Eren Murat Dinçer | Marmara University (original) (raw)
Papers by Eren Murat Dinçer
Spiritual psychology and counseling, May 9, 2024
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur.…
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur.…
Middle East Journal of Refugee Studies, 2016
Psikoloji Araştırmaları, 2018
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur. Buradaki etik duruş, anneye dışardan söylenen bir anlayış değil, danışanın bir insan ve anne olarak kendi duruşudur. Terapist, bu duruşu pekiştirmek için anneye bu duruşuna uygun becerilerini, daha önceki başarılarını, probleme karşı verdiği direnç tepkilerini, hayatta nelere değer verdiğini, umut ve hayallerini, tercihlerini sorar ve bunlar üzerine konuşmaya davet eder. Böylece kişi problemin yön verdiği pasif bir konumdan, kendi hayatına yön veren, çevresin-deki insanları önemseyen, kişisel failliği (agency) olan bir kişi olarak kendi hikayesini yazmaya başlar. Toplumsal Bir Eylem Olarak Narrative Terapi Narrative Terapi, iki kişinin bir odada konuştuğu, hem problemlerin hem de çözümlerin o odada yaşandığı bir terapi yaklaşımı değildir. Narrative terapiye göre problemler bireyin içinde değildir, problem-ler toplumsal söylemlerden etkilenir ve bunların içselleştirilmesi ile oluşur. "Kişi problem değildir" mottosunda aslında problemin top-lumsal bir şey olduğuna vurgu vardır. Bu meşhur mottonun ikinci kısmı olan "çözüm bireysel değildir" sözü de bu toplumsal vurguyu belirtir. Bireyci batılı yaklaşımlardan çok, kollektivistik, ilişkisel bir bakış açısıyla kişi için önemli olan söylemleri, ilişkileri, kimlikleri, Hasan Kalyoncu Üniversitesi-Psikoloji Araştırmaları-5 32
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016
This study focuses on the Turkish immigrants' experiences abroad, analyzing the experiences and p... more This study focuses on the Turkish immigrants' experiences abroad, analyzing the experiences and perceptions of individuals migrating to Germany from Turkey. Particular attention has been paid to immigrants' reasons for leaving Turkey, the entire migration process, including the decision making, travelling and arrival process, the resources they used to adapt to their new environment, and their regrets, if any, on having adapted to life abroad. This study was conducted by selecting ten episodes thought to best represent these experiences from the Turkish documentary, " Homesick Immigrants, " broadcast on Turkey' s official media outlet, TRT. The study sample includes ten individuals interviewed in the ten documentaries selected. The data were analyzed using Giorgi' s " Descriptive phenomenological research model, " which is one of the phenomenological approach models. According to the results, while immigrants wished to return to their home country, they also desired to rebuild their life abroad as a result of the positive circumstances in their host country.
Öz Bu çalışmada yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin gurbette olma deneyimleri konu e... more Öz Bu çalışmada yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin gurbette olma deneyimleri konu edinil-miştir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye'den yurt dışına göç eden bireylerin gidiş motivasyonları, karar alma ve yolculuk süreçleri, ülkeye varış süreçleri, adaptasyon kaynakları ve yurt dışına uyuma karşı pişmanlık süreçlerine dair kişisel algı ve deneyimleri incelenmiştir. Araştırma yaşamlarını yurtdışında sürdüren birey-lerin konu edildiği ve TRT Türk'de yayınlanan " Gurbette Kalanlar " isimli belgesel analiz arasından kişisel algı ve deneyimleri en iyi yansıtabileceği düşünülen on belgesel seçilerek yürütülmüştür. Çalışma grubunu seçilen on belgeseldeki birebir görüşme yapılan on birey oluşturmaktadır. Verilerin analizi fenomenolojik yaklaşım modellerinden Giorgi'nin " betimleyici fenomenolojik araştırma modeli " kullanılarak gerçekleş-tirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre göç eden bireyler bir yandan kendi vatanlarına dönmek isterlerken, diğer yandan bulundukları ülkenin gelişmiş olmasının sağladığı pozitif koşullar nedeniyle yaşamlarını ora-da yeniden inşa etme isteği duymaktadırlar. Bu durum bireylerin içinde bulundukları ikilemin yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öz Varoluşun kaçınılmaz getirileri olan ölüm, izolasyon, seçim, anlamsızlık ve bedensellik çeşitl... more Öz Varoluşun kaçınılmaz getirileri olan ölüm, izolasyon, seçim, anlamsızlık ve bedensellik çeşitli olaylar so-nucunda her insanın hayatında karşısına çıkmaktadır. Ergenlik döneminde gençler bunlar üzerinde bil-inçli olarak düşünmeye başlamaktadırlar. Bu dönemde gençlerin bu sorgulamalarına katkı sağlayacak