Özgür Yeni | Kastamonu Üniversitesi (original) (raw)
Papers by Özgür Yeni
Oz Taskopru Ilce merkezinde yer alan ve her gecen gun yok olma tehlikesi ile karsi karsiya kalan ... more Oz Taskopru Ilce merkezinde yer alan ve her gecen gun yok olma tehlikesi ile karsi karsiya kalan geleneksel konut mimarimizin vazgecilmez unsurlari arasinda bulunan kapi tokmaklari onemli bir yer tutmaktadir. Bir zamanlar evlerin cumle kapilari uzerinde yaygin olarak gormeye alisik oldugumuz bu mimari ogeler gunumuzde cok nadir olarak gorulmektedir. Kapi tokmaklari, sokulup takilabilmeleri kolay olduklari icin, ait olduklari kapi kanatlarindan calinabilmekte ya da mulk sahibi tarafindan gelir elde etme gayesiyle, bir antikaci ya da bir hurdaciya satilabilmektedir. Tum bu olumsuzluklarin yani sira, teknolojinin gelismesi ile birlikte kapi tokmaklarinin yerini modern zillere birakmasi da hizli bir sekilde yok olmalarina zemin hazirlamistir. Bu nedenle, geleneksel konut mimarimizin vazgecilmez unsurlarindan birisi olan kapi tokmaklarinin tespit ve belgelenmesi onem arz etmektedir. Kapi tokmaklari, disaridan gelenlerin ev sahibini haberdar etmek icin kullanilirken, kapilarin susleme kom...
The Journal of Academic Social Science Studies, 2015
Journal of International Social Research, 2017
Öz; Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti, Kastamonu Merkez Küpcigez Mahallesi Yılanlı... more Öz;
Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti, Kastamonu Merkez Küpcigez Mahallesi Yılanlı Sokağı’nda yer almaktadır. Ne yazık ki bir yangın sonucu yok olan eserin günümüze sadece taç kapısı ulaşabilmiştir. Kastamonu’da günümüze ulaşabilmiş en eski tarihli Türk dönemi yapıları arasında bulunan darüşşifa ve imaretin kitabesi, dönemin siyasi durumunu açıklamada ayrı bir önem taşımaktadır. Taç kapı üzerinde bulunan bu kitabeden H. 671/m.1272-1273 tarihinde, Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğlu Alâeddin Ali tarafından, Küherbaş ibn Abdullah’ın nezaretinde, mimar Sa’id el-Kayserî tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle yapının Pervâneoğulları eseri olduğunu söylemek mümkündür.
Bu tarihten yola çıkarak eserin önemine değinirsek, eserin yapılış tarihi olan H. 671/M. 1272-73 tarihinde Çobanoğulları Beyliği hâkimiyeti altında bulunan Kastamonu’da, Sinop’da hüküm süren Pervâneoğulları’nın eser yaptırıp kitabe koydurması hâkimiyetin el değiştirdiği manasına gelmektedir. Ancak aynı tarihlerde Çobanoğulları Beyliği’nin mevcudiyetinin Alp Yürük (Yürek) tarafından, İlhanlılara tâbi olarak devam ettirildiği de kaynaklarda belirtilmektedir.
1261-1277 tarihleri arası bazı tarihçiler tarafından Mûinüddîn Süleyman
Devri olarak ifade edilmektedir. III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta çıkması ile birlikte, devrin işbirlikçi veziri Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın devlet yönetiminde etkinliği daha da artmıştır. Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğullarının da bu durumdan yararlanmış oldukları aşikârdır. Bu döneme tekabül eden, Kastamonu Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti’nin Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğlu Alâeddin Ali tarafından yaptırılmış olması, Kastamonu’da Çobanoğulları Beyliği’nin mevcudiyetini devam ettiren Alp Yürük
(Yürek)’ün, ikinci derecede bir idareci durumuna düştüğünün ya da düşürüldüğünün bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kastamonu’da Moğol etkisini bir eser kitabesi üzerinden irdelediğimiz bildiride, söz konusu tarihe tanıklık etmiş olan bu eser hakkında bilgi verilerek, sanat tarihi açısından önemi vurgulanacaktır.
Uluslararası Malazgirt'ten Osmanlı'ya Selçuklu Sempozyumu Bildiriler, Nov 1, 2017
Öz; Malazgirt Zaferi ile birlikte Selçuklu hâkimiyetine giren Ağrı, stratejik konumu ve verimli t... more Öz; Malazgirt Zaferi ile birlikte Selçuklu hâkimiyetine giren Ağrı, stratejik konumu ve verimli toprakları sayesinde kısa süre içinde yoğun yerleşime sahne olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in 1514 tarihli Çaldıran Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılan bölge hızlı bir imar faaliyeti içine girmiştir. 1288, 1291 ve 1318 tarihli Osmanlı salnamelerine bakıldığında Ağrı ve çevresinin cami, mescit, tekke, zâviye, türbe, han, hamam, çeşme, köprü ve dükkânları ile oldukça bayındır bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bölge sınırda bulunmasından dolayı sık sık işgallere uğramış ve büyük yıkımlar yaşamıştır. Özellikle Osmanlı-Rus, Osmanlı-İran Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin isyanları ile bu eserlerin büyük bir bölümü tahrip edilmiştir. Bu nedenle bütün bu yapılardan çok azı günümüze ulaşabilmiştir.
İl sınırları içinde günümüze ulaşabilen Osmanlı dönemi yapılarına bakıldığında Selçuklu sanatı etkilerini plan, mimari elemanlar ve bezeme unsurlarında ayrıntılı bir biçimde görmek mümkündür. XIV. yüzyıldan sonra Batı’da, XV. yüzyılın ortasından sonra da İstanbul merkezli olarak devam etmiş olan Osmanlı sanatı hiçbir zaman bölgedeki erken dönemden itibaren şekillenmeye başlayan Selçuklu sanatı biçimlerini silmeyi başaramamış, ancak onu devam ettirebilmiştir. Örneğin, 1784 tarihinde tamamlanan Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı’nı bezemeleri ve mimari yapısıyla Selçuklu dönemi geleneklerine bağlamak, Batı’daki Osmanlı yapılarına bağlamaktan çok daha kolay görülmektedir.
Osmanlıların en güçlü oldukları dönemde bile sanatsal gelenek olarak Selçuklu
sanatı geleneklerinin bölgede ağır bastığı görülmektedir. Bu eğilim, bölgenin
sivil mimarlık yapıları ve geleneksel dokumalarında da saptanabilmektedir.
Selçuklu sanatı etkilerinin bölgede bu denli yoğunlaşmasının iki önemli nedeni
bulunmaktadır. Bu nedenlerden birisi bölgenin konumundan kaynaklanmaktadır.
Bir taraftan Anadolu’nun İran’a açılan bir geçiş güzergâhında bulunuyor
olması ve İran, Ani, Ahlat, Erzurum gibi yakın bölgelerde yer alan zengin Selçuklu mirası ile olan yakın ilişkiler, diğer taraftan da bölge halkının geleneksel
Selçuklu sanat değerlerine bağlı kalma isteği bu etkileri sağlamıştır.
Bu bildiride Ağrı il sınırları içinde bulunan başta Doğubayazıt İshak Paşa
Sarayı başta olmak üzere Osmanlı dönemine ait mimari eserler ile Osmanlı dönemi
mezar taşları ve geleneksel dokumalar Selçuklu sanatı etkileri bakımından
ele alınarak değerlendirilmiştir.
