Muhammed ERDOĞAN | Karamanoglu Mehmetbey University (original) (raw)

Uploads

Papers by Muhammed ERDOĞAN

Research paper thumbnail of George T. Dennis - 1403 Tarihli Bizans - Türk Antlaşması

Research paper thumbnail of Georges Pachymeres - Bizanslı Gözüyle Türkler

Research paper thumbnail of Eva Groepler - İslam ve Osmanlı Dünyasında Yahudiler

Research paper thumbnail of Bernard Lewis - Demokrasinin Türkiye Serüveni

Research paper thumbnail of Neşet Çağatay-Arap Tarihi Cahiliye Çağı

Research paper thumbnail of Amin Maalouf - Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri

Research paper thumbnail of Aleksandr Kerenski - Kerenski ve Rus İhtilali

Research paper thumbnail of Faik Reşit Unat-Osmanlı Sefirleri ve Sefaretnameleri

eserin uzun bir geçm işi ve garip bir talihsizliği vardır : K itap R ahm etli F aik R eşit U n a ... more eserin uzun bir geçm işi ve garip bir talihsizliği vardır : K itap R ahm etli F aik R eşit U n a t tarafından hazırlanarak 1941 tarihinde T ü rk T a rih K u ru m u 'na sunulmuştur. K urum da bunu, henüz tam am lanmamış bir m etin halinde olmasına rağmen, her halde bir yandan basılırken bir yandan tam am lanır düşüncesiyle, hemen basımına baş lanm ak üzere İstanbul'daki D evlet M atbaasına göndermiştir. Fakat iş um ulduğu g ib i yürümemiş, orada ancak on bir forması ile resimleri m eydana gelebilmiştir. 1949 da da bunlar, T ü rk T a rih K urum u Basımevinde sona erdirilmek am aciyle A n kara'ya nakledilmiştir. Lâkin burada da yıllarca olduğu yerde saymış ve nihayet yazarının vefatı üzerine eserin tamamlanıp yayınlanması görevi K urum ca bana verilmiştir. : ............ , .... Böylece K urum dan ve.sayın U n a t ailesinden devraldığım dosya ları incelemeğe giriştiğim zam an, rahmetli Faik Reşit U n a t'm ne yüksek bir çalışma kudretine ve toplam a kabiliyetine sahip bulundu ğunu, ne büyük emeklerle ne kadar zengin malzeme derlemeği başardığım bir defa daha hayranlıkla gördüm. A n cak eserin henüz -basılmamış-bölüml-er-i-ne~aii_olan™malzemeyi dağınık notlar halinde buldum ve yer yer bir hayli gedikler bulunduğunu tesbit ettim. Ö yle anlaşılıyor ki kitabın bukadar uzun zam an sürüncemede kalmasının başlıca sebebi, yazarın bu eksikleri tam am lam ak imkânını bulamamış olmasıdır, işte böyle bir durumda bana intikal eden malzeme üzerinde, bütün ömrünü eğitim, öğretim ve bilim faaliyetine adamış bir insanın, üstelik de yıllar boyunca zam an zam an şahsen işbirliği yaptığım ız de ğerli bir arkadaşın " evrak-ı metrukesine" eğilm ek bahtsızlığına uğra manın yarattığı ezici bir ruh haleti içinde çalışmaya başladım; m evcut notları derleyip toparlam ağa, eksik yerleri elden geldiği kadar ta m am lam ağa ve yazar tarafından tâkip edilmiş olan usule mümkün mertebe bağlı kalm ak suretiyle eseri yaym a hazırlam ağa gayret ettim. Aslında eser, rahmetli yazarının da başta belirttiği gibi, dört başı mâmur bir anıt olm ak iddiasından uzaktır; bütün kusurları ile, VI ÖNSÖZ b u konuda çalışacak olanlara sadece b ir rehber olmak niteliğini taşımaktadır. Böyle olunca kitabın bütünü ileride yeniden ele alınıp bu arada ortaya çıkmış ve ihtim al ki daha da çıkacak olan taze malzeme ile beslenerek olgunlaştırılması gereği açıktır. Eserin daha önce basılmış olan kısımlarım sistematik b ir incelemeden geçirmek, gereğinde düzeltmeler ve genişletmeler yapm ak elbette yerinde bir iş olurdu. N e çare ki içinde bulunduğum koşullar buna elvermedi. Y ap abild iğim tek şey, göze çarpan birkaç eksiği " T a m a m lam alar" başlığı altında başa eklediğim basit bir çizelgede göster mekten ibaret olmuştur. K en dim kaleme aldığım 177 inci sayfadan itibaren gelen bölümlerde ise b ir h ayli yeni m alzeme kullanmış bulunm aktayım . Bununla beraber yine de m ükemmel olduğunu söyliyecek değilim . Herşeye rağmen, geniş bir çalışma mahsulü olup çeyrek yüzyılı aşan bir süreden beri anbarlarda bekleyen böyle bir eserin nihayet ortaya çıkarılması zorunlu idi. Bu kam da bulunduğum içindir ki ben de buna bir hayli emek verdim ve zam am m ı harcadım . H er halde bunlarn boşa gitmemiş olacağım ve böylece de zam ansız ebediyete göçmüş b ir arkadaşın ruhunun şâdolacağım umarım. Ankara, 20 H aziran 1968.

