yusuf ağkuş | Kilis 7 Aralik University www.kilis.edu.tr (original) (raw)
Papers by yusuf ağkuş
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme im... more Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme imkânı araĢtırılmıĢtır. Kâbe"nin kutsiyeti hakkında olmasa da ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hususunda Müslümanlar arasında bir ihtilafın olduğu görülmektedir. Bu konuda âlimlerin bir kısmı hatta büyük çoğunluğu Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini savunurken, bir kısmı da Kâbe"nin Hz. Ġbrahim zamanında, Hz. Ġbrahim tarafından yapıldığını savunmaktadır. "Kâbe"nin yeryüzünde yapılmıĢ ilk mabet" olduğu fikrinin Kur"an"a dayandığını savunan bir Müslümanın Kâbe"den önce yapılmıĢ herhangi bir mabedin olabileceği fikrini tasvip etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla çalıĢma neticesinde ulaĢılacak sonuca binaen böyle bir düĢünceyi dillendirmenin tefsir ilmi açısından mahzurlu olup olmayacağı cevap bulmuĢ olacaktır. Kâbe"nin ne zaman yapıldığı meselesinde daha çok Bakara Suresi 2/127, Âl-i Ġmrân Suresi 96, Ġbrâhîm Suresi 14/37, Hac Suresi 22/26, 29 ve 33. ayetler referans alınmaktadır. Ancak tartıĢma daha çok Âl-i Ġmrân Suresi"nin 96. ayeti üzerinden sürdürülmektedir. Bununla birlikte literal okuma yapıldığında ayetin zahirinin daha çok mutlak anlamda zamansal bir öncelliğe iĢaret ettiği görüldüğünden çalıĢmada önce ayrıntılı bir Ģekilde bu ayet daha sonra da diğer ayetler incelenmiĢtir. Kâbe"nin ne zaman yapıldığıyla ilgili nakledilen rivayetler inceleyeceğimiz ayetin anlaĢılmasında hayati öneme sahip olmaları nedeniyle öncelikle bu rivayetler tahlil edilmeye çalıĢılmıĢtır. Yapılan dokümantasyon çalıĢmasıyla da ilgili ayetin tefsir külliyatında nasıl anlaĢıldığı aktarılmaya ve olabildiğince analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır. Konuyla ilgili rivayetler, sebeb-i nüzul bilgisi, bağlam, filolojik izahlar, müfessirlerin konuyla ilgili farklı yorumları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ayette Kâbe"nin Beyt-i Makdis"ten önceliğine ve üstünlüğüne vurgu yapıldığını söylemek mümkünken, ayetin kesin olarak "yeryüzünde yapılan ilk mabedin Kâbe olduğuna" iĢaret ettiğini söylemek mümkün değildir. Netice itibariyle konumuz olan ayetler ve ilgili rivayetler göz önünde bulundurulduğunda Kâbe"den önce yapılmıĢ çeĢitli mabetlerin olabileceğini dillendirmenin tefsir ilmi açısından sorun teĢkil etmeyeceği söylenebilir.
This study has investigated how the verses, which we think imply that disasters such as earthquak... more This study has investigated how the verses, which we think imply that disasters such as earthquakes, fires, floods, avalanches, and droughts occur as a result of sins, are interpreted in tafsīr sources, especially in Māturīdī's tafsīr titled Ta'wilāt al-Qur'ān. In this way, in al-Ta'wīlat and some other tafsīrs, it has been tried to determine whether the verses in question indicate that the disasters experienced are a punishment that occurs due to the sins committed. Although it is generally accepted that people living before the Prophet were punished with various disasters in the world life due to the sins they committed, there is a dispute as to whether the disasters experienced after the Prophet would be punishment or not. In some tafsīrs, it is seen that all the calamities that people face, including disasters, are explained as occurring because of the negative actions and sins that people commit. In some recent academic studies, it is stated that the disasters experienced have nothing to do with the sins committed by people and that these are ordinary natural events. At this point, it is important for the science of tafsīr and kalam to determine what al-Māturīdī thought about the subject since he was the first commentator who tried to justify and defend the thoughts of Ahl al-Sunnah in his tafsir and his tafsir was among the first of the rational tafsirs. For this reason, in this study, especially Māturīdī's views were tried to be identified and compared with the views of other commentators. In this study, in which the qualitative research method was applied, first, the verses that are thought to be associated with the issue of whether disasters are a punishment for sins committed or not were identified. Then, the documented data were analyzed based on the tafsīrs, and a conclusion was tried to be reached. Under the heading of conceptual framework, the framework of the subject has been tried to be made clear by giving the root Māturīdī's Approach to the Verses Calling Disasters as Punishment | 43
This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. / ... more This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. / Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi.
