Hümeyra Karagözoğlu Özturan | Marmara University (original) (raw)
Papers by Hümeyra Karagözoğlu Özturan
Hitit İlahiyat Dergisi, 2024
Bu makale, Galenos’un peira (deney) ve logosun (akıl) dönüşümlü birlikteliği üzerine kurulu bilim... more Bu makale, Galenos’un peira (deney) ve logosun (akıl) dönüşümlü birlikteliği üzerine kurulu bilim metodunun, kendisinin ahlak araştırmasına tutarlı şekilde yansıtılıp yansıtılmadığını sorgulamaktadır. Galenos, döneminin tabip ve filozoflarından farklı olarak hem deneyin önemine hem de deneyi anlamlı bir bilgiye dönüştürecek olan akıl yürütmenin deneyle birlikte olmasına vurgu yapmıştır. Meseleleri araştırmaya, insana apaçık olan duyusal (tôn enargôs fainomenôn) verilerden başlanması gerektiğine ve teoriyi oluştururken akıl yürütmenin sürekli olarak deneysel olanla teyit edilmesi gerektiğine dair vurgusu bakımından Galenos’un, modern bilim anlayışına benzetebileceğimiz pek çok yönü mevcuttur. Günümüzde ahlaki deneycilik (moral empiricism) yaklaşımı veya ahlak psikolojisi (moral psychology), nöropsikoloji veya nöroetik gibi ahlakı deneysel incelemelere indirgeyen alanların varlığı da düşünüldüğünde, Galenos’un kendi çağında deneysel olanı dikkate alan metodunu ahlak alanına nasıl yansıttığı merak uyandırmaktadır. Literatürde Galenos’un psikolojiye dair yaklaşımlarına, mizaç, ahlakın değişmesi, üzüntünün tedavisi, tıp etiği gibi bazı spesifik ahlak bahislerine dair çalışmalar mevcut olsa da, bir bütün olarak ahlak anlayışının, kullandığı metot çerçevesinde incelenmesi şeklinde bir çalışma bulunmamaktadır. Halbuki böyle bir çalışma Galenos’un kendisine has metoduyla, çağının genel ahlak yaklaşımlarına yönelik, döneminde eşine rastlanmayan ve eleştirel bir bakış açısı getirdiğini ve çağdaş ahlak çalışmalarını anımsatacak bir perspektife sahip olduğunu gösterecektir. Böylece, ahlak felsefesine dair genel çalışmalarda çoğu zaman kendisine yer verilmeyen Galenos’un aslında dikkate alınması gereken bir ahlak düşünürü olduğu da ortaya çıkacaktır. Bu perspektifle hareket ettiğimiz makalede ilk olarak Galenos’un peira ve logosa dayanan bilimsel metodunu ana hatlarıyla ortaya koymaya çalışıp, ardından bu metodun ahlak araştırmalarında nasıl kullanılması gerektiğine dair Galenos’un doğrudan ifadelerini ve bu konudaki ikincil literatürde mevcut tartışmaları inceledik. Gördük ki Galenos, ahlak filozoflarını, deneysel verileri dikkate almayarak ahlaka dair pek çok hususu göz ardı etmekle eleştirmektedir. Ancak kendisi de literatürde, ahlakı ve ahlaka dair sorunları büyük oranda bedensel izah ve tedavilere indirgemek ve böylece ahlak alanındaki otoriteyi filozoftan alıp doktora vermeye çalışmakla itham edilmiştir. Makalenin devamında, Galenos’un bu bilim metodunun ahlak eserlerinde ne derece tutarlı şekilde uygulandığını sorgulayan bir okuma yaptık. Galenos, ahlak yazılarında argümantatif ve sistemli bir dil kullanmadığı için, kendisinin ahlaka dair düşüncelerini anlamlı ve sıralı bir anlatıma sokmaya çalışarak yapmaya gayret ettiğimiz incelememizde Galenos’un, döneminin ahlaka dair bazı temel iddialarını, basit duyusal gözleme dayanarak reddettiğini ortaya koyduk. Bu bağlamdaki gözlemleri Galenos’u, beden ve ahlak ilişkisini incelemeye yönlendirmiş ve bir tabip olarak beden ile ruhun birbirini etkilediğini, tecrübe ettiği vakalardan örneklerle ortaya koymuştur. Yine kendi ameliyat ve diseksiyon tecrübelerine dayanarak nefsin güçleri konusunu ele almış, çok sayıda tecrübî veriyi sıralayarak nefsin bütün güçlerinin bedensel belirlenim altında olduğu şeklindeki akli önermeye (logos) ulaşmıştır. Ancak Galenos, yine gözleme dayanarak, mizacı müsait olup akli yetisini de geliştirip ilimlerle eğiten insanların, akli olmayan yetilerinin eğilimlerine karşı mücadele verme imkânına sahip olduğunu kabul eder. Fakat bu da Galenos tarafından, hamartêmatos (hata) kavramıyla bilimsel metoduna referansla mümkün görülmüştür. Son olarak, Galenos’un bilimsel metodunun bir başka yansımasının da, filozofun ahlaki yetkinleşmeyi bir mücadele olarak resmetmesine, bunun sonucu olarak da ahlakı negatif bir dil üzerinden ele aldığı kanaatine ulaştık. Bu nedenle Galenos ahlak öznesini, bedenden kaynaklanan duygulanımlarını vahşi bir hayvanı zapt eder gibi kontrol altında tutmaya çalışan, mücadele içinde bir varlık olarak resmetmiştir. Bu yüzden de ahlak eserlerinde daima erdemsizlikleri ve üzüntüyü konu edinmiş, diyet, zikir, içsel gözlem veya harici gözlemci kullanmak gibi metotlarla bunlara karşı nasıl savaşılabileceğine odaklanmıştır. Bütün bu tespitler neticesinde elinizdeki bu makale, duyusal gözlem ve aklın dönüşümlü şekilde kullanımına dayanan bilim metodunun Galenos tarafından ahlak araştırmasında da tutarlı şekilde kullanıldığı neticesine varmıştır. Ancak deneysel verileri ilk sıraya koyan ve ampirik teyiti önceleyen metodu kendisini, tıp disiplini ile sınırları fazlaca kesişen ve hatta bu sınırların kimi yerde bulanıklaştığı bir ahlak araştırmasına götürmüş görünmektedir. Ayrıca, ölüm sonrasına dair tartışmalara girmeye olanak tanımadığından bu metodun, müeyyide tartışmaları açısından Galenos’un ahlak felsefesinin eksik kalmasına neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Nazariyat: Journal for the History of Islamic Philosophy and Sciences, 2019
This article compares the approaches to practical philosophy of the two most significant Muslim p... more This article compares the approaches to practical philosophy of the two most significant Muslim philosophers of the classical period, al-Fārābī (d. 950) and Ibn Sīnā (d. 1037). Initially, I will examine their classification of the practical sciences and show their formal differences, and then question whether these differences point to a fundamental disagreement about the source of practical knowledge. One of my conclusions is that al-Fārābī clearly separated the intellectual and independent concept of practical philosophy from the religious sciences, whereas Ibn Sīnā's standpoint is religious-based, dependent, and partially covered by Islamic jurisprudence. As the latter emphasizes these various points in separate passages about the source of practical knowledge, a holistic and illustrative combination of these passages is required. Thus, by citing and discussing all of these passages, I suggest that Ibn Sīnā not only accepted the prophetic legislation of the practical sciences, but also provided an epistemological background that makes it possible to take account of the earlier Greek and Muslim moral philosophers' legacy. Finally, I also point out that the main reason for these philosophers' differences over practical philosophy is their disagreement about the relation between religion and philosophy.
