Mehmet T A Y L A N Esin (original) (raw)
Uploads
Papers by Mehmet T A Y L A N Esin
Sosyoloji tarihi çalışmaları Gökalp-Durkheim ilişkisini, yazarların kullandıkları kavramlar arası... more Sosyoloji tarihi çalışmaları Gökalp-Durkheim ilişkisini, yazarların kullandıkları kavramlar arasında koşutluk kurarak "etki" ve "uyarlama" gibi genel-geçer terimlerle ele alır. Oysa iki yazarın ahlak öznesi anlayışları arasında önemli bir mesafe vardır. Gökalp ferdi fizyolojik/maddi çıkarlarına yönelen biyolojik bir varlık gibi ele alırken, şahsiyeti estetik, dinî ve ahlakî hazları kovalayan, vicdan sahibi, toplumsal bir varlık gibi düşünür. Toplumsal fayda için ferdiyet geride bırakılmalı ve şahsiyete ulaşılmalıdır. Durkheim de bireysel ahlakın imkansızlığını savunur, ancak insana, toplumsal işleyişi anlamasını ve böylece ahlakî eylemde bulunabilmesini sağlayan bir düşünme yetisi izafe eder, akıl ve idraki, görev ve disiplinden sonra ahlakın üçüncü dayanağı sayar. İki yazar arasındaki bu mesafe, yaşadıkları dönemin güncel sorunlarıyla da birleşerek din ve meslek ahlakı anlatılarına yansır. Gökalp din ve tasavvufu, içinde benliklerin bütünleşeceği bir "eritme potası" olarak görürken, Durkheim, itaat kadar, anlamak ve ikna olmanın da dinin bir parçası olduğunu savunur. Buradan hareketle, körü körüne itaati emreden edilgen ahlakın yerine, uygun bir zamanlamayla, anlamaya ihtiyaç duyan etken ahlakı koymayı önerir. Yazarların fikirleri arasındaki mesafenin başka bir sonucu da Durkheim'in kadir-i mutlak devlete karşı bireyselliklerin korunması için tampon bir kurum olarak meslek örgütlenmesini savunurken, Gökalp'in devlete rakip olarak gördüğü her türden özerk yapıya aslında muhalif iken sadece "milli" oldukları için meslek örgütlerini onaylamasıdır. Bu çalışma iki yazarın fikirleri arasındaki farkın, birey anlayışları arasındaki mesafe kadar dönemlerinin özgün siyasî gündemleri nedeniyle farklılaşan ilgilerinden de kaynaklandığını öne sürüyor. Gökalp din-ahlak ilişkisi üzerine görüşlerini, dinin otoritesinin ve hükümet içindeki ağırlığının gözden geçirildiği II. Meşrutiyet döneminde ortaya koyar. Benzer şekilde Durkheim'in din-ahlak arasındaki ilişkilere ait yorumları III. Cumhuriyet'in laikleşme girişiminde yaşanan tereddütleri barındırır. Durkheim'in meslek ahlakı ve korporasyon kuramı, III. Cumhuriyet'in bölgecilik, adem-i merkeziyetçilik ve tampon kurumlar tartışmalarına yönelik bir öneridir. Milli esnaf cemiyetlerine ilgisi 1. Dünya Savaşı'nın özgün sermaye birikim sürecinde yoğunlaşan Gökalp, Durkheim'e atfen kullandığı dayanışma ve korporatizm kavramlarıyla aslında bu süreci meşrulaştırmak ister.
Kitabın ilk otuz sayfasının çevirisi
lavarla, 2023
1839-1869 arasında Ankara Vilayeti'nde de uygulanan göçebe aşiretlerin iskanı (bkz. Köksal), Tanz... more 1839-1869 arasında Ankara Vilayeti'nde de uygulanan göçebe aşiretlerin iskanı (bkz. Köksal), Tanzimat reformları olarak bilinen idari dönüşümlerin uzantısıdır. İskan, düzenli vergi toplamak ve güvenliği sağlamak isteyen Tanzimat siyasetinin en güçlü araçlarından biridir. İskan siyaseti, aşiret gibi tanımlı bir şecereye ve belki de iç hiyerarşiye sahip olmayan göçebe grupları da etkiler. Avrupa coğrafyasında yaşayan farklı dil ve dinden gezici (peripatetik) toplulukları adlandırmak için kullanılan terimle "Çingene/Kıpti"ler bunlardan biridir. Muhtemelen dışsal bir adlandırma olan "Çingene/Kıpti" terimi, bilindiği gibi küçültücü/yaftalayıcı bir anlam da taşır. Nitekim bazı Kıptiler bu adlandırmadan memnun değildir (bkz. Yüksel).
