Mehmet Güneş | Marmara University (original) (raw)
Papers by Mehmet Güneş
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yedi İklim, 2023
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Kanlı Düğün tiyatrosu ile Turan Oflazoğlu'nun Keziban tiyatrosu kan davalarını konu alan iki oyun... more Kanlı Düğün tiyatrosu ile Turan Oflazoğlu'nun Keziban tiyatrosu kan davalarını konu alan iki oyundur. Lorca'nın Kanlı Düğün tiyatrosunu da Türkçeye çevirenlerden biri, Türk tiyatrosunun önemli yazarlarından Turan Oflazoğlu'dur. Keziban oyununun konusu her ne kadar yerli bir konu olsa da Oflazoğlu'nun eserini kurgularken Kanlı Düğün başta olmak üzere Lorca'nın tiyatrolarından da etkilenmiştir. Kanlı Düğün ve Keziban oyunlarında toprağa/tarıma bağ(ım)lı hayat süren kırsal kesim/toplum odak olarak seçilmiştir. Keziban tiyatrosu az da olsa Lorca'nın Yerma ve Bernardo Alba'nın Evi oyunlarıyla da benzerlik gösterir. Biri İspanyol, diğeri Türk toplumundan iki annenin örneklem alındığı bu oyunlarda iki farklı geleneksel kadın tipolojisi ortaya çıkar. İspanyol toplumundaki Anne daha aklıselim iken Türk toplumundaki anne ise daha ihtiraslıdır. İki kadınındaki bu farklılık, ırkî özelliklerle, inançsal unsurlarla ya da coğrafyayla doğrudan ilgili olmayıp tamamen kişisel karar ve seçimdir. Buna karşın karakterleri farklı olsa da kaderleri çok benzeşmiştir. Kanlı Düğün tiyatrosundaki Anne'nin yüreği kan ağlasa da annelik içgüdüsü, onu oğlunu korumaya yönlendirir. Keziban tiyatrosunda ise annelik içgüdüsü baskısı, Keziban'a babaanneliğini, hatta insaniyetini unutturur; evlatlarının acısı ya da ölü evlatlarının sevgisi, torunu Ali'yi korumasına engel olur. Şu anki tespitlere göre Kanlı Düğün tiyatrosu ile Keziban tiyatrosu arasındaki benzerlik ya da etkileşime ilişkin özel bir araştırma yapılmadığı gibi iki eser arasında herhangi bir çalışmada ilişki de kurulmamıştır. Bu çalışmada her iki eser arasındaki benzerlik ve farklılıklar karşılaştırmalı edebiyat yöntemiyle değerlendi rilmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Özet İnsanca ya da onurlu biçimde yaşamanın zorluğu geçmişten bugüne tartışılmaktadır. İnsanlık ... more Özet
İnsanca ya da onurlu biçimde yaşamanın zorluğu geçmişten bugüne tartışılmaktadır. İnsanlık tarihine bakıldığında insanların onurlarına uygun biçimde yaşayabildiği zaman dilimi ya da devlet düzeni çok kısadır. Buna karşın tarih boyunca -çok az sayıda da olsa- insanlar, insanca yaşamak için büyük ve çetin mücadeleler vermişlerdir. Sadece Fransız tiyatrosunun değil antik dönemden bugüne tüm tiyatro tarihinin büyük yazarı Eugene İonesco’nun Gergedanlar oyununun ana öznelerinden Berenger, çevresindeki insanların bir bir gergedana dönüştüğüne/kimliksizleştiğine tanık olur. En yakın arkadaşları Daisy ve Dudar dahi gergedanlaşırken o ise insanca yaşamakta kararlılığını sürdürür. Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından Sezai Karakoç’un “Masal” başlıklı şiir-hikâyesinin ana öznelerinden Yedinci Oğul’un ağabeyleri de bir Batı uygarlığının içinde yok olmuş ya da kimliksizleşmişlerdir. Yedinci oğul, ağabeylerinin Batı uygarlığının içinde yok olmasına karşın Doğulu olarak yaşamakta kararlılığını sürdürür. O, onurlu duruşuyla ve insanca yaşamak için verdiği kararlılığıyla Berenger ile benzerlik gösterir. Bu çalışmada iki farklı anlatı metnindeki, iki farklı uygarlığa ait öznelerin eylem ve tavırları karşılaştırılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sezai Karakoç, Masal, Eugène İonesco, Gergedanlar
