ÖMER TAY - Academia.edu (original) (raw)

Tasavvufî Açıdan Kelâmî Meseleler by ÖMER TAY

Research paper thumbnail of Hind Alt Kıtasında Sûfîlerin Sosyo Kültürel Açıdan İslâm'a Olan Hizmetleri  Çiştiyye Tarikatı Örneği

Research paper thumbnail of ŞEREFÜDDÎN AHMED BİN YAHYÂ MÜNÎRÎ’NİN MEKTÛBÂT’INDA NEFS KAVRAMI"

Research paper thumbnail of TASAVVUF EHLİ NEZDİNDE BİR EĞİTİM METODU OLAN HALVETİN HİKMET VE FAYDALARI YAHYÂ EL BÂHARZÎ ÖRNEĞİ

Research paper thumbnail of SELAHADDİN-İ EYYÛBÎ VE TASAVVUF (KİTAP)

Research paper thumbnail of NİZAMEDDİN EVLİYA VE TASAVVUF ANLAYIŞI (KİTAP)

Research paper thumbnail of TASAVVUFÎ AÇIDAN KELÂMÎ  MESELELER KITAP

Research paper thumbnail of ÇAĞDAŞ DÖNEMDE HİNDİSTAN'DA TASAVVUF (EŞREF ALİ ET-TEHANEVÎ ÖRNEĞİ) (KİTAP)

Research paper thumbnail of HİND ALT KITASI'NDA TASAVVUF (KİTAP)

Research paper thumbnail of Tasavvufî Açıdan Allah'a İzafe Edilen Zaman ve Mekân Problemi (Mahmud Üşnüvî'nin Ğâyetü'l-imkân fi dirâyeti'l-mekân Adlı Risalesi Örneğinde

The concepts of time and space are two important subjects that scholars have thought about throug... more The concepts of time and space are two important subjects that scholars have thought about throughout history. However, it cannot be thought that they agreed on this. Philosophers, theologians, and Sufis have approached the issue from their own perspectives. In this study, it was attempted to focus on what Sufis thought about this subject rather than philosophers and theologians. Therefore, the Persian manuscript written by Ushnuwī named "Ğâya al-imkân fî dirâyâti'l-mekân" was chosen as the subject of the article. The study aims to reveal how this work, which is one of the first works to extensively address the topic of time and space in the field of Sufism, approaches the subject. While staying true to the work and not straying from the subject, the opinions of philosophers, theologians, and other Sufis were also included. Ushnuwī, in this work, explained the different dimensions and types of time and space by focusing on the space and time that belongs to Allah. While other Sufis chose the path of "tenzih" (refraining from attributing human-like qualities to Allah), Ushnuwī talked about a unique concept of space and time that belongs only to Allah, different from the concepts of space and time of created beings. In this treatise, Ushnuwī stated that there is a spiritual distance between Allah's space and the space of creatures. He approached the subject from a literal point of view without interpreting Allah's closeness to the creatures. To understand the unity of Allah with the universe, he frequently used the example of the unity of the soul and body. Ushnuwī stated that there was an agreement among the early theological schools regarding Allah's space, and they only disagreed about his essence and attributes. In his treatise, Ushnuwī often referred to himself as a member of the Ahl al-Sunnah wa'l-Jama'ah and criticized philosophers and Mu'tazilites. The author stated that the concept of space and time belonging to Allah was a difficult subject and it was impossible to solve it solely through inspiration or revelation or the assistance of the spirit. He stated that true knowledge could only be obtained by passing the criteria of the Quran, Hadith and the consensus of the ummah. According to Ushnuwī, there are three types of space and time: physical, spiritual, and belonging to Allah. Although there are differences in the space and speed of the physical and spiritual entities, he mentioned that there are constraints, compression, proximity, and distance in these entities. Ushnuwī stated that all of these are established by rational proofs, but he himself solved these issues through spiritual and heartful contemplation. He also pointed out that those who could not reach the way of contemplation should resort to rational proofs. According to Ushnuwī, the soul can reach the space of subtle physical entities by following the Sunnah of the Prophet Muhammad and continuing to practice spiritual discipline. Moreover, the spiritual soul can even reach the space of subtle physical entities. Ushnuwī, tries to say that tay-ı space and tay-ı time are possible with this. According to Ushnuwī, it is not possible for Almighty Allah to descend to the mentioned places or be with them. For no creature can reach His place. Because His place is so high, no creature can participate in it. For, according to him, the height mentioned is not the height in terms of the aspect understood by the people of the apparent. Because it is possible for creatures to reach the height in terms of direction. However, it is impossible for creatures to reach the height that is in question for Almighty Allah. Finally, Ushnuwī stated that understanding the concept of time with regard to the Almighty Allah is quite difficult and therefore it is best to believe in and surrender to it.

