Doç. Dr. Muzaffer AKDOĞAN | Istanbul University (original) (raw)
Kitap by Doç. Dr. Muzaffer AKDOĞAN
On İki Levha, 2020
Hekim ve hakim bir toplumun refahında ve bekasında öne çıkan iki önemli aktördür. Biri toplumun s... more Hekim ve hakim bir toplumun refahında ve bekasında öne çıkan iki önemli aktördür. Biri toplumun sağlığına diğeri toplumda hukuka/adalete hizmet eder. Her iki unvan da hikmet üzerinden anlam bulur ve bilgelik temelinde aralarında manidar bir ilişki kurulur. Bu düşünceden hareketle kitap, hekim ve hakimin mesleki sorumluluk yüklendiği sağlık ve hukuk kavramlarını Avrupa Birliği (AB) müktesebatı çerçevesinde insan hakları merceğinden ele almaktadır. AB sağlık hukukunun insan hakları merkezinden ele alındığı bu kitapta, AB'nin ilk zamanlarından günümüze sağlık hukukunun insan hakları ile ilişkisi irdelenerek incelenmiştir. Ayrıca, tek pazarın kurulması etrafında ekonomik yönü ağır basan Birlik'in sağlık alanında nasıl ve ne şekilde bir tutum sergilediği; sağlık hakkının bir insan hakkı olarak kabul edilmesinde Birlik kurumsal kapasitenin katkısı ve yetki çerçevesi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte, üye devletlerin tam yetkili olduğu sağlık hizmetleri alanında açık yetkisi bulunmayan Birlik kurumlarının, halk sağlığı konusunda paylaşılmış yetki kullanarak ve insan sağlığı gibi üye devlet faaliyetlerini tamamlama ve destekleme görevi yürüterek karmaşık, katmanlı ve kapsamlı bir içerik sunduğu bu kompleks yapının aktarılması ve anlaşılması amaçlanmıştır.
Kamu alımı, devletlerin kamu harcamalarında bulunduğu en önemli ekonomik faaliyetlerden biri olma... more Kamu alımı, devletlerin kamu harcamalarında bulunduğu en önemli ekonomik faaliyetlerden biri olmakla birlikte, kamunun özel sektör ile karşılaştığı ve piyasaya karıştığı çok hassas bir konudur. Bununla birlikte kamu alımları, ihale süreci ve sözleşmenin uygulanması safhasını bünyesinde barındıran son derece sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Türk hukuk sisteminde kamu alımları, özel hukuk ve idare hukuku kural ve düzenlerinin kesiştiği büyüleyici ve aynı zamanda çetrefilli bir hukuk disiplinidir. İki hukuk düzenini karşı karşıya getiren bu duruma, Türk kamu alım hukukunda birbirini dışlamadan, birbirinden ayrılabilir bir özellik yüklenmeye özen gösterilmektedir. Avrupa Birliği ve üye devletlerin kamu alım düzenleri incelendiğinde ise, Türkiye uygulamasına benzerlik gösterdiği kadar farklılıklar da içerdiği görülmektedir. Kamu alımlarının taşıdığı önemden dolayı Avrupa Birliği, konuya ilişkin detaylı direktifler hazırlayarak kamu ihalelerinde izlenecek usulleri ve ihalelere yapılacak şikâyet prosedürünü düzenleme yoluna gitmiş ve üye devletlerin bu düzenlemeleri iç hukukuna aktarması zorunluluğu getirmiştir. Ancak, söz konusu direktifler ihale sürecine ilişkin olup, kamu alım sözleşmesi imzalandıktan sonra sözleşmenin uygulanması sürecine bu direktiflerin doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Çalışmada, kamu alımlarında sözleşme sonrası görülen ihtilaf konuları ve ihale süreciyle bağlantılı sorun alanları Türkiye uygulaması üzerinden, Avrupa Birliği ve üye devlet hukukları dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışma, konu hakkında genel bir görünüm vermek ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca belirtilmelidir ki, kamu alım sözleşmelerinde ihtilaf çözümüne ilişkin olarak karşılaşılan kavram ve kurumların analizini yapmak ve kamu alım sözleşmesinin imzalanması sonrasında görülen ihtilaf konularını, ihale süreci ile de bağlantılı olduğu düşünülen yönleri dikkate alınarak, Türkiye uygulaması üzerinden, Avrupa Birliği ve üye devlet hukukları bakımından incelemek bu çalışmanın çıkış noktasıdır.
Bu çalışmada, Türk ihale rejimi, AB uyum sürecinde şeffaflık ilkesi üzerinden incelenmiştir. Söz ... more Bu çalışmada, Türk ihale rejimi, AB uyum sürecinde şeffaflık ilkesi üzerinden incelenmiştir. Söz konusu çalışmada, genel olarak şeffaflık kavramı kamu yönetimi ekseninde ele alınmış ve kamu alımlarında şeffaflık ilkesine açıklık getirmek amaçlanmıştır. Bununla birlikte, Türk ihale rejimi ve uygulamadaki şeffaflık durumu değerlendirilmiş ve sonrasında AB ihale mevzuatı ve uluslararası ihale düzenlemeleri şeffaflık bakımından irdelenmiştir. Son olarak da, AB ihale mevzuatı ile Türk ihale mevzuatının, şeffaflık ilkesi etrafında, karşılaştırılması yapılarak, AB perspektifinden Türk ihale hukuku görülmeye çalışılmıştır.
Kitap Bölümü by Doç. Dr. Muzaffer AKDOĞAN
Göçmen Sağlığı: Yönetsel Bakış Açısıyla Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar, 2022
Devletler egemenlikleri altında bulunan alanlarda, kamu düzenini sağlamak, kişi veya mallarla ... more Devletler egemenlikleri altında bulunan alanlarda, kamu düzenini sağlamak, kişi veya mallarla ilgili hukuki ve cezai tedbirleri almak yetkisine sahiptir (Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 2/7). Bununla birlikte bugün mutlak egemen bir dev- letten bahsetmek de pek mümkün değildir. Uluslararası ilişkilerdeki gelişmeler ve buna bağlı olarak uluslararası alanda kabul gören insan haklarına ilişkin temel me- tinler başta olmak üzere, günümüzde hemen her devlet, belli oranda egemenliğin- den feragat etmektedir. Feragat edilen alanların başında, yabancılara tanınan hak ve özgürlükler gelmektedir (Doğan, 2016: 1).
Arap Baharı ile istikrarsızlaşan ülke yönetimlerinin baskısı altında başlayan göç akınları sadece Türkiye’nin değil, birçok ülkenin (özellikle Avrupa ülkeleri) gün- deminde önemli bir sorun haline gelmiştir. Günümüzde de etkileri devam eden bu elim olaylar neticesinde ülkeler birtakım hukuki ve idari tedbirlere başvurmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte Türkiye, Suriyeli sığınmacılar özelinden çok yüksek sayıda gerçekleşen sığınma talebini yönetmek ve bu kişilerin haklarını gözetmek durumunda kalarak önemli bir sorumluluk yüklenmiştir.
Sağlık Turizminde Sağlık Hakkı ve Etik Sorunlar, 2023
Sağlık turizmi hem hukuki hem de etik açıdan oldukça sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Sağl... more Sağlık turizmi hem hukuki hem de etik açıdan oldukça sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Sağlık turizmi sektörü, hukuki kurallar ve etik ilkeler çerçevesinde yeterli düzenlemelerin olmadığı durumlarda hastaların güvenliğini sağlamada endişe verici olabilmektedir. Özellikle yüksek teknoloji gerektiren tıbbi işlemler ve piyasa odaklı sağlık işletmeleri birçok etik soruna kaynaklık etmektedir. Yasal düzenlemelerin yetersiz olduğu ve tamamen rekabetçi bir ortamın oluştuğu bu tür bir pazarda, çaresiz kalan hastaların tedeviyi elde etmek için istismar ve manipülasyon riskiyle karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Sağlık turizmi, bazı hastaların kendi ülkelerinde yasadışı kabul edilen işlemler için seyahat etme motivasyonuyla ortaya çıkan bir alandır. Bu tür seyahatlerin amacı, yerel yasal düzenlemeleri atlamak ve/ya dolanmaktır. Yasaları ihlal eden turistlerin yanı sıra, sağlık turizmi işletmecilerinin de bu durumun hukuki sonuçlarının farkında olmaları önemlidir. Ayrıca, bu durum uluslararası hukukun da etkilendiği önemli bir sorundur. Bir ülkede suç kabul edilen bir eylemin faili kişiler, yurtdışındaki faaliyetlerinden dolayı söz konusu suçun uluslararası bir hukuk meselesi haline gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, sağlık turizmi alanında yapılan pazarlama faaliyetleri, yanıltıcı olmanın yanı sıra açıkça yasa dışı uygulamaları içerebilecek potansiyele de sahiptir.