en önemli kurumlardan birisi okuldur. Okul sistemi içinde de rehberlik ve yönlendirme dersi, gençlerin kişisel gelişiminde ayrıca önem teşkil etmektedir. Ancak dersin programına bakıldığında eğitsel, mesleki ve kişiler arası konulara ve becerilere ağırlık verilirken varoluşsal meselelere doğrudan değinilmemektedir. Hâlihazırdaki kazanımlardan ve etkinliklerden ancak bir kısım bu meselelere dolaylı şekilde değinmektedir. Hâlbuki gençlerin bu konulardaki sorgulamalarına okullarda daha fazla yer verilmesi gençlerin hayata dair daha derin bir anlayış geliştirmelerine katkı " sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Ölüm • Yalnızlık • Seçim • Anlamsızlık • Bedenlilik • Rehberlik ve Yönlendirme Dersi
The Sufi perspective exhibited by Yunus Emre has provided an ontological comprehension that expla... more The Sufi perspective exhibited by Yunus Emre has provided an ontological comprehension that explains the meaning of existence and life. The origin of " self " or " ego " is based on the Soul that is Truth (Hakk) within this ontological understanding grounded in Oneness. It gives endless meaning to people as it refers to the value of humans not in terms of their individual attributes but their divine side. The only possible way to transition from the illusory formed self to the real self, the Soul, is through the love of Truth and with a mentor or guide that has experienced this love of Truth. The relationship that is established with the mentor or guide heals relational problems and has a nature that also frees humans from their biological, relational, societal, and psychological boundaries. One' s moral sentiment based on their perception of life is oriented to purify the negative attributes that sustain the illusory self to gain virtues that will allow one to experience the real self. Yunus has indicated an understanding of existence, meaning of life, and a remedial, liberating model of relating as well as an ethical approach towards humanity in this era of narcissism. Psikolojik bir Bakış Açısından Anadolulu bir Sufi'nin Mirası: Yunus Emre Örneği Öz Yunus Emre'nin ortaya koyduğu tasavvufi anlayış, varlığı ve yaşamı anlamlandıran ontolojik bir bakış açısı sunmaktadır. Tekliğe dayanan bu ontolojik bakışta benliğin aslı bu varlığı meydana getiren asıl Can olan Hak-ka dayandırılmaktadır. İnsanın değerini kişiselliğine değil tinsel, tümel yönüne bağladığı için insana sonsuz bir değer verir. Aslında bir yanılsama olan benliğinden soyunup bu tümel kişiliğine geçişi ancak hakikat aşkıyla ve bu aşkın yaşandığı mahal olan bir yetiştirici ile mümkün olur. Bu yetiştirici ile kurduğu ilişki hem eski ilişkisel zorlukları sağaltıcıdır hem de bunun ötesinde insanı bağlayan biyolojik, ilişkisel, sosyal ve psikolojik tüm bağ-larından özgürleştirici niteliktedir. Onun hayatı algılayışından kaynaklanan ahlak anlayışı ise kişinin aslında bir yanılsama olan benliğini ayakta tutan olumsuz özellikleri arındırmaya ve ona özünü yaşatacak erdemleri kazandırmaya yöneliktir. Bu haliyle narsisisizm çağındaki insana hem bir varlık algısı, hem bir hayat anlamı, hem iyileştirici ve özgürleştirici bir ilişki modeli hem de bir etik anlayışı göstermektedir Anahtar Kelimeler Yunus Emre • Benlik • İnsan • Tasavvuf • Psikoloji
Özet - Rorschach Testinin Varoluşsal Boyutları Bu çalışmanın amacı Rorschach testinin varoluşsal ... more Özet - Rorschach Testinin Varoluşsal Boyutları
Bu çalışmanın amacı Rorschach testinin varoluşsal boyutlarını incelemektir. Rorschach testi bulanık kontur ve gölgeleriyle; sunduğu test atmosferi ile danışanı yoğun bir varoluşsal durumla yüzleştirir. Danışan tüm bu belirsizlikleri seçimler yaparak anlamlandırmak durumundadır.
Test durumunun varoluşsal doğasına ek olarak, cevapların içeriği varoluşsal bakış açısına göre değerlendirilebilir. Bu değerlendirmenin odağında danışanın varoluşun getirileriyle ve varoluşun tüm boyutlarıyla yüzleşebilme kapasitesi yer almaktadır.
Diğer taraftan insanın bir takım özelliklere indirgenemeyecek bir varoluşsal açığa çıkış olduğunu da unutmamak gerekir. Özellikle de varoluşsal bir değerlendirme ancak belli bir zamanda yapılmış bir betimleme olarak ele alınmalı asla bir tanımlama olarak görülmemelidir.
Anahtar kelimeler: Rorschach Testi, varoluşçuluk, varoluşçu psikoterapi, Dasein, İnsancıl psikoterapi
Summary- Existential Dimensions of the Rorschach
The aim of this study is to scrutinise the existential dimensions of rorschach test. Rorschach test with its blur contours, shades and its examinaton atmosphere, shortly with all its uncertainty, confronts the client with a very dense existential position. The client must make sense all of these uncertainties by making choices.