Research paper thumbnail of Ubeydullâh b. Muhammed b. Abdilazîz es-Semerkandî’nin Risâle fi’r-rûh Adlı Eseri Bağlamında Ruh Anlayışı"

İslam düşünce tarihinde çeşitli ilimler içinde konu edinilen ruh meselesi, insanın kendini tanıma... more İslam düşünce tarihinde çeşitli ilimler içinde konu edinilen ruh meselesi, insanın kendini tanıma çabası, nefs ile olan ilişkisi, öbür dünyada iâde edilip edilmeyeceği gibi çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Bu meseleyi ele alan mutasavvıflar, kendi pencerelerinden olayı değerlendirerek ruhun varlığı, mahiyeti, nefis-beden ilişkisi ve ruhun sevap ve cezaya duçar olma meselesi gibi ruhla ilgili olan problemleri açıklamaya çalışmışlardır. Meseleye kayıtsız kalmayan Ubeydullâh es-Semerkandî, ruh konusundaki düşüncelerini Risâle fi'r-rûh adlı eserinde açıklamaya gayret etmiştir. Bu bağlamda müellifin ruh düşüncesini konu edindiğimiz bu araştırma, hem onun ruhla ilgili sorunlara nasıl yaklaştığını ortaya koymayı hedeflemekte hem de meseleye dair farklı fikirlere de atıf yapılarak Ubeydullâh es-Semerkandî'nin bu konuda durduğu yeri tespit etmeyi amaçlamaktadır. Böylece çalışmada tasavvuf, fıkıh ve kelam ilimlerinde mütehassıs olan Ubeydullâh es-Semerkandî'nin, bu kavrama ilişkin değerlendirmelerine yer verilerek ruh konusundaki görüşleri açıklığa kavuşturulması planlanmıştır. Bunun yanı sıra çalışmada, onun ruh üzerinden insan mahiyetini hangi şekilde izah ettiğine dair bilgilere ulaşılması da ele alınmıştır. Ubeydullâh es-Semerkandî, söz konusu risalesinde Ehl-i sünnet çizgisini savunarak filozofların görüşlerine karşı bir tavır takınmıştır. Müellif bu risalesinde ruhun mahiyeti, kadîm ve hadis oluşu, nefis anlamında kullanılması ve insanın sadece ruhtan mı yoksa ruh ile bedenle bir bütün olduğu gibi başlıkları kendi penceresinden değerlendirmeye çalışmıştır.

Research paper thumbnail of Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin “Me‘ârîcü’n- nüfûs” Adlı Eseri Bağlamında Nefsin Mahiyeti ve Özellikleri

Van İlahiyat Dergisi

Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlar... more Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlardır. Böylece insana verebileceği muhtemel zararları gidermek için farklı terbiye metodları ile nefsi düzeltmeye çalışmışlardır. Hicri VI. asrın mutasavvıflarından olan Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin (öl. 589/1197) nefse yaklaşımını ele aldığımız bu çalışmanın temel gayesi, insan üzerinde etkileri olan nefsin mânevî âlemdeki yükseliş aşamalarını Deylemî merkezli incelemektir. Çalışmada Deylemî’nin Me‘ârîcü’n-nüfûs adlı Arapça el yazma risalesi esas alınarak nefsin mahiyeti, özellikleri ve mânevî âlemde uğradığı makamları konu edinmiştir. Deylemî, risalesinde nefsin rûhânî âlemde uğradığı makamları kendine has bir yorum ve yaklaşımla izah etmiş ve eserini bu isimle adlandırmıştır. Ayrıca çalışmada Deylemî’nin nefis ile ilgili görüşleri merkeze alınmış gerektiği yerlerde kelamcı, filozof ve diğer sûfîlerin görüşlerine yer verilmiştir. Deylemî bu eserinde mücâhede ve riyâzete dikkat e...

Research paper thumbnail of Sultan Nûreddîn Zengî’nin Yaşamında Sûfîlerin Yeri ve Onun Dönemindeki Tasavvufî Faaliyetler

Hitit İlahiyat Dergisi

Sünnî kimliğiyle bilinen Zengîler devletine en parlak dönemini yaşatan hiç kuşkusuz Nûreddîn Zeng... more Sünnî kimliğiyle bilinen Zengîler devletine en parlak dönemini yaşatan hiç kuşkusuz Nûreddîn Zengî (ö.569/1174.)'dir. Babasının ölümünden sonra devletin başına geçen Nûreddîn Zengî, o dönemde mezhep ve siyasi mücadelelerle sarsılan İslâm dünyasını Haçlı saldırılarına karşı koruyarak Müslümanların lideri olmuştur. Nûreddîn Zengî, başarılı bir devlet adamı olduğu gibi, aynı zamanda bir teşkilat adamı olarak hâkim olduğu yerlere medreseler, ribâtlar, hânkâhlar, camiler, imâretler, kervansaraylar ve hastaneler yaptırmıştır. Toplumu Sünnî kimlik etrafında buluşturup güçlendirmiş, toplumla devlet arasında sağlam bir bağ inşâ etmiş ve Kudüs’ün fethini sağlayan ortamı hazırlamıştır. Büyük bir mücahit ve üstün niteliklere sahip bir devlet adamı olan Nûreddîn Zengî, aynı zamanda samimi dindarlığı, tevazu ve adaleti ile herkesin takdirini kazanmıştır.Ülkesini sûfîlerin merkezi haline getiren Nûreddîn Zengî’in adı tasavvuf ehli ile anılmıştır. O, sûfîlerin şeyhlerine meclisinde yer vermiş, ...