Research paper thumbnail of Akdes Nimet Kurat - Türk-İngiliz Münasebetlerinin Başlangıcı ve Gelişmesi

Research paper thumbnail of Ahmed Resmî Efendi - Viyana ve Berlin Sefaretnâmeleri

no) kasabasında doğdu ve 1783 tarihinde,otuzüç yaşında gelip yerleştiği İstanbul'da öldü. Tahsil ... more no) kasabasında doğdu ve 1783 tarihinde,otuzüç yaşında gelip yerleştiği İstanbul'da öldü. Tahsil ve görgüsünü arttırmak için geldiği başkentte, Reisülküttâb Tavukçu Mustafa Efendi'ye intisâb ederek onun k ı zıyla evlendi. Bu her iki yaklaşma ve üstün kaabiliyetleri onun Bâb-ı Âli hizmetinde süratle ilerlemesini sağladı. Dîvan kalem lerinden birinde başlattığı memuriyet hayatını mukataacı, m u hasebeci, elçi, tezkireci, sadâret mektupçusu ve kethudâsı, çavuşbaşı, tersâne ve mutbak emîni, sergi nâzırı, murahhas ve defterdar rütbeleriyle ölümüne kadar sürdürdü. Bu görevlerinin yanı sıra kaleme aldığı eserleriyle de X V I II . Yüzyıl Türk devlet adamları arasında, çağdaş Avrupa'nın da hemen tanıdığı bir yer yaptı. Batılı yazarlar birbirlerine dayanarak, hiçbir delil göster meksizin kendisini sırf Girid'li olduğu için Rum asıllı olarak ka bul ederler. Ahmed bin İbrâhim , Resmo'da doğduğu için gerek memuriyet hayatında, gerekse eserlerinde Ahmed Resmî Efendi olarak şöhret yapmıştır. Devlet adamlarının ve yazarlarının doğ dukları şehri lâkab olarak almaları ve böyle tanınmaları gayet ta biî bir hâdisedir. Sırf buna dayanarak Ahmed Resmî'yi Rum asıl lı diye göstermek doğru sayılamaz. Kaldı ki, Osmanlı topluluğu içinde devlete ve memlekete yararlı olmak yarışında insanların hangi asıldan oldukları değil, aldıkları Osmanlı kültürünün tesiri ön planda gelmektedir. Avrupa'yı tamamiyle doğu kültürü açı sından gören ve on aylık bir ayrılıktan sonra Tutrakan'a geldi ğinde câmi ve minareleri görünce büyük bir sevinç duyduğunu ve secdeye kapanarak Devlet-i Aliyye'nin bekasına duacı oldu ğunu yazan Ahmed Resmî Efendi için, Rum asıllıdır demek, sa dece tarihî bir gerçeği ortaya koymak için ise ispatlanması gere ken, yok değil de başka sebepler ile söylenmişse, haksızlıktan başka bir anlam verilemeyecek bir hükümdür. Burada, Viyana ve Berlin elçiliklerinden döndükten sonra ka leme aldığı Sefâretnâmelerini sunduğumuz Ahmed Resmî Efendi'nin ileride bâzılarının takdimini düşündüğümüz bir takım eserleri daha vardır. Bunlar: Hülâsatülîtibâr (1 7 6 9 -1774 Osman l I -Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Barışı), Halîfetürrüesâ (reisülküttâbların hayat hikâyeleri), Hâmiletülküberâ (kızlarağalarının yetiştirilmeleri ve hayatları),Vefiyyât (meşhur bâzı kadın ve er keklerin ölümleri hakkında), Coğrafiyâ-yı Cedîd (yeni coğrafiya) ve Atasözleri, gibi eserlerdir. Ahmed Resmî Efendi'nin Nemçe (1757) ve Prusya (1763) Sefâretnâmeleri, eserleri arasında en tanınmış olanlarıdır. Sefâretnâmeler genellikle Bâb-ı Alî'nin fevkalâde elçi olarak yaban cı ülkelere gönderdiği memurların sonradan kaleme aldıkları anı larıdır. Devletin bilinçli olarak bunlardan, gördüklerini bildirme lerini istemesi ancak X V III. Yüzyılın sonlarında II I. Selim ile başlar. Daha öncekiler, tamamiyle âdet hâline gelmiş olan, el çilerin kendi görüşlerini kendiliklerinden, saraya verdikleri resmî haberlerin dışında, seyahat