Şeyma Balcı | Kastamonu University (original) (raw)
Papers by Şeyma Balcı
DergiPark (Istanbul University), Oct 13, 2022
Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like ... more Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like surveillance, where the disciplinary power that regulates space and time prevails. With the emergence of the prison as an example of total space, the body is drawn into the disciplinary punishment system. Thus, the body is tamed and becomes an object. The fact that power is built upon "enforcement" and "objectivization" brings out a double objectivization process specific to the prison. At this point, what the prisoner does against the power gains importance. The prisoner may either bend the knee before or develop various tactics and strategies, and resistance against the power. This paper studies how domination and resistance are represented in Turkish prison
Etkileşim, 2023
Bu çalışma, Türk sinemasında 1980-2009 yılları aralığında çekilen on iç göç filminde ‘göçmen kent... more Bu çalışma, Türk sinemasında 1980-2009 yılları aralığında çekilen on iç göç filminde ‘göçmen kenti’ İstanbul’un nasıl temsil edildiğini irdelemeyi amaçlamaktadır. Film çözümlemesinde iç göç sürecinin tarihsel sosyolojik verileri (göçmenlerin enformel sektörde çalışması, gecekonduda yaşaması vb.) ve trope’lar kullanılmıştır. Kentin kapılarını açmaması, kent ve kadın özdeşliği, hemşehrilerin göçmenlere bir süre sonra kapılarını kapaması filmlerde sık tekrarlanan trope’lardır. Kültürel temsiller olarak iç göç filmlerinde kent/İstanbul; ölümler, kayıplar ve mücadeleyle özdeştir. Kente sadece trenle değil, çeşitli ulaşım araçlarıyla gelen göçmenleri İstanbul’da bekleyen genelde ölüm olur. Yaşayanların değil ölülerin kentidir İstanbul! Film kahramanları tarihsel ve sosyolojik gelişmelere koşut bir biçimde gecekondu ve apartmanda bir yaşam sürerken bir yandan da film kahramanlarının evsizlik hâlleri de göze çarpar. Göç edenlerin kente geliş sebepleri çeşitli olsa da iş temel nedendir ancak...
Popüler Temalarıyla Yakın Dönem Türk Sineması (Ed. A. Özsoy ve D. D. Yücel), 2022
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları, 2022
Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like ... more Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like surveillance, where the disciplinary power that regulates space and time prevails. With the emergence of the prison as an example of total space, the body is drawn into the disciplinary punishment system. Thus, the body is tamed and becomes an object. The fact that power is built upon "enforcement" and "objectivization" brings out a double objectivization process specific to the prison. At this point, what the prisoner does against the power gains importance. The prisoner may either bend the knee before or develop various tactics and strategies, and resistance against the power. This paper studies how domination and resistance are represented in Turkish prison
Erciyes İletişim Dergisi, 2022
Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandır... more Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandırılan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan sömürüye açık uygulama, köleliğin biçim değiştirmiş hâlidir. Ne Osmanlı İmparatorluğu ne de Cumhuriyet Türkiye'si bu sömürü düzenini denetler. Beslemeler, hem roman hem de filmlerde kendini gösterir. Sinema söz konusu olduğunda patetik hikâyelerin merkezinde genellikle köyden kente getirilen, alt sınıf yoksul aileleri tarafından para ile küçük yaşta satılan beslemeler, her zaman "öteki"dir. Bir adım ilerisi beslemeler medar-ı suçtur. Köylü ve pis olarak görülen beslemelerin eve geldikleri an "bitli" oldukları gerekçesiyle saçları kesilir, üstlerindeki kıyafetler yakılır. İsimleri de değiştirilen beslemelerin ev işleri hiç bitmez. Ev işinin "görünmez emeği" gibi sabahtan akşama kadar çalışan beslemeler, bu işten herhangi bir ücret almaz. Cinsellikleri ev emeği gibi her zaman sömürüye açık olan beslemelerin kötü son yaşaması kaçınılmazdır. Bu son genellikle de tecavüz olur. Türk sinemasında beslemeler
Kastamonu İletişim Araştırmaları Dergisi, Jun 24, 2020
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 2022