In addition to existential nature of the test situation, the content of the answers could also be evaluated with an existential stance. Questioning the existential awareness level in terms of his resolution to confront with the existential givens and all dimensions of being-in-the-world would be focus of this evaluation.
In the other hand it should not be forgotten that human being as an existential flux can not be evaluated and reduced into some essential features. Especially an existential evaluation must be considered as a time limited description not a gross definition.
Keywords: Rorschach Test, Existentialism, Existential Psychotherapy, Dasein, Humanistic Psychotherapy.
Conference Presentations by Eren Murat Dinçer
insanın varoluşu ilişkisel bir varoluştur. Bundan dolayı varoluşçu ve ilişkisel meseleler aslında... more insanın varoluşu ilişkisel bir varoluştur. Bundan dolayı varoluşçu ve ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı yüzleridir ve birbirinden ayrılamaz. Gelişim sürecinde çocuk ve bakım verenleri karşılıklı olarak bu varoluşsal-ilişkisel meseleleri işlerler. Bu bakımdan bütün gelişimsel olaylar, varoluşun boyutlarının ve gerilimlerinin açığa çıktığı ve başa çıkılmaya çalışıldığı kuşaklararası bir çabayı yansıtır.
Gelişim teorileri bu süreçleri mikro planda çok iyi incelemekle beraber, büyük resmi -insan varoluşunun açığa çıkışını kaçırabilmekte, varoluşçu bakış açısı da makro planda insanın durumunu çok iyi betimlemekte ancak mikro planda kişinin gelişiminde bunların nasıl işlendiğini kaçırabilmektedir.
Bu seminerde bu ikisini birleştiren bakış açıları gözden geçirilecek ve bağlanmanın bu süreçteki önemine özel bir yer ayrılacaktır.
varoluşsal meselelerle, ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı görünümleridir. ... more varoluşsal meselelerle, ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı görünümleridir. Bunlar arasındaki ayrım temel olarak odaklanılan konular ve terminolojiden gelmektedir. İnsanı, varoluşundan kopuk şekilde ele almak büyük resmi kaçırmak, onu sadece bilişsel, dürtüsel, ilişkisel vb. boyutlara indirgemek ve bütünlüğünden koparmak anlamına gelirken; onun içinden çıktığı ilişkisel matriksi görmemek de onun somut gerçekliğini ıskalamak ve altı boş bir insan varoluşu tanımlamak anlamına gelmektedir.
İnsanı hem bütünlüğüyle hem de gelişimsel süreçleriyle ele alabilen ilişkisel varoluşçu bir bakış açısı, özellikle mikro süreçlere odaklanan dinamik terapilere daha geniş bir bakış açısı sunarken, daha çok makro süreçlere odaklanan varoluşçulara da bu varoluşun nasıl oluşup açığa çıktığını gösterebilme imkanına sahiptir.
Yakınlarını kaybeden çocukların ruhsal deneyimlerini özetlendiği sempozyum bildirisi
Books by Eren Murat Dinçer
Odadaki Fil: Pornografi, 2024
Problemli pornografi kullanımı hakkında uzmanlara yönelik yazılmış kapsamlı bir Türkçe eserdir
Narrative Terapi Uygulamaları Türkiye’de Yürütülen Bireysel ve Toplu Çalışmalar, 2020
Yeryüzüne bakıldığında ortaya koyduğu eserleri ve kendisinde açığa çıkan bilincin kapsamı itibari... more Yeryüzüne bakıldığında ortaya koyduğu eserleri ve kendisinde açığa çıkan bilincin kapsamı itibariyle en üstün varlığın insan olduğu görülür. İslam kültüründe bu varlık, meleklerin secde ettiği ve birinin dahi öldürülmesinin tüm insanlığı öldürülmesine eş değer tutulduğu en değerli varlıktır. İnsan, ayrımsız şekilde öyle değerlidir ki hem Kuran’daki kritik yerlerde hem de Resulullah Muhammet Mustafa (s.a.v.)’ın yaptığı büyük konuşmalarda onlara hitap edilirken inananlar-inanmayanlar, kadınlar-erkekler, gençler-yaşlılar, zenginler-fakirler vb. ayrımlar gözetilmeksizin bu en değerli varlığa en kapsayıcı şekilde “Ey İnsanlar…” diye hitap edilmiştir. Yunus Emre hakikatin insanda saklı olduğunu, bundan dolayı çok değerli olduğu sırrını çözmüş ve bunu en yalın şekilde anlatmış büyük bir sufidir. Asıl bilenecek olanın insanın kendisi olduğunu “ilim kendin bilmektir” diyerek ifade etmiştir. Yine ibadetleri sıraladıktan sonra “hepsinden iyice” olanın “bir gönüle girmek” olduğunu söyleyip, bilgeliği yine İnsan’a bağlamıştır. “72 milleti bir görmeyenin hakikatta asi olduğunu” söyleyerek sırrın insanda olduğunun farkındalığıyla imanı, her insanı ayrımsız görüp sevmeye bağlamıştır. Yunus Emre’nin sahip olduğu ve hiçbir karşılık beklemeden sunduğu bu bilgeliğin anlaşılması insanlığın şu an içinde olduğu tüm kavga ve çatışmalardan kurtarabilecek güçtedir ve bu yüzden paha biçilemez değer taşımaktadır. Bu çalışma bu değerin anlaşılıp yayılmasına hizmet etme niyetiyle Yunus Emre’nin Divan ve Risaletün Nushiyye adlı eserlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır.