Research paper thumbnail of "Hindistan Sûfîlerinden Muhammed Gîsûdırâz’ın Bazı Tasavvufî Görüşleri"

Tokat İlmiyat Dergisi

Hindistan’ın önemli kısmı Gazneliler döneminde Müslümanların eline geçmiştir. Fakat orada İslâm’ı... more Hindistan’ın önemli kısmı Gazneliler döneminde Müslümanların eline geçmiştir. Fakat orada İslâm’ın tutunması ve daha geniş kitlelere ulaştırılmasında sûfîlerin önemli derecede katkıları olmuştur. Öyle ki yirminci yüzyılın başına kadar Hindistan coğrafyasında İslâm’ın feyz ve bereketinden istifade edebilmenin yolunun tarîkat terbiyesinden geçmek olduğu genel kabul gören bir husus olmuştur. Hindistan’da farklı tarîkatlar bulunmakla birlikte o bölgeye hâs mizacıyla Çiştiyye tarîkatı diğer tarîkatlardan daha fazla yayılma şansı bulmuştur. Nitekim bu zatların Hindistan’daki kast sistemine karşı İslâm’ın müsamaha ve kardeşlik değerlerini, çok dinli sisteme karşı da tevhîd inancını ön plana çıkarmaları yerli halkın Müslüman olmalarında etkili olmuştur. Çalışmada, Hindistan sûfîlerinden ve Çiştiyye tarîkatı içerisinde kendine hâs bir metodu olan Gîsûdırâz’ın (öl. 825/1422) tasavvufun nazarî esasları arasında sayılan şerîat-tarîkat bağlantısı, nübüvvet-velâyet ile tasavvufun âdâb ve erkânı k...

Research paper thumbnail of "Hindistan’ın İslâmlaşmasında Sûfî Bir Mürşid: Ferîdüddîn Genc-i Şeker ve Tasavvuf Anlayışı".

Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Bu çalışma, Hindistan’ın İslâmlaşmasında önemli rolü olan Ferîdüddîn Genc-i Şeker’in tasavvuf anl... more Bu çalışma, Hindistan’ın İslâmlaşmasında önemli rolü olan Ferîdüddîn Genc-i Şeker’in tasavvuf anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır. Mîladî XII-XIII. yüzyıllarda yaşayan Genc-i Şeker, yönetici bir aileye mensuptur. Sûfî olduğu kadar alim bir kişiliğe sahip olan Genc-i Şeker, mürşidinin tavsiyesi üzere ilim tahsili için farklı beldelere seyahat etmiş ve dönemin önemli sûfî ve alimleriyle sohbet etme şansı elde etmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra mürşidi Kutbeddîn Bahtiyâr Kâkî’nin yanında uzun riyâzat ve mücâhedelerden sonra tasavvufî eğitimini tamamlamış ve şeyhi tarafından insanları İslâm’a davet etmek için görevlendirilmiştir. Hayatını Allah’ın dinini yaymaya adayan Genc-i Şeker, Hindistan’da birçok Hindû kabilenin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Çiştiyye tarîkatına mensup olan Genc-i Şeker, irşâd faaliyetleri boyunca mistisizme meyilli olan Hindistan toplumunun zihin ve gönüllerini fethedebilmek için yogilerin yaptıkları olağanüstü hareketlere karşılık uzun ve meşakkatli ri...

Research paper thumbnail of "Abdülhak Dihlevî’de Tasavvuf- Fıkıh Münasebeti",

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022

Tasavvuf, İslâm kültürünün Hind alt kıtasında yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Ort... more Tasavvuf, İslâm kültürünün Hind alt kıtasında yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Ortaçağ döneminde Hind alt kıtasındaki farklı tarikatlara mensup olan sûfîler, sadece Müslümanlar üzerinde derin etkiler bırakmakla kalmayıp, diğer dinlerin takipçileri üzerinde de önemli derecede etkiler bırakmışlardır. Bu sûfîlerden biri de çalışmamızın konusu olan Abdülhak Dihlevî’dir. Hindistan’ın önde gelen sûfîlerinden olan Abdülhak Dihlevî, hayatı boyunca zâhirî ve bâtınî ilimleri birleştirmeye gayret etmiştir. Araştırmamız Abdülhak ed-Dihlevî’nin tasavvuf -fıkıh ilişkisi bağlamındaki görüşlerini ele almayı hedeflemektedir. Çalışmada öncelikle ana hatlarıyla Abdülhak Dihlevî’nin kişiliği, tasavvufî yönü ve tasavvuf alanındaki eserleri ele alınmış ardından onun görüşleri çerçevesinde tasavvuf ve fıkıh ilişkisi incelenmiştir. Dihlevî, tasavvuf ve fıkıh disiplinlerinin Kur’ân ve sünnetin kuralları çerçevesinde kaldıkları sürece, bir madalyonun iki yüzünden ibaret olduklarını savunmuştur...