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi - The Journal of Academic Social Science, Dec 10, 2017
Öz; Mezar taşları farklı bilim disiplinlerine ilk elden kaynak teşkil etmesi bakımından olduk... more Öz;
Mezar taşları farklı bilim disiplinlerine ilk elden kaynak teşkil etmesi bakımından
oldukça önemlidir. Son yıllarda tarihi mezar taşlarına olan ilgi artmış, bu konuda
yayınlar yapılarak, mezar taşlarının daha iyi bir biçimde değerlendirilmesi ve bilim
âlemine tanıtılması sağlanmıştır. Ne yazık ki bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, mezar
taşları kentlerin gelişim süreci içerisinde en çok zarar gören kültür varlıklarımız
arasında yer almış ve birçok mezar taşı bu süreç içerisinde ya tahrip olmuş ya da
yok edilmiştir. Ülkemizde eşine nadir rastlanan yeniçeri mezar taşları, üzerinde görülen
remiz ve kullanılan başlık formlarıyla Osmanlı mezar taşları içerisinde ayrı
bir yere sahiptir. Yeniçerilerde her bölük ve ortanın aidiyet sembolü olarak ayrı ayrı
remizleri bulunmaktadır. Bu remizler orta ve bölüklerin kapıları üzerinde, çadırlarında,
bayraklarında, sofa tezkirelerinde ve mezar taşlarında işlenmiştir. Söz konusu
incelenen mezar taşı üzerinde de 25. bölüğün remzi olan balık figürüne rastlanmıştır.
Bu kapsamda, yapılan çalışmaya konu olan mezar taşının bulunduğu
Kastamonu ili, Çatalzeytin ilçesi, Çağlar Köyü Merkez Camii'ne gidilerek hazire
içerisinde bulunan mezar taşının fotoğrafları çekilmiş, ölçü ve estampajları alınmış,
kitabe metni ile mezar taşı üzerinde yer alan remiz birlikte değerlendirilerek, mezartaşının Yeniçeri Ocağı'ndan 25. Bölüğün Alem-dârı Hacı Ali Ağa'ya ait olduğu ortaya konulmuştur.
Abstract;
Tombstones are quite essential as they constitute the primary resource for various science disciplines. By publishing issues on the tombstones, the profound evaluations of the tombstones and introduction to the scientific world have been realized,
and also the concern on historic tombstones has increased recently. Unfortunately,
despite these positive developments, tombstones have been among the most devastated cultural assets in urban development process and a number of tombstones have been either ruined or terminated. Janissary tombstones, encountered rarely in our country, has a unique position among Ottoman tombstones with emblems and heading forms on them. In Janissaries, there were different emblems as a symbol of each company and squad. These emblems were implemented on the gates, on the tents, on the flags, on the certificate of union and on the tombstones of companies and squads. The emblem of fish for the 25th company has been detected on the mentioned tomb. In this context, after visiting the burial ground of Central Mosque in Çağlar Village in Kastamonu, the photos of the tombstone have been shot, the measures and engravings were taken. By evaluating the inscription text and emblems on the tombstone, it has been revealed that the tombstone belongs to 25th company banner bearer Hacı Ali Ağa in janissary squad.
Öz Kastamonu ili, İnebolu ilçe merkezine bağlı olan, Gemiciler Köyü (Evrenye) Merkez Camii hazire... more Öz Kastamonu ili, İnebolu ilçe merkezine bağlı olan, Gemiciler Köyü (Evrenye) Merkez Camii haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 20 adet Osmanlı mezar taşı örneği bulunmaktadır. Bu mezar taşlarından, 13 tanesi erkek baş şahidesi iken, 7 tanesi ise kadın baş şahidesidir. Mezar taşlarında ağırlıklı olarak mermer malzeme kullanılmış olup, işleme yöntemi olarak ise zemin oyma-kazıma tekniği uygulanmıştır. Süsleme kompozisyonu olarak; bitkisel ve nesnel karakterli motiflere yer verilmiştir. İncelediğimiz mezar taşları içerisinden, üzerinde tarih ibaresinin yer aldığı en erken tarihli örnek M. 1757-58 yılına, en geç tarihli örnek ise M. 1873 yılına tarihlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Kastamonu, İnebolu, Gemiciler Köyü, Evrenye Merkez Camii, Mezarlık, Mezar Taşı. Abstract Gemiciler Village (Evrenye) is connected to the town center of İnebolu district in Kastamonu province. In Gemiciler Village (Evrenye) Center Mosque burial ground, total 20 Ottoman gravestone sample that have been able to reach to the present steadyingly are available. Of these gravestones, while 13 of them are male head stones, 7 of them are female head stones. Marble used as mainly material on the gravestones. The processing method as the ground engraving-scraping technique was applied. As for the ornament composition; herbal characters with objective characters are used. On the grave stones we studied and on which date is available, the oldest dated sample is A.D. 1857-58 and the most recent is 1873.
Öz Taşköprü İlçe merkezinde yer alan ve her geçen gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan ... more Öz Taşköprü İlçe merkezinde yer alan ve her geçen gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan geleneksel konut mimarimizin vazgeçilmez unsurları arasında bulunan kapı tokmakları önemli bir yer tutmaktadır. Bir zamanlar evlerin cümle kapıları üzerinde yaygın olarak görmeye alışık olduğumuz bu mimari öğeler günümüzde çok nadir olarak görülmektedir. Kapı tokmakları, sökülüp takılabilmeleri kolay oldukları için, ait oldukları kapı kanatlarından çalınabilmekte ya da mülk sahibi tarafından gelir elde etme gayesiyle, bir antikacı ya da bir hurdacıya satılabilmektedir. Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra, teknolojinin gelişmesi ile birlikte kapı tokmaklarının yerini modern zillere bırakması da hızlı bir şekilde yok olmalarına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle, geleneksel konut mimarimizin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan kapı tokmaklarının tespit ve belgelenmesi önem arz etmektedir. Kapı tokmakları, dışarıdan gelenlerin ev sahibini haberdar etmek için kullanılırken, kapıların süsleme kompozisyonlarının tamamlanmasına da katkı sağlamışlardır. Ecdat yadigârlarımız olan bu mimari elemanlar aynı zamanda bu topraklarda ortaya konulan maden sanatının da geldiği noktayı bizlere aktarmaktadır. Anadolu toprakları üzerinde yer alan geleneksel konut mimarimizde kapı tokmakları son derece zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Taşköprü evlerinin kapı tokmakları ise; geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere üç türden örnekleri bünyesinde barındırmaktadır. Taşköprü'de tespit edebildiğimiz kapı tokmaklarının bir kısmı dövme tekniğiyle, kalan bölümü ise döküm tekniği kullanılarak yapılmıştır. Tokmaklar üzerinde herhangi bir tarih ibaresine
Asya ve Avrupa kıtaları arasında önemli bir kavşak noktası konumunda olan Anadolu coğrafyası kült... more Asya ve Avrupa kıtaları arasında önemli bir kavşak noktası konumunda olan Anadolu coğrafyası kültür varlıklarının zenginliği açısından özel bir öneme sahiptir. Son yıllarda sahip olduğumuz bu zenginlikleri tehdit eden ciddi ve önüne geçilemeyen birçok problemle karşı karşıya kalınmıştır. Bu problemleri oluşturan birçok neden olmakla birlikte en önemli olanı ülkemizde koruma bilinci oluşturma konusunda yeterli eğitimin verilmemesidir.