Modern psikolojinin insana " aşkınlıktan mahrum " ve sınırlı bakışına (Smith, 2009) karşın, benöt... more Modern psikolojinin insana " aşkınlıktan mahrum " ve sınırlı bakışına (Smith, 2009) karşın, benötesi psikoloji, insanı zihinsel, duygusal, biyolojik ve manevi boyutlarıyla bir bütün olarak ele alır ve onu egosuyla sınırlamayarak evrendeki aşkın konumuyla tanımaya çalışır. (Frager, 2009). İnsanı bu aşkın benötesi kimliği ile tanımaya ça-lışmak, onun, egosal ve varoluşsal kimliğinin çok ötesinde bir potansiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır (Valle, 1989). Bu yeni bakışın psikoterapi ve psikolojik danışmanlık uygula-malarındaki yansımaları, manevi danışmanlık ve maneviyat temelli psikoterapiler başta olmak üzere birçok farklı yaklaşımda kendini göstermektedir. Bu çalışmada manevi danışmanlık/rehberlik yaklaşımı teorik pozisyonu, ilişkisel süreçleri ve terapi çerçevesi açısından değer-lendirilecektir. Böylece bu alanda odaklanmak isteyen bir ruh sağlığı çalışanı için cevaplaması gereken sorular ve çözmesi gereken meseleler özetlenmeye çalışılacaktır.
Spiritual psychology and counseling, May 9, 2024
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur.…
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur.…
Middle East Journal of Refugee Studies, 2016
Psikoloji Araştırmaları, 2018
Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ... more Narrative terapiyle ilk tanıştığım zamanlar bu yeni ekolün ne oldu-ğunu, nasıl çalıştığını merak ediyor ve Mehmet Dinç'in Türkiye'ye davet ettiği her Narrative terapiste "sizce narrative terapi nedir, kısaca anlatsanız nasıl tanımlardınız?" gibi sorular soruyordum. Aldığım cevaplar genellikle "etik bir duruş, ilişkisel bir duyarlılık hali, özel bir dünya görüşü" şeklinde oluyordu. Zihnim o sıralarda daha çok tekniklerle, narrative soruları nasıl soracağımla boğuştuğu için bu cevaplar bana soyut geliyordu. Birkaç yıl geçip, daha fazla okuyup, uyguladıkça ben de narrative terapinin teknikler, soru kalıpları vs.de-ğil de aslında bir duruş, bir etik anlayış, bir iade-i itibar ve toplumsal bir eylemsellik olduğunu düşünmeye başladım. Bu kısa yazıda bah-settiğim bu başlıkları, elden geldiği kadar açmaya çalışarak sizlere narrative terapiden ne anladığımı aktarmaya çalışacağım. Bir duruş olarak Narrative Terapi: Merkezde olmayan (De-Centered) Terapist Narrative Terapiye göre terapist, nasıl terapi yapılacağını bilen bir kişi olabilir ancak nasıl mutlu olunur, doğru düşünce nedir, doyurucu ilişki nasıldır, sağlıklı yas nasıl tutulur, depresyondan nasıl çıkılır vb. büyük ve genel birçok sorunun cevabını bilen kişi değildir. Bunlar ancak o insanlar tarafından, yaşadıkları kültürel bağlama, değerlerine ve tercihlerine göre cevaplayacakları sorulardır. Narrative Terapi in-sanlara değerler, idealler, normal empoze etmekten titizlikle kaçınır ve bu konularda insanların değer ve tercihlerini ön plana çıkartmaya çalışır. Benzer şekilde, terapiye gelen kişilerin sorunlarının anlamla-rını, bunlarla nasıl başa çıkacaklarını, nelerin iyi gelip, nelerin onla-ra gelmeyeceğini de bilme iddiasında değildir. Bütün bu soruların cevaplarının kişilerin kendilerinde, çevrelerinde veya içinde bulun-dukları kültürde olduğunu düşünür. Merkezde terapistinin teorileri, dünya görüşü, bakış açısı değil, danışanın anlamları, değerleri, kültü-rü ve bilgeliği vardır. İster bir yetişkin, ister dört yaşındaki bir çocuk olsun, danışanın problemi nasıl anlamlandırdığı, problemin kişide ve çevresinde yarattığı etkileri, bunlarla başa çıkmak için kullandığı becerileri, bunları yaparken korumaya çalıştığı değerleri ve umutları anlaşılmaya çalışılır. Değerlendirme ölçütü de, değerlendirici de ki-şinin kendisidir. Haliyle terapist kendi doğrularını, değer yargılarını, kafasındaki şablonları danışana açıktan veya örtük empoze etme-mek için devamlı şekilde kendini kontrol eder. Bu iktidarı, terapistin tekeli olmaktan çıkartıp, gücü danışanla aralarında akışkan hale geti-ren bir duruştur aynı zamanda. İade-i İtabar olarak narrative terapi: Dışsallaştırma ve Uzman Danışan Narrative Terapinin en çok bilenen mottosu olan "Kişiler problem-ler değildir, problem(in kendisi) problemdir" cümlesi aslında bir tür iade-i itibardır. Çünkü bu bakış açısı, kişileri problem olarak gören, onlara "depresif ", "borderline" veya "obsesif " diyen bakış açıların-dan farklı olarak kişilerle, kişilerin mustarip olduğu problemlerini birbirinden ayırır. Toplumsal psikopatoloji söylemlerinin "nesneleş-tirdiği" kişi yaklaşımından uzaklaşır Narrative Terapi. Bunun yerine dışsallaştırma konuşmalarıyla problemin kendisini nesneleştirir: danışandan ona bir isim takmasını ister, problemi bir kişiye benzet-mesini ya da bir şeye benzetmesini ister, problemin ona ve hayatına neler yaptığını anlatmasını ister. Böylece hem danışanla problemi birbirinden ayrılır hem de danışanı, problem ve etkileri konusunda uzman olan kişi konumuna getirir. Bu danışana hak ettiği itibarını geri vermektir. 