Research paper thumbnail of Eşref Ali et-Tehânevî’nin “Risâletü’l-katâif mine'l-latâif” Adlı Risâlesi Bağlamında Latâife Dair Görüşleri

Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2021

İslâm’ın Hindistan’a girmesinden sonra günümüze kadar birçok âlim ve sûfî yetişmiş ve kendilerind... more İslâm’ın Hindistan’a girmesinden sonra günümüze kadar birçok âlim ve sûfî yetişmiş ve kendilerinden sonraki nesillere bilgi ve tecrübelerini aktararak İslâm düşüncesinin gelişmesine yardımcı olmuşlardır. Nitekim Hindistan’ın manevi mimarlarından biri olan Eşref Ali et-Tehânevî yaşadığı dönemde ve coğrafyada Müslüman toplumun kültür mirasına katkı sağlamış önemli bir şahsiyettir. Çiştiyye tarîkatının Sâbıriyye kolundan icazet sahibi bir mürşid olan Tehânevî, yaşamış olduğu mîladî 20. asır Hindistan tasavvufunun bünyesine bulaşmış virüsleri, bid’at ve hurafeleri temizleme ve aynı zamanda sahih bir tasavvuf anlayışının hangi temellere oturması gerektiğini beyan etmeye çalışmıştır. İslâmî ilimlere vakıf bir âlim ve aynı zamanda bir sûfî olan Tehânevî, tasavvufun doğru anlaşılıp uygulanabilmesi için 2000’den fazla esas belirlemiş ve böylece hem tasavvufa uzak duran fukahâya hem de şeriattan uzaklaşıp bid’at ve hurafelere dalan sözde bazı tarîkat ehline doğru davranışı gös-termeye çalışmı...

Research paper thumbnail of "Hanefî, Mâturîdî Gelenekten Gelen Diyobend Ekolü’nün Tasavvufa Bakışı",

Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2021

Muhammed Kâsım Nânotevî başkanlığında kurulan Diyobendîlerin ta-savvuf ile irtibatını konu edinen... more Muhammed Kâsım Nânotevî başkanlığında kurulan Diyobendîlerin ta-savvuf ile irtibatını konu edinen bu çalışmanın temel amacı, Hint alt kıtasının dinî yaşantısında etkin olan Diyobendîlerin tasavvufa olan yaklaşımlarını analiz etmektir. Çalışmada öncelikle Diyobend’in kuruluşu, İngilizlere karşı mücadeleleri, Osmanlı Devleti ile temasları ve daha sonra Diyobendîlerin tasavvuf anlayışına dâir bilgilere yer verilmiştir. Onların tasavvuf ile ilişkileri araştırılırken literatür açısından Diyobendîler ile ilgili temel kaynaklara bakılmıştır. Bu kaynaklar geniş bir incelemeye tabi tutularak onların tasavvufa bakış açıları tespit edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kısaca şöyle özetlenebilir: Sünnî olan Diyobendîler tasavvufu şerîatın bir parçası olarak görmektedirler. Onlar, mânevî hastalıklardan korunmak için tasavvufa sarılmaya, mürşidlerin sünnete ittibasına ve bid’atlardan uzak durmaya önem vermiş, ayrıca nübüvvetin velâyetten üstün olduğunu, kerâmetin hak olduğunu ve vahdet-i ...

Research paper thumbnail of Hindistanlı Bir Sûfî: Nâsırüddîn Mahmûd b. Yahyâ Çırâğ-ı Dehlî ve Tasavvuf Anlayışı

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2021

Bu çalışmanın temel amacı, Hindistan tasavvufunda etkin rol oynayan Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvuf an... more Bu çalışmanın temel amacı, Hindistan tasavvufunda etkin rol oynayan Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvuf anlayışını analiz etmektir. Bu amaçla Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvufî hayatı araştırılırken dönemin temel kaynakları ile onları takip eden asırlarda kaleme alınan muahhar eserlere bakılmıştır. Milâdî XIV. yüzyıl'da Çiştiyye tarîkatının en önemli temsilcisi kabul edilen Çırâğ-ı Dehlî, Hindistan'ın Avad şehrinde doğmuştur. Zâhirî ilimlerde icazet aldıktan sonra tasavvufa yönelen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye'nin Nizâmiyye koluna intisap etmiştir. Mürşidinin vefatı üzerine hânkâhın başına geçen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye'nin esaslarından olan "padişahlardan uzak durma prensibine" dikkat etmiş, sultanın eziyetlerine rağmen pîrlerinin geleneğine bağlı kalmıştır. Çırâğ-ı Dehlî, hem medrese tahsili görmüş bir âlim, hem de tasavvuf yolunda ilerlemiş bir mürşidtir. Tasavvuf anlayışını Ehl-i sünnet çizgisine bağlı kalarak şekillendiren Çırâğ-ı Dehlî, peygamberlerin ibadetlerden muaf tutulmadıkları gibi velîlerin de şerîattan muaf olmadıklarını belirtmiştir. Tasavvuf sahasında tartışmalı konulardan biri olan Nübüvet-velâyet meselesinde, nebîlerin velîlerden üstün olduğunu savunmuş zira ona göre, velînin nihâyet hali, nebînin bidâyet halidir. Rü'yet konusunda Mu'tezile'den farklı düşünen Çırâğ-ı Dehlî, bu dünyada rü'yetin gerçekleşmesi mümkün olmadığını ancak rüyada ve ahirette müminler için bunun caiz olduğunu söylemiştir.