Yahudi geleneginde Şabat, cesitli uygulama, rituel, inanc, yasak ve kurallar icerisinde gecirilen... more Yahudi geleneginde Şabat, cesitli uygulama, rituel, inanc, yasak ve kurallar icerisinde gecirilen ve kutsal kabul edilen bir gundur. Bu gun, Tanri’nin, evreni yaratmasiyla iliskilendirilmistir. Bununla birlikte yine Tanri’nin Sina daginda Musa peygamberle yapmis oldugu antlasmanin bir sembolu olarak belirtilmis ve Misir’dan Cikis’tan sonra colde verilen emir ile tarihsel anlam kazanmistir. Şabat, Musa Peygamber’e verilen On Emir icerisinde yer almis ve Tanah icerisinde bircok pasukta bu konudan bahsedilmistir. Yine Islâmi kaynaklarda da bu gunun kutsiyetine, Israilogullari’ndan bazilarinin bu gunle ilgili kurallari ihlal etmesine ve bu ihlal neticesinde karsilastiklari cezalara deginilmistir. Ozellikle de cumartesi gununun kutsiyetini balik avlayarak ihlal eden kiyi halkinin kissasi bu konuda oldukca ayrintili bilgi sunmustur. Soz konusu kissada yer alan cezanin niteligi hakkinda ittifaka varilamamistir. Bazi goruslere gore ceza, psikolojik olarak ahlak bakimindan gerceklesmis, yin...
Kur'an-i Kerim'in ne dedigi, muhatabina hangi mesajlari sundugu Islam dinini kabul eden i... more Kur'an-i Kerim'in ne dedigi, muhatabina hangi mesajlari sundugu Islam dinini kabul eden insanlar icin buyuk onem arz etmektedir. Bu bakimdan Kur'an'in ne dedigini veya ne demek istedigini anlamaya yonelik tarih boyunca cesitli calismalar yapilmis, tefsirler yazilmistir. Hic suphesiz insanoglu var oldugu surece de bu faaliyetler devam edecektir. Bu calismalar dogal olarak bu calismalari yapan insanlarin dunya gorusune, mezhebine, kulturune, egitim seviyesine, siyasi konumuna, yetistigi ortama vs. nedenlere gore sekil alir. Ancak bu farkli dusuncelerin olusmasinda en buyuk sebep Kur'an Kerm'in i'cazindan kaynaklanan vecizligi ve Kur'an'i Kerim'i anlama hususunda musterek bir usulun bulunmayisidir. Tum bunlara ragmen tarihi vasat, siyak-sibak, sebeb-i nuzul gibi temel kriterlerin goz onunde bulundurulmasi kanaatimizce bu farkliliklari aza indirecek, en onemlisi de Kur'an'in daha dogru anlasilmasina yardimci olacaktir. Bu makalede, Kur'...
