son carry the traces of folkloric elements by transferring her all knowledge to his son during her motherhood. By the time Cemal Süreya came back to Erzincan as a government inspector after years, he would carry the same love to this city whose family left with a banishment story and mention about it in his works. Even if closeness and the use of image language is the most characteristic feature of İkinci Yeni, every work predominantly comes into existence as a shadow of its writer's view of another time and perceptional style. In this study, the autobiographic elements in Cemal Süreya's works are defined and how they were discussed, the reflections of unchanged elements despite the passing time are examin Giriş Şiir, her kalemde, her yürekte, kendine adanmış her ömürde başka bir tanım buldu. İnsan var oldukça, duygularıyla, coşkularıyla, hırslarıyla, sevgileriyle, nefretleriyle söylemek ve saklamak istedikleriyle zamanın elinden kurtardığı her âna yeni tanımlar, tanımlamalar bulmak isteyecek. Bu ânlar her devrin, her şairin kendine has ifadesiyle yaşatılmak istenecek. Hatta çoğunlukla da bir kaçış arzu edilecek bazen yaşanılan zamandan, mekândan. Ne kadar gitmek istese, ne kadar kaçmak istese de şiir bir ayağını bir elini hayattan kurtaramayacak. Ve her şiir, şairini anlatacak biraz daha. Yrd. Doç. Dr. Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Giresun-Türkiye.
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2011
Bu yazıda, Mustafa Kutlu’nun “Akasyalar Açar mı?” öyküsü, göstergebilimsel açıdan incelenmeye çal... more Bu yazıda, Mustafa Kutlu’nun “Akasyalar Açar mı?” öyküsü, göstergebilimsel açıdan incelenmeye çalışılmıştır. Metin, iki ana kesit etrafında incelenmiş olup, zaman, uzam ve bakış açısına göre değerlendirmeler yapılmış-tır. Öykünün sonunda metnin karakterlerinin aynı şartlarda yaşasalar da olayları farklı de-ğerlendirebildikleri ve olayların karakterlerin psikolojisine değişik şekillerde yansıdığı fikri-nin işlendiği görülmüştür.
The relationship between literature and social structure has become an attractive situation day b... more The relationship between literature and social structure has become an attractive situation day by day. A literal text's originality and being of product of a certain living construct its important ways to be examined. Once the significant events which are included in the examination field of history are examined through the rules of the science of history, some diminutions appear in tranference of related events to the today's people. The reality of human and feeling ignored by the function of serving document and data of history is tried to be lived and felt through the literature. Another method which can help history obviate these diminutions is to appoach from a socioligic aspect.
Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 2015
Öz İnsanlık, kendisi için en büyük bilinmeyen olan yarını hep merak edip onun ardına takılmış, dü... more Öz İnsanlık, kendisi için en büyük bilinmeyen olan yarını hep merak edip onun ardına takılmış, dünde kalmamak için de elinden gelen mücadeleyi vermiştir. Bu süreçte yazı insanlığın en önemli yardımcısı ve vazgeçilmezi olmuştur. Yazabilmek, çalışmakla birlikte özel bir yeteneği de gerektirdiğinden her devirde merak edilen bir durum olarak dikkatleri çekmiştir. Bu çalışma da kısaca yazabilmek üzerine bir değerlendirme yapılmış, Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı ve sosyal hayatının uzun soluklu sayılabilecek ve önemli tartışmaların, edebi faaliyetlerin yer aldığı dergisi olan Resimli Ay mecmuasında 1926'da düzenlenen "Muharrir ve Ediplerimiz Nasıl Yazarlar" anketi üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu ankete cevap veren devrin önemli sanatçılarının yazı yazma alışkanlıklarıyla ilgili önemli verileri okuyucuyla paylaştığı görülmüştür. Abstract Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has done its best not to be stucked in past. In this process,
Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2016
Özet Dil, bireyin ve milletlerin kimlik inşasında kültürün taşıyıcısı, devamlılığın vazgeçilemez ... more Özet Dil, bireyin ve milletlerin kimlik inşasında kültürün taşıyıcısı, devamlılığın vazgeçilemez unsuru olarak her devir ve millette aynı değeri haizdir. Kurallarını kendi gelişim sürecinde oluşturan dilin değişimini tespit etmek ve bu kuralları öğretebilme metotları üzerine her zaman öneriler sunulmuş, bunun geliştirilmesi için de çalışmalar yapılmıştır. Dil eğitimi üzerine fikir üretenlerin karşı karşıya geldiği durumlarla da sıklıkla karşılaşılır. Özellikle alfabe değişimi ve dile yabancı dillerden giren kelimelere karşı sergilenen tavır da dil ve dil öğretimi üzerine ortaya konulan fikirlerde farklılıklara sebep olmuştur. Dil öğretiminde esas alınan unsurlardan biri de öğretimin yapılacağı kişi ya da grupların eğitim düzeyleri ve yaş aralıklarıdır. Bu çalışmada dil ve gramer eğitimi üzerine kısaca değerlendirme yapılmış, Resimli Ay dergisinin 1929 yılında devrin önde gelen öğretmen, edip ve muharrirlerine yönelttiği "lisan öğrenmek için gramere lüzum var mı?" sorusuna verdiği cevaplar değerlendirilmîş olup, katılımcıların çoğunlukla kendi öğrenim tecrübelerini de dikkate alarak dil öğrenimi için gramer kurallarının öğrenilmesine ihtiyaç olmadığı sonucuna ulaştıkları görülmüştür. Abstract Language has the same value in every age and nation for individuals and construction of nations as a bearer of culture and irreplaceable factor of continuity. Suggestions are all the time made on defining the change of language, cunstructing its rules in its own development process, and methods of teaching these rules and also studies are made on developing these methods. It is mostly faced situation that ideogenetics of language pedagogy bring up against. Especially the attitudes to the change of alphabet and words transferred from other languages have caused discrepancies on language and language teaching. Other elements grounded on language teaching are person or groups' educational levels and age ranges. In this study, short evaluation on language and grammar education is made, answers given for the question "Is grammar is essential for language learning?" which was asked to prominent teachers, scholars and authors of the age by Resimli Ay in 1929 are evaluated and it is concluded that there is no need to learn grammar rules for language learning.