The population of Istanbul, as the “city of immigrants”, has been continuously shaped with migrat... more The population of Istanbul, as the “city of immigrants”, has been continuously shaped with migration. Migration to the city was not much intense during the period from proclamation of the Republic to 1950. However, a wave of mass migration to Istanbul started after 1950. Cinema is another field where this transformation is made visible. In this context, with the purpose of finding out the way Istanbul was represented in domestic migration films shot in Turkish cinema between 1965-1980, the historical and sociological data of the domestic migration process were used along with the tropes in the study. The migrants’ reason of migrating to Istanbul, how they come, where and how they live, and what waits for them in the end were examined through the films named Bitmeyen Yol (Duygu Sağıroğlu, 1965), Ben Öldükçe Yaşarım (Duygu Sağıroğlu, 1965), Altın Şehir (Orhan Elmas, 1965), Öksüz (Bilge Olgaç, 1968), Fatma Bacı (Halit Refiğ, 1972), Sarı Öküz Parası (Nişan Hançeryan, 1972), Gelin (Ömer Lütfü Akad, 1973), Düğün (Ömer Lütfü Akad, 1974), Kızım Ayşe (Yücel Çakmaklı, 1974), Aç Gözünü Mehmet (Süreya Duru, 1974), Taşı Toprağı Altın Şehir (Orhan Aksoy, 1978), Yusuf ile Kenan (Ömer Kavur, 1979), and Baba Kartal (Cüneyt Arkın, 1979). In domestic migration films, Istanbul turns out to be a city of death, loss and struggle for life. The domestic migration characters either die or kill in Istanbul. The city/Istanbul is identified with a woman who does not open her doors to newcomers/ immigrants at once. Istanbul is far from being a city that leaves space for happy endings.
sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2018
Öz Kentleri parçalama, ayrıştırma ve bölme süreci Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine girmesin... more Öz Kentleri parçalama, ayrıştırma ve bölme süreci Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine girmesine ön ayak olan 24 Ocak/12 Eylül 1980 dönüşümüyle başlamaktadır. Neoliberalizmle birlikte kentlerin sürekli mekân üretimiyle sermaye birikiminin bir parçası haline gelmesi paralel ilerlemekte, hem mekânın kendisi hem de kentler "meta" haline gelmektedir. Sermaye birikiminin merkezi haline gelen, küresel ve büyük yatırımların odağında, "pazarlanabilen" kentler neoliberal kent anlayışına uygun bir şekilde yeniden biçimlenmektedir. "Sermayenin kentleşmesi" olarak adlandırılan bu dönemde neoliberal kent politikalarının tezahürlerinden kentsel dönüşüm, "yaratıcı yıkım" stratejileri, "el koyma yoluyla mülksüzleştirme" çıkarılan yasalarla uygulamaya konulmaktadır. Kentsel dönüşüm yasal olarak 2004 yılında çıkarılan 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ile Ankara'da başlamasına rağmen bu politikanın "başkenti" İstanbul olur. Yaşanan dönüşümlerin bir biçimde görünür kılındığı alanlardan biri de sinemadır. Bu çalışmada, filmlerde "yaratıcı yıkım" stratejilerine eşlik eden, tehditlere gebe bir kentin/İstanbul'un hikâyelerin merkezini oluşturduğu varsayımından hareketle, kentsel dönüşümün filmlerde nasıl temsil edildiği, film kahramanları üzerindeki etkileri, hangi imgelerle gösterildiği ve/veya duyurulduğu sorularına yanıt aranmaya çalışılmış ve 2000'ler Türk sinemasının "sanat" sinemasına bakılmıştır. Bu bağlamda 11'e 10
Erciyes İletişim Dergisi, 2019
2000’ler Türk Sineması’nda İstanbul’un ne söylediği ve nasıl gösterildiği üzerinden hareket eden... more 2000’ler Türk Sineması’nda İstanbul’un ne söylediği ve nasıl gösterildiği üzerinden
hareket eden bu çalışmada, sinema ve kent meselesine bakarken kavramsal ve
tarihsel bir kategorizasyona başvurulmuştur. İncelenecek filmler belirlenirken
2000’ler Türk Sineması’nda “sanat” sinemasına bakılmış, “popüler” film örnekleri
dışarıda bırakılmıştır. Bu bağlamda, sermayenin kentleşmesi dönemi içerisinde yer
alan ve araştırmanın ampirik kısmını oluşturan ve aidiyetsiz mekân başlığı altında
C Blok (Zeki Demirkubuz, 1994), Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim, 1996), Güneşe
Yolculuk (Yeşim Ustaoğlu, 1999), Uzak (Nuri Bilge Ceylan, 2002), Hayat Var (Reha
Erdem, 2006), Meleğin Düşüşü (Semih Kaplanoğlu, 2007) ve Çoğunluk (Seren Yüce,
2010) filmleri aidiyetsiz mekân başlığı altında incelenmiştir. Bu inceleme yapılırken
film çözümlemesinde tarihsel eleştiriden, sinematografik anlamda ise “kare kare
çözümleme” tekniğinden faydalanılmıştır. Filmlerde aidiyetsiz mekânlarıyla
İstanbul, yaşamanın ve yerleşmenin mümkün olmadığı, tehdit eden kent halindedir.