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD), 2021
Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifenin kim olacağı meselesi sahabe döneminde büyük oranda çö... more Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifenin kim olacağı meselesi sahabe döneminde büyük oranda çözüme kavuşturulmuş olsa da bu dönemdeki kırgınlıklar sonraki dönemlerde yaşanan büyük tartışmaların, ayrışmaların fitilini ateşlemiştir. Özellikle Şîa'nın ortaya çıkmasında hilafet meselesinin son derece etkili olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'in ardından halifenin Hz. Ali olması gerektiğini, onun hakkının yendiğini iddia eden Şiî ulemâ, âyetleri olmadık te'villerle yorumlayarak bu iddiayı ispat etmeye çalışmışlardır. Şîa'nın bu tutumu Hz. Peygamber'den sonra halifeliğin ilk olarak Hz. Ebû Bekir'in hakkı olduğunu düşünen Sünnî ulemanın karşıt refleks geliştirmesine neden olmuştur. Kur'ân âyetlerini nazil olduğu zaman dilimindeki muhatapları ve onlara ne dediği göz önünde bulundurulmadan Hz. Peygamber sonrası dönemlerle ilişkilendirmek, Kur'ân'ı konuşmadığı konularda konuşturmak anlamına geleceğinden dolayı oldukça sakıncalıdır. Bu araştırmada, Mâide sûresi 54. âyeti sözü edilen bakış açısına benzer bir bakış açısıyla ele alarak, bu âyetin Hz. Ebû Bekir hakkında olduğunu ve onun halifeliğini teyit ettiğini söyleyen Fahreddin er-Râzî'nin iddiasının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, söz konusu âyetlerde vurgulanan ana mesajın ne olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu âyette, İslâm dinini terk edenlerin olması durumunda Allah'ın yeni bir kavim getireceği vadedilmektedir. Râzî, âyette yer alan bazı ifadelere ve konuyla ilgili nakledilen rivayetlere istinaden Allah'ın getireceğini vadettiği topluluğun Hz. Ebû Bekir ve arkadaşları olduğunu söyler. Ayrıca bu âyetin Hz. Ebû Bekir'in hilafetinin geçerliliğini teyit ettiğini iddia eder. Aynı zamanda Sünnî gelenek içerisinde zikredilebilecek birçok müfessir de geleceği vadedilen topluluğun Hz. Ebû Bekir ve onu destekleyenlerin olduğunu dile getirir. Fakat Râzî'nin bu iddiayı ayrıntısıyla ele alması, iddianın doğruluğunu ispat etmek için birçok gerekçe öne sürmesi, bununla birlikte âyetin Hz. Ebû Bekir'in hilafetini teyit ettiğini iddia etmesi bu çalışmada Râzî'nin düşüncelerinin ele alınmasında tercih nedeni olmuştur. Râzî, yorumlarını özellikle âyette yer alan "irtidat, cihat" kelimeleri etrafında şekillendirmiş ve öncelikle İslam tarihinde irtidat edenlerin kimler olduğu, irtidat eden bu kavimlerle kimlerin savaştığı bilgilerine yer vermiştir. Daha sonra da âyette özel olarak bir topluluğun kastedildiğini düşündüğünden dolayı tercihini Hz. Ebû Bekir ve onu destekleyenlerden yana kullanmıştır. Ayrıca farklı görüşlerin neden doğru olmayacağını da delilleriyle izah etmeye çalışmıştır. Her ne kadar Râzî iddiasını ispat etmek için birçok delil sıralamışsa da kimi zaman bu delillerin birbiriyle çeliştiğine şahit olunmaktadır. Bu durumun da daha çok mezhebî ön kabullere bağlı olarak bağlamın ve nüzûl ortamının göz önünde bulundurulmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Muslims whose questions were not left unanswered while the prophet was living were destitute of a... more Muslims whose questions were not left unanswered while the
prophet was living were destitute of an absolute authority after death of the prophet. In addition to this, with the intervention of
several factors, Muslims did not act as coalesced with the encountered problems in the upcoming periods and sometimes tens of ideas were asserted as an answer to a question. At this point, each side
and each party perceived their opinion as to the truth and to the
opinions of those who do not think alike as the heretics. The consideration of the splitting of the moon by the prophet as a miracle
was supported passionately by the Sunnī scholars and the contrary
opinions were regarded as heresy, atheism and perversion. These
claims were included in the tafsīrs. This study deals with firstly the
opinions which were uttered about “inshiqāq al-qamar” and also on
the arguments which are used by parties to base their opinions.
Then we propound in this article, heresy, atheism and perversion
claims of Sunnī ʿulamā which were included in the tafsīrs towards
those who had different opinions on this subject and finally we attempt to express the necessity of avoiding these negative attributions and claims.