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
The aim of this article is to elucidate the construction of the philosophy-religion relationship ... more The aim of this article is to elucidate the construction of the philosophy-religion relationship in Ibn Rushd and the philosophy-art relationship in Schelling within the framework of their similarities. It is observed that both philosophers inherited a tension involving philosophy from the preceding era. A pertinent question arises as to whether they share a similar narrative in constructing their philosophies to resolve this tension. From this perspective, the study examines how Ibn Rushd and Schelling endeavored to resolve this inherited issue and how they harmonized religion and art, which are the sources of this tension, with philosophy. Initially, the nature of the tension faced by both philosophers is succinctly delineated. Following this, a comparative analysis of the philosophical reflexes exhibited by Ibn Rushd and Schelling in their efforts to establish the proposed harmony to resolve this tension is conducted. Our examination concludes that the steps taken by both philosophers form a narrative that can be described as "shared philosophical reflexes."
Eskiyeni, 2022
When it comes to moral philosophy, one of the first thinkers that come to mind is Immanuel Kant. ... more When it comes to moral philosophy, one of the first thinkers that come to mind is Immanuel Kant. What makes Kant so important is that he rejected all moral teachings that had been dominant from Antiquity to the Modern Period and his effort to expound upon the possibility of moral law based on pure reason. Throughout the history of modern philosophy since the Enlightenment, Kant's moral philosophy has been understood in opposition to all empirical moral theories, and Kant's morality of duty has often been read and interpreted as a criticism against the empiricist approach to morality. Such an appraisal is due to the fact that the empiricist approach to moral theories is considered by Kant as a danger that threatens the roots of morality, as can be seen in his works Groundwork of the Metaphysics of Morals and Critique of Practical Reason. Kant indicates that his aim in Groundwork of the Metaphysics of Morals is to keep the source of moral principles away from empirical elements that vary from person to person and situation to situation and reveal the possibility of the existence of moral law that is universal and necessary by excluding any experimental basis that is subjective and contingent. As for his Critique of Practical Reason, Kant argues for meticulously separating empirical doctrines from moral law. These position simply that he would therefore also be critical of Utilitarianism. Despite the basic differences between Kantian ethics and Utilitarianism, some aspects of Kantian ethics were considered as Utilitarian in the literature of moral theory that succeeded him. Even though Kant's criticisms and the fundamental differences between the two theories, some modern academics have considered that especially Kant’s emphasis on our duties towards others and his moral ideal that advises considering the aims of others as our own, his moral philosophy may actually be Utilitarian or understood to be reconcilable with utilitarianism. According to this understanding, it is at least theoretically possible for a person simultaneously to adopt both Kantian and Utilitarian moral principles. Nevertheless, there are also some scholars who reject this idea and indicate that there is no reasonable way to consider Kant as a Utilitarian philosopher. In this article, we will first discuss Kant’s criticisms of empiricist morality in his main works that levelled under three heading such as “critique of the source of moral principles”, “criticism of the highest good” and “critique of the instrumentalization of man”. Then based on the assessment we obtained, we aim to find an answer to the discussion that is in the secondary literature whether Kant can be a utilitarian or not, by comparing the two views within the scope of some practical moral problems.
Eskiyeni, 2022
Peer review, which refers to the review of manuscripts by field experts in the field before they ... more Peer review, which refers to the review of manuscripts by field experts in the field before they are published, became a mainstream practice in the 20th century. Peer review is a necessary practice to evaluate the quality of scientific articles. Eskiyeni decided to publish the reviewer reports, and author responses to these reports, alongside the article to all readers in March 2022. This practice is known as "transparent peer review," TPR for short. With the TPR, peer the reviewers' reports, the authors' responses, and the editors' decision letters are all published, alongside the article. The TPR implies greater accountability while less opportunity for review fraud, bias, or manipulation of results. As of March 2022, all reviewers were informed that their reports will be published alongside the article, without disclosing their identities. This practice will help promote transparency in the peer review process. Thus, the author and readers will be able to see the evaluation process the article went through until it was published. In addition, this practice will inform researchers planning to publish an article for the first time about how the refereeing process works. Eskiyeni operates a twostage process in the review of submitted manuscripts: the Internal editorial review and the external review process. Immediately after submission, the editor checks the manuscript to check if it fits the journal's purpose and scope and adheres to principles of ethical research and writing standards. Afterward, the editor sends the manuscripts that complies with the journal's publication policy to the assistant editor for editorial review. At this stage, three internal reviewers take charge. The editor selects one of the assistant editors as the first internal reviewer. The assistant editor examines the manuscript for compliance with the journal writing rules and checks the manuscript for plagiarism through Turnitin. During this process, the reviewers' identity is visible to the author and vice versa. The assistant editor determines the other two internal reviewers from the members of the editorial board based on their field of expertise. Internal reviewers evaluate the manuscript in terms of its subject, method, and results and decide whether it should be sent to external review for detailed evaluation. The external review is double-blind review; that is, the author and the reviewers do not know each other. The section editor selects two external reviewers among researchers who have carried out research on the manuscript's topic. The reviewers evaluate the article in detail in terms of its subject, method, and results and write their recommendations about whether the paper should be published or not. If both reviewers' reports are positive, the study is accepted for publication with the decision of the editor. Manuscripts can be published with the positive decision of at least two reviewers. The editor rereads the manuscript accepted for publication. It is then submitted to the language editor for English editing. Finally, the peer reviewers' reports, authors' responses, and editors' decision letters are all published, alongside the accepted articles. This process is fully compatible with journals using single or double anonymized review.
Bu makalede, İlkçağ ve Ortaçağ ahlâk felsefesi eserlerinde dostluk kavramının neden konu edildiği... more Bu makalede, İlkçağ ve Ortaçağ ahlâk felsefesi eserlerinde dostluk kavramının neden konu edildiği, söz konusu eserler bağlamında incelenmekte ve dört temel nedenin mevcut olduğu iddia edilmektedir. Dostluğun; insan fiillerine ilişkin bir durum olması, erdem olarak tanımlanması, insan mutluluğuna ve ahlâkî olgunlaşmaya katkıda bulunması nedenleriyle bir ahlâk felsefesi konusu oluşu temellendirilmeye çalışılmaktadır. Ahlâkî olgunlaşmaya dostluğun katkısı ise tek değil birkaç yönden olmaktadır. Dostun bir ayna gibi olup kişiye kendi ahlâkî durumunu yansıtması, kişiye ahlâkî zaaflarını görmekte doğrudan yardımcı olabilmesi ve aradaki sevgi bağı nedeniyle dosta karşı erdemli fiiller yapmaya teşvik etmesi gibi yönler, bu makalede söz konusu eserler çerçevesinde anlatılmaya çalışılmıştır.