XX. yüzyılın başlarından itibaren ulusal ve uluslararası düzeyde gündeme gelen kültürel mirasın korunması başta Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) olmak üzere Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve çeşitli organlarının da çalışmalarının odaklandığı bir alan durumuna gelmiştir. Bu alanda korumaya yönelik çeşitli standartlar ortaya konulmuş ve yöntemler geliştirilmiştir. Günümüzde koruma bilinci oluşturmada çağdaş dünya ülkelerinde uygulanan etkili yöntemlerden birisini de müze eğitimi oluşturmaktadır. Müzeler geçmişte var olan fonksiyonlarının yanında, bugün eğitim görevini de üstlenmişlerdir. Son yıllarda müzelerin eğitimdeki önemi ile ilgili yapılan araştırmalarda öğrenmenin yalnızca kitapla veya okullarla sınırlı olmadığı anlaşılmış, bireylerin hem duyuşsal, hem devinişsel, hem de bilişsel yönden eğitilebilmelerini sağlamada müzelerin çok uygun mekânlar olduğu görülmüştür. Koruma bilinci eğitimi bilişsel yönü ağır basan bir eğitim olduğu için toplumların hafızası konumunda olan müzeler, müze eğitimi sayesinde eğitim amaçlı birer laboratuvara dönüşerek bu bilincin etkili bir şekilde geliştirilmesini sağlayabilmektedir.
Topluma koruma bilinci eğitimin verilmesinde kuşkusuz öğretmenlerin rolü çok büyüktür. Bu nedenle bu bilincin öncelikle öğretmenlere kazandırılması gerek-mektedir. Ülkemizde okul öncesi ve ilköğretim okullarına öğretmen yetiştirmede en önemli basamağı Eğitim Fakülteleri oluşturduğundan bu eğitimin önce bu fakültelerdeki öğretmen adaylarına verilmesi gerekmektedir. Halen Eğitim Fakülteleri Resim-İş Öğretmenliği lisans programlarında yer alan Müze Eğitimi ve Uygulamaları dersinin içeriğine bakıldığında koruma bilinci eğitimi için uygun bir ders olduğu görülmektedir. Bu bağlamda koruma bilincini öğretmen adaylarına kazandırmak için Eğitim Fakültelerinin tüm lisans programlarına Müze Eğitimi ve Uygulamaları dersinin konulması ger-ekmektedir. Bu ders kapsamında uygun içerik ve materyallerle verilecek eğitim sayesinde bin yılların mirası olan zengin kültürel mirasımızı koruma bilincine sahip nesilleri eğitecek bilinçli öğretmenlerin yetiştirilmesi ve gelecek kuşaklara yaşanılır bir çevre bırakılması sağlanmış olunacaktır.
Anahtar Kelimeler: Müze, Eğitim, Koruma Bilinci, Kültürel Miras, Program
Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, ... more Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, but also for Ottoman gravestones. The gravestones of Kastamonu appear in different graveyard of the city as well as in the hazires, burial area reserved for special people especially in mosques or sufi lodges, in the social complexes. The most important hazire among the hazires of the city center, both in the sense of quality and quantity, is doubtless the Hazire of Sheikhs Saban-ı Veli Social Complex. In it there are many gravestones, which were dated to 18. and 20. centuries.
In this paper will be introduced not all of the gravestones in the hazire, but only a special group which have different specialties as form. The most important side of the ornament and form characteristics of Ottoman gravestones is the gravesides. The gravesides keep informed us about things as social-economic condition, job, family, tariqah (cult) etc. of the person in the grave. On the 15 gravestones in the Hazire of Sheikh Saban-ı Veli Social Complex there are tāj-ı sharīfs, which are the symbols of Halwatiyya Tariqah. These tāj-ı sharīfs are the four terks and forty branched ones of branched tājs, which symbolize perfect human being or total being. The gravestones in this paper, which end with tāj-ı Sabaniyya, will be examined according to Art History methods and the identity, writing and ornament characteristics will be introduced in details.
Özet Külekçilik ahşap malzemeden kap, kacak yapma zanaatıdır. Anadolu'da bitki örtüsünün ormanla... more Özet
Külekçilik ahşap malzemeden kap, kacak yapma zanaatıdır. Anadolu'da bitki örtüsünün ormanla kaplı olduğu birçok bölgede, özellikle Karadeniz Bölgesi'nde külekçilik zanaatının farklı uygulamalarına rastlamak mümkündür. Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Kastamonu ilinin Daday ilçesinde de son demlerini yaşayan külekçilik zanaatı, en özgün haliyle birkaç yaşlı usta tarafından icra edilmektedir. Yılların vermiş olduğu yorgunluğu üzerinde taşıyan bedenler, bu zanaatı icra edecek gücü artık kendilerinde bulamamaktadır. Bu zanaatı gerçekleştirebilecek güçte olan son birkaç usta ise, külekçilik zanaatı ürünlerine olan ihtiyacın azalması ve eski ilginin gösterilmemesi gibi nedenlerden ötürü üretim yapmamaktadırlar. Bu yüzden külekçilik zanaatı her geçen gün unutulmaya bir adım daha yaklaşmaktadır. Daday'da sadece birkaç usta tarafından sipariş üzerine özgün boyutlarda ve kullanıma uygun yapımı çok azda olsa devam eden külekçilik zanaatı ekonomik ve sosyal şartlardaki değişikliklerden dolayı ekonomik bir değer üreten meslek olmaktan çıkmıştır. Bu zanaat kolunun artık kültürel değeri ön plana çıkmaktadır. Üniversitelerin meslek yüksekokulları, halk eğitim merkezleri veya bazı meslek edindirme atölyeleri bünyesinde açılacak kurslarda yetişecek ustalarla bu mesleğin kültürel anlamda devamlılığı sağlanabilir. Geleneksel yöntemlerle küçük boyutlarda üretilecek bu el zanaatı ürünleri turistik eşya olarak kültür turizmi açısından bir ekonomik değere dönüştürülebilir. Bu durum yöre insanı için yeni bir istihdam alanı yaratmakla birlikte ata yadigârı bu zanaatın gelecek nesillere ulaşmasını da sağlamış olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Geleneksel Zanaatlar, Külekçilik, Daday İlçesi, Kültür Mirası, Koruma
Abstract
Wooden pottery is an art of making artefacts from wood. It is possible to see this type of art in many parts of Anatolia where the flora is covered with forest, especially in Black-Sea Region, it is possible to run into different types of wooden pottery. Heading for the last roundup in Daday, Kastamonu in the west of Black-Sea Region, the art of wooden pottery is being rendered by some old craftsmen with its most unique form. The bodies bearing the fatigue of the years do not have the power to run this job, any longer. Some of the last craftsmen do not run this job because of the reasons such as the decrease of need and interest toward this art of work. For that reason, the art of wooden pottery is becoming much closer to be forgotten day by day. Despite its low production, the art of wooden pottery that is being made to order by somecraftsmen in Daday in unique and suitable dimensions for use are no longer an occupation that produce economic value because of the changes in economic and social conditions. The branch of this type of art work shows its cultural value hereafter. The continuation of this art can be provided by the craftsmen that would be educated in some courses that can be run within the scope of vocational workshops, vocational schools of the universities and public education centres. These hand-made art works that would be produced in small dimensions by traditional methods can be transformed into economic value as souvenirs in terms of cultural tourism. This situation will enable an access for this heirloom to the next generations besides creating a new employment area for the inhabitants.