İrlanda, Avrupa Birliği (AB)’ne ilk genişleme dalgasında üye olan devletlerden biridir. 1972 yılı... more İrlanda, Avrupa Birliği (AB)’ne ilk genişleme dalgasında üye olan devletlerden biridir. 1972 yılında yüksek oranda bir katılımın gerçekleştiği referandum sonucunda Birliğe katılmayı başaran İrlanda’nın AB üyeliği ve ilişkilerinde genellikle İngiltere’nin etkin bir rol oynadığı bilinmektedir. Öyle ki, İrlanda’nın AB üyelik sürecinde İngiltere ile birlikte hareket ettiği de söylenebilir.
İrlanda, AB üyeliğinin getirdiği maddi imkânları çok akıllıca değerlendirmiş, uyum ve yapısal fonlar sayesinde kısa sürede ekonomik açıdan güçlü Avrupa devletlerini yakalama başarısı göstermiş ve kendinden “kelt kaplanı” olarak söz ettirmeyi bilmiş bir devlettir. Ekonomik yönden bu derece iyi bir noktaya ulaşmışken 2008 ekonomik krizi tüm Avrupa’da olduğu gibi İrlanda’yı da derinden etkilemiş ve sonuçları ağır olmuştur. Günümüzde dahi bu krizin verdiği hasar tam anlamıyla giderilmiş sayılmaz.
Her şeyden önce AB devletleri bir arada değerlendirildiğinde, İrlanda’yı öne çıkaran husus AB antlaşmalarının referandumu sorunudur. Avrupa Tek Senedi (The Single European Act/SEA), Nice ve son olarak Lizbon Antlaşmalarının referandumunda Birlik tasarımcıları, adeta İrlanda bariyerine takılmıştır. Bu durum, AB ile İrlanda ilişkilerini deşifre eden bir özellik göstermektedir.
Bu çalışmada İrlanda’nın tarihi arka planı, siyasi ve ekonomik görünümü, ekonomik krizde girdiği türbülans, AB ile ilişkilerini düzenleyen kurumsal mekanizması ve AB antlaşmalarının referandum sonuçlarının AB ile ilişkiler üzerindeki etkisi incelenecektir.
Başlangıçtan Günümüze Avrupa Birliği Kurumları, 2013
Avrupa Konseyi, Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar klasik an... more Avrupa Konseyi, Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar klasik anlamda bir Avrupa Birliği (AB) kurumu kimliği kazanamamış, fakat kurumların da üstünde bir konumda kendisine siyasi yer edinmiştir. Ancak Lizbon Antlaşması’yla beraber Avrupa Konseyi, AB üyesi ülkelerin en üst düzeydeki temsilcilerinden oluşan bir AB organı olarak kurumlar arasındaki yerini almıştır. Ayrıca, resmi bir kurum olana kadar Avrupa Konseyi, AB’nin ana organı gibi görevlerini yerine getirmiş ve yetkilerini kullanmıştır.
Çalışma içerisinde AB’nin kuruluşundan günümüze uzanan süreçte Avrupa Konseyi’nin doğuşuyla beraber gelişim süreci, kurumsal hüviyetini kazanmasından sonra Birlik içindeki konumu ve etki düzeyi görülmeye çalışılacaktır. Avrupa Konseyi’nin oluşum ve gelişim sürecini daha iyi izleyebilmemiz için çalışma belli dönemlere ayrılmıştır. Bu çerçevede, Anayasa öncesi ve sonrası gelişmelere bakılacak ve Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle gelinen nokta açıklanmaya çalışılacaktır.
Avrupa Birliği'nde Karar Alma Mekanizması, Yardımcı Organlar ve Ajanslar, Dec 2013
Avrupa Birliği karar alma mekanizması ve kurumlarına ilişkin çalışmalarda, genellikle ayrıntıya g... more Avrupa Birliği karar alma mekanizması ve kurumlarına ilişkin çalışmalarda, genellikle ayrıntıya girilmemekte ya da Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu gibi aslî kurumlar incelenmektedir. Kitap, bu açığı kapatmak amacıyla AB karar alma mekanizmasına daha ayrıntılı ve alt kademelerde yer alan birimler açısından bakmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, Konsey, Parlamento gibi aslî kurumlarda alınan kararların başlangıç süreçlerinin, şekillenmelerinin üzerinde durulmuş; alt birimlerin, yardımcı organların, ajansların kurumsal yapıları, faaliyetleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Bulgaristan, Romanya ile birlikte Avrupa Birliği (AB)’nin altıncı genişleme dalgası (beşinci geni... more Bulgaristan, Romanya ile birlikte Avrupa Birliği (AB)’nin altıncı genişleme dalgası (beşinci genişleme ikinci dalga) kapsamında Birliğe üye olarak katılan iki devletten biridir. Her ne kadar beşinci büyüme için planlandığı şekilde 2004 yılında Birliğe katılan 10 Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkesi ile birlikte üyelik müzakerelerine başlamış olsa da bu iki ülke özellikleri itibariyle diğer 10 üye ülkeden farklıdır.
14. yüzyılda Türklerin Rumeli’ye çıkışı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında 19. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Bulgaristan, Türkiye’nin batı komşusu olması ve aynı zamanda bünyesinde Türk azınlığı barındırması bakımından bu çalışmada ayrıca bir öneme sahiptir. Ayrıca, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, II. Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında yer alarak her iki savaşta da Türkiye’nin politikasına paralel ve yakın bir tercihte bulunmuştur. Bununla birlikte Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, yönünü ve geleceğini Batı istikametinde belirlemiş ve 1 Ocak 2007 tarihinde AB'nin 27 üyesinden biri olmuştur.
Çalışmada, öncelikle Bulgaristan’da Soğuk Savaş sonrası döneme kadar yaşanan siyasi ve tarihi gelişmelere ana hatları ile değinilecek daha sonra AB üyelik süreci ele alınacaktır. Bu doğrultuda, üyelik süreci için oluşturulan ekonomi, hukuk, demokrasi ve idari alandaki kurumsal yapılanma ve reformlar incelenecek, AB sürecinin geçtiği aşamalar aktarılacaktır. Son olarak da, üyelik sonrası ülkenin son durumuna ilişkin genel değerlendirmelere yer verilecektir.
Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği (AB)’nin beşinci genişleme dalgası kapsamında Birliğe üye olarak ... more Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği (AB)’nin beşinci genişleme dalgası kapsamında Birliğe üye olarak katılan on devletten biridir. Bu genişleme dalgası içinde yer alan diğer devletlerle beraber AB’ye üye olmak gibi ortak bir hedefe sahip olan Çek Cumhuriyeti, aynı zamanda bu devletlerden ayrılan yönleriyle de dikkat çekmektedir. II. Dünya Savaşı öncesine uzanan demokrasi geleneği ve sanayileşme birikimi, AB üyesi devletler içinde öne çıkan muhalif kimliği (özellikle Lizbon Antlaşması’nın onay sürecinde), siyasi elitinin entelektüel düzeyi gibi nitelikler, diğer Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) devletleri ile kıyaslandığında bu ülkeye farklılık katmaktadır.