DergiPark (Istanbul University), Oct 30, 2023
Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kült... more Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kültürel zenginliğiyle Doğu ve Batı medeniyetinden araştırmacıların, sanatçıların dikkatini çekmiş onları birbirinden farklı çalışmalara yöneltmiştir. Bu ilginin tarih, edebiyat, sinema, müzik gibi alanlarda gittikçe artmakta olduğu da gözlemlenebilmektedir. 1718-1730 yılları arasını kapsayan Osmanlı sanat ve estetik zevkinin en özel zamanlarından olan Lale Devri, tüm imparatorluk tarihi içinde en çok değerlendirilen dönemlerdendir. Lale Devri; sosyal yaşantısı, mimari özellikleri, matbaanın gelişi, çeviri faaliyetlerinin başlamasıyla müzikte, şiirde kendi dönemine has bir zevkin oluşmasını sağlamıştır. Fakat halk ve siyasi otorite arasındaki yaşayış ve düşünce farklılıkları zamanla bir ayrılığa dönüşmüş, devir bir isyanla bitmiştir. Lale Devri’nin kapanmasına neden olan Patrona Halil İsyanı da tarihî araştırmalarla birlikte sanat eserlerinde isyan duygusu etrafında imgesel bir değer oluşturmuştur. Bireyin ya da toplumun kendini gerçekleştirmesinde otoriteye başkaldırının sembolik isimlerinden olan Patrona Halil, hem gerçekleştirdiği isyan hem de karakteristik özellikleriyle edebî metinlerin konusu haline gelmiştir. Toplumcu Gerçekçi edebiyatın en çok başvurduğu tiplerden olan soylu eşkıya; zenginden alıp fakire veren, haksızlık olarak değerlendirdiği olaylara karşı kendi güç ve etkisini hesaplamadan başkaldıran, bu başkaldırıyla da öfke ve itirazını içinde saklayan kalabalıkların sesi olur. Patrona Halil de Türk ve Macar romanlarında bu tipin temsilcisi olarak farklı yazarların eserlerinde görülür. Tarih ve tarihî roman arasındaki gerçeklik farkı tarihî roman üzerine yapılan çalışmaların problemlerindendir. Çalışmada, yazarların anlatılan sürece kendi bakış açıları doğrultusunda getirdikleri yorumlar değerlendirilecektir. Bu çalışmaya, Kerim Korcan’ın Patrona, Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun Patronalılar, Ahmet Aziz’in Lâle Zamanında İsyan (Vak’a-i Patrona Halil), Mo’r Jo’kai’nin Beyaz Gül olarak bilinip Türkçeye Kanlı Lale olarak çevrilen romanı esas alınacaktır. Makalede Patrona Halil’in roman karakteri olarak işlenişi ele alınıp birbirlerinden çok farklı zamanlarda yazılıp basılan dört farklı eserle dönem üzerine geliştirilen bakış açıları roman türünün unsurları doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Insanlik, kendisi icin en buyuk bilinmeyen olan yarini hep merak edip onun ardina takilmis, dunde... more Insanlik, kendisi icin en buyuk bilinmeyen olan yarini hep merak edip onun ardina takilmis, dunde kalmamak icin de elinden gelen mucadeleyi vermistir. Bu surecte yazi insanligin en onemli yardimcisi ve vazgecilmezi olmustur. Yazabilmek, calismakla birlikte ozel bir yetenegi de gerektirdiginden her devirde merak edilen...