Key Words: Traditional Arts, Wooden Pottery, District of Daday, Cultural Heritage, Protection
Özet Sebil, kutsal gün ve gecelerde, halka karşılık beklemeksizin şerbet, süt, ballı süt vb. ikr... more Özet
Sebil, kutsal gün ve gecelerde, halka karşılık beklemeksizin şerbet, süt, ballı süt vb. ikramın yapıldığı yapılara verilen isimdir. Sebil yapısının Anadolu’daki en erken örneklerine baktığımızda, 11. ve 13. yüzyıllarda Konya, Beyşehir gibi Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli şehirlerinde sebillerin inşa edildiğini, günümüzde hala varlığını devam ettiren örneklerden ve mevcut kaynaklardan öğrenmekteyiz. Osmanlı Dönemi Mimarisi’nde ise sebiller ayrı bir önem kazanmış, başta İstanbul olmak üzere dönemin birçok önemli şehrinde sebil inşa edilmiştir. Bu dönemde inşa edilen sebiller; köşe sebilleri, cephe sebilleri, abidevi sebiller ve pencere sebilleri olarak gruplandırılmıştır. Kastamonu Şeyh Şa’bân-ı Velî Türbesi’nin kuzey beden duvarı içerisinde, önden bir sivri kemerli küçük pencere geri planda dikdörtgen forma sahip yekpare taştan yapılmış küçük bir bölme bulunmaktadır. Yapmış olduğumuz tespitler sonucu bu kısmın, türbe ile beraber 1611 yılında inşa edilen, basit ve sade formlu bir pencere sebili olduğunu kanaatindeyiz. Söz konusu sebil yapısı bu bildirimizde ayrıntılı olarak ele alınacak ve tanıtılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sebil, Şeyh Şa’bân-ı Velî, Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi, Kastamonu.
Abstract
Public Fountain is a name given for structures where public is offered free of charge some drinks such as sherbet, milk and honey milk etc. in some holy days and nights. When we look at the earliest samples of public fountain structure in Anatolian, we learn from patterns which still continue their existences at the present time and from existing sources that public fountains were constructed in very important cities of Anatolian Seljuk Empire such as Konya and Beyşehir during 11th and 13th centuries. Public fountains have had a particular importance in Ottoman Period Architecture and public fountain was constructed in many important cities and in particularly Istanbul in that period. Public Fountains constructed in said period are grouped as corner public fountains, front public fountains and monumental public fountains. Inside northern main wall of Kastamonu Şeyh Şa’bân-ı Velî Tomb, there is a small lancet window in front plan and also there is a small section made of monolith which is rectangular-shaped in background. As a result of determinations having carried out by us, we believe that this section is a simple and plain window public fountain constructed together with the tomb in 1611. Structure of this public fountain will be discussed and introduced in detail.
Key Words: Public Fountain, Şeyh Şa’bân-ı Velî, Şeyh Şa’bân-ı Velî Social Complex, Kastamonu.
Özet Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi Haziresi’nde, Osmanlı dönemi mezar taşları içerisinde henüz ba... more Özet
Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi Haziresi’nde, Osmanlı dönemi mezar taşları içerisinde henüz başka bir yerde örneğine rastlanmamış nadir bir mezar taşı dikkat çekmektedir. Ümmü Gülsüm Hanım’a ait olan mezar taşını bu denli önemli kılan özellik ise, sivri kemerli alınlık yüzeyinin iç kısmına sarkaçlı saat figürünün işlenmiş olmasıdır. İncelemiş olduğumuz mezar taşı üzerinde, ölüm tarihinin yıl, ay ve günün yanı sıra saat ibaresi olarak da verildiği kanaatindeyiz. Ancak burada verilen saat ibaresi, diğer mezar taşı örneklerinde görüldüğü gibi kitabe metni içerisinde yazı ile yer almayıp, alınlık kısmının içerisine nesnel karakterli bir figür olarak işlenmiştir. Bu bildirimizde söz konusu mezar taşı ayrıntılı olarak tanıtılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sarkaçlı Saat, Mezar Taşı, Mezarlık, Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi.
Abstract
A unique tombstone, no similar sample of which has yet been encountered within Ottoman period tombstones stands out in burial ground of Şeyh Şa’bân-ı Velî Complex. Having pendulum clock figure on inner side of the frontal surface with pointed arch makes the tombstone belonging to Ümmü Gülsüm Hanım quite remarkable. We believe that time of death was given also with hour as well as year, month and day on the tombstone. Hour expression at that, however, is not included in the text of inscription as in other tombstone samples but available as a figure with practical texture on frontal side. In this study, the tombstone in question will be introduced in detail.
Key Words: Pendulum Clock, Tombstone, Graveyard, Şeyh Şa’bân-ı Velî Complex.
he mansion subjected to this paper, is located in Tüfekçi village of Daday District in Kastamonu ... more he mansion subjected to this paper, is located in Tüfekçi village of Daday District in Kastamonu Province. Mansion which was built using stone, brick and wood, whose registration record isn’t avaliable. Mansion builted with interior sofa as two – storey, attracts attantion with engraving ornamented rather than its architectural properties.
Mansion which is simple inside, whose engraving ornamentation is on north, south and east exterior facades. In decoration as well as vegetative ornamentation such as cypress, tree of life and pomagranade tree, there are geometric designs consist of multi sleeved stars and polygons. Also pendulum clock and calligraphy ornament lend richness engravery compositions.
It is written in master inscription on the external facade of the mansion that original engravery decoration made in 1892-93 by Master Mehmet Emin.
There are few mansion whose engraving ornaments could survive present originally in Anatolia. To be introduced such building in detail in a village of Kastamonu which largely preserves the engraraving decorations and has also master’s inscription, will provide an important contributions to the field of art history.
Öz Kastamonu Honsalar Camii Haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 14 me... more Öz
Kastamonu Honsalar Camii Haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 14 mezar yer almaktadır. Bu mezarların tamamı sandık mezar (sembolik lahit) olarak ifade edilen grubun, açık sandık mezar grubuna girmektedir. Ele aldığımız mezar yapılarından 1 tanesi kadın mezarı, diğer 10 tanesi ise erkek mezarıdır. Bunlardan baş ve ayak taşlarının yenilendiği 3 mezar yapısı araştırma kapsamına alınmamıştır. Çalışmamızda incelemiş olduğumuz baş ve ayak taşı sayısı 20 tanedir. Bu sayının 11 tanesini baş şahidesi, 9 tanesini ise ayak şahidesi oluşturmaktadır. ncelemiş olduğumuz mezar taşlarından üzerinde tarih ibaresinin yer aldığı en eski tarihli örnek M. 1800 yılına, en geç tarihli örnek ise M. 1880 yılına aittir. nceleme konumuzu oluşturan mezar taşlarında, yörede sık olarak bulunan değişik yapıdaki taşlar kullanılmış, işleme yöntemi olarak ise zemin oyma tekniği uygulanmıştır. Süsleme kompozisyonu olarak ise, asma, lale, kır çiçeği, kıvrık dallar ve soyut yapraklı bitkisel karakterli motiflere yer verilmiştir.
Abstract
In Kastamonu Honsalar Mosque Graveyard, total 14 graves that have been able to reach to the present steadyingly are available. All of these graves are included to open cist grave group which are considered as cist graves (symbolic sarchophagus). One of the grave structures handled is woman's grave and the other 10 are man's graves. Of these, 3 grave structures head and foot stones of which have been renewed are included to the scope of the study. The number of head and foot stones that we studied in our research is 20. 11 of those are head stones and 9 are foot stones. On the grave stones we studied and on which date is available, the oldest dated sample is A.D. 1800 and the most recent is 1880. The stones that are rife in the area and with different structures, are used on the grave stones, consisting our research subject, while as processing method was ground craving technique. As for the ornament composition; vitis, tulip, wild flower, curling branches and motifs with abstract leaves herbal characters are used.
