Ogan Yumlu | Izmir University of Economics (original) (raw)

Papers by Ogan Yumlu

Research paper thumbnail of Spring 1923: Turkey's Failed Constitutional Moment1

This paper focuses on a specific historical period that preceded the proclamation of the Turkish ... more This paper focuses on a specific historical period that preceded the proclamation of the Turkish Republic and tries to re-interpret its meaning for the development of liberal democracy in Turkey. Arguably, this era, which corresponds to the political events that took place roughly in the Spring of 1923, has not attracted the attention that it deserves. The paper will assert that the Spring of 1923 has a unique meaning in the political development of Turkey due to the fact that it was one of the few genuine constitutional moments ever experienced until the present day. Although this era carried a great potential in the sense of creating a suitable ground for the establishment of a new political regime through a considerable degree of inclusiveness, this ground of collective decision-making was soon lost. Accordingly, the interpretation presented in this article holds that the proclamation of the republic in October 1923 was not the product of the success of this constitutional moment but rather it was the product of its failure.

Research paper thumbnail of Alevis and Roma/Gypsy in Turkey: Republican Freedom Revisited

This study examines the prospects and limitations of the republican theory of freedom as an analy... more This study examines the prospects and limitations of the republican theory of freedom as an analytical tool for analysing Turkey’s state of rights and liberties. Following an outline of the main philosophical arguments of republican freedom, which emphasises the link between freedom and non-domination, the paper focuses on the cases of Alevis and Roma-Gypsy populations in Turkey, as two different minority groups that face a unique set of identity problems. The debate on the nature of the discriminatory treatment of certain ethnoreligious groups in Turkey tries, on the one hand, to demonstrate the republican conception’s promise to uncover difficulties relating to the status of freedoms. On the other hand, it seeks to highlight potential constraints, especially when it realises socio-economic rights.

Research paper thumbnail of Hukuk, Siyaset ve Ahlak Kesişiminde Kant’ın Aleniyet İlkesi

Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy

Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yor... more Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yorumlanması gerektiğine dair bir tartışma sunmaktadır. Kant bu ilkeye yalnızca Ebedi Barış adlı makalesinde kısaca değinmiş olmasına rağmen aleniyet ilkesi Kant felsefesinin hukuk, siyaset ve ahlak boyutlarının kesişim noktasında önemli bir yer tutmaktadır. İncelemede Kant’ın Ebedi Barış adlı makalesinin yanı sıra diğer ilgili eserlerinde sunduğu fikirler de dikkate alınarak, aleniyet ilkesine dair iki farklı yorumun imkanından söz edilecektir. Birinci yorum, onun Ebedi Barış makalesinden türeyen ve ‘monolojik yorum’ olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımdır; ikinci yorum ise Aydınlanma Nedir makalesinden hareketle türetilebilecek alternatif bir okumayla şekillenen ‘diyalojik yorum’dur. Birinci yorumda aleniyet ilkesi, a priori nitelikte bir düşünce usulü olarak değerlendirilmektedir; ikinci yorumda ise aynı ilke kamuoyu önünde gerçekleşecek fiili bir tartışmaya işaret etmektedir. İnceleme...

Research paper thumbnail of Hukuk Siyaset ve Ahlak Kesişiminde Kant'ın Aleniyet İlkesi

Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yor... more Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yorumlanması gerektiğine dair bir tartışma sunmaktadır. Kant bu ilkeye yalnızca Ebedi Barış adlı makalesinde kısaca değinmiş olmasına rağmen aleniyet ilkesi Kant felsefesinin hukuk, siyaset ve ahlak boyutlarının kesişim noktasında önemli bir yer tutmaktadır. İncelemede Kant'ın Ebedi Barış adlı makalesinin yanı sıra diğer ilgili eserlerinde sunduğu fikirler de dikkate alınarak, aleniyet ilkesine dair iki farklı yorumun imkanından söz edilecektir. Birinci yorum, onun Ebedi Barış makalesinden türeyen ve 'monolojik yorum' olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımdır; ikinci yorum ise Aydınlanma Nedir makalesinden hareketle türetilebilecek alternatif bir okumayla şekillenen 'diyalojik yorum'dur. Birinci yorumda aleniyet ilkesi, a priori nitelikte bir düşünce usulü olarak değerlendirilmektedir; ikinci yorumda ise aynı ilke kamuoyu önünde gerçekleşecek fiili bir tartışmaya işaret etmektedir. İncelemenin sonuç kısmında Kant felsefesinde aleniyet ilkesine dair hem monolojik hem de diyalojik yorumun bir karşılığı bulunduğu savunulacaktır.