PATRONA HALİL’İN ROMAN DÜNYASINDAKİ İZ DÜŞÜMÜ, 2023
Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kült... more Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılan coğrafi genişliği, iktisadi, siyasi yapısı, sanat ve kültürel zenginliğiyle Doğu ve Batı
medeniyetinden araştırmacıların, sanatçıların dikkatini çekmiş onları birbirinden farklı çalışmalara yöneltmiştir. Bu ilginin tarih,
edebiyat, sinema, müzik gibi alanlarda gittikçe artmakta olduğu da gözlemlenebilmektedir. 1718-1730 yılları arasını kapsayan
Osmanlı sanat ve estetik zevkinin en özel zamanlarından olan Lale Devri, tüm imparatorluk tarihi içinde en çok değerlendirilen
dönemlerdendir. Lale Devri; sosyal yaşantısı, mimari özellikleri, matbaanın gelişi, çeviri faaliyetlerinin başlamasıyla müzikte,
şiirde kendi dönemine has bir zevkin oluşmasını sağlamıştır. Fakat halk ve siyasi otorite arasındaki yaşayış ve düşünce
farklılıkları zamanla bir ayrılığa dönüşmüş, devir bir isyanla bitmiştir. Lale Devri’nin kapanmasına neden olan Patrona Halil
İsyanı da tarihî araştırmalarla birlikte sanat eserlerinde isyan duygusu etrafında imgesel bir değer oluşturmuştur. Bireyin ya da
toplumun kendini gerçekleştirmesinde otoriteye başkaldırının sembolik isimlerinden olan Patrona Halil, hem gerçekleştirdiği
isyan hem de karakteristik özellikleriyle edebî metinlerin konusu haline gelmiştir.
Toplumcu Gerçekçi edebiyatın en çok başvurduğu tiplerden olan soylu eşkıya; zenginden alıp fakire veren, haksızlık olarak
değerlendirdiği olaylara karşı kendi güç ve etkisini hesaplamadan başkaldıran, bu başkaldırıyla da öfke ve itirazını içinde
saklayan kalabalıkların sesi olur. Patrona Halil de Türk ve Macar romanlarında bu tipin temsilcisi olarak farklı yazarların
eserlerinde görülür. Tarih ve tarihî roman arasındaki gerçeklik farkı tarihî roman üzerine yapılan çalışmaların problemlerindendir.
Çalışmada, yazarların anlatılan sürece kendi bakış açıları doğrultusunda getirdikleri yorumlar değerlendirilecektir. Bu çalışmaya,
Kerim Korcan’ın Patrona, Aptullah Ziya Kozanoğlu’nun Patronalılar, Ahmet Aziz’in Lâle Zamanında İsyan (Vak’a-i Patrona
Halil), Mo’r Jo’kai’nin Beyaz Gül olarak bilinip Türkçeye Kanlı Lale olarak çevrilen romanı esas alınacaktır. Makalede Patrona
Halil’in roman karakteri olarak işlenişi ele alınıp birbirlerinden çok farklı zamanlarda yazılıp basılan dört farklı eserle dönem
üzerine geliştirilen bakış açıları roman türünün unsurları doğrultusunda değerlendirilmeye çalışılacaktır.
DergiPark (Istanbul University), Nov 25, 2022
Aidiyet duygusu, bireyin kendi varlığını tanımlamasında, içinde bulunduğu toplumla ilişkilerini s... more Aidiyet duygusu, bireyin kendi varlığını tanımlamasında, içinde bulunduğu toplumla ilişkilerini sağlamasında etkili bir güçtür. Kişi, duygusu nispetinde ait olduğu toplumun normlarını kabul eder, onu yaşar ve yaşatır, sürekliliği için çaba sarf eder. Bu duygu, insanın eşya ve mekâna maddi varlık ve değerlerinin ötesinde hafıza kıymeti yüklemesini sağlar. Kişi, kendini o yer adıyla, o yerin değerleriyle hatta ortak his ve zevkleriyle tanımlar ya da fark etmeksizin onu yaşar. Çoğu zaman bu ortak yaklaşımlar o yere, o şehre dışarıdan gelenlerin gözlemleri sonucunda tespit edilir. Davranışları dışarıdan tespit edebilmek, o toplumla haz ve kederde ortak hisse ulaşmayı sağlamaz çoğu zaman. Ahmet Hamdi Tanpınar bu durumu, Paris seyahatinde yazdığı mektubunda "Bir şehrin içine girmek ne kadar güç. Ben Paris'in kabuğundayım ve daha resim, hatıra, kitap olarak her yere taşınabilecek şeylerden başka bir şey görmedim. Daha ziyade bir kitaptan çıkmış gibiyim. Yahut başımı çıkarmış gibi" (Tanpınar 1992: 58) cümleleriyle anlatır. Bir şehri yaşamak, bir şehrin reflekslerini hissetmek o şehre ait olmanın hazzı, aidiyet duygusu, aileyle, çevreyle ve şehirle
Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has d... more Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has done its best not to be stucked in past. In this process, writing has become the most important and essential helper. To be able to write has drawn attention all the time as a wondered situation for it necessitates not only working but also a special gift. In this study, a short assessment made on writing and a survey “Muharrir ve Ediplerimiz Nasıl Yazarlar” (How does write our autors and scholars?) which was arranged in 1926 for the periodical Resimli Ay, which is the magazine accepted as long-termed of Republic Era Turkish literature and social life and including important discussions and literal activities, was assessed. It was seen that the signicant data about writing habits of the important writers of the era who participated in the survey was shared with the readers.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Türk tiyatrosunun ilk emektarlarından biri olarak anılır. On dok... more İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Türk tiyatrosunun ilk emektarlarından biri olarak anılır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, değişen Osmanlı kültür ve sosyal hayatının tanığı ve gözlemcisi olarak öne çıkardığı tipleri, sosyal olayları devrin ve kullandığı türün imkânları doğrultusunda zaman zaman gelenekle ilişkilendirerek zaman zaman çeviri ve adaptasyonla zaman zaman da modern tiyatro teknikleriyle kaleme alır. Kadın ve kadının dünyası, kadın erkek ilişkileri, değişen sosyal hayatta kadının kendisine yeni rol arayışları onun eserlerinde yadsınamayacak bir yere sahiptir. Sekizincinin sosyal meselelere dair fikirlerini tiyatro metinlerinde, dergiler için kaleme aldığı yazılarda olduğu gibi hikâyelerinde de görmek mümkündür.Bu çalışmada İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci’nin Latin harflerinin kabulünden önce yayımlanmış dokuz hikâyesi tespit edilerek Latin harflerine aktarımı yapılmış, daha önce Mehmet Rebii Baraz tarafından Latin harflerine aktarılan sekiz hikâyesiyle birlikte ka...