1908: Ankara Sinagogu'ndaki Levhaların Çetrefilli ve Karanlık Hikayesi
5 Örneğin Makedonya İç Savaşı'nda, şiddet sarmalının, komitacı (= "siyasî" eşkiya), çeteci (= "ad... more 5 Örneğin Makedonya İç Savaşı'nda, şiddet sarmalının, komitacı (= "siyasî" eşkiya), çeteci (= "adi" eşkıya) ve düzen kuvvetlerinin eylemlerinin saik ve meşruiyetlerini birbirinden ayrıştırmayı imkansız kıldığına dikkat çekilir (İpek Yosmaoğlu, Blood Ties,
ti'nin ileri gelenlerini ve işleyişini sert biçimde eleştiren, müellifi bilinmeyen manifesto benz... more ti'nin ileri gelenlerini ve işleyişini sert biçimde eleştiren, müellifi bilinmeyen manifesto benzeri üç mektup bulur. Mektupları bırakmakla suçlanan bir Rum, metropolit ve cemaat ileri gelenlerinin talebiyle Ankara Valisi'nce cezalandırılır. Olaya müdahil olan Protestan Vekili cezaya itiraz eder. Bu olaydan yola çıkan bu yazı, Türkiye'deki Protestanlığa ihtidayı daha iyi anlamak amacıyla, Protestan muhtedilerin ortaya çıkışında, kişisel ihtilafların ve kadim cemaatlerin yönetiminden duyulan hoşnutsuzluğun payını değerlendiriyor.
Sosyoloji tarihi çalışmaları Gökalp-Durkheim ilişkisini, yazarların kullandıkları kavramlar arası... more Sosyoloji tarihi çalışmaları Gökalp-Durkheim ilişkisini, yazarların kullandıkları kavramlar arasında koşutluk kurarak "etki" ve "uyarlama" gibi genel-geçer terimlerle ele alır. Oysa iki yazarın ahlak öznesi anlayışları arasında önemli bir mesafe vardır. Gökalp ferdi fizyolojik/maddi çıkarlarına yönelen biyolojik bir varlık gibi ele alırken, şahsiyeti estetik, dinî ve ahlakî hazları kovalayan, vicdan sahibi, toplumsal bir varlık gibi düşünür. Toplumsal fayda için ferdiyet geride bırakılmalı ve şahsiyete ulaşılmalıdır. Durkheim de bireysel ahlakın imkansızlığını savunur, ancak insana, toplumsal işleyişi anlamasını ve böylece ahlakî eylemde bulunabilmesini sağlayan bir düşünme yetisi izafe eder, akıl ve idraki, görev ve disiplinden sonra ahlakın üçüncü dayanağı sayar. İki yazar arasındaki bu mesafe, yaşadıkları dönemin güncel sorunlarıyla da birleşerek din ve meslek ahlakı anlatılarına yansır. Gökalp din ve tasavvufu, içinde benliklerin bütünleşeceği bir "eritme potası" olarak görürken, Durkheim, itaat kadar, anlamak ve ikna olmanın da dinin bir parçası olduğunu savunur. Buradan hareketle, körü körüne itaati emreden edilgen ahlakın yerine, uygun bir zamanlamayla, anlamaya ihtiyaç duyan etken ahlakı koymayı önerir. Yazarların fikirleri arasındaki mesafenin başka bir sonucu da Durkheim'in kadir-i mutlak devlete karşı bireyselliklerin korunması için tampon bir kurum olarak meslek örgütlenmesini savunurken, Gökalp'in devlete rakip olarak gördüğü her türden özerk yapıya aslında muhalif iken sadece "milli" oldukları için meslek örgütlerini onaylamasıdır. Bu çalışma iki yazarın fikirleri arasındaki farkın, birey anlayışları arasındaki mesafe kadar dönemlerinin özgün siyasî gündemleri nedeniyle farklılaşan ilgilerinden de kaynaklandığını öne sürüyor. Gökalp din-ahlak ilişkisi üzerine görüşlerini, dinin otoritesinin ve hükümet içindeki ağırlığının gözden geçirildiği II. Meşrutiyet döneminde ortaya koyar. Benzer şekilde Durkheim'in din-ahlak arasındaki ilişkilere ait yorumları III. Cumhuriyet'in laikleşme girişiminde yaşanan tereddütleri barındırır. Durkheim'in meslek ahlakı ve korporasyon kuramı, III. Cumhuriyet'in bölgecilik, adem-i merkeziyetçilik ve tampon kurumlar tartışmalarına yönelik bir öneridir. Milli esnaf cemiyetlerine ilgisi 1. Dünya Savaşı'nın özgün sermaye birikim sürecinde yoğunlaşan Gökalp, Durkheim'e atfen kullandığı dayanışma ve korporatizm kavramlarıyla aslında bu süreci meşrulaştırmak ister.