Research paper thumbnail of EPİSTOKRATİK İTİRAZ KARŞISINDA EŞİT OY HAKKI VE ÇOĞUNLUK KARARI İLKELERİNİN KONUMLANDIRILMASI

Alternatif Politika, 2019

ÖZ. Çağdaş siyaset teorisinde, çoğunluk kararı ilkesinin çeşitli sınırlamalara tabi olması gerekt... more ÖZ. Çağdaş siyaset teorisinde, çoğunluk kararı ilkesinin çeşitli sınırlamalara tabi olması gerektiği yaygın kabul gören bir kanaattir. Daha az yaygın olmakla birlikte son yıllarda benzer sınırlamaların demokrasi teorisinin bir diğer temel bileşeni olan eşit oy hakkı ilkesine yönelik olarak da önerildiği görülmektedir. Epistokratlar adı verilen düşünürler tarafından ortaya atılan bu önerileri sınayabilmek için eşit oy hakkı ve çoğunluk kararı ilkeleri arasındaki benzerlikler ve farklılıkların incelenmesi önem kazanmaktadır. Makalede hem çoğunluk kararı hem de eşit oy hakkına yönelik gerekçeler incelenecek ve bu gerekçelerden türetilebilecek olası sınırlamalar tartışılacaktır. Bu tartışmadan çıkan temel sonuç; eşit oy hakkının çoğunluk kararına karşı normatif bir üstünlüğe sahip olduğu ve her iki ilkenin de temel dayanağı olan eşitlik ilkesinin, çoğunluk kararının bazı durumlarda sınırlanmasını gerektirirken, eşit oy hakkına yönelik sınırlamaları ise kabul edilemez kıldığıdır.

Anahtar Kelimeler: Demokrasi, Çoğunluk Kararı, Eşit Oy Hakkı, Eşitlik İlkesi, Epistokrasi.

SITUATING EQUAL VOTING RIGHTS AND MAJORITY RULE PRINCIPLE AGAINST THE EPISTOCRATIC CHALLENGE

ABSTRACT. In contemporary political theory, the idea that the principle of majority rule should be subject to certain limitations is often praised. Though praised less often, recently similar ideas have also been suggested in favor of limiting the principle of equal voting rights, especially by a group of thinkers labelled as epistocrats. In this context, a discussion concerning the normative justifications of these principles and the possibility of deriving certain legitimate limitations from them has become relevant. After examining the justifications and limitations of both the principle of majority rule and the equal right to vote, it is concluded that; the equal right to vote has normative priority over the principle of majority rule and that the principle of equality, which justifies both of the principles, while necessitating certain limitations on majority rule, prohibits them on equal voting rights.

Keywords: Democracy, Majority Rule, Equal Voting Rights, Principle of Equality, Epistocracy.