Journal of Turkish Research Institute, 2017
Yazmak, birçok sanatçıda çok erken yaşlarda başlayıp daha sonra vazgeçilmesi mümkün olmayan bir t... more Yazmak, birçok sanatçıda çok erken yaşlarda başlayıp daha sonra vazgeçilmesi mümkün olmayan bir tutkuya dönüşmüştür. Bu tutkunun ürünü olan her eser, sahibinin iç dünyasına, hayata bakış açısına, sosyal şartlarına, yaşanılan devir ve döneme dair izler taşır. Birçok sanatçı ömrünün ilerleyen dönemlerinde eserlerinde yer alan imgelerin, olayların, hikâye ya da roman kahramanlarının kendi dünyasındaki yerini, önemini açıklamaktan geri durmamıştır. Eserlere dair bu tür bilgilere daha çok hatıralarda, mülakatlarda ve hususi mektuplarda rastlanılır. Bu çalışmada Halit Ziya Uşaklıgil'in Resimli Ay mecmuasına 1928 yılında verdiği "Eserlerimi Nasıl Yazdım" başlığını taşıyan mülakat, Latin harflerine aktarılarak sanatçının yazma eylemi üzerine düşünceleri ve daha çok ilk gençlik döneminde yazdığı eserlerin yazılma serüvenleri işlenecektir. Bununla birlikte yazarın dilde sadeleşme konusu ve imlaya dair fikirleri kendisiyle farklı tarihlerde yapılan mülakatlar çerçevesinde değerlendirilerek sadeleşmenin bir gerekliliğe dönüşü farklı örneklerle ele alınacaktır. Sonuçta birçok sanatçı gibi Halit Ziya'nın da büyük bir heyecanın ürünü olan gençlik dönemi eserlerine eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştığı görülecektir.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
Edebiyatın toplumsal yapıyla ilişkisi gün geçtikçe daha çok ilgi çeken bir durumdur. Edebî bir me... more Edebiyatın toplumsal yapıyla ilişkisi gün geçtikçe daha çok ilgi çeken bir durumdur. Edebî bir metnin nihayet belli bir yaşantının ürünü olması ve özgünlüğü, onu incelerken başvurulan önemli yanlarından birini oluşturur. Tarihin inceleme alanına giren önemli olaylar tarih biliminin kendi kuralları çerçevesinde incelenirken ilgili olayların günümüz insanına nakledilmesinde eksiklikler bulunur. Tarihin belge ve veri sunma işlevinin göz ardı ettiği insan ve duygu gerçeği edebiyatla yaşatılmaya ve okuruna hissettirilmeye çalışılır. İşte bu eksikliklerin tamamlanması noktasında tarihe yardımcı olabilecek başka bir disiplin de tarihi olayları yansıtan edebi metinlere sosyolojik açıdan bakmaktır. Karaçay Malkar edebiyatının kadın yazarlarından Halimat Bayramuk'un İki Kasım Bin Dokuz Yüz Kırk Üç romanı, Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı sırasında girişmiş olduğu büyük sürgünün Karaçay halkına uygulanan kısmını söz konusu etmektedir. Binlerce insanı anayurdundan koparan bu uygulamanın açmış olduğu yaralar hala tam anlamıyla kapanmamıştır. Bu yazıda ilgili roman, edebiyat sosyolojisi bakımından ele alınırken buna uygun olarak eserin edebi ve nesnel haritaları oluşturulmuş eserin okuruna vermek istediği mesaj ortaya konmaya çalışılmıştır.