Books by yusuf ağkuş
Sünnî Tefsir Geleneğinde Zındıklık Algısı / The Perception Of Zindaqa In The Ahl Al-Sunnah Tafsir Tradition, 2019
Yeryüzünün İlk Mabedinin Kâbe Olduğu Düşüncesini Kur’an’dan Temellendirebilme İmkânı
Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme im... more Öz Bu çalıĢmada Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini Kur"an"dan temellendirebilme imkânı araĢtırılmıĢtır. Kâbe"nin kutsiyeti hakkında olmasa da ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hususunda Müslümanlar arasında bir ihtilafın olduğu görülmektedir. Bu konuda âlimlerin bir kısmı hatta büyük çoğunluğu Kâbe"nin yeryüzünün ilk mabedi olduğu düĢüncesini savunurken, bir kısmı da Kâbe"nin Hz. Ġbrahim zamanında, Hz. Ġbrahim tarafından yapıldığını savunmaktadır. "Kâbe"nin yeryüzünde yapılmıĢ ilk mabet" olduğu fikrinin Kur"an"a dayandığını savunan bir Müslümanın Kâbe"den önce yapılmıĢ herhangi bir mabedin olabileceği fikrini tasvip etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla çalıĢma neticesinde ulaĢılacak sonuca binaen böyle bir düĢünceyi dillendirmenin tefsir ilmi açısından mahzurlu olup olmayacağı cevap bulmuĢ olacaktır. Kâbe"nin ne zaman yapıldığı meselesinde daha çok Bakara Suresi 2/127, Âl-i Ġmrân Suresi 96, Ġbrâhîm Suresi 14/37, Hac Suresi 22/26, 29 ve 33. ayetler referans alınmaktadır. Ancak tartıĢma daha çok Âl-i Ġmrân Suresi"nin 96. ayeti üzerinden sürdürülmektedir. Bununla birlikte literal okuma yapıldığında ayetin zahirinin daha çok mutlak anlamda zamansal bir öncelliğe iĢaret ettiği görüldüğünden çalıĢmada önce ayrıntılı bir Ģekilde bu ayet daha sonra da diğer ayetler incelenmiĢtir. Kâbe"nin ne zaman yapıldığıyla ilgili nakledilen rivayetler inceleyeceğimiz ayetin anlaĢılmasında hayati öneme sahip olmaları nedeniyle öncelikle bu rivayetler tahlil edilmeye çalıĢılmıĢtır. Yapılan dokümantasyon çalıĢmasıyla da ilgili ayetin tefsir külliyatında nasıl anlaĢıldığı aktarılmaya ve olabildiğince analiz edilmeye çalıĢılmıĢtır. Konuyla ilgili rivayetler, sebeb-i nüzul bilgisi, bağlam, filolojik izahlar, müfessirlerin konuyla ilgili farklı yorumları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu ayette Kâbe"nin Beyt-i Makdis"ten önceliğine ve üstünlüğüne vurgu yapıldığını söylemek mümkünken, ayetin kesin olarak "yeryüzünde yapılan ilk mabedin Kâbe olduğuna" iĢaret ettiğini söylemek mümkün değildir. Netice itibariyle konumuz olan ayetler ve ilgili rivayetler göz önünde bulundurulduğunda Kâbe"den önce yapılmıĢ çeĢitli mabetlerin olabileceğini dillendirmenin tefsir ilmi açısından sorun teĢkil etmeyeceği söylenebilir.
This study has investigated how the verses, which we think imply that disasters such as earthquak... more This study has investigated how the verses, which we think imply that disasters such as earthquakes, fires, floods, avalanches, and droughts occur as a result of sins, are interpreted in tafsīr sources, especially in Māturīdī's tafsīr titled Ta'wilāt al-Qur'ān. In this way, in al-Ta'wīlat and some other tafsīrs, it has been tried to determine whether the verses in question indicate that the disasters experienced are a punishment that occurs due to the sins committed. Although it is generally accepted that people living before the Prophet were punished with various disasters in the world life due to the sins they committed, there is a dispute as to whether the disasters experienced after the Prophet would be punishment or not. In some tafsīrs, it is seen that all the calamities that people face, including disasters, are explained as occurring because of the negative actions and sins that people commit. In some recent academic studies, it is stated that the disasters experienced have nothing to do with the sins committed by people and that these are ordinary natural events. At this point, it is important for the science of tafsīr and kalam to determine what al-Māturīdī thought about the subject since he was the first commentator who tried to justify and defend the thoughts of Ahl al-Sunnah in his tafsir and his tafsir was among the first of the rational tafsirs. For this reason, in this study, especially Māturīdī's views were tried to be identified and compared with the views of other commentators. In this study, in which the qualitative research method was applied, first, the verses that are thought to be associated with the issue of whether disasters are a punishment for sins committed or not were identified. Then, the documented data were analyzed based on the tafsīrs, and a conclusion was tried to be reached. Under the heading of conceptual framework, the framework of the subject has been tried to be made clear by giving the root Māturīdī's Approach to the Verses Calling Disasters as Punishment | 43
This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. / ... more This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. / Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi.