4 yaşındaki bir çocuk belki anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, bununla nasıl başa çıkabileceğini bilemeyebilir ama her gün onun hayatını zorlaştıran "kötü karın ağrılarını" tanıyordur, ne zaman geldiğini, hangi durumlarda geldiğini, ne yaptığı zaman daha azaldığını, ne yaptığı zaman daha çoğaldığını, hangi süper kah-raman güçlerini kullanabilirse azaldığını biliyordur. Bunlar ortaya çıktıkça artık o anksiyöz çocuk değildir; artık o bir korku avcısıdır. Etik olarak Narrative Terapi: İlişkisel Etik ve Kişisel Faillik Narrative Terapi, neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen "kural-lar etiğinden" çok daha hassas olan, kişilerin eylemlerinin diğerleri üzerinde yarattığı etkiye odaklanan "ilişkisel etik" ile çalışır. Problem-lerin, kişinin hayatına, kimliğine etkisi konuşulurken aynı zamanda problemin kişinin çevresindeki insanlara neler yaşattığı ve bunları yaşamalarına razı olup olmadığı sorulur. Kişinin, problemin kendi-sine ve çevresine yaşattı zorluklar karşısında hayatının sorumluluğu-nu almaya, sevdiği insanları bu zorluklardan korumaya davet eder. "Öfke patlamalarının" kendisini ele geçirdiğini söyleyen bir anneye, bu "patlamalara" boyun eğerse bu "patlamaların", çocuklarına ve on-larla olan ilişkilerine olan etkileri ve bu etkilere razı olup olmadığı sorulur. Buradaki etik duruş, anneye dışardan söylenen bir anlayış değil, danışanın bir insan ve anne olarak kendi duruşudur. Terapist, bu duruşu pekiştirmek için anneye bu duruşuna uygun becerilerini, daha önceki başarılarını, probleme karşı verdiği direnç tepkilerini, hayatta nelere değer verdiğini, umut ve hayallerini, tercihlerini sorar ve bunlar üzerine konuşmaya davet eder. Böylece kişi problemin yön verdiği pasif bir konumdan, kendi hayatına yön veren, çevresin-deki insanları önemseyen, kişisel failliği (agency) olan bir kişi olarak kendi hikayesini yazmaya başlar. Toplumsal Bir Eylem Olarak Narrative Terapi Narrative Terapi, iki kişinin bir odada konuştuğu, hem problemlerin hem de çözümlerin o odada yaşandığı bir terapi yaklaşımı değildir. Narrative terapiye göre problemler bireyin içinde değildir, problem-ler toplumsal söylemlerden etkilenir ve bunların içselleştirilmesi ile oluşur. "Kişi problem değildir" mottosunda aslında problemin top-lumsal bir şey olduğuna vurgu vardır. Bu meşhur mottonun ikinci kısmı olan "çözüm bireysel değildir" sözü de bu toplumsal vurguyu belirtir. Bireyci batılı yaklaşımlardan çok, kollektivistik, ilişkisel bir bakış açısıyla kişi için önemli olan söylemleri, ilişkileri, kimlikleri, Hasan Kalyoncu Üniversitesi-Psikoloji Araştırmaları-5 32
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES, 2016
This study focuses on the Turkish immigrants' experiences abroad, analyzing the experiences and p... more This study focuses on the Turkish immigrants' experiences abroad, analyzing the experiences and perceptions of individuals migrating to Germany from Turkey. Particular attention has been paid to immigrants' reasons for leaving Turkey, the entire migration process, including the decision making, travelling and arrival process, the resources they used to adapt to their new environment, and their regrets, if any, on having adapted to life abroad. This study was conducted by selecting ten episodes thought to best represent these experiences from the Turkish documentary, " Homesick Immigrants, " broadcast on Turkey' s official media outlet, TRT. The study sample includes ten individuals interviewed in the ten documentaries selected. The data were analyzed using Giorgi' s " Descriptive phenomenological research model, " which is one of the phenomenological approach models. According to the results, while immigrants wished to return to their home country, they also desired to rebuild their life abroad as a result of the positive circumstances in their host country.