notları hâlinde kaleme almalarından ileri gitmez.Bunlarm içinde "Her fırsat ve imkânda bir şeyler öğ renmek, her elçinin en faydalı vazifesidir" diyen Ahmed Resmi Efendi gibileri her zaman görülmez. Osmanlı Sultanlarının önce komşularıyla ve daha sonraları da diğer devletlerle olan diplomatik münâsebetleri her ne kadar X IV . Yüzyılda başlamakta, X V . Yüzyılın sonlarından ve X V I. Yüzyılın başlarından bu yana da yabancı elçiler İstanbul'da oturmakta iseler de,Osmanlı İmparatorluğu'nun dışarıda dâimi elçilikler kurmaya başlaması ancak X V I II . Yüzyılın sonlarına doğrudur. Daha önceki elçiler yabancı dillere her zaman "Botschafter" olarak değil, "Gesandter" olarak çevrilmişlerdir. D â im î elçilikler kurmaktaki bu gecikmenin sebebi her şeyden önce Osmanlı Devleti'nin şeriata göre hareket etmesi ve müslüman olmıyan devletlerle sürekli olarak savaş içinde bulunması idi. Devletin sınırları dışındaki topraklar Dârülharb (savaş alanı) olarak kabul ediliyordu. Fâtih bir devlet olan Osmanlı Devleti, bu esaslara dayandığından tâ 1683 Viyana bozgununa ve ondan sonraki geri çekilmelere kadar durumu bu açıdan mütâlâa etmiş ve hırıstiyan Avrupa devletlerinin gönderdikleri dâimî elçileri, huzurlarına tahammül edilir hatırlı misafirler gözüyle görerek onlara gerekli nezâket formalitelerini göstermişlerdir. Osmanlı padişahları ise ancak bir şehzadenin doğumunu, tahta çıkışları nı, saray düğünlerini veyahut da dostluğun sona erdiğini, savaş açıldığını bildirmek üzere bu gibi olağanüstü hâllerde birer ola ğanüstü elçi gönderirlerdi. Bu elçiler görevlerini tamamlar ta mamlamaz da hemen geri dönerlerdi. Bu sefâretnâmelerin mey dana gelmesi bu gibi olaylara bağlı bulunmaktadır. Bunlarda dâimâ asıl siyâsî görevler hakkında, devlet sırrıdır, diye üstü ka palı geçilmiştir. Bunun en güzel misalini Ahmed Resmî Efendi nin Prusya Kralı II. Friedrich'le yaptığı özel bir konuşmayı anla tırken görüyoruz. Elçimizin İstanbul'a dönüşlerinde hazırladığı her iki Sefâretnâmesini de tarihçi Vâsıf eserine (Tarih-i Vâsıf, İstanbul 1219/ 1804, S.120) şöyle bir değerlendirme ile alıyor: "Küçük evkaf muhasebecisi (1) iken elçilik ikinci derecesiyle Nemçe İm paratoruna mutlu tahta çıkış haberini (2) bildiren hükümdar mektubunu iletmeğe memur edilen Elhâc Ahmed Resmî Efendi, sefaret görevini tamamlıyarak İstanbul'a dönüşünde bir mücev her değerinde olan eşsiz yazılarını Sultanın eşiğine sundu. Yazıları lüzumsuz uzatmalardan ve gevezeliklerden uzak olduğu için hiç değiştirmeden ve ekler yapmadan olduğu gibi bu sayfa lara alınarak böylece devletin elçisinin geri dönüşü ölümsüzleşti rilmiş oldu." Ahmed Resmî Efendi'nin satırlarına Türkler kadar AvrupalIlar da büyük bir değer verdiklerinden Sefâretnâmelerinin her ikisi de kısa bir zaman içinde Avrupa dillerinden Alman ca ve Lehçe'ye çevrilmişlerdir. Ahmed Resmî Efendi Prusya Sefâretnâmesinin sonunda bize, bu sefâretnâmeyi yazmakla yap tığı işin öneminin derecesini bizzat kendi kalemiyle açıklıyor: Y irm i-o tu z yıl sonra bugün herkesin bildiği şeyler sayılan bu konuları bilen kalmıyacaktır, diyor. Geri kalanların ise rivâyetler ve bilinenleri birbirine karıştıracaklarını söyleyerek, bilekte kuvvet varken gözle görülenleri kâğıda dökmenin çok çeşitli -10--