Kitabın ilk otuz sayfasının çevirisi
lavarla, 2023
1839-1869 arasında Ankara Vilayeti'nde de uygulanan göçebe aşiretlerin iskanı (bkz. Köksal), Tanz... more 1839-1869 arasında Ankara Vilayeti'nde de uygulanan göçebe aşiretlerin iskanı (bkz. Köksal), Tanzimat reformları olarak bilinen idari dönüşümlerin uzantısıdır. İskan, düzenli vergi toplamak ve güvenliği sağlamak isteyen Tanzimat siyasetinin en güçlü araçlarından biridir. İskan siyaseti, aşiret gibi tanımlı bir şecereye ve belki de iç hiyerarşiye sahip olmayan göçebe grupları da etkiler. Avrupa coğrafyasında yaşayan farklı dil ve dinden gezici (peripatetik) toplulukları adlandırmak için kullanılan terimle "Çingene/Kıpti"ler bunlardan biridir. Muhtemelen dışsal bir adlandırma olan "Çingene/Kıpti" terimi, bilindiği gibi küçültücü/yaftalayıcı bir anlam da taşır. Nitekim bazı Kıptiler bu adlandırmadan memnun değildir (bkz. Yüksel).
1908: Ankara Sinagogu'ndaki Levhaların Çetrefilli ve Karanlık Hikayesi
5 Örneğin Makedonya İç Savaşı'nda, şiddet sarmalının, komitacı (= "siyasî" eşkiya), çeteci (= "ad... more 5 Örneğin Makedonya İç Savaşı'nda, şiddet sarmalının, komitacı (= "siyasî" eşkiya), çeteci (= "adi" eşkıya) ve düzen kuvvetlerinin eylemlerinin saik ve meşruiyetlerini birbirinden ayrıştırmayı imkansız kıldığına dikkat çekilir (İpek Yosmaoğlu, Blood Ties,
ti'nin ileri gelenlerini ve işleyişini sert biçimde eleştiren, müellifi bilinmeyen manifesto benz... more ti'nin ileri gelenlerini ve işleyişini sert biçimde eleştiren, müellifi bilinmeyen manifesto benzeri üç mektup bulur. Mektupları bırakmakla suçlanan bir Rum, metropolit ve cemaat ileri gelenlerinin talebiyle Ankara Valisi'nce cezalandırılır. Olaya müdahil olan Protestan Vekili cezaya itiraz eder. Bu olaydan yola çıkan bu yazı, Türkiye'deki Protestanlığa ihtidayı daha iyi anlamak amacıyla, Protestan muhtedilerin ortaya çıkışında, kişisel ihtilafların ve kadim cemaatlerin yönetiminden duyulan hoşnutsuzluğun payını değerlendiriyor.
Bu monografi, 19. yüzyılın ortasından Mübadele'ye kadar uzanan dönemde Rum Ortodoks cemaat n n An... more Bu monografi, 19. yüzyılın ortasından Mübadele'ye kadar uzanan dönemde Rum Ortodoks cemaat n n Ankara Sancağı'ndak varlığını farklı açılardan ncel yor. B r tara an Rum nüfusun görece yerleş k özell kler n (mahalleler, kutsal mekanlar, sosyal hayat), d ğer tara an geç rd ğ dönüşümler (d l, eğ t m, yükselen sını ar) ele alıyor. Çalışmanın son üç bölümü, 1. Dünya Savaşı ve Mütareke'de yaşanan dramat k gel şmelere, Ankara Rumlarının d ğer Hır st yan cemaatlerle beraber Anadolu'dan çıkarılışına ve ger de bıraktıkları malların paylaşımına odaklanıyor.