Oz Taskopru Ilce merkezinde yer alan ve her gecen gun yok olma tehlikesi ile karsi karsiya kalan ... more Oz Taskopru Ilce merkezinde yer alan ve her gecen gun yok olma tehlikesi ile karsi karsiya kalan geleneksel konut mimarimizin vazgecilmez unsurlari arasinda bulunan kapi tokmaklari onemli bir yer tutmaktadir. Bir zamanlar evlerin cumle kapilari uzerinde yaygin olarak gormeye alisik oldugumuz bu mimari ogeler gunumuzde cok nadir olarak gorulmektedir. Kapi tokmaklari, sokulup takilabilmeleri kolay olduklari icin, ait olduklari kapi kanatlarindan calinabilmekte ya da mulk sahibi tarafindan gelir elde etme gayesiyle, bir antikaci ya da bir hurdaciya satilabilmektedir. Tum bu olumsuzluklarin yani sira, teknolojinin gelismesi ile birlikte kapi tokmaklarinin yerini modern zillere birakmasi da hizli bir sekilde yok olmalarina zemin hazirlamistir. Bu nedenle, geleneksel konut mimarimizin vazgecilmez unsurlarindan birisi olan kapi tokmaklarinin tespit ve belgelenmesi onem arz etmektedir. Kapi tokmaklari, disaridan gelenlerin ev sahibini haberdar etmek icin kullanilirken, kapilarin susleme kom...
The Journal of Academic Social Science Studies, 2015
Journal of International Social Research, 2017
Öz; Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti, Kastamonu Merkez Küpcigez Mahallesi Yılanlı... more Öz;
Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti, Kastamonu Merkez Küpcigez Mahallesi Yılanlı Sokağı’nda yer almaktadır. Ne yazık ki bir yangın sonucu yok olan eserin günümüze sadece taç kapısı ulaşabilmiştir. Kastamonu’da günümüze ulaşabilmiş en eski tarihli Türk dönemi yapıları arasında bulunan darüşşifa ve imaretin kitabesi, dönemin siyasi durumunu açıklamada ayrı bir önem taşımaktadır. Taç kapı üzerinde bulunan bu kitabeden H. 671/m.1272-1273 tarihinde, Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğlu Alâeddin Ali tarafından, Küherbaş ibn Abdullah’ın nezaretinde, mimar Sa’id el-Kayserî tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle yapının Pervâneoğulları eseri olduğunu söylemek mümkündür.
Bu tarihten yola çıkarak eserin önemine değinirsek, eserin yapılış tarihi olan H. 671/M. 1272-73 tarihinde Çobanoğulları Beyliği hâkimiyeti altında bulunan Kastamonu’da, Sinop’da hüküm süren Pervâneoğulları’nın eser yaptırıp kitabe koydurması hâkimiyetin el değiştirdiği manasına gelmektedir. Ancak aynı tarihlerde Çobanoğulları Beyliği’nin mevcudiyetinin Alp Yürük (Yürek) tarafından, İlhanlılara tâbi olarak devam ettirildiği de kaynaklarda belirtilmektedir.
1261-1277 tarihleri arası bazı tarihçiler tarafından Mûinüddîn Süleyman
Devri olarak ifade edilmektedir. III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta çıkması ile birlikte, devrin işbirlikçi veziri Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın devlet yönetiminde etkinliği daha da artmıştır. Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğullarının da bu durumdan yararlanmış oldukları aşikârdır. Bu döneme tekabül eden, Kastamonu Pervâneoğlu Ali (Yılanlı) Darüşşifası ve İmâreti’nin Pervâne Mûinüddîn Süleyman’ın oğlu Alâeddin Ali tarafından yaptırılmış olması, Kastamonu’da Çobanoğulları Beyliği’nin mevcudiyetini devam ettiren Alp Yürük
(Yürek)’ün, ikinci derecede bir idareci durumuna düştüğünün ya da düşürüldüğünün bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kastamonu’da Moğol etkisini bir eser kitabesi üzerinden irdelediğimiz bildiride, söz konusu tarihe tanıklık etmiş olan bu eser hakkında bilgi verilerek, sanat tarihi açısından önemi vurgulanacaktır.
Uluslararası Malazgirt'ten Osmanlı'ya Selçuklu Sempozyumu Bildiriler, Nov 1, 2017
Öz; Malazgirt Zaferi ile birlikte Selçuklu hâkimiyetine giren Ağrı, stratejik konumu ve verimli t... more Öz; Malazgirt Zaferi ile birlikte Selçuklu hâkimiyetine giren Ağrı, stratejik konumu ve verimli toprakları sayesinde kısa süre içinde yoğun yerleşime sahne olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in 1514 tarihli Çaldıran Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılan bölge hızlı bir imar faaliyeti içine girmiştir. 1288, 1291 ve 1318 tarihli Osmanlı salnamelerine bakıldığında Ağrı ve çevresinin cami, mescit, tekke, zâviye, türbe, han, hamam, çeşme, köprü ve dükkânları ile oldukça bayındır bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bölge sınırda bulunmasından dolayı sık sık işgallere uğramış ve büyük yıkımlar yaşamıştır. Özellikle Osmanlı-Rus, Osmanlı-İran Savaşları ve I. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin isyanları ile bu eserlerin büyük bir bölümü tahrip edilmiştir. Bu nedenle bütün bu yapılardan çok azı günümüze ulaşabilmiştir.
İl sınırları içinde günümüze ulaşabilen Osmanlı dönemi yapılarına bakıldığında Selçuklu sanatı etkilerini plan, mimari elemanlar ve bezeme unsurlarında ayrıntılı bir biçimde görmek mümkündür. XIV. yüzyıldan sonra Batı’da, XV. yüzyılın ortasından sonra da İstanbul merkezli olarak devam etmiş olan Osmanlı sanatı hiçbir zaman bölgedeki erken dönemden itibaren şekillenmeye başlayan Selçuklu sanatı biçimlerini silmeyi başaramamış, ancak onu devam ettirebilmiştir. Örneğin, 1784 tarihinde tamamlanan Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı’nı bezemeleri ve mimari yapısıyla Selçuklu dönemi geleneklerine bağlamak, Batı’daki Osmanlı yapılarına bağlamaktan çok daha kolay görülmektedir.
Osmanlıların en güçlü oldukları dönemde bile sanatsal gelenek olarak Selçuklu
sanatı geleneklerinin bölgede ağır bastığı görülmektedir. Bu eğilim, bölgenin
sivil mimarlık yapıları ve geleneksel dokumalarında da saptanabilmektedir.
Selçuklu sanatı etkilerinin bölgede bu denli yoğunlaşmasının iki önemli nedeni
bulunmaktadır. Bu nedenlerden birisi bölgenin konumundan kaynaklanmaktadır.
Bir taraftan Anadolu’nun İran’a açılan bir geçiş güzergâhında bulunuyor
olması ve İran, Ani, Ahlat, Erzurum gibi yakın bölgelerde yer alan zengin Selçuklu mirası ile olan yakın ilişkiler, diğer taraftan da bölge halkının geleneksel
Selçuklu sanat değerlerine bağlı kalma isteği bu etkileri sağlamıştır.
Bu bildiride Ağrı il sınırları içinde bulunan başta Doğubayazıt İshak Paşa
Sarayı başta olmak üzere Osmanlı dönemine ait mimari eserler ile Osmanlı dönemi
mezar taşları ve geleneksel dokumalar Selçuklu sanatı etkileri bakımından
ele alınarak değerlendirilmiştir.