AB ile diplomatik ilişkiler, zayıf da olsa ilk 1988 yılında Çekoslovakya ile kurulmuş, fakat asıl üyelik süreci, AB ve Çek Cumhuriyeti arasında yapılan antlaşmanın 1993 yılında imzalanarak 1995 yılında yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. Bu bakımdan, ilk başlarda hem Çekoslovakya hem de Çek Cumhuriyeti ile ayrı ayrı başlayan ikili bir AB ilişkisi söz konusudur. 1997’de aday ülke statüsü kazanarak müzakere sürecine başlayan Çek Cumhuriyeti, 2002’nin Aralık ayında müzakere fasıllarını kapatarak 2004’te AB üyesi olmuştur.
Çalışmada, öncelikle Çek Cumhuriyeti’nin 20. yüzyıl tarihinde yaşanan siyasi ve tarihi gelişmelere ana hatları ile değinilecek daha sonra AB üyelik süreci ele alınacaktır. Bu doğrultuda, ülkenin ekonomi, hukuk, demokrasi ve idari alanlarda üyelik sürecine ilişkin gerçekleştirilen reformları incelenecek, AB üyelik sürecinin geçtiği aşamalar aktarılacaktır. AB üyelik sürecinde önemli rol oynayan kurum ve kişilere ayrıca yer verilecektir. Son olarak da, üyelik sonrası ülkenin son durumuna ilişkin genel değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Makale by Doç. Dr. Muzaffer AKDOĞAN
Sağlık ve Çevre Etkileşimine AB Perspektifinden Yaklaşmak, 2021
En geniş tanımıyla çevre, bizi çevreleyen herşeydir ve tüm canlıların yaşam alanıdır. Bu gruba da... more En geniş tanımıyla çevre, bizi çevreleyen herşeydir ve tüm canlıların yaşam alanıdır. Bu gruba dahil insan ile içerisinde yaşadığı çevre, sürekli ve karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. İnsanın bugün ve gelecekte refah içinde bir hayat sürdürebilmesi için temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşaması gereklidir. Bu açıdan bakıldığında insan sağlığı ve refahı ile çevrenin durumu yakından ilişkilidir. İnsan sağlığının korunması, ancak çevrenin korunması ve kirletilmeden kullanılması ile mümkündür. Avrupa Birliği çevrenin korunmasına dair önemli ve oldukça geniş bir mevzuat oluşturmuş ve bu mevzuatı insan sağlığının korunmasının önceliği üzerine inşa etmiştir. Bu çalışmada, Avrupa Birliği’nde çevre-sağlık ilişkisinin içeriği ve sağlığın çevre üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışmada betimleyici araştırma modeli tercih edilerek konu deskriptif yöntemle ele alınmıştır. Çalışmada varılan sonuç şudur ki, insan ve halk sağlığı bağlamında sağlık; çevresel eylem ve işlemlerinin şekillenmesinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Bu bağlamda, Birliğin tüm eylem ve kararlarda insan sağlığının korunması öncelikli bir hedef haline geldiğini hatta çevrenin korunmasının da büyük ölçüde önüne geçtiğini söylemek mümkündür.
Turkish Studies Social Sciences, 2019
Ekonomi Politika ve Finans Araştırmaları Dergisi, 2020
Avrupa Birliği genişleme stratejisi kapsamında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporlar ar... more Avrupa Birliği genişleme stratejisi kapsamında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporlar aracılığıyla adaylık süreci devam eden devletlerin Avrupa Birliği müktesebatına uyumunu izlemekte ve ilerleme durumunu her yıl düzenli olarak raporlamaktadır. Bu strateji hem Avrupa Birliği tarafından raporlanan devletin gelişimini görmek hem de ilgili devletin adaylık sürecinde izleyeceği yol haritasını bilmek adına önemlidir. Türkiye 1998 yılından günümüze düzenli olarak ilerleme kayıtları tutulan bir devlettir. Günümüzde 33 müzakere başlığı üzerinden Türkiye’nin ilerlemesi Avrupa Birliği nezdinde düzenli takip edilmektedir. Bu çerçevede tüketici ve sağlığın korunması 28 sayılı müzakere başlığı olup, sağlık alanındaki ilerlemeler bu başlık altında değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, sağlık alanında 1998’den bugüne önemli bir gelişim gösteren Türkiye’nin sağlığın korunmasına ilişkin ortaya koyduğu ilerleme ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum performansı Avrupa Komisyonu ilerleme raporları referans alınarak incelenmektedir. Çalışmanın amacı, Türkiye’nin sağlık dönüşümünde Avrupa Birliği’nin etkisini görmek ve Avrupa Komisyonu ilerleme raporları üzerinden bu dönüşümü izlemektir. Çalışmada Türkiye’nin sağlık sistemini Avrupa Birliği müktesebatına uyumlaştırma konusunda önemli bir başarı sağladığı görülmüştür. Sağlığın korunması konusunda Avrupa Birliği Türkiye ilerleme raporlarının incelendiği bu çalışmada Türkiye tarafından ortaya konan istikrar, 1998 yılından günümüze Türkiye’nin üye olma iradesini yansıtmaktadır. Ayrıca bu irade, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki yapısal ilişkiyi görmek adına da önemli bir göstergedir.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin en eski kurumlarından biri olarak birçok görevi yürütmektedi... more Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin en eski kurumlarından biri olarak birçok görevi yürütmektedir. Bu görevlerden biri de, Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Komiseri aracılığıyla genişleme sürecini yönetmektir. Ancak, bu süreçte Avrupa Komisyonu
Başkanlarının rolü ihmal edilmiştir. Türkiye de bir aday ülke olarak Avrupa Komisyonu ve Avrupa Komisyonu Başkanları ile yakın bir ilişki kurmaktadır. Bu çerçevede çalışmada José Manuel Durão Barroso ve Jean-Claude Juncker’in Avrupa Komisyon Başkanları olduğu 2005-2017 dönemi ve söz konusu başkanların Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine dair söylemleri kronolojik olarak incelenmiştir.
Çalışmada öncelikle Avrupa Komisyonu ile ilgili kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Sonraki bölümde Barroso ve Juncker dönemlerindeki söylemler ele alınmıştır. Sonuç olarak, iki Komisyon Başkanı’nın
söylemleri arasında belirgin farklılıklar olduğu görülmüştür. Barroso döneminde ılımlı eleştirel söylemler daha fazla olurken, Juncker döneminde ise sert eleştirel söylemler daha fazla olmuştur.
Sosyal bilimlerin alt kategorisinde yer alan “politika bilimi ve uluslararası ilişkiler” literatü... more Sosyal bilimlerin alt kategorisinde yer alan “politika bilimi ve uluslararası ilişkiler” literatürüne ilişkin Türkiye’nin yayın ve atıf istatistiklerinin Avrupa Birliği (AB) üye ve aday üye devletler ile kıyaslamasının yapıldığı bu çalışmada, SCImago Dergisi & Country Rank (SJR) sitesinin verileri kullanılmıştır.
On İki Levha, 2020
Hekim ve hakim bir toplumun refahında ve bekasında öne çıkan iki önemli aktördür. Biri toplumun s... more Hekim ve hakim bir toplumun refahında ve bekasında öne çıkan iki önemli aktördür. Biri toplumun sağlığına diğeri toplumda hukuka/adalete hizmet eder. Her iki unvan da hikmet üzerinden anlam bulur ve bilgelik temelinde aralarında manidar bir ilişki kurulur. Bu düşünceden hareketle kitap, hekim ve hakimin mesleki sorumluluk yüklendiği sağlık ve hukuk kavramlarını Avrupa Birliği (AB) müktesebatı çerçevesinde insan hakları merceğinden ele almaktadır. AB sağlık hukukunun insan hakları merkezinden ele alındığı bu kitapta, AB'nin ilk zamanlarından günümüze sağlık hukukunun insan hakları ile ilişkisi irdelenerek incelenmiştir. Ayrıca, tek pazarın kurulması etrafında ekonomik yönü ağır basan Birlik'in sağlık alanında nasıl ve ne şekilde bir tutum sergilediği; sağlık hakkının bir insan hakkı olarak kabul edilmesinde Birlik kurumsal kapasitenin katkısı ve yetki çerçevesi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte, üye devletlerin tam yetkili olduğu sağlık hizmetleri alanında açık yetkisi bulunmayan Birlik kurumlarının, halk sağlığı konusunda paylaşılmış yetki kullanarak ve insan sağlığı gibi üye devlet faaliyetlerini tamamlama ve destekleme görevi yürüterek karmaşık, katmanlı ve kapsamlı bir içerik sunduğu bu kompleks yapının aktarılması ve anlaşılması amaçlanmıştır.