Öz Bu çalışmada yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin gurbette olma deneyimleri konu e... more Öz Bu çalışmada yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin gurbette olma deneyimleri konu edinil-miştir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye'den yurt dışına göç eden bireylerin gidiş motivasyonları, karar alma ve yolculuk süreçleri, ülkeye varış süreçleri, adaptasyon kaynakları ve yurt dışına uyuma karşı pişmanlık süreçlerine dair kişisel algı ve deneyimleri incelenmiştir. Araştırma yaşamlarını yurtdışında sürdüren birey-lerin konu edildiği ve TRT Türk'de yayınlanan " Gurbette Kalanlar " isimli belgesel analiz arasından kişisel algı ve deneyimleri en iyi yansıtabileceği düşünülen on belgesel seçilerek yürütülmüştür. Çalışma grubunu seçilen on belgeseldeki birebir görüşme yapılan on birey oluşturmaktadır. Verilerin analizi fenomenolojik yaklaşım modellerinden Giorgi'nin " betimleyici fenomenolojik araştırma modeli " kullanılarak gerçekleş-tirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre göç eden bireyler bir yandan kendi vatanlarına dönmek isterlerken, diğer yandan bulundukları ülkenin gelişmiş olmasının sağladığı pozitif koşullar nedeniyle yaşamlarını ora-da yeniden inşa etme isteği duymaktadırlar. Bu durum bireylerin içinde bulundukları ikilemin yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öz Varoluşun kaçınılmaz getirileri olan ölüm, izolasyon, seçim, anlamsızlık ve bedensellik çeşitl... more Öz Varoluşun kaçınılmaz getirileri olan ölüm, izolasyon, seçim, anlamsızlık ve bedensellik çeşitli olaylar so-nucunda her insanın hayatında karşısına çıkmaktadır. Ergenlik döneminde gençler bunlar üzerinde bil-inçli olarak düşünmeye başlamaktadırlar. Bu dönemde gençlerin bu sorgulamalarına katkı sağlayacak en önemli kurumlardan birisi okuldur. Okul sistemi içinde de rehberlik ve yönlendirme dersi, gençlerin kişisel gelişiminde ayrıca önem teşkil etmektedir. Ancak dersin programına bakıldığında eğitsel, mesleki ve kişiler arası konulara ve becerilere ağırlık verilirken varoluşsal meselelere doğrudan değinilmemektedir. Hâlihazırdaki kazanımlardan ve etkinliklerden ancak bir kısım bu meselelere dolaylı şekilde değinmektedir. Hâlbuki gençlerin bu konulardaki sorgulamalarına okullarda daha fazla yer verilmesi gençlerin hayata dair daha derin bir anlayış geliştirmelerine katkı " sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Ölüm • Yalnızlık • Seçim • Anlamsızlık • Bedenlilik • Rehberlik ve Yönlendirme Dersi
The Sufi perspective exhibited by Yunus Emre has provided an ontological comprehension that expla... more The Sufi perspective exhibited by Yunus Emre has provided an ontological comprehension that explains the meaning of existence and life. The origin of " self " or " ego " is based on the Soul that is Truth (Hakk) within this ontological understanding grounded in Oneness. It gives endless meaning to people as it refers to the value of humans not in terms of their individual attributes but their divine side. The only possible way to transition from the illusory formed self to the real self, the Soul, is through the love of Truth and with a mentor or guide that has experienced this love of Truth. The relationship that is established with the mentor or guide heals relational problems and has a nature that also frees humans from their biological, relational, societal, and psychological boundaries. One' s moral sentiment based on their perception of life is oriented to purify the negative attributes that sustain the illusory self to gain virtues that will allow one to experience the real self. Yunus has indicated an understanding of existence, meaning of life, and a remedial, liberating model of relating as well as an ethical approach towards humanity in this era of narcissism. Psikolojik bir Bakış Açısından Anadolulu bir Sufi'nin Mirası: Yunus Emre Örneği Öz Yunus Emre'nin ortaya koyduğu tasavvufi anlayış, varlığı ve yaşamı anlamlandıran ontolojik bir bakış açısı