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi - The Journal of Academic Social Science, Dec 10, 2017
Öz; Mezar taşları farklı bilim disiplinlerine ilk elden kaynak teşkil etmesi bakımından olduk... more Öz;
Mezar taşları farklı bilim disiplinlerine ilk elden kaynak teşkil etmesi bakımından
oldukça önemlidir. Son yıllarda tarihi mezar taşlarına olan ilgi artmış, bu konuda
yayınlar yapılarak, mezar taşlarının daha iyi bir biçimde değerlendirilmesi ve bilim
âlemine tanıtılması sağlanmıştır. Ne yazık ki bu olumlu gelişmelerin yanı sıra, mezar
taşları kentlerin gelişim süreci içerisinde en çok zarar gören kültür varlıklarımız
arasında yer almış ve birçok mezar taşı bu süreç içerisinde ya tahrip olmuş ya da
yok edilmiştir. Ülkemizde eşine nadir rastlanan yeniçeri mezar taşları, üzerinde görülen
remiz ve kullanılan başlık formlarıyla Osmanlı mezar taşları içerisinde ayrı
bir yere sahiptir. Yeniçerilerde her bölük ve ortanın aidiyet sembolü olarak ayrı ayrı
remizleri bulunmaktadır. Bu remizler orta ve bölüklerin kapıları üzerinde, çadırlarında,
bayraklarında, sofa tezkirelerinde ve mezar taşlarında işlenmiştir. Söz konusu
incelenen mezar taşı üzerinde de 25. bölüğün remzi olan balık figürüne rastlanmıştır.
Bu kapsamda, yapılan çalışmaya konu olan mezar taşının bulunduğu
Kastamonu ili, Çatalzeytin ilçesi, Çağlar Köyü Merkez Camii'ne gidilerek hazire
içerisinde bulunan mezar taşının fotoğrafları çekilmiş, ölçü ve estampajları alınmış,
kitabe metni ile mezar taşı üzerinde yer alan remiz birlikte değerlendirilerek, mezartaşının Yeniçeri Ocağı'ndan 25. Bölüğün Alem-dârı Hacı Ali Ağa'ya ait olduğu ortaya konulmuştur.
Abstract;
Tombstones are quite essential as they constitute the primary resource for various science disciplines. By publishing issues on the tombstones, the profound evaluations of the tombstones and introduction to the scientific world have been realized,
and also the concern on historic tombstones has increased recently. Unfortunately,
despite these positive developments, tombstones have been among the most devastated cultural assets in urban development process and a number of tombstones have been either ruined or terminated. Janissary tombstones, encountered rarely in our country, has a unique position among Ottoman tombstones with emblems and heading forms on them. In Janissaries, there were different emblems as a symbol of each company and squad. These emblems were implemented on the gates, on the tents, on the flags, on the certificate of union and on the tombstones of companies and squads. The emblem of fish for the 25th company has been detected on the mentioned tomb. In this context, after visiting the burial ground of Central Mosque in Çağlar Village in Kastamonu, the photos of the tombstone have been shot, the measures and engravings were taken. By evaluating the inscription text and emblems on the tombstone, it has been revealed that the tombstone belongs to 25th company banner bearer Hacı Ali Ağa in janissary squad.
Öz Kastamonu ili, İnebolu ilçe merkezine bağlı olan, Gemiciler Köyü (Evrenye) Merkez Camii hazire... more Öz Kastamonu ili, İnebolu ilçe merkezine bağlı olan, Gemiciler Köyü (Evrenye) Merkez Camii haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 20 adet Osmanlı mezar taşı örneği bulunmaktadır. Bu mezar taşlarından, 13 tanesi erkek baş şahidesi iken, 7 tanesi ise kadın baş şahidesidir. Mezar taşlarında ağırlıklı olarak mermer malzeme kullanılmış olup, işleme yöntemi olarak ise zemin oyma-kazıma tekniği uygulanmıştır. Süsleme kompozisyonu olarak; bitkisel ve nesnel karakterli motiflere yer verilmiştir. İncelediğimiz mezar taşları içerisinden, üzerinde tarih ibaresinin yer aldığı en erken tarihli örnek M. 1757-58 yılına, en geç tarihli örnek ise M. 1873 yılına tarihlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Kastamonu, İnebolu, Gemiciler Köyü, Evrenye Merkez Camii, Mezarlık, Mezar Taşı. Abstract Gemiciler Village (Evrenye) is connected to the town center of İnebolu district in Kastamonu province. In Gemiciler Village (Evrenye) Center Mosque burial ground, total 20 Ottoman gravestone sample that have been able to reach to the present steadyingly are available. Of these gravestones, while 13 of them are male head stones, 7 of them are female head stones. Marble used as mainly material on the gravestones. The processing method as the ground engraving-scraping technique was applied. As for the ornament composition; herbal characters with objective characters are used. On the grave stones we studied and on which date is available, the oldest dated sample is A.D. 1857-58 and the most recent is 1873.
Öz Taşköprü İlçe merkezinde yer alan ve her geçen gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan ... more Öz Taşköprü İlçe merkezinde yer alan ve her geçen gün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan geleneksel konut mimarimizin vazgeçilmez unsurları arasında bulunan kapı tokmakları önemli bir yer tutmaktadır. Bir zamanlar evlerin cümle kapıları üzerinde yaygın olarak görmeye alışık olduğumuz bu mimari öğeler günümüzde çok nadir olarak görülmektedir. Kapı tokmakları, sökülüp takılabilmeleri kolay oldukları için, ait oldukları kapı kanatlarından çalınabilmekte ya da mülk sahibi tarafından gelir elde etme gayesiyle, bir antikacı ya da bir hurdacıya satılabilmektedir. Tüm bu olumsuzlukların yanı sıra, teknolojinin gelişmesi ile birlikte kapı tokmaklarının yerini modern zillere bırakması da hızlı bir şekilde yok olmalarına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle, geleneksel konut mimarimizin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan kapı tokmaklarının tespit ve belgelenmesi önem arz etmektedir. Kapı tokmakları, dışarıdan gelenlerin ev sahibini haberdar etmek için kullanılırken, kapıların süsleme kompozisyonlarının tamamlanmasına da katkı sağlamışlardır. Ecdat yadigârlarımız olan bu mimari elemanlar aynı zamanda bu topraklarda ortaya konulan maden sanatının da geldiği noktayı bizlere aktarmaktadır. Anadolu toprakları üzerinde yer alan geleneksel konut mimarimizde kapı tokmakları son derece zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Taşköprü evlerinin kapı tokmakları ise; geometrik, bitkisel ve figürlü olmak üzere üç türden örnekleri bünyesinde barındırmaktadır. Taşköprü'de tespit edebildiğimiz kapı tokmaklarının bir kısmı dövme tekniğiyle, kalan bölümü ise döküm tekniği kullanılarak yapılmıştır. Tokmaklar üzerinde herhangi bir tarih ibaresine
Asya ve Avrupa kıtaları arasında önemli bir kavşak noktası konumunda olan Anadolu coğrafyası kült... more Asya ve Avrupa kıtaları arasında önemli bir kavşak noktası konumunda olan Anadolu coğrafyası kültür varlıklarının zenginliği açısından özel bir öneme sahiptir. Son yıllarda sahip olduğumuz bu zenginlikleri tehdit eden ciddi ve önüne geçilemeyen birçok problemle karşı karşıya kalınmıştır. Bu problemleri oluşturan birçok neden olmakla birlikte en önemli olanı ülkemizde koruma bilinci oluşturma konusunda yeterli eğitimin verilmemesidir.