Nazariyat Dergisi, 2019
Öz: Bu makalede, İslâm felsefesinin klasik çağının en fazla öne çıkan filozofları Fârâbî (ö. 339/... more Öz: Bu makalede, İslâm felsefesinin klasik çağının en fazla öne çıkan filozofları Fârâbî (ö. 339/950) ve İbn Sînâ'nın (ö. 428/1037) amelî felsefe anlayışlarının bir mukayesesini sunmak amaçlanmıştır. Mukayesede her iki filozofun da amelî ilim tasniflerinin şeklî farkları ortaya konmakta ve bu farklılıkların, amelî bilginin kaynağına dair temel bir düşünce ayrılı-ğına dayanıp dayanmadığı sorgulanmaktadır. Mukayesemiz neticesinde ilk olarak, Fârâbî'nin akılla temellendirilmiş, dinî ilimlerden farkı sarahatle ortaya konmuş müstakil bir amelî felsefe anlayışına sahip olduğu; İbn Sînâ'nın ise kısmen fıkıh tarafından kapsanan ve dinî belirleyiciliğe dayanması nedeniyle de müstakil olmayan bir amelî felsefe tasavvuru ortaya koyduğu sonucuna ulaşmaktayız. Ancak İbn Sînâ'nın amelî bilginin kaynağına dair muhtelif pasajlarında birbirinden farklı noktaların öne çıkarılmış olması, tüm bu görüşlerin tutarlı bir bütün haline getirilmesini gerektirmektedir. Bu gerekliliği yerine getirip söz konusu pasajları tek tek değerlendirmemiz neticesinde İbn Sînâ'nın, dinî belirleyiciliği kabul etmenin yanında amelî alandaki felsefî mirası da dikkate almaya imkân veren epistemolojik bir zemin inşa ettiğini ileri sürmekteyiz. Buna göre İbn Sînâ düşüncesinde müstakil bir amelî felsefe anlayışı olmasa da, müstakil bir amelî felsefe birikiminden istifade etme imkânı bulunmaktadır. Son olarak, amelî felsefe anlayışlarında ortaya konan farklılıklarının sebebi olması bakımından Fârâbî ve İbn Sînâ'nın hakikat, din ve felsefe ilişkisine dair düşünce ayrılığına işaret etmekteyiz. Anahtar kelimeler: Fârâbî, İbn Sînâ, ahlâk, amelî felsefe, amelî ilimler tasnifi. Abstract: The aim of this article is comparing the approaches to practical philosophy of the two most significant philosophers of the classical period of Islamic philosophy, Al-Fārābī (d. 339/950) and Ibn Sīnā (d. 428/1037). Initially, the two's classification of practical sciences will be examined and shown their formal differences. I also will question whether these differences point out a fundamental disagreement about the source of practical knowledge. One of the conclusions of my comparison is that Al-Fārābī has a rational and independent concept of practical philosophy which was manifestly separated than religious sciences but Ibn Sīnā, in reverse, has a standpoint which is religious-based, dependent and partially covered by Islamic jurisprudence. Since Ibn Sīnā, in the separate passages emphasizes the different points about the source of practical knowledge, it is required a holistic and consistent combination of these passages. Thus, by citing and discussing all these passages, I attempted to suggest that Ibn Sīnā did not only accept the prophetic legislation of practical sciences but also he provided an epistemological background which makes possible to take account of the ancient moral philosophers' legacy. Subsequently, even though there is not an independent practical philosophy in İbn Sînâ, his approach makes possible to benefit from the independent practical philosophical literature. Finally, I also pointed out that the main reason of these differences between Al-Fārābī and Ibn Sīnā's approaches to practical philosophy depends on their disagreement about the relation between religion and philosophy.
Kutadgu Bilig, 2015
Özet Fârâbî; Aristoteles'in meşhur ahlâk eseri Nikomakhos Ahlâkı'nı okumakla kalmamış, tabakât es... more Özet Fârâbî; Aristoteles'in meşhur ahlâk eseri Nikomakhos Ahlâkı'nı okumakla kalmamış, tabakât eserlerinin ve diğer bazı filozofların bildirdiğine göre bu esere bir de şerh kaleme almıştır. Bu şerhin tamamı günümüze ulaşmamış olsa da şerhin giriş kısmı olduğu düşünülen birkaç sayfalık metin elimizdedir. Söz konusu metin, felsefe tarihinde yeri olan bazı tartışmalara ilişkin mühim bilgiler içermesi bakımından son derece dikkate değerdir. Bu makalede, Fârâbî'nin kayıp şerhinden günümüze ulaşmış bu giriş metninin keşfi ve otantikliğine dair tartışmalara değinildikten sonra, metnin katkıda bulunduğu problemlere işaret edilecektir. Son olarak makalede, söz konusu metnin Türkçe tercümesi Türk okuyucularının istifadesine sunulmuştur. Abstract Al-Farabi has not only read Aristotle's well-known book Nicomachean Ethics but also according to the bio-bibliographical (tabaqât) sources and the other philosophers' statements he has written a commentary on this book. We do not have the whole text today but we have a survived text which seems like an introduction to the commentary. This text includes a serious contribution to the some problems in history of philosophy. In this article, the historical background of the text will be analyzed and the contributions of the text to the some of the problems of philosophy will be pointed at and also Turkish translation of the text will be presented.
Özet Bu makalenin büyük önermesi, İslam siyaset düşüncesinin ana hatlarını ortaya koymayı amaçlay... more Özet Bu makalenin büyük önermesi, İslam siyaset düşüncesinin ana hatlarını ortaya koymayı amaçlayan çalışmalarda ahlak eserlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğidir. Bilhassa adalet, mutluluk, sevgi gibi kavramların sözkonusu eserlerdeki açılımlarını, siyaset düşüncesine katkı noktalarından biri olarak görmek mümkündür. Bu bakış açısından hareketle makalede, İbn Miskeveyh'in Tehzîbu'l-ahlâk ve Risâle fî mâhiyeti'l-adl eserlerindeki adalet kavramının siyasî tazammunlarına işaret edilmeye çalışılacak, böylelikle büyük önermeyi destekleyecek bir örnek inceleme ortaya konacaktır. Anahtar Kelimeler: İbn Miskeveyh, Adalet, İslam Siyaset Düşüncesi, Tehzîbu'l-ahlâk, Risâle fî mâhiyeti'l-adl.
Özet Modern dönemin temellerinin atıldığı on yedinci yüzyılda, maddeci ve deneyci bir filozof eli... more Özet Modern dönemin temellerinin atıldığı on yedinci yüzyılda, maddeci ve deneyci bir filozof elinde yeni bir ahlâk düşüncesi şekillenmiştir. Bu düşünceye göre tıpkı bir madde gibi temel kanunları keşfedilebilir olan insanın her davranışının temelinde, " kendini koruma içgüdüsü " bulunmakta-dır. Bu içgüdüyle hareket eden insanlar, devlet olmadığı sürece birbirlerinin kurdu olacaklardır. Bu makale, böyle bir insan anlayışına sahip olan Thomas Hobbes'un (1588-1679), Leviathan adlı temel eseri çerçevesinde inşâ ettiği ahlâk felsefesine dair genel bir bilgi vermeyi amaçlamaktadır.
Abstract
As the foundations of the modern period were established during 17th century, a materialist and empiricist philosopher developed a new ethical theory. According to this theory, every behavior of human beings, which are subject to natural laws just like material beings, results according to the natural human " instinct of self-protection. " Human beings, who behave according to this instinct, act violently as such that they turn into a worm for one and another, unless there is a state regulating their actions. This article aims to examine general exploration of Thomas Hobbes' (1588-1679) theory of ethics based on his major work, Leviathan.