Research paper thumbnail of SÜNNETİN TASAVVUF GELENEĞİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ (EŞREF ALİ et-TEHÂNEVÎ ÖRNEĞİ)

Research paper thumbnail of Çi̇şti̇yye Tarîkatının Semâ ve Mûsi̇kîye Yaklaşımı”

Research paper thumbnail of Hind Alt Kıtasında Sûfîlerin Sosyo Kültürel Açıdan İslâm'a Olan Hizmetleri  Çiştiyye Tarikatı Örneği

Research paper thumbnail of ŞEREFÜDDÎN AHMED BİN YAHYÂ MÜNÎRÎ’NİN MEKTÛBÂT’INDA NEFS KAVRAMI"

Research paper thumbnail of TASAVVUF EHLİ NEZDİNDE BİR EĞİTİM METODU OLAN HALVETİN HİKMET VE FAYDALARI YAHYÂ EL BÂHARZÎ ÖRNEĞİ

Research paper thumbnail of SELAHADDİN-İ EYYÛBÎ VE TASAVVUF (KİTAP)

Research paper thumbnail of NİZAMEDDİN EVLİYA VE TASAVVUF ANLAYIŞI (KİTAP)

Research paper thumbnail of TASAVVUFÎ AÇIDAN KELÂMÎ  MESELELER KITAP

Research paper thumbnail of ÇAĞDAŞ DÖNEMDE HİNDİSTAN'DA TASAVVUF (EŞREF ALİ ET-TEHANEVÎ ÖRNEĞİ) (KİTAP)

Research paper thumbnail of HİND ALT KITASI'NDA TASAVVUF (KİTAP)

Research paper thumbnail of Tasavvufî Açıdan Allah'a İzafe Edilen Zaman ve Mekân Problemi (Mahmud Üşnüvî'nin Ğâyetü'l-imkân fi dirâyeti'l-mekân Adlı Risalesi Örneğinde

The concepts of time and space are two important subjects that scholars have thought about throug... more The concepts of time and space are two important subjects that scholars have thought about throughout history. However, it cannot be thought that they agreed on this. Philosophers, theologians, and Sufis have approached the issue from their own perspectives. In this study, it was attempted to focus on what Sufis thought about this subject rather than philosophers and theologians. Therefore, the Persian manuscript written by Ushnuwī named "Ğâya al-imkân fî dirâyâti'l-mekân" was chosen as the subject of the article. The study aims to reveal how this work, which is one of the first works to extensively address the topic of time and space in the field of Sufism, approaches the subject. While staying true to the work and not straying from the subject, the opinions of philosophers, theologians, and other Sufis were also included. Ushnuwī, in this work, explained the different dimensions and types of time and space by focusing on the space and time that belongs to Allah. While other Sufis chose the path of "tenzih" (refraining from attributing human-like qualities to Allah), Ushnuwī talked about a unique concept of space and time that belongs only to Allah, different from the concepts of space and time of created beings. In this treatise, Ushnuwī stated that there is a spiritual distance between Allah's space and the space of creatures. He approached the subject from a literal point of view without interpreting Allah's closeness to the creatures. To understand the unity of Allah with the universe, he frequently used the example of the unity of the soul and body. Ushnuwī stated that there was an agreement among the early theological schools regarding Allah's space, and they only disagreed about his essence and attributes. In his treatise, Ushnuwī often referred to himself as a member of the Ahl al-Sunnah wa'l-Jama'ah and criticized philosophers and Mu'tazilites. The author stated that the concept of space and time belonging to Allah was a difficult subject and it was impossible to solve it solely through inspiration or revelation or the assistance of the spirit. He stated that true knowledge could only be obtained by passing the criteria of the Quran, Hadith and the consensus of the ummah. According to Ushnuwī, there are three types of space and time: physical, spiritual, and belonging to Allah. Although there are differences in the space and speed of the physical and spiritual entities, he mentioned that there are constraints, compression, proximity, and distance in these entities. Ushnuwī stated that all of these are established by rational proofs, but he himself solved these issues through spiritual and heartful contemplation. He also pointed out that those who could not reach the way of contemplation should resort to rational proofs. According to Ushnuwī, the soul can reach the space of subtle physical entities by following the Sunnah of the Prophet Muhammad and continuing to practice spiritual discipline. Moreover, the spiritual soul can even reach the space of subtle physical entities. Ushnuwī, tries to say that tay-ı space and tay-ı time are possible with this. According to Ushnuwī, it is not possible for Almighty Allah to descend to the mentioned places or be with them. For no creature can reach His place. Because His place is so high, no creature can participate in it. For, according to him, the height mentioned is not the height in terms of the aspect understood by the people of the apparent. Because it is possible for creatures to reach the height in terms of direction. However, it is impossible for creatures to reach the height that is in question for Almighty Allah. Finally, Ushnuwī stated that understanding the concept of time with regard to the Almighty Allah is quite difficult and therefore it is best to believe in and surrender to it.