XX. yüzyılın başlarından itibaren ulusal ve uluslararası düzeyde gündeme gelen kültürel mirasın korunması başta Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) olmak üzere Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve çeşitli organlarının da çalışmalarının odaklandığı bir alan durumuna gelmiştir. Bu alanda korumaya yönelik çeşitli standartlar ortaya konulmuş ve yöntemler geliştirilmiştir. Günümüzde koruma bilinci oluşturmada çağdaş dünya ülkelerinde uygulanan etkili yöntemlerden birisini de müze eğitimi oluşturmaktadır. Müzeler geçmişte var olan fonksiyonlarının yanında, bugün eğitim görevini de üstlenmişlerdir. Son yıllarda müzelerin eğitimdeki önemi ile ilgili yapılan araştırmalarda öğrenmenin yalnızca kitapla veya okullarla sınırlı olmadığı anlaşılmış, bireylerin hem duyuşsal, hem devinişsel, hem de bilişsel yönden eğitilebilmelerini sağlamada müzelerin çok uygun mekânlar olduğu görülmüştür. Koruma bilinci eğitimi bilişsel yönü ağır basan bir eğitim olduğu için toplumların hafızası konumunda olan müzeler, müze eğitimi sayesinde eğitim amaçlı birer laboratuvara dönüşerek bu bilincin etkili bir şekilde geliştirilmesini sağlayabilmektedir.
Topluma koruma bilinci eğitimin verilmesinde kuşkusuz öğretmenlerin rolü çok büyüktür. Bu nedenle bu bilincin öncelikle öğretmenlere kazandırılması gerek-mektedir. Ülkemizde okul öncesi ve ilköğretim okullarına öğretmen yetiştirmede en önemli basamağı Eğitim Fakülteleri oluşturduğundan bu eğitimin önce bu fakültelerdeki öğretmen adaylarına verilmesi gerekmektedir. Halen Eğitim Fakülteleri Resim-İş Öğretmenliği lisans programlarında yer alan Müze Eğitimi ve Uygulamaları dersinin içeriğine bakıldığında koruma bilinci eğitimi için uygun bir ders olduğu görülmektedir. Bu bağlamda koruma bilincini öğretmen adaylarına kazandırmak için Eğitim Fakültelerinin tüm lisans programlarına Müze Eğitimi ve Uygulamaları dersinin konulması ger-ekmektedir. Bu ders kapsamında uygun içerik ve materyallerle verilecek eğitim sayesinde bin yılların mirası olan zengin kültürel mirasımızı koruma bilincine sahip nesilleri eğitecek bilinçli öğretmenlerin yetiştirilmesi ve gelecek kuşaklara yaşanılır bir çevre bırakılması sağlanmış olunacaktır.
Anahtar Kelimeler: Müze, Eğitim, Koruma Bilinci, Kültürel Miras, Program
Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, ... more Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, but also for Ottoman gravestones. The gravestones of Kastamonu appear in different graveyard of the city as well as in the hazires, burial area reserved for special people especially in mosques or sufi lodges, in the social complexes. The most important hazire among the hazires of the city center, both in the sense of quality and quantity, is doubtless the Hazire of Sheikhs Saban-ı Veli Social Complex. In it there are many gravestones, which were dated to 18. and 20. centuries.
In this paper will be introduced not all of the gravestones in the hazire, but only a special group which have different specialties as form. The most important side of the ornament and form characteristics of Ottoman gravestones is the gravesides. The gravesides keep informed us about things as social-economic condition, job, family, tariqah (cult) etc. of the person in the grave. On the 15 gravestones in the Hazire of Sheikh Saban-ı Veli Social Complex there are tāj-ı sharīfs, which are the symbols of Halwatiyya Tariqah. These tāj-ı sharīfs are the four terks and forty branched ones of branched tājs, which symbolize perfect human being or total being. The gravestones in this paper, which end with tāj-ı Sabaniyya, will be examined according to Art History methods and the identity, writing and ornament characteristics will be introduced in details.
Özet Külekçilik ahşap malzemeden kap, kacak yapma zanaatıdır. Anadolu'da bitki örtüsünün ormanla... more Özet
Külekçilik ahşap malzemeden kap, kacak yapma zanaatıdır. Anadolu'da bitki örtüsünün ormanla kaplı olduğu birçok bölgede, özellikle Karadeniz Bölgesi'nde külekçilik zanaatının farklı uygulamalarına rastlamak mümkündür. Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Kastamonu ilinin Daday ilçesinde de son demlerini yaşayan külekçilik zanaatı, en özgün haliyle birkaç yaşlı usta tarafından icra edilmektedir. Yılların vermiş olduğu yorgunluğu üzerinde taşıyan bedenler, bu zanaatı icra edecek gücü artık kendilerinde bulamamaktadır. Bu zanaatı gerçekleştirebilecek güçte olan son birkaç usta ise, külekçilik zanaatı ürünlerine olan ihtiyacın azalması ve eski ilginin gösterilmemesi gibi nedenlerden ötürü üretim yapmamaktadırlar. Bu yüzden külekçilik zanaatı her geçen gün unutulmaya bir adım daha yaklaşmaktadır. Daday'da sadece birkaç usta tarafından sipariş üzerine özgün boyutlarda ve kullanıma uygun yapımı çok azda olsa devam eden külekçilik zanaatı ekonomik ve sosyal şartlardaki değişikliklerden dolayı ekonomik bir değer üreten meslek olmaktan çıkmıştır. Bu zanaat kolunun artık kültürel değeri ön plana çıkmaktadır. Üniversitelerin meslek yüksekokulları, halk eğitim merkezleri veya bazı meslek edindirme atölyeleri bünyesinde açılacak kurslarda yetişecek ustalarla bu mesleğin kültürel anlamda devamlılığı sağlanabilir. Geleneksel yöntemlerle küçük boyutlarda üretilecek bu el zanaatı ürünleri turistik eşya olarak kültür turizmi açısından bir ekonomik değere dönüştürülebilir. Bu durum yöre insanı için yeni bir istihdam alanı yaratmakla birlikte ata yadigârı bu zanaatın gelecek nesillere ulaşmasını da sağlamış olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Geleneksel Zanaatlar, Külekçilik, Daday İlçesi, Kültür Mirası, Koruma
Abstract
Wooden pottery is an art of making artefacts from wood. It is possible to see this type of art in many parts of Anatolia where the flora is covered with forest, especially in Black-Sea Region, it is possible to run into different types of wooden pottery. Heading for the last roundup in Daday, Kastamonu in the west of Black-Sea Region, the art of wooden pottery is being rendered by some old craftsmen with its most unique form. The bodies bearing the fatigue of the years do not have the power to run this job, any longer. Some of the last craftsmen do not run this job because of the reasons such as the decrease of need and interest toward this art of work. For that reason, the art of wooden pottery is becoming much closer to be forgotten day by day. Despite its low production, the art of wooden pottery that is being made to order by somecraftsmen in Daday in unique and suitable dimensions for use are no longer an occupation that produce economic value because of the changes in economic and social conditions. The branch of this type of art work shows its cultural value hereafter. The continuation of this art can be provided by the craftsmen that would be educated in some courses that can be run within the scope of vocational workshops, vocational schools of the universities and public education centres. These hand-made art works that would be produced in small dimensions by traditional methods can be transformed into economic value as souvenirs in terms of cultural tourism. This situation will enable an access for this heirloom to the next generations besides creating a new employment area for the inhabitants.