Research paper thumbnail of PROTAGORAS VE DEMOKRATİK TEORİ1

öz: Bu makale, Protagoras ve diğer sofistlerin belirli yönlerden çağdaş demokratik teorinin öncül... more öz: Bu makale, Protagoras ve diğer sofistlerin belirli yönlerden çağdaş demokratik teorinin öncüleri olarak görülebileceği iddiasını savunacak ve bu iddiayı iki temel argümanla desteklemeye çalışacaktır. Birincisi, Protagoras'ın etik ve siyasi ilkelerin belirlenmesine dair özcü olmayan bir yaklaşımı benimsemesi; ikincisi, hakikate yönelik tekabüliyet değil tutarlılık görüşüne yakın bir pozisyon almasıdır. Bu bağlamda oraya konulacak bir diğer temel argüman, Antik Yunan'da mitos'dan logos'a geçiş sürecinde logos'a dair iki rakip yorumun ortaya çıktığıdır. Bir yorum Protagoras'a ait olan ve insan merkezli yorum iken, diğeri Platon'cu evren merkezli yorumdur. Bu yorumlardan ilki demokratik teoriye uygun bir zemin hazırlamaktayken ikincisi, Platon'un Devlet'inde resmedildiği şekliyle demokrasiye karşı bir tutum almıştır. Hem logos'un özcü ve özcü olmayan yorumları, hem de hakitate dair tekabüliyet ve tutarlılık teorileri arasındaki farkın çağdaş demokrasi teorileriyle ilişkisi değerlendirilirken, 20.yüzyılın önemli düşünürlerinden Jurgen Habermas'a referans yapılacaktır. Bunun yanısıra, çağdaş demokrasi teorilerinde yeniden merkezi bir noktaya yerleşen 'ikna' kavramına sofistlerin yaptığı vurgunun altı çizildikten sonra, makalede son olarak iknanın farklı kullanımlarına dair bir tartışmaya yer verilecektir. Abstract: This paper will claim that in certain respects Protagoras and other sophists can be considered as precursors of democratic theory and it will try to undergrid this claim with two main arguments. First is that Protagoras adopted a non-substantive approach for determining ethical and political principles; second is that he adopted a coherence theory of truth rather than a representational theory. Within this context, another central argument to be presented to support this claim is that, in Ancient Greece the transition from mitos to logos witnessed the emergence of two rival conceptions of logos. One conception was Protagoras' human-centered view, while the other was Plato's cosmos-centered view. The former conception provided favorable conditions to democratic theory, but the latter one led to an anti-democratic attitude as depicted by Plato's Republic. The difference between both the substantive and non-substantive interpretations of logos and the one between representational and coherence theory of truth are tried to be related to the contemporary democratic theory with reference to Jurgen Habermas, who is one of the most prominenet philosophers of the 20th century. Apart from these, after highlighting the emphasis of sophists on the importance of 'persuasion', the paper will lastly present a discussion concerning the different uses of persuasion.

Research paper thumbnail of 'Bu kadar kişi yanılıyor olabilir mi?'-Demokrasinin Epistemik Değeri Üzerine Bir Tartışma

Bu yazıda demokrasinin epistemik değerine, yani demokratik karar alma usulünün adil bir yönetim b... more Bu yazıda demokrasinin epistemik değerine, yani demokratik karar alma usulünün adil bir yönetim biçimi olmanın yanı sıra, doğru kararlar üretmeye de meyilli olduğuna dair iddialar incelenecektir. Yazıda özellikle epistemik demokrasi yaklaşımının önemli bir temsilcisi olan Helene Landemore'un görüşleri ele alınacaktır. Landemore'un 'demokratik akıl' kavramı çerçevesinde şekillenen fikirleri ele alındıktan sonra bu yaklaşım, demokrasi ve doğruluk ilişkisine dair farklı pozisyonlarla karşılaştırılarak demokrasi teorileri içerisinde bir bağlama oturtulmaya çalışılacaktır. Sonuç olarak, epistemik demokrasi yaklaşımının doğruluk kavramıyla kurduğu ilişkide bazı sorunlar ya da eksiklikler olduğu tespit edilmekle birlikte, bu yaklaşımın özellikle demokrasinin neden çoğulculuğu benimsemesi gerektiğine dair önemli bir argüman sunduğu ve böylece demokrasi ile liberalizm arasındaki bağı sağlamlaştırdığı savunulacaktır.

Research paper thumbnail of Dimensions of Majority Rule.pdf

The principle of majority rule is a concept that is often employed both in normative democratic t... more The principle of majority rule is a concept that is often employed both in normative democratic theory and in practical politics. But not only that there are relatively few academic studies focusing exclusively on this concept, it is also possible to claim that the existing discussions usually overlook different dimensions of majority rule. This paper aims to outline some suggestions for what these dimensions might be, such as; the nature of the participants, the subject matter of the decision and the context in which the decision is made. One underlying assumption in this study is that the normative prospects of the majority rule principle depends on the evaluation of these different dimensions.

Research paper thumbnail of A Synthetic Theory of Judicial Review.docx

Within the scholarly literature, one can find many different theories that aim to provide justifi... more Within the scholarly literature, one can find many different theories that aim to provide justification for the practice of judicial review. Based on the assumption that none of these theories can succeed this task on its own and that a certain kind of interaction among them is necessary, this paper aims to outline and synthesize three distinct approaches to judicial review with the hope that they can compensate for each other's weaknesses and present a more convincing response to the question at hand, than they would have done so individually.