sunmaktadır. Tekliğe dayanan bu ontolojik bakışta benliğin aslı bu varlığı meydana getiren asıl Can olan Hak-ka dayandırılmaktadır. İnsanın değerini kişiselliğine değil tinsel, tümel yönüne bağladığı için insana sonsuz bir değer verir. Aslında bir yanılsama olan benliğinden soyunup bu tümel kişiliğine geçişi ancak hakikat aşkıyla ve bu aşkın yaşandığı mahal olan bir yetiştirici ile mümkün olur. Bu yetiştirici ile kurduğu ilişki hem eski ilişkisel zorlukları sağaltıcıdır hem de bunun ötesinde insanı bağlayan biyolojik, ilişkisel, sosyal ve psikolojik tüm bağ-larından özgürleştirici niteliktedir. Onun hayatı algılayışından kaynaklanan ahlak anlayışı ise kişinin aslında bir yanılsama olan benliğini ayakta tutan olumsuz özellikleri arındırmaya ve ona özünü yaşatacak erdemleri kazandırmaya yöneliktir. Bu haliyle narsisisizm çağındaki insana hem bir varlık algısı, hem bir hayat anlamı, hem iyileştirici ve özgürleştirici bir ilişki modeli hem de bir etik anlayışı göstermektedir Anahtar Kelimeler Yunus Emre • Benlik • İnsan • Tasavvuf • Psikoloji
Özet - Rorschach Testinin Varoluşsal Boyutları Bu çalışmanın amacı Rorschach testinin varoluşsal ... more Özet - Rorschach Testinin Varoluşsal Boyutları
Bu çalışmanın amacı Rorschach testinin varoluşsal boyutlarını incelemektir. Rorschach testi bulanık kontur ve gölgeleriyle; sunduğu test atmosferi ile danışanı yoğun bir varoluşsal durumla yüzleştirir. Danışan tüm bu belirsizlikleri seçimler yaparak anlamlandırmak durumundadır.
Test durumunun varoluşsal doğasına ek olarak, cevapların içeriği varoluşsal bakış açısına göre değerlendirilebilir. Bu değerlendirmenin odağında danışanın varoluşun getirileriyle ve varoluşun tüm boyutlarıyla yüzleşebilme kapasitesi yer almaktadır.
Diğer taraftan insanın bir takım özelliklere indirgenemeyecek bir varoluşsal açığa çıkış olduğunu da unutmamak gerekir. Özellikle de varoluşsal bir değerlendirme ancak belli bir zamanda yapılmış bir betimleme olarak ele alınmalı asla bir tanımlama olarak görülmemelidir.
Anahtar kelimeler: Rorschach Testi, varoluşçuluk, varoluşçu psikoterapi, Dasein, İnsancıl psikoterapi
Summary- Existential Dimensions of the Rorschach
The aim of this study is to scrutinise the existential dimensions of rorschach test. Rorschach test with its blur contours, shades and its examinaton atmosphere, shortly with all its uncertainty, confronts the client with a very dense existential position. The client must make sense all of these uncertainties by making choices.
In addition to existential nature of the test situation, the content of the answers could also be evaluated with an existential stance. Questioning the existential awareness level in terms of his resolution to confront with the existential givens and all dimensions of being-in-the-world would be focus of this evaluation.
In the other hand it should not be forgotten that human being as an existential flux can not be evaluated and reduced into some essential features. Especially an existential evaluation must be considered as a time limited description not a gross definition.
Keywords: Rorschach Test, Existentialism, Existential Psychotherapy, Dasein, Humanistic Psychotherapy.
insanın varoluşu ilişkisel bir varoluştur. Bundan dolayı varoluşçu ve ilişkisel meseleler aslında... more insanın varoluşu ilişkisel bir varoluştur. Bundan dolayı varoluşçu ve ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı yüzleridir ve birbirinden ayrılamaz. Gelişim sürecinde çocuk ve bakım verenleri karşılıklı olarak bu varoluşsal-ilişkisel meseleleri işlerler. Bu bakımdan bütün gelişimsel olaylar, varoluşun boyutlarının ve gerilimlerinin açığa çıktığı ve başa çıkılmaya çalışıldığı kuşaklararası bir çabayı yansıtır.
Gelişim teorileri bu süreçleri mikro planda çok iyi incelemekle beraber, büyük resmi -insan varoluşunun açığa çıkışını kaçırabilmekte, varoluşçu bakış açısı da makro planda insanın durumunu çok iyi betimlemekte ancak mikro planda kişinin gelişiminde bunların nasıl işlendiğini kaçırabilmektedir.