Between Ethics and Morals: An Evaluation of Turkish Moral Philosophy Over the Usage of Ethics as ... more Between Ethics and Morals: An Evaluation of Turkish Moral
Philosophy Over the Usage of Ethics as a Concept
Hümeyra ÖZTURAN
Abstract
This article evaluates the following genres in terms of the usage of ethics and morality:
compilations of Turkish moral philosophy, philosophy dictionaries, encyclopedias,
books on introduction to moral thought and the history of moral thought, and
publications related to practical ethics.
The article has as a starting point the observation that there is a distinct difference
between the concept of ethics as it refers to the study of morality at a philosophical
level and the concepts of morality and the philosophy of morality. However, the conclusion
demonstrates that the course of ethics in Turkish literature has been contrary
to this distinction. Furthermore, the argument that ethics must be expanded beyond
a philosophical discourse because it is general in nature is discussed. “A Bibliography
of Studies on Turkish Moral Philosophy After 1928” is provided at the end of the article.
Keywords: Morality, Moral philosophy, Ethic, History of philosphy, Philosophy dictonary
Book Reviews by Hümeyra Karagözoğlu Özturan
Nazariyat, 2024
This is a review on Jane Mattila's new book.
Nazariyat, 2024
Jane Mattila'nın The Eudaimonist Ethics of al-Farabi and Avicenna kitabına dair bir değerlendirme... more Jane Mattila'nın The Eudaimonist Ethics of al-Farabi and Avicenna kitabına dair bir değerlendirme yazısı.
Dîvân Dergisi, 2021
İslâm ahlak düşüncesine dair eserlerde, söz konusu düşüncenin tefsir, fıkıh, hadis, kelâm, tasavv... more İslâm ahlak düşüncesine dair eserlerde, söz konusu düşüncenin tefsir, fıkıh, hadis, kelâm, tasavvuf ve felsefe gibi muhtelif disiplinlerdeki ahlaka dair tartışma ve fikirleri kapsadığı söylenegelir. Fakat zikredilen disiplinlerin her birinde ortaya konan ahlak anlayışının nasıl olduğuna dair ortak bir kanaatin varlığından söz etmek zordur. Sözgelimi "Tefsir literatürü dikkate alındığında ortaya çıkan ahlak anlayışı nasıldır, temel kavramları, öne çıkan fikirleri nedir?” diye sorduğumuzda, buna cevap sunan kuşatıcı çalışmalarla karşılaşamayız. Benzer bir durum hadis disiplini için de geçerlidir. İslâm ahlak düşüncesi ana başlığını taşıyan genel giriş eserlerinde, hadislerdeki ahlak anlayışına dair bazı değerlendirmeler varsa da bunların genellikle hadis uzmanlığı olmayan müelliflerce kaleme alındığını ve son derece dar ve kısa bölümlerde meselenin kotarılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Bu durum dikkate alındığında, hadis alanında yapılmış bir doktora tezinden Hadis ve Ahlâk üst başlığıyla kitaplaştırılarak yayımlanmış, Suat Koca’ya ait çalışma son derece heyecan uyandırıcıdır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
İslâm hukuku sahasındaki çalışmalarıyla tanınan ve hâlihazırda Columbia Üniversi-tesi'nde profesö... more İslâm hukuku sahasındaki çalışmalarıyla tanınan ve hâlihazırda Columbia Üniversi-tesi'nde profesör olarak görev yapan Wael B. Hallaq'ın 2019' da yayımlanmış olan son ki-tabı Reforming Modernity: Ethics and the New Human in the Philosophy of Abdurrahman Taha, çok geçmeden Türkçeye tercüme edilerek Mayıs 2020' de Türk okuyucusuna ulaştı. Bu eserde, Faslı düşünür Abdurrahman Taha'nın (d. 1944) modernizm-İslâm ilişkisine dair gö-rüşleri, Hallaq tarafından aktarılmakta ve tartışılmaktadır. Çalışmalarını takip edenler için Hallaq'ın, çağdaşı bir düşünürün görüşlerini ele alan müstakil bir kitap yazmış olması şa-şırtıcı gelebilir. Onun neden Abdurrahman Taha ile özel olarak ilgilendiği ve Taha'nın gö-rüşlerine neden böylesi bir önem atfettiği sorusunun cevabı, kitabın hemen başında, Hal-laq'ın Türkçe tercümeye özel yazdığı önsözde karşımıza çıkar (s.15). Hallaq, İslâm hukuku ve düşüncesi üzerine çalışan bir akademisyen olarak, küresel ölçekteki tartışmalarda İslâm'ın sunduğu önerme ve yaklaşımların dikkate alınması gerektiği hususunda özel bir hassasiyete sahiptir. Bu hassasiyet aslında Hallaq'ın, İslâmî söylemlerin hâkim Batılı kabullere yönelik kuvvetli eleştiriler yöneltebilme potansiyeline sahip olduğuna dair inancından kaynaklanır. İşte tam da bu noktada Hallaq'ın Abdurrahman Taha'ya dikkat kesilmesinin gerekçesi ortaya çıkar: Hallaq, modernizmin bir ilerleme teolojisi (theology of progress) olduğunu iddia ettiği modernizm eleştirisi projesinin ilk iki adımı olarak Impossible State ve Restating Orientalism eserlerini kaleme almıştır. Abdurrahman Taha ise, Hallaq'ınkine benzer ve uygun argüman-larla moderniteyi eleştiren Müslüman bir düşünürdür ve Hallaq, İslâm geleneği içerisinden yöneltilmiş bu kendisininkine benzer modernite eleştirisini değerlendirmek suretiyle kendi modernizm eleştirisi projesini tamamlamak istemektedir.