Kamu alımı, devletlerin kamu harcamalarında bulunduğu en önemli ekonomik faaliyetlerden biri olma... more Kamu alımı, devletlerin kamu harcamalarında bulunduğu en önemli ekonomik faaliyetlerden biri olmakla birlikte, kamunun özel sektör ile karşılaştığı ve piyasaya karıştığı çok hassas bir konudur. Bununla birlikte kamu alımları, ihale süreci ve sözleşmenin uygulanması safhasını bünyesinde barındıran son derece sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Türk hukuk sisteminde kamu alımları, özel hukuk ve idare hukuku kural ve düzenlerinin kesiştiği büyüleyici ve aynı zamanda çetrefilli bir hukuk disiplinidir. İki hukuk düzenini karşı karşıya getiren bu duruma, Türk kamu alım hukukunda birbirini dışlamadan, birbirinden ayrılabilir bir özellik yüklenmeye özen gösterilmektedir. Avrupa Birliği ve üye devletlerin kamu alım düzenleri incelendiğinde ise, Türkiye uygulamasına benzerlik gösterdiği kadar farklılıklar da içerdiği görülmektedir. Kamu alımlarının taşıdığı önemden dolayı Avrupa Birliği, konuya ilişkin detaylı direktifler hazırlayarak kamu ihalelerinde izlenecek usulleri ve ihalelere yapılacak şikâyet prosedürünü düzenleme yoluna gitmiş ve üye devletlerin bu düzenlemeleri iç hukukuna aktarması zorunluluğu getirmiştir. Ancak, söz konusu direktifler ihale sürecine ilişkin olup, kamu alım sözleşmesi imzalandıktan sonra sözleşmenin uygulanması sürecine bu direktiflerin doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Çalışmada, kamu alımlarında sözleşme sonrası görülen ihtilaf konuları ve ihale süreciyle bağlantılı sorun alanları Türkiye uygulaması üzerinden, Avrupa Birliği ve üye devlet hukukları dikkate alınarak incelenmiştir. Çalışma, konu hakkında genel bir görünüm vermek ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca belirtilmelidir ki, kamu alım sözleşmelerinde ihtilaf çözümüne ilişkin olarak karşılaşılan kavram ve kurumların analizini yapmak ve kamu alım sözleşmesinin imzalanması sonrasında görülen ihtilaf konularını, ihale süreci ile de bağlantılı olduğu düşünülen yönleri dikkate alınarak, Türkiye uygulaması üzerinden, Avrupa Birliği ve üye devlet hukukları bakımından incelemek bu çalışmanın çıkış noktasıdır.
Bu çalışmada, Türk ihale rejimi, AB uyum sürecinde şeffaflık ilkesi üzerinden incelenmiştir. Söz ... more Bu çalışmada, Türk ihale rejimi, AB uyum sürecinde şeffaflık ilkesi üzerinden incelenmiştir. Söz konusu çalışmada, genel olarak şeffaflık kavramı kamu yönetimi ekseninde ele alınmış ve kamu alımlarında şeffaflık ilkesine açıklık getirmek amaçlanmıştır. Bununla birlikte, Türk ihale rejimi ve uygulamadaki şeffaflık durumu değerlendirilmiş ve sonrasında AB ihale mevzuatı ve uluslararası ihale düzenlemeleri şeffaflık bakımından irdelenmiştir. Son olarak da, AB ihale mevzuatı ile Türk ihale mevzuatının, şeffaflık ilkesi etrafında, karşılaştırılması yapılarak, AB perspektifinden Türk ihale hukuku görülmeye çalışılmıştır.
Göçmen Sağlığı: Yönetsel Bakış Açısıyla Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar, 2022
Devletler egemenlikleri altında bulunan alanlarda, kamu düzenini sağlamak, kişi veya mallarla ... more Devletler egemenlikleri altında bulunan alanlarda, kamu düzenini sağlamak, kişi veya mallarla ilgili hukuki ve cezai tedbirleri almak yetkisine sahiptir (Birleşmiş Milletler Antlaşması Madde 2/7). Bununla birlikte bugün mutlak egemen bir dev- letten bahsetmek de pek mümkün değildir. Uluslararası ilişkilerdeki gelişmeler ve buna bağlı olarak uluslararası alanda kabul gören insan haklarına ilişkin temel me- tinler başta olmak üzere, günümüzde hemen her devlet, belli oranda egemenliğin- den feragat etmektedir. Feragat edilen alanların başında, yabancılara tanınan hak ve özgürlükler gelmektedir (Doğan, 2016: 1).
Arap Baharı ile istikrarsızlaşan ülke yönetimlerinin baskısı altında başlayan göç akınları sadece Türkiye’nin değil, birçok ülkenin (özellikle Avrupa ülkeleri) gün- deminde önemli bir sorun haline gelmiştir. Günümüzde de etkileri devam eden bu elim olaylar neticesinde ülkeler birtakım hukuki ve idari tedbirlere başvurmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte Türkiye, Suriyeli sığınmacılar özelinden çok yüksek sayıda gerçekleşen sığınma talebini yönetmek ve bu kişilerin haklarını gözetmek durumunda kalarak önemli bir sorumluluk yüklenmiştir.
Sağlık Turizminde Sağlık Hakkı ve Etik Sorunlar, 2023
Sağlık turizmi hem hukuki hem de etik açıdan oldukça sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Sağl... more Sağlık turizmi hem hukuki hem de etik açıdan oldukça sorunlu ve tartışmalı bir alandır. Sağlık turizmi sektörü, hukuki kurallar ve etik ilkeler çerçevesinde yeterli düzenlemelerin olmadığı durumlarda hastaların güvenliğini sağlamada endişe verici olabilmektedir. Özellikle yüksek teknoloji gerektiren tıbbi işlemler ve piyasa odaklı sağlık işletmeleri birçok etik soruna kaynaklık etmektedir. Yasal düzenlemelerin yetersiz olduğu ve tamamen rekabetçi bir ortamın oluştuğu bu tür bir pazarda, çaresiz kalan hastaların tedeviyi elde etmek için istismar ve manipülasyon riskiyle karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Sağlık turizmi, bazı hastaların kendi ülkelerinde yasadışı kabul edilen işlemler için seyahat etme motivasyonuyla ortaya çıkan bir alandır. Bu tür seyahatlerin amacı, yerel yasal düzenlemeleri atlamak ve/ya dolanmaktır. Yasaları ihlal eden turistlerin yanı sıra, sağlık turizmi işletmecilerinin de bu durumun hukuki sonuçlarının farkında olmaları önemlidir. Ayrıca, bu durum uluslararası hukukun da etkilendiği önemli bir sorundur. Bir ülkede suç kabul edilen bir eylemin faili kişiler, yurtdışındaki faaliyetlerinden dolayı söz konusu suçun uluslararası bir hukuk meselesi haline gelmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, sağlık turizmi alanında yapılan pazarlama faaliyetleri, yanıltıcı olmanın yanı sıra açıkça yasa dışı uygulamaları içerebilecek potansiyele de sahiptir.