Bu seminerde bu ikisini birleştiren bakış açıları gözden geçirilecek ve bağlanmanın bu süreçteki önemine özel bir yer ayrılacaktır.
varoluşsal meselelerle, ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı görünümleridir. ... more varoluşsal meselelerle, ilişkisel meseleler aslında aynı insan gerçeğinin farklı görünümleridir. Bunlar arasındaki ayrım temel olarak odaklanılan konular ve terminolojiden gelmektedir. İnsanı, varoluşundan kopuk şekilde ele almak büyük resmi kaçırmak, onu sadece bilişsel, dürtüsel, ilişkisel vb. boyutlara indirgemek ve bütünlüğünden koparmak anlamına gelirken; onun içinden çıktığı ilişkisel matriksi görmemek de onun somut gerçekliğini ıskalamak ve altı boş bir insan varoluşu tanımlamak anlamına gelmektedir.
İnsanı hem bütünlüğüyle hem de gelişimsel süreçleriyle ele alabilen ilişkisel varoluşçu bir bakış açısı, özellikle mikro süreçlere odaklanan dinamik terapilere daha geniş bir bakış açısı sunarken, daha çok makro süreçlere odaklanan varoluşçulara da bu varoluşun nasıl oluşup açığa çıktığını gösterebilme imkanına sahiptir.
Yakınlarını kaybeden çocukların ruhsal deneyimlerini özetlendiği sempozyum bildirisi
Odadaki Fil: Pornografi, 2024
Problemli pornografi kullanımı hakkında uzmanlara yönelik yazılmış kapsamlı bir Türkçe eserdir
Narrative Terapi Uygulamaları Türkiye’de Yürütülen Bireysel ve Toplu Çalışmalar, 2020
Yeryüzüne bakıldığında ortaya koyduğu eserleri ve kendisinde açığa çıkan bilincin kapsamı itibari... more Yeryüzüne bakıldığında ortaya koyduğu eserleri ve kendisinde açığa çıkan bilincin kapsamı itibariyle en üstün varlığın insan olduğu görülür. İslam kültüründe bu varlık, meleklerin secde ettiği ve birinin dahi öldürülmesinin tüm insanlığı öldürülmesine eş değer tutulduğu en değerli varlıktır. İnsan, ayrımsız şekilde öyle değerlidir ki hem Kuran’daki kritik yerlerde hem de Resulullah Muhammet Mustafa (s.a.v.)’ın yaptığı büyük konuşmalarda onlara hitap edilirken inananlar-inanmayanlar, kadınlar-erkekler, gençler-yaşlılar, zenginler-fakirler vb. ayrımlar gözetilmeksizin bu en değerli varlığa en kapsayıcı şekilde “Ey İnsanlar…” diye hitap edilmiştir. Yunus Emre hakikatin insanda saklı olduğunu, bundan dolayı çok değerli olduğu sırrını çözmüş ve bunu en yalın şekilde anlatmış büyük bir sufidir. Asıl bilenecek olanın insanın kendisi olduğunu “ilim kendin bilmektir” diyerek ifade etmiştir. Yine ibadetleri sıraladıktan sonra “hepsinden iyice” olanın “bir gönüle girmek” olduğunu söyleyip, bilgeliği yine İnsan’a bağlamıştır. “72 milleti bir görmeyenin hakikatta asi olduğunu” söyleyerek sırrın insanda olduğunun farkındalığıyla imanı, her insanı ayrımsız görüp sevmeye bağlamıştır. Yunus Emre’nin sahip olduğu ve hiçbir karşılık beklemeden sunduğu bu bilgeliğin anlaşılması insanlığın şu an içinde olduğu tüm kavga ve çatışmalardan kurtarabilecek güçtedir ve bu yüzden paha biçilemez değer taşımaktadır. Bu çalışma bu değerin anlaşılıp yayılmasına hizmet etme niyetiyle Yunus Emre’nin Divan ve Risaletün Nushiyye adlı eserlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır.
Modern psikolojinin insana " aşkınlıktan mahrum " ve sınırlı bakışına (Smith, 2009) karşın, benöt... more Modern psikolojinin insana " aşkınlıktan mahrum " ve sınırlı bakışına (Smith, 2009) karşın, benötesi psikoloji, insanı zihinsel, duygusal, biyolojik ve manevi boyutlarıyla bir bütün olarak ele alır ve onu egosuyla sınırlamayarak evrendeki aşkın konumuyla tanımaya çalışır. (Frager, 2009). İnsanı bu aşkın benötesi kimliği ile tanımaya ça-lışmak, onun, egosal ve varoluşsal kimliğinin çok ötesinde bir potansiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır (Valle, 1989). Bu yeni bakışın psikoterapi ve psikolojik danışmanlık uygula-malarındaki yansımaları, manevi danışmanlık ve maneviyat temelli psikoterapiler başta olmak üzere birçok farklı yaklaşımda kendini göstermektedir. Bu çalışmada manevi danışmanlık/rehberlik yaklaşımı teorik pozisyonu, ilişkisel süreçleri ve terapi çerçevesi açısından değer-lendirilecektir. Böylece bu alanda odaklanmak isteyen bir ruh sağlığı çalışanı için cevaplaması gereken sorular ve çözmesi gereken meseleler özetlenmeye çalışılacaktır.