DergiPark (Istanbul University), Jul 5, 2022
ÖZ Millî hafızanın korunması ve gelecek kuşaklara taşınmasında edebî eserler etkin bir role sahip... more ÖZ Millî hafızanın korunması ve gelecek kuşaklara taşınmasında edebî eserler etkin bir role sahiptir. Halk edebiyatı kapsamında ele alınan türler de hem kendi metinleriyle hem de modern türler içerisinde yer alış şekilleriyle sürekliliği sağlamaya önemli katkıda bulunurlar. Mit, destan, masaldan sonra oluşumları itibariyle yaşanılan zamana en yakın tür olan efsaneler ortak motifleri barındırabilirler. Efsanelerde sıkça görülen motiflerden biri de "taş kesilme"dir. Taş kesilmeler çoklukla, bir suçun cezalandırılması, beddua ya da istenmeyen bir durumdan kurtulmak için edilen dua sonucunda gerçekleşir. Bazen bir dilek sonucunda görülen taş kesilmenin nedeni olarak korku görülür. Ortak geçmiş, dil ve kültüre sahip olan Anadolu ve Azerbaycan efsanelerinde bu motifin benzer metinlerde yer aldığı görülür. Bu çalışmada öncelikle efsane türüne, bu türün modern metinlerde yer alış şekillerine kısaca değinilmiş, Anadolu ve Azerbaycan efsanelerinde yer alan taş kesilme motiflerinin karşılaştırılması yapılmaya çalışılmıştır. Anadolu efsanelerinin tespiti için basılı kaynaklarla birlikte Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi kütüphanesinde yer alan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü bitirme tezleri içinde de tarama yapılmıştır.
ANASAY
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatında eserleri üzerine en çok fikir belirtilen, metinler yazıla... more Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatında eserleri üzerine en çok fikir belirtilen, metinler yazılan isimlerdendir. Hakkında yapılan güncel çalışmalar da bu durumun devam edeceğini göstermektedir. Roman, hikâye, deneme yazarı, şair, akademisyen kimlikleri ile yaşadığı zamana ve sosyal hayata dair tespitleri, mazi ve hâl arasında kurduğu ilişkiler, dildeki yetkinliği her geçen gün okur kitlesinin artmasını sağlamıştır. Günlüklerinin yayımlanması onun özel dünyasına dair merakları biraz daha gidermişken zaman zaman onu eleştirilerin odağına da koymuştur. Okur, eleştirilerin ışığında onun eserlerini yeniden okuma, düşündüklerini yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyar. Öyle ki, onun eserleri üzerine kalem oynatanların da yeniden yazma ihtiyacı duyduğu durumlarla karşılaşılır. Türk edebiyatında birçok ismin yaşanmışlıklarını, eserlerini kaynak alarak romanlar, edebî metinler kaleme alan Selim İleri de bu isimlerden birisidir. Bu çalışmada Selim İleri’nin Şark ve Garp, Ne Şark Ne Garp ve Yaş...
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Sanat; hayata, doğaya, zaman ve mekâna başka ufuklardan bakmasını öğretir. Şiir ise okurunda günd... more Sanat; hayata, doğaya, zaman ve mekâna başka ufuklardan bakmasını öğretir. Şiir ise okurunda gündelik hayatın dağdağası içinde bazen uzun sürecek düşünceler uyandırırken bazen çağrışımlarıyla ânı anlamlı kılar. İnsanı kuşatan onun içinde izler bırakan olayları, şiir sanatının imkânlarıyla dile getiren nesirleriyle de şiir ve sanata dair görüşlerini açıklayan bir şairdir Behçet Necatigil. Türk şiirinin kendi üslubunu oluşturabilmiş isimlerinden olan şair, sıradan insanın hallerini şiirlerinde etkili bir söyleyiş ve yalın bir ifadeyle dile getirir. İdeoloji, sınıf gözetmeksizin toplumun hemen her kesiminden okuru ortak duygularda birleştirebilecek insani bir söyleyiş, derin bir gözlemin varlığı şiirlerinde kendini hissettirir. En sessiz, en görünmez haliyle dahi hayatın kurucusu olan kadın ve hayatın hemen her sahnesinden kadın fotoğrafları onun şiirlerinde özgün bir yere sahiptir. Küçük kız çocuğundan, geçim derdiyle bir evin sıkıntılarını omuzlayan kadınlara, gelenek ve arzuları ara...
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
ULUSLAR ARASI MANİSA SEMPOZYUMU, 2017
Türk edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan İkinci Yeni hareketi, birbirinden özgün birçok... more Türk edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olan İkinci Yeni hareketi,
birbirinden özgün birçok şairin adının anıldığı bir edebi dönem olarak değerlendirilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 1990lara ulaşan ömür çizgisinde bu dönem
şairlerinin yaşantıları ve bu yaşanmışlıkların sanat eserlerine yansıması, üslup ve dil
algıları birbirlerinden farklı değerlendirmeleri doğurmuştur. Bu sanatçılar içinde öne
çıkan isimlerden biri de İlhan Berk’tir.