Piyesi, onurlu direniş, tek tipleşme.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yedi İklim, 2023
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Kanlı Düğün tiyatrosu ile Turan Oflazoğlu'nun Keziban tiyatrosu kan davalarını konu alan iki oyun... more Kanlı Düğün tiyatrosu ile Turan Oflazoğlu'nun Keziban tiyatrosu kan davalarını konu alan iki oyundur. Lorca'nın Kanlı Düğün tiyatrosunu da Türkçeye çevirenlerden biri, Türk tiyatrosunun önemli yazarlarından Turan Oflazoğlu'dur. Keziban oyununun konusu her ne kadar yerli bir konu olsa da Oflazoğlu'nun eserini kurgularken Kanlı Düğün başta olmak üzere Lorca'nın tiyatrolarından da etkilenmiştir. Kanlı Düğün ve Keziban oyunlarında toprağa/tarıma bağ(ım)lı hayat süren kırsal kesim/toplum odak olarak seçilmiştir. Keziban tiyatrosu az da olsa Lorca'nın Yerma ve Bernardo Alba'nın Evi oyunlarıyla da benzerlik gösterir. Biri İspanyol, diğeri Türk toplumundan iki annenin örneklem alındığı bu oyunlarda iki farklı geleneksel kadın tipolojisi ortaya çıkar. İspanyol toplumundaki Anne daha aklıselim iken Türk toplumundaki anne ise daha ihtiraslıdır. İki kadınındaki bu farklılık, ırkî özelliklerle, inançsal unsurlarla ya da coğrafyayla doğrudan ilgili olmayıp tamamen kişisel karar ve seçimdir. Buna karşın karakterleri farklı olsa da kaderleri çok benzeşmiştir. Kanlı Düğün tiyatrosundaki Anne'nin yüreği kan ağlasa da annelik içgüdüsü, onu oğlunu korumaya yönlendirir. Keziban tiyatrosunda ise annelik içgüdüsü baskısı, Keziban'a babaanneliğini, hatta insaniyetini unutturur; evlatlarının acısı ya da ölü evlatlarının sevgisi, torunu Ali'yi korumasına engel olur. Şu anki tespitlere göre Kanlı Düğün tiyatrosu ile Keziban tiyatrosu arasındaki benzerlik ya da etkileşime ilişkin özel bir araştırma yapılmadığı gibi iki eser arasında herhangi bir çalışmada ilişki de kurulmamıştır. Bu çalışmada her iki eser arasındaki benzerlik ve farklılıklar karşılaştırmalı edebiyat yöntemiyle değerlendi rilmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Özet İnsanca ya da onurlu biçimde yaşamanın zorluğu geçmişten bugüne tartışılmaktadır. İnsanlık ... more Özet
İnsanca ya da onurlu biçimde yaşamanın zorluğu geçmişten bugüne tartışılmaktadır. İnsanlık tarihine bakıldığında insanların onurlarına uygun biçimde yaşayabildiği zaman dilimi ya da devlet düzeni çok kısadır. Buna karşın tarih boyunca -çok az sayıda da olsa- insanlar, insanca yaşamak için büyük ve çetin mücadeleler vermişlerdir. Sadece Fransız tiyatrosunun değil antik dönemden bugüne tüm tiyatro tarihinin büyük yazarı Eugene İonesco’nun Gergedanlar oyununun ana öznelerinden Berenger, çevresindeki insanların bir bir gergedana dönüştüğüne/kimliksizleştiğine tanık olur. En yakın arkadaşları Daisy ve Dudar dahi gergedanlaşırken o ise insanca yaşamakta kararlılığını sürdürür. Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından Sezai Karakoç’un “Masal” başlıklı şiir-hikâyesinin ana öznelerinden Yedinci Oğul’un ağabeyleri de bir Batı uygarlığının içinde yok olmuş ya da kimliksizleşmişlerdir. Yedinci oğul, ağabeylerinin Batı uygarlığının içinde yok olmasına karşın Doğulu olarak yaşamakta kararlılığını sürdürür. O, onurlu duruşuyla ve insanca yaşamak için verdiği kararlılığıyla Berenger ile benzerlik gösterir. Bu çalışmada iki farklı anlatı metnindeki, iki farklı uygarlığa ait öznelerin eylem ve tavırları karşılaştırılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sezai Karakoç, Masal, Eugène İonesco, Gergedanlar
Piyesi, onurlu direniş, tek tipleşme.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