Books and Book Chapters by Hümeyra Karagözoğlu Özturan
Hitit İlahiyat Dergisi, 2024
Bu makale, Galenos’un peira (deney) ve logosun (akıl) dönüşümlü birlikteliği üzerine kurulu bilim... more Bu makale, Galenos’un peira (deney) ve logosun (akıl) dönüşümlü birlikteliği üzerine kurulu bilim metodunun, kendisinin ahlak araştırmasına tutarlı şekilde yansıtılıp yansıtılmadığını sorgulamaktadır. Galenos, döneminin tabip ve filozoflarından farklı olarak hem deneyin önemine hem de deneyi anlamlı bir bilgiye dönüştürecek olan akıl yürütmenin deneyle birlikte olmasına vurgu yapmıştır. Meseleleri araştırmaya, insana apaçık olan duyusal (tôn enargôs fainomenôn) verilerden başlanması gerektiğine ve teoriyi oluştururken akıl yürütmenin sürekli olarak deneysel olanla teyit edilmesi gerektiğine dair vurgusu bakımından Galenos’un, modern bilim anlayışına benzetebileceğimiz pek çok yönü mevcuttur. Günümüzde ahlaki deneycilik (moral empiricism) yaklaşımı veya ahlak psikolojisi (moral psychology), nöropsikoloji veya nöroetik gibi ahlakı deneysel incelemelere indirgeyen alanların varlığı da düşünüldüğünde, Galenos’un kendi çağında deneysel olanı dikkate alan metodunu ahlak alanına nasıl yansıttığı merak uyandırmaktadır. Literatürde Galenos’un psikolojiye dair yaklaşımlarına, mizaç, ahlakın değişmesi, üzüntünün tedavisi, tıp etiği gibi bazı spesifik ahlak bahislerine dair çalışmalar mevcut olsa da, bir bütün olarak ahlak anlayışının, kullandığı metot çerçevesinde incelenmesi şeklinde bir çalışma bulunmamaktadır. Halbuki böyle bir çalışma Galenos’un kendisine has metoduyla, çağının genel ahlak yaklaşımlarına yönelik, döneminde eşine rastlanmayan ve eleştirel bir bakış açısı getirdiğini ve çağdaş ahlak çalışmalarını anımsatacak bir perspektife sahip olduğunu gösterecektir. Böylece, ahlak felsefesine dair genel çalışmalarda çoğu zaman kendisine yer verilmeyen Galenos’un aslında dikkate alınması gereken bir ahlak düşünürü olduğu da ortaya çıkacaktır. Bu perspektifle hareket ettiğimiz makalede ilk olarak Galenos’un peira ve logosa dayanan bilimsel metodunu ana hatlarıyla ortaya koymaya çalışıp, ardından bu metodun ahlak araştırmalarında nasıl kullanılması gerektiğine dair Galenos’un doğrudan ifadelerini ve bu konudaki ikincil literatürde mevcut tartışmaları inceledik. Gördük ki Galenos, ahlak filozoflarını, deneysel verileri dikkate almayarak ahlaka dair pek çok hususu göz ardı etmekle eleştirmektedir. Ancak kendisi de literatürde, ahlakı ve ahlaka dair sorunları büyük oranda bedensel izah ve tedavilere indirgemek ve böylece ahlak alanındaki otoriteyi filozoftan alıp doktora vermeye çalışmakla itham edilmiştir. Makalenin devamında, Galenos’un bu bilim metodunun ahlak eserlerinde ne derece tutarlı şekilde uygulandığını sorgulayan bir okuma yaptık. Galenos, ahlak yazılarında argümantatif ve sistemli bir dil kullanmadığı için, kendisinin ahlaka dair düşüncelerini anlamlı ve sıralı bir anlatıma sokmaya çalışarak yapmaya gayret ettiğimiz incelememizde Galenos’un, döneminin ahlaka dair bazı temel iddialarını, basit duyusal gözleme dayanarak reddettiğini ortaya koyduk. Bu bağlamdaki gözlemleri Galenos’u, beden ve ahlak ilişkisini incelemeye yönlendirmiş ve bir tabip olarak beden ile ruhun birbirini etkilediğini, tecrübe ettiği vakalardan örneklerle ortaya koymuştur. Yine kendi ameliyat ve diseksiyon tecrübelerine dayanarak nefsin güçleri konusunu ele almış, çok sayıda tecrübî veriyi sıralayarak nefsin bütün güçlerinin bedensel belirlenim altında olduğu şeklindeki akli önermeye (logos) ulaşmıştır. Ancak Galenos, yine gözleme dayanarak, mizacı müsait olup akli yetisini de geliştirip ilimlerle eğiten insanların, akli olmayan yetilerinin eğilimlerine karşı mücadele verme imkânına sahip olduğunu kabul eder. Fakat bu da Galenos tarafından, hamartêmatos (hata) kavramıyla bilimsel metoduna referansla mümkün görülmüştür. Son olarak, Galenos’un bilimsel metodunun bir başka yansımasının da, filozofun ahlaki yetkinleşmeyi bir mücadele olarak resmetmesine, bunun sonucu olarak da ahlakı negatif bir dil üzerinden ele aldığı kanaatine ulaştık. Bu nedenle Galenos ahlak öznesini, bedenden kaynaklanan duygulanımlarını vahşi bir hayvanı zapt eder gibi kontrol altında tutmaya çalışan, mücadele içinde bir varlık olarak resmetmiştir. Bu yüzden de ahlak eserlerinde daima erdemsizlikleri ve üzüntüyü konu edinmiş, diyet, zikir, içsel gözlem veya harici gözlemci kullanmak gibi metotlarla bunlara karşı nasıl savaşılabileceğine odaklanmıştır. Bütün bu tespitler neticesinde elinizdeki bu makale, duyusal gözlem ve aklın dönüşümlü şekilde kullanımına dayanan bilim metodunun Galenos tarafından ahlak araştırmasında da tutarlı şekilde kullanıldığı neticesine varmıştır. Ancak deneysel verileri ilk sıraya koyan ve ampirik teyiti önceleyen metodu kendisini, tıp disiplini ile sınırları fazlaca kesişen ve hatta bu sınırların kimi yerde bulanıklaştığı bir ahlak araştırmasına götürmüş görünmektedir. Ayrıca, ölüm sonrasına dair tartışmalara girmeye olanak tanımadığından bu metodun, müeyyide tartışmaları açısından Galenos’un ahlak felsefesinin eksik kalmasına neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Nazariyat: Journal for the History of Islamic Philosophy and Sciences, 2019
This article compares the approaches to practical philosophy of the two most significant Muslim p... more This article compares the approaches to practical philosophy of the two most significant Muslim philosophers of the classical period, al-Fārābī (d. 950) and Ibn Sīnā (d. 1037). Initially, I will examine their classification of the practical sciences and show their formal differences, and then question whether these differences point to a fundamental disagreement about the source of practical knowledge. One of my conclusions is that al-Fārābī clearly separated the intellectual and independent concept of practical philosophy from the religious sciences, whereas Ibn Sīnā's standpoint is religious-based, dependent, and partially covered by Islamic jurisprudence. As the latter emphasizes these various points in separate passages about the source of practical knowledge, a holistic and illustrative combination of these passages is required. Thus, by citing and discussing all of these passages, I suggest that Ibn Sīnā not only accepted the prophetic legislation of the practical sciences, but also provided an epistemological background that makes it possible to take account of the earlier Greek and Muslim moral philosophers' legacy. Finally, I also point out that the main reason for these philosophers' differences over practical philosophy is their disagreement about the relation between religion and philosophy.
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
The aim of this article is to elucidate the construction of the philosophy-religion relationship ... more The aim of this article is to elucidate the construction of the philosophy-religion relationship in Ibn Rushd and the philosophy-art relationship in Schelling within the framework of their similarities. It is observed that both philosophers inherited a tension involving philosophy from the preceding era. A pertinent question arises as to whether they share a similar narrative in constructing their philosophies to resolve this tension. From this perspective, the study examines how Ibn Rushd and Schelling endeavored to resolve this inherited issue and how they harmonized religion and art, which are the sources of this tension, with philosophy. Initially, the nature of the tension faced by both philosophers is succinctly delineated. Following this, a comparative analysis of the philosophical reflexes exhibited by Ibn Rushd and Schelling in their efforts to establish the proposed harmony to resolve this tension is conducted. Our examination concludes that the steps taken by both philosophers form a narrative that can be described as "shared philosophical reflexes."