Aidiyetini mekânla ve bunun bir adım ilerisi olan kentle kuramayan 2000’ler Türk
Sineması’nın karakterleri İstanbul’da huzursuzluk içerisinde yaşarlar. Karakterler
mekân olarak bedenleriyle de bir aidiyet ilişkisi kuramazlar. Aidiyet duygusunun
mekânı beden; filmlerde kıstırılmışlık, taciz, işkence gibi edimlerle de aidiyetsiz bir
mekâna dönüşür.
Erciyes İletişim Dergisi, 2022
Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandır... more Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandırılan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan sömürüye açık uygulama, köleliğin biçim değiştirmiş hâlidir. Ne Osmanlı İmparatorluğu ne de Cumhuriyet Türkiye'si bu sömürü düzenini denetler. Beslemeler, hem roman hem de filmlerde kendini gösterir. Sinema söz konusu olduğunda patetik hikâyelerin merkezinde genellikle köyden kente getirilen, alt sınıf yoksul aileleri tarafından para ile küçük yaşta satılan beslemeler, her zaman "öteki"dir. Bir adım ilerisi beslemeler medar-ı suçtur. Köylü ve pis olarak görülen beslemelerin eve geldikleri an "bitli" oldukları gerekçesiyle saçları kesilir, üstlerindeki kıyafetler yakılır. İsimleri de değiştirilen beslemelerin ev işleri hiç bitmez. Ev işinin "görünmez emeği" gibi sabahtan akşama kadar çalışan beslemeler, bu işten herhangi bir ücret almaz. Cinsellikleri ev emeği gibi her zaman sömürüye açık olan beslemelerin kötü son yaşaması kaçınılmazdır. Bu son genellikle de tecavüz olur. Türk sinemasında beslemeler
Sinecine (12)2, 2021
Türk bilim kurgu filmlerinde robot kimliğinin nasıl temsil edildiği irdelenmiştir. Robot kimliğin... more Türk bilim kurgu filmlerinde robot kimliğinin nasıl temsil edildiği irdelenmiştir. Robot kimliğinin inşasındaki temaları belirlemek adına tematik analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu temalar şöyle sıralanabilir: bir isme sahip robotlar, kimlik ve kişilik sahibi robotlar, hizmetçi robotlar, toplumsal cinsiyet kodlarına göre robotlar, dış görünüşe (tasarıma) göre robotlar, öteki olarak robotlar ve insan olmak isteyen robotlar. Filmler söz konusu olduğunda robotlar belirli emeller için kullanılır. Robotların sahipleri genellikle dünyayı ele geçirme amacındadır ve bu amaç uğruna da robotlar sahiplerinin isteklerini yerine getirmek için tasarlanan işçi ya da köledir. Başka bir deyişle robotlar kendilerine verilen emirleri yerine getirirler. Bir yandan toplumsal cinsiyet kodlarına uygun olarak hizmet eden robot/gynoid "mükemmel ev kadını"dır. Dünyanın hâkimi olmak ya da dünyayı ele geçirmek isteyen kral ya da bilim insanlarının robotlarının adları yoktur. Robotlar gri, metalik ve mekanik bir biçimde hareket eden ve insan formunda olarak belirir. Dış görünüşleri ile robot oldukları açık kılınan robotlar aynı zamanda ötekidir. Robotların öteki olmaları ya da ötekileştirilmeleri hem tasarımlarıyla hem dille hem de hizmet için kullanılmalarında kendini gösterir. Robotlar kişilik ve kimlik tanımlarının dışında görülür. İnsan olmak isteyen ya da âşık olan robotlar kişinin ve aşkın ne olduğunu insanlara hatırlatandır.