Research paper thumbnail of David Miller'ın Liberal Milliyetçilik Savunusuna Eleştirel Bir Bakış A Critical Analysis of David Miller's Liberal Nationalism

Öz: Liberalizm ve milliyetçilik genelde birbiriyle pek iyi geçinemeyen ideolojiler olarak görülme... more Öz: Liberalizm ve milliyetçilik genelde birbiriyle pek iyi geçinemeyen ideolojiler olarak görülmesine rağmen, özellikle 1990'lardan itibaren bu iki ideolojinin birbiriyle harmanlanabileceği ve liberal milliyetçi bir pozisyonun sağlam felsefi temellere oturtulabileceği bazı düşünürlerce savunulmuştur. Bu yönde önemli bir çaba ortaya koyan David Miller'ın fikirleri bu makalenin odağını oluşturuyor. Makalede, Miller'ın liberal milliyetçi yaklaşımının temel önermelerinden olan 'aynı milliyete sahip insanların birbirine karşı özel yükümlülükler taşıdığı' tezi eleştirilecek ve bu önermenin en azından iki yönüyle liberalizmin temel değerleriyle çatıştığı savunulacaktır. Birincisi, liberalizmin benimsediği evrensel etik ve tarafsızlık perspektifinden milliyetçi bir tarafgirliğin temellendirilmesi oldukça zordur. İkincisi, siyasal yükümlülüklerle ilgili olarak liberalizmin benimsediği sözleşmeci pozisyonla, Miller'ın benimsediği ilişkiselci pozisyon arasında önemli bir gerilim vardır.
Abstract: Although it is generally thought that liberalism and nationalism are two ideologies that do not get on well with each other, since 1990s there have been some efforts to reconcile them and to find a solid philosophical foundation in favor of a liberal nationalist position. This paper focuses on the thought of David Miller, who has been of the most influential adherents of such a position. In this paper, the main tenant of Miller's liberal nationalism, which is the proposition that 'we have special obligations to our co-nationals' will be criticized and it is going to be argued that this proposition violates some of liberalism's basic values in at least two ways. One, from a liberal perspective that is committed to universalist ethics and impartiality, it is quite difficult to justify the notion of a nationalist partiality. Second, there exists a fundamental tension between liberalism's contractarian vision of political obligations and Miller's associative vision.

Research paper thumbnail of Spring 1923: Turkey's Failed Constitutional Moment1

This paper focuses on a specific historical period that preceded the proclamation of the Turkish ... more This paper focuses on a specific historical period that preceded the proclamation of the Turkish Republic and tries to re-interpret its meaning for the development of liberal democracy in Turkey. Arguably, this era, which corresponds to the political events that took place roughly in the Spring of 1923, has not attracted the attention that it deserves. The paper will assert that the Spring of 1923 has a unique meaning in the political development of Turkey due to the fact that it was one of the few genuine constitutional moments ever experienced until the present day. Although this era carried a great potential in the sense of creating a suitable ground for the establishment of a new political regime through a considerable degree of inclusiveness, this ground of collective decision-making was soon lost. Accordingly, the interpretation presented in this article holds that the proclamation of the republic in October 1923 was not the product of the success of this constitutional moment but rather it was the product of its failure.

Research paper thumbnail of Alevis and Roma/Gypsy in Turkey: Republican Freedom Revisited

This study examines the prospects and limitations of the republican theory of freedom as an analy... more This study examines the prospects and limitations of the republican theory of freedom as an analytical tool for analysing Turkey’s state of rights and liberties. Following an outline of the main philosophical arguments of republican freedom, which emphasises the link between freedom and non-domination, the paper focuses on the cases of Alevis and Roma-Gypsy populations in Turkey, as two different minority groups that face a unique set of identity problems. The debate on the nature of the discriminatory treatment of certain ethnoreligious groups in Turkey tries, on the one hand, to demonstrate the republican conception’s promise to uncover difficulties relating to the status of freedoms. On the other hand, it seeks to highlight potential constraints, especially when it realises socio-economic rights.