Key Words: Traditional Arts, Wooden Pottery, District of Daday, Cultural Heritage, Protection
Özet Sebil, kutsal gün ve gecelerde, halka karşılık beklemeksizin şerbet, süt, ballı süt vb. ikr... more Özet
Sebil, kutsal gün ve gecelerde, halka karşılık beklemeksizin şerbet, süt, ballı süt vb. ikramın yapıldığı yapılara verilen isimdir. Sebil yapısının Anadolu’daki en erken örneklerine baktığımızda, 11. ve 13. yüzyıllarda Konya, Beyşehir gibi Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli şehirlerinde sebillerin inşa edildiğini, günümüzde hala varlığını devam ettiren örneklerden ve mevcut kaynaklardan öğrenmekteyiz. Osmanlı Dönemi Mimarisi’nde ise sebiller ayrı bir önem kazanmış, başta İstanbul olmak üzere dönemin birçok önemli şehrinde sebil inşa edilmiştir. Bu dönemde inşa edilen sebiller; köşe sebilleri, cephe sebilleri, abidevi sebiller ve pencere sebilleri olarak gruplandırılmıştır. Kastamonu Şeyh Şa’bân-ı Velî Türbesi’nin kuzey beden duvarı içerisinde, önden bir sivri kemerli küçük pencere geri planda dikdörtgen forma sahip yekpare taştan yapılmış küçük bir bölme bulunmaktadır. Yapmış olduğumuz tespitler sonucu bu kısmın, türbe ile beraber 1611 yılında inşa edilen, basit ve sade formlu bir pencere sebili olduğunu kanaatindeyiz. Söz konusu sebil yapısı bu bildirimizde ayrıntılı olarak ele alınacak ve tanıtılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sebil, Şeyh Şa’bân-ı Velî, Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi, Kastamonu.
Abstract
Public Fountain is a name given for structures where public is offered free of charge some drinks such as sherbet, milk and honey milk etc. in some holy days and nights. When we look at the earliest samples of public fountain structure in Anatolian, we learn from patterns which still continue their existences at the present time and from existing sources that public fountains were constructed in very important cities of Anatolian Seljuk Empire such as Konya and Beyşehir during 11th and 13th centuries. Public fountains have had a particular importance in Ottoman Period Architecture and public fountain was constructed in many important cities and in particularly Istanbul in that period. Public Fountains constructed in said period are grouped as corner public fountains, front public fountains and monumental public fountains. Inside northern main wall of Kastamonu Şeyh Şa’bân-ı Velî Tomb, there is a small lancet window in front plan and also there is a small section made of monolith which is rectangular-shaped in background. As a result of determinations having carried out by us, we believe that this section is a simple and plain window public fountain constructed together with the tomb in 1611. Structure of this public fountain will be discussed and introduced in detail.
Key Words: Public Fountain, Şeyh Şa’bân-ı Velî, Şeyh Şa’bân-ı Velî Social Complex, Kastamonu.
Özet Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi Haziresi’nde, Osmanlı dönemi mezar taşları içerisinde henüz ba... more Özet
Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi Haziresi’nde, Osmanlı dönemi mezar taşları içerisinde henüz başka bir yerde örneğine rastlanmamış nadir bir mezar taşı dikkat çekmektedir. Ümmü Gülsüm Hanım’a ait olan mezar taşını bu denli önemli kılan özellik ise, sivri kemerli alınlık yüzeyinin iç kısmına sarkaçlı saat figürünün işlenmiş olmasıdır. İncelemiş olduğumuz mezar taşı üzerinde, ölüm tarihinin yıl, ay ve günün yanı sıra saat ibaresi olarak da verildiği kanaatindeyiz. Ancak burada verilen saat ibaresi, diğer mezar taşı örneklerinde görüldüğü gibi kitabe metni içerisinde yazı ile yer almayıp, alınlık kısmının içerisine nesnel karakterli bir figür olarak işlenmiştir. Bu bildirimizde söz konusu mezar taşı ayrıntılı olarak tanıtılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sarkaçlı Saat, Mezar Taşı, Mezarlık, Şeyh Şa’bân-ı Velî Külliyesi.
Abstract
A unique tombstone, no similar sample of which has yet been encountered within Ottoman period tombstones stands out in burial ground of Şeyh Şa’bân-ı Velî Complex. Having pendulum clock figure on inner side of the frontal surface with pointed arch makes the tombstone belonging to Ümmü Gülsüm Hanım quite remarkable. We believe that time of death was given also with hour as well as year, month and day on the tombstone. Hour expression at that, however, is not included in the text of inscription as in other tombstone samples but available as a figure with practical texture on frontal side. In this study, the tombstone in question will be introduced in detail.
Key Words: Pendulum Clock, Tombstone, Graveyard, Şeyh Şa’bân-ı Velî Complex.
he mansion subjected to this paper, is located in Tüfekçi village of Daday District in Kastamonu ... more he mansion subjected to this paper, is located in Tüfekçi village of Daday District in Kastamonu Province. Mansion which was built using stone, brick and wood, whose registration record isn’t avaliable. Mansion builted with interior sofa as two – storey, attracts attantion with engraving ornamented rather than its architectural properties.
Mansion which is simple inside, whose engraving ornamentation is on north, south and east exterior facades. In decoration as well as vegetative ornamentation such as cypress, tree of life and pomagranade tree, there are geometric designs consist of multi sleeved stars and polygons. Also pendulum clock and calligraphy ornament lend richness engravery compositions.
It is written in master inscription on the external facade of the mansion that original engravery decoration made in 1892-93 by Master Mehmet Emin.
There are few mansion whose engraving ornaments could survive present originally in Anatolia. To be introduced such building in detail in a village of Kastamonu which largely preserves the engraraving decorations and has also master’s inscription, will provide an important contributions to the field of art history.
Öz Kastamonu Honsalar Camii Haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 14 me... more Öz
Kastamonu Honsalar Camii Haziresi içerisinde, günümüze sağlam olarak ulaşabilmiş toplam 14 mezar yer almaktadır. Bu mezarların tamamı sandık mezar (sembolik lahit) olarak ifade edilen grubun, açık sandık mezar grubuna girmektedir. Ele aldığımız mezar yapılarından 1 tanesi kadın mezarı, diğer 10 tanesi ise erkek mezarıdır. Bunlardan baş ve ayak taşlarının yenilendiği 3 mezar yapısı araştırma kapsamına alınmamıştır. Çalışmamızda incelemiş olduğumuz baş ve ayak taşı sayısı 20 tanedir. Bu sayının 11 tanesini baş şahidesi, 9 tanesini ise ayak şahidesi oluşturmaktadır. ncelemiş olduğumuz mezar taşlarından üzerinde tarih ibaresinin yer aldığı en eski tarihli örnek M. 1800 yılına, en geç tarihli örnek ise M. 1880 yılına aittir. nceleme konumuzu oluşturan mezar taşlarında, yörede sık olarak bulunan değişik yapıdaki taşlar kullanılmış, işleme yöntemi olarak ise zemin oyma tekniği uygulanmıştır. Süsleme kompozisyonu olarak ise, asma, lale, kır çiçeği, kıvrık dallar ve soyut yapraklı bitkisel karakterli motiflere yer verilmiştir.
Abstract
In Kastamonu Honsalar Mosque Graveyard, total 14 graves that have been able to reach to the present steadyingly are available. All of these graves are included to open cist grave group which are considered as cist graves (symbolic sarchophagus). One of the grave structures handled is woman's grave and the other 10 are man's graves. Of these, 3 grave structures head and foot stones of which have been renewed are included to the scope of the study. The number of head and foot stones that we studied in our research is 20. 11 of those are head stones and 9 are foot stones. On the grave stones we studied and on which date is available, the oldest dated sample is A.D. 1800 and the most recent is 1880. The stones that are rife in the area and with different structures, are used on the grave stones, consisting our research subject, while as processing method was ground craving technique. As for the ornament composition; vitis, tulip, wild flower, curling branches and motifs with abstract leaves herbal characters are used.