Research paper thumbnail of Ubeydullâh b. Muhammed b. Abdilazîz es-Semerkandî’nin Risâle fi’r-rûh Adlı Eseri Bağlamında Ruh Anlayışı"

İslam düşünce tarihinde çeşitli ilimler içinde konu edinilen ruh meselesi, insanın kendini tanıma... more İslam düşünce tarihinde çeşitli ilimler içinde konu edinilen ruh meselesi, insanın kendini tanıma çabası, nefs ile olan ilişkisi, öbür dünyada iâde edilip edilmeyeceği gibi çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Bu meseleyi ele alan mutasavvıflar, kendi pencerelerinden olayı değerlendirerek ruhun varlığı, mahiyeti, nefis-beden ilişkisi ve ruhun sevap ve cezaya duçar olma meselesi gibi ruhla ilgili olan problemleri açıklamaya çalışmışlardır. Meseleye kayıtsız kalmayan Ubeydullâh es-Semerkandî, ruh konusundaki düşüncelerini Risâle fi'r-rûh adlı eserinde açıklamaya gayret etmiştir. Bu bağlamda müellifin ruh düşüncesini konu edindiğimiz bu araştırma, hem onun ruhla ilgili sorunlara nasıl yaklaştığını ortaya koymayı hedeflemekte hem de meseleye dair farklı fikirlere de atıf yapılarak Ubeydullâh es-Semerkandî'nin bu konuda durduğu yeri tespit etmeyi amaçlamaktadır. Böylece çalışmada tasavvuf, fıkıh ve kelam ilimlerinde mütehassıs olan Ubeydullâh es-Semerkandî'nin, bu kavrama ilişkin değerlendirmelerine yer verilerek ruh konusundaki görüşleri açıklığa kavuşturulması planlanmıştır. Bunun yanı sıra çalışmada, onun ruh üzerinden insan mahiyetini hangi şekilde izah ettiğine dair bilgilere ulaşılması da ele alınmıştır. Ubeydullâh es-Semerkandî, söz konusu risalesinde Ehl-i sünnet çizgisini savunarak filozofların görüşlerine karşı bir tavır takınmıştır. Müellif bu risalesinde ruhun mahiyeti, kadîm ve hadis oluşu, nefis anlamında kullanılması ve insanın sadece ruhtan mı yoksa ruh ile bedenle bir bütün olduğu gibi başlıkları kendi penceresinden değerlendirmeye çalışmıştır.

Research paper thumbnail of Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin “Me‘ârîcü’n- nüfûs” Adlı Eseri Bağlamında Nefsin Mahiyeti ve Özellikleri

Van İlahiyat Dergisi

Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlar... more Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlardır. Böylece insana verebileceği muhtemel zararları gidermek için farklı terbiye metodları ile nefsi düzeltmeye çalışmışlardır. Hicri VI. asrın mutasavvıflarından olan Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin (öl. 589/1197) nefse yaklaşımını ele aldığımız bu çalışmanın temel gayesi, insan üzerinde etkileri olan nefsin mânevî âlemdeki yükseliş aşamalarını Deylemî merkezli incelemektir. Çalışmada Deylemî’nin Me‘ârîcü’n-nüfûs adlı Arapça el yazma risalesi esas alınarak nefsin mahiyeti, özellikleri ve mânevî âlemde uğradığı makamları konu edinmiştir. Deylemî, risalesinde nefsin rûhânî âlemde uğradığı makamları kendine has bir yorum ve yaklaşımla izah etmiş ve eserini bu isimle adlandırmıştır. Ayrıca çalışmada Deylemî’nin nefis ile ilgili görüşleri merkeze alınmış gerektiği yerlerde kelamcı, filozof ve diğer sûfîlerin görüşlerine yer verilmiştir. Deylemî bu eserinde mücâhede ve riyâzete dikkat e...

Research paper thumbnail of Sultan Nûreddîn Zengî’nin Yaşamında Sûfîlerin Yeri ve Onun Dönemindeki Tasavvufî Faaliyetler

Hitit İlahiyat Dergisi

Sünnî kimliğiyle bilinen Zengîler devletine en parlak dönemini yaşatan hiç kuşkusuz Nûreddîn Zeng... more Sünnî kimliğiyle bilinen Zengîler devletine en parlak dönemini yaşatan hiç kuşkusuz Nûreddîn Zengî (ö.569/1174.)'dir. Babasının ölümünden sonra devletin başına geçen Nûreddîn Zengî, o dönemde mezhep ve siyasi mücadelelerle sarsılan İslâm dünyasını Haçlı saldırılarına karşı koruyarak Müslümanların lideri olmuştur. Nûreddîn Zengî, başarılı bir devlet adamı olduğu gibi, aynı zamanda bir teşkilat adamı olarak hâkim olduğu yerlere medreseler, ribâtlar, hânkâhlar, camiler, imâretler, kervansaraylar ve hastaneler yaptırmıştır. Toplumu Sünnî kimlik etrafında buluşturup güçlendirmiş, toplumla devlet arasında sağlam bir bağ inşâ etmiş ve Kudüs’ün fethini sağlayan ortamı hazırlamıştır. Büyük bir mücahit ve üstün niteliklere sahip bir devlet adamı olan Nûreddîn Zengî, aynı zamanda samimi dindarlığı, tevazu ve adaleti ile herkesin takdirini kazanmıştır.Ülkesini sûfîlerin merkezi haline getiren Nûreddîn Zengî’in adı tasavvuf ehli ile anılmıştır. O, sûfîlerin şeyhlerine meclisinde yer vermiş, ...