., 2016
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bengü Yayınları, 2020
Ön Söz-Yasin Yavuz Takdim-V. Doğan Günay Ezgi Karslı-Cengiz Aytmatov Biyografisi BİRİNCİ B... more Ön Söz-Yasin Yavuz
Takdim-V. Doğan Günay
Ezgi Karslı-Cengiz Aytmatov Biyografisi
BİRİNCİ BÖLÜM
AYTMATOV’DA HALK BİLİMİ, DİL VE EDEBİYAT
Gülsine Uzun- Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Yaratılış ve Türeyiş Sembolizmi
Nurullah Çetin-Bozkırdan Yükselen Türk Bilgesi: Cengiz Aytmatov
Fazıl Gökçek-Cengiz Aytmatov’un Romanlarında Din Teması ve Dişi Kurdun Rüyaları
Mehmet Güneş-Beyaz Gemi Romanında Suyun Sembolik Anlam ve Açılımları
Salim Çonoğlu-Ebedi Olanın Sözcüsü Olan Yazar: Cengiz Aytmatov
Naciye Ata Yıldız - Cengiz Aytmatov ve Manas Destanı
Ülkü Eliuz-Aytmatov Anlatılarında Kadın Olgusu
Orhan Söylemez - Cengiz Aytmatov’un Romanlarında Kader ve Kadercilik
Seval Demiral-Cengiz Aytmatov’un Sultanmurat İsimli Eserinde Biyografik Unsurlar ve İkinci Dünya Savaşı’nın İzleri
Bilgin Güngör - Savaşın Trajedisi, Trajedinin Kurgusu: Oğulla Buluşma
Ülkü Eliuz-Cengiz Han’a Küsen Bulut Romanında Simgesel Söylem
Metin Savaş-Kassandra Damgası: Basirete Giden Yol İnkârdan Geçer
Cem Sevinç-Türk Kültüründe Renk ve Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel Adlı Romanı Özelinde Rengin Sembolizmi
Halis Emrah Bingöl-Cengiz Aytmatov’un Cemile Hikâyesi Örneğinde Kırgız Türkçesindeki Fiillerin Kılınış Hususiyetleri Üzerine Bir İnceleme
İKİNCİ BÖLÜM
AYTMATOV ANLATILARINA KURAMSAL YAKLAŞIMLAR
Tülin Arseven-Kassandra Damgası’nda Kronotop Kavramı
Tahsin Yaprak- Gün Olur Asra Bedel Nasıl Yapıldı?
İsmail Turan Kallimci-Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi Adlı Romanına Göstergebilimsel Bir Yaklaşım
Samet Azap-Cengiz Aytmatov’un Anlatılarında Çocuk Arketipi
Veli Kürşad Öztürk-Cengiz Aytmatov’un Dişi Kurdun Rüyaları Romanında İsa Arketipi
Yasin Yavuz-Oluşumsal Yapısalcı Anlayış Bağlamında Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi Adlı Romanı
Orhan Fatih Kuşdemir-Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Metinlerarasılık Bağlamında Kültürel Bellek ve Millî Kimlik Bilinci
Necla Dağ-Cengiz Aytmatov’un Cemile Adlı Öyküsünü Feminist Edebiyat Eleştirisi Açısından İnceleme
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Özet Aka Gündüz Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin önemli yazarlarındandır. Bu dönemlerdeki so... more Özet
Aka Gündüz Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin önemli yazarlarındandır. Bu dönemlerdeki sosyal, siyasî değişimler onun eserlerine doğrudan yansımıştır. Aka Gündüz roman, hikâye ve tiyatrolarında olaylar ve kişiler aracılığıyla toplumu eğitmeye
çalışmış, toplum sorunlarına çeşitli çözümler önermiştir. Bu bakımdan onun eserlerinde çok fazla sosyolojik malzeme bulunmaktadır. Bu çalışmada Aka Gündüz’ün roman, hikâye ve tiyatrolarında işlediği sosyal meseleler incelenmiştir. Çalışmanın I. (giriş) bölümünde edebiyat-toplum ilişkisi üzerinde durulmuştur. II. Bölümde Aka Gündüz’ün Roman, Hikâye ve Tiyatrolarında işlenen sosyal meseleler “Hayat Mücadelesi ve
Kadın, Çocuk ve Eğitimi, Savaş Karşısında Toplum, Toplum Hayatı ve Değerlerde
Yozlaşma” alt başlıkları altında değerlendirilmiştir. Eklerde yer alan Tablo 1 Aka
Gündüz’ün Roman, Hikâye ve Tiyatrolarında işlediği sosyal meselelerin türlere göre dağılımını, Tablo 2 yıllara göre dağılımını göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Aka Gündüz, roman, hikâye, tiyatro, toplum, sosyal mesele, kadın, çocuk, eğitim, savaş, yozlaşma.