Asıl adı Emrullah İlhan Birsen olan şair, Hicri 1334 yılında Manisa’nın
Deveciyan Mahallesinde doğmuştur. Manisa’nın Yunanlılar tarafından işgalini
çocukluk hatıraları arasında anlatan İlhan BERK, Balıkesir Necati Bey Öğretmen
okulunu kazanana kadar eğitimine Manisa’da devam eder. Şairin Millî Mücadele yılları
ve Cumhuriyetin kuruluş zamanına tekabül eden çocukluk ve gençlik yıllarının
yansımalarını, İstanbul ve Ankara’da katıldığı yeni edebiyat çevrelerinin tesirlerini onun
eserlerinde görmek mümkündür. Takip ettiği batı edebiyatı sanatçılarının tesiri ise onun
şiirinin başka bir boyutudur.
Bu çalışmada İlhan Berk’in yazım sürecindeki değişimler ve etkilenmeler tespit
edilecek, sanatçının kendi hatıraları ve arkadaşlarının hatıraları gözden geçirilerek
eserlerindeki otobiyografik unsurlar, Manisa’nın İlhan Berk’in biyografisindeki yeri
belirlenip bunun eserlerdeki işlenişi, kavram, duygu ve düşüncelerin zamanla uğradığı
değişimler tespit edilerek şairin sanatına yansımaları değerlendirilecektir
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TOKAT’TA İLMÎ VE KÜLTÜREL HAYAT SEMPOZYUMU, 2018
İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan şiir sanatı, her coğrafyada birbirine benzer hislerin... more İnsanlık tarihi kadar uzun bir geçmişi olan şiir sanatı, her coğrafyada
birbirine benzer hislerin, telaşların, endişelerin, düşüncelerin zamana, topluma
ve bireye bağlı olarak değişen farklı ifadeleri olmuştur. Şiirlerinde yaşadığı
hayatın ve coğrafyanın izlerini açıklıkla gösteren Cahit Külebi, 1917-1997 yılları
arasında yaşadığı seksen yıllık ömrünün otuz iki yılını edebiyat öğretmenliği ve
eğitimle ilgili işlerle geçirmiştir. “Atatürk Kurtuluş Savaşında” şiiriyle daha çok
anılan şair Anadolu’yu bir ses olarak eserlerine taşımayı başarmıştır. Bu
çalışmada Türk edebiyatının özgün şairlerinden olan Cahit Külebi’nin, uzun
yaşam çizgisi ve eserlerinin kesiştiği noktalar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Yaşantının şiirine yansıyan yönlerini bulmak maksadıyla sanatçının önce
hatıraları okunup, kendisiyle yapılan mülakatlar gözden geçirilecek hayatının
eserlerine yansıyan noktaları değerlendirilmeye çalışılacaktır.
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2016
Özet Türk edebiyatında 1950'lerden sonra sesini duyurmaya başlayan ve edebiyat tarihi içindeki ye... more Özet Türk edebiyatında 1950'lerden sonra sesini duyurmaya başlayan ve edebiyat tarihi içindeki yerini dilin kullanımındaki ölçütleri ve imge dünyasının farklılığı ile belirginleştiren İkinci Yeni şairleri, bir dö-nemin şiirdeki yüzü olmuştur. Aynı kuşaktan sayılabilecek birçok isimle birlikte bu şiir hareketinin en ta-nınan ve eserleri en çok bilinenleri içinde Cemal Süreya da yer alır. Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya'nın Babası 1905 yılında Pülümür'den göç eden bir ai-leye mensupken annesi, Erzincan'ın Karatuş köyündendir. 1931 yılında Erzincan'da doğan Cemal Süreya için bu şehir ilerleyen yaşlarında da özlemini duyacağı ve hasretle anacağı altı yıllık mutluluk zamanı ola-caktır. Şairin Erzincan'da halk kültürüyle yetişen annesi, bütün birikimini annelik vazifelerini yerine geti-rirken oğluna aktararak onun benlik oluşumunda folklorik ögelerin yerleşmesinde ilk izlerin sahibi olacak-tır. Cemal Süreya ailesinin bir sürgün hikâyesiyle ayrıldığı Erzincan'a yıllar sonra devlet müfettişi olarak döndüğünde de bu şehre aynı sevgiyle bakacak ve bunu eserlerine de konu edecektir. Şiirde kapalılık ve imge dilinin kullanılışı İkinci Yeni Şiirinin en karakteristik özelliği olsa da her eser, büyük çoğunlukla yazarının başka bir zamandaki bakış açısının ve duyuş tarzının gölgesi olarak varlık bulur. Bu çalışmada Cemal Süreya'nın eserlerindeki otobiyografik unsurlar tespit edilerek bunun eserlerin-deki işlenişi, değişen ve geçen zamana rağmen değişime uğramayan unsurların yansımaları değerlendirile-cektir. Anahtar Kelimeler: Cemal Süreya, Erzincan, Otobiyografi, Şiir. Abstract The poets of İkinci Yeni who became popular after 1950s in Turkish literature and also clarified their positions in literature history by the standards in use of language and the difference of image world are known as the face of a period in poetry. Among the mostly known poets and the ones who had primarily known works with many names of the same period , Cemal Süreya has his own place. Cemal Süreya's father, whose real name is Cemalettin Seber, was a member of a migrating family from Pülümür and her mother was from Karatuş, Erzincan. For Cemal Süreya who was born in 1931 in Erzincan, this city would be symbol of his six-year happiness period he would miss and remember with great nostalgia. The poet's mother who had grown up with folk culture in Erzincan would help his son carry the traces of folkloric elements by transferring her all knowledge to his son during her motherhood. By the time Cemal Süreya came back to Erzincan as a government inspector after years, he would carry the same love to this city whose family left with a banishment story and mention about it in his works. Even if closeness and the use of image language is the most characteristic feature of İkinci Yeni, every work predominantly comes into existence as a shadow of its writer's view of another time and perceptional style. In this study, the autobiographic elements in Cemal Süreya's works are defined and how they were discussed, the reflections of unchanged elements despite the passing time are examin Giriş Şiir, her kalemde, her yürekte, kendine adanmış her ömürde başka bir tanım buldu. İnsan var oldukça, duygularıyla, coşkularıyla, hırslarıyla, sevgileriyle, nefretleriyle söylemek ve saklamak istedikleriyle zamanın elinden kurtardığı her âna yeni tanımlar, tanımlamalar bulmak isteyecek. Bu ânlar her devrin, her şairin kendine has ifadesiyle yaşatılmak istenecek. Hatta çoğunlukla da bir kaçış arzu edilecek bazen yaşanılan zamandan, mekândan. Ne kadar gitmek istese, ne kadar kaçmak istese de şiir bir ayağını bir elini hayattan kurtaramayacak. Ve her şiir, şairini anlatacak biraz daha. Yrd. Doç. Dr. Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Giresun-Türkiye.