Research paper thumbnail of "Hindistan Sûfîlerinden Muhammed Gîsûdırâz’ın Bazı Tasavvufî Görüşleri"

Tokat İlmiyat Dergisi

Hindistan’ın önemli kısmı Gazneliler döneminde Müslümanların eline geçmiştir. Fakat orada İslâm’ı... more Hindistan’ın önemli kısmı Gazneliler döneminde Müslümanların eline geçmiştir. Fakat orada İslâm’ın tutunması ve daha geniş kitlelere ulaştırılmasında sûfîlerin önemli derecede katkıları olmuştur. Öyle ki yirminci yüzyılın başına kadar Hindistan coğrafyasında İslâm’ın feyz ve bereketinden istifade edebilmenin yolunun tarîkat terbiyesinden geçmek olduğu genel kabul gören bir husus olmuştur. Hindistan’da farklı tarîkatlar bulunmakla birlikte o bölgeye hâs mizacıyla Çiştiyye tarîkatı diğer tarîkatlardan daha fazla yayılma şansı bulmuştur. Nitekim bu zatların Hindistan’daki kast sistemine karşı İslâm’ın müsamaha ve kardeşlik değerlerini, çok dinli sisteme karşı da tevhîd inancını ön plana çıkarmaları yerli halkın Müslüman olmalarında etkili olmuştur. Çalışmada, Hindistan sûfîlerinden ve Çiştiyye tarîkatı içerisinde kendine hâs bir metodu olan Gîsûdırâz’ın (öl. 825/1422) tasavvufun nazarî esasları arasında sayılan şerîat-tarîkat bağlantısı, nübüvvet-velâyet ile tasavvufun âdâb ve erkânı k...

Research paper thumbnail of "Hindistan’ın İslâmlaşmasında Sûfî Bir Mürşid: Ferîdüddîn Genc-i Şeker ve Tasavvuf Anlayışı".

Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

Bu çalışma, Hindistan’ın İslâmlaşmasında önemli rolü olan Ferîdüddîn Genc-i Şeker’in tasavvuf anl... more Bu çalışma, Hindistan’ın İslâmlaşmasında önemli rolü olan Ferîdüddîn Genc-i Şeker’in tasavvuf anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır. Mîladî XII-XIII. yüzyıllarda yaşayan Genc-i Şeker, yönetici bir aileye mensuptur. Sûfî olduğu kadar alim bir kişiliğe sahip olan Genc-i Şeker, mürşidinin tavsiyesi üzere ilim tahsili için farklı beldelere seyahat etmiş ve dönemin önemli sûfî ve alimleriyle sohbet etme şansı elde etmiştir. Tahsilini tamamladıktan sonra mürşidi Kutbeddîn Bahtiyâr Kâkî’nin yanında uzun riyâzat ve mücâhedelerden sonra tasavvufî eğitimini tamamlamış ve şeyhi tarafından insanları İslâm’a davet etmek için görevlendirilmiştir. Hayatını Allah’ın dinini yaymaya adayan Genc-i Şeker, Hindistan’da birçok Hindû kabilenin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Çiştiyye tarîkatına mensup olan Genc-i Şeker, irşâd faaliyetleri boyunca mistisizme meyilli olan Hindistan toplumunun zihin ve gönüllerini fethedebilmek için yogilerin yaptıkları olağanüstü hareketlere karşılık uzun ve meşakkatli ri...

Research paper thumbnail of "Abdülhak Dihlevî’de Tasavvuf- Fıkıh Münasebeti",

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022

Tasavvuf, İslâm kültürünün Hind alt kıtasında yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Ort... more Tasavvuf, İslâm kültürünün Hind alt kıtasında yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Ortaçağ döneminde Hind alt kıtasındaki farklı tarikatlara mensup olan sûfîler, sadece Müslümanlar üzerinde derin etkiler bırakmakla kalmayıp, diğer dinlerin takipçileri üzerinde de önemli derecede etkiler bırakmışlardır. Bu sûfîlerden biri de çalışmamızın konusu olan Abdülhak Dihlevî’dir. Hindistan’ın önde gelen sûfîlerinden olan Abdülhak Dihlevî, hayatı boyunca zâhirî ve bâtınî ilimleri birleştirmeye gayret etmiştir. Araştırmamız Abdülhak ed-Dihlevî’nin tasavvuf -fıkıh ilişkisi bağlamındaki görüşlerini ele almayı hedeflemektedir. Çalışmada öncelikle ana hatlarıyla Abdülhak Dihlevî’nin kişiliği, tasavvufî yönü ve tasavvuf alanındaki eserleri ele alınmış ardından onun görüşleri çerçevesinde tasavvuf ve fıkıh ilişkisi incelenmiştir. Dihlevî, tasavvuf ve fıkıh disiplinlerinin Kur’ân ve sünnetin kuralları çerçevesinde kaldıkları sürece, bir madalyonun iki yüzünden ibaret olduklarını savunmuştur...