Research paper thumbnail of Ahmet Özcan - Uzun Hasan Kanunları ve Osmanlı Dönemine Yansımaları

Research paper thumbnail of BİLİG-10 YAZ-99

Research paper thumbnail of BİLİG-9 BAHAR-99

ÖZET 1991'in sonlarından itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını k... more ÖZET 1991'in sonlarından itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan Türk Devletleri olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan Cumhuriyetleri, kapalı ve sosyalist bir ekonomik sistemden çıkmış olmanın tedirginliği içerisinde dış dünyadan kendilerine modeller ve ortaklar aramaya başladılar. Bu konuda ilk akla gelen ülke, bölgeyle tarihsel ve kültürel pek çok açıdan ortak özellikleri bulunan Türkiye olmuştur. Fakat bu ülkelerle ilgili sağlam bir stratejik temele sahip olunmaması sebebiyle, Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile başlayan ilişkiler duygusallıktan sıyrıldıktan sonra sağlam bir ekonomik temele oturtulamamıştır. Yakın zamanlarda büyük sermaye gruplarının bölgeye duydukları ilgide meydana gelen artış istisna tutulacak olursa, Türkiye'nin bu ülkelerdeki iktisadî temsilcileri küçük ve orta ölçekli işletmeler ile kültürel elçilik görevi yapan ve beşeri sermayenin yetiştirilmesinde önemli roller oynayan eğitim kurumları olmuştur. Tüm bunlar çerçevesinde dış ticaret açısından Azerbaycan dışında Türkiye'nin fazla bir etkinliğe sahip olmadığı, petrol arama gibi yoğun sermaye gerektiren faaliyetler dışındaki yatırım alanlarının pek çoğunda ise önemli bir avantaj yakaladığı söylenebilir. Çalışmada bu etkinlik alanlarında meydana gelen ilişkiler incelenmekte, petrol boru hatları etrafında gelişen politik çekişmeler ve Türkiye'nin bu çerçevede üstlenmesi gereken hayati vizyon üzerinde durulmaktadır. Anahtar Kelimeler : Türkiye, Türk Cumhuriyetleri, Mal hareketleri, Sermaye hareketleri, İhracat kalemleri, İthalât kalemleri, Yatırım, İktisadi işbirliği bilig-9/Bahar'99 rol, doğal gaz, altın üretimi ve otomotiv, elektronik gibi sanayi alanları dışında, Türk firmaları bu cumhuriyetlerde yatırım yapan ülkelerin başında gelmektedir. Aşağıda hangi ülkelerde hangi alanlarda doğrudan yatırım ve 'jointventure' (ortak yatırımların) yoğunlaştığı belirtilecektir. İktisadî işbirliği finansal alanda da ortaya çıkarak bölge ülkelerinde Türk devlet ve özel finansman kuruluşlarının yatırımları görülmüştür. Bankacılık alanındaki bu işbirliği aşağıdaki tabloda da görülmektedir. Tablo 4. Türk Cumhuriyetlerinde Faaliyet Gösteren Türk Bankaları (1995'e kadar)

Research paper thumbnail of BİLİG-8 KIŞ-99

Bilim adamlarınca üretilen bilgilerin bilim dünyasına aktarılmasında ulusal ve uluslararası bilim... more Bilim adamlarınca üretilen bilgilerin bilim dünyasına aktarılmasında ulusal ve uluslararası bilim dergilerinin çok büyük bir rolü vardır. Ancak bilim adamlarının, dünyadaki toplam sayılarının 50.000'i aştığı tahmin edilen bilim dergilerinden ve bu dergilerin bir yılda içerdikleri milyonları aşkın makalelerin büyük çoğunluğundan kolayca haberdar olmaları hemen hemen imkansızdır. Çağımızın bilgi çağı ve en önemli aracının da bilgiye kolayca ulaşım olduğu düşünülerek çeşitli kuruluşlar, bilimsel dergilere ve içeriklerine ulaşımı kolaylaştırabilmek için çeşitli endeks sistemleri ve kurumları oluşturmuşlardır. Endeks kurumlarınca düzenli olarak uluslararası düzeyde taranan bilim dergilerine "uluslararası bilim dergileri" denilmektedir. Bir derginin uluslararası endeks kurumlarınca taramaya alınabilmesi için, hemen hemen üzerinde mutabakat sağlanmış, bazı önemli şartlar vardır. Bunlardan en önemlileri olarak derginin düzenli şekilde zamanında çıkartılması, yayına kabul edilen makalelerin hem şekil hem de içerik yönünden ciddi bir hakem süzgecinden geçirilmiş olması, makalelerin yazım dilinden başka geçerli bir yabancı dilde de özetlerinin verilmesi ve makaleye bilgisayar ortamında ulaşmada kolaylık sağlayan anahtar kelimelerin yer alması sayılabilir. Ahmet Yesevi Universitesi'nce yayınlanmakta olan Bilig-Türk Dünyası'nın Sosyal Bilimler Dergisi-bu sayıdan itibaren uluslararası bilim dergilerinde aranan bütün niteliklere sahip hakemli bir bilim dergisine dönüştürülmüştür. Bu yazıda, uluslararası bilim dergilerinde aranan özellikler ile Bilig'in sahip olduğu özelliklerin bir karşılaştırması yapılmakta ve Türkiye'de sosyal bilimler alanında yayınlanmakta olan bilim dergilerini kapsayan ulusal bir endeks sisteminin kurulabilmesi için bir öneride bulunulmaktadır.

Research paper thumbnail of BİLİG-7 GÜZ-98

döneminde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki iktisadî gelişmeleri değerlendirmek ve Türkiye'nin ... more döneminde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki iktisadî gelişmeleri değerlendirmek ve Türkiye'nin bu cumhuriyetlere yapmış olduğu iktisadi ve eğitim ile ilgili katkıları özetlemektir. Birinci bölümde, bu ülkelerdeki yıllık büyüme ve enflasyon hızları, nüfusları, ihracat ve İthalatın mal gruplarına ve ülkelere göre dağılımını gösteren başlıca ekonomik göstergeler analiz edilmiştir. İkinci bölümde, bu ülkelere Türkiye tarafından açılan Türk Eximbank kredileri, eğitim konusunda katkılar, bu ülkelerdeki Türk inşaat ve yatırım faaliyetleri değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of BİLİG-6 YAZ-97

Research paper thumbnail of BİLİG-5 BAHAR-97

Research paper thumbnail of BİLİG-4 KIŞ-97

Research paper thumbnail of BİLİG-3 GÜZ-96

Research paper thumbnail of BİLİG-2 YAZ-96

Research paper thumbnail of George T. Dennis - 1403 Tarihli Bizans - Türk Antlaşması