Product and company names mentioned in this work are the trademarks of their respective owners. W... more Product and company names mentioned in this work are the trademarks of their respective owners. While every care has been taken in preparing this work, neither the authors nor Vernon Art and Science Inc. may be held responsible for any loss or damage caused or alleged to be caused directly or indirectly by the information contained in it. Every effort has been made to trace all copyright holders, but if any have been inadvertently overlooked the publisher will be pleased to include any necessary credits in any subsequent reprint or edition. Cover design by Vernon Press. Cover image: "Rendered cinema fimstrip", iStock.com/gl0ck
KİAD Dergisi, Sayı: 4, 2020
Dünya tarihi bir anlamda modernin de tarihidir. Modern kavramı beraberinde farklı kullanım ve içe... more Dünya tarihi bir anlamda modernin de tarihidir. Modern kavramı beraberinde farklı kullanım ve içerikleri de getirmektedir. Modernizm, bir kültürel olgu olarak modern çağın sanat hareketleri olan izlenimci, dışavurumcu, gerçeküstücü, Dadaist ve avangart hareketleri betimlemek için kullanılabilen özel bir kültürel ve estetik biçimler dizisidir. Modern sinema anlayışı ise 1940'lı yıllarda Avrupa'da ortaya çıkar. Farklı modernist hareketlerin etkisiyle gelişen modern sanat sineması auteurün kültürel birikimiyle farklı biçimler alır. Postmodernizm ise edebiyat eleştirisiyle başlayıp mimariyle görünürlük kazanırken çok sayıda sanat akımının ve biçemin bir araya getirilmesiyle bölük pörçük ve heterojen bir yapı sergiler. Sinema söz konusu olduğunda çoğulculuk bir anlamda yüzeysellik öne çıkar. Postmodern filmlerde bütün yerine parça yüceltilir, teklik değil çokluk kutsanır, gösterilen yerine gösteren öne çıkar. ) filmlerinde yönetmenlerin postmodern anlatıyı nasıl tasarladıkları ve kurduklarının, sinematografik dil ve içerik açısından araştırılmasıdır.
Erciyes İletişim Dergisi, 2019
sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2018
DergiPark (Istanbul University), Oct 13, 2022
Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like ... more Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like surveillance, where the disciplinary power that regulates space and time prevails. With the emergence of the prison as an example of total space, the body is drawn into the disciplinary punishment system. Thus, the body is tamed and becomes an object. The fact that power is built upon "enforcement" and "objectivization" brings out a double objectivization process specific to the prison. At this point, what the prisoner does against the power gains importance. The prisoner may either bend the knee before or develop various tactics and strategies, and resistance against the power. This paper studies how domination and resistance are represented in Turkish prison
Etkileşim, 2023
Bu çalışma, Türk sinemasında 1980-2009 yılları aralığında çekilen on iç göç filminde ‘göçmen kent... more Bu çalışma, Türk sinemasında 1980-2009 yılları aralığında çekilen on iç göç filminde ‘göçmen kenti’ İstanbul’un nasıl temsil edildiğini irdelemeyi amaçlamaktadır. Film çözümlemesinde iç göç sürecinin tarihsel sosyolojik verileri (göçmenlerin enformel sektörde çalışması, gecekonduda yaşaması vb.) ve trope’lar kullanılmıştır. Kentin kapılarını açmaması, kent ve kadın özdeşliği, hemşehrilerin göçmenlere bir süre sonra kapılarını kapaması filmlerde sık tekrarlanan trope’lardır. Kültürel temsiller olarak iç göç filmlerinde kent/İstanbul; ölümler, kayıplar ve mücadeleyle özdeştir. Kente sadece trenle değil, çeşitli ulaşım araçlarıyla gelen göçmenleri İstanbul’da bekleyen genelde ölüm olur. Yaşayanların değil ölülerin kentidir İstanbul! Film kahramanları tarihsel ve sosyolojik gelişmelere koşut bir biçimde gecekondu ve apartmanda bir yaşam sürerken bir yandan da film kahramanlarının evsizlik hâlleri de göze çarpar. Göç edenlerin kente geliş sebepleri çeşitli olsa da iş temel nedendir ancak...