Yahudi geleneginde Şabat, cesitli uygulama, rituel, inanc, yasak ve kurallar icerisinde gecirilen... more Yahudi geleneginde Şabat, cesitli uygulama, rituel, inanc, yasak ve kurallar icerisinde gecirilen ve kutsal kabul edilen bir gundur. Bu gun, Tanri’nin, evreni yaratmasiyla iliskilendirilmistir. Bununla birlikte yine Tanri’nin Sina daginda Musa peygamberle yapmis oldugu antlasmanin bir sembolu olarak belirtilmis ve Misir’dan Cikis’tan sonra colde verilen emir ile tarihsel anlam kazanmistir. Şabat, Musa Peygamber’e verilen On Emir icerisinde yer almis ve Tanah icerisinde bircok pasukta bu konudan bahsedilmistir. Yine Islâmi kaynaklarda da bu gunun kutsiyetine, Israilogullari’ndan bazilarinin bu gunle ilgili kurallari ihlal etmesine ve bu ihlal neticesinde karsilastiklari cezalara deginilmistir. Ozellikle de cumartesi gununun kutsiyetini balik avlayarak ihlal eden kiyi halkinin kissasi bu konuda oldukca ayrintili bilgi sunmustur. Soz konusu kissada yer alan cezanin niteligi hakkinda ittifaka varilamamistir. Bazi goruslere gore ceza, psikolojik olarak ahlak bakimindan gerceklesmis, yin...
Kur'an-i Kerim'in ne dedigi, muhatabina hangi mesajlari sundugu Islam dinini kabul eden i... more Kur'an-i Kerim'in ne dedigi, muhatabina hangi mesajlari sundugu Islam dinini kabul eden insanlar icin buyuk onem arz etmektedir. Bu bakimdan Kur'an'in ne dedigini veya ne demek istedigini anlamaya yonelik tarih boyunca cesitli calismalar yapilmis, tefsirler yazilmistir. Hic suphesiz insanoglu var oldugu surece de bu faaliyetler devam edecektir. Bu calismalar dogal olarak bu calismalari yapan insanlarin dunya gorusune, mezhebine, kulturune, egitim seviyesine, siyasi konumuna, yetistigi ortama vs. nedenlere gore sekil alir. Ancak bu farkli dusuncelerin olusmasinda en buyuk sebep Kur'an Kerm'in i'cazindan kaynaklanan vecizligi ve Kur'an'i Kerim'i anlama hususunda musterek bir usulun bulunmayisidir. Tum bunlara ragmen tarihi vasat, siyak-sibak, sebeb-i nuzul gibi temel kriterlerin goz onunde bulundurulmasi kanaatimizce bu farkliliklari aza indirecek, en onemlisi de Kur'an'in daha dogru anlasilmasina yardimci olacaktir. Bu makalede, Kur'...