Research paper thumbnail of Georges Pachymeres - Bizanslı Gözüyle Türkler

Research paper thumbnail of Eva Groepler - İslam ve Osmanlı Dünyasında Yahudiler

Research paper thumbnail of Bernard Lewis - Demokrasinin Türkiye Serüveni

Research paper thumbnail of Neşet Çağatay-Arap Tarihi Cahiliye Çağı

Research paper thumbnail of Amin Maalouf - Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri

Research paper thumbnail of Aleksandr Kerenski - Kerenski ve Rus İhtilali

Research paper thumbnail of Faik Reşit Unat-Osmanlı Sefirleri ve Sefaretnameleri

eserin uzun bir geçm işi ve garip bir talihsizliği vardır : K itap R ahm etli F aik R eşit U n a ... more eserin uzun bir geçm işi ve garip bir talihsizliği vardır : K itap R ahm etli F aik R eşit U n a t tarafından hazırlanarak 1941 tarihinde T ü rk T a rih K u ru m u 'na sunulmuştur. K urum da bunu, henüz tam am lanmamış bir m etin halinde olmasına rağmen, her halde bir yandan basılırken bir yandan tam am lanır düşüncesiyle, hemen basımına baş lanm ak üzere İstanbul'daki D evlet M atbaasına göndermiştir. Fakat iş um ulduğu g ib i yürümemiş, orada ancak on bir forması ile resimleri m eydana gelebilmiştir. 1949 da da bunlar, T ü rk T a rih K urum u Basımevinde sona erdirilmek am aciyle A n kara'ya nakledilmiştir. Lâkin burada da yıllarca olduğu yerde saymış ve nihayet yazarının vefatı üzerine eserin tamamlanıp yayınlanması görevi K urum ca bana verilmiştir. : ............ , .... Böylece K urum dan ve.sayın U n a t ailesinden devraldığım dosya ları incelemeğe giriştiğim zam an, rahmetli Faik Reşit U n a t'm ne yüksek bir çalışma kudretine ve toplam a kabiliyetine sahip bulundu ğunu, ne büyük emeklerle ne kadar zengin malzeme derlemeği başardığım bir defa daha hayranlıkla gördüm. A n cak eserin henüz -basılmamış-bölüml-er-i-ne~aii_olan™malzemeyi dağınık notlar halinde buldum ve yer yer bir hayli gedikler bulunduğunu tesbit ettim. Ö yle anlaşılıyor ki kitabın bukadar uzun zam an sürüncemede kalmasının başlıca sebebi, yazarın bu eksikleri tam am lam ak imkânını bulamamış olmasıdır, işte böyle bir durumda bana intikal eden malzeme üzerinde, bütün ömrünü eğitim, öğretim ve bilim faaliyetine adamış bir insanın, üstelik de yıllar boyunca zam an zam an şahsen işbirliği yaptığım ız de ğerli bir arkadaşın " evrak-ı metrukesine" eğilm ek bahtsızlığına uğra manın yarattığı ezici bir ruh haleti içinde çalışmaya başladım; m evcut notları derleyip toparlam ağa, eksik yerleri elden geldiği kadar ta m am lam ağa ve yazar tarafından tâkip edilmiş olan usule mümkün mertebe bağlı kalm ak suretiyle eseri yaym a hazırlam ağa gayret ettim. Aslında eser, rahmetli yazarının da başta belirttiği gibi, dört başı mâmur bir anıt olm ak iddiasından uzaktır; bütün kusurları ile, VI ÖNSÖZ b u konuda çalışacak olanlara sadece b ir rehber olmak niteliğini taşımaktadır. Böyle olunca kitabın bütünü ileride yeniden ele alınıp bu arada ortaya çıkmış ve ihtim al ki daha da çıkacak olan taze malzeme ile beslenerek olgunlaştırılması gereği açıktır. Eserin daha önce basılmış olan kısımlarım sistematik b ir incelemeden geçirmek, gereğinde düzeltmeler ve genişletmeler yapm ak elbette yerinde bir iş olurdu. N e çare ki içinde bulunduğum koşullar buna elvermedi. Y ap abild iğim tek şey, göze çarpan birkaç eksiği " T a m a m lam alar" başlığı altında başa eklediğim basit bir çizelgede göster mekten ibaret olmuştur. K en dim kaleme aldığım 177 inci sayfadan itibaren gelen bölümlerde ise b ir h ayli yeni m alzeme kullanmış bulunm aktayım . Bununla beraber yine de m ükemmel olduğunu söyliyecek değilim . Herşeye rağmen, geniş bir çalışma mahsulü olup çeyrek yüzyılı aşan bir süreden beri anbarlarda bekleyen böyle bir eserin nihayet ortaya çıkarılması zorunlu idi. Bu kam da bulunduğum içindir ki ben de buna bir hayli emek verdim ve zam am m ı harcadım . H er halde bunlarn boşa gitmemiş olacağım ve böylece de zam ansız ebediyete göçmüş b ir arkadaşın ruhunun şâdolacağım umarım. Ankara, 20 H aziran 1968.