Eskiyeni, 2022
When it comes to moral philosophy, one of the first thinkers that come to mind is Immanuel Kant. ... more When it comes to moral philosophy, one of the first thinkers that come to mind is Immanuel Kant. What makes Kant so important is that he rejected all moral teachings that had been dominant from Antiquity to the Modern Period and his effort to expound upon the possibility of moral law based on pure reason. Throughout the history of modern philosophy since the Enlightenment, Kant's moral philosophy has been understood in opposition to all empirical moral theories, and Kant's morality of duty has often been read and interpreted as a criticism against the empiricist approach to morality. Such an appraisal is due to the fact that the empiricist approach to moral theories is considered by Kant as a danger that threatens the roots of morality, as can be seen in his works Groundwork of the Metaphysics of Morals and Critique of Practical Reason. Kant indicates that his aim in Groundwork of the Metaphysics of Morals is to keep the source of moral principles away from empirical elements that vary from person to person and situation to situation and reveal the possibility of the existence of moral law that is universal and necessary by excluding any experimental basis that is subjective and contingent. As for his Critique of Practical Reason, Kant argues for meticulously separating empirical doctrines from moral law. These position simply that he would therefore also be critical of Utilitarianism. Despite the basic differences between Kantian ethics and Utilitarianism, some aspects of Kantian ethics were considered as Utilitarian in the literature of moral theory that succeeded him. Even though Kant's criticisms and the fundamental differences between the two theories, some modern academics have considered that especially Kant’s emphasis on our duties towards others and his moral ideal that advises considering the aims of others as our own, his moral philosophy may actually be Utilitarian or understood to be reconcilable with utilitarianism. According to this understanding, it is at least theoretically possible for a person simultaneously to adopt both Kantian and Utilitarian moral principles. Nevertheless, there are also some scholars who reject this idea and indicate that there is no reasonable way to consider Kant as a Utilitarian philosopher. In this article, we will first discuss Kant’s criticisms of empiricist morality in his main works that levelled under three heading such as “critique of the source of moral principles”, “criticism of the highest good” and “critique of the instrumentalization of man”. Then based on the assessment we obtained, we aim to find an answer to the discussion that is in the secondary literature whether Kant can be a utilitarian or not, by comparing the two views within the scope of some practical moral problems.
Eskiyeni, 2022
Peer review, which refers to the review of manuscripts by field experts in the field before they ... more Peer review, which refers to the review of manuscripts by field experts in the field before they are published, became a mainstream practice in the 20th century. Peer review is a necessary practice to evaluate the quality of scientific articles. Eskiyeni decided to publish the reviewer reports, and author responses to these reports, alongside the article to all readers in March 2022. This practice is known as "transparent peer review," TPR for short. With the TPR, peer the reviewers' reports, the authors' responses, and the editors' decision letters are all published, alongside the article. The TPR implies greater accountability while less opportunity for review fraud, bias, or manipulation of results. As of March 2022, all reviewers were informed that their reports will be published alongside the article, without disclosing their identities. This practice will help promote transparency in the peer review process. Thus, the author and readers will be able to see the evaluation process the article went through until it was published. In addition, this practice will inform researchers planning to publish an article for the first time about how the refereeing process works. Eskiyeni operates a twostage process in the review of submitted manuscripts: the Internal editorial review and the external review process. Immediately after submission, the editor checks the manuscript to check if it fits the journal's purpose and scope and adheres to principles of ethical research and writing standards. Afterward, the editor sends the manuscripts that complies with the journal's publication policy to the assistant editor for editorial review. At this stage, three internal reviewers take charge. The editor selects one of the assistant editors as the first internal reviewer. The assistant editor examines the manuscript for compliance with the journal writing rules and checks the manuscript for plagiarism through Turnitin. During this process, the reviewers' identity is visible to the author and vice versa. The assistant editor determines the other two internal reviewers from the members of the editorial board based on their field of expertise. Internal reviewers evaluate the manuscript in terms of its subject, method, and results and decide whether it should be sent to external review for detailed evaluation. The external review is double-blind review; that is, the author and the reviewers do not know each other. The section editor selects two external reviewers among researchers who have carried out research on the manuscript's topic. The reviewers evaluate the article in detail in terms of its subject, method, and results and write their recommendations about whether the paper should be published or not. If both reviewers' reports are positive, the study is accepted for publication with the decision of the editor. Manuscripts can be published with the positive decision of at least two reviewers. The editor rereads the manuscript accepted for publication. It is then submitted to the language editor for English editing. Finally, the peer reviewers' reports, authors' responses, and editors' decision letters are all published, alongside the accepted articles. This process is fully compatible with journals using single or double anonymized review.
Bu makalede, İlkçağ ve Ortaçağ ahlâk felsefesi eserlerinde dostluk kavramının neden konu edildiği... more Bu makalede, İlkçağ ve Ortaçağ ahlâk felsefesi eserlerinde dostluk kavramının neden konu edildiği, söz konusu eserler bağlamında incelenmekte ve dört temel nedenin mevcut olduğu iddia edilmektedir. Dostluğun; insan fiillerine ilişkin bir durum olması, erdem olarak tanımlanması, insan mutluluğuna ve ahlâkî olgunlaşmaya katkıda bulunması nedenleriyle bir ahlâk felsefesi konusu oluşu temellendirilmeye çalışılmaktadır. Ahlâkî olgunlaşmaya dostluğun katkısı ise tek değil birkaç yönden olmaktadır. Dostun bir ayna gibi olup kişiye kendi ahlâkî durumunu yansıtması, kişiye ahlâkî zaaflarını görmekte doğrudan yardımcı olabilmesi ve aradaki sevgi bağı nedeniyle dosta karşı erdemli fiiller yapmaya teşvik etmesi gibi yönler, bu makalede söz konusu eserler çerçevesinde anlatılmaya çalışılmıştır.
Nazariyat Dergisi, 2019
Öz: Bu makalede, İslâm felsefesinin klasik çağının en fazla öne çıkan filozofları Fârâbî (ö. 339/... more Öz: Bu makalede, İslâm felsefesinin klasik çağının en fazla öne çıkan filozofları Fârâbî (ö. 339/950) ve İbn Sînâ'nın (ö. 428/1037) amelî felsefe anlayışlarının bir mukayesesini sunmak amaçlanmıştır. Mukayesede her iki filozofun da amelî ilim tasniflerinin şeklî farkları ortaya konmakta ve bu farklılıkların, amelî bilginin kaynağına dair temel bir düşünce ayrılı-ğına dayanıp dayanmadığı sorgulanmaktadır. Mukayesemiz neticesinde ilk olarak, Fârâbî'nin akılla temellendirilmiş, dinî ilimlerden farkı sarahatle ortaya konmuş müstakil bir amelî felsefe anlayışına sahip olduğu; İbn Sînâ'nın ise kısmen fıkıh tarafından kapsanan ve dinî belirleyiciliğe dayanması nedeniyle de müstakil olmayan bir amelî felsefe tasavvuru ortaya koyduğu sonucuna ulaşmaktayız. Ancak İbn Sînâ'nın amelî bilginin kaynağına dair muhtelif pasajlarında birbirinden farklı noktaların öne çıkarılmış olması, tüm bu görüşlerin tutarlı bir bütün haline getirilmesini gerektirmektedir. Bu gerekliliği yerine getirip söz konusu pasajları tek tek değerlendirmemiz neticesinde İbn Sînâ'nın, dinî belirleyiciliği kabul etmenin yanında amelî alandaki felsefî mirası da dikkate almaya imkân veren epistemolojik bir zemin inşa ettiğini ileri sürmekteyiz. Buna göre İbn Sînâ düşüncesinde müstakil bir amelî felsefe anlayışı olmasa da, müstakil bir amelî felsefe birikiminden istifade etme imkânı bulunmaktadır. Son olarak, amelî felsefe anlayışlarında ortaya konan farklılıklarının sebebi olması bakımından Fârâbî ve İbn Sînâ'nın hakikat, din ve felsefe ilişkisine dair düşünce ayrılığına işaret etmekteyiz. Anahtar kelimeler: Fârâbî, İbn Sînâ, ahlâk, amelî felsefe, amelî ilimler tasnifi. Abstract: The aim of this article is comparing the approaches to practical philosophy of the two most significant philosophers of the classical period of Islamic philosophy, Al-Fārābī (d. 339/950) and Ibn Sīnā (d. 428/1037). Initially, the two's classification of practical sciences will be examined and shown their formal differences. I also will question whether these differences point out a fundamental disagreement about the source of practical knowledge. One of the conclusions of my comparison is that Al-Fārābī has a rational and independent concept of practical philosophy which was manifestly separated than religious sciences but Ibn Sīnā, in reverse, has a standpoint which is religious-based, dependent and partially covered by Islamic jurisprudence. Since Ibn Sīnā, in the separate passages emphasizes the different points about the source of practical knowledge, it is required a holistic and consistent combination of these passages. Thus, by citing and discussing all these passages, I attempted to suggest that Ibn Sīnā did not only accept the prophetic legislation of practical sciences but also he provided an epistemological background which makes possible to take account of the ancient moral philosophers' legacy. Subsequently, even though there is not an independent practical philosophy in İbn Sînâ, his approach makes possible to benefit from the independent practical philosophical literature. Finally, I also pointed out that the main reason of these differences between Al-Fārābī and Ibn Sīnā's approaches to practical philosophy depends on their disagreement about the relation between religion and philosophy.