Popüler Temalarıyla Yakın Dönem Türk Sineması (Ed. A. Özsoy ve D. D. Yücel), 2022
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları, 2022
Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like ... more Prison is a total space surrounded by walls, where violence and torture manifest themselves like surveillance, where the disciplinary power that regulates space and time prevails. With the emergence of the prison as an example of total space, the body is drawn into the disciplinary punishment system. Thus, the body is tamed and becomes an object. The fact that power is built upon "enforcement" and "objectivization" brings out a double objectivization process specific to the prison. At this point, what the prisoner does against the power gains importance. The prisoner may either bend the knee before or develop various tactics and strategies, and resistance against the power. This paper studies how domination and resistance are represented in Turkish prison
Erciyes İletişim Dergisi, 2022
Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandır... more Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandırılan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan sömürüye açık uygulama, köleliğin biçim değiştirmiş hâlidir. Ne Osmanlı İmparatorluğu ne de Cumhuriyet Türkiye'si bu sömürü düzenini denetler. Beslemeler, hem roman hem de filmlerde kendini gösterir. Sinema söz konusu olduğunda patetik hikâyelerin merkezinde genellikle köyden kente getirilen, alt sınıf yoksul aileleri tarafından para ile küçük yaşta satılan beslemeler, her zaman "öteki"dir. Bir adım ilerisi beslemeler medar-ı suçtur. Köylü ve pis olarak görülen beslemelerin eve geldikleri an "bitli" oldukları gerekçesiyle saçları kesilir, üstlerindeki kıyafetler yakılır. İsimleri de değiştirilen beslemelerin ev işleri hiç bitmez. Ev işinin "görünmez emeği" gibi sabahtan akşama kadar çalışan beslemeler, bu işten herhangi bir ücret almaz. Cinsellikleri ev emeği gibi her zaman sömürüye açık olan beslemelerin kötü son yaşaması kaçınılmazdır. Bu son genellikle de tecavüz olur. Türk sinemasında beslemeler
Kastamonu İletişim Araştırmaları Dergisi, Jun 24, 2020
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 2022
The population of Istanbul, as the “city of immigrants”, has been continuously shaped with migrat... more The population of Istanbul, as the “city of immigrants”, has been continuously shaped with migration. Migration to the city was not much intense during the period from proclamation of the Republic to 1950. However, a wave of mass migration to Istanbul started after 1950. Cinema is another field where this transformation is made visible. In this context, with the purpose of finding out the way Istanbul was represented in domestic migration films shot in Turkish cinema between 1965-1980, the historical and sociological data of the domestic migration process were used along with the tropes in the study. The migrants’ reason of migrating to Istanbul, how they come, where and how they live, and what waits for them in the end were examined through the films named Bitmeyen Yol (Duygu Sağıroğlu, 1965), Ben Öldükçe Yaşarım (Duygu Sağıroğlu, 1965), Altın Şehir (Orhan Elmas, 1965), Öksüz (Bilge Olgaç, 1968), Fatma Bacı (Halit Refiğ, 1972), Sarı Öküz Parası (Nişan Hançeryan, 1972), Gelin (Ömer Lütfü Akad, 1973), Düğün (Ömer Lütfü Akad, 1974), Kızım Ayşe (Yücel Çakmaklı, 1974), Aç Gözünü Mehmet (Süreya Duru, 1974), Taşı Toprağı Altın Şehir (Orhan Aksoy, 1978), Yusuf ile Kenan (Ömer Kavur, 1979), and Baba Kartal (Cüneyt Arkın, 1979). In domestic migration films, Istanbul turns out to be a city of death, loss and struggle for life. The domestic migration characters either die or kill in Istanbul. The city/Istanbul is identified with a woman who does not open her doors to newcomers/ immigrants at once. Istanbul is far from being a city that leaves space for happy endings.
sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2018
Öz Kentleri parçalama, ayrıştırma ve bölme süreci Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine girmesin... more Öz Kentleri parçalama, ayrıştırma ve bölme süreci Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisine girmesine ön ayak olan 24 Ocak/12 Eylül 1980 dönüşümüyle başlamaktadır. Neoliberalizmle birlikte kentlerin sürekli mekân üretimiyle sermaye birikiminin bir parçası haline gelmesi paralel ilerlemekte, hem mekânın kendisi hem de kentler "meta" haline gelmektedir. Sermaye birikiminin merkezi haline gelen, küresel ve büyük yatırımların odağında, "pazarlanabilen" kentler neoliberal kent anlayışına uygun bir şekilde yeniden biçimlenmektedir. "Sermayenin kentleşmesi" olarak adlandırılan bu dönemde neoliberal kent politikalarının tezahürlerinden kentsel dönüşüm, "yaratıcı yıkım" stratejileri, "el koyma yoluyla mülksüzleştirme" çıkarılan yasalarla uygulamaya konulmaktadır. Kentsel dönüşüm yasal olarak 2004 yılında çıkarılan 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ile Ankara'da başlamasına rağmen bu politikanın "başkenti" İstanbul olur. Yaşanan dönüşümlerin bir biçimde görünür kılındığı alanlardan biri de sinemadır. Bu çalışmada, filmlerde "yaratıcı yıkım" stratejilerine eşlik eden, tehditlere gebe bir kentin/İstanbul'un hikâyelerin merkezini oluşturduğu varsayımından hareketle, kentsel dönüşümün filmlerde nasıl temsil edildiği, film kahramanları üzerindeki etkileri, hangi imgelerle gösterildiği ve/veya duyurulduğu sorularına yanıt aranmaya çalışılmış ve 2000'ler Türk sinemasının "sanat" sinemasına bakılmıştır. Bu bağlamda 11'e 10
Erciyes İletişim Dergisi, 2019
2000’ler Türk Sineması’nda İstanbul’un ne söylediği ve nasıl gösterildiği üzerinden hareket eden... more 2000’ler Türk Sineması’nda İstanbul’un ne söylediği ve nasıl gösterildiği üzerinden
hareket eden bu çalışmada, sinema ve kent meselesine bakarken kavramsal ve
tarihsel bir kategorizasyona başvurulmuştur. İncelenecek filmler belirlenirken
2000’ler Türk Sineması’nda “sanat” sinemasına bakılmış, “popüler” film örnekleri
dışarıda bırakılmıştır. Bu bağlamda, sermayenin kentleşmesi dönemi içerisinde yer
alan ve araştırmanın ampirik kısmını oluşturan ve aidiyetsiz mekân başlığı altında
C Blok (Zeki Demirkubuz, 1994), Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim, 1996), Güneşe
Yolculuk (Yeşim Ustaoğlu, 1999), Uzak (Nuri Bilge Ceylan, 2002), Hayat Var (Reha
Erdem, 2006), Meleğin Düşüşü (Semih Kaplanoğlu, 2007) ve Çoğunluk (Seren Yüce,
2010) filmleri aidiyetsiz mekân başlığı altında incelenmiştir. Bu inceleme yapılırken
film çözümlemesinde tarihsel eleştiriden, sinematografik anlamda ise “kare kare
çözümleme” tekniğinden faydalanılmıştır. Filmlerde aidiyetsiz mekânlarıyla
İstanbul, yaşamanın ve yerleşmenin mümkün olmadığı, tehdit eden kent halindedir.
Aidiyetini mekânla ve bunun bir adım ilerisi olan kentle kuramayan 2000’ler Türk
Sineması’nın karakterleri İstanbul’da huzursuzluk içerisinde yaşarlar. Karakterler
mekân olarak bedenleriyle de bir aidiyet ilişkisi kuramazlar. Aidiyet duygusunun
mekânı beden; filmlerde kıstırılmışlık, taciz, işkence gibi edimlerle de aidiyetsiz bir
mekâna dönüşür.