Research paper thumbnail of Akdes Nimet Kurat - Türk-İngiliz Münasebetlerinin Başlangıcı ve Gelişmesi

Research paper thumbnail of Ahmed Resmî Efendi - Viyana ve Berlin Sefaretnâmeleri

no) kasabasında doğdu ve 1783 tarihinde,otuzüç yaşında gelip yerleştiği İstanbul'da öldü. Tahsil ... more no) kasabasında doğdu ve 1783 tarihinde,otuzüç yaşında gelip yerleştiği İstanbul'da öldü. Tahsil ve görgüsünü arttırmak için geldiği başkentte, Reisülküttâb Tavukçu Mustafa Efendi'ye intisâb ederek onun k ı zıyla evlendi. Bu her iki yaklaşma ve üstün kaabiliyetleri onun Bâb-ı Âli hizmetinde süratle ilerlemesini sağladı. Dîvan kalem lerinden birinde başlattığı memuriyet hayatını mukataacı, m u hasebeci, elçi, tezkireci, sadâret mektupçusu ve kethudâsı, çavuşbaşı, tersâne ve mutbak emîni, sergi nâzırı, murahhas ve defterdar rütbeleriyle ölümüne kadar sürdürdü. Bu görevlerinin yanı sıra kaleme aldığı eserleriyle de X V I II . Yüzyıl Türk devlet adamları arasında, çağdaş Avrupa'nın da hemen tanıdığı bir yer yaptı. Batılı yazarlar birbirlerine dayanarak, hiçbir delil göster meksizin kendisini sırf Girid'li olduğu için Rum asıllı olarak ka bul ederler. Ahmed bin İbrâhim , Resmo'da doğduğu için gerek memuriyet hayatında, gerekse eserlerinde Ahmed Resmî Efendi olarak şöhret yapmıştır. Devlet adamlarının ve yazarlarının doğ dukları şehri lâkab olarak almaları ve böyle tanınmaları gayet ta biî bir hâdisedir. Sırf buna dayanarak Ahmed Resmî'yi Rum asıl lı diye göstermek doğru sayılamaz. Kaldı ki, Osmanlı topluluğu içinde devlete ve memlekete yararlı olmak yarışında insanların hangi asıldan oldukları değil, aldıkları Osmanlı kültürünün tesiri ön planda gelmektedir. Avrupa'yı tamamiyle doğu kültürü açı sından gören ve on aylık bir ayrılıktan sonra Tutrakan'a geldi ğinde câmi ve minareleri görünce büyük bir sevinç duyduğunu ve secdeye kapanarak Devlet-i Aliyye'nin bekasına duacı oldu ğunu yazan Ahmed Resmî Efendi için, Rum asıllıdır demek, sa dece tarihî bir gerçeği ortaya koymak için ise ispatlanması gere ken, yok değil de başka sebepler ile söylenmişse, haksızlıktan başka bir anlam verilemeyecek bir hükümdür. Burada, Viyana ve Berlin elçiliklerinden döndükten sonra ka leme aldığı Sefâretnâmelerini sunduğumuz Ahmed Resmî Efendi'nin ileride bâzılarının takdimini düşündüğümüz bir takım eserleri daha vardır. Bunlar: Hülâsatülîtibâr (1 7 6 9 -1774 Osman l I -Rus Savaşı ve Küçük Kaynarca Barışı), Halîfetürrüesâ (reisülküttâbların hayat hikâyeleri), Hâmiletülküberâ (kızlarağalarının yetiştirilmeleri ve hayatları),Vefiyyât (meşhur bâzı kadın ve er keklerin ölümleri hakkında), Coğrafiyâ-yı Cedîd (yeni coğrafiya) ve Atasözleri, gibi eserlerdir. Ahmed Resmî Efendi'nin Nemçe (1757) ve Prusya (1763) Sefâretnâmeleri, eserleri arasında en tanınmış olanlarıdır. Sefâretnâmeler genellikle Bâb-ı Alî'nin fevkalâde elçi olarak yaban cı ülkelere gönderdiği memurların sonradan kaleme aldıkları anı larıdır. Devletin bilinçli olarak bunlardan, gördüklerini bildirme lerini istemesi ancak X V III. Yüzyılın sonlarında II I. Selim ile başlar. Daha öncekiler, tamamiyle âdet hâline gelmiş olan, el çilerin kendi görüşlerini kendiliklerinden, saraya verdikleri resmî haberlerin dışında, seyahat notları hâlinde