Kutadgu Bilig, 2015
Özet Fârâbî; Aristoteles'in meşhur ahlâk eseri Nikomakhos Ahlâkı'nı okumakla kalmamış, tabakât es... more Özet Fârâbî; Aristoteles'in meşhur ahlâk eseri Nikomakhos Ahlâkı'nı okumakla kalmamış, tabakât eserlerinin ve diğer bazı filozofların bildirdiğine göre bu esere bir de şerh kaleme almıştır. Bu şerhin tamamı günümüze ulaşmamış olsa da şerhin giriş kısmı olduğu düşünülen birkaç sayfalık metin elimizdedir. Söz konusu metin, felsefe tarihinde yeri olan bazı tartışmalara ilişkin mühim bilgiler içermesi bakımından son derece dikkate değerdir. Bu makalede, Fârâbî'nin kayıp şerhinden günümüze ulaşmış bu giriş metninin keşfi ve otantikliğine dair tartışmalara değinildikten sonra, metnin katkıda bulunduğu problemlere işaret edilecektir. Son olarak makalede, söz konusu metnin Türkçe tercümesi Türk okuyucularının istifadesine sunulmuştur. Abstract Al-Farabi has not only read Aristotle's well-known book Nicomachean Ethics but also according to the bio-bibliographical (tabaqât) sources and the other philosophers' statements he has written a commentary on this book. We do not have the whole text today but we have a survived text which seems like an introduction to the commentary. This text includes a serious contribution to the some problems in history of philosophy. In this article, the historical background of the text will be analyzed and the contributions of the text to the some of the problems of philosophy will be pointed at and also Turkish translation of the text will be presented.
Özet Bu makalenin büyük önermesi, İslam siyaset düşüncesinin ana hatlarını ortaya koymayı amaçlay... more Özet Bu makalenin büyük önermesi, İslam siyaset düşüncesinin ana hatlarını ortaya koymayı amaçlayan çalışmalarda ahlak eserlerinin göz ardı edilmemesi gerektiğidir. Bilhassa adalet, mutluluk, sevgi gibi kavramların sözkonusu eserlerdeki açılımlarını, siyaset düşüncesine katkı noktalarından biri olarak görmek mümkündür. Bu bakış açısından hareketle makalede, İbn Miskeveyh'in Tehzîbu'l-ahlâk ve Risâle fî mâhiyeti'l-adl eserlerindeki adalet kavramının siyasî tazammunlarına işaret edilmeye çalışılacak, böylelikle büyük önermeyi destekleyecek bir örnek inceleme ortaya konacaktır. Anahtar Kelimeler: İbn Miskeveyh, Adalet, İslam Siyaset Düşüncesi, Tehzîbu'l-ahlâk, Risâle fî mâhiyeti'l-adl.
Özet Modern dönemin temellerinin atıldığı on yedinci yüzyılda, maddeci ve deneyci bir filozof eli... more Özet Modern dönemin temellerinin atıldığı on yedinci yüzyılda, maddeci ve deneyci bir filozof elinde yeni bir ahlâk düşüncesi şekillenmiştir. Bu düşünceye göre tıpkı bir madde gibi temel kanunları keşfedilebilir olan insanın her davranışının temelinde, " kendini koruma içgüdüsü " bulunmakta-dır. Bu içgüdüyle hareket eden insanlar, devlet olmadığı sürece birbirlerinin kurdu olacaklardır. Bu makale, böyle bir insan anlayışına sahip olan Thomas Hobbes'un (1588-1679), Leviathan adlı temel eseri çerçevesinde inşâ ettiği ahlâk felsefesine dair genel bir bilgi vermeyi amaçlamaktadır.
Abstract
As the foundations of the modern period were established during 17th century, a materialist and empiricist philosopher developed a new ethical theory. According to this theory, every behavior of human beings, which are subject to natural laws just like material beings, results according to the natural human " instinct of self-protection. " Human beings, who behave according to this instinct, act violently as such that they turn into a worm for one and another, unless there is a state regulating their actions. This article aims to examine general exploration of Thomas Hobbes' (1588-1679) theory of ethics based on his major work, Leviathan.
Between Ethics and Morals: An Evaluation of Turkish Moral Philosophy Over the Usage of Ethics as ... more Between Ethics and Morals: An Evaluation of Turkish Moral
Philosophy Over the Usage of Ethics as a Concept
Hümeyra ÖZTURAN
Abstract
This article evaluates the following genres in terms of the usage of ethics and morality:
compilations of Turkish moral philosophy, philosophy dictionaries, encyclopedias,
books on introduction to moral thought and the history of moral thought, and
publications related to practical ethics.
The article has as a starting point the observation that there is a distinct difference
between the concept of ethics as it refers to the study of morality at a philosophical
level and the concepts of morality and the philosophy of morality. However, the conclusion
demonstrates that the course of ethics in Turkish literature has been contrary
to this distinction. Furthermore, the argument that ethics must be expanded beyond
a philosophical discourse because it is general in nature is discussed. “A Bibliography
of Studies on Turkish Moral Philosophy After 1928” is provided at the end of the article.
Keywords: Morality, Moral philosophy, Ethic, History of philosphy, Philosophy dictonary
Nazariyat, 2024
This is a review on Jane Mattila's new book.
Nazariyat, 2024
Jane Mattila'nın The Eudaimonist Ethics of al-Farabi and Avicenna kitabına dair bir değerlendirme... more Jane Mattila'nın The Eudaimonist Ethics of al-Farabi and Avicenna kitabına dair bir değerlendirme yazısı.