İrlanda, Avrupa Birliği (AB)’ne ilk genişleme dalgasında üye olan devletlerden biridir. 1972 yılı... more İrlanda, Avrupa Birliği (AB)’ne ilk genişleme dalgasında üye olan devletlerden biridir. 1972 yılında yüksek oranda bir katılımın gerçekleştiği referandum sonucunda Birliğe katılmayı başaran İrlanda’nın AB üyeliği ve ilişkilerinde genellikle İngiltere’nin etkin bir rol oynadığı bilinmektedir. Öyle ki, İrlanda’nın AB üyelik sürecinde İngiltere ile birlikte hareket ettiği de söylenebilir.
İrlanda, AB üyeliğinin getirdiği maddi imkânları çok akıllıca değerlendirmiş, uyum ve yapısal fonlar sayesinde kısa sürede ekonomik açıdan güçlü Avrupa devletlerini yakalama başarısı göstermiş ve kendinden “kelt kaplanı” olarak söz ettirmeyi bilmiş bir devlettir. Ekonomik yönden bu derece iyi bir noktaya ulaşmışken 2008 ekonomik krizi tüm Avrupa’da olduğu gibi İrlanda’yı da derinden etkilemiş ve sonuçları ağır olmuştur. Günümüzde dahi bu krizin verdiği hasar tam anlamıyla giderilmiş sayılmaz.
Her şeyden önce AB devletleri bir arada değerlendirildiğinde, İrlanda’yı öne çıkaran husus AB antlaşmalarının referandumu sorunudur. Avrupa Tek Senedi (The Single European Act/SEA), Nice ve son olarak Lizbon Antlaşmalarının referandumunda Birlik tasarımcıları, adeta İrlanda bariyerine takılmıştır. Bu durum, AB ile İrlanda ilişkilerini deşifre eden bir özellik göstermektedir.
Bu çalışmada İrlanda’nın tarihi arka planı, siyasi ve ekonomik görünümü, ekonomik krizde girdiği türbülans, AB ile ilişkilerini düzenleyen kurumsal mekanizması ve AB antlaşmalarının referandum sonuçlarının AB ile ilişkiler üzerindeki etkisi incelenecektir.
Başlangıçtan Günümüze Avrupa Birliği Kurumları, 2013
Avrupa Konseyi, Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar klasik an... more Avrupa Konseyi, Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar klasik anlamda bir Avrupa Birliği (AB) kurumu kimliği kazanamamış, fakat kurumların da üstünde bir konumda kendisine siyasi yer edinmiştir. Ancak Lizbon Antlaşması’yla beraber Avrupa Konseyi, AB üyesi ülkelerin en üst düzeydeki temsilcilerinden oluşan bir AB organı olarak kurumlar arasındaki yerini almıştır. Ayrıca, resmi bir kurum olana kadar Avrupa Konseyi, AB’nin ana organı gibi görevlerini yerine getirmiş ve yetkilerini kullanmıştır.
Çalışma içerisinde AB’nin kuruluşundan günümüze uzanan süreçte Avrupa Konseyi’nin doğuşuyla beraber gelişim süreci, kurumsal hüviyetini kazanmasından sonra Birlik içindeki konumu ve etki düzeyi görülmeye çalışılacaktır. Avrupa Konseyi’nin oluşum ve gelişim sürecini daha iyi izleyebilmemiz için çalışma belli dönemlere ayrılmıştır. Bu çerçevede, Anayasa öncesi ve sonrası gelişmelere bakılacak ve Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle gelinen nokta açıklanmaya çalışılacaktır.
Avrupa Birliği'nde Karar Alma Mekanizması, Yardımcı Organlar ve Ajanslar, Dec 2013
Avrupa Birliği karar alma mekanizması ve kurumlarına ilişkin çalışmalarda, genellikle ayrıntıya g... more Avrupa Birliği karar alma mekanizması ve kurumlarına ilişkin çalışmalarda, genellikle ayrıntıya girilmemekte ya da Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu gibi aslî kurumlar incelenmektedir. Kitap, bu açığı kapatmak amacıyla AB karar alma mekanizmasına daha ayrıntılı ve alt kademelerde yer alan birimler açısından bakmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, Konsey, Parlamento gibi aslî kurumlarda alınan kararların başlangıç süreçlerinin, şekillenmelerinin üzerinde durulmuş; alt birimlerin, yardımcı organların, ajansların kurumsal yapıları, faaliyetleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Bulgaristan, Romanya ile birlikte Avrupa Birliği (AB)’nin altıncı genişleme dalgası (beşinci geni... more Bulgaristan, Romanya ile birlikte Avrupa Birliği (AB)’nin altıncı genişleme dalgası (beşinci genişleme ikinci dalga) kapsamında Birliğe üye olarak katılan iki devletten biridir. Her ne kadar beşinci büyüme için planlandığı şekilde 2004 yılında Birliğe katılan 10 Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkesi ile birlikte üyelik müzakerelerine başlamış olsa da bu iki ülke özellikleri itibariyle diğer 10 üye ülkeden farklıdır.
14. yüzyılda Türklerin Rumeli’ye çıkışı ile Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında 19. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Bulgaristan, Türkiye’nin batı komşusu olması ve aynı zamanda bünyesinde Türk azınlığı barındırması bakımından bu çalışmada ayrıca bir öneme sahiptir. Ayrıca, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile aynı cephede savaşa katılan Bulgaristan, II. Dünya Savaşı'na da Almanya saflarında yer alarak her iki savaşta da Türkiye’nin politikasına paralel ve yakın bir tercihte bulunmuştur. Bununla birlikte Doğu Bloku'nun çözülmesiyle 1990 yılında sosyalist rejimin yıkıldığı Bulgaristan, yönünü ve geleceğini Batı istikametinde belirlemiş ve 1 Ocak 2007 tarihinde AB'nin 27 üyesinden biri olmuştur.
Çalışmada, öncelikle Bulgaristan’da Soğuk Savaş sonrası döneme kadar yaşanan siyasi ve tarihi gelişmelere ana hatları ile değinilecek daha sonra AB üyelik süreci ele alınacaktır. Bu doğrultuda, üyelik süreci için oluşturulan ekonomi, hukuk, demokrasi ve idari alandaki kurumsal yapılanma ve reformlar incelenecek, AB sürecinin geçtiği aşamalar aktarılacaktır. Son olarak da, üyelik sonrası ülkenin son durumuna ilişkin genel değerlendirmelere yer verilecektir.
Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği (AB)’nin beşinci genişleme dalgası kapsamında Birliğe üye olarak ... more Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği (AB)’nin beşinci genişleme dalgası kapsamında Birliğe üye olarak katılan on devletten biridir. Bu genişleme dalgası içinde yer alan diğer devletlerle beraber AB’ye üye olmak gibi ortak bir hedefe sahip olan Çek Cumhuriyeti, aynı zamanda bu devletlerden ayrılan yönleriyle de dikkat çekmektedir. II. Dünya Savaşı öncesine uzanan demokrasi geleneği ve sanayileşme birikimi, AB üyesi devletler içinde öne çıkan muhalif kimliği (özellikle Lizbon Antlaşması’nın onay sürecinde), siyasi elitinin entelektüel düzeyi gibi nitelikler, diğer Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) devletleri ile kıyaslandığında bu ülkeye farklılık katmaktadır.
AB ile diplomatik ilişkiler, zayıf da olsa ilk 1988 yılında Çekoslovakya ile kurulmuş, fakat asıl üyelik süreci, AB ve Çek Cumhuriyeti arasında yapılan antlaşmanın 1993 yılında imzalanarak 1995 yılında yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. Bu bakımdan, ilk başlarda hem Çekoslovakya hem de Çek Cumhuriyeti ile ayrı ayrı başlayan ikili bir AB ilişkisi söz konusudur. 1997’de aday ülke statüsü kazanarak müzakere sürecine başlayan Çek Cumhuriyeti, 2002’nin Aralık ayında müzakere fasıllarını kapatarak 2004’te AB üyesi olmuştur.