ABSTRACT
Aka Gündüz is one of the important writers of periods ofConstitutional Monarchy and Republic. Social and political alterations in these periods took place in his works directly. Aka Gündüz tried to educate society through events and characters in his novels, stories and plays, suggested some solutions to social problems. This dissertation examines social problems which Aka Gündüz dealed with in his novels, stories and
plays. The first chapter (introduction) deals with relations between literature and society. The second chapter examines social problems which Aka Gündüz dealed with in his novels, stories and plays, under these sub-sections: “Life Struggle and Women,
Child and Education, Society in the Face of War, Social Life and Degeneration at
Morality”. Table 1 in appendixes shows dispersion of social problems, from the standpoint of literary types, which Aka Gündüz dealed with in his novels, stories and plays; Table 2 shows dispersion from the standpoint of years.
Key Words: Aka Gündüz, novel, story, play, society, social problem, women, child.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ÖZET Bu çalışmada Hayat mecmuasındaki telif şiir ve hikâyeler incelenmektedir. Giriş bölümünde m... more ÖZET
Bu çalışmada Hayat mecmuasındaki telif şiir ve hikâyeler incelenmektedir. Giriş bölümünde mecmua yazarlarının şiir ve hikâyeye dair yazdıkları nazarî yazılar değerlendirildi. Bu yazılarda yazarlar edebî eserin oluşturulması ile ilgili teklifler sundukları gibi, edebî eserlerde gördükleri eksiklikleri de tenkit etmişlerdir. Bu tenkitler polemikleri beraberinde getirmiştir. İkinci bölüm mecmuadaki şiirlerin şekil açısından tasnifi ile muhteva açısından incelenmesinden oluşmaktadır. Şiirler ağırlıklı olarak, ölçü açısından hece ölçüsü ile; kafiyeleniş açısından koşma tipi kafiye ve çapraz kafiye ile yazılmışlardır. Mecmuanın ilk sayılarında sosyal konulu şiirler ağırlıklı iken, sonraki sayılarda ferdî konulu şiirler ağırlıklıdır. Mecmuada şairler çok farklı konularda şiirler yazmışlardır. Şiirlerde en çok kullanılan tema ferdî aşk temasıdır. Farklı temalarda da şiirler yazılmıştır. Mecmuada daha önceki dönemlerde tanınmış Fâruk Nâfiz, Hâlit Fahri, Celal Sâhir, Enis Behiç, Şükûfe Nihâl... gibi şairlerle birlikte Necip Fâzıl, Ahmet Hamdi, Yaşar Nâbi, Sabri Esat, Vasfi Mâhir... gibi şairler de şiirler yazmışlardır. Üçüncü bölümde mecmuadaki hikâyeler incelendi. Mecmuada hikâye sayı bakımından şiire nispetle çok azdır. Hikâyelerde yazarlar umumiyetle sosyal konulara yer vermişlerdir. Hikâyeler o devir hayatına tarihî, ekonomik, sosyal ve siyasî açıdan ışık tutacak niteliktedir. Mecmuada o dönemde meşhur olan Reşat Nûri, Aka Gündüz ile birlikte, Seniha Sami, Fuat Bahattin, Safvet Örfi ve Suat Derviş de hikâye yazmıştır. Mecmuadaki sosyal muhtevalı şiirler ile hikâyeler arasında benzerlikler kendini hissettirmektedir. Sonuç bölümünde bu benzerlikler belirtilmiştir. Çalışmamızın sonuna mecmuadaki telif şiir ve hikâyelerin şair ve yazarlarına göre fihristi verilmiştir.