Erciyes İletişim Dergisi, 2022
Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandır... more Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren varlık gösteren daha çok evlatlık, beslemelik olarak adlandırılan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan sömürüye açık uygulama, köleliğin biçim değiştirmiş hâlidir. Ne Osmanlı İmparatorluğu ne de Cumhuriyet Türkiye'si bu sömürü düzenini denetler. Beslemeler, hem roman hem de filmlerde kendini gösterir. Sinema söz konusu olduğunda patetik hikâyelerin merkezinde genellikle köyden kente getirilen, alt sınıf yoksul aileleri tarafından para ile küçük yaşta satılan beslemeler, her zaman "öteki"dir. Bir adım ilerisi beslemeler medar-ı suçtur. Köylü ve pis olarak görülen beslemelerin eve geldikleri an "bitli" oldukları gerekçesiyle saçları kesilir, üstlerindeki kıyafetler yakılır. İsimleri de değiştirilen beslemelerin ev işleri hiç bitmez. Ev işinin "görünmez emeği" gibi sabahtan akşama kadar çalışan beslemeler, bu işten herhangi bir ücret almaz. Cinsellikleri ev emeği gibi her zaman sömürüye açık olan beslemelerin kötü son yaşaması kaçınılmazdır. Bu son genellikle de tecavüz olur. Türk sinemasında beslemeler
Sinecine (12)2, 2021
Türk bilim kurgu filmlerinde robot kimliğinin nasıl temsil edildiği irdelenmiştir. Robot kimliğin... more Türk bilim kurgu filmlerinde robot kimliğinin nasıl temsil edildiği irdelenmiştir. Robot kimliğinin inşasındaki temaları belirlemek adına tematik analiz yöntemi kullanılmıştır. Bu temalar şöyle sıralanabilir: bir isme sahip robotlar, kimlik ve kişilik sahibi robotlar, hizmetçi robotlar, toplumsal cinsiyet kodlarına göre robotlar, dış görünüşe (tasarıma) göre robotlar, öteki olarak robotlar ve insan olmak isteyen robotlar. Filmler söz konusu olduğunda robotlar belirli emeller için kullanılır. Robotların sahipleri genellikle dünyayı ele geçirme amacındadır ve bu amaç uğruna da robotlar sahiplerinin isteklerini yerine getirmek için tasarlanan işçi ya da köledir. Başka bir deyişle robotlar kendilerine verilen emirleri yerine getirirler. Bir yandan toplumsal cinsiyet kodlarına uygun olarak hizmet eden robot/gynoid "mükemmel ev kadını"dır. Dünyanın hâkimi olmak ya da dünyayı ele geçirmek isteyen kral ya da bilim insanlarının robotlarının adları yoktur. Robotlar gri, metalik ve mekanik bir biçimde hareket eden ve insan formunda olarak belirir. Dış görünüşleri ile robot oldukları açık kılınan robotlar aynı zamanda ötekidir. Robotların öteki olmaları ya da ötekileştirilmeleri hem tasarımlarıyla hem dille hem de hizmet için kullanılmalarında kendini gösterir. Robotlar kişilik ve kimlik tanımlarının dışında görülür. İnsan olmak isteyen ya da âşık olan robotlar kişinin ve aşkın ne olduğunu insanlara hatırlatandır.
Product and company names mentioned in this work are the trademarks of their respective owners. W... more Product and company names mentioned in this work are the trademarks of their respective owners. While every care has been taken in preparing this work, neither the authors nor Vernon Art and Science Inc. may be held responsible for any loss or damage caused or alleged to be caused directly or indirectly by the information contained in it. Every effort has been made to trace all copyright holders, but if any have been inadvertently overlooked the publisher will be pleased to include any necessary credits in any subsequent reprint or edition. Cover design by Vernon Press. Cover image: "Rendered cinema fimstrip", iStock.com/gl0ck
KİAD Dergisi, Sayı: 4, 2020
Dünya tarihi bir anlamda modernin de tarihidir. Modern kavramı beraberinde farklı kullanım ve içe... more Dünya tarihi bir anlamda modernin de tarihidir. Modern kavramı beraberinde farklı kullanım ve içerikleri de getirmektedir. Modernizm, bir kültürel olgu olarak modern çağın sanat hareketleri olan izlenimci, dışavurumcu, gerçeküstücü, Dadaist ve avangart hareketleri betimlemek için kullanılabilen özel bir kültürel ve estetik biçimler dizisidir. Modern sinema anlayışı ise 1940'lı yıllarda Avrupa'da ortaya çıkar. Farklı modernist hareketlerin etkisiyle gelişen modern sanat sineması auteurün kültürel birikimiyle farklı biçimler alır. Postmodernizm ise edebiyat eleştirisiyle başlayıp mimariyle görünürlük kazanırken çok sayıda sanat akımının ve biçemin bir araya getirilmesiyle bölük pörçük ve heterojen bir yapı sergiler. Sinema söz konusu olduğunda çoğulculuk bir anlamda yüzeysellik öne çıkar. Postmodern filmlerde bütün yerine parça yüceltilir, teklik değil çokluk kutsanır, gösterilen yerine gösteren öne çıkar. ) filmlerinde yönetmenlerin postmodern anlatıyı nasıl tasarladıkları ve kurduklarının, sinematografik dil ve içerik açısından araştırılmasıdır.
Erciyes İletişim Dergisi, 2019
sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2018