Çalışmada, öncelikle Çek Cumhuriyeti’nin 20. yüzyıl tarihinde yaşanan siyasi ve tarihi gelişmelere ana hatları ile değinilecek daha sonra AB üyelik süreci ele alınacaktır. Bu doğrultuda, ülkenin ekonomi, hukuk, demokrasi ve idari alanlarda üyelik sürecine ilişkin gerçekleştirilen reformları incelenecek, AB üyelik sürecinin geçtiği aşamalar aktarılacaktır. AB üyelik sürecinde önemli rol oynayan kurum ve kişilere ayrıca yer verilecektir. Son olarak da, üyelik sonrası ülkenin son durumuna ilişkin genel değerlendirmelerde bulunulacaktır.
Sağlık ve Çevre Etkileşimine AB Perspektifinden Yaklaşmak, 2021
En geniş tanımıyla çevre, bizi çevreleyen herşeydir ve tüm canlıların yaşam alanıdır. Bu gruba da... more En geniş tanımıyla çevre, bizi çevreleyen herşeydir ve tüm canlıların yaşam alanıdır. Bu gruba dahil insan ile içerisinde yaşadığı çevre, sürekli ve karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. İnsanın bugün ve gelecekte refah içinde bir hayat sürdürebilmesi için temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşaması gereklidir. Bu açıdan bakıldığında insan sağlığı ve refahı ile çevrenin durumu yakından ilişkilidir. İnsan sağlığının korunması, ancak çevrenin korunması ve kirletilmeden kullanılması ile mümkündür. Avrupa Birliği çevrenin korunmasına dair önemli ve oldukça geniş bir mevzuat oluşturmuş ve bu mevzuatı insan sağlığının korunmasının önceliği üzerine inşa etmiştir. Bu çalışmada, Avrupa Birliği’nde çevre-sağlık ilişkisinin içeriği ve sağlığın çevre üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışmada betimleyici araştırma modeli tercih edilerek konu deskriptif yöntemle ele alınmıştır. Çalışmada varılan sonuç şudur ki, insan ve halk sağlığı bağlamında sağlık; çevresel eylem ve işlemlerinin şekillenmesinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Bu bağlamda, Birliğin tüm eylem ve kararlarda insan sağlığının korunması öncelikli bir hedef haline geldiğini hatta çevrenin korunmasının da büyük ölçüde önüne geçtiğini söylemek mümkündür.
Turkish Studies Social Sciences, 2019
Ekonomi Politika ve Finans Araştırmaları Dergisi, 2020
Avrupa Birliği genişleme stratejisi kapsamında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporlar ar... more Avrupa Birliği genişleme stratejisi kapsamında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporlar aracılığıyla adaylık süreci devam eden devletlerin Avrupa Birliği müktesebatına uyumunu izlemekte ve ilerleme durumunu her yıl düzenli olarak raporlamaktadır. Bu strateji hem Avrupa Birliği tarafından raporlanan devletin gelişimini görmek hem de ilgili devletin adaylık sürecinde izleyeceği yol haritasını bilmek adına önemlidir. Türkiye 1998 yılından günümüze düzenli olarak ilerleme kayıtları tutulan bir devlettir. Günümüzde 33 müzakere başlığı üzerinden Türkiye’nin ilerlemesi Avrupa Birliği nezdinde düzenli takip edilmektedir. Bu çerçevede tüketici ve sağlığın korunması 28 sayılı müzakere başlığı olup, sağlık alanındaki ilerlemeler bu başlık altında değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, sağlık alanında 1998’den bugüne önemli bir gelişim gösteren Türkiye’nin sağlığın korunmasına ilişkin ortaya koyduğu ilerleme ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum performansı Avrupa Komisyonu ilerleme raporları referans alınarak incelenmektedir. Çalışmanın amacı, Türkiye’nin sağlık dönüşümünde Avrupa Birliği’nin etkisini görmek ve Avrupa Komisyonu ilerleme raporları üzerinden bu dönüşümü izlemektir. Çalışmada Türkiye’nin sağlık sistemini Avrupa Birliği müktesebatına uyumlaştırma konusunda önemli bir başarı sağladığı görülmüştür. Sağlığın korunması konusunda Avrupa Birliği Türkiye ilerleme raporlarının incelendiği bu çalışmada Türkiye tarafından ortaya konan istikrar, 1998 yılından günümüze Türkiye’nin üye olma iradesini yansıtmaktadır. Ayrıca bu irade, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki yapısal ilişkiyi görmek adına da önemli bir göstergedir.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin en eski kurumlarından biri olarak birçok görevi yürütmektedi... more Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin en eski kurumlarından biri olarak birçok görevi yürütmektedir. Bu görevlerden biri de, Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Komiseri aracılığıyla genişleme sürecini yönetmektir. Ancak, bu süreçte Avrupa Komisyonu
Başkanlarının rolü ihmal edilmiştir. Türkiye de bir aday ülke olarak Avrupa Komisyonu ve Avrupa Komisyonu Başkanları ile yakın bir ilişki kurmaktadır. Bu çerçevede çalışmada José Manuel Durão Barroso ve Jean-Claude Juncker’in Avrupa Komisyon Başkanları olduğu 2005-2017 dönemi ve söz konusu başkanların Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine dair söylemleri kronolojik olarak incelenmiştir.
Çalışmada öncelikle Avrupa Komisyonu ile ilgili kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Sonraki bölümde Barroso ve Juncker dönemlerindeki söylemler ele alınmıştır. Sonuç olarak, iki Komisyon Başkanı’nın
söylemleri arasında belirgin farklılıklar olduğu görülmüştür. Barroso döneminde ılımlı eleştirel söylemler daha fazla olurken, Juncker döneminde ise sert eleştirel söylemler daha fazla olmuştur.
Sosyal bilimlerin alt kategorisinde yer alan “politika bilimi ve uluslararası ilişkiler” literatü... more Sosyal bilimlerin alt kategorisinde yer alan “politika bilimi ve uluslararası ilişkiler” literatürüne ilişkin Türkiye’nin yayın ve atıf istatistiklerinin Avrupa Birliği (AB) üye ve aday üye devletler ile kıyaslamasının yapıldığı bu çalışmada, SCImago Dergisi & Country Rank (SJR) sitesinin verileri kullanılmıştır.
Egemenlik olgusu, Uluslararası Hukuk disiplininin en gözde ve aynı zamanda en çetin konularından ... more Egemenlik olgusu, Uluslararası Hukuk disiplininin en gözde ve aynı zamanda en çetin konularından biridir. Uluslararası hukukun temel aktörleri olan devletler, dünya üzerinde giriştikleri küresel işbirliği neticesinde egemenlik kavramı klasik anlamından çok şey yitirmiştir. Bu çerçevede, uluslararası ve ulus-üstü örgütlere egemenliğin devri konusu ciddi tartışmalara zemin hazırlamıştır. Avrupa Birliği (AB) ulus-üstü özgün yapısıyla bu tartışmaların merkezinde yer alan önemli bir entegrasyon örneğidir. Bu itibarla, üye devletlerin AB ile geliştirdikleri egemenlik münasebeti incelemeye değer bir nitelik taşımaktadır. Egemenliğin hem hukuki hem de siyasi yönü AB ve üye ülkeler arasındaki münasebette doğru görülmeli ve değerlendirilmelidir. Aksi takdirde AB ve üye ülkeler arasındaki egemenlik ilişkisi yanlış yorumlamalara neden olabilmektedir.
Günümüzde, uluslararası düzeyde faaliyet gösteren kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk ... more Günümüzde, uluslararası düzeyde faaliyet gösteren kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kuralları, başlıca üç biçimde ortaya çıkmaktadır. Bunlar; ulusal hukuk, uluslar/devletler üstü hukuk ve uluslararası hukuktur.
Birincisi ve en gelişmişi ulusal hukuk (national law, droit national, nationalen Recht), iç hukuk (municipial law, droit interne, innerstaatlichen Recht) ya da bir devletin hukuku (droit étatique, staatliches Recht) olarak anılan hukuk düzeni çerçevesinde belirli bir devletin anayasası, yasaları ve benzer hukuk kuralı koyma yöntemleri aracılığıyla oluşturulan kurallardır.