Research paper thumbnail of Eşref Ali et-Tehânevî’nin “Risâletü’l-katâif mine'l-latâif” Adlı Risâlesi Bağlamında Latâife Dair Görüşleri

Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2021

İslâm’ın Hindistan’a girmesinden sonra günümüze kadar birçok âlim ve sûfî yetişmiş ve kendilerind... more İslâm’ın Hindistan’a girmesinden sonra günümüze kadar birçok âlim ve sûfî yetişmiş ve kendilerinden sonraki nesillere bilgi ve tecrübelerini aktararak İslâm düşüncesinin gelişmesine yardımcı olmuşlardır. Nitekim Hindistan’ın manevi mimarlarından biri olan Eşref Ali et-Tehânevî yaşadığı dönemde ve coğrafyada Müslüman toplumun kültür mirasına katkı sağlamış önemli bir şahsiyettir. Çiştiyye tarîkatının Sâbıriyye kolundan icazet sahibi bir mürşid olan Tehânevî, yaşamış olduğu mîladî 20. asır Hindistan tasavvufunun bünyesine bulaşmış virüsleri, bid’at ve hurafeleri temizleme ve aynı zamanda sahih bir tasavvuf anlayışının hangi temellere oturması gerektiğini beyan etmeye çalışmıştır. İslâmî ilimlere vakıf bir âlim ve aynı zamanda bir sûfî olan Tehânevî, tasavvufun doğru anlaşılıp uygulanabilmesi için 2000’den fazla esas belirlemiş ve böylece hem tasavvufa uzak duran fukahâya hem de şeriattan uzaklaşıp bid’at ve hurafelere dalan sözde bazı tarîkat ehline doğru davranışı gös-termeye çalışmı...

Research paper thumbnail of "Hanefî, Mâturîdî Gelenekten Gelen Diyobend Ekolü’nün Tasavvufa Bakışı",

Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2021

Muhammed Kâsım Nânotevî başkanlığında kurulan Diyobendîlerin ta-savvuf ile irtibatını konu edinen... more Muhammed Kâsım Nânotevî başkanlığında kurulan Diyobendîlerin ta-savvuf ile irtibatını konu edinen bu çalışmanın temel amacı, Hint alt kıtasının dinî yaşantısında etkin olan Diyobendîlerin tasavvufa olan yaklaşımlarını analiz etmektir. Çalışmada öncelikle Diyobend’in kuruluşu, İngilizlere karşı mücadeleleri, Osmanlı Devleti ile temasları ve daha sonra Diyobendîlerin tasavvuf anlayışına dâir bilgilere yer verilmiştir. Onların tasavvuf ile ilişkileri araştırılırken literatür açısından Diyobendîler ile ilgili temel kaynaklara bakılmıştır. Bu kaynaklar geniş bir incelemeye tabi tutularak onların tasavvufa bakış açıları tespit edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar kısaca şöyle özetlenebilir: Sünnî olan Diyobendîler tasavvufu şerîatın bir parçası olarak görmektedirler. Onlar, mânevî hastalıklardan korunmak için tasavvufa sarılmaya, mürşidlerin sünnete ittibasına ve bid’atlardan uzak durmaya önem vermiş, ayrıca nübüvvetin velâyetten üstün olduğunu, kerâmetin hak olduğunu ve vahdet-i ...

Research paper thumbnail of Hindistanlı Bir Sûfî: Nâsırüddîn Mahmûd b. Yahyâ Çırâğ-ı Dehlî ve Tasavvuf Anlayışı

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2021

Bu çalışmanın temel amacı, Hindistan tasavvufunda etkin rol oynayan Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvuf an... more Bu çalışmanın temel amacı, Hindistan tasavvufunda etkin rol oynayan Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvuf anlayışını analiz etmektir. Bu amaçla Çırâğ-ı Dehlî'nin tasavvufî hayatı araştırılırken dönemin temel kaynakları ile onları takip eden asırlarda kaleme alınan muahhar eserlere bakılmıştır. Milâdî XIV. yüzyıl'da Çiştiyye tarîkatının en önemli temsilcisi kabul edilen Çırâğ-ı Dehlî, Hindistan'ın Avad şehrinde doğmuştur. Zâhirî ilimlerde icazet aldıktan sonra tasavvufa yönelen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye'nin Nizâmiyye koluna intisap etmiştir. Mürşidinin vefatı üzerine hânkâhın başına geçen Çırâğ-ı Dehlî, Çiştiyye'nin esaslarından olan "padişahlardan uzak durma prensibine" dikkat etmiş, sultanın eziyetlerine rağmen pîrlerinin geleneğine bağlı kalmıştır. Çırâğ-ı Dehlî, hem medrese tahsili görmüş bir âlim, hem de tasavvuf yolunda ilerlemiş bir mürşidtir. Tasavvuf anlayışını Ehl-i sünnet çizgisine bağlı kalarak şekillendiren Çırâğ-ı Dehlî, peygamberlerin ibadetlerden muaf tutulmadıkları gibi velîlerin de şerîattan muaf olmadıklarını belirtmiştir. Tasavvuf sahasında tartışmalı konulardan biri olan Nübüvet-velâyet meselesinde, nebîlerin velîlerden üstün olduğunu savunmuş zira ona göre, velînin nihâyet hali, nebînin bidâyet halidir. Rü'yet konusunda Mu'tezile'den farklı düşünen Çırâğ-ı Dehlî, bu dünyada rü'yetin gerçekleşmesi mümkün olmadığını ancak rüyada ve ahirette müminler için bunun caiz olduğunu söylemiştir.

Research paper thumbnail of SÜNNETİN TASAVVUF GELENEĞİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ (EŞREF ALİ et-TEHÂNEVÎ ÖRNEĞİ)

Research paper thumbnail of Çi̇şti̇yye Tarîkatının Semâ ve Mûsi̇kîye Yaklaşımı”