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD), 2021
Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifenin kim olacağı meselesi sahabe döneminde büyük oranda çö... more Hz. Peygamber'in vefatından sonra halifenin kim olacağı meselesi sahabe döneminde büyük oranda çözüme kavuşturulmuş olsa da bu dönemdeki kırgınlıklar sonraki dönemlerde yaşanan büyük tartışmaların, ayrışmaların fitilini ateşlemiştir. Özellikle Şîa'nın ortaya çıkmasında hilafet meselesinin son derece etkili olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'in ardından halifenin Hz. Ali olması gerektiğini, onun hakkının yendiğini iddia eden Şiî ulemâ, âyetleri olmadık te'villerle yorumlayarak bu iddiayı ispat etmeye çalışmışlardır. Şîa'nın bu tutumu Hz. Peygamber'den sonra halifeliğin ilk olarak Hz. Ebû Bekir'in hakkı olduğunu düşünen Sünnî ulemanın karşıt refleks geliştirmesine neden olmuştur. Kur'ân âyetlerini nazil olduğu zaman dilimindeki muhatapları ve onlara ne dediği göz önünde bulundurulmadan Hz. Peygamber sonrası dönemlerle ilişkilendirmek, Kur'ân'ı konuşmadığı konularda konuşturmak anlamına geleceğinden dolayı oldukça sakıncalıdır. Bu araştırmada, Mâide sûresi 54. âyeti sözü edilen bakış açısına benzer bir bakış açısıyla ele alarak, bu âyetin Hz. Ebû Bekir hakkında olduğunu ve onun halifeliğini teyit ettiğini söyleyen Fahreddin er-Râzî'nin iddiasının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, söz konusu âyetlerde vurgulanan ana mesajın ne olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu âyette, İslâm dinini terk edenlerin olması durumunda Allah'ın yeni bir kavim getireceği vadedilmektedir. Râzî, âyette yer alan bazı ifadelere ve konuyla ilgili nakledilen rivayetlere istinaden Allah'ın getireceğini vadettiği topluluğun Hz. Ebû Bekir ve arkadaşları olduğunu söyler. Ayrıca bu âyetin Hz. Ebû Bekir'in hilafetinin geçerliliğini teyit ettiğini iddia eder. Aynı zamanda Sünnî gelenek içerisinde zikredilebilecek birçok müfessir de geleceği vadedilen topluluğun Hz. Ebû Bekir ve onu destekleyenlerin olduğunu dile getirir. Fakat Râzî'nin bu iddiayı ayrıntısıyla ele alması, iddianın doğruluğunu ispat etmek için birçok gerekçe öne sürmesi, bununla birlikte âyetin Hz. Ebû Bekir'in hilafetini teyit ettiğini iddia etmesi bu çalışmada Râzî'nin düşüncelerinin ele alınmasında tercih nedeni olmuştur. Râzî, yorumlarını özellikle âyette yer alan "irtidat, cihat" kelimeleri etrafında şekillendirmiş ve öncelikle İslam tarihinde irtidat edenlerin kimler olduğu, irtidat eden bu kavimlerle kimlerin savaştığı bilgilerine yer vermiştir. Daha sonra da âyette özel olarak bir topluluğun kastedildiğini düşündüğünden dolayı tercihini Hz. Ebû Bekir ve onu destekleyenlerden yana kullanmıştır. Ayrıca farklı görüşlerin neden doğru olmayacağını da delilleriyle izah etmeye çalışmıştır. Her ne kadar Râzî iddiasını ispat etmek için birçok delil sıralamışsa da kimi zaman bu delillerin birbiriyle çeliştiğine şahit olunmaktadır. Bu durumun da daha çok mezhebî ön kabullere bağlı olarak bağlamın ve nüzûl ortamının göz önünde bulundurulmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Muslims whose questions were not left unanswered while the prophet was living were destitute of a... more Muslims whose questions were not left unanswered while the
prophet was living were destitute of an absolute authority after death of the prophet. In addition to this, with the intervention of
several factors, Muslims did not act as coalesced with the encountered problems in the upcoming periods and sometimes tens of ideas were asserted as an answer to a question. At this point, each side
and each party perceived their opinion as to the truth and to the
opinions of those who do not think alike as the heretics. The consideration of the splitting of the moon by the prophet as a miracle
was supported passionately by the Sunnī scholars and the contrary
opinions were regarded as heresy, atheism and perversion. These
claims were included in the tafsīrs. This study deals with firstly the
opinions which were uttered about “inshiqāq al-qamar” and also on
the arguments which are used by parties to base their opinions.
Then we propound in this article, heresy, atheism and perversion
claims of Sunnī ʿulamā which were included in the tafsīrs towards
those who had different opinions on this subject and finally we attempt to express the necessity of avoiding these negative attributions and claims.
Sünnî Tefsir Geleneğinde Zındıklık Algısı / The Perception Of Zindaqa In The Ahl Al-Sunnah Tafsir Tradition, 2019