Uluslararası ilişkileri tanzim eden ikinci tür hukuk kuralları devletlerin üstünde ve/veya ulus-üstü (supranational) nitelikli bir hukuk düzeni çerçevesinde ya bu tür bir örgütün üye devletlerinin kurucu antlaşmalar aracılığıyla birlikte koyduğu ya da kurucu antlaşmalarla oluşturulan bir ulus-üstü otorite tarafından tek taraflı olarak konulan kurallardır. Bu nitelikli kuralların günümüzde en tanınmış ve gelişmiş örneği Avrupa Birliği (AB) ya da Avrupa Toplulukları hukuku (European Union Law, droit communautaire, Europaisches Gemeinschatsrecht) diye anılan AB, (European Union, Union européenne, Europaisches Union) çerçevesinde oluşturulan ve hem üye devletlerde hem de üye devletler yetkisi altında bulunan bireyler ya da iç hukuk tüzel kişileri üzerinde etki doğuran hukuk kuralları oluşturmaktadır.
Uluslararası ilişkileri düzenleyen üçüncü tür hukuk kuralları, devletler arası bir hukuk düzeni çerçevesinde devletlerin ve kimi zaman uluslararası örgütlerin eşitlik ilişkisi içinde birlikte oluşturdukları kurallardır. Bu hukuk kuralları uluslararası hukuku oluşturmaktadır.
Archives of the Balkan Medical Union, Mar 20, 2024
Kırklareli Üniversitesi sosyal bilimler dergisi, Dec 31, 2021
Ekonomi, politika & finans araştırmaları dergisi, Nov 10, 2020
Ekonomi, politika & finans araştırmaları dergisi, Aug 31, 2020
Yönetim ve ekonomi araştırmaları dergisi, Sep 30, 2017
Frontiers in Life Sciences and Related Technologies, 2023
The basic metal industry is one of the most economically important business lines in the manufact... more The basic metal industry is one of the most economically important business lines in the manufacturing industry. According to the Social Security Institution (SSI) 2020 data, the basic metal industry in Turkiye is represented by 16 sub-businesses lines. In this study, it is aimed to evaluate the risk levels of the sub-business lines of the basic metal industry class, which is included in the SSI economic activity classification. Occupational Health and Safety data included in the 2020 SSI statistics were used to determine risk levels. The number of employees who have an occupational disease, the number of deaths as a result of work accidents, the period of temporary incapacity for work (inpatient), the period of temporary incapacity for work (outpatient), and the number of employees who have had a work accident are the criteria selected from these data. In the evaluation made according to these criteria, Multi-Criteria Decision Making methods were used. Criteria Importance Through I...
ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi
The European Commission, each year, prepares reports that screen the progress made by the candida... more The European Commission, each year, prepares reports that screen the progress made by the candidate countries of the European Union (EU). EU Turkey reports are considered to have a positive influence on Turkey’s COVID-19 pandemic process management. Therefore, this study aims to find out whether the EU Turkey reports have an impact on Turkey’s COVID-19 pandemic administration. Through analysing the EU Turkey reports published in 2020 and 2021, this study also tries to establish an association between Turkey’s COVID-19 pandemic management and the reports published in previous years. In this context, the thematic distribution of the content of Covid-19 in the EU 2020 and 2021 Turkey reports in the light of the progress related to epidemics and infectious diseases in Turkey and within the framework of this distribution, answers to the questions of how Turkey’s Covid-19 management is were sought. The main finding of the study is that Turkey has improved its capacity to fight epidemics a...
usak.org.tr
Page 1. Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 6, Sayı: 24 ss.55-76, 2010© 55 Avrupa Birliği ve Birl... more Page 1. Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 6, Sayı: 24 ss.55-76, 2010© 55 Avrupa Birliği ve Birlik Üyesi Devletler Arasında Egemenlik Đlişkisi Muzaffer AKDOĞAN∗ Özet Egemenlik olgusu, Uluslararası Hukuk disiplininin en gözde ve aynı zamanda en çe-tin konularından biridir. ...
Kırklareli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Ekonomi, Politika & Finans Araştırmaları Dergisi, 2020
Ekonomi, Politika & Finans Araştırmaları Dergisi, 2020
Ekonomi, Politika & Finans Araştırmaları Dergisi, 2017
Turkish Studies-Social Sciences, 2019
Uluslararası Hukuk ve Politika, 2010
Egemenlik olgusu, Uluslararası Hukuk disiplininin en gözde ve aynı zamanda en çetin konularından ... more Egemenlik olgusu, Uluslararası Hukuk disiplininin en gözde ve aynı zamanda en çetin konularından biridir. Uluslararası hukukun temel aktörleri olan devletler, dünya üzerinde giriştikleri küresel işbirliği neticesinde egemenlik kavramı klasik anlamından çok şey yitirmiştir. Bu çerçevede, uluslararası ve ulus-üstü örgütlere egemenliğin devri konusu ciddi tartışmalara zemin hazırlamıştır. Avrupa Birliği (AB) ulus-üstü özgün yapısıyla bu tartışmaların merkezinde yer alan önemli bir entegrasyon örneğidir. Bu itibarla, üye devletlerin AB ile geliştirdikleri egemenlik münasebeti incelemeye değer bir nitelik taşımaktadır. Egemenliğin hem hukuki hem de siyasi yönü AB ve üye ülkeler arasındaki münasebette doğru görülmeli ve değerlendirilmelidir. Aksi takdirde AB ve üye ülkeler arasındaki egemenlik ilişkisi yanlış yorumlamalara neden olabilmektedir.
Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2017
1964 yılından itibaren Ankara Antlaşması ile ortaklık ilişkisi içinde bulunan ve 1987’den beri de... more 1964 yılından itibaren Ankara Antlaşması ile ortaklık ilişkisi içinde bulunan ve 1987’den beri de tam üye olmayı hedefleyen Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin günümüzde de devam ettiği düşünülürse, bu sürecin neden bu kadar uzun sürdüğü sorusu AB-Türkiye ilişkilerinin ele alındığı her ortamda ilk akla gelen sorudur. Türkiye’nin kendinden çok sonra başvuran devletlerin de gerisinde kaldığı bu gecikme durumunu salt ekonomik gerilik ve/veya dini farklılıkla açıklamak yeterli değildir. Türkiye’nin zaman zaman siyasi çizgisinde görülen çalkantılar ve demokrasi yolunda meydana gelen sapmalar AB-Türkiye ilişkilerini her zaman zora sokmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin iç siyasetinde yaşanan darbeler ve/veya darbe girişimleri, iki tarafın da siyasi kararlılığını sekteye uğratan önemli sorunlar olmuştur. Türkiye’nin Birliğe üyeliği konusunda her zaman ihtiyatlı bir tutum sergileyen AB, darbeler veya darbe girişimleri ile girdiği siyasi istikrarsızlık zamanlarında genelde Türkiye’ye karşı soğuk ve mesafeli durmayı tercih etmiştir. Türkiye’nin siyasi istikrarsızlığına neden olan bu gelişmelerin, AB-Türkiye ilişkilerinin ele alındığı literatürde yeterince işlenmediği dikkate alındığında, Birlik üyeliğine etkisi incelenmesi gereken bir özellik taşımaktadır. Bu çalışmada özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin ve öncesinde Türk siyasi hayatında yaşanan askeri müdahalelerin AB-Türkiye ilişkilerine tesiri tartışılacak ve Türkiye’de yaşanan son darbe girişiminin AB üyelik sürecinin geleceğine dair sonuçları görülmeye çalışılacaktır.