Research paper thumbnail of Hukuk, Siyaset ve Ahlak Kesişiminde Kant’ın Aleniyet İlkesi

Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy

Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yor... more Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yorumlanması gerektiğine dair bir tartışma sunmaktadır. Kant bu ilkeye yalnızca Ebedi Barış adlı makalesinde kısaca değinmiş olmasına rağmen aleniyet ilkesi Kant felsefesinin hukuk, siyaset ve ahlak boyutlarının kesişim noktasında önemli bir yer tutmaktadır. İncelemede Kant’ın Ebedi Barış adlı makalesinin yanı sıra diğer ilgili eserlerinde sunduğu fikirler de dikkate alınarak, aleniyet ilkesine dair iki farklı yorumun imkanından söz edilecektir. Birinci yorum, onun Ebedi Barış makalesinden türeyen ve ‘monolojik yorum’ olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımdır; ikinci yorum ise Aydınlanma Nedir makalesinden hareketle türetilebilecek alternatif bir okumayla şekillenen ‘diyalojik yorum’dur. Birinci yorumda aleniyet ilkesi, a priori nitelikte bir düşünce usulü olarak değerlendirilmektedir; ikinci yorumda ise aynı ilke kamuoyu önünde gerçekleşecek fiili bir tartışmaya işaret etmektedir. İnceleme...

Research paper thumbnail of Hukuk Siyaset ve Ahlak Kesişiminde Kant'ın Aleniyet İlkesi

Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yor... more Bu makale, Kant tarafından hukukun formel niteliği olarak tanımlanan aleniyet ilkesinin nasıl yorumlanması gerektiğine dair bir tartışma sunmaktadır. Kant bu ilkeye yalnızca Ebedi Barış adlı makalesinde kısaca değinmiş olmasına rağmen aleniyet ilkesi Kant felsefesinin hukuk, siyaset ve ahlak boyutlarının kesişim noktasında önemli bir yer tutmaktadır. İncelemede Kant'ın Ebedi Barış adlı makalesinin yanı sıra diğer ilgili eserlerinde sunduğu fikirler de dikkate alınarak, aleniyet ilkesine dair iki farklı yorumun imkanından söz edilecektir. Birinci yorum, onun Ebedi Barış makalesinden türeyen ve 'monolojik yorum' olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımdır; ikinci yorum ise Aydınlanma Nedir makalesinden hareketle türetilebilecek alternatif bir okumayla şekillenen 'diyalojik yorum'dur. Birinci yorumda aleniyet ilkesi, a priori nitelikte bir düşünce usulü olarak değerlendirilmektedir; ikinci yorumda ise aynı ilke kamuoyu önünde gerçekleşecek fiili bir tartışmaya işaret etmektedir. İncelemenin sonuç kısmında Kant felsefesinde aleniyet ilkesine dair hem monolojik hem de diyalojik yorumun bir karşılığı bulunduğu savunulacaktır.

Research paper thumbnail of EPİSTOKRATİK İTİRAZ KARŞISINDA EŞİT OY HAKKI VE ÇOĞUNLUK KARARI İLKELERİNİN KONUMLANDIRILMASI

Alternatif Politika, 2019

ÖZ. Çağdaş siyaset teorisinde, çoğunluk kararı ilkesinin çeşitli sınırlamalara tabi olması gerekt... more ÖZ. Çağdaş siyaset teorisinde, çoğunluk kararı ilkesinin çeşitli sınırlamalara tabi olması gerektiği yaygın kabul gören bir kanaattir. Daha az yaygın olmakla birlikte son yıllarda benzer sınırlamaların demokrasi teorisinin bir diğer temel bileşeni olan eşit oy hakkı ilkesine yönelik olarak da önerildiği görülmektedir. Epistokratlar adı verilen düşünürler tarafından ortaya atılan bu önerileri sınayabilmek için eşit oy hakkı ve çoğunluk kararı ilkeleri arasındaki benzerlikler ve farklılıkların incelenmesi önem kazanmaktadır. Makalede hem çoğunluk kararı hem de eşit oy hakkına yönelik gerekçeler incelenecek ve bu gerekçelerden türetilebilecek olası sınırlamalar tartışılacaktır. Bu tartışmadan çıkan temel sonuç; eşit oy hakkının çoğunluk kararına karşı normatif bir üstünlüğe sahip olduğu ve her iki ilkenin de temel dayanağı olan eşitlik ilkesinin, çoğunluk kararının bazı durumlarda sınırlanmasını gerektirirken, eşit oy hakkına yönelik sınırlamaları ise kabul edilemez kıldığıdır.

Anahtar Kelimeler: Demokrasi, Çoğunluk Kararı, Eşit Oy Hakkı, Eşitlik İlkesi, Epistokrasi.