ABSTRACT
This dissertation examines poems and stories in Hayat journel. The first chapter deals with theoretical texts by Hayat writers. At these texts the writers on the one hand speculates on how to construct a literary work, and criticize deficiencies they found in the works of their time on the other. The Second Chapter analysis contends of poems and classifies them according to their forms. The poems of Hayat are mostly of syllabic meter; koşma and crosswise rhymes. While poems of Hayat were predominantly on social matters in early volumes, individuality dominate on later volumes. The most frequently theme of poems is love, though other themes used as well. Hayat contained on the one hand some known poems of relatively early generation as Faruk Nafiz, Halit Fahri, Celal Sahir, Enis Behic, Sukufe Nihal, and gave a place to those of new generation like Necip Fazıl, Ahmed Hamdi, Yaşar Nabi, Sabri Esat, Vasfi Mahir. In the third chapter, stories were examined. Compared with poems, stories of Hayat are less and dwelled much more on social issues, which shed light on historical, social and political dimensions of their time. In the journel, some fameous Reşat Nuri, Aka Gündüz, and Seniha Sami, Fuat Bahattin, Safvet Örfi and Suat Derviş were also wrote short-story. There are interesting similarities between the stories and poems of social contend. The conclusion focuses on these similarities and analyses them. An index of authors and works in Hayat is added at the end of the dissertation.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Türkiyat Mecmuası, 2015
İlkçağdan bugüne insanın var olduğu her yerde mutlaka bir ötekileştirme söz konusu edilir. Türk e... more İlkçağdan bugüne insanın var olduğu her yerde mutlaka bir ötekileştirme söz konusu edilir. Türk edebiyatının önemli hikâyecilerinden Füruzan, eserlerinde sosyal gerçekçiliği esas alır; toplum içindeki eşitsizliği ve adaletsizliği çoğunlukla ironik bir anlatımla eleştirir. Gül Mevsimidir adlı uzun hikâyesinde de burjuvazinin ötekileştirdiği yoksul kesime bakışını eleştirir. Hikâyede Rüştü Şahin adlı yoksul bir kişiye âşık olan burjuva Mesaadet ve ailesinin şahsında, burjuva kesimin ötekileştirdiği yoksul kesime bakışı ironik bir anlatımla yansıtılır. Hikâyenin ana kişisi yaklaşık yetmiş yaşında olan Mesaadet, hâlihazırda değil hep mazide yaşar. Mazi onun için bir sığınak işlevi görür. Millî Mücadele'de şehit olan sevgilisi Rüştü Şahin'i hayatı boyunca unut(a)maz, başkasıyla evlense de gönlünde hep o yaşar. Mazideki acı-sevinç karışık anıları, onu üzdüğü gibi onun için teselli de olur. Oldukça karmaşık bir ruh hâli içinde olan Mesaadet, ötekileştirdiği/küçümsediği kesime ait Rüştü Şahin'i hem küçümser, hem de ona hayrandır; ona ait anılarını hatırlarken bir yandan öfkelenirken bir yandan da mutlu olur. Bu makalede, maziye sığınan Mesaadet'in genç kızlıktan yaşlılığa uzun bir süreçte yaşadığı çatışmaları, "ötekine bakış", "ötekine aşk", "ötekine yüklenen millî görev" ekseninde değerlendirilmiştir.
--
Since ancient times, in everywhere that human being existed, there is absolutely an otherization discussion. Füruzan, one of the prominent story writers of Turkish literature, bases her works on social reality, and she criticizes mostly with an ironic style inequality and injustice in society. In her long story entitled Gül Mevsimidir, she criticizes the view of bourgeoisie to the poor whom they have otherized. In the story, the view of bourgeoisie to the poor whom they have otherized is reflected with an ironic way in the person of Mesaadet the bourgeois, who loves a poor man named Rüştü Şahin, and her family. Seventy-year old Mesaadet, who is the protagonist of the story, lives in the past, not in the present. The past functions as a shelter for her. She never forgets for the life her beloved Rüştü Şahin, who was martyred in the Turkish War of İndependence, and even though she married with someone else, Rüştü Şahin always lives in her heart. Her bitter-sweet memories sadden her; also she finds solace in them. Mesaadet, who is in a quite confused mood, both despises Rüştü Şahin as a person of the otherized mass and admires to him. While she becomes happy, on one hand, when she remembered the memoires of him, on the other hand she gets angry. In this paper, the conflicts from young girlhood to old age of Mesaadet, who takes shelter in the past, were examined in terms of “view to the other”, “love to the other” and “national duty that is put on the other”.
Bookmarks Related papers MentionsView impact