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2011
Bu yazıda, Mustafa Kutlu’nun “Akasyalar Açar mı?” öyküsü, göstergebilimsel açıdan incelenmeye çal... more Bu yazıda, Mustafa Kutlu’nun “Akasyalar Açar mı?” öyküsü, göstergebilimsel açıdan incelenmeye çalışılmıştır. Metin, iki ana kesit etrafında incelenmiş olup, zaman, uzam ve bakış açısına göre değerlendirmeler yapılmış-tır. Öykünün sonunda metnin karakterlerinin aynı şartlarda yaşasalar da olayları farklı de-ğerlendirebildikleri ve olayların karakterlerin psikolojisine değişik şekillerde yansıdığı fikri-nin işlendiği görülmüştür.
The relationship between literature and social structure has become an attractive situation day b... more The relationship between literature and social structure has become an attractive situation day by day. A literal text's originality and being of product of a certain living construct its important ways to be examined. Once the significant events which are included in the examination field of history are examined through the rules of the science of history, some diminutions appear in tranference of related events to the today's people. The reality of human and feeling ignored by the function of serving document and data of history is tried to be lived and felt through the literature. Another method which can help history obviate these diminutions is to appoach from a socioligic aspect.
Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 2015
Öz İnsanlık, kendisi için en büyük bilinmeyen olan yarını hep merak edip onun ardına takılmış, dü... more Öz İnsanlık, kendisi için en büyük bilinmeyen olan yarını hep merak edip onun ardına takılmış, dünde kalmamak için de elinden gelen mücadeleyi vermiştir. Bu süreçte yazı insanlığın en önemli yardımcısı ve vazgeçilmezi olmuştur. Yazabilmek, çalışmakla birlikte özel bir yeteneği de gerektirdiğinden her devirde merak edilen bir durum olarak dikkatleri çekmiştir. Bu çalışma da kısaca yazabilmek üzerine bir değerlendirme yapılmış, Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatı ve sosyal hayatının uzun soluklu sayılabilecek ve önemli tartışmaların, edebi faaliyetlerin yer aldığı dergisi olan Resimli Ay mecmuasında 1926'da düzenlenen "Muharrir ve Ediplerimiz Nasıl Yazarlar" anketi üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Bu ankete cevap veren devrin önemli sanatçılarının yazı yazma alışkanlıklarıyla ilgili önemli verileri okuyucuyla paylaştığı görülmüştür. Abstract Mankind has always wondered and pursued the most unknown thing for hİmself, tomorrow and he has done its best not to be stucked in past. In this process,
Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2016
Özet Dil, bireyin ve milletlerin kimlik inşasında kültürün taşıyıcısı, devamlılığın vazgeçilemez ... more Özet Dil, bireyin ve milletlerin kimlik inşasında kültürün taşıyıcısı, devamlılığın vazgeçilemez unsuru olarak her devir ve millette aynı değeri haizdir. Kurallarını kendi gelişim sürecinde oluşturan dilin değişimini tespit etmek ve bu kuralları öğretebilme metotları üzerine her zaman öneriler sunulmuş, bunun geliştirilmesi için de çalışmalar yapılmıştır. Dil eğitimi üzerine fikir üretenlerin karşı karşıya geldiği durumlarla da sıklıkla karşılaşılır. Özellikle alfabe değişimi ve dile yabancı dillerden giren kelimelere karşı sergilenen tavır da dil ve dil öğretimi üzerine ortaya konulan fikirlerde farklılıklara sebep olmuştur. Dil öğretiminde esas alınan unsurlardan biri de öğretimin yapılacağı kişi ya da grupların eğitim düzeyleri ve yaş aralıklarıdır. Bu çalışmada dil ve gramer eğitimi üzerine kısaca değerlendirme yapılmış, Resimli Ay dergisinin 1929 yılında devrin önde gelen öğretmen, edip ve muharrirlerine yönelttiği "lisan öğrenmek için gramere lüzum var mı?" sorusuna verdiği cevaplar değerlendirilmîş olup, katılımcıların çoğunlukla kendi öğrenim tecrübelerini de dikkate alarak dil öğrenimi için gramer kurallarının öğrenilmesine ihtiyaç olmadığı sonucuna ulaştıkları görülmüştür. Abstract Language has the same value in every age and nation for individuals and construction of nations as a bearer of culture and irreplaceable factor of continuity. Suggestions are all the time made on defining the change of language, cunstructing its rules in its own development process, and methods of teaching these rules and also studies are made on developing these methods. It is mostly faced situation that ideogenetics of language pedagogy bring up against. Especially the attitudes to the change of alphabet and words transferred from other languages have caused discrepancies on language and language teaching. Other elements grounded on language teaching are person or groups' educational levels and age ranges. In this study, short evaluation on language and grammar education is made, answers given for the question "Is grammar is essential for language learning?" which was asked to prominent teachers, scholars and authors of the age by Resimli Ay in 1929 are evaluated and it is concluded that there is no need to learn grammar rules for language learning.