Arap Bahari olarak literaturde yerini alan ve sonuclarindan tum dunyanin, ozellikle de Avrupa’nin... more Arap Bahari olarak literaturde yerini alan ve sonuclarindan tum dunyanin, ozellikle de Avrupa’nin derinden etkilendigi kriz ile bir taraftan Orta Dogu ve Kuzey Afrika ulkelerinde koklu degisiklikler yasanmis diger taraftan bircok insanin olumu ve ulkelerini terk etmeleri konusu dunya gundemine oturmustur. Oyleki 2015 yilinda, Avrupa’ya ulasan veya ulasmaya calisan gocmen sayisi, Ikinci Dunya Savasi’ndan bu yana yasanan en buyuk goc krizinin patlamasina neden olmustur. Bolgeden Avrupa’ya yonelen hareketlilik benzeri gorulmemis bir artisla, bir milyondan fazla gocmen ve siginmaciyi Avrupa’ya getirmistir. Ic savas, yoksulluk, teror ve siyasi baskilarin tesiri altinda bircok insan ulkelerinden kacarak ozellikle Avrupa’ya yonelmis ve olumu goze alarak Akdeniz ve Ege Denizi uzerinden deniz yolculugu gerceklestirmistir. Bu yolculuklarin iki onemli varis ulkesi Italya ve Yunanistan’dir. Bu calismada AB’nin sinirlarina dayanan multeci krizi incelenecek ve bu krizin asilmasinda ve yonetiminde...
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan ve bu bölgelerin geleceğine... more Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde köklü değişikliklere neden olan ve bu bölgelerin geleceğine şekil veren Arap Baharı, en derin etkisini Suriye üzerinde gösterirken, en ciddi sonuçlar da yine bu ülkede yaşanmıştır. Yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın ülkelerini terk etmesine neden olan gelişmeler, komşu ülkeleri etkilediği kadar Avrupa ülkelerini de önemli ölçüde etkilemiştir. Bu çerçevede, İtalya Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan birçok Suriyelinin hayatını en fazla kaybettiği ülke olmuştur. Avrupa basınına yansıyan birçok haberde de görüleceği üzere Yunanistan ve İtalya Suriye krizinde Avrupa merkezinde öne çıkan iki ülkedir. İtalya bir taraftan mülteci karşıtı gösteriler ile Avrupa’nın göç karşıtı yüzü olurken diğer taraftan Yunanistan’dan sonra en çok Suriyeli mültecinin tercih ettiği bir Avrupa devletidir. Bu itibarla Avrupa’daki Suriyeli mülteci sorununu İtalya merkezinde incelemek, Avrupa’nın Suriyeli mültecilere yaklaşımını görmek ve anlamak adına önemlidir. Zira İtalya, Suriyeli mültecilerin hayatları pahasına Avrupa’ya ulaşma çabasında Avrupa’nın insanlık sınavı verdiği kritik bir devlettir. Bu çalışmada İtalya’nın Suriyeli mültecilerin göçünden nasıl etkilendiği ve bu süreci nasıl etkilediği kadar Suriyeli mültecilerin de İtalya’nın kriz yönetiminden nasıl etkilendiği irdelenmektedir.
1964 yılından itibaren Ankara Antlaşması ile ortaklık ilişkisi içinde bulunan ve 1987’den beri de... more 1964 yılından itibaren Ankara Antlaşması ile ortaklık ilişkisi içinde bulunan ve 1987’den beri de tam üye olmayı hedefleyen Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin günümüzde de devam ettiği düşünülürse, bu sürecin neden bu kadar uzun sürdüğü sorusu AB-Türkiye ilişkilerinin ele alındığı her ortamda ilk akla gelen sorudur. Türkiye’nin kendinden çok sonra başvuran devletlerin de gerisinde kaldığı bu gecikme durumunu salt ekonomik gerilik ve/veya dini farklılıkla açıklamak yeterli değildir. Türkiye’nin zaman zaman siyasi çizgisinde görülen çalkantılar ve demokrasi yolunda meydana gelen sapmalar AB-Türkiye ilişkilerini her zaman zora sokmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin iç siyasetinde yaşanan darbeler ve/veya darbe girişimleri, iki tarafın da siyasi kararlılığını sekteye uğratan önemli sorunlar olmuştur. Türkiye’nin Birliğe üyeliği konusunda her zaman ihtiyatlı bir tutum sergileyen AB, darbeler veya darbe girişimleri ile girdiği siyasi istikrarsızlık zamanlarında genelde Türkiye’ye karşı soğuk ve mesafeli durmayı tercih etmiştir. Türkiye’nin siyasi istikrarsızlığına neden olan bu gelişmelerin, AB-Türkiye ilişkilerinin ele alındığı literatürde yeterince işlenmediği dikkate alındığında, Birlik üyeliğine etkisi incelenmesi gereken bir özellik taşımaktadır. Bu çalışmada özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin ve öncesinde Türk siyasi hayatında yaşanan askeri müdahalelerin AB-Türkiye ilişkilerine tesiri tartışılacak ve Türkiye’de yaşanan son darbe girişiminin AB üyelik sürecinin geleceğine dair sonuçları görülmeye çalışılacaktır.
ransa’nın, Avrupa bütünleşme süreci içerisinde şekillendirici gücü şüphesiz oldukça önemlidir. Ni... more ransa’nın, Avrupa bütünleşme süreci içerisinde şekillendirici gücü şüphesiz oldukça önemlidir. Nitekim Fransa’nın bütünleşme sürecindeki bu ağırlığı, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde de kendisini göstermiştir. Yakın dönem gelişmeler dikkate alındığında, Avrupa Birliği–Türkiye arasındaki ilişkilerde Fransa’nın belirleyici bir ülke olduğu görülmektedir. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakere sürecinin önemli fasılları Fransa nedeniyle askıya alınmış ve son dönemde Avrupa Birliği–Türkiye arasındaki ilişkilerin tam üyelik dışında farklı bir boyutta tartışılması gerektiğine yönelik modeller yine Fransa tarafından gündeme getirilmiştir. Bu bağlamda çalışma, Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerinde Fransa’nın rolünü Türkiye’nin müzakere sürecinden başlatarak 2005-2017 dönemini kapsayacak şekilde kronolojik olarak ele almakta ve söz konusu tarihsel süreçten hareketle ilişkinin geleceğine dair çıkarımlar yapmaktadır. Sonuç olarak çalışma; Fransa’nın Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerine bakışını Nicolas Sarkozy dönemini çatışma, François Hollande dönemini ılımlı yönetişim ve Emmanuel Macron dönemini yeni bir boyut olarak değerlendirmiştir. Ayrıca, söz konusu dönemlerdeki süreklilik ve kırılmalar da gösterilmiştir
Avrupa Birliği bütünleşmesinin en güçlü ülkesi olan Almanya, bütünleşme süreci içerisinde de oldu... more Avrupa Birliği bütünleşmesinin en güçlü ülkesi olan Almanya, bütünleşme süreci içerisinde de oldukça güçlü bir konuma sahiptir. Almanya’nın Avrupa Birliği içerisindeki bu rolü, Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerinde de kendisini somut bir şekilde göstermektedir. Almanya’da iktidar partisi olan Hristiyan Demokrat Birliği’nin, başka bir deyişle Angela Merkel iktidarlarının Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerine yaklaşımı, Türkiye’nin müzakere sürecinin ilerleyişini önemli ölçüde şekillendirmiştir. Bu bağlamda çalışma hem Angela Merkel’in iktidara geldiği hem de Türkiye’nin müzakere sürecinin başladığı yıl olan 2005’den başlatarak 2005-2017 dönemini kapsayacak şekilde Avrupa Birliği–Türkiye ilişkilerinde Almanya’nın rolünü kronolojik olarak ele almakta ve söz konusu tarihsel süreçten hareketle ilişkinin geleceğine dair çıkarımlar yapmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ndeki geleceğinde doğrudan söz sahibi olan Almanya’nın tutumunu özel olarak incelemek, bütün müzakere sürecinde Avrupa Birliği’nde söz sahibi olan Merkel iktidarlarının Türkiye’nin üyeliğine yönelik yaklaşımlarındaki süreklilikleri ve kırılmaları da gösterecektir.
Future of The European Union Integration A Failure or A Success? Future Expectations, 2020