Dîvân Dergisi, 2021
İslâm ahlak düşüncesine dair eserlerde, söz konusu düşüncenin tefsir, fıkıh, hadis, kelâm, tasavv... more İslâm ahlak düşüncesine dair eserlerde, söz konusu düşüncenin tefsir, fıkıh, hadis, kelâm, tasavvuf ve felsefe gibi muhtelif disiplinlerdeki ahlaka dair tartışma ve fikirleri kapsadığı söylenegelir. Fakat zikredilen disiplinlerin her birinde ortaya konan ahlak anlayışının nasıl olduğuna dair ortak bir kanaatin varlığından söz etmek zordur. Sözgelimi "Tefsir literatürü dikkate alındığında ortaya çıkan ahlak anlayışı nasıldır, temel kavramları, öne çıkan fikirleri nedir?” diye sorduğumuzda, buna cevap sunan kuşatıcı çalışmalarla karşılaşamayız. Benzer bir durum hadis disiplini için de geçerlidir. İslâm ahlak düşüncesi ana başlığını taşıyan genel giriş eserlerinde, hadislerdeki ahlak anlayışına dair bazı değerlendirmeler varsa da bunların genellikle hadis uzmanlığı olmayan müelliflerce kaleme alındığını ve son derece dar ve kısa bölümlerde meselenin kotarılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Bu durum dikkate alındığında, hadis alanında yapılmış bir doktora tezinden Hadis ve Ahlâk üst başlığıyla kitaplaştırılarak yayımlanmış, Suat Koca’ya ait çalışma son derece heyecan uyandırıcıdır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
İslâm hukuku sahasındaki çalışmalarıyla tanınan ve hâlihazırda Columbia Üniversi-tesi'nde profesö... more İslâm hukuku sahasındaki çalışmalarıyla tanınan ve hâlihazırda Columbia Üniversi-tesi'nde profesör olarak görev yapan Wael B. Hallaq'ın 2019' da yayımlanmış olan son ki-tabı Reforming Modernity: Ethics and the New Human in the Philosophy of Abdurrahman Taha, çok geçmeden Türkçeye tercüme edilerek Mayıs 2020' de Türk okuyucusuna ulaştı. Bu eserde, Faslı düşünür Abdurrahman Taha'nın (d. 1944) modernizm-İslâm ilişkisine dair gö-rüşleri, Hallaq tarafından aktarılmakta ve tartışılmaktadır. Çalışmalarını takip edenler için Hallaq'ın, çağdaşı bir düşünürün görüşlerini ele alan müstakil bir kitap yazmış olması şa-şırtıcı gelebilir. Onun neden Abdurrahman Taha ile özel olarak ilgilendiği ve Taha'nın gö-rüşlerine neden böylesi bir önem atfettiği sorusunun cevabı, kitabın hemen başında, Hal-laq'ın Türkçe tercümeye özel yazdığı önsözde karşımıza çıkar (s.15). Hallaq, İslâm hukuku ve düşüncesi üzerine çalışan bir akademisyen olarak, küresel ölçekteki tartışmalarda İslâm'ın sunduğu önerme ve yaklaşımların dikkate alınması gerektiği hususunda özel bir hassasiyete sahiptir. Bu hassasiyet aslında Hallaq'ın, İslâmî söylemlerin hâkim Batılı kabullere yönelik kuvvetli eleştiriler yöneltebilme potansiyeline sahip olduğuna dair inancından kaynaklanır. İşte tam da bu noktada Hallaq'ın Abdurrahman Taha'ya dikkat kesilmesinin gerekçesi ortaya çıkar: Hallaq, modernizmin bir ilerleme teolojisi (theology of progress) olduğunu iddia ettiği modernizm eleştirisi projesinin ilk iki adımı olarak Impossible State ve Restating Orientalism eserlerini kaleme almıştır. Abdurrahman Taha ise, Hallaq'ınkine benzer ve uygun argüman-larla moderniteyi eleştiren Müslüman bir düşünürdür ve Hallaq, İslâm geleneği içerisinden yöneltilmiş bu kendisininkine benzer modernite eleştirisini değerlendirmek suretiyle kendi modernizm eleştirisi projesini tamamlamak istemektedir.
Türk akademisyenler için hazırladığım bu listede, Aristoteles eserlerinin Yunanca, Latince, İngil... more Türk akademisyenler için hazırladığım bu listede, Aristoteles eserlerinin Yunanca, Latince, İngilizce, Arapça ve Türkçe versiyonlarını bulacaksınız. Bilhassa yabancı yayınları okurken, Latincesine verilen referansları vs. anlamak için işe yarayacaktır diye düşünüyorum. "DİA" isimli son sütunda da, İslâm Ansiklopedisi'ne önerilen kullanım biçimi yer alıyor. Yayınlarınızda o sütundaki versiyonu tercih edebilirsiniz. Böylece uzun vadede Türk akademyasında ortak bir kullanım oluşabilir belki. Eserlerin İslam dünyasına aktarılıp aktarılmadığına da kısa yoldan bakmak için kullanılabilir bu liste. Kitapların sıralaması büyük oranda Bekker sıralamasına göredir.
Din Felsefesinin Ana Konuları: İslam Düşüncesinden Seçme Metinler, din felsefesinin temel meselel... more Din Felsefesinin Ana Konuları: İslam Düşüncesinden Seçme Metinler, din felsefesinin temel meselelerini, İslam’ın klasik çağında kelâm, felsefe, tasavvuf ve fıkıh usulü gibi düşünce gelenekleri içinde kaleme alınmış metinlerden yapılan seçkiler eşliğinde incelemeyi hedefliyor. Bu amaç doğrultusunda eser, bu entelektüel geleneklerin kendi iç çeşitliliklerini de yansıtacak şekilde dinî inançların anlaşılması ve yorumlanmasına dair geliştirilen öğretilerin açıklama gücüne ve aklî-felsefî değerine odaklanıyor. Derleme, bu yönüyle, klasik İslam düşüncesinde din ve dinî inançlar etrafında geliştirilen izahların, günümüz insanının arayışları ile nasıl ilişkilendirilebileceğini merak edenler için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olmaya aday.
Rahim Acar ve M. Cüneyt Kaya'nın koordinatörlüğünde hazırlanan ve beş ciltten oluşan derleme, din felsefesinin on temel konusunu ele alıyor:
Din ve Akıl (ed. Rahim Acar)
Din ve Ahlâk (ed. Hümeyra Özturan)
Dinî Tecrübe ve Dinî Bilgi (ed. M. Nedim Tan)
Olağanüstü Olaylar (ed. Ercan Alkan)
Tanrı’nın Varlığı ve Birliği (ed. M. Cüneyt Kaya)
Tanrı ve Âlem (ed. Rahim Acar)
Dinî Metinlerin Anlaşılması (ed. Nail Okuyucu & Rahim Acar)
Din Dili ve İlâhî Sıfatlar (ed. Osman Demir)
Dinî Çeşitlilik (ed. Ercan Alkan & Rahim Acar)
Ölüm ve Sonrası (ed. Hümeyra Özturan)
74 düşünürden seçilmiş 204 metin içeren derlemede, her bir problemin genel çerçevesi ve İslam düşüncesi içindeki yeri, editörlerin kaleme aldığı girişlerde ortaya konuluyor, metinlere eşlik eden kısa girişlerde ise ilgili metnin tarihî ve entelektüel bağlamı vurgulanarak metindeki tartışmanın ana hatlarına işaret ediliyor.