kaleme almalarından ileri gitmez.Bunlarm içinde "Her fırsat ve imkânda bir şeyler öğ renmek, her elçinin en faydalı vazifesidir" diyen Ahmed Resmi Efendi gibileri her zaman görülmez. Osmanlı Sultanlarının önce komşularıyla ve daha sonraları da diğer devletlerle olan diplomatik münâsebetleri her ne kadar X IV . Yüzyılda başlamakta, X V . Yüzyılın sonlarından ve X V I. Yüzyılın başlarından bu yana da yabancı elçiler İstanbul'da oturmakta iseler de,Osmanlı İmparatorluğu'nun dışarıda dâimi elçilikler kurmaya başlaması ancak X V I II . Yüzyılın sonlarına doğrudur. Daha önceki elçiler yabancı dillere her zaman "Botschafter" olarak değil, "Gesandter" olarak çevrilmişlerdir. D â im î elçilikler kurmaktaki bu gecikmenin sebebi her şeyden önce Osmanlı Devleti'nin şeriata göre hareket etmesi ve müslüman olmıyan devletlerle sürekli olarak savaş içinde bulunması idi. Devletin sınırları dışındaki topraklar Dârülharb (savaş alanı) olarak kabul ediliyordu. Fâtih bir devlet olan Osmanlı Devleti, bu esaslara dayandığından tâ 1683 Viyana bozgununa ve ondan sonraki geri çekilmelere kadar durumu bu açıdan mütâlâa etmiş ve hırıstiyan Avrupa devletlerinin gönderdikleri dâimî elçileri, huzurlarına tahammül edilir hatırlı misafirler gözüyle görerek onlara gerekli nezâket formalitelerini göstermişlerdir. Osmanlı padişahları ise ancak bir şehzadenin doğumunu, tahta çıkışları nı, saray düğünlerini veyahut da dostluğun sona erdiğini, savaş açıldığını bildirmek üzere bu gibi olağanüstü hâllerde birer ola ğanüstü elçi gönderirlerdi. Bu elçiler görevlerini tamamlar ta mamlamaz da hemen geri dönerlerdi. Bu sefâretnâmelerin mey dana gelmesi bu gibi olaylara bağlı bulunmaktadır. Bunlarda dâimâ asıl siyâsî görevler hakkında, devlet sırrıdır, diye üstü ka palı geçilmiştir. Bunun en güzel misalini Ahmed Resmî Efendi nin Prusya Kralı II. Friedrich'le yaptığı özel bir konuşmayı anla tırken görüyoruz. Elçimizin İstanbul'a dönüşlerinde hazırladığı her iki Sefâretnâmesini de tarihçi Vâsıf eserine (Tarih-i Vâsıf, İstanbul 1219/ 1804, S.120) şöyle bir değerlendirme ile alıyor: "Küçük evkaf muhasebecisi (1) iken elçilik ikinci derecesiyle Nemçe İm paratoruna mutlu tahta çıkış haberini (2) bildiren hükümdar mektubunu iletmeğe memur edilen Elhâc Ahmed Resmî Efendi, sefaret görevini tamamlıyarak İstanbul'a dönüşünde bir mücev her değerinde olan eşsiz yazılarını Sultanın eşiğine sundu. Yazıları lüzumsuz uzatmalardan ve gevezeliklerden uzak olduğu için hiç değiştirmeden ve ekler yapmadan olduğu gibi bu sayfa lara alınarak böylece devletin elçisinin geri dönüşü ölümsüzleşti rilmiş oldu." Ahmed Resmî Efendi'nin satırlarına Türkler kadar AvrupalIlar da büyük bir değer verdiklerinden Sefâretnâmelerinin her ikisi de kısa bir zaman içinde Avrupa dillerinden Alman ca ve Lehçe'ye çevrilmişlerdir. Ahmed Resmî Efendi Prusya Sefâretnâmesinin sonunda bize, bu sefâretnâmeyi yazmakla yap tığı işin öneminin derecesini bizzat kendi kalemiyle açıklıyor: Y irm i-o tu z yıl sonra bugün herkesin bildiği şeyler sayılan bu konuları bilen kalmıyacaktır, diyor. Geri kalanların ise rivâyetler ve bilinenleri birbirine karıştıracaklarını söyleyerek, bilekte kuvvet varken gözle görülenleri kâğıda dökmenin çok çeşitli -10--