KADIN, ROMAN, OKURLUK ve YAZARLIK TARTIŞMALARININ ODAĞINDA BİR BİYOGRAFİK ROMAN ÖRNEĞİ: SUSTUM ANNE, 2022
Şükûfe Nihal Başar, yazdıkları ve yaptıklarıyla Türk kadını için önemli isimlerden biri olmuştur.... more Şükûfe Nihal Başar, yazdıkları ve yaptıklarıyla Türk kadını için önemli isimlerden biri olmuştur. Öncelikle kadınların eğitim hakları için verdiği mücadele; şiir, roman, makale, konferans gibi türlerde verdiği eserler onu yaşadığı dönemin önde gelen kadın simalarından biri yapmıştır. Ailesinin, özellikle de babasının onun eğitimi için gösterdiği çaba, evlerinde şahidi olduğu edebî sohbetler, yaşanılan zamana dair tartışmalar onun küçük yaşta toplum meseleleri karşısında duyarlı bir kişiliğe sahip olmasını sağlamıştır. Türk kadınının eğitim ve sosyal hakları için mücadele eden, memleket meseleleri karşısında sorumluluk alabilen Şükûfe Nihal, özel hayatında da sıra dışı bir ömür yaşamıştır. Türk kadınının siyasi ve sosyal hayattaki kazanımları üzerine yapılan çalışmalar, biyografik roman türüne olan ilginin artması bu öncü kadın yazar üzerine de çalışmaların artmasına neden olmuştur. Bu çalışmada romanın "muzır" görüldüğü bir zamanda romancı olabilen Şükûfe Nihal'in hayatını konu edinen Demet Altınyeleklioğlu'nun " 'Açmayan Tomurcuğun Romanı' Sustum Anne" adlı eseri, Şükûfe Nihal'in hayatı ve biyografik roman türü açısından ele alınmaya çalışılacaktır.
Cumhuriyetin 100. Yılında Yüz Türk Yazar, 2023
Hasan İzzettin Dinamo Trabzon’un Akçaabat ilçesi Ahanda köyünde 1909’da doğmuş, 1989 yılında İsta... more Hasan İzzettin Dinamo Trabzon’un Akçaabat ilçesi Ahanda köyünde 1909’da doğmuş, 1989 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Babasının Sarıkamış’ta şehit olması, ailesinin savaş yıllarının olumsuz şartlarından daha fazla etkilenmesine meydan vermiştir. İki ablası dışında bütün ailesini küçük yaşta kaybeden Dinamo, çocukluk günlerini farklı yetimhanelerde geçirmiştir. Sivas öğretmen okulu, sonrasında Gazi eğitim Enstitüsünde okuyan sanatçının siyasi nedenlerle öğretmenlik hayatı kısa sürmüştür. Çeşitli suçlamalarla hapishane hayatı da yaşayan sanatçı bütün bu yaşanmışlıklarının iç dünyasına yansımalarını, kendini bu hayata sürükleyen toplumsal meseleleri eserlerine yansıtmıştır. Şiir, roman, anı ve makale yazarı olan Hasan İzzettin Dinamo, 1940 kuşağı Toplumcu Gerçekçi sanatçıları arasında değerlendirilir. Şiirlerinde ezilen sınıfların sesi olmaya çalışan şair, romanlarında kendi otobiyografisi üzerinden Osmanlı devletinin son dönemleri ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarının toplumsal meselelerine ayna tutar. On beş ciltlik Kutsal İsyan ve Kutsal Barış romanları ise Millî Mücadelenin ne kadar büyük bir emek ve özverinin ürünü olduğunun edebî bir eserle izahı olur.