SITUATING EQUAL VOTING RIGHTS AND MAJORITY RULE PRINCIPLE AGAINST THE EPISTOCRATIC CHALLENGE

ABSTRACT. In contemporary political theory, the idea that the principle of majority rule should be subject to certain limitations is often praised. Though praised less often, recently similar ideas have also been suggested in favor of limiting the principle of equal voting rights, especially by a group of thinkers labelled as epistocrats. In this context, a discussion concerning the normative justifications of these principles and the possibility of deriving certain legitimate limitations from them has become relevant. After examining the justifications and limitations of both the principle of majority rule and the equal right to vote, it is concluded that; the equal right to vote has normative priority over the principle of majority rule and that the principle of equality, which justifies both of the principles, while necessitating certain limitations on majority rule, prohibits them on equal voting rights.

Keywords: Democracy, Majority Rule, Equal Voting Rights, Principle of Equality, Epistocracy.

Research paper thumbnail of PROTAGORAS VE DEMOKRATİK TEORİ1

öz: Bu makale, Protagoras ve diğer sofistlerin belirli yönlerden çağdaş demokratik teorinin öncül... more öz: Bu makale, Protagoras ve diğer sofistlerin belirli yönlerden çağdaş demokratik teorinin öncüleri olarak görülebileceği iddiasını savunacak ve bu iddiayı iki temel argümanla desteklemeye çalışacaktır. Birincisi, Protagoras'ın etik ve siyasi ilkelerin belirlenmesine dair özcü olmayan bir yaklaşımı benimsemesi; ikincisi, hakikate yönelik tekabüliyet değil tutarlılık görüşüne yakın bir pozisyon almasıdır. Bu bağlamda oraya konulacak bir diğer temel argüman, Antik Yunan'da mitos'dan logos'a geçiş sürecinde logos'a dair iki rakip yorumun ortaya çıktığıdır. Bir yorum Protagoras'a ait olan ve insan merkezli yorum iken, diğeri Platon'cu evren merkezli yorumdur. Bu yorumlardan ilki demokratik teoriye uygun bir zemin hazırlamaktayken ikincisi, Platon'un Devlet'inde resmedildiği şekliyle demokrasiye karşı bir tutum almıştır. Hem logos'un özcü ve özcü olmayan yorumları, hem de hakitate dair tekabüliyet ve tutarlılık teorileri arasındaki farkın çağdaş demokrasi teorileriyle ilişkisi değerlendirilirken, 20.yüzyılın önemli düşünürlerinden Jurgen Habermas'a referans yapılacaktır. Bunun yanısıra, çağdaş demokrasi teorilerinde yeniden merkezi bir noktaya yerleşen 'ikna' kavramına sofistlerin yaptığı vurgunun altı çizildikten sonra, makalede son olarak iknanın farklı kullanımlarına dair bir tartışmaya yer verilecektir. Abstract: This paper will claim that in certain respects Protagoras and other sophists can be considered as precursors of democratic theory and it will try to undergrid this claim with two main arguments. First is that Protagoras adopted a non-substantive approach for determining ethical and political principles; second is that he adopted a coherence theory of truth rather than a representational theory. Within this context, another central argument to be presented to support this claim is that, in Ancient Greece the transition from mitos to logos witnessed the emergence of two rival conceptions of logos. One conception was Protagoras' human-centered view, while the other was Plato's cosmos-centered view. The former conception provided favorable conditions to democratic theory, but the latter one led to an anti-democratic attitude as depicted by Plato's Republic. The difference between both the substantive and non-substantive interpretations of logos and the one between representational and coherence theory of truth are tried to be related to the contemporary democratic theory with reference to Jurgen Habermas, who is one of the most prominenet philosophers of the 20th century. Apart from these, after highlighting the emphasis of sophists on the importance of 'persuasion', the paper will lastly present a discussion concerning the different uses of persuasion.