Research paper thumbnail of Ahmet Özcan - Uzun Hasan Kanunları ve Osmanlı Dönemine Yansımaları

Research paper thumbnail of BİLİG-10 YAZ-99

Research paper thumbnail of BİLİG-9 BAHAR-99

ÖZET 1991'in sonlarından itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını k... more ÖZET 1991'in sonlarından itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını kazanmaya başlayan Türk Devletleri olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan Cumhuriyetleri, kapalı ve sosyalist bir ekonomik sistemden çıkmış olmanın tedirginliği içerisinde dış dünyadan kendilerine modeller ve ortaklar aramaya başladılar. Bu konuda ilk akla gelen ülke, bölgeyle tarihsel ve kültürel pek çok açıdan ortak özellikleri bulunan Türkiye olmuştur. Fakat bu ülkelerle ilgili sağlam bir stratejik temele sahip olunmaması sebebiyle, Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile başlayan ilişkiler duygusallıktan sıyrıldıktan sonra sağlam bir ekonomik temele oturtulamamıştır. Yakın zamanlarda büyük sermaye gruplarının bölgeye duydukları ilgide meydana gelen artış istisna tutulacak olursa, Türkiye'nin bu ülkelerdeki iktisadî temsilcileri küçük ve orta ölçekli işletmeler ile kültürel elçilik görevi yapan ve beşeri sermayenin yetiştirilmesinde önemli roller oynayan eğitim kurumları olmuştur. Tüm bunlar çerçevesinde dış ticaret açısından Azerbaycan dışında Türkiye'nin fazla bir etkinliğe sahip olmadığı, petrol arama gibi yoğun sermaye gerektiren faaliyetler dışındaki yatırım alanlarının pek çoğunda ise önemli bir avantaj yakaladığı söylenebilir. Çalışmada bu etkinlik alanlarında meydana gelen ilişkiler incelenmekte, petrol boru hatları etrafında gelişen politik çekişmeler ve Türkiye'nin bu çerçevede üstlenmesi gereken hayati vizyon üzerinde durulmaktadır. Anahtar Kelimeler : Türkiye, Türk Cumhuriyetleri, Mal hareketleri, Sermaye hareketleri, İhracat kalemleri, İthalât kalemleri, Yatırım, İktisadi işbirliği bilig-9/Bahar'99 rol, doğal gaz, altın üretimi ve otomotiv, elektronik gibi sanayi alanları dışında, Türk firmaları bu cumhuriyetlerde yatırım yapan ülkelerin başında gelmektedir. Aşağıda hangi ülkelerde hangi alanlarda doğrudan yatırım ve 'jointventure' (ortak yatırımların) yoğunlaştığı belirtilecektir. İktisadî işbirliği finansal alanda da ortaya çıkarak bölge ülkelerinde Türk devlet ve özel finansman kuruluşlarının yatırımları görülmüştür. Bankacılık alanındaki bu işbirliği aşağıdaki tabloda da görülmektedir. Tablo 4. Türk Cumhuriyetlerinde Faaliyet Gösteren Türk Bankaları (1995'e kadar)

Research paper thumbnail of BİLİG-8 KIŞ-99

Bilim adamlarınca üretilen bilgilerin bilim dünyasına aktarılmasında ulusal ve uluslararası bilim... more Bilim adamlarınca üretilen bilgilerin bilim dünyasına aktarılmasında ulusal ve uluslararası bilim dergilerinin çok büyük bir rolü vardır. Ancak bilim adamlarının, dünyadaki toplam sayılarının 50.000'i aştığı tahmin edilen bilim dergilerinden ve bu dergilerin bir yılda içerdikleri milyonları aşkın makalelerin büyük çoğunluğundan kolayca haberdar olmaları hemen hemen imkansızdır. Çağımızın bilgi çağı ve en önemli aracının da bilgiye kolayca ulaşım olduğu düşünülerek çeşitli kuruluşlar, bilimsel dergilere ve içeriklerine ulaşımı kolaylaştırabilmek için çeşitli endeks sistemleri ve kurumları oluşturmuşlardır. Endeks kurumlarınca düzenli olarak uluslararası düzeyde taranan bilim dergilerine "uluslararası bilim dergileri" denilmektedir. Bir derginin uluslararası endeks kurumlarınca taramaya alınabilmesi için, hemen hemen üzerinde mutabakat sağlanmış, bazı önemli şartlar vardır. Bunlardan en önemlileri olarak derginin düzenli şekilde zamanında çıkartılması, yayına kabul edilen makalelerin hem şekil hem de içerik yönünden ciddi bir hakem süzgecinden geçirilmiş olması, makalelerin yazım dilinden başka geçerli bir yabancı dilde de özetlerinin verilmesi ve makaleye bilgisayar ortamında ulaşmada kolaylık sağlayan anahtar kelimelerin yer alması sayılabilir. Ahmet Yesevi Universitesi'nce yayınlanmakta olan Bilig-Türk Dünyası'nın Sosyal Bilimler Dergisi-bu sayıdan itibaren uluslararası bilim dergilerinde aranan bütün niteliklere sahip hakemli bir bilim dergisine dönüştürülmüştür. Bu yazıda, uluslararası bilim dergilerinde aranan özellikler ile Bilig'in sahip olduğu özelliklerin bir karşılaştırması yapılmakta ve Türkiye'de sosyal bilimler alanında yayınlanmakta olan bilim dergilerini kapsayan ulusal bir endeks sisteminin kurulabilmesi için bir öneride bulunulmaktadır.

Research paper thumbnail of BİLİG-7 GÜZ-98

döneminde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki iktisadî gelişmeleri değerlendirmek ve Türkiye'nin ... more döneminde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ndeki iktisadî gelişmeleri değerlendirmek ve Türkiye'nin bu cumhuriyetlere yapmış olduğu iktisadi ve eğitim ile ilgili katkıları özetlemektir. Birinci bölümde, bu ülkelerdeki yıllık büyüme ve enflasyon hızları, nüfusları, ihracat ve İthalatın mal gruplarına ve ülkelere göre dağılımını gösteren başlıca ekonomik göstergeler analiz edilmiştir. İkinci bölümde, bu ülkelere Türkiye tarafından açılan Türk Eximbank kredileri, eğitim konusunda katkılar, bu ülkelerdeki Türk inşaat ve yatırım faaliyetleri değerlendirilmiştir.

Research paper thumbnail of BİLİG-6 YAZ-97

Research paper thumbnail of BİLİG-5 BAHAR-97

Research paper thumbnail of BİLİG-4 KIŞ-97

Research paper thumbnail of BİLİG-3 GÜZ-96

Research paper thumbnail of BİLİG-2 YAZ-96