Research paper thumbnail of 'Bu kadar kişi yanılıyor olabilir mi?'-Demokrasinin Epistemik Değeri Üzerine Bir Tartışma

Bu yazıda demokrasinin epistemik değerine, yani demokratik karar alma usulünün adil bir yönetim b... more Bu yazıda demokrasinin epistemik değerine, yani demokratik karar alma usulünün adil bir yönetim biçimi olmanın yanı sıra, doğru kararlar üretmeye de meyilli olduğuna dair iddialar incelenecektir. Yazıda özellikle epistemik demokrasi yaklaşımının önemli bir temsilcisi olan Helene Landemore'un görüşleri ele alınacaktır. Landemore'un 'demokratik akıl' kavramı çerçevesinde şekillenen fikirleri ele alındıktan sonra bu yaklaşım, demokrasi ve doğruluk ilişkisine dair farklı pozisyonlarla karşılaştırılarak demokrasi teorileri içerisinde bir bağlama oturtulmaya çalışılacaktır. Sonuç olarak, epistemik demokrasi yaklaşımının doğruluk kavramıyla kurduğu ilişkide bazı sorunlar ya da eksiklikler olduğu tespit edilmekle birlikte, bu yaklaşımın özellikle demokrasinin neden çoğulculuğu benimsemesi gerektiğine dair önemli bir argüman sunduğu ve böylece demokrasi ile liberalizm arasındaki bağı sağlamlaştırdığı savunulacaktır.

Research paper thumbnail of Dimensions of Majority Rule.pdf

The principle of majority rule is a concept that is often employed both in normative democratic t... more The principle of majority rule is a concept that is often employed both in normative democratic theory and in practical politics. But not only that there are relatively few academic studies focusing exclusively on this concept, it is also possible to claim that the existing discussions usually overlook different dimensions of majority rule. This paper aims to outline some suggestions for what these dimensions might be, such as; the nature of the participants, the subject matter of the decision and the context in which the decision is made. One underlying assumption in this study is that the normative prospects of the majority rule principle depends on the evaluation of these different dimensions.

Research paper thumbnail of A Synthetic Theory of Judicial Review.docx

Within the scholarly literature, one can find many different theories that aim to provide justifi... more Within the scholarly literature, one can find many different theories that aim to provide justification for the practice of judicial review. Based on the assumption that none of these theories can succeed this task on its own and that a certain kind of interaction among them is necessary, this paper aims to outline and synthesize three distinct approaches to judicial review with the hope that they can compensate for each other's weaknesses and present a more convincing response to the question at hand, than they would have done so individually.

Research paper thumbnail of David Miller'ın Liberal Milliyetçilik Savunusuna Eleştirel Bir Bakış A Critical Analysis of David Miller's Liberal Nationalism

Öz: Liberalizm ve milliyetçilik genelde birbiriyle pek iyi geçinemeyen ideolojiler olarak görülme... more Öz: Liberalizm ve milliyetçilik genelde birbiriyle pek iyi geçinemeyen ideolojiler olarak görülmesine rağmen, özellikle 1990'lardan itibaren bu iki ideolojinin birbiriyle harmanlanabileceği ve liberal milliyetçi bir pozisyonun sağlam felsefi temellere oturtulabileceği bazı düşünürlerce savunulmuştur. Bu yönde önemli bir çaba ortaya koyan David Miller'ın fikirleri bu makalenin odağını oluşturuyor. Makalede, Miller'ın liberal milliyetçi yaklaşımının temel önermelerinden olan 'aynı milliyete sahip insanların birbirine karşı özel yükümlülükler taşıdığı' tezi eleştirilecek ve bu önermenin en azından iki yönüyle liberalizmin temel değerleriyle çatıştığı savunulacaktır. Birincisi, liberalizmin benimsediği evrensel etik ve tarafsızlık perspektifinden milliyetçi bir tarafgirliğin temellendirilmesi oldukça zordur. İkincisi, siyasal yükümlülüklerle ilgili olarak liberalizmin benimsediği sözleşmeci pozisyonla, Miller'ın benimsediği ilişkiselci pozisyon arasında önemli bir gerilim vardır.
Abstract: Although it is generally thought that liberalism and nationalism are two ideologies that do not get on well with each other, since 1990s there have been some efforts to reconcile them and to find a solid philosophical foundation in favor of a liberal nationalist position. This paper focuses on the thought of David Miller, who has been of the most influential adherents of such a position. In this paper, the main tenant of Miller's liberal nationalism, which is the proposition that 'we have special obligations to our co-nationals' will be criticized and it is going to be argued that this proposition violates some of liberalism's basic values in at least two ways. One, from a liberal perspective that is committed to universalist ethics and impartiality, it is quite difficult to justify the notion of a nationalist partiality. Second, there exists a fundamental tension between liberalism's contractarian vision of political obligations and Miller's associative vision.